fazil hÜsnÜ daĞlarca - tÜrk olmak (1963)

13

Upload: msms

Post on 09-Aug-2015

138 views

Category:

Documents


2 download

TRANSCRIPT

Page 1: FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA - TÜRK OLMAK (1963)
Page 2: FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA - TÜRK OLMAK (1963)

1 DER Kİ

Yurdun, bilir misin, ne der,

Omuzlarında güvercinler.

Der ki ta Edirne’den Kars’a

Ta Samsun’a Antalya’dan.

Evler, alanlar, tepeler dağlar,

Otlardan ağaçlara dek,

Kocaman göllere dek uzun sulardan, hepsi.

Dile gelmiş, hepsi hepsi, ne varsa.

Yurdun, bilir misin, ne der.

Omuzlarında güvercinler.

Der ki karanlıkta güneşte

Mağaralardan göğe, kalın mı kalın.

Yüreklerden aydınlığa, gür mü gür.

Ana kız, baba oğul, çoluk çocuk

Haykırırlar tek gövdeden.

En kalın, en gür bir sesle işte:

Yurdun, bilir misin, ne der.

Omuzlarında güvercinler.

Der ki yaşamak istiyorum

Artık çıkmak istiyorum eski günler içinden

Artık varmak istiyorum çağdaş uygarlığa.

Üzerinde gerçekten ay olan

Üzerinde gerçekten yıldız olan

Bir bayrak istiyorum.

Page 3: FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA - TÜRK OLMAK (1963)

2 BALTACI

Düşmüşüm İstanbul’a.

Düşmüş ak bıyıklarıma kar.

Yollar ışımış ama ahacık,

Bağırdıkça ağzıma karanlık dolar.

- Baltacı!

- Odun yararım kömür kırarım Baltacı.

Neylersin, kardeş, nidersin,

Köyde yedi çocuk var.

Gözleri iri, daha iri,

Yedisi de yolladığım harçlığa bakar

- Baltacı!

- Odun yararım kömiir kırarım Baltacı

İstanbul geniştir, geniştir, geniştir.

Ne ki benim yüreğim dar.

Sesim büyük, sesim gür, sesim kaim.

Sesim açlığım kadar.

- Baltacı!

- Odun yararım kömür kırarım Baltacı

Page 4: FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA - TÜRK OLMAK (1963)

3 ÖĞÜT

Gözlerinin altı mor mu,

Mor mu dağbaşlarında doğan gün?

İşte yepyeni bir aydınlık,

İşte yepyeni bir başlama,

Hadi kurtul eski alışkanlığından.

Yalan mı söylüyor, çalıyor mu,

Sen kov içindekini, sen daha kov.

Bul buluştur mu, ha, ekmek paracı zor mu

Hayır, yaptığının onunla ilgisi yok.

Ekmekler tarlada, evde arınmıştırlar,

Seninki el atmak başkasının cebine,

Cebinde gezerken başkasının elleri.

Yalan mı söylüyor, çalıyor mu,

Sen kov içindekini, sen daha kov.

Ne o, yüreğinde parlıyan ateş mi kor mu.

Bir toplum işinde mi çalışıyordun’’

Suçun daha büyük, suçun daha pis.

Suçun bir değil, yüz değil bin değil

Suçun milyon.

Yalan mı söylüyor, çalıyor mu,

Sen kov içindekini, sen daha kov.

Page 5: FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA - TÜRK OLMAK (1963)

4 TÜRK OLMAK

İşte tarladan yelden ormandan büyümüşüz.

Ovalarla denizlerle dallarla bir.

Tutmuş ellerimiz, yürümüş ayaklarımız >

Güneyden kuzeye, doğudan batıya

Türk olmak çalışmak demektir.

Yok hele, oğul kız, yok hele,

Yüreğimizde karanlık, alnımızda kir.

Bize yönelen isterse yeryüzü olsun

İsterse gökyüzü,

Türk olmak karşı koymak demektir,

İçine, çiçeklerin yıldızların ulusların,

İçine gir,

Geceden gündüze, eskiden yeniye yürü sen

Yürü, sen,

Türk olmak yaşamak demektir.

Page 6: FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA - TÜRK OLMAK (1963)

5 ÇİÇEK

İşte dallarda açılan çiçek,

Kocaman bakışı barışın,

Özdemir’e, Yalçın’a, Durmuş’a, Çetin’e kocaman,

Arpalarla, mısırlarla, buğdaylarla dolu,

Kocaman, dolu,

Toprağı iletecek.

İşte dallarda açılan çiçek.

Yaprakları gecelerden kurtulmuş

Emmiş özsuyunu ışığın özgürlüğün.

Bir ulusa değil bir yurda değil

Bütün yeryüzüne

Yeni günleri iletecek.

İşte dallarda açılan çiçek.

Maviden sarıdan kırmızıdan.

Burda güneyde doğuda.

Nice olursam olayım,

Nerde olursam olayım.

Beni sana iletecek.

Page 7: FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA - TÜRK OLMAK (1963)

6 UZAK İŞÇİ

Bir uzak işçiyim yurdumdan ayrı,

Geçme bulut, geçme uçak, .söyle dur.

Avunamam nere gitsem, ne etsem,

Akar yüreğimde bir su bir ırmak gece gündüz

Birce kaldım yaban eller uludur.

Birce kavak düşmüş düşmüş hızara

Dallı kiraz iki iki kızara.

Köy uğruna değil para uğruna,

İste elim ayağım çekiç,

Vurmuşum vurmuşum vurmuşum vurmuşum.

Demire demire demire demire.

Bütün parıltısı hiç.

Birce kavak düşmüş düşmüş hızara

Dallı kiraz iki iki kızara.

Sıvaslı karınca aç, yaslı Bayburtlu inek

Yıldız yeşil, gök sarı.

Kişi nasıl mutludur ellere çalışırken

Kişi nasıl yer içer, güler oynar

Yemez iken, gülmez iken orada topraklan.

Birce kavak düşmüş düşmüş hızara

Dallı kiraz iki iki kızara.

Page 8: FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA - TÜRK OLMAK (1963)

7 ORDA

Çocuk uyanır uyanmaz.

Ekmek diye haykırır anasına.

Günün ilk aydınlığı büyürken,

Katar açlığını odanın yasma.

Orda Samatya’da bir ev vardır

Yoksulluk derler, gece gündüz,

Kapısında gece gündüz bir dev vardır.

Kız giyinir giyinmez,

Tersyüz edilmiş, eski.

Beğenmediği, sevmediği besbelli

Ne yapsın çırılçıplak gezemez ki.

Orda Samatya’da bir ev vardır

Yoksulluk derler, gece gündüz,

Kapısında gece gündüz bir dev vardır.

Dede Öksürür öksürmez.

Yaz da gelmedi bu yıl neden.

Kira mı, gaz mı, borç mu. kömür mü.

Çatlar başı binlerce düşünceden.

Orda Samatya’da bir ev vardır

Yoksulluk derler, gece gündüz,

Kapısında gece gündüz bir dev vardır.

Page 9: FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA - TÜRK OLMAK (1963)

8 FATİHİN SESİ

Kimi yendimse bağışladım,

Nereyi aldımsa bağışladım,

Onlar da anlar beni dedim, geceden gündüze,

Sıcaktılar,

Onlar da bir yürek dedim, yerden göğe.

Sevdim, onlar sevmediler.

Özgür kıldım onları bencileyin,

Evlerinde ormanlarında tarlalarında güzel

Lâmbalarını, mumlarını, ateşlerini,

Yaktılar,

Yapyalnız, apaydınlık, upuzun,

Sevdim, onlar sevmediler.

Dil bıraktım dillerini,

El bıraktım ellerini,

Yaşadılar maviliğe türkülerce.

Aktılar,

Karanlıkta, gövde gövde, yüz yüze

Sevdim, onlar sevmediler.

Page 10: FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA - TÜRK OLMAK (1963)

9 LEYLEK

Leylek senin kimsen yok mudur,

Bulursun Ankara’yı, İzmir’i, İstanbul’u

Bulursun beni bile.

Ama neden gelirsin,

Dağlar taşlar geçerek?

- Üşürüm de ondan.

Koyun kuzu ota durur, dillenir.

Arpa buğday güne bakar, yellenir

Gök doğrular dört yönü

Ama neden gelirsin

Kocaman mavi, kocaman tek

- Kavaklar yeşillenir de ondan.

Su uyur

Su uyanır,

Geceler yıldız yıldız.

Ama neden gelirsin.

Leylek?

- Açım da ondan.

Page 11: FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA - TÜRK OLMAK (1963)

10 OĞUL TÜRKÜSÜ

Köle ne, uşak ne, çalışan ne?

Köle, efendisi bin kişi demek.

O satın alır seni, bu satın alır,

Güzelliğini, gençliğini, alın terini,

Alırlar satarlar,

Geceden gündüze, çırılçıplak.

Sen kölesin, uyarır seni toprak anne.

Köle ne, uşak ne, çalışan ne?

Uşak, efendisi bir kişi demek.

Beklersin kapısını, daha uykudadır,

Önünden geçmektedir, eğilirsin,

Susarsın, söylemektedir.

Süslüsün biraz, toksun biraz,

Sen uşaksın, döver seni yel anne.

Köle ne, uşak ne, çalışan ne?

Çalışan efendisi kendi demek.

Tarlada yürek, yürek, binlerce yıldır,

Demirde beşyüz yıldır,

Işıkta elli yıldır

Gezegenlerde dünden beri.

Sen çalışansın, kutlar seni gök anne.

Page 12: FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA - TÜRK OLMAK (1963)

11 YOĞURTÇU

Ben hem ordayım hem burda,

İkindi yerlere uzandı bak.

Şimdi sürü dönüyordur,

Şimdi hepsi su içiyorlardır sığ derelerde

Şimdi kuzusu ayrılan koyun sağılıyordur.

- Yoğurtçu!

Yoğurdum kaymak.

Bir yel ki gelir bulur beni

Dağlar çayırlar uzak.

Düşünürüm, saçım sakalım uzak olmuş.

Bir ağılı, bir aç çobanı düşünürüm.

Satarım bir kaşık yemeye kıyamadan.

- Yoğurtçu!

Yoğurdum kaymak.

Benim ağzım yok, dilim var, yönlere karşı.

Seslenirim, alan alır, elleri ak.

O taş kesilir değirmi tenekelerde,

O durur, o yamyassı,

^Yaslı südün dili yok, ağzı var.

- Yoğurtçu!

Yoğurdum kaymak.

Page 13: FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA - TÜRK OLMAK (1963)

12 KÖROĞLU SESLENİR UZAK

Gök ışımış, yıldız uçmuş öteden,

İletir yel aydınlığı

Dağ susar,

Yaprak sesi karışır ot sesine.

İt seğirtir kuşkusuz,

Bir al horoz öte durur kapıda.

-Kara dağın ardı allanmalıdır.

Haydi kalkışalım, çığrışalım,

Dumanından çıkalım tek odanın.

Bir kez daha umalım kuş olup, kavak olup.

İçelim var ise,

Yiyelim var ise,

Çamurundan kurtulalım kerpiç köyün.

-Çoluk çocuk nadasa yollanmalıdır.

Ali Velinin sırtında - İzmir beri.

Veli Ahmedin

Ahmet Recebin sırtında - Ankara beri

Recep Satının.

Satı İdrisin sırtında - İstanbul beri.

İdris Öküzün.

-Günü geldi öküzler sallanmalıdır.