sİ kızıl bayrak 2009 - 15

32
Sosyalizm İçin Sayı: 2009/15 17 Nisan 2009 1 TL a l a n l a r a ! 1 M a y ı s t a Krizin faturasını kapitalistlere ödetmek için

Upload: kizilbayrak

Post on 15-Mar-2016

233 views

Category:

Documents


4 download

DESCRIPTION

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak 2009 - 15

TRANSCRIPT

Page 1: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

Sosyalizm İçin

Sayı: 2009/15 17 Nisan 2009 1 TL

alanlara!1 Mayıs’ta

Krizin faturasını kapitalistlere ödetmek

için

Page 2: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

2 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERTaksim yolunda temizlenmesi gereken

engeller. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 3

Devrimci 1 Mayıs Platformu’ndan çağrı:4

TKİP mücadeleye çağırıyor! . . . . . . . . . 5

Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde yeni

gelişmeler… . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 6

1 Mayıs faaliyetlerinden… . . . . . . . . . 7-9

Emekçiler 1 Mayıs alanı Taksim’de

buluşuyor… . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 10

BES üyeleri talepleri için yarım gün iş

bıraktı... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 11

Kurtiş Matbaacılık işçileri

hakları için direnişte! . . . . . . . . . . . . . . 12

MEHA Tekstil direnişi eylemlerle

sürüyor… . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 13

İşçi ve emekçi hareketinden… . . . . 14-15

1 Mayıs mücadele geleneğimizde

elden ele taşınan

kızıl bir bayraktır! . . . . . . . . . . . . 16-17

1 Mayıs üzerine işçi ve emekçilerle

konuştuk... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 18

Bültenlerde 1 Mayıs çağrısı... . . . . . . . 19

Obama-Ahmet Türk görüşmesi üzerine 20

Obama ziyareti Kürt hareketinde boş

hayalleri yeniden körükledi… . . . . . . . 21

Sermaye hükümeti yeni

manevralar peşinde. . . . . . . . . . . . . . . . 22

9 Eylül’de Genç-Sen ve paralı eğitim

tartışmaları… . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 23

YÖK’ten üniversiteleri bölme planı! . . 24

YTÜ’de baskılar protesto edildi…. . . . 25

Yerel seçimlerin sonuçları üzerine

Volkan Yaraşır . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 26

CIA-Soros patentli “devrimler”in sembol

ismi Saakaşvili’nin tahtı sallanıyor! 27-28

Cumhuriyet “cephesinde yeni

bir şey yok!” - M. Can Yüce . . . . . . . . 29

Eylem ve etkinliklerden... . . . . . . . . . . 30

Mücadele postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Mollaşeref Mh. Turgut Özal Cd.

(Millet Cd.) No: 50/10 İstanbulTel: 0 (212) 621 74 52

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: Gün MatbaacılıkBeşyol Mah. Telsizler Mevkii Akasya Sk. No. 23/A

İSTANBUL / Tel: 0 (212) 426 63 30

Sayı: 2009/15 l 17 Nisan 2009Fiyatı: 1 YTL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Gülcan CEYRAN EKİNCİEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tanKızıl Bayrak’tan

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

1 Mayıs’a sayılı günler kaldı ancak 1 Mayıstartışmaları sürüyor. Özellikle İstanbul’da 1 Mayıs’ınTaksim’de kutlanıp kutlanmaması yönündekitartışmalar alevlenmiş bulunuyor. Bu tartışmalar yenibir ayrışmanın zeminini işaret ediyor. Önümüzdekigünlerde herkes kendi tutumunu belirleyecek ve bunauygun bir konumlanma içine girecektir.

Daha şimdiden bu yöndeki ayrışmalar belirgin birhal almış bulunuyor. Türk-İş, 1 Mayıs’ın Taksim’dekutlanması için İstanbul Valiliği’ne başvuracağını, bubaşvurunun reddi durumunda gösterilecek başka biralanda 1 Mayıs kutlamasını gerçekleştirecekleriniaçıkladı. Bu tutumun 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasıyönünde sergilenen iradenin ve çabanın boşaçıkarılması anlamına geldiği açıktır. Türk-İş’in bu titrektutumunun soldan destekçileri de yok değil. En baştakimi liberal-sol çevreler olmak üzere EMEP ve TKP bututumun soldan destekçileri durumundadırlar.

15 Nisan tarihli TKP Siyası Büro imzalı “TKP’dentek ve kitlesel 1 Mayıs çağrısı” başlıklı açıklamaİstanbul’daki 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasıgirişimlerine karşı açıktan bir saldırıyı ifade etmektedir.Bu açıklama TKP’nin korkak, oportünist ve kaçkıntutumunun sadece yeni bir örneğidir. TKP, bututumunun üzerini her zamanki gibi demagojiksöylemlerle örtmeye çalışmaktadır. Ancak busöylemlerin hiçbir inandıcılığı ve samimiyeti yoktur.

Benzer bir tutum EMEP’ten yansımaktadır. EMEPGenel Başkanı Levent Tüzel, Eskişehir’de düzenlediğibasın açıklamasında “İstanbul Valisi MuammerGüler’in açıklaması karşısında yeniden gerginlikyaratılması, işçilerin katılmasını engelleyecek şekildebir Taksim sıkıştırması, Taksim ısrarı doğru değildir. 1Mayısı Taksim’e kilitlemek kabul edilemez’’ demektedir.Açık ki sorunu dar bir alan tartışması olarakanlayanların bu tutumu da şasırtıcı değildir. Geçenseneki göstermelik Taksim kararları ve bunu boşaçıkaran pratik tutumları bu açıklamadaki “işçilerinkatılmasını engelleyecek” demagojik söylemlerinikiyüzlülüğünü tüm çıplaklığı ile ortaya sermektedir.

Son iki yıldır İstanbul’daki 1 Mayıs’ın Taksim’dekutlanması için düzenin saldırılarına karşı kararlı vemilitan bir tutumla yanıt verilmektedir. Bu tutum düzen

ve devrim çatışmasının zeminine dönüşmüşbulunmaktadır. Bu yıl da aynı militan ve kararlı tutumsergilenecektir. 1 Mayıs Taksim kutlaması birilerininiddia ettiği gibi “birkaç bin solcu”nun devletleçatışması değildir. Bunu böyle iddia etmek tam birciddiyetsizlik ve hafiflik örneğidir.

Binlerce işçi ve emekçi 1 Mayıs günü 1 MayısTaksim yasağının kaldırılması, ’77 1 Mayıs katliamınınsorumlularının yargılanması, 1 Mayıs’ın resmi tatil ilanedilmesi ve krizin faturasını ödememek için 1 Mayıs’taTaksim’de olacaklar.

Devrimci 1 Mayıs Platformu, DİSK, KESK, TTB,TMMOB gibi sendika konfedarsyonları ve emekörgütleri ile kimi ilerici ve devrimci güçler, 1 Mayıs’taTaksim’de olacaklarını dosta-düşmana ilan etmişbulunuyorlar. Bu çağrının gereklerine uygun bir çabave inisiyatif ortaya koymak ertelenemez birsorumluluktur.

KKiittaappççıı vvee bbaayyii ii lleerrddee.. .. ..

Sosyalizm İçin

Page 3: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

Kapak Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 3Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

1 Mayıs yaklaşıyor. Krizin faturasının ağır biçimdeişçi ve emekçilere ödetildiği ve daha fazlasını daödetmek için hazırlıklar yapıldığı bir dönemde, 1Mayıs sermayeye karşı emeğin mücadelesinde önemlibir eşik durumunda. Çünkü sermaye ile işçi sınıfı veemekçilerin karşıt cepheler biçiminde karşı karşıyageldiği, boy ölçüştükleri gündür 1 Mayıs. Bu hem 1Mayıs’a bir ayna işlevi yüklemektedir, hem de 1Mayıs aynasından ortaya çıkan güçler dengesi,kendisinden sonraki mücadele süreçlerine önemlietkilerde bulunmaktadır. İşçi ve emekçilerin anagövdesinin birlik-dayanışma ve mücadele ruhuylaalanlara çıktığı bir 1 Mayıs, moral ve siyasalkazanımlarıyla sermayeye karşı mücadeleyi ileriyetaşıyacaktır. Tersine bir durum ise işçi sınıfısaflarındaki dağınıklığı arttıracak, mücadele gücünüve dinamizmini zayıflatacaktır.

Bugünkü durumda krizin faturasını ödememek içingüçlü ve etkili bir mücadele yürütemeyen işçi sınıfı veemekçiler için 1 Mayıs’ın kazanılması, ayrıkanallardan akan mevzi direnişlerin 1 Mayıs’ın birlikve dayanışma ruhuyla kaynaştırılması, dağınıkdurumdaki işçi sınıfı saflarının toparlanması vebirleşik bir mücadele yolunun açılması anlamınageliyor. 1 Mayıs’ın kazanılması, sermayenin işçi sınıfıve emekçilerin önüne kurduğu şovenizm, mücadeleyegüvensizlik, örgütsüzlük, sendikal bürokrasi gibiengellerin yıkılması ya da en azından bu engellerüzerinde önemli gediklerin açılması demektir.

Bu yılın 1 Mayısı’nın güncel önemi de işte buradankaynaklanıyor. Gerek düzen cephesinden ve gereksede işçi sınıfı ve emekçiler cephesinden hazırlıklar, 1Mayıs’ın bu güncel anlamı ve öneminden dolayıapayrı bir önem kazanmaktadır. Oldukça erken birtarihte başlayan bu hazırlıkların odak noktasında iseTaksim Meydanı var. Son iki yılın 1 Mayısı’ndaTaksim ekseninde ortaya çıkan sınıfsal ve siyasalkutuplaşma ile birlikte işçi sınıfı cephesindensergilenen kararlılık önemli siyasal etki ve sonuçlaryaratmıştı. Taksim’e çıkılamamış olmasına karşın 1Mayıs işçi sınıfı cephesinden kazanılmıştı. Çünkü 1Mayıs’ta devlet terörüne boyun eğmeyen bir mücadeleiradesi ve ruhu vardı. Ortalama bir işçi ve emekçiyibile devlet terörüne karşın Taksim yoluna çıkmairadesi göstermesi, 1 Mayıs’ın kazanıldığının enönemli göstergelerindendi.

Düzen cephesi bu yılın 1 Mayısı’na geçtiğimizyılın deneyiminden çıkardığı derslerle hazırlanıyor, buhazırlığa bağlı olarak hamleler yapıyor. Bu hamlelerinen önemlisi 1 Mayıs’ın resmi tatil günü ilanedilmesidir. Geçtiğimiz yıl bu yöndeki talebecepheden karşı çıkan ve işçi sınıfıyla alay edercesinetatilin ekonomik maliyetinden dem vuran TayyipErdoğan ve avanesi, tüm bu söylediklerini yutarcasınageri adım attı ve 1 Mayıs’ın tatil günü olmasınıgündeme getirdi. Bu adımla geçtiğimiz yıl oluşansınıfsal gerilim ve kutuplaşma atmosferi bu kezyaratılmamaya çalışılıyor. İşçi sınıfı ve emekçilerin 1Mayıs’a ilişkin taleplerinden biri karşılanmakta, ancakbu 1 Mayıs’ın sınıfsal özünü karartmanın ve ileri birçıkışın önünü almanın dayanağı haline getirilmekistenmektedir. Bunun için bu adımı atarken onu birlütuf gibi gösteriyorlar. Bunu yaparak bu adımın işçisınıfının mücadelesinin bir sonucu ve kazanımı olarak

görülmesine engel olmayı hedefliyorlar.Fakat ne yaparlarsa yapsınlar bu adımın işçi sınıfı

ve emekçilerin mücadelesinin, somutta da son iki yılınTaksim kararlılığının ürünü olduğu gerçeğinideğiştiremezler. İşçi sınıfı cephesinden bu hamleyeverilecek yanıt, “1 Mayıs’ı (resmi tatil günü ilanedilmesi anlamında) kazandık, Taksim’i dekazanacağız” olmalıdır. Taksim’i kazanmak, kuşkusuzsadece ve sadece sınıfsal bir güç ve enerjinin sonucuolacaktır. Taksim’i bu biçimde kazanmak ise sınıfmücadelesinin farklı alanlarında ve taleplerindemücadele ederek kazanmaya olan güvenin ve inancınartmasına yol açacaktır.

1 Mayıs gününün resmi tatil günü ilan edilmesihamlesiyle aynı zamanda Taksim kararlılığını gösterengüçleri bölmek ve yalnızlaştırmak planı yapılıyor.Bunda başarı elde edilmesi ölçüsünde de Taksim’eçıkışı engellemek için baskı ve terörde sınırtanımayacaklardır.

Hükümetin Taksim konusunda topu İstanbulValisi’ne atması da bu çerçevede değerlendirilmelidir.Bu, Taksim kararlılığının politik yönünü karartarakonu kriminalize etme hesabının bir yansımasıdır.Diğer taraftan ise vali üzerinden aslında Taksimyasağının gerisinde bir devlet politikası olduğugerçeği ortaya konulmaktadır. 1977 1 Mayısı 12Eylül’e giden yolda önemli bir işlev görmüştür. Dahasonra Taksim’de 1 Mayıs kutlamalarına yasakkonularak işçi sınıfının önüne bir kırmızı çizgiçekilmiştir. Dolayısıyla işçi sınıfının muhatabı sadecehükümet değil, fakat aynı zamanda sermaye devletininbizzat kendisidir. Bunun için işçi sınıfı hazırlığınıbuna uygun bir ciddiyet ve iddiayla yapmakzorundadır.

İşçi sınıfı cephesinden yapılacak hazırlığın enönemli unsurlarından birini, Taksim kararlılığını zaafauğratmak üzere düzenle tam bir işbirliği içerisindedavranan sendika bürokrasisine karşı mücadeleoluşturuyor. Hak-İş bürokratları bu işbirliğini düzeninsafından Taksim iradesine karşı cephe almakbiçiminde gerçekleştirirken, Türk-İş bürokratları ise“Taksim’e başvuracağız ama izin verilmezse başka biralanda kutlayacağız” biçiminde kıvırıp aynı kapıyaçıkıyorlar. Böylelikle de daha baştan Taksim’e çıkışınönüne bir büyük engel koymuş oluyorlar. Düzencephesi sendika ağalarının bu tutumunu Taksimkararlılığını baltalamanın, onu gözden düşürmeninimkanı olarak değerlendiriyor. Bunun için sendikaağalarından hesap sorulması ve etkisizleştirilmesibüyük önem taşıyor.

Sendika ağalarının bu açık ihaneti karşısındaözellikle Türk-İş bünyesinde merkez yönetimine karşımuhalefet yapan ve “ileri” iddialarda bulunan sendikayöneticilerinin tutumu da dikkat çekmektedir. Busendika yöneticileri, merkez yönetiminin açıkihanetine tepki gösterip Taksim’de belli bir ısrargöstermekle birlikte, onu aşacak bir inisiyatifgöstermekten de kaçınıyorlar. Bu iradesizliğinkaynağında bu yöneticilerin sınıfın çıkarlarından uzakkonumları ve bu uzaklığa bağlı olarak taşıdıklarıliberal anlayışları var. Bu anlayışa göre bugün asılönemli olan birleşik ve kitlesel bir 1 Mayıs’tır. Bununiçin Taksim ısrarı gereksizdir. Eğer devlet Taksimkonusunda geri adım atmıyorsa, birleşik ve kitlesel bir

1 Mayıs için bu ısrarı sürdürmek anlamsızdır. Elbette bir mevzi savaşımında bazen daha güçlü

saldırmak için geri çekilmeler olabilir, fakat bunlarkararlı bir savaşım yürütmeksizin daha baştanyelkenlerini suya indiriyorlar. Birlik adına ilerisürdükleri ise kof, politik bakımdan şekilsiz, düzeninicazet alanında göstermelik bir 1 Mayıs’tır. Sorun daburadadır zaten. Taksim kararlılığının yükseltildiği vedüzenin büyük ölçüde sıkıştırıldığı koşullarda bu türbir anlayışın öne sürülmesi bozgunculuktan başka birşey değildir.

Bu bozguncu anlayışın işçi sınıfı ve emekçihareketi içerisindeki dayanakları alt kademe sendikabürokratlarıdır. Siyasal alandaki temsilcileri ise EMEP,TKP ve ÖDP türünden reformistlerdir. Öyle ki bureformistler şimdiden Taksim kararlılığına karşıaçıktan bir siyasal mücadele yürüterek işçi sınıfı veemekçi hareketinin ileri bölüklerini geriletiyorlar.Belirtmek gerekir ki, bu liberal takımı Çağlayancenderesinin kırılmasından başlayarak hep bu tür birgericiliğin temsilcisi olarak hareket etti. Hep “birleşikve kitlesel bir 1 Mayıs” adına ileri çıkışların karşısındadurdular. Eğer bu gericiliklerinde başarı kazanmışolsalardı, bugün işçi sınıfı ve emekçiler hala daÇağlayan’da 1 Mayıs’ı kutluyor olacaktı. Dahası 1Mayıs gününün resmi tatil edilmesi talebi dekazanılmamış olacaktı. Bu durum kazanmanınyolunun sadece ve sadece kararlı bir mücadeledengeçtiğini gösterdiği gibi, aynı zamanda reformlaruğruna mücadelede devrimcilikle reformizmarasındaki temel ayrımı da göstermektedir. Son birkaçyılın 1 Mayısları’ndaki devrimci irade ile elde edilenkazanımlar bu bakımdan oldukça açıklayıcıdır:Reformları elde edebilmenin yolu da sadece ve sadecekararlı devrimci bir mücadele çizgisindengeçmektedir.

Sonuç olarak belirtmek gerekirse, sendikaağalarına, alt kademe sendika bürokratlarına vereformizme karşı mücadele, 1 Mayıs ön hazırlıksürecinin en önemli görevleri arasındadır. Bumücadele bir yönü bu güçlerin politik platformlarınıngerici-uzlaşmacı karakterinin ortaya konulmasıdır.Diğer yönü ise işçi ve emekçileri Taksim kararlılığınave militan bir mücadele ruhuna kazanacak etkili birkitle çalışmasıdır. Bu mücadelede başarı kazanılmasıhem işçi sınıfı ve emekçi hareketinin önündeki gericiengellerin temizlenmesi, hem de kararsız unsurlarımücadele yolunda tutmak için şarttır. Bu görevlerinhakkı verilirse birleşik, kitlesel ve devrimci 1Mayıs’ın ve Taksim’in önü sonuna kadar açılacaktır.

Taksim yolunda temizlenmesigereken engeller

Bu mücadelede başarı kazanılmasıhem işçi sınıfı ve emekçi hareketininönündeki gerici engellerintemizlenmesi, hem de kararsızunsurları mücadele yolunda tutmakiçin şarttır. Bu görevlerin hakkıverilirse birleşik, kitlesel ve devrimci 1Mayıs’ın ve Taksim’in önü sonunakadar açılacaktır.

Page 4: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

1 Mayıs’ta Taksim’e!4 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

Devrimci 1 Mayıs Platformu’ndan çağrı:

Emperyalist saldırganlığa, işsizliğe,açlığa, yoksulluğa ve baskılara karşı

1 Mayıs’ta Taksim’e!İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve

dayanışma günü yaklaşırken, emperyalist-kapitalistsistemi saran ekonomik kriz ülkemize de kitleselişsizlik, derinleşen sefalet, sosyal haklarıntırpanlanması, demokratik hakların gaspı, artan baskıve terör şeklinde yansımaktadır.

Bugün ekonomik kriz sonucunda ülkemizdeişsizlik oranı yüzde 22.5’a ulaşmış, kriz nedeniyle 600binden fazla kişi işten çıkartılmıştır. Çalışanlarınücretleri düşürülmüş, evimizin kapısına gelen faturalarise her geçen gün kabarmıştır. Diğer yandan iseemekçi halklarımız üzerinde baskılar artmaktadır.Kürt ulusuna yönelik imha ve inkar politikası devametmiş, devlet terörü sokakta keyfi aramalarla,gözaltılarla sürmüş, son olarak Nurtepe’de, Ağrı’daolduğu gibi baskı ve terör tırmandırılmıştır.

1 Mayıs tüm dünyada işçi ve emekçilerinegemenlere karşı başkaldırdıkları, güçlerinibirleştirdikleri, taleplerini dile getirdikleri birmücadele günüdür. Egemenler, mücadele tarihinekanla yazılan 1 Mayıs’ın görkemli gösterilere konuedilmesinden, işçi ve emekçilerin öfkesini dilegetirmesinden, çıkarları ve talepleri doğrultusundabirleşik mücadeleyi büyütmesinden korkuyorlar. Bunedenle 1887’de olduğu gibi 4 işçi önderinikatlederler, ‘77 1 Mayısı’nda olduğu gibi 1 Mayıslar’ıkana boyarlar. 1989’da olduğu gibi 1 Mayıs’ıkutlamak isteyen Mehmet Akif Dalcı’yı katlederler.1996 Kadıköy 1 Mayısı’nda olduğu gibi 1 Mayıs’ıkitlesel kutlamak isteyenlere gözdağı vermek için üçişçiyi katlederler. Bu da yetmez, işçi sınıfının kanınınaktığı Taksim’i işçi ve emekçilere yasaklarlar.

Baskı ve yasaklarla işçi ve emekçilerin haklımücadelesini dizginlemeye çalışan egemenler son ikiyıldır 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamaya çalışanemekçilere azgınca saldırdılar. Sendika binalarınıkuşattılar, sokaklara, hastanelere gaz bombası attılar.Son iki yıldır Taksim 1 Mayıs’ı zulmün sahipleri ilehakları için direnen emekçilerin irade savaşınadönüştü.

Bizler bu yıl da egemenlerden hesap sormak için,iş bırakma çağrısını yükselterek 1 Mayıs’ta alanlardaolacağız! Zulmün sahiplerinin karşısına dikilecek, işçive emekçilerin taleplerini en güçlü şekildehaykıracağız.

‘77 katliamının sorumlularının yargılanmasını, 1Mayıs’ın resmi tatil ilan edilmesini ve Taksimüzerindeki 1 Mayıs yasağına son verilmesiniisteyeceğiz. Hak ve taleplerimizi dile getirecek, krizinbedelini ödemeyeceğimizi haykıracağız.

1 Mayıs yaklaşırken krizin sonuçlarına karşı öfkesibiriken işçi ve emekçiler işyerlerinde, fabrikalarındadirenişi seçiyorlar. Bulundukları alanları eylemalanlarına çeviriyorlar.

Emekçi halklara yönelik dizginsiz bir saldırıdalgasının sürdüğü bugünlerde ortak mücadeleninörgütlenmesi hayati önemdedir. 2007 ve 2008 1Mayıslar’ı bizlere irade ve kararlılığın, işçi veemekçilerin birleşik gücünün önemini göstermektedir.

Bizler bu irade ve kararlılıktan aldığımız güçle bu 1Mayıs’ta da Taksim’de olacağız.

Devrimci 1 Mayıs Platformu olarak tüm işçileri,emekçileri, gençleri, kadınları egemenlerden hesapsormak, krizin bedelini ödememek, halklarınkardeşliğini, devrim ve sosyalizm mücadelesinibüyütmek, birleşik, kitlesel ve devrimci 1 Mayıs’ıyaratmak için Taksim alanına çağırıyoruz! Biz oradaolacağız.

- Taksim’de 1 Mayıs yasağına son verilmesi için, - 1 Mayıs’ın resmi tatil ilan edilmesi için, - ‘77 katliamcılarının yargılanması için, - Krizin bedelini ödememek için, 1 Mayıs’ta Taksim’e!

Devrimci 1 Mayıs Platformu

Ankara’da devrimci 1 Mayıs çağrısı...

“İş bırakalım, 1 Mayıs alanına çıkalım!”

Ankara’da BDSP, Alınteri, DHF ve Odak’ın oluşturduğu Ankara Devrimci 1 Mayıs Platformu, 10 Nisangünü 2009 Ankara 1 Mayısı’na ilişkin düzenlediği basın toplantısıyla sürece dönük ortak yaklaşımını açıkladı.

Okunan ortak açıklamada, bu seneki 1 Mayıs’a; emperyalist saldırganlığın tırmandırıldığı, kriz nedeniyleişçi ve emekçilerin işten atıldığı, düşük ücretlerle ve giderek daha ağır koşullarda çalıştırıldığı, eğitim, sağlık,vb. hakların özelleştirildiği, Kürt halkına yönelik saldırıların sürdürüldüğü bir siyasi atmosferde girildiğibelirtildi.

Bu siyasal başlıklar çerçevesinde Ankara’daki tüm kurumlara 2009 1 Mayısı’nı birleşik, kitlesel, devrimcibir zeminde örgütleme çağrısı yapıldı. Açıklama platformun somut öneri ve taleplerinin sıralanmasıyla sonbuldu.

Talepler:- Sendikalar dâhil olmak üzere güçlü ve kitlesel bir 1 Mayıs’ta samimi olan tüm güçler işçi ve emekçilere

güncel talepler doğrultusunda “İş bırakalım, 1 Mayıs alanına çıkalım!” çağrısı yapmalıdır.- ‘77 1 Mayısı’ndan bu yana adı 1 Mayıs ile özdeşleşen Taksim Meydanı’nda işçi sınıfının miting yapma

yasağına son vermek için, “Taksim’de 1 Mayıs yasağına son verilsin!”, “77 1 Mayıs’ı katliamcılarıyargılansın!” başlığı altında etkin ve yaygın bir çalışma yapılmalıdır.

- 1 Mayıs alanının program düzenlemesi 1 Mayıs’ın anlamına ve içeriğine uygun olmalıdır.a- Miting “1 Mayıs Marşı” ile başlamalı, işçi sınıfının uluslararası marşı olan “Enternasyonel Marşı” ile

bitirilmelidir.b- Pankartlar ve diğer görsellikler 1 Mayıs’ın sınıfsal içeriğine uygun olmalıdır.c- İşçi ve emekçilerin mücadele marşlarını söyleyen müzik grupları miting programı içerisinde yer

almalıdır.d- Başarılı ve disiplinli bir eylem için bütün kurum temsilcilerinin söz sahibi olduğu bir 1 Mayıs eylem

komitesi oluşturulmalıdır.e- 2009 1 Mayıs’ı “Emperyalist saldırganlığa, krize, işsizliğe, yoksulluğa, baskılara karşı” sınıfın ve

emekçilerin temel gündemlerine karşı işçi sınıfının mücadelesinin yükseltildiği bir gün olarak kutlanmalı,kürsüdeki konuşmalar da bu çerçeveye uygun yapılmalıdır. Ön çalışma bu politik çerçevede güçlü ve yaygınbir şekilde örgütlenmelidir.

- 2009 1 Mayısı yasaklanarak işçi-emekçilere kapatılmış alanlar üzerindeki yasakların kaldırılmasıüzerinden de ele alınmalıdır. İstanbul’da Taksim, Ankara’da Kızılay yasağının kaldırılması, bu çerçevedeAnkara’da Kızılay’ın 1 Mayıs alanı olarak kazanılmasının hedef olarak tartışılması önemlidir.

Ankara’da sendikalar ve kitle örgütleri cephesinden 1 Mayıs’a ilişkin henüz hiçbir somut adımınatılmadığı bir süreçte, 2009 1 Mayısı’na ilişkin ilk müdahaleyi Devrimci 1 Mayıs Platformu gerçekleştirmişbulunmaktadır.

Kızıl Bayrak / Ankara

Page 5: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

1 Mayıs’ta Taksim’e! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 5Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

Kapitalizmin küresel krizinin giderek derinleştiğigünlerdeyiz. İşçi sınıfının uluslararası birlik,dayanışma ve mücadele günü 1 Mayıs’ı böyle birdönemde karşılıyoruz. Bu, bu yılın 1 Mayıs’ınaapayrı bir anlam ve önem kazandırıyor.

Ekonomik kriz, sömürü ve kölelik düzenikapitalizmin yapısal bir sorunudur. Krizin kaynağıkurulu düzenin bizzat kendisidir. Ama fatura dünyaölçüsünde olduğu gibi Türkiye’de de işçi sınıfı veemekçilere kesiliyor. İşsizlik, yoksulluk, düşükücretler, yeni hak gaspları, çalışma ve yaşamkoşullarının günden güne kötüleşmesi, bu anlamageliyor. Bu amaç çerçevesinde sermaye sınıfı vedevleti emekçilere pervasızca saldırıyor.

Emekçi kardeşler!Küresel kriz, dünya sistemi olarak kapitalizmin,

akıl dışılığı kadar barbarlığını da bir kez daha gözlerönüne sermektedir. Kapitalizmde bolluk, emekçileriçin işsizlik, yoksulluk ve sefalet anlamınagelmektedir. Bugün dünyada devasa bir zenginlikbiriktiği halde, milyarlarca insanın yoksulluk veaçlık sınırının altında yaşamaya mahkum edilmesi,hergün gıda, temiz su, ilaç bulamayan binlerceçocuğun ölüme terk edilmesi, kapitalizmin insanlıkdışı karakterini bütün açıklığıyla göstermektedir.

Silahlanma, militarizm, savaşlar, yıkımlar, toplukıyımlar ise kapitalist barbarlığın bir başka kanıtıdır.Bugüne kadar kapitalizmin küresel çaptaki büyükkrizlerini dünya ölçüsünde savaşlar izlemiştir. 20.yüzyılda korkunç bir kıyıma ve yıkıma yolaçan ikidünya savaşı bunun kanıtıdır. Bu sistem, insanlık veuygarlık için büyük bir yıkım demek olan savaşlarabaşvurmadan krizini aşamamaktadır. Kapitalizmşimdi de dünya ölçüsünde derinleşen bir kriz içindedebelenmektedir. İnsanlık bu kez onu tümden yıkımasürükleyebilecek yeni bir dünya savaşı belası ileyüzyüze bulunmaktadır. Kudurgan militarizm,büyüyen silahlanma yarışı ve yaygınlaşan bölgeselsavaşlar, bunun lanetli ön işaretleridir.

Öte yandan bu yağmacı düzen, sadece işçi veemekçilerin ürettiği zenginlikleri değil, doğayı dahoyratça yağmalamakta, tüketmekte ve tahripetmektedir. Düzenin efendileri bile artık küreselısınmanın büyük bir tehlike halini aldığını kabuletmek zorunda kalmaktadır. Buna rağmen ciddi birtedbir alınamamaktadır. Kaptalizmin “daha fazlakâr”a dayalı işleyişi, bunun önündeki temel engeldir.Bu da gösteriyor ki, insanlığın kurtuluşu kadargezegenimizin kurtuluşu da gelip kapitalizmin birsistem olarak tasfiye edilmesine bağlanmıştır.

İşçiler, emekçi kardeşler!İşbirlikçi sermaye iktidarı uzun yıllardan beridir

emekçilerin zaten çok sınırlı olan hak vekazanımlarına sistemli biçimde saldırıyordu. Şimdiise buna ekonomik krizin yıkıcı sonuçları vekapsamlı faturası eklenmektedir. Bütün bunlaremekçilerin yaşamını daha da katlanılmaz halegetirmektedir. Sermayenin fütursuz saldırılarınasessiz kalmayan, sınıf onuruna yakışır bir tutumalarak direnen işçiler ve emekçiler ise düzeninkolluk güçlerinin saldırıları ile yüzyüze kalmaktadır.

İşçilere ve emekçilere işsizlik, yoksulluk, sefalet,moral yozlaşmayı reva gören sermaye iktidarı, öte

yandan ABD emperyalizmi adına bölgede “etkintaşeronluk” yapmanın hazırlığı içindedir. İşçilere,emekçilere, tüm ezilenlere “iç düşman” muamelesiyapan işbirlikçi iktidar, ABD’nin izinden giderekbölge halklarını da “dış düşman” olarak görüyor.Emperyalistler ve siyonistler hesabına, başta Filistin,Irak ve Afganistan’da olmak üzere, bölgenin kardeşhalklarına karşı tetikçiliğe soyunuyor.

İşçiler, emekçi kardeşler, gençler!Sınıflar mücadelesinin seyri açısından kritik

önem taşıyan böylesi bir dönemde 1 Mayıs’ıkutlayacağız! 1 Mayıs, birbirine karşıt iki dünyanın,asalak kapitalistler dünyası ile emekçiler dünyasınınkarşı karşıya geldiği bir büyük mücadele günüdür.İçinden geçmekte olduğumuz günler, 1 Mayıs’ıngüçlü ve militan bir biçimde kutlanmasının öneminiartırmaktadır. Büyük kitleler halinde mücadelealanlarına çıkılması ve militan bir duruşunsergilenmesi, sermayenin yeni saldırılarına karşıkitlesel bir mücadele kararlılığının ortaya konulmasıanlamına gelecektir. Bu kitlesel ve militan kararlılık,sınıf ve emekçi hareketinin 1 Mayıs’tan sonrakigelişme seyrini de derinden etkileyecektir.

Krizin faturasını kapitalistlere ödetmek, hak veözgürlükleri kazanmak, ‘77 1 Mayıs katliamınınhesabını sormak, Taksim’i kalıcı biçimde 1 Mayısalanı haline getirmek konusunda sergilenecekkararlılık, sermayenin saldırılarını püskürtmemücadelesine büyük bir ivme katacaktır. Krizinyıkıcı sonuçlarına karşı grev, direniş, işgal gibi etkili

eylemlerin yaygınlaşmasına önemli katkılardabulunacak, sınıf dayanışmasını güçlendirip birleşikmücadelenin örülmesini kolaylaştıracaktır.

Bütün bunları gözönünde bulunduran TürkiyeKomünist İşçi Partisi;

Kapitalizmin krizinin yıkıcı sonuçlarını yaşayanişçileri ve emekçileri, düzenin geleceksizliğemahkum ettiği gençliği, çifte baskı ve sömürüaltında ezilen emekçi kadınları, sınıfsal baskınınyanısıra ulusal, dinsel, mezhepsel baskılara maruzkalan tüm ezilenleri, sermaye düzeninden hesapsorma kararlığıyla 1 Mayıs alanlarına çağırmaktadır!

Krizin faturasını kapitalistlere ödetmek,İşsizliğe ve hak gasplarına karşı direnmek,Sınıfsal, ulusal ve cinsel baskıya dur demek,İşbirlikçilerin ABD adına tetikçilik yapmasını

durdurmak,İnkarcılığa karşı “Özgürlük, eşitlik ve gönüllü

birlik!” diye haykırmak,İşçilerin birliği halkların kardeşliği şiarını

yükseltmek,Emperyalist saldırganlığa ve savaşa son demek

için,1 Mayıs’ta kavga alanlarına çıkalım!

Kahrolsun kapitalist kölelik düzeni!Yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm!Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!

Türkiye Komünist İşçi Partisi (TKİP)14 Nisan 2009

TKİP mücadeleye çağırıyor!

1 Mayıs’ta kavga alanlarına!

Page 6: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

Emperyalizmin yeni hamleleri...6 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

Beyaz Saray’ın direktifiyle başlayan Türkiye-Ermenistan yakınlaşması, ABD Başkanı BarackObama’nın Türkiye ziyaretinden sonra yeni bir evreyegirmiş görünüyor.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, iki ülke millitakımlarının oynadığı futbol maçını vesile ederekgerçekleştirdiği Erivan ziyareti, Türkiye-Ermenistanilişkilerinin geliştirilmesi yönünde atılmış planlı biradımdı. Gelinen yerde ise, sınırların açılmasından sözedilmeye başlandı.

ABD Başkanı’nın Türkiye ziyaretinin ardındanRusya televizyonlarına açıklamada bulunanErmenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan, iki ülkemilli takımlarının 7 Ekim’de yapacağı Dünya Kupasıeleme maçına dek, Türkiye-Ermenistan sınırınınaçılabileceğini dile getirdi. Sarkisyan, sürecin hızlıilerlediğine işaret şunları söyledi: “Futbolkarşılaşmasını izlemek amacıyla Türkiye’ye gideceğimgüne dek sınırın açılacağını veya açılmaya çok yakınolacağını düşünüyorum.”

ABD bölgesel çıkarlarının peşinde!

Can çekişen Osmanlı İmparatorluğu’nun Ermenihalkını hedef alan soykırımcı politikasıyladinamitlenen ilişkiler, Kemalist cumhuriyetin deOsmanlı’nın vahşi icraatlarını savunması sonucu, onyıllar boyunca kopuk kalmıştır. Birkaç ay gibi kısa birsürede iki yönetim arasında gözlenen yakınlaşma ise,ABD’nin bu konuda oynadığı etkin rol ile açıklanıyor.İlişkilerin hızlı gelişimi, iki tarafın da Washington’ınçizdiği “yol haritası”na göre hareket etmesi sayesindemümkün olmaktadır.

ABD’nin iki ülke ilişkilerinin düzeltilmesine önemvermesi, Ermenistan’ı ya da Türkiye’yi düşünmesindendeğil, esas olarak Ortadoğu/Kafkaslar politikasınınhayata geçirilebilmesi için Türk sermaye devletinebiçtiği “etkin taşeronluk” rolüyle ilgilidir. Zira Kürtsorununun yanısıra Ermenistan’la ilişkilerinkopukluğu, ABD’nin Ankara’daki işbirlikçilere uygungördüğü “etkin taşeron-tetikçi” rolünün oynanmasıönündeki temel engeller kabul ediliyor.

Obama yönetiminin, “etkin taşeron olmakistiyorsanız, ayak bağlarından kurtulmalısınız!”şeklinde özetlenebilecek direktifine uygun davrananAnkara’daki Amerikancı rejim, daha önce bu yöndebaşlatılan süreci hızlandırdı. Göründüğü kadarıyla hemAnkara hem Erivan yönetimleri, Washington’un çizdiği“yol haritası”na sadık kalmaya çalışıyor.

Azerbaycan’ın tepkisi Ankara’daki işbirlikçileri sıkıştırıyor!

Türkiye’yle ilişkilere büyük önem veren,Ermenistan’la yaşanan Karabağ sorunu konusundaAnkara’dan destek alan, “soydaşlık” adı altında Türkgericiliği tarafından yayılan şoven propagandayayıllardır çanak tutan Azerbaycan yönetimi, Ankara-Erivan hattındaki gelişmelerden ciddi bir rahatsızlıkduyduğunu dile getirdi.

İstanbul’da düzenlenen “Medeniyetler İttifakıZirvesi”ne katılmaktan vazgeçen Azerbaycan

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Barack Obama’nınTürkiye ziyareti sırasında Rus lider DmitriyMedvedev’le telefon görüşmesi yaparak tepkisinigösterdi.

Bu gelişmeden kısa süre sonra Aliyev’inMoskova’ya gideceği açıklandı. Aliyev’in iki günlükziyareti sırasında Türkiye-Ermenistan diyalogu,Karabağ sorunu ve Azeri doğalgazının Rusya’ya ihracıkonularının ele alınacağının resmi olmayan kaynaklararacılığıyla açıklanması, hem Ankara hemWashington’u harekete geçirdi.

Azerbaycan’daki tepkiler Aliyev yönetimiyle sınırlıkalmadı. Muhalefet partileri, gazeteciler, çeşitli dernekve kurumlar da Türkiye’nin yönelimine tepkilerinidillendirmeye başladı. Bu arada Türkiye politikasınınBakü yönetimini Rusya ile daha aktif işbirliğine ittiğinisavunan bazı gazetecilerin de aralarında bulunduğuAzerbaycan medya mensupları, Kars’a gelipErmenistan sınırında eylem yapmak istedi. Ancak Türkhükümeti, medya mensuplarını taşıyan uçağa iniş izinivermeyerek eylemi engelledi.

Öte yandan, yapılan kamuoyu araştırmaları, halkınyüzde 72’sinin İlham Aliyev’in Ankara’ya yöneliktepkisini doğru bulduğunu ortaya koydu. Azeri bazıkurum ve örgüt temsilcileri ise, Türkiye’ye heyetgöndererek, Ermenistan sınır kapısının açılmaması içindüzen partileriyle kulis yapmaya başladılar.

Bu gelişmeleri Amerikancı AKP’yi sıkıştırmak içinfırsata çeviren düzen partileri, hükümete yüklenmeyebaşladılar. Bilindiği üzere, diğer düzen partilerihükümet olsalardı, AKP ne yapıyorsa aynısınıyapacaklardı. Ancak her zamanki gibi, ikiyüzlüsöylemlere sarılarak, hükümeti sıkıştıran gelişmelerisiyasi ranta çevirmeye çalışıyorlar. Bunu yaparken,elbette hiçbiri ABD’nin Türk sermaye devletine biçtiği“aktif taşeronluk” misyonuna en ufak bir itirazyükseltmiyor.

Gelişmelerin AKP hükümetini sıkıştıracak noktayavarması, Tayyip Erdoğan’la müritlerini hareketegeçirdi.

Bakü yönetimiyle oluşan gerilimi yumuşatmak için“Azerbaycan Dostluk Grubu” üyesi 12 AKPmilletvekili Azerbaycan’a gidiş hazırlığına başladı.“Dostluk grubu” başkanı Mustafa Kabakçı, kimi örgütve basın temsilcileriyle görüşerek Azerbaycan’ınhassasiyetlerinin Türkiye için de geçerliliğini koruduğumesajını vereceklerini belirtti.

Basına yansıyan haberler göre, Kabakçı

başkanlığındaki grup, cumhurbaşkanı Gül ile başbakanErdoğan’ın, “Karabağ sorunu çözülmeden Ermenistankonusunda adım atılmayacak” yönündeki mesajlarınıAzeri kamuoyuna anlatacak.

Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde hızlı mesafealınmasını isteyen ABD yönetimi de, Azerbaycannezdinde bazı girişimlerde bulunuyor. Obama’nınAliyev’le telefon görüşmesi, ABD Dışişleri BakanlığıMüsteşar Yardımcısı Matthew Bryza’nın Bakü ziyareti,Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın önümüzdekihaftalarda Azerbaycan ile Ermenistancumhurbaşkanlarını buluşturmaya yönelik çabası…Tüm bunlar, Beyaz Saray’ın sürecin ilerlemesineverdiği önemi göstermenin yanısıra, AKP hükümetinirahatlatmayı da hedeflemektedir.

ABD planının handikapları

ABD emperyalizmi, Ankara-Erivan ilişkileriningeliştirilmesi planında ısrarlı olacaktır. Obamayönetimi için bu girişim, özellikle Rusya’nınkuşatılması, Hazar Bölgesi’ndeki zengin enerjikaynaklarının denetlenmesi, bu kaynakların taşınmasıiçin güvenli koridorların oluşturulması açısından önemtaşımaktadır. Göründüğü kadarıyla hem Türkiye hemErmenistan yönetimleri de, bu girişimin çıkarlarınauygun olduğunu varsayıyorlar.

Ancak planın önünde ciddi engeller de var. Türkegemenleri arasında olası bir gerilimin çıkması, ABDimajının düzeltilmesi yönünde harcanan çabalarıbaltalayabilir. Öte yandan, plan uygulansa bile,Ermenistan ile Rusya arasındaki çok yönlü ilişkilerinkoparılması kolay değil. Örneğin Ermenistansanayisinin yüzde 70’e varan bölümü halen Rusşirketlerinin kontrolünde bulunuyor.

Süreci yakından izleyen Rusya’nın çıkarlarınıkorumak için aktif bir çaba içinde olması da bir diğerönemli engel. Moskova yönetiminin Karabağsorununun çözümüne müdahil olmak istediğibilinmektedir. Gelişmelerden ciddi bir rahatsızlıkduyan Azerbaycan yönetiminin Rusya’yla ilişkileridaha da geliştirme eğilimi de Rusya’nın konumunugüçlendirmektedir.

Bu ve benzer olgular, ABD planının nihaisonuçlarına ulaştırılmasının kolay olmadığına işaretediyor. Gelişmelerin seyri, ABD güdümündeki Türkegemen sınıflarının “aktif taşeron”luk hayallerininhüsranla sonuçlanması olasılığını da

Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde yeni gelişmeler…

Ankara-Erivan ilişkilerine ABD’nin çizdiği“yol haritası” yön veriyor!

Page 7: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

1 Mayıs 2009’a doğru... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 7Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

1 Mayıs faaliyetlerinden…

“Krizin faturasını kapitalistlereödetmek için 1 Mayıs’a!”

Esenyurt’ta 1 Mayıs’a etkinhazırlık!

Seçim çalışmasının son haftasında düzenlediğimizetkinliklerde 1 Mayıs’a hazırlık komiteleri kurmatartışmaları başlamıştı. 12 Nisan günü seçimleri,çalışmamızı ve sonuçlarını değerlendirdiğimiz, krizinyansımalarını ve 1 Mayıs çalışma yol ve yöntemlerinibelirlediğimiz bir toplantı düzenledik.

30 işçi ve emekçinin katıldığı toplantıda,bulunduğumuz fabrikalarda, semtlerde, okullarda 1Mayıs komiteleri kurmaya ve 1 Mayıs çalışmalarınınöznesi olmaya çağıran bir etkinlik gerçekleştirmeyikararlaştırdık. Yanı sıra, 26 Nisan’da birlik vedayanışma pikniği düzenleyerek 1 Mayıs’a en genişkatılımı örgütlemek için tüm güçleri seferber etmekararı aldık. İlk olarak komiteleri kurmak içinçalışmalar başlattık.

Etkinlikte Esenyurt İşçi Platformu ve BDSPtemsilcisi seçimleri değerlendiren, krizinyansımalarını bölgemizden örneklerle somutlayan, 1Mayıs’ın tarihçesini ve önemini vurgulayan sunumlargerçekleştirdiler. İşçi sınıfının Taksim’de sergilediğidirenişin önemi, 1 Mayıs’ın resmi tatil ilan edilmesitartışmalarının işçi sınıfı ve burjuvazi cephesindentaşıdığı anlam tartışıldı. Ardından yapılan söyleşideçalışan ve işten atılan işçiler 1 Mayıs hazırlıklarınıanlattılar. Semtlerdeki komite girişimleri aktarıldı.Taksim alanının onur olduğunu, bu alanda işçisınıfının nice bedeller ödediğini, bu alandanvazgeçmeyeceklerini sıkça ifade ettiler.

1 Mayıs’ın tarihçesini anlatan sinevizyongösterimiyle etkinliğimizi sonlandırdık. Hazırlıkçalışmalarımız komiteler oluşturduğumuz alanlardadüzenlenecek etkinliklerle sürecek. Bu çerçevede biremekçi mahallesinde oluşturulan Tekstil İşçileriKomitesi 19 Nisan’da 1 Mayıs etkinliği düzenleyecek.

Esenyurt Liseli Gençlik Platformu da liselerde 1Mayıs çalışmalarını yoğunlaştırarak, komitelerinikurmaya çalışıyor. Düzenli toplantılar yaparakçalışmalarını planlayan Esenyurt İLGP, 18 Nisan’daliselilerin katılımıyla 1 Mayıs etkinliği düzenleyecek.Etkinliğe yönelik çağrı bildirilerinin liselerde,dershanelerde dağıtımı yapılıyor. Yanı sıra EsenyurtİLGP, gençliği devrime, sosyalizme ve 1 Mayıs’taalanlara çağıran ilanlarla liseleri donatıyor.

Piknik çalışmamız için bir piknik komitesioluşturduk. Piknikteki etkinlik programı, teknikhazırlıklar ve pikniğin ön hazırlık süreci komitetarafından tartışılmaya başladı. Pikniğe çağrı için 500adet davetiye çıkarıldı ve tüm alanlarda kullanılmayabaşlandı. Programda yer alacak olan İşçi Kültür Evişiir ve müzik grupları da yaklaşık iki haftadır bu yönlühazırlık çalışmaları yapıyor. Tüm toplantılarda 26Nisan çağrısını yapıyoruz. Piknikten aldığımız güçle 1Mayıs’ta kavga alanlarını dolduracak, taleplerimizihaykıracağız.

“Krizin faturasını kapitalistlere ödetmek için 1Mayıs’a!”

“Seçim aldatmacası bitti, kapitalizmin krizisürüyor” başlıklı bildirilerimizi işçi ve emekçilereulaştırmaya başladık. Bazı metal ve tekstilfabrikalarına bildiri dağıtımı gerçekleştirdik. Aynı

zamanda Köyiçi, Balık yolu, Kıraç’ta işçilerin geçişgüzergahı olan merkezi noktalarda dağıtımlar yaptık.

“Krizin faturasını kapitalistlere ödetmek için 1Mayıs’a!” şiarlı BDSP imzalı afişlerimizle 1 Mayıs’ıişçi ve emekçilerin gündemine taşıdık. Afişimizgörselliği ve vurgusuyla emekçilerin ilgisini çekiyor.Afişlerimizle fabrika bölgelerini ve emekçimahallelerini donatmaya devam edeceğiz.

Esenyurt BDSP

Küçükçekmece’de “Dünyada veTürkiye’de 1 Mayıs” semineri

Seçim döneminde Küçükçekmece bölgesindeyürütülen etkin ve sonuç alıcı faaliyetin ardından 1Mayıs öncesinde bölgedeki işçi ve emekçilerinkatılımı ile bir etkinlik gerçekleştirmeyi hedeflemiştik.

12 Nisan günü Sefaköy İşçi Kültür Evi’nde Tez-Koop-İş Sendikası Genel Eğitim Danışmanı VolkanYaraşır’ın katılımı ile “Dünyada ve Türkiye’de 1Mayıs” başlığıyla bir seminer düzenlendi.

Açılış konuşmasında kapitalist krizin etkilerialtında 1 Mayıs’a hazırlanmanın önemine vurguyapıldı. Yanı sıra düzen cephesinden yansıyan sonresmi tatil ve ücretli izin açılımı ile de belli bir boyutkazanan 1 Mayıs’ın düzen tarafından içininboşaltılması konusuna değinildi. Kollukkuvvetlerinden en üst düzey yetkililere kadar bugüniçin hazırlıklar yapan sermaye devletine karşıdevrimci, demokrat ve yurtsever güçlerinhazırlıklarına hız vermeleri ihtiyacına işaret edildi.

Açılış konuşması, Sefaköy İşçi Kültür Evi’nin 26Nisan 2009 tarihinde düzenleyeceği 1 Mayıspikniğinin ön hazırlık çalışmalarına katılım çağrısı ileson buldu ve söz seminere konuşmacı olarak katılanVolkan Yaraşır’a bırakıldı.

Konuşmasına güncel gelişmelerle başlayan Yaraşır,seçimler sonrasında AKP hükümetinin 1 Mayısyaklaşımıyla imajını düzeltmeye çalıştığını vurguladı.1 Mayıs’ın kutlanmaya başlanmasının tarihsel köklerihakkında kısa bir bilgilendirmede bulunarak, 1

Mayıs’ınAmerika’da 4 ileri işçinin idam edilmesinedeniyle “Kara Cuma” olarak isimlendirilmesigerektiğini söyledi.

Emek-sermaye çelişkisi üzerinde yükselenkapitalist sistemde 1 Mayıs’ın günün anlam veönemine uygun kutlanması gerektiğine işaret etti. Butopraklarda 1 Mayıslar’ın, özellikle de son birkaçyıldır hak ettiği şekilde “kutlandığını” belirtti.

Yaraşır, içerisinde bulunduğumuz dönemin krizgündemli değerlendirilmesi gerektiğini hatırlattı.Kokuşmuş düzenin krizinin tarihsel bir olgu olduğunu,ancak bu durumun siyasal yapılar tarafından çok azanlaşıldığını ifade etti. Sınırlı sayıda siyasal yapınınsüreci doğru kavrayabildiğini sözlerine ekledi.

Kriz tablosuna ilişkin bilgilendirmede bulunanYaraşır, 2010 ortalarına doğru dünya nüfusunun 30 ila50 milyonunun işsiz kalacağına ve Türkiye’de de 10milyon kişiye ulaşacak işsizlik rakamının sınıfmücadelesi açısından ne gibi sonuçlardoğurabileceğine değindi.

Türkiye’de siyasal gelişmeler ve dünya üzerineyaptığı değerlendirmelerin ardından sınıfhareketliliğine dönen Yaraşır, dünya çapında örneklerigörülen işgal, grev, direniş vb. eylemlerine sonzamanlarda “rehin alma” eyleminin de eklendiğinihatırlattı. Sınıfın meşru-militan eylemliliklere yatkın

12 Nisan 2009 / Sefaköy

Page 8: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

1 Mayıs 2009’a doğru...8 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

olduğunu, bu eylemliliklerin mümkün olduğu kadaraçığa çıkarılması gerektiğini söyledi. Sınıfmücadelesinin birleştirilip bütünleştirilmesigerektiğine değinen Yaraşır, krize karşı en iyi cevabınSinter, Brisa, Gürsaş ve Desa’daki eylemliliktarzlarıyla verildiğine ve 1 Mayıs’ın, sınıfınörgütlenmesinin dışavurumu olan bir gün olmasıgerekliliğine vurgu yaptı.

Son gelişmelerle Kürt sorununun düzen içerisindeeritilmeye çalışılmasına değinen Yaraşır, ancak tutarlıbir sınıf çizgisinde birleşilmesiyle sonuçalınabileceğini belirtti.

Sözlerine Rosa Luxemburg’un 1 Mayıs hakkındakisözleri ile son veren Yaraşır, 1 Mayıs öncesindeyapılacak tercihin “sürünmek” ile “başkaldırmak”arasında yapılacağını ifade etti ve bugünün,Luxemburg’un da sözlerinden yola çıkarak,“proleterkitleler olarak hiçbir aracı olmaksızın sahneye çıktığıbir gün” olarak meydanlarda kutlanması gerektiğinevurgu yaptı.

Oldukça başarılı geçen seminere 45 kişi katıldı.Kızıl Bayrak / Küçükçekmece

Kartal’da “Kriz ve 1 Mayıs”paneli…

29 Mart yerel seçimleri öncesinde yürüttüğümüzdevrimci seçim çalışmasının ardından 1 Mayıshazırlıklarına başladık. Faaliyete katılan tümgüçlerimizle 5 Nisan’da bir toplantı örgütledik.Toplantının ana hatlarını krizin sonuçları ve 1 Mayısçalışması oluşturuyordu.

1 Mayıs hazırlığı çerçevesinde ilk etkinlik, Tez-Koop-İş Sendikası Genel Eğitim Danışmanı VolkanYaraşır’ın katıldığı “Kriz ve 1 Mayıs” başlıklı paneldi.Ön hazırlık sürecinde fabrikalardan somut ilişkilerimizüzerinden çağrı ve Kartal’daki fabrikalara davetiyedağıtımı yaptık.

12 Nisan günü gerçekleşen etkinlik, 2007 1Mayısı’nın görüntülerinin yer aldığı sinevizyongösterimiyle başladı. Ardından BDSP temsilcisi krizve genel sonuçları ile bölgede yaşanan sonuçlarıüzerinden bir sunum yaptı. Patronlar tarafından krizinnasıl bir hazırlıkla karşılandığı belirtilirken, sınıfınhazırlıksızlığına değinildi. Örgütlü mücadeleninönemini vurgulanarak söz Volkan Yaraşır’a bırakıldı.

Yaraşır, 1 Mayıs’ı gerek dünya işçi sınıfı gerekseTürkiye işçi sınıfının mücadele evreleri içerisinde elealan canlı bir konuşma yaptı. Öneçıkan temel vurgu krizingenel olarak sol harekettarafından iyianlaşılmaması veyorumlanmaması olurken,seçim sürecinde solunpolitikasızlığına işaret etti.

Yaraşır, beyni veyüreği sınıfla atmayanhiçbir hareketin kalıcıolamayacağını ifade etti.İşçi sınıfının krizkarşısındaki konumlanışınadevrimci öncülerin doğrumüdahale etmemesidurumunda karşı devrimsürecinin kaçınılmazolacağını söyledi.

2009 1 Mayısı’nın sınıfaçısından krizle bağlantılıdüşünüldüğünde farklı bir mücadele evresi olarakgörülmesi ve buna göre hazırlık yapılması gerektiğinidile getirdi, “sınıf devrimciliği” çizgisinin önemininaltını çizdi.

Etkinlikte son olarak söz alan BDSP temsilcisi,krizin faturasının kime ve nasıl ödetileceği sorusununancak işçi sınıfının örgütlü direnciyle cevap bulacağını

söyledi. 1 Mayıs hazırlıkları çerçevesinde 19 Nisan’daKartal Meydanı’nda yapılacak basın açıklaması vefabrikalar arasında örgütlenecek dayanışma pikniğineçağrı yaparak etkinliği sonlandırdı. 30 kişinin katıldığıve ilgiyle izlenen panelin bitiminde canlı sohbetleryapıldı.

Önümüzdeki süreçte fabrikalarda 1 Mayıs’ıtartıştırmak ve örgütlemek, 19 Nisan eylemini güçlükılmak ve fabrikalara dayanan bir piknik örgütlemekhedefiyle 2009 1 Mayısı’na yürüyoruz.

Kartal BDSP

OSİM-DER’den kriz ve 1 Mayıssöyleşisi!

1 Mayıs hazırlıkları kapsamında OSİM-DER’de 11Nisan akşamı kriz ve 1 Mayıs gündemli söyleşigerçekleştirildi. Ümraniye bölgesinde haftalaröncesinde hazırlıkları başlayan 1 Mayıs çalışmasınınilk toplantısı olan söyleşiye Birleşik Metal-İşSendikası Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Beşelikatıldı.

Söyleşi OSİM-DER adına yapılan kısa bir sunumlabaşladı. Sunumda 1 Mayıs’ın tarih sahnesine nasılçıktığı anlatıldı, işçi ve emekçilerin kriz ortamında 1

Mayıs’ı karşıladığıvurgulandı. Ardından sözüalan Mehmet Beşeli,kapitalist sistemin işleyişineilişkin ayrıntılı bir sunumyaptı. Bu sistemde krizinkaçınılmaz olduğunusöyleyerek, işçi sınıfınınbu krizi tok bir şekildemücadele ederekaşabileceğini ifade etti.Konuşmasının devamındaşunları söyledi:

“İşçi sınıfının tarihizafer ve yenilgilerledoludur. Tarihebaktığımızda işçisınıfının yenilgilerizaferlerinden daha

çoktur. Gerçekleşenzaferler ise bütün yenilgileri silip süpürmüştür. Onuniçin yenilgilerimize takılmadan nihai zafer içinmücadele etmek zorundayız. (...) Biz bir sınıf olarak,sermaye sınıfına bedel ödetmek istiyorsak bedelödemek zorundayız, krizin bedelini ödemeyeceğizifadesi yanlıştır bence çünkü sermaye sınıfına bedelödetmek istiyorsak biz de kaçınılmaz olarak bedelödemek zorundayız…”

Beşeli’nin konuşmasının ardından canlı tartışmalar

yapıldı.Tartışmalar genellikle 1 Mayıs’ın nedenTaksim’de kutlanılması gerektiği üzerinde yoğunlaştı.

Tartışmanın ardından OSİM-DER’in 1 Mayıs’ayönelik çalışmalarının devam edeceği vurgulandı,çalışmalara katılma çağrısı yapıldı.

Söyleşi, 25 Nisan akşamı Sarıgazi Yıldız DüğünSalonu’nda gerçekleşecek 1 Mayıs şenliğine çağrı ileson buldu.

Kızıl Bayrak / Ümraniye

TİB-DER’de 1 Mayıs toplantısıTersane İşçileri Birliği Derneği olarak 1 Mayıs

çalışmaları kapsamında ilk toplantımızıgerçekleştirdik. 1 Mayıs toplantısı ile ilgili olarak birhafta öncesinden sabah işe giriş-çıkış saatlerindetersane kapılarındaydık. Toplantıya çağrı yapan elilanlarımızı Aydıntepe Tren İstasyonu ve Tuzla GemiTersanesi önünde dağıttık.

11 Nisan günü iş çıkışının ardından dernekbinasında toplantımızı gerçekleştirdik. Toplantıda ilkolarak TİB-DER adına bir arkadaşımız “Kriz,Tersaneler ve 1 Mayıs” konulu bir açılış konuşmasıyaptı. Konuşmada kapitalist sistemin teşhiri yapıldı vekrizin bu sistemde süreklilik taşıdığı vurguladı.

Ardından kapitalistlerin krizin faturasını işçi veemekçilere kesmek istediği, bu çerçevede yeni yıkımyasalarının işçi ve emekçilere dayatılacağı ifade edildi.Tersanelerdeki kriz ortamına da değinen TİB-DERyöneticisi, işçilerin ağır çalışma koşullarına ve sömürüdüzenine karşı sürekli bir mücadele içerisindeolduklarını vurguladı. Bu mücadelede öne çıkangünlerden biri olan 1 Mayıs’ın tarihçesinden söz etti. 1Mayıs’ın işçiler için bir kavga günü olduğunu, işçi veemekçilerin taleplerini haykırdıkları bir gün olduğunuvurguyarak, tersane işçilerine 1 Mayıs çalışmalarınadaha aktif katılım çağrısı yaptı.

Ardından işçilerin konuşmaları ile çeşitlitartışmalar yapıldı. Toplantıda söz alan tersane işçileri

11 Nisan 2009 / Tuzla

11 Nisan 2009 / Ümraniye

Page 9: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

1 Mayıs 2009’a doğru... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 9Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

düşüncelerini ifade ettiler. Yapılan tartışmalarda öneçıkan 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması oldu. 1Mayıs’ın güçlü bir şekilde kutlanması için çalışmalaraaktif katılım çağrısı yapılarak toplantı bitirildi.

Tersane İşçileri Birliği

Çiğli: “Sokağa, eyleme, direnişe!”Seçim süreci boyunca düzenden ve düzen

partilerinden hesap sorma, kapitalizmin krizine karşımücadele etme çağrısı yapan BDSP, 12 Nisan günüGüzeltepe’de seçimleri değerlendiren “Seçim bitti,kapitalizmin krizi devam ediyor” başlıklı bir söyleşidüzenledi.

Söyleşinin çağrısı Güzeltepe’de BDSP imzalı 1500seçim bildirisi ve el ilanıyla kapı kapı dolaşılarakyapıldı.

Söyleşi, Güzeltepe’de daha önce bağımsız sosyalistadayın tanıtım toplantısının yapıldığı kahvedegerçekleştirildi. Kahve içine “Krize karşı taleplerimizikazanmak için örgütlenmeye, sokağa, eyleme,direnişe! / BDSP” yazılı ozalit ve “Krizin faturasınıkapitalistlere ödetmek için 1 Mayıs’a! / BDSP” afişleriasıldı. BDSP imzalı seçim bildirileri dağıtıldı.Bildiriler emekçiler tarafından ilgiyle okundu.

Toplantıda ilk önce BDSP temsilcisi konuştu. Dahasonra sözü N. Şafak Özdoğan aldı. Seçim sürecindeişçi ve emekçilerin oylarını almak için kapılarını çalandüzen partilerinin hiçbirinin bugün ortalıktagörünmediğini ifade eden Özdoğan, oy avcılığı yapandüzen partilerinin rant, yağma ve yolsuzluk için adayolduklarını dile getirdi. Güzeltepe’de yaşayan işçi veemekçilerin krizin faturasını ödememek için bir arayagelmesi, krize karşı ortak hareket etmesi, imzalarla,toplantılarla, yürüyüşlerle taleplerini dile getirmesigerektiğini ifade etti. Daha sonra mahallenin yakıcı birsorunu olan uyuşturucu kullanımına değindi. Düzeninişçi ve emekçileri yozlaştırmak ve çürütmek içinuyuşturucuyu emekçi semtlerine bilinçli bir tarzdasoktuğunu, bu bataktan kurtulmanın yolunun pisliküreten kapitalist sisteme karşı mücadeleden geçtiğinidile getirdi. Uyuşturucu çetelerini mahalleden kovmakiçin halkın bir araya gelmesi ve ortak hareket etmesigerektiğini söyledi. Kapitalizmin krizine,geleceksizliğe ve uyuşturucuya karşı halk inisiyatifioluşturma çağrısı yaptı, emekçilerin örgütlenmesininönemine değindi. 26 Nisan’da semtte krize karşıyapılması planlanan halk şenliğinin duyurusunu yaptı.

Daha sonra sözü işçi ve emekçilere bıraktı. İşçi veemekçiler sorunların çözümü için bir araya gelmeninönemine değindiler. Uyuşturucu belasından kurtulmakiçin mahallenin ileri gelenlerinin bir araya gelmesininöneminden bahsettiler. Uyuşturucu kullanımınınarkasında işsizlik, yoksulluk ve geleceksiz olduğunuvurguladılar. Bunun için bir şeyler yapılması gerektiğifikrini destekleyen konuşmalar yaptılar.

Toplantıya yaklaşık 70 işçi ve emekçi katıldı.Kızıl Bayrak / İzmir

Çiğli İşçi Platformu’ndan 1Mayıs’a hazırlık…

Biz Çiğli Organize Sanayi bölgesi işçileri, tümdünyayı saran ve sarsan krizin ağır faturasını en ağırsonuçlarıyla birlikte ödüyoruz. Krizin patlakvermesinden bu yana Çiğli Organize’de 6 bininüzerinde işçi işten atıldı, 32 fabrika kapandı. Krizdenönce Çiğli Organize’de 500 civarında fabrika ve 30bin işçi bulunmaktaydı. Yani her altı kişiden biri iştenatılmıştır.

Ücretsiz izinler, yapılmayan zamlar, ödenmeyen vegeç ödenen maaş ve fazla mesai ücretleri, işçilereuygulanan her türlü baskı ve hakaret, Çiğli’ninsokaklarında dolaşan binlerce işsiz bu tabloyutamamlamaktadır. Şu ana kadar, ne Çiğli’de ne deİzmir’de işçilerden krizin faturasını ödemeyi reddedenses getirecek bir karşı duruş sergilenmiştir.

Bizler Çiğli İşçi Platformu çalışanları olarak, krizpatlak verdiğinden beri “Krizin faturasını kriziyaratanlar ödesin!” diyerek çalışmamızı kesintisizolarak sürdürüyoruz. Önümüz 1 Mayıs. İşçi sınıfınınuluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü. 1Mayıs çalışmalarına başlamış bulunuyoruz. 1 Mayısçalışmaları çerçevesinde yürüteceğimiz faaliyetlerinbir parçasını da etkinlikler oluşturuyor.

Bu etkinliklerden birisi, Tuzla tersanelerden,Gürsaş’tan, MEHA Tekstil’den direnişçi işçilerin veÇHD’den bir avukatın katılacağı “Kapitalizminkrizine karşı işgallerle, direnişlerle, grevlerle 1Mayıs’a yürüyelim!” başlıklı işçi toplantısı olacak. 19Nisan günü saat 17.00’de başlayacak toplantınınçalışmalarını sürdürüyoruz. Çalışmayı yürütecek ÇiğliOrganize 1 Mayıs komitesi toplanmış ve etkinliğiplanlamıştır. Davetiyelerimizi bölgemizdeki işçi veemekçilere ulaştırıyoruz.

Ayrıca dağıtacağımız 1500 adet Çiğli İşçi Bülteniile 1 Mayıs ve toplantı çağrısı da yapacağız.Toplantının ardından 1 Mayıs çalışmamız GüzeltepeMahallesi’nde gerçekleştireceğimiz şenlikle devamedecek. Ev toplantıları, afiş ve bildiriler çalışmamızındiğer ayaklarını oluşturacak.

Kapitalistlerin yarattığı krizin faturasını ödemeyireddederek 1 Mayıs alanındaki yerimizi alacağız.

Çiğli İşçi Platformu

Buca’da 1 Mayıs çalışmaları…Çamlıkule’de 25 Nisan günü “Krize, işten

atmalara, düşük ücretlere, hak gasplarına karşı 1Mayıs’ta alanlara!” şiarı ile düzenlenecek şenliköncesi çalışmalarımız hızlanarak sürüyor.

Her hafta düzenli olarak yaptığımız etkinliktoplantılarına 12 Nisan günü de devam ettik. Saat17.00’de mahallede bir araya gelen 1 MayısÖrgütleme Komisyonu yürüteceği çalışmalarınplanlanmasını yaptı ve etkinlik için çıkartılandavetiyelerin dağıtımı gerçekleştirildi.

Toplantının devamında seçim sürecinde mahalledebağ kurulan güçlerin çalışmaya katılması ile krizinbölgemizdeki işçi ve emekçilerin yaşamı üzerindekietkileri tartışıldı. Yapılan planlamalar doğrultusundabu hafta ve önümüzdeki hafta Çamlıkule veKuruçeşme’de işçi ve emekçilere gazete, 1 Mayısbildirisi ve davetiye vb. araçlarla ulaşarak krizinfaturasını ödememek için 1 Mayıs’ta alanlara çıkmayaçağıracağız.

Buca BDSP

MİB-DER 1 Mayıs’a hazırlanıyor!Yerel seçimlerin ardından Manisalı işçi ve

emekçiler kendi gerçek gündemleriyle başbaşakaldılar. Krizin faturasını işsizlik ve işsizlik tehdidiyleödeyen emekçiler, açlık sınırının altında sürdürdüklerihayatlarına kaldıkları yerden devam ediyorlar.

Böylesi bir dönemde yaklaşmakta olan 1 Mayıs herzamankinden daha fazla önem taşıyor. Bu çerçevede,Manisa İşçi Birliği Derneği’nin çalışanları olarak, birsanayi kenti olan Manisa’da, 1 Mayıs ve krizgündemli yoğun bir çalışma yürütmeyi hedefliyoruz.

İlk olarak dernek bünyesinde toplantıgerçekleştirdik. Canlı tartışmaların yaşandığıtoplantıda 1 Mayıs’a dönük kararlar alındı.

14 Mart’ta KESK Manisa Şubeler Platformutarafından örgütlenen ve dernek olarak bizim de aktifolarak çaba harcadığımız kriz mitinginin yarattığıolumlu havayı ileriye taşıyabilmek için 1 Mayıs’ailişkin önerilerimizi (kentimizde 1 Mayıs mitingininörgütlenmesi, bir ortak etkinlik gibi) sendikalarla dapaylaşmış bulunuyoruz.

Toplantımızda aldığımız kararları şöylesıralayabiliriz:

- 19 Nisan günü dernek binamızda “Kriz ve 1Mayıs” gündemli bir işçi toplantısı düzenlemek,

- 25 Nisan günü dernek olarak ManolyaMeydanı’nda bir basın açıklaması yapmak, işçi veemekçileri 1 Mayıs’a çağırmak,

- İşçi ve emekçileri 1 Mayıs’a çağırmak amacıyladiğer kurumlarla ortak etkinlik, ortaklaşmanınsağlanamaması durumunda dernek binamızda etkinlikdüzenlemek,

- 1 Mayıs’ın hemen öncesinde ManolyaMeydanı’nda stand açmak,

- 1 Mayıs öncesi çıkacak Manisa İşçi Bülteni HaklıDava’yı amacına uygun kullanmak,

- MİB-DER imzalı bildiri ve afişi etkin bir biçimdekullanmak.

Etkinlik ve eylemler öncesinde yaygın bir duyuruçalışması yapacağız. Düzenlemeyi düşündüğümüz içetkinliğin doyurucu olmasına özen göstereceğiz.Kendi güçlerimiz üzerinden şiir ve tiyatro ekibiçıkaracağız.

Bu hedefler doğrultusunda yürüteceğimiz yoğun vetempolu çalışmayı çevremizdeki güçlerle birlikteomuzlayarak, Manisa’nın durgun havasını değiştirmeçabamızı sürdüreceğiz.

Manisa İşçi Birliği Derneği çalışanları

Page 10: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

1 Mayıs 2009’a doğru...10 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

2009 1 Mayısı’na yönelik hazırlıklarını sürdürenkonfederasyonlar ve diğer kurumlar İstanbul 1Mayısı’na ilişkin olarak 15 Nisan günü Taksim GeziParkı’nda kitlesel bir basın açıklamasıgerçekleştirdiler.

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, KESKGenel Başkanı Sami Evren, TTB Merkez KonseyiBaşkanı Gençay Gürsoy ve TMMOB BaşkanıMehmet Soğancı’nın katıldığı basın açıklamasınailerici devrimci kurumların yanısıra GaziosmanpaşaElmabahçesi’nde direnişlerini sürdüren MEHATekstil işçileri de katılım sağladı. MEHA işçileridireniş önlükleri ve dövizleriyle Taksim GeziParkı’ndaki yerlerini aldılar.

Yapılan açıklamada, 2009 İstanbul 1 Mayısı’nıortak bir şekilde Taksim’de kutlama kararlılığı ifadeedildi. Açıklamada, 1 Mayıs gününe kadar yapılacaketkinliklerin programı da kamuoyuyla paylaşıldı.

DİSK, TTB, KESK, TMMOB ve Taksim 1Mayısı’nı örgütleyen kurumlar adına ortakaçıklamayı DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebigerçekleştirdi.

Basının yoğun ilgi gösterdiği açıklamada konuşanÇelebi, dünyanın birçok ülkesinde merkezi alanlardakutlanan 1 Mayıs’ın Taksim’de de kutlanmasıgerektiğini söyledi. 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamakararının bir “inatlaşma” değil demokrasimücadelesinin olmazsa olmazı olduğunu vurguladı.16 Mart Beyazıt, Çorum, Maraş katliamlarınınyaratılmasında 1977 1 Mayıs katliamının önemli birkilometre taşı olduğuna değinen Çelebi, ‘77katliamından hiç sözedilmememesini eleştirdi.Çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve insancayaşanacak bir ücret için verilecek mücadeleningerçek anlamını 1 Mayıs’ta bulacağını sözlerineekledi.

“Yaşasın 1 Mayıs!”, “1 Mayıs’ta 1 Mayısalanındayız!”, “Kahrolsun MİT, CİA, kontrgerilla!”sloganlarının atıldığı açıklama, 1 Mayıs’ın tatiledilmesine yönelik adımın bahşedilen bir lütuf değil30 yıl önce gaspedilmiş bir hakka karşı emekçilerinsürdürdüğü ısrarlı mücadelenin sonucu olduğunundile getirilmesiyle sürdü.

Açıklamanın son bölümünde 1 Mayıs gününekadar planlanan eylem ve etkinlik programınınduyurusu yapılırken, ITUC ve ETUC yöneticilerininde bulunduğu çok sayıda kişinin 1 Mayıs günüİstanbul’da olacağı duyuruldu.

1 Mayıs etkinlik programı ise şöyle sıralandı:- 15-30 Nisan tarihleri arasında işyerlerinde, işçi

havzalarında ve semtlerde 1 Mayıs örgütlenmesi veetkinlikleri,

- 24 Nisan’da İstanbul’da genel başkanların“Krize Karşı Emek Paketi”ni kamuoyuylapaylaşacakları bir basın toplantısı,

- 25 Nisan’da Emek Haftası başlatılması ve buçerçevede 1 Mayıs’ın özgürce kutlanması veTaksim’in emekçilere açılması talepleriyle tüm illerdesanatçıların da destek vereceği kitlesel yürüyüşler vebasın açıklamaları yapılması,

- 27 Nisan’da, hazırlıkları tamamlanan ve yerisonradan bildirilecek bir fotoğraf sergisidüzenlenmesi,

- 29 Nisan tarihinde ise 1 Mayıs anmalarınınyapılması.

Basın açıklamasının ardından gazetecilerin 1

Mayıs’a ilişkin sorularını yanıtlayan Çelebi, Türk-İş’e bağlı Türkiye Gazeteciler Sendikası üyesi ATV-Sabah grevcilerinin de 1 Mayıs’ın Taksim’dekutlanması noktasında kendileriyle aynı fikirdeolduklarını duyurdu.

Açıklama sloganlarla sona ererken, direnişçiMEHA Tekstil işçileri Taksim Tramvay Durağı’nakadar sloganlarla yürüyüş düzenlediler.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Emekçiler 1 Mayıs alanı Taksim’de buluşuyor…

“1 Mayıs’ta 1 Mayıs alanındayız!”

Kayseri Devrimci 1 MayısPlatformu’ndan açıklama…

İşçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü 1 Mayıs’a yönelik hazırlıklar Kayseri’debaşlamış bulunuyor. BDSP, DHF, DTP ve ESP tarafından oluşturulan Kayseri Devrimci 1 Mayıs Platformu,12 Nisan günü Merkez Postanesi önünde birleşik, kitlesel ve devrimci bir 1 Mayıs’ın kutlanması amacıyla birbasın açıklaması gerçekleştirdi.

Açıklamada, dünya işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ın öngünlerindeolduğumuza işaret edilerek, kapitalist düzenin çıkarları uzlaşmaz iki temel sınıfı olan işçi sınıfı veburjuvazinin yüzyılı aşkın bir süredir her 1 Mayıs’ta karşı karşıya geldiği, bu 1 Mayıs’ta da bir kez daha karşıkarşıya gelecekleri ifade edildi. Dünya işçi sınıfı ve emekçileri için apayrı bir önem taşıyan 1 Mayısgeleneğinin, burjuvazinin tüm oyunlarına, baskı, zorbalık ve katliamlarına rağmen günümüze kadaryaşatıldığına dikkat çekilerek. sermaye sınıfının ve onun silahlı bekçilerinin gücünün, şimdiye kadar bugeleneği engellemeye yetmediği gibi bundan sonra da yetmeyeceği vurgulandı.

Emperyalist-kapitalist sistemin işçi ve emekçilere yönelik saldırılarına değinilen açıklama, işçi veemekçilere mücadele çağrısı yapan şu sözlerle sona erdi:

“Sömürü ve yağma düzeninin her gün yeniden ürettiği hiçbir felaket kader değildir. Yeter ki, işçi sınıfı veemekçiler olarak 1 Mayıs’ın birlik, dayanışma ve mücadele ruhu ile kapitalistlerin karşısına dikilelim. Hiçbironurlu işçi ve emekçi, geleceğimizi emekçiye ve halklara düşman ellere terk etme hakkını kendinde göremez.Bu nedenle, 1 Mayıs’ın mücadele ruhunu kuşanarak mücadele alanlarına inmeli, sömürü ve yağmadünyasına karşı devrim ve sosyalizm mücadelesini büyütüp güçlendirmeliyiz.

Kuşaklar boyu yaşatılan şanlı 1 Mayıs geleneğini bugün de yaşatmak, 1 Mayıs 1977 katliamının hesabınısormak, Taksim’de 1 Mayıs yasağına son vermek, krizin faturasını kapitalistlere ödetmek, işten atmalarıyasaklatmak, işçilerin birliği, halkların kardeşliği şiarlarını haykırmak için 1 Mayıs’ta mücadele alanlarındaolalım!”

Eylemde, “Yaşasın 1 Mayıs!”, “Krizin faturasını sermaye ödesin!”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm!”,“Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Katil ABD Ortadoğu’dan defol!”, “Taksim 1 Mayıs alanıdır!” vb.sloganlar atıldı.

Yaklaşık 40 kişinin katıldığı eylem coşkulu bir havada sona erdi.Kızıl Bayrak / Kayseri

1 Mayıs üzerine konuştuk...

“1 Mayıs’ta Taksim’e çıkılmalıdır!”Direnişçi MEHA işçisi Erol Güven: 1 Mayıs’ın MEHA işçileri olarak çok önemli ve değerli olduğunu

düşünüyoruz. 1 Mayıs işçilerin bayramıdır ve bizim bayramımızdır. 1 Mayıs’ın resmi tatil olmasını ve 1Mayıs’ın Taksim Meydanı’nda kutlanmasını istiyoruz. Bu bizim en doğal ve en temel hakkımızdır. Bunualmak için de ne gerekiyorsa yapmak istiyoruz.

Dünyada ekonomik kriz var diyorlar ve patronlar bu krizden faydalanıyorlar. Kriz vardır doğrudur, amaaynı zamanda bunu kendi lehine çeviren patronlar vardır. Bizler MEHA işçileri olarak direnişimizikazandığımız koşullarda da bundan sonra her türlü etkinliğe katılacağız. Örgütlü veya örgütsüz işçilerin, tümherkesin 1 Mayıs günü Taksim’de olmasını istiyorum.

Emekli-Sen Aksaray Şube Başkanı Rahime Bayrak: 2009 1 Mayısı’nın gündemi yoksulluk, savaş vekriz olmalıdır. Krizin bedelini işçiler, emekçiler ödememeli! Türkiye’de gerçekten durum kötüye gidiyor.İşten atılmalar artıyor, demokratik haklarımız elimizden gidiyor. Kürdistan illerinde DTP’nin yöneticilerigözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Bu gözdağı vermektir ve AKP hükümetinin baskıları sürüyor. Buna karşı 1Mayıs’ta kesinlikle Taksim’e çıkılmalıdır.

1 Mayıs’ın resmi tatil olması için mücadele ediyoruz ancak 1977’nin sorumlularının hesap vermesi için 1Mayıs’ı 1 Mayıs alanında kutlamak istiyoruz. Konfederasyonumuzun da bu konuda kararlı olmasınıistiyoruz.

Page 11: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

Sınıfa karşı sınıf! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 11Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

18 Mart’ta gerçekleştirdiği iki saatlik iş bırakmanınardından 14 Nisan günü örgütlü olduğu SosyalGüvenlik Müdürlükleri, vergi daireleri, adliyelerdeyarım gün iş bırakma kararı alan KESK’e bağlı BüroEmekçileri Sendikası (BES) Türkiye genelindegerçekleştirdiği eylemlerle taleplerini bir kez dahaduyurdu.

BES üyeleri İzmir’de eylemdeİstanbul, İzmir ve Ankara’da eylem yapan BES

üyelerinin İzmir’deki eylem adresi Konak’tı.Konak’taki Sosyal Güvenlik Kurumu önünde toplanıpvergi dairesine yürüyen BES üyeleri, slogan vealkışlarıyla uğradıkları hak gasplarına tepkigösterdiler. BES İzmir Şube Başkanı Ramiz Sağlamtarafından yapılan açıklamada emekçilerin yaşadıklarısorunlar aktarıldı. AKP karşıtlığı ön plana çıkarıldı.

Ankara’da Adliye Sarayı önündeeylem

Ankara’da iş bırakan BES üyeleri saat 11.30’daZiya Gökalp Caddesi’nde buluştular. Buradan AdliyeSarayı’na gerçekleştirilen yürüyüşte BES 1 No’luŞube pankartı açılırken, Adalet Bakanlığı veDanıştay’da çalışan büro emekçileri de kendipankartlarıyla yürüdüler.

Yürüyüş boyunca emekçiler, “Eşit işe eşit ücret”,“Vergide, yargıda adalet istiyoruz!”, “Tayinler,sürgünler durdurulsun!” sloganlarını attılar. DTCFönünden geçildiği sırada ise “Faşizme karşı omuzomuza!” sloganıyla DTCF’de yaşanan faşist saldırılarkınandı.

Adliye Sarayı önüne gelindiğinde, emekçileri BES2 No’lu şube üyeleri karşıladı. Burada da“Toplusözleşme hakkımız, grev silahımız!”, “Kurtuluşyok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”sloganları yükseldi.

Eylem basın açıklamasının okunmasıyla devametti. Okunan açıklamada ücret adaletsizliği, Gelirİdaresi Başkanlığı’nın “özerkleştirme” adı altındaİMF’ye teslim edilmesi, emekçilerin sürgün edilmesivb. uygulamalar kınandı.

Açıklama şu sözlerle son buldu: “Şimdi sıra kamuemekçilerinindir. 2001 yılından bu yana toplusözleşmemasalarında kazanım elde edilmediğini gören, bilen veyaşayanlar olarak, toplusözleşme masasına oturmakiçin kamu emekçilerinden yetki isteyenlere inat, bizlertoplusözleşme hakkımızı elde edene kadar iş bırakmaeylemlerini gerçekleştirmek üzere son hazırlıklarımızıyapalım ve toplusözleşme masasına oturana kadarg(ö)revde olmayı başaralım. Bu hedef tüm kamuemekçilerinin hedefidir. Gerçekçi olup imkansızıisteyenler, mücadele edenlerin her zamankazanamadığını ama kazananların hep mücadeleedenler olduğunu bilerek, kamu emekçilerimücadelesinin artık toplusözleşme yapmak üzereharekete geçeceğinin ve bunu başaracağınınbilinmesini istiyoruz.”

BES emekçilerinin iş bırakma eylemine 100 kişikatıldı.

İstanbul’da merkezi eylemBES üyelerinin İstanbul’daki toplanma noktası ise

Cağaloğlu’ndaki İstanbul Defterdarlığı önüydü. Sabahsaatlerinde Anadolu Yakası ve Avrupa Yakası’ndakiişyerlerinde basın açıklamaları gerçekleştiren

emekçiler, saat 11.00’de Defterdarlık önünde davuleşliğinde halaylar çekerek toplandılar.

BES İstanbul Şubeleri’nin örgütlediği eylem içinAnadolu Yakası’ndan gelen BES 3 No’lu Şubeüyeleri Defterdarlık önüne pankart açıp sloganlarlagelirken, diğer BES’liler tarafından alkışlarlakarşılandılar.

Burada gerçekleştirilen konuşmalarda, kamuemekçilerinin “eşit işe eşit ücret”, “ek ödemelerinarttırılması”, “istihdam yetersizliği” talepleri içinyürüttüğü mücadelenin kazanım sağlanıncaya kadarsüreceği söylendi.

BES üyelerinin 2009 1 Mayısı’nı TaksimMeydanı’nda kutlama kararlılığı vurgulandı.

“İnsanca yaşam için eşit işe eşit ücret!”, “Adaletyerini bulsun isterse kıyamet kopsun!”, “Yeni Düyun-u Umumiye dayatmasına hayır!” yazılı dövizlerlemücadele taleplerini ifade eden emekçiler basınaçıklaması gerçekleştirdiler. BES İstanbul 2 No’luŞube Başkanı Nevin Kaplan’ın okuduğu basınaçıklamasında, büro emekçilerinin yaşadıkları sorunlarve talepleri sıralandı, hükümetin bu taleplerigörmezden geldiği söylendi.

300’ü aşkın kişinin katıldığı açıklamada MaliyeBakanlığı ve Gelir İdaresi’nde çalışan emekçilerinçalışma koşulları ve iş yükünden kaynaklı olarakyaşadıkları çeşitli sağlık sorunları da dile getirildi.

Açıklama, hükümete yapılan toplusözleşmemasasına oturma çağrısıyla son buldu. Bu talep kabuledilene kadar BES üyelerinin iş bırakma eylemlerinindevam edeceği duyuruldu.

“Sağlıklı yaşam istiyoruz!”, “İMF’ye teslimolmayacağız!”, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz!”,“Parasız eğitim, parasız sağlık!”, “Eşit işe eşit ücret!”sloganlarını atan BES üyelerinin eylemi, Fındıklı’dabulunan Sosyal Güvenlik Kurumu İstanbul İlMüdürlüğü önünde yapılacak eylemin çağrısıyla sonbuldu.

BES üyeleri saat 12.30’da Fındıklı’daki SGKİstanbul İl Müdürlüğü önünde toplandılar. SGK’da işçistatüsünde çalışan Tez-Koop-İş Sendikası İstanbul 2No’lu Şube üyelerinin de destek verdiği eylemde basınaçıklamasını okuyan BES İstanbul 1 No’lu ŞubeBaşkanı Dursun Doğan, SGK emekçilerininyaşadıkları sorunları aktardı ve sorunlarının çözümüsağlanana kadar mücadele edeceklerini vurguladı.Sloganlarla sona eren eyleme Mimar Sinan GüzelSanatlar Üniversitesi öğrencileri de destek verdi.

Bursa’da adresFomara Meydanı

Bursa’da iş bırakan BES üyelerinin buluşmanoktası ise Fomara Maliye Sarayı önü oldu. BES ŞubeBaşkanı Süleyman Ayyıldız basın açıklamasıöncesinde Maliye Sarayı’nda konuşma yaparak büroemekçilerini eyleme çağırdı. Açıklamada şunlarsöylendi:

“Yeni yapılanma adı altında yürütülen neo-liberalpolitikalarla kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına,vatandaşların müşteri, kamu işyerlerinin ticarethanehaline getirilmesine, kamuya ait işletme vefabrikaların kapatılmasına, bu kapatmaların ardındanyerli ve yabancı sermaye kesimlerine sınırsız kaynakaktarılmasına, kamu gelirlerinin, verimliliği artırmave kaliteli hizmet üretme/sunma adı altında yerli veyabancı sermaye kesimlerine kaynak olaraksunulmasına karşı çıkan bizler; 5000’li yasalar olarakbilinen neo-liberal düzenlemelere karşı inatçı veısrarlı bir mücadeleyi verdik, vermeye de devamediyoruz.”

Yaklaşık 90 kişinin katıldığı eyleme Eğitim-SenŞube Başkanı da destek verdi.

Kilis BES’ten eylemKilis’te KESK binası önünde biraraya gelen kamu

emekçileri basın açıklaması gerçekleştirdiler. BüroEmekçileri Sendikası Kilis Temsilcisi Kıyasettin Aslantarafından okunan basın açıklamasında emekçilerinkarşı karşıya kaldığı sorunlar anlatıldı. Mücadeleninsüreceği vurgulandı. BES Diyarbakır ŞubeBaşkanı’nın Yozgat’a sürgün edilmesinin de protestoedildiği eylemde sol-sosyalist basın yayın organlarınadönük baskı ve engellemeler de kınandı.

Yaklaşık 50 kamu emekçisinin katıldığı eylemeKESK’e bağlı sendikaların üyeleri de destek verdiler.

Kızıl Bayrak / İstanbul-Ankara-İzmir-Bursa

BES üyeleri talepleri için yarım gün iş bıraktı...

“Toplusözleşme hakkımız, grev silahımız!”

14 Nisan 2009 / Bursa

Page 12: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

Zafer direnen işçilerin olacak!12 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

İstanbul’da Topkapı bölgesinde faaliyet gösterenKurtiş Matbaacılık’ta çalışan işçiler 3 aydıralamadıkları maaşlarını Kurtiş patronundan talepetmeleri sonucunda hukuksuz bir şekilde işten atılmış,Topkapı İşçi Derneği’nin de desteğiyle, 9 Şubat günüdirenişe geçmişlerdi.

Direnişlerinin ikinci gününde taleplerini Kurtişpatronuna kabul ettiren Kurtiş işçileri, kendilerine sözverilen ödemelerin yerine getirilmemesi üzerine 30Mart’ta tekrar işbırakarak direnişe geçtiler. Direnişeişten atma saldırısıyla karşılık veren Kurtiş patronugerçek yüzünü göstermiş oldu.

Topkapı 2. Matbaacılar Sitesi’ndeki direnişlerinekararlılıkla devam eden Kurtiş işçileri, bir yandandirenişlerini sürdürürken, diğer yandan dadirenişlerinin sesini Topkapı bölgesindeki işçi veemekçilere ulaştırmaya çalışıyorlar. “Aylarcaücretimiz ödenmedi, istedik işten atıldık! Haklarımızgaspedilemez! / Kurtiş İşçileri” yazılı ozalitleribölgedeki geçiş güzargahlarına yapan işçilerdirenişlerine destek bekliyorlar.

“Alacaklarımız ve onurumuz içindireniyoruz!”

Kurtiş işçileri 15 Nisan günü Kurtiş’in iş yaptığıCumhuriyet gazetesi önünde eylem gerçekleştirdiler.Eylemde “Alacaklarımız ve onurumuz için direniyoruz/ Kurtiş işçileri” pankartı açılırken, direnişçi işçilereMEHA Tekstil işçileri ve ATV-Sabah grevcileri dedestek verdiler. MEHA işçileri eylem yerine “Yaşasınsınıf dayanışması!”, “Kurtiş işçisi yalnız değildir!”sloganları ve dövizlerle gelirken direniş coşkularınıKurtiş işçilerine taşıdılar.

Basın açıklaması öncesinde yapılan konuşmada,Cumhuriyet Yayınları’ndan çıkan kitapların basıldığıKurtiş Matbaacılık’ta yaşanan hak gaspını duyurmakamacıyla eylem gerçekleştirildiği söylendi. Eylemdenönce Cumhuriyet gazetesine iletilen görüşme talebininyöneticiler tarafından olumlu karşılandığı bilgisiverildi.

Konuşmanın ardından basın açıklamasını direnişçiKurtiş işçilerinden Umut Öztaş gerçekleştirdi.Açıklamada, Kurtiş patronunun direnişi kırmaya vekaralamaya yönelik çabaları anlatıldı, patronun suçduyurularının dayanaksızlığına değinildi. Yöneltilensaldırılara Kurtiş işçileri olarak sessiz kalmayacaklarıve haklarını alana kadar mücadele edecekleri belirtildi.

Açıklamanın sonunda ilerici kurumlardan direnişedaha fazla destek vermeleri çağrısı yapıldı.

Meha direnişçisi Bülent Erdoğan ise yaptığıkonuşmada şunları söyledi: “Krizi yaratanpatronlardır. Krizin bedelini bizlere ödetmeyeçalışıyorlar. Bizler farklı yerlerde farklı işkollarındaçalışıyor olsak da sorunlarımız aynı. Bu sorunlarakarşı birlikte mücadele etmeliyiz. Ancak, direnişler deişçilerin birliği ile kazanılacaktır. Meha işçileri olarakATV-Sabah işçilerinin mücadelesini kendimücadelemiz yaptık. Kurtiş işçilerinin mücadelesi debizim mücadelemizdir.”

Erdoğan, 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasıgerektiğini belirterek 1 Mayıs’ta Taksim’deolacaklarını söyledi.

Eylemde söz alan ATV-Sabah emekçisi Nuh Köklüde direnişlerinin 60. gününe geldiklerini ve bu süreçte

Sinter, Gürsaş ve Meha işçileriyle, şimdi de Kurtişişçileriyle tanıştıklarını söyledi.

GOP İşçi Platformu ve Küçükçekmece İşçi

Platformu’nun da destek verdiği eylem sloganlarla sonbuldu.

Kızıl Bayrak / Topkapı

Çeteleşen düzenin kolluk güçlerinin kanlıyüzünü hiçbir maske örtemez!

1 Mayıs 1977… Dört bir yanı kuşatılan Taksim Meydanı kan gölüne döndü, 35 kişi katledildi.16 Mart 1978… Beyazıt Meydanı’nda 7 öğrenci katledildi, 47’si yaralandı.13 Aralık 1980… Erdal Eren 17 yaşında “kendisine doğru koşmakta olan bir askeri sırtından vurduğu”

iddiasıyla yaşı büyütülerek idam edildi.1992 Cizre Newroz… 57 kişi katledildi.26 Eylül 1999… Ulucanlar’da on yiğit devrimci katledildi.19 Aralık 2000… “Hayata dönüş” operasyonu adı altında 20 cezaevine birden girildi. 28 devrimci

katledildi, yüzlercesi yaralandı…24 Aralık 1997… Ali Serkan Eroğlu polisin ajanlık teklifini kabul etmediği için Ege Üniversitesi’nde

asılarak katledildi. Olaya intihar süsü verildi.Kolluk kuvvetlerinin, kaldırım taşlarında bıraktığı cansız bedenler, okul pencerelerinden atarak öldürdüğü

gençler, işkence tezgahlarından geçirilen insanlar, hala hafızalarımızda taptaze duruyor... Düzenin kollukgüçleri gerçek yüzünü en çok işkencehanelerde gösteriyor. En çok buralardan yükseliyor devletin faşistkatliamcı yüzü.

Buca, Diyarbakır, Ulucanlar, 19 Aralık… Onlarca yurtsever, devrimci tutsağı işkenceden geçirdiler. Amakana doymadılar. Hapishaneler hala işkencelerin, katliamların yaşandığı yerler olmaya devam ediyor. EnginÇeber’e işkence yaparak öldürenler gerçeği itiraf etmek zorunda kaldılar. İşçi ve emekçilerin, devrimcigüçlerin yıllardır bildiği, yaşadığı işkenceyi hiç utanmadan kabul ettiler.

Devletin baskı ve terörü sadece devrimci güçlere yönelik değil. Toplumsal yaşamda karşımıza çıkanyüzlerce örnek var. Mesela polisler, parktaki bir çocuğun göğsünü tekmeleyerek ya da çocuğunu parkagötüren bir babayı üstünde kimlik yok diye katledebiliyorlar. Uğur Kaymaz’ın 12 yaşındaki bedenine 13kurşun sıkan da, karakolda, hapishanede taciz ve tecavüz eden de, devletin katliamcı politikalarını uygulayanda kolluk güçleridir.

Halka karşı işlediği suç seceresi hayli yüksek olan “eli kolu bağlı” polisin eli geçtiğimiz aylarda “PolisVazife ve Selahiyetleri Kanunu” ile “serbest” bırakıldı, yetkileri genişletildi. Yasayla birlikte polisin artıkyasal olarak da herhangi bir bireyi sebepsiz yere vurabilmesinin önü iyice açıldı.

Devlet korucularına minnettardır ve bunu “Polis Haftası” vesilesiyle her yıl göstermektedir. Tüm pisişlerini yaptırdığı katil sürüsünü emekçilerin gözünde insanlaştırmaya, sokakta küçük bir çocuğu seven polis,evine ekmek-süt götüren sevgi dolu aile babası vb. görüntüleriyle kolluk güçlerini masumlaştırmayaçalışmaktadır. Oysa o ellerden Uğur Kaymazlar’ın, Maraş’ta, Sivas’ta, Çorum’da karnı deşilen analarımızınkanları akmaktadır. “Sevgi” dolu polis görüntülerinin arkasından Kürdistan’da evi yakılan, tecavüz edilenkadınlarımızın sessiz çığlıkları yükselmektedir.

Otobüsleri, panoları süsleyen birkaç gülücüklü görüntüyle o kanlı yüzleri maskelemeye çalışıyorlar. 1Mayıs 1977’de akan kanların kokusunun çıkmadığı Taksim alanı işçi ve emekçilere yasaklanıyor. İşçi veemekçilere 1 Mayıslar’da yasaklanan Taksim’de Türk polisinin 164. yılı kutlamaları yapılıyor! Sayısız bedeniyere serenler şimdi Taksim alanında ölülerimizin üzerine basarcasına “kolbastı” oynayarak şenlik yapıyorlar!Türkiye Cumhuriyeti, MİT’iyle kontrgerillasıyla, özel timiyle, jandarmasıyla tam bir polis devletidir. Çünkükurulu düzenlerinin bekasını sağlamak için buna ihtiyaçları vardır. Bunun için silahlı caniler yetiştirmektedir.

Sermayenin kutladığı ve emekçi kitlelere “şirin” göstermeye çalıştığı polis teşkilatı sömürü düzenininkolluk gücüdür ve kapitalizmin yıkılışıyla birlikte tarihin çöplüğündeki yerini alacaktır.

Kurtiş Matbaacılık işçileri hakları için direnişte!

Page 13: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

Zafer direnen işçilerin olacak! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 13Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

Mağazalar eylem alanı...Hakları için direnen MEHA Tekstil işçileri

direnişlerinin sesini çevre fabrikalara ulaştırmak vediğer işçi kardeşlerine mücadele çağrısı yapmak içinfarklı eylem ve etkinlikler gerçekleştirmeye devamediyorlar.

LC Waikiki’nin fason işlerinin yapıldığı MEHATekstil’de kriz gerekçesiyle hakları gaspedilen işçilersorumlu tuttukları LCW önündeki eylemlerine 10Nisan günü Mecidiyeköy mağazası önünde devamettiler.

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, DİSKYönetim Kurulu üyeleri, GOP İşçi Platformu’nun dayer aldığı eyleme Toplumsal Dayanışma Ağı Derneği,BATİS, İstanbul Kadın Platformu ve TKP de katıldı.DİSK’e bağlı Nakliyat-İş, Sosyal-İş ve Genel-İşSendikası yöneticilerinin de yer aldığı eylemi grevdekiATV-Sabah emekçileri de destekledi.

“Yaşasın LC Waikiki-MEHA Tekstil direnişimiz!”,“Ücret, fazla mesai, tazminat haklarımızgaspedilemez!” pankartlarını açan MEHA işçilerikrizin bedelini ödemeyeceklerini söylediler.

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi eylemdeyaptığı konuşmada, DİSK’in direnen işçilerin yanındaolacağını söyledi. MEHA işçilerinin talepleri kabuledilmediği takdirde LCW mağazalarının önündeuluslararası sendikaların da desteğini alarak firmayıteşhir edeceklerini duyurdu.

Yapılan konuşmaların ardından LCW mağazasıönünde oturma eylemi gerçekleştirildi. Eylem boyunca“Krizin faturası patronlara!”, “Yaşasın örgütlümücadelemiz!”, “İşçiyiz haklıyız kazanacağız!”,“Yaşasın Waikiki-MEHA direnişimiz!”, “İşçilerinbirliği sermayeyi yenecek!” sloganları atıldı.

Eylemin ardından ATV-Sabah grevine ziyaretgerçekleştirildi. Burada MEHA işçileri adına yapılankonuşmada direniş süreci anlatıldı. ATV-Sabahemekçileri adına yapılan konuşmada da sınıfdayanışmasının önemine değinildi. Ziyaret sloganlarlason buldu.

Meha işçilerinden bildiri dağıtımı...MEHA işçileri 13 Nisan günü, Elmabahçesi’ndeki

işçi kardeşlerine yaşadıkları sorunları anlatan, krizinfaturasını ödememek için mücadeleye ve direnişleriyledayanışmaya çağıran bildiri dağıttılar.

Elmabahçesi’ndeki birçok fabrikaya bildirileriniulaştıran MEHA işçileri işçi kardeşlerinin olumlutepkisiyle karşılandılar. Çevre fabrika patronları isebildirilerden rahatsız oldular. Diren tekstil patronu veuşakları bu rahatsızlığını fabrika önünde dağıtımyapan işçilere sataşarak açığa vurdu, işçilerini tehditederek bildiri almalarını engellemeye çalıştı. Direnişçiişçiler ajitasyon konuşmalarıyla Diren tekstilpatronunu ve saldırılarını teşhir ettiler.

MEHA işçilerinden yürüyüş...MEHA işçileri 14 Nisan günü Diren Tekstil

patronunun saldırısını teşhir eden ve GOPElmabahçesi’ndeki işçileri mücadeleye çağıran biryürüyüş gerçekleştirdiler. Direniş çadırı önündepankart açarak yürüyüşe geçen MEHA işçileri, çevrefabrikalarda çalışan işçilere krizin faturasınıödememek için mücadele etmeye çağıran konuşmalaryaptılar. Coşkunun hakim olduğu yürüyüş boyunca“İşten atmalar yasaklansın!”, “Krizin faturası

patronlara!”, “Direne direne kazanacağız!”, “YaşasınMEHA direnişimiz!” sloganlarını atan işçiler, DirenTekstil önüne geldiklerinde Diren tekstil patronununsaldırısını teşhir eden konuşmalar gerçekleştirdiler.

Diren Tekstil işçilerine hakları için mücadeleçağrısında bulunan Meha işçileri, sık sık “Diren tekstilişçisi yalnız değildir!” sloganını attılar. Daha sonradiğer fabrikaların arasında çağrı konuşmaları vesloganlarıyla yürüyüşlerine devam ettiler. Elmabahçesifabrika bölgesinde sloganlarıyla bir tur atan MEHAişçileri tekrar Diren Tekstil önüne geldiler. Buradatekrar dayanışma sloganları attılar.

Diren Tekstil önünde bir süre bekleyen MEHA

işçilericoşkulu bir şekilde buradan ayrılarakdireniş çadırına doğru yola çıktılar. Yaklaşık bir saatsüren yürüyüş Elmabahçesi işçilerinin ilgisiylekarşılandı.

Kızıl Bayrak / GOP

MEHA Tekstil direnişi eylemlerle sürüyor…

“İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”

İzmir: “MEHA işçisi yalnızdeğildir!”

Bir aydan fazla bir süredir ücret, fazla mesai ve kıdem tazminatı alacakları için direnen MEHA Tekstilişçileri ile sınıf dayanışmasını yükseltmek için MTK, Gıda Çarşısı ve BEGOS’tan tekstil işçileri LCWaikiki’nin Buca Şirinyer’deki mağazası önünde 12 Nisan günü bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

Açıklamadan önce alkış, ıslıklar ve konuşmalar ile çevrede toplananlara MEHA işçilerinin direnişiaktarıldı.

Basın açıklamasında, krizin gün geçtikçe büyüyerek işçi ve emekçilerin yaşamını ve çalışma koşullarınıçekilmez hale getirdiği, krizi yaratanın kapitalistlerin kendisi olmasına rağmen faturasının ise işçi veemekçilere çıkartılmaya çalışıldığı vurgulandı.

Ardından MEHA Tekstil işçilerinin bir aydır sürdürdükleri eylem ve direniş aktarılarak, MEHA patronukadar, ürünleri MEHA Tekstil’de imal ettiren LC Waikiki yetkililerinin de sorumlu olduğu dile getirildi.

Açıklama şu sözlerle sona erdi: “Bizler değişik sanayi havzalarında ve fabrikalarda çalışan tekstil işçileriolarak direnen MEHA işçilerinin yanındayız ve haklı mücadelelerini destekliyoruz. Onlara kardeşçedayanışma duygularımızı iletiyoruz. Başta tekstil işçileri olmak üzere bütün işçileri, emekçileri ve emektenyana olanları MEHA işçileri ile dayanışmaya, haklı mücadelelerini desteklemeye çağırıyoruz. Buradan birkez daha ifade ediyoruz, MEHA işçilerinin alacakları ödenmeden ne MEHA patronunun ne de LC Waikiki’ninyakasını bırakmayacağız.

İşçilerin talepleri kabul edilinceye kadar LC Waikiki’den alışveriş yapmayacağız. Bütün duyarlı emekçileride bu mağazalardan alışveriş yapmamaya çağırıyoruz.”

Açıklamada “MEHA işçisi yalnız değildir!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Kahrolsun ücretlikölelik düzeni!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Baskılar bizi yıldıramaz!”sloganları atıldı.

Açıklama başladıktan kısa süre sonra gelen kolluk güçleri mağaza önünde açıklamanın yapılamayacağınısöyledi, izin belgesi istedi. Tekstil işçileri de basın açıklaması için izin gerekmediğini ve açıklamanınyapılacağını söyledi.

Kısa süreli gerginliğin ardından kolluk güçleri açıklamayı izlemekle yetindiler. Açıklamanın ardındanŞirinyer Tansaş önünde MEHA işçileriyle dayanışmaya çağıran bildirilerin dağıtımı yapıldı.

Kızıl Bayrak / İzmir

12 Nisan 2009 / İzmir

Page 14: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

Sınıfa karşı sınıf!14 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

Asil Çelik işçileri yürüdü!Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi Asil Çelik işçileri

grevlerinin 74. günü olan 14 Nisan’da Orhangazi’denBursa’ya yürüyerek grevlerine sahip çıktı.

Son günlerde taşeron firmanın işçi çalıştırmagirişiminde bulunması ile sancılı günler geçiren AsilÇelik grevi, işçilerin kilometrelerce süren Bursayürüyüşüyle yeni bir canlılık kazandı. Günlerdirfabrikaya taşeron işçi sokulmasını engellemek içinAsil Çelik’te eylemler yapan işçiler, 14 Nisan günü defabrika önündeydi. Grev kırıcı rolüne soyunan taşeronfirma patronuyla sabahın erken saatlerinde gerginlikyaşayan işçiler, taşeron işçileri fabrikaya sokmadılar.

İşçiler daha sonra fabrika önünden ayrılarak Bursayürüyüşünün başlayacağı Orhangazi’deki direnişnoktasına gittiler ve Yalova’dan gelen işçilerlebuluştular. İşçiler Orhangazi Meydanı’ndan Bursayoluna kadar “Asil Çelik kamulaştırılsın!”, “GrevdekiAsil Çelik işçileri!” pankartları ve BMİS flamalarıylacoşkulu bir yürüyüş gerçekleştirdiler.

Orhangazi halkının da alkışlarıyla destek verdiğieylem boyunca Asil Çelik grevindeki gelişmelerianlatan ve greve destek çağrısı yapılan bildirilerdağıtıldı. Yürüyüş sonunda araçlara binen işçilerburadan Gemlik’e hareket etti.

Gemlik Özdilek önünde tekrar kortej oluşturarakyürüyüşe geçen işçilere halk da alkışlarıyla destekverdi. Yine bildiri dağıtımının yapıldığı yürüyüşGemlik İskele Meydanı’nda çekilen halaylarla sonbuldu. Yürüyüş boyunca Birleşik Metal-İş GenelSekreteri Selçuk Göktaş ve BMİS Genel ÖrgütlenmeSekreteri Özkan Atar, Asil Çelik işçilerinin grevinedestek çağrısı yapan ve grev sürecini anlatan ajitasyonkonuşmaları gerçekleştirdiler.

“Asil Çelik işçisi köle değildir!”, “Yaşasın örgütlümücadelemiz!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”,“İş ekmek yoksa barış da yok!”, “Gün gelecek devrandönecek Asil Çelik patronu işçiye hesap verecek!”,“Zafer direnen işçilerin olacak!” sloganlarıyla Gemlikçıkışına kadar yürüyen işçiler, buradan tekrar araçlarabinerek Bursa’ya hareket etti.

105 gündür grevde olan Birleşik Metal-İşSendikası üyesi Asemat işçileri, SCM, Prysmian veişten atılan Grammer işçileri ile buluşan Asil Çelikişçileri, buradan Bursa Kent Meydanı’na kadar uzunbir yürüyüş gerçekleştirdiler.

Kent Meydanı’nda BMİS Genel Başkanı AdnanSerdaroğlu bir konuşma yaptı. 1400 derecede çalışanAsil Çelik işçisinin fabrikayı ilk yüz sanayii kuruluşuiçine sokmasına rağmen açlıkla terbiye edilmeyeçalışıldığını belirtti, BMİS olarak krizin bedelininişçilere ödetilmesine izin vermeyeceklerini söyledi.Ardından Emek Partisi Genel Başkanı Levent TüzelAsil Çelik işçilerinin mücadelesini sahiplenen ve 1Mayıs’a çağrı yapan bir konuşma yaptı.

Asil Çelik işçileri çektikleri halaylarla eylemisonlandırdılar. Eyleme çeşitli sendikalar ve kurumlarda destek verdi.

Kızıl Bayrak / Bursa

Sağlık çalışanlarından şiddetprotestosu

Sağlık alanında örgütlü oda ve sendikalar, Doç. Dr.Kahraman Öztürk’e hastası tarafından gerçekleştirilensaldırıyı 14 Nisan günü gerçekleştirdikleri basınaçıklaması ile protesto ettiler.

Eylemde “Şiddete ve baskıya hayır! Güvenliortamlarda güvenceli çalışmak istiyoruz!” pankartı ve“Sağlıkta yaşanan sorunların sorumlusu değiliz!”,“Hedef tahtası olmak istemiyoruz!”, “Sağlıktadönüşüm şiddetine son!”, “İnsanca çalışma, insancayaşam koşulları istiyoruz” dövizleri taşındı.

Önce İTO Genel Sekreteri Hüseyin Demirdizenkısa bir konuşma gerçekleştirdi. Ardından ortakaçıklamayı SES Aksaray Şube Başkanı SongülBeydilli yaptı. Son günlerde hekimlere ve sağlıkçalışanlarına yönelik şiddetin Sosyal GüvenlikYasası’nın bir sonucu olduğunu belirten Beydillişunları söyledi:

“Hasta ile hekimi karşı karşıya getiren, halkınsağlık hizmetine ulaşmasını engelleyen, ihtiyacındeğil, paran kadar sağlık anlayışını egemen kılanSağlıkta Dönüşüm Programı’nın hemendurdurulmasını, ‘Herkese eşit, ücretsiz, ulaşılabilirsağlık’ anlayışının sağlık ortamına egemen kılınmasınıburadan bir kez daha talep ediyoruz.”

“Sağlık haktır satılamaz!”, “Sağlıkta ticaret ölümdemektir!”, “Şiddete, baskıya hayır!”, “Güvenli ortam,güvenceli çalışmak istiyoruz!” sloganlarının atıldığıeyleme hasta ve hasta yakınları da destek verdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

HSGGP’den SUT’a tepki!Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu

(HSGGP), yürürlüğe giren Sağlık UygulamaTebliği’ne ilişkin olarak, Taksim İlkyardım Hastanesiönünde 9 Nisan günü hasta ve hasta yakınlarınınkatılımı ile bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

“Herkese Sağlık Güvenli Gelecek MücadelemizSürüyor!” pankartının açıldığı eylemde basınaçıklamasını İTO Sekreteri Hüseyin Demirdizengerçekleştirdi. 1 Ekim 2008’de yürürlüğe giren SağlıkUygulama Tebliği’nin 1 Nisan 2009’da başlayandüzenlemelerinin sağlık hizmetlerine ulaşımıengellediğini belirterek, SSGSS Kanunu, ilgiliyönetmelikler ve Sağlık Uygulama Tebliği’ndeemekçiler aleyhinde yapılan bütün düzenlemelerinderhal geri çekilmesini istedi.

Acil servislerin giderek gerçek acil hastalara

hizmetvermek durumundan çıkarılarak,GSS’nin engellerini aşamayan ya da normal hizmeteulaşamayan hastaların uğrak yeri haline geldiğinibelirten Demirdizen’in açıklaması, “Herkese SağlıkGüvenli Gelecek Platformu olarak bütün emekçileri,bir kez daha, sağlık ve sosyal güvenlik hakkı içinyürüttüğümüz mücadeleye davet ediyoruz” sözleriyleson buldu.

Eylem boyunca “Sağlıkta ticaret ölüm demektir!”,“Herkese sağlık güvenli gelecek!”, “Sağlık haktırsatılamaz!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraberya hiçbirimiz!”, “Krizin faturası patronlara!”sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

BES’ten SGK protestosu...Sosyal Güvenlik Kurumları’nda yeniden

yapılanma adı altında çalışanlara dayatılan keyfiuygulamalar 13 Nisan günü Fatih Sosyal GüvenlikMerkezi önünde KESK’e bağlı Büro EmekçileriSendikası (BES) tarafından protesto edildi.

“SGK çalışanları” pankartının açıldığı eylemdebasın metnini BES 2 No’lu Şube Yönetim Kuruluüyesi Erhan Taşkıran okudu. Açıklamada, SSKhastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devrindenbaşlayarak SSK, BAĞKUR, Emekli SandığıMüdürlüklerinin birleştirilmesiyle sosyal güvenlikpolitikalarının büyük ölçüde aksatıldığı belirtildi.SGK’ya yeterli sayıda personelin atanmaması veemekli olan personelin yerine yenisinin alınmamasınedeniyle her geçen gün personel sayısının azaldığına,SGK emekçilerinin iş yükünün giderek arttığına dikkat

İşçi ve emekçi hareketinden…

9 Nisan 2009 / Taksim

Page 15: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

Sınıfa karşı sınıf! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 15Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

çekildi.Açıklamanın devamında SGK emekçilerinin

talepleri şöyle sıralandı:- Sosyal Güvenlik Merkezlerindeki dağınıklık ve

farklı uygulamalar derhal belli standarda oturtulmalı,keyfi uygulamalardan vazgeçilmeli.

- Yeniden yapılanma uygulamaları deneme yanılmayöntemleriyle değil, çağın koşullarına uygun, insansağlığına zarar vermeyecek şekilde, bilimsel ve planlıyapılmalı, çalışanlar ve hak sahipleri mağduredilmemeli.

- Zorunlu fazla mesai dayatmalarından, keyfiuygulamalardan vazgeçilmeli.

- SGK’ya yeni kadrolu personel alımı yapılmalı.- Geçici görevlendirme ve rotasyon uygulamaları

derhal durdurulmalı.Kızıl Bayrak / İstanbul

Basın emekçilerinden “çok sesli”yürüyüş...

ATV-Sabah’taki grevlerini sürdüren basınemekçileri, greve dönük sansür çemberini herCumartesi gerçekleştirdikleri Taksim yürüyüşleri ileaşmaya çalışıyorlar.

11 Nisan günü grevlerinin 58. gününe girenemekçiler ve destek veren kurumlar, saat 19.00’daTaksim Tramvay Durağı’ndan Galatasaray Lisesi’neyürüdüler. Eylemde “Sabah-ATV grevi sürüyor,dayanışma büyüyor! / TGS” pankartı açıldı.

Yürüyüş boyunca Sefaköy’deki direnişini sürdürenDESA işçisi Emine Arslan’a dayanışma mesajlarıgönderilirken, Gaziosmanpaşa’da direnişlerinisürdüren MEHA Tekstil işçileriyle de anlamlı birdayanışma örneği sergilendi. İstiklal Caddesi üzerindebulunan LC Waikiki mağazası önünden geçen yürüyüşkitlesi burada bir süre durarak MEHA işçilerininuğradığı hak gaspının ana sorumlusu olan Waikiki’yiprotesto etti.

Yürüyüş boyunca yapılan konuşmalarda,emekçilerin tüm baskı ve tehditlere rağmen 1 Mayıs’ı1 Mayıs alanı olan Taksim Meydanı’nda kutlamakararlılıkları ifade edildi. “Yaşasın 1 Mayıs!”, “1Mayıs’ta 1 Mayıs alanındayız!” sloganları atıldı.

Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe’ninkatledilişinin yıldönümü nedeniyle yürüyüş boyuncaGöktepe’yle beraber Hrant Dink ve Musa Anter deunutulmadı. Göktepe, “Basın şehitleri ölümsüzdür!”,“Metin’e selam greve devam!” sloganlarıylaanıldı. “Grev, grev, grev...”, “Emeğin onuru sendikalıolmaktır!”, “Çalık elini sendikamdan çek!”, “Yaşasınsınıf dayanışması!”, “Grev sürüyor, dayanışmabüyüyor!”, “Sabah’a boykot, greve destek!”sloganlarının atıldığı yürüyüş boyunca grevgazetesinin yeni sayısının dağıtımı yapıldı.

Yürüyüş boyunca farklı noktalarda toplananinsanlar basın emekçilerini alkışladılar. SloganlarlaGalatasaray Lisesi önüne gelinerek basın açıklamasıgerçekleştirildi. Hasan Hüseyin Korkmazgil’in“Yolcu” şiiri okundu. Yürüyüşe birçok yazar vegazeteci destek verirken, eylem “Yaşasın 1 Mayıs!”sloganıyla son buldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Tokat’ta özelleştirme protestosuTokat, Sinop ve Samsun havaalanlarının

özelleştirilmesi 10 Nisan günü Tokat’tagerçekleştirilen eylemle protesto edildi. Tekel’inTokat’taki fabrikasında çalışan Tek Gıda-İş üyesiişçilerin sendika pankartıyla destek verdiği basınaçıklamasında KESK’e bağlı Birleşik TaşımacılıkÇalışanları Sendikası İstanbul 2 No’lu Şube’ninpankartı açıldı.

Eğitim-Sen Tokat Şubesi’nden CumhuriyetMeydanı’na kadar gerçekleştirilen yürüyüş sonrasındayapılan açıklamada, Tokat, Sinop ve Samsun

havaalanlarının özelleştirilmesi ile sermayedarlarapeşkeş çekilmek istendiği vurgulandı. Tokatlıemekçilere havalimanlarına sahip çıkmaları çağrısıyapıldı. Havaalanlarının özelleştirilmesini anlatanbildiriler Tokatlı emekçilere dağıtıldı.

Eğitim-Sen, EMEP, Devrimci Memur Hareketi veSosyalist Kamu Emekçileri’nin de destek verdiğieylem oldukça coşkulu geçti. Yerel basının da yoğunilgi gösterdiği açıklama boyunca “Özelleştirmelerehayır!”, “Tokatlı havalimanına sahip çık!”, “Yolcuyaaçık talana kapalı!” sloganları atıldı. Eyleme 50’yiaşkın kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Tokat

İzmir’de DESA direnişine destek!Deri-İş Sendikası’nın Düzce Organize Sanayi

Bölgesi’nde ve İstanbul Sefaköy’de süren DESA Deridirenişleriyle dayanışma amacıyla İzmir’de 11 Nisangünü eylem yapıldı. Deri-İş Sendikası İzmirŞubesi’nin düzenlediği eyleme BDSP, Deri İşçileriDerneği, Tez-Koop-İş, TÜMTİS İzmir Şubeleri ileTürk-İş Ege Bölge Temsilciliği destek verdi.

Konak üst geçidi önünde toplanan Deri-İşSendikası üyeleri ve destek veren kurumlar EskiSümerbank önüne kadar sloganlarla yürüyüşdüzenlediler. Yürüyüş ve basın açıklaması sırasındaDeri İşçileri Derneği üyeleri “DESA işçisi yalnızdeğildir! Emine Arslan yalnız değildir!” pankartınıaçtılar.

Yapılan konuşmalarda, DESA Deri işçilerinin karşıkarşıya kaldıkları baskı ve engellemeleranlatıldı.“Bugüne kadar alanlarda şöyle haykırmıştık:Çeteleriniz, dipçikleriniz, sermaye saldırılarınız biziyıldıramaz! Bugün yanına bir de şunu ekliyoruz:Sermayenin maşası, işçi düşmanı basınınız da biziyıldıramaz!” ifadeleriyle Samanyolu TV’nin protestoedildiği eylemde, “İşçilerin birliği sermayeyiyenecek!”, “Satılık medya istemiyoruz!”, “Desa işçisiyalnız değildir!”, “Direne direne kazanacağız!”sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İzmir

IBM çalışanlarından eylem…2008 yılının Şubat ayında IBM Türk’te başlattıkları

sendikal örgütlenme mücadelelerini eylemlerlesürdüren Tez-Koop-İş Sendikası üyesi IBM çalışanları9 Nisan günü de Yapı Kredi Plaza önündeeylemdeydiler.

Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, TekGıda-İş Sendikası ve Tekstil Sen’in destek verdiğibasın açıklamasına Tez-Koop-İş Sendikası İstanbul 2No’lu Şube yöneticileri ve işyeri temsilcileri dekatılım sağladı. ATV-Sabah’ta grevde olan TGS üyesi

basınemekçileri de açıklamaya katılarakdestek verdi.

“IBM’de sendikal haklara saygı istiyoruz! / Tez-Koop-İş Sendikası” pankartının açıldığı eylemde iştenatılan IBM çalışanı Elvan Demircioğlu basınaçıklamasını okudu.

“IBM’de sendika düşmanlığına son!”, “IBM’deişten atılan temsilcilerimiz geri alınsın!”, “IBM işçisiyalnız değildir!”, “Direne direne kazanacağız!”,“IBM”de mühendis, üniversitede şoför, TÜBİTAK’taprofesör, Migros’ta kasiyer işçiyiz, Tez-Koop-İş’liyiz!” dövizlerinin açıldığı eylemde, IBM’dekisendikal örgütlenme mücadelesine dönük saldırılar vehukuki süreç özetlendi. Mahkeme sürecinde IBMçalışanları lehine çıkan kararlara rağmen IBMişvereninin temyiz yolunu seçerek süreci uzatmayadönük çabaları hatırlatıldı. Tez-Koop-İş Sendikası 2No’lu Şube bünyesinde faaliyete başlayan BilişimÖrgütlenme Bürosu’nun 17 Nisan günü saat 12.30’dayapılacak açılışına çağrı yapıldı.

Kriz gerekçesiyle çeşitli işkollarında yaşanan iştenatma saldırılarına değinilen açıklamada, tümsendikaların direnişlere sahip çıkması gerektiğibelirtildi. Eylem boyunca “Yaşasın 1 Mayıs!”,“Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Güvencenin yolusendikalı olmaktır!”, “İşçilerin birliği sermayeyiyenecek!” sloganları atıldı.

Basın açıklamasının son bölümünde Hava-İş, Deri-İş ve Tek Gıda-İş sendikalarına dönük saldırılarınbilinçli olarak yapıldığı ve muhalif seslerinsusturulmasının amaçlandığı belirtildi. Tez-Koop-İşSendikası İstanbul 2 No’lu Şube tarafından 1 Mayıs’ınİstanbul’da birleşik, kitlesel ve görkemli bir biçimdekutlanması gerektiği dile getirildi. 1 Mayıs’ın tatil ilanedilmesi ve Taksim’in 1 Mayıs alanı olarak işçilereaçılması talep edildi.

EMO İstanbul Şube Başkan Yardımcısı da sözalarak IBM çalışanlarının mücadelesine destekverdiklerini belirtmesiyle eylem sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

11 Nisan 2009 / İzmir

Page 16: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

1 Mayıs kızıldır!16 H Kızıl Bayrak H Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

CMYK

Kan ve can bedeli kazanılan bir mevzi!

1 Mayıs işçi sınıfının mücadele tarihinin 127 yıllıkmirasıdır. 1886 yılında ABD’nin Baltimor kentindetoplanan İşçi Sendikaları Kongresi’nin 8 saatlikişgünü talebi için mücadeleyi yükselttiği ilk gündür 1Mayıs. O gün İşçi Sendikaları Kongresi’nin kararıdoğrultusunda Amerika çapında yüzbinlerce işçi işbırakarak alanları zaptetti. 8 saatlik işgünü talebinemilitan bir şekilde sahip çıktı.

Amerika’da giderek yükselen işçi sınıfımücadelesinin 1 Mayıs 1886’da ulaştığı bu düzey,burjuva sınıfında panik yarattı. İşçi hareketiprovokasyonlar ve şiddet yoluyla bastırılmayaçalışıldı, devlet terörü iyice yoğunlaştırıldı. 1 Mayıs’ıtakip eden günlerde polisin yoğun saldırıları yaşandı.3 Mayıs günü işçilerin düzenlediği bir gösteriyesaldıran polis bir göstericiyi katletti.

Ancak işçiler bilenen öfkelerini ertesi gün dahakitlesel ve güçlü bir protesto gösterisiyle ortayakoydular. Haymarket Alanı’nda yağmura rağmenbinlerce işçinin katıldığı bir miting gerçekleştirildi.Mitingin dağılmasına az bir zaman kala bir patlamasesi duyuldu. Dağılmaya başlayan kitleye saldırmayahazırlanan polis taburunun önüne bir bombadüşmüştü. Bu devletin düzenlediği açık birprovokasyondu. Gözü dönmüş polisler göstericikitlenin üzerine rastgele kurşun sıktılar. Alan kangölüne dönmüştü.

Bu olayın ardından çok sayıda sendikacı ve işçiönderi tutuklandı. Düzmece iddialara dayanan birfezleke hazırlandı. Verilen siyasi karar sonucu birçokişçi ağır cezalara çarptırıldı. Albert Persons, AdolphFischer, George Engel ve August Spies isimli 4 işçiönderi ise idama mahkum edildi. Bu karar 11 Kasım1887’de infaz edildi. Louis Lingg ise idamına birkaçgün kala yüzünün yarısı patlayıcılarla yokedilmiş birhalde hücresinde ölü bulundu.

ABD burjuvazisi bu uygulamaları ile yükselen işçimücadelesini durdurabileceğini düşünüyordu. Ancakbuna en net yanıt darağacında gözünü kırpmadanölüme giden işçi önderlerinden geldi. August Spiesölmeden önce “Mezardaki sessizliğimiz, hayattakikonuşmalarımızdan daha etkili olacaktır” diyordu.Nitekim burjuvazinin tüm baskı ve tehditlerine,yoğunlaştırdığı terörüne rağmen 1 Mayıs sadeceAmerika’da değil tüm dünya işçi sınıfının birlik,mücadele ve dayanışma sembolü oldu.

1 Mayıs 1886’dan üç yıl sonra, 14-21 Temmuz1889’da Paris’te toplanan II. Enternasyonal I.Kongresi 1 Mayıs 1890’da tüm ülkelerde gösterileryapılmasını kararlaştırdı. Gerek 8 saatlik işgünü talebiiçin, gerekse de 1887’de katledilen dört işçi önderininanısına birçok ülkede görkemli gösteriler düzenlendi.Dünya işçileri birlik ve dayanışma içerisinde militanbir ruhla alanlara çıktılar. 1891’de Brüksel’detoplanan II. Enternasyonal 2. Kongresi ise 1890gösterilerinin başarısı üzerine 1 Mayıs gösterilerininher yıl geleneksel olarak kutlanması kararını aldı.

İşçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü

olan 1 Mayıs böylesine zorlu ve can bedeli birmücadelenin ürünüdür. Tüm dünya işçilerinin bir sınıfolarak burjuvaziye karşı kazandıkları bir mevzidir 1Mayıs.

Birlik, mücadele ve dayanışmabayrağı elden düşmedi, düşmeyecek!

Türkiye işçi sınıfı daha ilk gelişim evresindenitibaren 1 Mayıslar’a sahip çıkmış, onu mücadelegeleneğinin vazgeçilmez bir parçası haline getirmiştir.Öyle ki, kutlandığından bu yana neredeyse her 1Mayıs sermaye düzeni ile işçi ve emekçiler arasındaciddi bir çatışmaya dönüşmüş, şimdiye kadar 1 Mayısgösterilerinde onlarca şehit verilmiştir.

Türkiye’de ilk 1 Mayıs kutlamaları 1900’lüyılların başlarına dayanır. 1909, 1911, 1912 yıllarındaçeşitli gösterilerle kutlamalar yapılır. Arayaemperyalist savaş girer, gösteriler bir süre ertelenir.

1920’li yıllarda 1 Mayıs kutlamalarıkitleselleşmeye, etkinleşmeye başlar. Gösterilerintemel hedefi emperyalist işgal, temel talepbağımsızlıktır. 1921 1 Mayısı’nda özellikletaşımacılık sektöründe (vapur işletmeleri, tramvayşirketi vb.) gerçekleşen iş bırakmalar İstanbul’dagünlük yaşamı etkilemiştir.

1922 gösterilerinde ise işçiler kitlesel gösteriler veiş bırakmalarla alanlara çıktılar. EnternasyonalMarşı’nı söyleyerek yürüyen işçiler kızıl bayraklartaşıdılar. 1917 Ekim Devrimi’nin de etkisiyleyükselen sosyalist hareket ve Bolşevizm korkusuTürk egemen sınıflarını baskı ve terör aygıtlarınasarılmaya zorladı. ‘20’li yıllarda gitgide politikleşen 1Mayıs kutlamaları 1922 gösterilerinden sonra burjuvaKemalist rejim tarafından yasaklandı.

1 Mayıs’a yönelik saldırılar bu kadarla da sınırlıkalmadı. Onun sınıfsal içeriğini boşaltmak, “birlik,dayanışma ve mücadele” kimliğini ortadan kaldırmakiçin çeşitli oyunlara başvuruldu. Hazırlanan birkanunla 1 Mayıs “bahar ve çiçek bayramı” ilan edildi.İşçi bayramı olarak kutlanması için ortaya 24Temmuz tarihi atıldı. Ancak bunların hiçbiri başarılıolmadı. 1 Mayıs devrimci geleneği, militan ruhu vesınıf kimliği hep korundu ve geliştirildi.

‘60-70’li yıllarda yasaklara ve baskıya rağmen 1Mayıs tekrar gösterilerle ve direnişlerle kutlanmayabaşlandı. DİSK’in kurulmasının ardından militan grevve direnişlerle dişediş bir mücadeleye girişen işçiler 1Mayıslar’a da kendi sınıf rengini vermeye başladılar.‘71 faşist darbesi sınıf ve kitle hareketini kırmayönünde fazla bir başarı sağlayamamıştı. Gençdevrimci önderleri katleden sermaye devleti çokgeçmeden militan bir sınıf ve kitle hareketiylekarşılaştı. Gençliğin reformizmden kopuşu ve ortayakoyduğu fedakarca tutum Türkiye’nin dört biryanında kitleleri ayağa kaldırmıştı.

Bu atmosfer içinde 1976 yılında ilk merkezi vekitlesel 1 Mayıs gösterisi Taksim’de kutlandı. Bugösteriden itibaren Taksim 1 Mayıslar’ındüzenlendiği bir alan olarak belirlendi. ‘76 1

1 Mayıs mücadele geleneğimizdeelden ele taşınan kızıl bir bayraktır!

Page 17: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

Mayısı’nın kitleselliği ve görkemi bir kez dahaegemenleri korkutmuş ve onları kanlı plan vehesapların içine sokmuştu.

Gitgide yükselen kitle hareketi ‘77 1 Mayısı’ndabir patlamaya yol açacaktı. Egemen sınıflar böylesinebir kitlesel eylemi aylar öncesinden tezgahladıklarıkanlı ve kirli bir tertiple karşıladılar. O gün 500 binişçi ve emekçi 1 Mayıs coşkusuyla Taksim’debuluşmak için cadde ve sokakları doldurmuştu.Gösteri öncesinde İntercontinental Oteli’nin alanabakan odalarına yerleştirilmiş CİA ve MİT ajanları,kontr-gerilla tetikçileri gösterici kitlenin üzerine ateşaçmaya başladı. Bu kanlı tertibin bir parçası olarakalana bakan sokakları tutan kolluk güçleri izdiham vekarmaşayı artırdı, alana giren onlarca panzerinsanların ezilerek katledilmesine neden oldu. Toplam36 emekçi hayatını kaybetti. Binlerce başka örnekteolduğu gibi bu kanlı kontr-gerilla operasyonu dabugün hala aydınlatılabilmiş değil.

Sermaye devleti ‘77 1 Mayıs katliamını bahaneederek Taksim Meydanı’nı ‘78 yılında 1 Mayıs’akapattı. Fakat buna rağmen Türkiye’nin pek çokyerinde 1 Mayıslar kutlandı.

‘79 yılında da sıkıyönetim gerekçe gösterilerekTaksim Meydanı bir kez daha emekçilere kapatıldı.

12 Eylül 1980 cuntasının ilk işlerinden biri, pekçok demokratik hak ve özgürlüğün yanı sıra, 1 Mayıskutlamalarını da yeniden yasaklamak oldu. Ağır baskıkoşulları altında geçen ‘80’li yılların ilk yarısındansonra 1 Mayıslar 1990’lı yıllara yaklaşırken tekrarcanlanmaya başladı. Bunda ‘87’den itibaren canlananve ‘89’daki Bahar Eylemleri ile doruğa ulaşan işçieylemlerinin büyük bir payı vardı.

1989 1 Mayısı’nda Mehmet Akif Dalcı poliskurşunuyla 1 Mayıs şehitleri kervanına katıldı. 1990 1Mayısı’nda ise Gülay Beceren yine polisin açtığı ateşnedeniyle felç oldu. Tüm bu azgın saldırı ve baskılararağmen 1 Mayıslar’ın Türkiye’de her yıl daha kitleselve coşkulu bir tarzda kutlanmasının önünegeçilemedi. Sermaye devleti yasakladığı 1 Mayıs’laraizin vermek zorunda kaldı. Fakat bu yasal izin hiç dedevletin 1 Mayıs düşmanlığına son vereceği anlamınagelmedi, gelmiyor.

Gazi katliamı kitlelerde sermaye devletine karşıduydukları öfkenin daha da artmasına neden oldu. Buöfke ‘95 1 Mayıs gösterilerinde de yankısını buldu.

‘96 yılında Kadıköy Meydanı’nda toplanmaküzere devrimci örgütlerin oluşturduğu kortejlereaçılan ateş sonucunda 3 emekçi yaşamını yitirdi.Fakat bu saldırı yüzbini aşkın kitlenin KadıköyMeydanı’nı zaptetmesine engel olamadı. Sermayedevletinin provokasyon ve saldırıları alanda ve gösteribitiminin sonrasında da devam etti. Gösterici kitle ogün Kadıköy Meydanı’nı çatışma alanınadönüştürerek sermaye devletinin 1 Mayıs’ı terörizeederek boğma heveslerini boşa çıkardı.

Sermaye devletinin her türden toplumsalmuhalefete yönelik baskı ve zoru devam ederkengeniş emekçi kesimler kapitalizmin krizininsonuçlarını giderek daha fazla hissetmektedir. İşsizlik,

yoksulluk, düşük ücret, sosyal hakların daha fazlagaspı, giderek ağırlaşan çalışma ve yaşam koşullarımilyonlarca işçi ve emekçiyi derinden etkilemektedir.

2009 1 Mayısı böylesi bir süreçte kutlanacaktır. 1Mayıs’ın kapitalizmin krizine karşı bir kavga günü,birbirine karşıt iki sınıfın hesaplaştığı bir günolabilmesi için güçlü ve militan bir biçimdekutlanması gerekmektedir. Kapitalizmin krizine karşıhak ve taleplerini haykıran milyonlarca işçi veemekçinin 1 Mayıs alanlarında sergileyeceğimilitanlık ve kararlılık önümüzdeki sürecin seyrinibelirleyecektir. 1 Mayıs alanları güçlü, kitlesel vemilitan gösterilere konu edilebilirse sermaye iktidarıdurup düşünmek, pervasızca saldırmaktan vazgeçmek

zorunda kalacaktır. Güçler dengesi işçi sınıfı veemekçiler lehine değişecektir.

Krizin faturasını onu yaratan kapitalistlereödetmek, hak ve özgürlükleri kazanmak, başta ‘77 1Mayısı olmak üzere katliamların hesabını sormak,sınıf mücadelesinin ivmesini yükseltmek vehızlandırmak için Taksim 1 Mayısı ruhuyla alanlardaolunmalıdır.

Zira dünya proletaryası 1 Mayıs’ı ağır bedellerödeyerek kazandı. Türkiye işçi sınıfı ise bu geleneğiyaşatmak için bedeller ödemekten kaçınmadı,kaçınmayacaktır.

1 Mayıs her yıl yeniden kazanılacak. Gün gelecek1 Mayıs’ın kızıllığı tüm dünyayı saracak.

1 Mayıs kızıldır! Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009 H Kızıl Bayrak H 17

CMYK

1 Mayıs mücadele geleneğimizdeelden ele taşınan kızıl bir bayraktır!

Son sözleriyle 1 Mayıs geleneğimizin öncüleri!

August Spies, Adolf Fischer, Louis Lingg, AlbertParsons, George Engel, Samuel Fielden, MichaelSchwab ve Oscar Neebe’nin mahkeme önündeki sonsözleri:

August Spies: “Öyle bir zaman gelecek ki; bizimsuskunluğumuz, sizin bugün ipe çektiğiniz seslerdendaha güçlü olacaktır!”

“(...) Bu mahkemenin önünde ve devletin temsiletmesi gereken halkın önünde, Eyalet Başsavcısını veChicago Polis Müdürünü uydurma bir davatezgahlamakla suçluyorum...”

Fischer: “(...) Ölüme mahkum edilmemi protestoediyorum, çünkü cinayet işlemedim. Ancakfikirlerimden dolayı öleceksem, bir sözüm yok...”

Lingg: “(...) Sizi tanımıyorum! Sizin yasalarınızı,nizamınızı, kuvvete dayanan yetkinizi tanımıyorum!Bu yüzden asın beni!”

Parsons: “(...) Bu ülkenin yasalarına karşıgelmedim. Ne ben, ne de arkadaşlarım Amerikanvatandaşlarının herhangi bir yasal hakkını ihlaletmedik. Konuşma özgürlüğüne, basın özgürlüğüne, toplanma özgürlüğüne tecavüz edilmeyeceği hakkınısavunuyoruz. Anayasanın tanıdığı öz savunma hakkını savunuyoruz; ve Amerikan halkının çok pahalıyakazandığı bu haklarının ellerinden alınmasına karşı çıkıyoruz. Ama iddia makamı, yedi adama ölüm cezasıistemekle zaferi kazandığını sanıyor (...)”

Engel: “Hakları yalnız imtiyazlı olanlara göre ayarlayan ve işçilere hiç hak tanımayan hükümete karşı kimsaygı duyabilir? Böyle bir hükümete saygım yok benim...”

Fielden: “(...) Bir yanım var ki, öldüremezsiniz...”Schwab: “(...) İdealimizin bu yıl, ya da gelecek yıl gerçekleşmeyeceğini biliyorum, ama mümkün olduğu

kadar yakın bir gelecekte, ileriki bir yılda gerçekleşeceğini biliyorum.”Oscar Neebe: (*) “Evet, işlediğim suçlar şunlar: Evimde bir tabanca ve pankartlar bulundu. İşçi

sendikaları örgütledim. İş saatinin azaltılmasından, işçilerin eğitilmesinden ve işçi gazetesinin yenidençıkartılmasından yanaydım. Bomba atma olayı ile ilişkim olduğunu, ya da bombanın yanında, yakınındaolduğumu gösterecek hiçbir delil yok. Çok üzgünüm, sayın yargıç -yani, mümkünse yapabilirseniz yapmanızırica edeceğim- yani beni asmanızı; çünkü yavaş yavaş ölmektense, ansızın öldürülmek daha şereflidir. Ailem,çocuklarım var; mezara gidip önüne diz çökebilirler; ama hapishaneye gidip hiç işlemediği bir suçtan dolayımahkum edilen babalarını göremezler. Söyleyeceklerim bu kadar. Arkadaşlarımla birlikte asılamayacağımaüzgünüm.”

(*) 15 yıl cezaya çarptırılan ve olayla bir ilgisi bulunmayan bir militan işçi

Page 18: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

1 Mayıs 2009’a doğru!18 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

- 2009 1 Mayısı’na sayılı günler kalakonfederasyonlar, emek örgütleri, ilerici ve devrimcikurumlar görüşlerini açıklıyorlar. Sizce 2009 1Mayısı’nın gündemi ne olmalı?

KESK’e bağlı Büro Emekçileri Sendikasıİstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Dursun Doğan: 20091 Mayısı’nın gündemi demokratik haklar amasendikalar açısından kamu alanında esnek çalışmakoşulları hayata geçirilirken ücretler de her kurumdafarklılık gösteriyor. İnsanların ek ödemeleri, fazlamesaileri artık idarenin keyfiyetine bırakılmış durumda.Sendikalar artık bir noktada netleşmeli ve temel ücretüzerinden talepte bulunmalıdırlar. Özellikle kamuçalışanları açısından baktığımızda, bu bir ihtiyaç gibigözüküyor. O yüzden 1 Mayıs’ın temel gündemmaddelerinden biri de ücret ve tabii ki işçiler açısındanişten atılmalar ve krizdir. Bütün bunları yaparken kamuçalışanlarıyla birlikte bir örgütlülüğe ihtiyacımız var.

Burada asıl hedefin halk kesimlerini sokağaçıkarmak olması gerekiyor. 1 Mayıs işinikaybedenlerin, tüm halkın genel bir talebinin olmasıgerekiyor. Eğer bu ülkede bir kriz varsa bu sadeceçalışanların sorunu değil aynı zamanda halkları vuranbir krizdir. O yüzden halk kesimleri bir Mayıs’a kitleselbir katılım sağlamalıdır. Bu süreç emek hareketiaçısından bir toparlanma süreci olabilir. Biliyorsunuzkamuda ve işçi alanında birçok uzlaşmacı sendika var.Aslında onların tabanına da iyi bir mesaj olur.Direndiğimiz zaman kazanabileceğimiz bir direnişeihtiyaç var.

Tez-Koop-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu ŞubeSGK İstanbul İl Müdürlüğü İşyeri BaştemsilcisiHüseyin Yüksel: 2009 1 Mayısı’nın gündemi işsizlik,kriz ve krizin faturasını ödememek olmalıdır. Bu talepbayraklaştırılarak kitlesel bir mücadeleyedönüştürülmeli. Gerçekten bu kriz bugüne kadarolanlardan çok farklı ve eğer krizin faturası emekçilereödetilecekse bu çok büyük bir yoksulluk, açlık vebaskıyı getirecektir. Dolayısıyla emek cephesi bunaşimdiden cevap veremezse bunun altında çok ezilecekve bedelini ağır ödeyecek. Onun için 1 Mayıs çokönemli bir gün ve bu nedenle emekçiler açısından birdönüm noktasına dönüşmelidir.

- Yine son iki yılın ardından 2009 İstanbul 1Mayısı’nı Taksim’de kutlama tartışmalarıyla giriyoruz.Siz Taksim 1 Mayısı’na ilişkin ne düşünüyorsunuz?

Dursun Doğan: Elbette siyasal iktidar bizeTaksim’i vermeyebilir ve bu bizi zorlayacak. Emekçileraçısından direnmekte fayda var. Siyasal iktidarındemokratik olmayan tavrıyla yüzleşmek gerekir. Busistemin emniyetini, polisini ve bu sisteminsavunucularını yargılamak açısından Taksim ısrarıönemlidir. Bu ülkenin mahkemelerinde adalet olmadığıbir yerde adaleti kamuoyu önünde, halkın önündeyargılamak adına herkesin Taksim’de olması gerekir.Bu anlamda biz Taksim’i önemsiyoruz. Vermeyebilirlerama biz direneceğiz ve mutlaka bir yolunu bulupTaksim’e çıkacağız.

Hüseyin Yüksel: 2009 1 Mayısı’nın resmi tatil ilanedilmesine yönelik mücadele son iki yılda başlayanama özellikle geçen yıl bayraklaşan bir mücadele.Bütün emek örgütlerinin Taksim diretmesiyle ortayaçıkan bir şey. Eğer iktidar bugün bunu gündemealdıysa, geçen seneki direniş ve verilen mücadele bundaetkili oldu. Dolayısıyla yeni kazanımlar elde etmek vebu krizin faturasını ödememek için 1 Mayıs’ın tatil

edilmesi yetmez kesinlikle, Taksim’de ısrar edilmelidir.Emek örgütleri de bütün güçleriyle Taksim’egelmelidir. Tez-Koop-İş Sendikası’nın üyeleri olarakbiz de Taksim’de olacağız. Kendi sendikamız ne kararalırsa alsın biz Taksim’de olacağız. Bence bu noktadaöncü işçilere iş düşüyor. Sendikaların tepelerinden değilişyerlerinden bunu örgütlemek gerekiyor.

Kızıl Bayrak / İstanbul

1 Mayıs üzerine işçi ve emekçilerle konuştuk...

“Emek örgütleri bütün güçleriyleTaksim’e gelmelidir!”

KESK: “1 Mayıs’ta Taksim’deyiz!”KESK 10 Nisan günü 2009 1 Mayısı’na ilişkin

konfederasyon genel merkezinde basın toplantısıdüzenledi.

1 Mayıs’ın Türkiye’de saldırılar ve katliamlarasahne olduğunun belirtildiği açıklamada bu baskılarınkurumsallaştığı ifade edildi. 1 Mayıs’ın tatil edilmesitartışmalarına değinildi. 1 Mayıs’ın tatil ilan edilmesikararını “gecikmiş bir karar” olarak nitelendirenEvren, bu kazanımın emekçilere bahşedilen bir lütufolmayacağını, sürdürülen ısrarlı mücadelenin birsonucu olacağını vurguladı.

1 Mayıs’ın nerede kutlanacağı tartışmalarına dadeğinen Evren, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama talebininhaklı bir talep olduğunu Taksim alanını yasaklamanınherhangi bir gerekçesi olamayacağının altını çizerekşunları söyledi:

“Meydanlar kentlerin, toplumların tarihidir,onlardan geri alınamaz, onların parçalarıdır. Budünyanın her yerinde böyledir.

Arjantin’de Buenos Aires’deki Plaza de MayoMeydanı çocuklarını faşist cuntaya kurban vermişannelere aittir, onlardan alınamaz;

Paris’teki Aziz Michel Meydanı 6 Mayıs 1968’degerçekleşen Kanlı Pazartesi olarak anılan gösteri vegrevler le özdeşleşmiştir;

Pekin’deki Tianenman Meydanı 1989 olaylarıyla,tanka karşı tek başına direnen Tank Man ileözdeşleşmiştir;

Londra’da Trafalgar Meydanı ‘Kanlı Pazar’la,‘Kara pazartesiyle’” özdeşleşmiştir. Meydanlartoplumsal hafızamızın önemli unsurlarıdır. TaksimMeydanı da 1 Mayıs Katliamı’nın ardından 1 Mayıs’laözdeşleşmiş; 1 Mayıs Meydanı olmuştur. Emekçilereyapılan en kanlı saldırı bu alanda gerçekleşmiştir. Bubir sembol değil bedelini etimizle, kanımızla,gözyaşımızla ödediğimiz tarihimizdir. Taksim alanı daemekçilerin hafızasından asla silinemez. Bu nedenleTaksim 1 Mayıs alanıdır.”

KESK’in açıklaması konfederasyonlara vedemokrasi güçlerine yapılan birlikte mücadele ve 1Mayıs’ın Taksim’de kutlanması konusunda ısraredilmesi çağrısıyla son buldu.

Kızıl Bayrak / Ankara

DİSK’ten “Taksim” açıklaması1 Mayıs’a sayılı günler kala Taksim tartışmaları

başladı. 8 Nisan akşam saatlerinde bir açıklama yapan

Tayyip Erdoğan, 1 Mayıs’ın resmi tatil olarakkutlanması amacıyla çalışmaların startını verdiklerinisöyledi.

Gelişmelerle ilgili açıklama yapan DİSK GenelBaşkanı Süleyman Çelebi ise, 1 Mayıs üzerindekiyasağın kaldırılarak tatil ilan edilmesi ve TaksimMeydanı’nın kutlamalara açılması gerektiğini söyledi.1 Mayıs’ın resmi tatil ilan edilmesinin bahşedilen birhak değil, DİSK ve emek örgütlerinin bedellerödeyerek yıllarca verdiği mücadelenin önemli birsonucu olduğunu dile getirdi.

Çelebi, Taksim yasağına ilişkin ise şu görüşlere yerverdi: “Buna karşın, 100 yıl önce kutlanmasınabaşlanan ve DİSK öncülüğünde 32 yıldır da kitleselolarak kutlanan bir ülke olduğumuz halde, anlamsız,çağdışı yasaklar ve korkularla 1 Mayıs’ın kutlanmasısürekli olarak engellenmektedir. Taksim alanı hâlâişçilerin 1 Mayıs buluşmasına kapalı tutulmaktadır.

Bütün bu engellemeler günümüz Türkiye’sindesona erdirilmelidir. 1 Mayıs bayram tatili olmalı,emeğini harcayan, yıllarını üretime veren milyonlarcaemekçinin istediği alanlarda özgürce buluşmasınınönündeki engeller kaldırılarak Taksim Alanı 1 Mayıskutlamalarına açılmalıdır.

1 Mayıs önündeki engellerin kaldırılması, 1 Mayıs1977 katliamının ortaya çıkarılması için de yeniimkânların yaratılmasına katkı sağlayacaktır.

Bu konuda da cesaretle adım atılarak, 1 Mayıs1977’de yaşanan katliamın aydınlatılması vesorumlularının yargılanması için TBMM AraştırmaKomisyonu bir an önce kurulmalıdır.”

TMMOB: “1 Mayıs’ta Taksim’e!”TMMOB, 1 Mayıs İşçi Bayramı’nın emek ve

meslek örgütleri ile birlikte, başta Taksim olmak üzereülkenin tüm alanlarında kutlanması yönünde kararaldı.

TMMOB Yönetim Kurulu 3 Nisan 2009 tarihindeyaptığı toplantıda aldığı 1 Mayıs kararını şu sözlerleduyurdu:

“Emeğin bayramı 1 Mayıs’ın diğer emek vemeslek örgütleri ile birlikte başta İstanbul TaksimMeydanı’nda olmak üzere tüm ülke düzeyindekutlanmasına, buna yönelik yapılacak miting, basınaçıklaması vb. etkinliklerde bağlı birimlerimizin veüyelerimizin katılımları ile yer alınmasına; örgütlüolduğumuz il ve ilçelerde, 1 Mayıs‘ın kutlanması içinyapılacak çalışmaların İl/İlçe KoordinasyonKurullarımız aracılığıyla yürütülmesine...”

1 Mayıs’ta Taksim çağrıları…

Page 19: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

Geride kalan 29 Mart yerel seçimlerinde düzeninseçim oyununa karşı işçi ve emekçilere devrim vesosyalizm çağrısını taşıyan, emekçilere hakları içinmücadele çağrısı yükselten yerel bültenlerin Nisansayıları ise yaklaşan 2009 1 Mayısı öncesinde “Krizve 1 Mayıs” gündemli olarak çıktılar.

Farklı illerdeki faaliyet alanlarında çıkan yerelişçi bültenlerinin Nisan ayı sayılarının kapaklarında1 Mayıs çağrıları yer alırken, İstanbul’da çıkan yerelbültenlerde ise özel olarak Taksim çağrısı gözeçarpıyor.

Sınıf devrimcileri İzmir’de Çiğli İşçi Bülteni,İstanbul’da Topkapı İşçi Bülteni, Esenyurt İşçiBülteni, OSB-İMES İşçi Bülteni, EmekçininGündemi, Bursa’da Bursa İşçi Bülteni, Adana’daSanayi İşçileri Bülteni’yle faaliyet yürüttüklerisanayi havzalarında işçi ve emekçilere sesleniyorlar.

Bültenlerde genel olarak 1 Mayıs gündemiişlenirken, birçok bültende yer alan işçi yazılarıyla 1Mayıs’ta alanlarda buluşma çağrısı yapılıyor.Çağrılarda iş bırakarak alanlara çıkma vurgusu özelolarak yer alırken, 1 Mayıs Marşı’na dizelerinehemen hemen tüm bültenlerde yer veriliyor.

Çiğli’de işçiler toplanıyor…İzmir’de kapitalist krizin faturasının ağır olarak

yaşandığı Çiğli bölgesinde çıkan Çiğli İşçiBülteni’nin Nisan ayı sayısının kapağında“Kapitalizmin krizine karşı işgallerle, direnişlerle,grevlerle 1 Mayıs’a!” çağrısını yükseltirken, Çiğliİşçi Platformu’nun 1 Mayıs hazırlıkları çerçevesindedüzenleyeceği “Çiğli’de işçiler toplanıyor”etkinliğinin programı bültenin arka kapağındanduyuruluyor. 19 Nisan Pazar günü Çiğli İşçi KültürSanat Evi’nde düzenlenecek etkinliğin programındaMEHA, Gürsaş ve Tersane’den direnişçi işçiler yeralıyor.

Sİ-DER’den 1 Mayıs çağrısı…Adana’da çıkan Sanayi İşçileri Bülteni ise ön

kapağından yaptığı “Krizin faturasına karşı direnişibüyütelim! 1 Mayıs’ta Sİ-DER pankartı arkasında işbırakarak alanlara!” çağrısını yükseltiyor. Sanayiİşçileri Derneği pankartı arkasında 1 Mayısçağrısının yapıldığı bülten sayfalarında farklısektörlerden işçilerin kaleme aldığı 1 Mayıs çağrılarıgöze çarpıyor.

Bursa 1 Mayısı’na grev vedirenişlerle…

Krizin faturasının kitlesel işçi kıyımları veücretsiz izinlerle görüldüğü Bursa’da bir süre önceçıkmaya başlayan Bursa İşçi Bülteni’nin Nisan ayısayısında 1 Mayıs gündeminin yanısıra BirleşikMetal-İş Sendikası üyesi grevci Asemat ve AsilÇelik işçilerinin grev sürecine de yer veriliyor.

6 Mayıs 1972’de idam edilen Denizler’in deanıldığı bülten sayfalarındaki 1 Mayıs çağrılarındakrize karşı mücadele kararlılığı göze çarpıyor.

Bursa İşçi Bülteni 29 Mart yerel seçimlerininarkasından Bursa Büyükşehir Bağımsız SosyalistBelediye Başkan Adayı Özkan Ünal’la yapılanseçim değerlendirmesini de sayfalarına da taşımış.

İstanbul bültenlerinde Taksimçağrısı…

2009 1 Mayısı’nı İstanbul’da Taksim Meydanı’ndakutlama kararlılığının ağırlıklı olarak yer aldığıİstanbul’un çeşitli sanayi bölgelerinde çıkan yerelbültenlere de “Krizin faturasını ödememek için 1Mayıs’a!” çağrısı hakim.

Esenyurt’ta 1 Mayıs çağrısı…Esenyurt yerelinde çıkan Esenyurt İşçi

Bülteni’nin Nisan ayı sayısında 1 Mayıs’ın ortayaçıkışı anlatılırken, 1 Mayıs çağrıları farklı sektörlerdeçalışan işçilerin yazılarıyla destekleniyor. Düzeninseçim oyununun ardından emekçilerin temelsorunlarının devam ettiğinin belirtildiği bültensayfalarında, sınıf hareketindeki gelişmeler tüm yerelbültenlerde olduğu gibi yer buluyor.

Ümraniye’de direnişlerle 1Mayıs’a!

OSB-İMES İşçi Bülteni ise kapak sayfasına “1Mayıs’ta Taksim’e!” çağrısını taşıyarak krizinfaturasına karşı alanlarla çıkma gerekliliğine işaretediyor. Bölge işçilerine “Neden 1 Mayıs, nedenTaksim?” yazısıyla seslenen OSB-İMES İşçiBülteni’nin sayfalarında havzada çalışan işçilerinkaleme aldığı 1 Mayıs çağrılarına yer veriliyor.

Yine Birleşik Metal-İş Sendikası’nın örgütlüolduğu ve geçtiğimiz haftalarda kapatılması kararıalınan GU’dan sınıf bilinçli işçiler fabrikada yaşanankapatılma sürecini ve uğradıkları ihaneti bültensayfalarına taşımış bulunuyorlar.

Ümraniye Dudullu’da süren Sinter Metal veGürsaş direnişlerinden işçilerin süreç hakkındakidüşüncelerini içeren röportajlar da süren direnişlerintablosuna ilişkin fikir veriyor.

Bültende, OSB İMES İşçileri Derneği’nin 1 Mayısöncesinde 25 Nisan günü düzenleyeceği “Birlik veDayanışma Şenliği”nin programı da yer alıyor.

Topkapı işçilerine Taksim çağrısı…Topkapı bölgesinde yürütülen ısrarlı faaliyetin

temel araçlarından biri olmayı sürdüren Topkapı İşçiBülteni ise 2009 1 Mayısı’nı “1 Mayıs’ta Taksim’e!”çağrısıyla karşılıyor. Türkiye’de 1 Mayıslar’ın daanlatıldığı bülten sayfalarında, Topkapı bölgesindebaşlattıkları direnişlerini sürdüren Kurtiş Matbaacılıkişçilerinin gerçekleştirdikleri eylem ve açıklamalarınhaberlerine geniş biçimde yer veriliyor.

Küçükçekmece’de 1 Mayısçağrısı…

Küçükçekmece bölgesinde yürütülen devrimcisınıf çalışmasının bir aracı olarak çıkan EmekçininGündemi’nin Nisan sayısı yine diğer yerel bültenlergibi “Krize karşı 1 Mayıs’ta alanlara!” vurgusunutaşıyor.

Bülten sayflarında farklı işkollarında çalışanişçilerle 1 Mayıs üzerine yapılan röportajlar yerbulurken, emekçi kadınlara 1 Mayıs’ta alanlardabuluşma çağrısı yapan bir yazıya da yer verilmiş.

Bültenlerde 1 Mayıs çağrısı... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 19Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

Yerel bültenlerden çağrı...

“1 Mayıs’ta mücadelealanlarına!”

Page 20: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

Kürt halkına özgürlük!20 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

DTP Genel Başkanı Ahmet Türk mecliste Obamaile on dakikalık bir görüşme gerçekleştirdi. Siyahiolması nedeniyle Ahmet Türk yeni ABD Başkanı’na,“Martin Luther King’in rüyası Amerika’dagerçekleşti. Biz de Kürtlerin kültürel, kimlikselrüyasının karşılanmasını istiyoruz” dedi. OysaObama’nın, Kürt halkına ve özelde PKK’ye bakışıbiliniyordu. DTP Genel Başkanı Türk’ün açıklaması“denize düşenin yılana sarılması” anlamına geliyordu.

Obamalar Martin Luther Kingler’indüşmanıdır!

Martin Luther King kısa süren yaşamı boyuncabüyük zorluklar ve acılar yaşadı. 25 kez tutuklandı, 4kez suikaste uğradı. Buna rağmen sözünü hepezilenlerden yana söyledi. ABD emperyalizminin işgalettiği Vietnam gerçekliğine gözlerini kapatmadı.Vietnam savaşına karşı tutumunu ortaya koydu.ABD’yi dünyanın en büyük şiddet uygulayan devletiolarak tanımladı. 4 Nisan 1967’de kadar bu görüşlerinikararlılıkla savundu.

Obama ise, göreve gelir gelmez ilk işi Afganistanve Irak’taki işgalci ABD askerlerini ziyaret etmekoldu. Katillerin sırtını sıvazladı. Bu ziyaretlerisırasında ABD emperyalizminin genel saldırganlık vekatliam politikalarına devam edeceğini ifade etti. İranhalkına yönelik savaş tehditini döne döne dile getirdi.

Emperyalist ABD’nin yeni başkanı Obama ileMartin Luther King arasında, renklerinin dışında enufak bir benzerlik olmamasına rağmen sarfedilen busözler, ulusal özgürlük için bedel ödeyen Kürt halkınabüyük bir haksızlıktır. Kürt halkının özgürlük umuduABD eli ile sürekli olarak boğulmuştur ve hala daboğulmaya çalışılmaktadır.

Kürt sorunu salt bir kültür ve dil sorunudeğil, kapsamlı bir siyasal sorundur!

Obama ile görüşmesi sırasında Ahmet Türk, Kürtsorununun kapsamı, niteliği ve çözümüne dairdüşüncelerini dile getirdi. “Kürtler’in kültürel,kimliksel rüyasının karşılanmasını istiyoruz” dedi.

Bu rüyanın içine, Kürt halkının siyasal özlem vetaleplerinin sığamayacağı aşikardır. Her şeyden önceKürt sorunu bir kültür ve dil sorunu değildir. Kürthalkının kültürel ve dilsel özgürlük talebini dekapsayan siyasal bir sorundur. Ezilen uluslarınözgürlük ve eşitlik talepleri meşru siyasal istemlerininözü ve özetidir. Kürt halkı siyasal özgürlüğü içinonlarca kez ayağa kalkmış, ulusal demokratik hak veözgürlüklerini kazanmak için büyük bedellerödemiştir.

Siyasal bir sorun olan Kürt sorunununçözümsüzlüğe havale edilmesinde sömürgeci devletleren büyük desteği ABD emperyalizminden almışlardır.Kürt halkı tüm tarihsel süreci boyuncaemperyalistlerin ihanetleri ve katliamları ile yüzyüzekalmıştır. İşte bu kanlı tabloyu omuzlayan yeni isimObama’dır. Ahmet Türk’ün bu kirli ve kanlı tarihinyeni temsilcisi olan ABD başkanından çözümbeklentisi içinde olması ölüden gözyaşı beklemekleeşdeğerdir.

ABD Kürt halkının ulusal özgürlükmücadelesinin düşmanıdır!

ABD’nin tarihinde Kürt halkına yönelik ihanetlerözel bir yer tutmaktadır. Ahmet Türk, Obama ileyaptığı görüşmede bu açık gerçeğe uygundavranmamıştır. Kürt sorununun en temelkaynaklarından biri olan ABD’yi, çözümün kapısıolarak göreve davet etmesi akıl almaz bir davranıştır.ABD emperyalizmine böyle bir misyon yüklemekkendi ayağına kurşun sıkmaktır.

ABD, Ortadoğu’da emperyalist egemenliğinikurmak peşinde koşuyor. Bu hedefi çerçevesindeişgallere ve katliamlara imza atıyor. Kürt halkınınbaşına Türk sermaye devleti ile birlikte koordinasyoniçinde bombalar yağdırıyor. O ABD ki, AbdullahÖcalan’ı Kenya’da paketleyip Türk sermaye devletineteslim eden gücün bizzat kendisini temsil ediyor.

Ahmet Türk, ABD’nin kanlı tarihini son yıllardaOrtadoğu halklarına ve Kürt halkına yaşattıklarınıbildiği halde ABD’yi çözüm kapısı olarak görüyor.“Kültürel, dilsel ve genel af” parantezi içinesıkıştırılan çözümün gerçekleşmesi için umudunuABD’ye bağlamış görünüyor. Ahmet Türk bu tutumuile başta Kürt halkı olmak üzere, ezilen halklarahaksızlık yapıyor.

Obama görüşmesindeki Ahmet Türk’ünaçıklamaları sadece ve sadece PKK’yi ortak düşmanolarak gören sömürgeci sermaye devletinin veABD’nin elini güçlendirdi. Bir an düşünelim: ABDbaşkanı bir takım Kürt sorununa ilişkin hak kırıntılarıiçin sermaye devletini telkinde bulunsa, Türk sermayedevleti de bu çerçevede adım atsa, kültürel, dilselaçılımlar ve genel affı kapsayan düzenlemeler yapsa,bu düzenlemeler Kürt halkının ulusal özgürlüktenyoksun olmasından kaynaklı temel sorununa dermanolabilir mi?

Özgürlük ve eşitlik için emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı mücadele!

Obama ile Ahmet Türk görüşmesi, reformist Kürthareketinin sorunları sosyal ve siyasal kapsamınauygun bir tarzda çözmeye niyeti olmadığını birkezdaha göstermiştir. Oysa tüm demokratik siyasalsorunların olduğu gibi Kürt ulusal sorununun çözümüde, ancak devrime dayalı bir politik mücadeledegösterilecek ısrarın sonucu olarak ortaya çıkabilir.Eğer Kürt halkının devrimci mücadelesi olmasaydı, neSüleyman Demirel Kürt realitesini tanıdığını söylerdi,ne de Tansu Çiller BASK modelini gündeme getirirdi.Kürt hareketi, Kürt halkının özgürlük hedefinekilitlendiği dönemde, sömürgeci sermaye devletinigeriletmiş, bunun yanında, Kürt sorununu tüm tarihselve siyasal ağırlığı ile emperyalistlerin de gündeminesokabilmiştir.

Obama ile görüşen Ahmet Türk’ün bilincinioluşturan İmralı çizgisi, yükselen ulusal mücadeleyehiçbir şey katmadığı gibi, ideolojik ve politik plandaKürt halkının ulusal devrimci uyanışını zayıflatmıştır.ABD’den Kürt sorununun çözümüne dair açılımlarbeklemek Kürt hareketinin elini zayıflatmaktadır.

Kürt halkı, Obama Ahmet Türk görüşmesindenortaya çıkan tabloyu mutlaka dikkatle incelemelidir.Bu tablonun Kürt halkına kazandıracağı hiçbir şey,kaybettireceği çok şey vardır.

Obama-Ahmet Türk görüşmesi üzerine…

ABD Kürt halkının ulusal özgürlükmücadelesinin düşmanıdır!

Page 21: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

Kürt halkına özgürlük! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 21Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

Obama Türkiye’ye geldi ve ardından Irak’a gitti.Türkiye ziyaretinin başlıca gündem maddelerindenbirinin PKK’nin tasfiyesi için birlikte atılacak adımlarolduğu biliniyor. Nitekim açıklamalar bu yönde idi vegeçtiğimiz günlerde Bağdat’ta yapılan “TerörleMücadele Zirvesi”nde daha somut kararların veadımların atılmaya başlandığı görülüyor. ABD,Türkiye ve Irak yetkililerinin katıldığı toplantınınsonuç bildirisi niteliğindeki 5 maddelik açıklamayı dabu çerçevede değerlendirmek gerekir. Oysa Kürthareketi cephesinde gelişmeler hiç de böyledeğerlendirilmemekte, daha önemlisi dayanaksızhayallere ve beklentilere konu edilebilmektedir.

Irak’ın başkenti Bağdat’ta düzenlenen “terörlemücadele” toplantısından sonra İçişleri Bakanı BeşirAtalay ve Federal Irak Ulusal Güvenlik Bakanı Şirvanel Vaili basına açıklamalarda bulundu. Basınayansıyan bilgilere göre, El Vaili görüşmelerle ilgili birbildiri yayımladıklarını ve bu bildirinin 5 maddedenoluştuğunu belirtti. Buna göre, ABD, Irak ve Türkiye,“PKK’nin yasaklı bir terör örgütü olduğunu, Irak veTürkiye’ye zarar verdiğini” vurguladı. PKK’nin ve“uzantısı Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi’nin”Güney Kürdistan’daki faaliyetlerinin yasaklanmasınınkararlaştırıldığı bildiride, Irak Cumhurbaşkanı CelalTalabani’nin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ınyaptığı ziyaret sırasında “PKK ya silahı bırakır ya daIrak’ı terk eder” açıklaması da teyit edildi. Talabanidaha sonra yaptığı bir açıklamada böyle bir ifadekullanmadığını söylemişti. Ancak bu sözlerin bildiriyeyansıması Talabani’yi yalanlamış da oluyor.

Bildiride son üç ayda PKK ile mücadelekonusunda yapılan faaliyetlerin değerlendirildiği,komisyonun bir sonraki toplantıyı Türkiye’deyapmasının kararlaştırıldığı kaydedildi. El Vaili,“PKK’yı ilgilendiren her şeyi kapatmayı kararlaştırdıkve bu işi başlattık. Biz terörün her çeşidine karşımücadele edeceğiz, kim olursa olsun” dedi.Türkiye’nin Güney Kürdistan’a operasyondüzenlemesi ve asker bulundurmasına ilişkin başka birsoru üzerine de El Vaili, bölgedeki faaliyetlerin ikitaraf arasındaki anlaşmalar ve görüşmelerleyapıldığını vurguladı.

İçişleri Bakanı Atalay da, basın toplantısında, dahaönce kurulan bu üçlü mekanizmanın Kasım’da tekrarbaşlatıldığını, yapılan toplantının onun devamıolduğunu söyledi. Atalay, üç ayda yapılan faaliyetleringenel olarak gözden geçirildiğini belirterek, toplantıyaGenelkurmay Başkanlığı Harekât Daire Başkanı’nında katıldığını ifade etti.

Toplantıda, daha önce yapılması gündemde olanaskeri işbirliği, “terörle mücadele anlaşmalarıüzerinde durulduğunu” belirten Atalay, “Bizim içinönemli olan şu ki gerek merkezi Irak hükümeti, gerekseABD tarafında PKK terörünün Kuzey Irak’takivarlığını sona erdirmede sağlam bir irade var” dedi.

Toplantıya Irak adına İçişleri Bakanı Cevad Bolani,Ulusal Güvenlikten Sorumlu Devlet Bakanı Şirvan ElVaili katılırken, Kürdistan Yönetimi’nden İçişleriBakanı Kerim Sincari ile birlikte 2 temsilci de katıldı.Washington’u temsilen ise, ABD’nin BağdatBüyükelçisi Christopher Hill ve Amerikalı 2 askeriyetkili yer aldı. “3 devletin en üst seviyesinde de güçlü

bir irade ve yeni hedeflerin, çalışmaların olduğunu”söyleyen Atalay, “alt komitelere, istihbarat ve diğeralanlarda somut görevler verdiklerini” belirtti.

Öte yandan Koma Civaken Kurdistan (KCK)Yürütme Konseyi Başkanlığı’nın 5 ve 6 Nisantarihlerinde Türkiye’yi ziyaret eden ABD BaşkanıBarack Obama’nın PKK ve Kürtlere ilişkinaçıklamalarını değerlendirirken, “Obama bir taraftanKürt sorununun şiddetle çözülemeyeceğini doğru birbiçimde vurgularken, diğer yandan bir kez daha PKKhareketini “terörist” hareket olarak nitelemesi, yaptığıdoğru vurguyu gölgede bırakmıştır.” ifadesinikullanması sorunun özünü kavramaktan ne kadaruzakta durduğunu gösteriyor.

Kürt hareketinin önemli kalemlerinden SelahattinErdem ise, 12 Nisan 2009 tarihli yazısında, “29 Martyerel seçiminden önce DTP karşıtlarını örgütlemeyeçalışan ABD’nin, seçimden hemen sonra ve hem deBaşkan düzeyinde DTP ile görüşmüş olması, 29 Martyerel seçim sonuçlarının yarattığı yeni politik durumugöstermeye yetiyor. ABD düzeyi böyleyken, AKPBaşkanı Tayyip Erdoğan ile GenelkurmayBaşkanlığı’nın hala DTP’yi dışlama çabalarının biranlamı ve anlaşılırlığı var mıdır?” diye soruyor.

Her şey bir yana, NATO’yu daha da aktifleştiripona yeni roller biçen ABD’nin “sorunların demokratikyöntemlerle çözülmesine” vurgu yapmalarının biranlamı olabilir mi? “Şiddet çözüm değil” diyenemperyalist ABD’nin tarihin tanık olduğu en akılalmaz şiddete başvurduğu nasıl unutulabilir? Dahaönemlisi, ABD’nin Kürt hareketini “bölge güvenliğinitehdit eden unsur” olarak görmesi bile Türk sermayedevletinin şiddetinin devamına yönelik bir teşvikolmuyor mu? Kürt hareketini “tasfiye”yi öngörenlerin“şiddet çözüm değil” demesi, aslında tam birsahtekârlıktır. “Şiddet karşıtlığı”yla süslenmiş busahtekârlığın altındaki gerçek ise, ABD’nin, bölgedekiçıkarları için Türkiye’nin daha aktifleşmiş desteğinekarşılık PKK’nin tasfiyesinin öneriliyor olmasıdır.

Açıktır ki, Obama ve ABD konusunda yaratılanlarham hayallerden ibarettir. Obama yönetimi ABD’nintemel politikalarında bir değişime yol açmayacaktır.Obama ne savaş ve şiddet karşıtıdır, ne silahlanmayarışına son verecektir, ne de daha fazla demokrasigetirecektir. Ayrıca belirtelim ki, Obama konusundakihayallerin sönmesi için uzun bir zamanın geçmesi degerekmeyecektir.

Bugün ABD hegemonyası ciddi olaraksarsılmaktadır. Bloklaşma ve kutuplaşma eğilimleriningüç kazandığı, büyük emperyalist devletler arasındakiçıkar çelişkilerinin sertleştiği bir döneme girilmiştir.Bu gerçekler Obama döneminin nasıl şekilleneceğiningüçlü ipuçlarını da ortaya koymaktadır. ABD’nin dışpolitikasını Bush ekibinin politikası olarak görmek vebaşkanlık koltuğuna oturmasıyla Obama’nın farklı birçizgi izlemesini beklemek ham bir hayaldir.

Uzun yıllar bölgede anti-emperyalist mücadeleninbir parçası olan Türkiye’deki Kürt hareketininObama’nın ziyareti üzerinden kapıldığı boş beklentive hayallerin gerisinde kuşkusuz ki, onun İmralısüreciyle birlikte girdiği köklü tutum ve kimlikdeğişiminin bir sonucu olarak, her türlü anti-emperyalist tutum ve duyarlılığın bir yana bırakması

yatmaktadır. Kürt hareketindeki köklü tutum ve kimlikdeğişimini yakından izleyenler açısından bu durum hiçde şaşırtıcı değildir.

Kuşkusuz, Kürt hareketinin bugün Obamaüzerinden ABD emperyalizmine yönelik boşbeklentilerinin kökleri, Kürt sorununun salt ulusaltaleplere daraltılarak toplumsal boyutunun gözardıedilmesi, hareketin “siyasi çözüm” adı altında adımadım Kürt burjuvazisinin kontrolüne girmesine kadaruzanmaktadır. Bu, emperyalizm de dahil, tüm gericiodakları “çözüm gücü” olarak görmenin zeminiolmuş, İmralı süreci ile birlikte ise emperyalist sistem“demokratik uygarlık” olarak yaldızlanabilmiş,ardından ABD’nin Irak’a yönelik emperyalist işgalsürecine, inanılmaz hayal ve beklentiler eşlikedebilmiştir.

Tüm bu hayal ve beklentilerin ne kadar dayanaksızolduğu ortadadır. Genel olarak emperyalizmin, özelolarak da onun en gerici ve barbar temsilcisi olanABD emperyalizminin mazlum halklara özgürlük vebağımsızlık götürdüğü nerede görülmüştür? Her şeybir yana, bugün kendisinden hayaller beslenilen ABDemperyalizminin ‘70’lerde ve ‘90’larda bizzatKürtler’e oynadığı oyunlar, çektirdiği acılar ne çabukunutuluyor? Türk sermaye devletinin Kürt halkınakarşı kirli savaşını yıllardır destekleyen, “teröre karşımücadele”ye verilen bu destekle övünen, Kürtgerillasının imhası için istihbarat da dahil her türlüdesteği veren de bu aynı emperyalist ABD değilmidir?

Unutulmasın ki, çağımızda her türlü gericiliğinkaynağı bizzat emperyalizmdir. Özgürlük vedemokrasi her yerde egemen sistemlere karşımücadele içerisinde ve ezilenlerin mücadelelerisayesinde gelişmiştir. Emperyalizm çağında ulusalsorunun çözümü de dahil demokrasi, ancak her yerdekurulu düzenlere ve onun gerisindeki emperyalizmekarşı mücadele ile kazanılabilir. Uzun yıllara dayalıKürt halkının mücadele deneyimi de bu bilimsel vetarihsel dersi kendi yönünden döne dönedoğrulamaktadır.

Obama ziyareti Kürt hareketinde boş hayalleri yeniden körükledi…

Emperyalizm özgürlük değil egemenlik peşindedir!

Page 22: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

Hükümetin yeni manevraları...22 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

AKP hükümeti AB ile ilişkilere yeniden ivmekazandırmak istemektedir. İç politik desteğin erimeyebaşladığı koşullarda buna özellikle ihtiyaçduymaktadır. Yanısıra, yerel sınırları da aşan başkaihtiyaçlar AKP’ye böyle adımlar attırmaktadır. 1Mayıs’ın tatil ilan edilmesinin yanı sıra “sendikalarreformu” yapma yönündeki çabaları da bununifadesidir. Tam üyelik müzakerelerinde 19. Bölüm“Sosyal Şart ve İstihdam” başlığını taşıyor ve bubaşlığın açılabilmesi için de “sendika reformu”nunyapılması önkoşul olarak dayatılıyor. 1 Mayıs’tanönce paketin meclis tarafından onaylanacağıbelirtiliyor.

2821 Sayılı Sendikalar Kanunu ile 2822 SayılıToplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’ndaDeğişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile ilgilidüşünülen yasal değişikliklerden bazıları şöyle:

* Yüzde 10’luk işkolu barajı kalkacak. İşkolusayısı azaltılacak.

* Sendikaya üyelik ve istifada noter şartıkaldırılacak.

* Sendikalara üye olmada aranan yaş sınırı 16’dan15’e çekilecek.

* Sendika kuruculuğu için Türk vatandaşı olmaşartı kaldırılacak.

* Sendika ve konfederasyonlar ticaretleuğraşmayacak ve elde ettikleri gelirleri üyeleri vemensupları arasında dağıtamayacaklar.

* Ekonomik ve Sosyal Konsey’de temsil edilenkonfederasyonlardan birine üye olan veya en az 80bin üyeye sahip konfederasyon üyesi sendikalara,işyerlerinde yarıdan bir fazla çoğunluğu sağlamalarıhalinde toplusözleşme yapma imkânı getirilecek.

* Grev gözcüleri için kulübe, çadır, baraka kurmayasağı kaldırılacak. Grev yasağı daraltılacak.

Bu düzenlemelerle ilgili işçi sendikaları dagörüşlerini açıklamış bulunuyorlar. Türk-İş yetersizbulduğu taslağa karşı alternatif bir taslak hazırlarken,DİSK ve Hak-İş de kendi önerilerini hükümetesunmaktadır. Sendikal örgütlülük ile ilgili var olanyasal zorluklar düşünüldüğünde, bu yeni taslağıngörece bir “iyileştirme” getirdiği söylenebilir. Ancakşu basit gerçeği gözardı etmemek gerekmektedir.Sömürü düzeni anayasasını ve yasalarını verilenhakların ardından “fakat”la devam eden cümlelerüzerinden şekillendirmektedir. Önce “hak”tanımlaması yapılmakta, ardından verilen hakkınkullanımına bir yığın engel getirilmektedir.

Diğer taraftan maddelerinin değiştirilmesidüşünülen 2821 ve 2822 içiçe girmiş yasalardır. Bualanda ileriye doğru bir adım atılacaksa eğer, 2821 ve2822 sayılı yasalar tümüyle yeniden ele alınmalıdır.İşçilerin ve kamu emekçilerinin ayrı örgütlenmesiniöngören düzenleme de değiştirilerek 2821, 2822 ve4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası tekbir yasa haline getirilmelidir. Bu nedenle öncelikleAnayasa’nın sendika kurma hakkı ile ilgili 51, topluiş sözleşmesi hakkı ile ilgili 53 ve grev hakkı velokavt başlığını taşıyan 54. maddeleri tümüyle yenibir düzenlemeye tabi tutulmalıdır.

Köklü değişiklikler yapmadan tek tek yasamaddeleri üzerinden yapılacak değişiklikler yetersizkalacaktır. Çünkü Anayasa’da var olan sınırlamaları

bir başka yasayla aşmak imkânsızdır. Ayrıca 52.madde ile toplu iş sözleşmesi hakkı sadece işçileretanınmaktadır. Kamu görevlileri için “toplu görüşme”öngörülmektedir.

Grev hakkı ve lokavt ile ilgili 54. madde de çokciddi kısıtlamalar içermektedir. Bu madde ile grevhakkı sadece işçilere ve sadece toplu iş sözleşmesindepatron ve işçi sendikasının anlaşamaması halindetanınıyor. Bu 54. madde grev hakkını değil, grevhakkının kullanımının nasıl sınırlanacağınıdüzenlemektedir. Bu nedenle tümüyle değiştirilmesizorunludur.

Grev yasaklarının kapsamının daraltıldığı taslakta,“banka ve noterlik hizmetleri, termik santralleribesleyen linyit üretimi, petrol sondajı, üretimi,tasfiyesi, dağıtım ve petrokimya” işyerlerinde grevyasakları kaldırılırken, lokavt yasaklarının dakaldırılması dikkat çekmektedir. Sermayeiktidarlarının “grev ertelemesi” yetkisine isedokunulmamaktadır.

Bu düzenlemeleri değerlendirirken, yaşanmaktaolan basit gerçekleri unutmamak gerekmektedir.Öncelikle “ayak takımı” olarak görülenler lehineyapılan bu biçimsel iyileştirmelerin nedeni,sermayenin ve hükümetinin sonunda “doğru yolu”bulmaları değildir. Nitekim, patronların örgütü TİSK,“sendikal yasalarda yapılacak açılıma karşılık kıdemtazminatı konusunda açılım” istemektedir.

Bugün işçilerin sendikal örgütlenmesinin önündebirçok engel bulunmaktadır. Sendikaya üye olanişçiler işten atılmaktadır. Üye olduktan sonra açılantespit davalarının süresi üç yıla kadar uzamaktadır.Yetki işlemleri yavaş tutulmaktadır. Sendikalıoldukları için işten atılan işçiler “işe iade” davasıaçtıklarında, bu patronun tazminat ödemesiylesonuçlanmakta, işçi işine dönememektedir. TÜİK’in2008 Mayıs verilerine göre 3.472.000 işçinin kayıtdışı olarak çalıştırıldığı düşünüldüğünde, kaç işçininyasal olarak sendika hakkından mahrum olduğu

görülecektir. Bununla birlikte fabrikalarda işçileresendikalara üye olmamaları konusunda sistemli birbaskı yapılmaktadır. Sendikal haklarınkullanılmasının engellenmesi durumunda verilmesigereken cezaların kâğıt üzerinde kalması da bir başkagerçektir.

Bir diğeri ise, 2008 Mayısı itibariyle yaklaşıkyüzde 6,51 olan sendikalı işçi oranı gerçeğidir. Toplupazarlık kapsamında ve sendikalara aidat ödeyenişçilerin sayısı 849.367 iken, resmi verilere göretoplam işçi sayısı 13.038.000’dür.

Türk-İş’in oluşturduğu Krize Karşı EmekMasası’nın araştırmasına göre, kapitalizmin krizinedeniyle 42 bin Türk-İş üyesi işini kaybetmişdurumdadır. Sadece Şubat ayında Türk Metal’in 4 bin208 üyesi işten atılmış, 1150 üyesi de ücretsiz izinçıkarılmıştır. DİSK’in ise son birkaç ayda yaklaşık 3bin 800 üyesi işten çıkarılmıştır. Eylül 2008’den buyana Hak-İş üyesi 3 bin 602 kişi de işini kaybetmişbulunmaktadır.

Bugün AKP eliyle yapılan sendikalar yasasındakidüzenlemelerin işçilerin hayrına yapılmadığıortadadır. Bir takım iyileştirmeler uluslararasısermayenin tek merkezden yürüteceği saldırıprogramının parçalarından biridir. Zaten iyimser birbeklentiye kapılmanın saflık olacağını, yerli yerindeduran 4857 sayılı İş Kanunu göstermektedir.Sermayenin her saldırı girişiminin altında “esneküretimin” yatması ve bunun İMF’nin de talepleriarasında yer alması bir başka gerçektir.Sendikalaşmanın önündeki en büyük engellerdenbirinin taşeronlaştırma olduğu basit gerçeği bile birtakım yasal düzenlemelerin iç yüzünü göstermektedir.Unutmamak gerekir ki, üzerinde birkaç rötuşyapılmaya çalışılan 12 Eylül Anayasası’dır.

Sözkonusu yasal düzenlemelerin işçi veemekçilerde boş hayaller yaratması engellenmelifakat sunacağı sınırlı olanaklar da örgütlenmeninönünü açacak bir tarzda değerlendirilebilmelidir.

Sermaye hükümeti yeni manevralar peşinde

Page 23: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

Genç-Sen’in kampanya tartışmaları... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 23Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

Genç-Sen’in 7. Temsilciler Meclisi toplantısındaliberal-reformist blok tarafından belirlenen“Krizdeyiz! Yarısını öderiz!” kampanyası İzmir İlGenel Meclisi’nde tartışmalara konu edilmiştir.Yürütülen uzun tartışmalar sonucunda kampanyanınüst başlığı “Krizin bedelini ödemeyeceğiz!” olarakbelirlenmiştir. Ege ve Dokuz Eylül şubeleri, kendiyerelliklerine özgü sorunları belirlenen üst başlıküzerinden yaygın bir kitle faaliyetine konu etmeyikararlaştırmıştır.

Hemen ardından Dokuz Eylül Şube toplantısıgerçekleştirilerek kampanyanın hangi araçlarlaişleneceği tartışılmıştır. Ancak Temsilciler Meclisi’ndebelirlenen merkezi kampanyanın DEÜ’dekiyemekhane zamlarıyla örtüştüğü, kampanyanın da bubakışla “Krizdeyiz, yemekhane ücretlerinin yarısınıöderiz!” üst başlığıyla işlenmesi önerisi reformist bloktarafından tekrar gündeme getirilmiştir. Merkezikampanyaya yönelttiğimiz “yarısını öderiz” talebininyetersiz olduğu” şeklindeki eleştirilerimiz karşısındaise “yemekhane zamları geri çekilsin” önerimizkabullenilmek durumunda kalınmıştır.

Buna rağmen, yaklaşık bir ayı aşkın süredir yapılantoplantılarda, kampanyayı işleyeceğimiz araç, yol veyöntemler üzerinden tekrar tekrar başa dönülerek yada Yürütme Kurulu’nda alınan bir takım kararlardayatılarak, belirlenen politik hat boşa düşürülmeyeçalışılmıştır. Örneğin yemekhane sorunu herhangi birkitle çalışmasına konu edilmeksizin rektörlüğe dilekçeverilmesi gerektiği öne sürülebilmiştir. “Hangigerekçelerle böyle bir girişimde bulunulacağı”nısorduğumuzda ise “biz sendikayız, kurumsal olarakbir görüşme yapmamızda herhangi bir sakınca yoktur”denilebilmiştir. Bir örgütün kitlelerle kurduğu bağoranında meşruluk kazanabileceğini ifade etmemizerağmen “alınan bu karar YK’ya aittir. Bu kararıtanımayarak YK üzerinden Genç-Sen’i tanımamaktır”söylemleriyle bürokrasinin kalın duvarları karşımızaçıkarılmıştır.

Eleştirilerimiz “bu karar formalite gereği olarakalınmıştır” denilerek geçiştirilmekte ve “isterseniztaban inisiyatifini de dikkate alarak oylama yapılabilirve bu karar hayata geçirilir” söylemleri kullanabilecekkadar tartışmalar ciddiyetsizleştirilmektedir. Oylamamekanizması üzerinden burjuvazinin demokrasianlayışı dayatılmakta, eleştirilerimizegerekçelendirilerek açıklama getirilmek yerine Genç-Sen’de oynanan demokrasicilik oyunu bizleresunulmaktadır. “Evet bu bir burjuva demokrasisi,çünkü burjuva hukukunun hüküm sürdüğü birsistemde tartışıyoruz, sizi ikna etmek durumundadeğiliz” diyebilecek kadar da gericileşilebilmektedir.

Gelinen yerde Genç-Sen, kitle faaliyeti adına birişe yaramayan bir anket dışında herhangi bir çalışmayapmamıştır. Kitlelerde yemekhane zamları üzerindentepki açığa çıkarmak yerine “objektif” olarakhazırlanmış anketler ile ortaya çıkan sonuçlardoğrultusunda talepler oluşturulması Genç-Sen’ingericiliğinin bir başka boyutunu gözler önünesermektedir.

Yürüttüğümüz tartışmaların söz konusu çevretarafından ne ölçüde algılandığını, kampanya sürecininörüleceği taleplerin belirlendiği bir diğer toplantıdagörmüş olduk. “Sadece yemekhane zamlarını ve

sorunlarını işleyelim. Böylelikle somut kazanımlarelde edebiliriz” söylemleri, parasız eğitim talebininkampanya ile doğrudan ilişkisinin olmadığı ve hattayemekhane zamlarının krizden kaynaklandığının birkesinliğinin de olmadığı için krize de değinmenindoğru olmadığı argümanları ile gerekçelendirilmeyeçalışılmaktadır. Ayrıca burasının bir sendika olduğunu,burada sadece öğrenci hakları için mücadeleedileceğini, anket sonuçları dışında herhangi birtalebin (örneğin parasız eğitim talebi) işlenmesininGenç-Sen’i “siyasete alet” edeceğini, kitlelerde bir“korku” yaratacağını bizlere hatırlatmaları isebulundukları konum gereği oldukça tutarlıdır.Samimiyeti her halinden belli olan EHP’li bir arkadaş,“evet sizin dediğiniz gibi bu talepler düzen içitaleplerdir, reformist taleplerdir. Ancak ne yazık kikitleler bu talepleri anlayacak kadar politikdeğillerdir” diyerek, kendi apolitik tutumunu kitleleremaletmeye çalışmaktadır.

Apolitizm ve gericilik kokan bu lazafzanlıkları tektek eleştirmenin bir faydası olmadığını belirtelim. Yinede bu reformist çevreye, yemekhane, ulaşım, barınmavb. sorunların paralı eğitim sisteminin birer yansıması

olduğu izah edilmeye çalışılmıştır. Sorunun kaynağıolan paralı eğitim sisteminin yaygın bir kitlefaaliyetine konu edilerek işlenmesi gerektiğivurgulanmıştır.

Açıktır ki, “sendikanın siyasete alet edilerekkitlelerde korku yaratılacağı” kaygısı, gençlikkitlelerinin korkularından ziyade Genç-Seniçerisindeki liberal politik anlayışa ait korkunun birdışavurumudur.

Dokuz Eylül Üniversitesi Ekim Gençliği

Dokuz Eylül’de Genç-Sen ve paralı eğitim tartışmaları…

“Paralı eğitime hayır! Krizin faturasıkapitalistlere!”

DTP’den basın açıklaması!Demokratik Toplum Partisi’ne (DTP) yönelik 15 ilde gerçekleştirilen baskınlar ve gözaltılar 15 Nisan günü

Bursa’da yapılan basın açıklamasıyla protesto edildi.Osmangazi Metro İstasyonu önünde gerçekleştirilen basın açıklamasında Demokratik Toplum Partisi

Bursa İl Başkanı Hüseyin Diken şunları söyledi:“DTP’nin 2007 Temmuz seçimlerinde milyonlarca seçmeninoyunu alarak meclise girdiği günden bu yana; 29 Mart yerel seçimlerinde halkın verdiği destekle gücüne güçkatarak başarıyla çıkmıştır. DTP’nin başarısını hazmedemeyen güçler; Partimize yönelik baskı ve gözaltıfuryasını başlatarak, Eş Genel Başkan Yardımcımızı, parti meclis üyeleri ve çalışanlarını hiçbir gerekçegöstermeden gözaltına almışlardır. (...) Hiçbir güç DTP’ye diz çökertemeyecektir. Operasyon ve gözaltılarınderhal son bulamasını, gözaltına alınanların serbest bırakılmasını istiyoruz.”

50 kişinin katıldığı basın açıklamasında, “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “DTP halktır, halk burada!”sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / Bursa

DTP’ye seçim sonrası operasyon!Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) 29 Mart Yerel Seçimleri’nde özellikle Kürt illerinde sağladığı başarı

düzen cephesinde büyük bir hoşnutsuzluk yaratmış, seçimlerin hemen ardından peşpeşe tehditler savrulmayabaşlanmıştı. Bu tehditler 13 ve 14 Nisan tarihlerinde ülke geneline yayılarak Kürt hareketine yönelik saldırıdalgasına dönüştü.

Saldırılar, 15 ilde DTP’ye dönük baskın ve gözaltı terörüyle kendini gösterdi. Diyarbakır CumhuriyetBaşsavcılığı’nın verdiği karar ile 13 Nisan günü Asrın Hukuk Bürosu ve Gün TV’ye de eşzamanlı düzenlenenoperasyonlarda birçok kişi gözaltına alındı.

Gözaltına alınanlar arasında DTP genel başkan yardımcıları Bayram Altun, Kamuran Yüksek, DTP PartiMeclisi üyeleri Selma Irmak, Erdal Güler ve çeşitli ilçelerin belediye başkan yardımcıları da bulunuyor.Gözaltına alınan kişi sayısının 70 olduğu belirtildi.

Birçok ev ve kuruma kapıları kırarak giren polisler Diyarbakır başta olmak üzere Dersim, Batman, Mardin,Siirt, Van, Aydın, Ankara, Hakkari’de gerçekleştirdikleri baskın ve aramalarda onlarca kişiyi gözaltına aldılar.

TBMM’de DTP Grup Toplantısı’nda konuşan DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, operasyonların Erdoğan’ındirektifleriyle seçim sonrası yapıldığı ve DTP’yi hedef gösteren açıklamaların sonrasında gerçekleştirildiğinisöyledi. Türk, gözaltına alınanların serbest bırakılmasını istedi. “Hiçbir güç DTP’ye diz çöktürtemeyecektir”dedi.

Page 24: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

Üniversiteler mücadeleyle özgürleşecek!24 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan göreve geldiğindenbu yana yapmaya başladığı açılımlarına devam ediyor.“Türban”, “eğitim paralı olmalıdır” gibi açılımlarınınardından şimdi de üniversitelerin bölünmesi gerektiğinisöyledi. Başta İstanbul, Gazi, Selçuk, Marmara veUludağ üniversiteleri olmak üzere nüfusu 40 bini aşkınüniversitelerin parçalanması yönünde çalışmalaryürüttüklerini söyleyen Özcan, bunu büyüküniversitelerin idarelerini hantallıktan kurtarmasöylemiyle gerekçelendiriyor.

“Bunlar kocaman üniversiteler. Öğrenci nüfuslarıfazla ve idare etmek çok zor oluyor” diyen Özcan’ın buaçıklamasına YÖK içerisinden ve üniversiteyönetimlerinden tepkiler geldi. Marmara ve İstanbulüniversitelerinin bölünmeyi kendilerinin talep ettiğiyönündeki açıklamalara İstanbul Üniversitesi RektörüYunus Söylet itiraz etti ve bölünmeye karşı olduklarınıdile getirdi.

Gazi Üniversitesi Rektörü Ayhan ise,“Üniversitelerin öğrenci sayısı üzerinden bölünmesininsuni bir bölünme olacağını’’ söyledi. “Bu suni bölme deGazi Üniversitesi gibi Türkiye ve dünyada kendinikabul ettirmiş bir üniversitenin zayıflamasına,kurulacak üniversitenin de gelişme alanlarınınsınırlandırılmasına yol açar. Ayrıca üniversitedeöğrenci sayısının çok olması bizim tasarrufumuzdeğildi. YÖK geçen yıl kontenjanı artırdı, ardından afkanunu çıktı. Bu sebeple öğrenci sayıları tümüniversitelerde arttı. Kendileri artırıp sonra da ‘öğrencisayınız çok fazla’ demek mantıkla pek uyumgöstermiyor’’ diye konuştu.

Üniversitelerin bölünmesine şiddetle karşı olduğunusöyleyen Yükseköğretim Kurulu Üyesi Prof. Dr. FikretŞenses ise, “Bu karar sadece öğrenci sayısına göreverilemez. Üniversitelerin bu kadar genişlemesinebaşlangıçta izin verilmemesi gerekirdi” dedi.

Elbette Marmara Üniversitesi Rektörü gibiüniversitelerin bölünmesini olumlayanlar da oldu. PekiÖzcan’ın üniversiteleri bölme açılımının asıl amacınedir? Özcan bunu idarenin kolaylaşacağı üzerindengerekçelendiriyor. Burada, gençlik hareketi henüzzayıfken, gelişmesinin önüne geçebilmenin yeni birhamlesi olabilir mi sorusu akıllara geliyor. Zira, Fransaöğrenci hareketinin bir simgesi haline gelmiş SorbonneÜniversitesi’ndeki süreç de bu şekilde yaşanmıştı.‘68’deki büyük hareketlilikte Sorbonne Üniversitesiönemli bir yer tutuyordu. Sonrasında de Gaullehükümeti tarafından 13 parçaya bölündü, böylecesermayenin talanına ve saldırlarına daha açık halegetirildi.

YÖK’ten ve üniversite yönetimlerinden gelenitirazlar elbette yukardaki hedeflere yönelik değildir.Hiçbiri gençlik hareketinin önüne kurulacak yeni birbarikata hayır demeyecektir. Üniversite kapılarınınsonuna kadar sermayeye açılması ve gençlikhareketinin gelişmesinin engellenmesi konusundahemfikirdirler.

Tüm bunların daha iyi anlaşılabilmesi için SorbonneÜniversitesi örneğini ele alalım. YÖK de kendisine buçalışmada temel olarak Fransa’daki süreci aldığınıaçıklamıştı. ‘68’deki büyük kalkışma sonrasındayapılan reformun üç temel amacı vardı:

* Eğitimin olabildiğince küçük öğrenci gruplarınaverilmesi.

* Kürsü sisteminin yerini departmanlara dayalı yenibir sistemin alması.

* Enstitülerin disiplinler arası eğitimi mümkün kılankendi yönetim organizasyonlarına sahip olması.

İlk iki madde ile amaçlanan büyük öğrencikitlelerini parçalamak, öğrencileri atomize etmekti.Üçüncü madde ise ortaya çıkan üniversitecikleri sözdedaha özerk yapıyor, gerçekte ise üniversite-sermayeişbirliğinin önünü açıyordu. Yani “reform” adı altındayapılan bu değişiklikle Fransız sermaye devletiüniversite gençliğini daha kolay kontrol altına almayıamaçlıyordu. Bununla birlikte bütçeden üniversitelere

ayrılan pay kesilecek, üniversiteler “kendine yetenüniversite”, yani birer ticari işletme haline gelecekti.

Ancak Fransız gençliği birçok kez ayağa kalkarak,önüne koyulan setleri aşmasını bildi.

Hep bizlerin atıfta bulunduğu Fransa bu defa daYÖK tarafından örnek alınmış oldu. Ancak Fransızgençliğinin militan ruhu Türkiye’ye taşındığındagençlik önüne konulan barikatları aşıp geçecektir.

YÖK’ten üniversiteleri bölme planı!

Engin Çeber davasında 3. duruşma…

İşkence kayıtları izlendiMetris Cezaevi’nde işkenceyle öldürülen Engin Çeber’in davasına, 15 Nisan günü Bakırköy 14. Ağır Ceza

Mahkemesi’nde devam edildi.6’sı tutuklu toplam 60 sanığın yargılandığı davanın 3. duruşması öncesinde Halk Cephesi Adliye dışında,

Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi Adliye bahçesi içinde basın açıklaması gerçekleştirdi.Halk Cephesi adına yapılan basın açıklamasında, Engin Çeber’in işkenceyle katledildiğinin ispatlandığı ve

devletin özür dilemesine rağmen hala işkencecileri korumaya devam ettiği vurgulandı. Suçlularıncezalandırılması gerektiği söylenirken, cezalandırılıncaya kadar peşlerinde olunacağı, adalet yerini bulanakadar hesap sormaktan vazgeçilmeyeceği ifade edildi.

ÇHD İstanbul Şube tarafından yapılan açıklamada ise, Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sürenyargılama sürecinde mesleklerine ve adalet arayışlarına yönelen saldırılara değinildi. İşkence sanığı polislerinmüdahil avukatlara yönelen tutum ve hakaretlerine engel olunması, tarafsızlık içerisinde bulunulmasıgerekliliğinin mahkemeye hatırlatılması sonucu mahkemenin davadan çekildiği belirtildi. Bakırköy 15. AğırCeza Mahkemesi’nin çekilme kararını reddetmesine rağmen müdahil avukatları “dış mihraklar” olaraksuçladığı hatırlatılarak, “15. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı hukuka değil siyasete dayanmaktadır” denildi.

Soruşturma safhasında ifadelerin alınmaya başlanmasının ardından gizlilik kararı verilerek dosyanınavukat ve kamuoyunun denetiminden kaçırılmak istendiği, kamera kayıtlarının kaybolmasının sağlanmayaçalışıldığı, sahte izin tutanakların düzenlendiği ifade edildi.

“Adalet mücadelemizi mahkeme salonlarından ibaret görmüyoruz” denilen açıklamada, “Engin’in katili,sadece ona işkence yapanlar değil, aynı zamanda işkence yapılmasının önünü açan yasaları yapanlar veişkencecileri koruyanlardır” denilerek, işkencecilerin cezalandırılması ve işkencenin son bulması içinmücadeleden vazgeçilmeyeceği vurgulandı.

Duruşmaya 6’sı tutuklu 33 sanık ve avukatları ile müdahil avukatlar ve Engin Çeber’in ailesi katıldı.Duruşmada Engin Çeber’in gözaltında tutulduğu İstinye Karakolu ve Metris Cezaevi’ndeki kamera kayıtlarıizlendi. Soruşturma sırasında ifade veren ve Metris Cezaevi’nde tutuklu bulunan tanıklar da duruşmayagetirildi. Ancak tanıklar, halen Metris Cezaevi’nde tutuklu bulunduklarını belirterek, güvenlikleri gerekçesiyleifade vermeyeceklerini söylediler.

İnfaz koruma memuru Kenan Özmen’in ifadesi alındı. Müdahil avukatlar B-8’de Engin Çeber’le kalan vetahliye edilen kişilerin dinlenmesini talep ettiler.

Sanık avukatlarının tutukluların tahliyesi istemi reddedildi. Sanık avukatları tarafından Engin Çeber’inotopsi raporlarına da itiraz edildi.

Duruşma 8 Haziran’a ertelendi. Duruşma devam ederken tutuksuz sanıklardan biri tarafından, EnginÇeber’in ablası Şerife Çeber’e tacizde bulunuldu. Duruşmanın bitiminde adliye önünde konuya ilişkinaçıklama yapan Şerife Çeber, tacizi kınadı. Engin Çeber’in babası da yaptığı açıklamada, “Türkiye’dedemokrasinin olduğuna inanmıyorum” dedi.

Ardından Av. Taylan Talay söz alarak mahkemede alınan kararlara ilişkin basına bilgilendirmede bulundu.Kızıl Bayrak / İstanbu

Page 25: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

Saldırılara geçit yok! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 25Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

YTÜ’de İP-TGB çetesinin başlattığı ve polisinsürdürdüğü saldırıları YTÜ rektörlüğü bir adım öteyegötürdü. İP çetesine hamilik yapan rektörlük,yaşanan çatışmaları bahane ederek üniversitede afişasma ve masa açma yasağı getirdiğini duyurdu.Rektörlüğün yaşanan provokasyonu devrimcifaaliyeti engelleme çabasına dönüştürmesi boşadüşürüldü, tüm fakültelere afişler asıldı, bildiridağıtımları yapıldı.

Rektörlük saldırıyı bir adım öteye götürereksoruşturma silahına başvurdu. 8 Nisan günü 23öğrenciye ihtiyati tedbir kondu ve okula girişleriyasaklandı. Avukatlar aracılığı ile öğrenilen kararda,soruşturma sürecinde “üniversitede düzeni ve huzurusağlayabilmek” için öğrencilerin okula alınmayacağıgerekçe gösteriliyor.

Bu süreçte polisin ve idarenin korumasındahareket eden, çevik kuvvet öğrencilere saldırırkenpolisin ardından slogan atmaya devam eden, polisablukası altında faaliyetini sürdüren, ellerindekisopaları polisin, güvenliğin yardımı ile “yok eden”TGB’den ise sadece 4 kişi göstermelik olarak buuygulamaya maruz bırakıldı.

Yaşanan süreç bir kez daha göstermiştir ki,devrimci faaliyete karşı polis ve idare işbirliğindeüniversiteler gerici ideolojilere teslim edilmekistenmektedir. Bu zaman zaman ülkücü faşistlerindevreye sokulmasıyla zaman zaman ise TGB gibiulusalcı çetelerin eliyle yapılmaktadır.

Bu saldırılara karşı YTÜ öğrencileri YıldızTeknik Üniversitesi Beşiktaş Kampüsü önünde 10Nisan günü eylemdeydi. Soruşturma terörününprotesto edildiği eylemde eğitim hakkınınengellendiği ifade edildi.

“Soruşturmalar, cezalar geri çekilsin! Baskılarbizi yıldıramaz!”, “Rektörlük-polis-İP-TGB çetesiişbirliğine son! Üniversitelerde ulusalcı, faşistçetelere geçit vermeyeceğiz!” ozalitlerinin açıldığıbasın açıklamasında geçtiğimiz hafta yaşanan saldırıhatırlatılarak, 8 Nisan günü rektörlük tarafındanbaşlatılan soruşturmanın amacının devrimci siyasalfaaliyeti engellemek olduğu söylendi.

Geçtiğimiz dönemde faşistlerin İTÜ’degerçekleştirdikleri saldırı sonrasında da “artık masaaçmak, afiş asmak, bildiri dağıtmak yasak” diyenrektörlüğün bu engellemelere uymayan öğrencilereçevik kuvvet ve özel güvenlikler eliyle saldırdığıifade edildi. İP-TGB çetesinin üniversitelerdekirolüne vurgu yapıldı.

1 Mayıs öncesinde yürütülecek devrimci siyasalfaaliyeti engelleyebilmek için faşistler ve İP-TGBçetesinin piyon rolü oynadığının vurgulandığıaçıklamada, İP’in şoven bir parti olarak kardeşhalklara kan kusan yönüne vurgu yapıldı. Her türlübaskı ve gerici işbirliğine karşı mücadelenindevrimci, demokrat, yurtsever öğrenciler tarafındandevam edeceği, provokasyonlara, saldırılara veulusalcı-faşist çetelere geçit verilmeyeceğivurgulandı.

Basın açıklamasına Metalurji Mühendisleri Odasıİstanbul Şubesi, HKMO İstanbul Şubesi, Eğitim-Senİstanbul 1 No’lu Şube ve öğrencilerin avukatlarıdestek verdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

YTÜ’de baskılar protesto edildi…

“Rektörlük-polis-İP-TGB çetesi işbirliğine son!”

İÜ’de saldırı protestosu…

“Faşizme karşı omuz omuza!”8 Nisan günü İstanbul Üniversitesi Merkez Kampüs’ten toplu çıkış yapan yaklaşık 15 öğrenci Unkapanı

Müze otobüs durağında faşistlerin saldırısına uğradı. Bir kısmı Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden, bir kısmı iseAlperen ve Ülkü Ocakları’ndan gelen 30 kişilik faşist güruh, ellerindeki satırlar, döner bıçakları, testere vesopalarla vahşice saldırarak üç öğrenciyi yaraladı. Yaralanan öğrenciler Taksim İlkyardım Hastanesi’nekaldırıldılar.

8 Nisan günü yaşanan faşist saldırı devrimci-demokrat öğrenciler tarafından 9 Nisan günü gerçekleştirileneylemle protesto edildi.

Saat 13.00’te başlayan açıklama öncesinde kantinde, yemekhanede, bahçede konuşmalar yapılarak,yaşanan saldırıyı teşhir eden bildiriler dağıtıldı. Faşist saldırılara karşı eyleme katılım çağrısı yapıldı.

“Faşizme karşı omuz omuza!”, “Beyazıt faşizme mezar olacak!” , “Satır dışarı bilim içeri!”, “Kahrolsunfaşizm yaşasın mücadelemiz!” sloganları atılarak Beyazıt Meydanı’na geçen öğrenciler Merkez kampüstengelen öğrencilerle buluştu.

Yaklaşık 200 kişinin katıldığı, “Kahrolsun faşizm yaşasın mücadelemiz” yazılı pankartın taşındığı eylemdeşunlar söylendi:

“Köhnemiş satırlarını aslında bize değil gerçeklere vuruyorlar. Yalanların hüküm sürdüğü bir ülke veüniversite istiyorlar. Bu yüzden korkakça gerçeklere saldırıyorlar. Ama gerçekler vurmayla, kırmayladeğişmez. Acizler ve yenilecekler. Devrimcilerin, solcuların savundukları çok açık ve sadedir. Eşit, özgür birülke, parasız-bilimsel-demokratik bir üniversite istiyoruz. İşte bu idealleri yok etmek, bizi yıldırmak içinsaldırıyorlar. (…)

Yalanların karşısında daha güçlü olabilmek için yılmadan, sinmeden örgütlenmeye devam edecek, her birsaldırının hesabını mutlaka soracağız…”

Açıklamaya Hukuk Fakültesi’nden araştırma görevlileri ve Eğitim-Sen İstanbul Şubeleri Temsilcileri dedestek verdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Ankara’da Liselilerin Sesi ve Ekim Gençliği satışıAnkara’da 10 Nisan günü Yüksel Caddesi’nde okul çıkış saatinde Ekim Gençliği ve Liselilerin Sesi olarak

kitlesel yayın satışı gerçekleştirdik. Satış sırasında yaptığımız ajitasyon konuşmalarında, kapitalist düzenin bizgençlere hiçbir gelecek vaadetmediğini, her geçen gün daha fazla işsizliğe ve geleceksizliğe mahkumbıraktığını, gençliğin kurtuluşunun mücadele etmekten geçtiğini anlattık. Gençliği 1 Mayıs’ta alanlaraçağırdık. Birçok kişiyle sohbet etme olanağı yakaladık.

Faaliyetimizden rahatsız olan düzenin kolluk güçleri engel olma girişiminde bulundular. Derginin yasalolup olmadığı bahanesiyle yanımıza geldiler. Bu bahaneleri sökmeyince bir kez daha gelerek, megafonlaajitasyon konuşması yapamayacağımızı, yasak olduğunu söylediler. Onların kurallarına göredavranmayacağımızı belirttik. Bunun üzerine bizleri gözaltına almakla tehdit ettiler. Bu tehdit üzerinemegafonumuzla daha gür bir şekilde polis baskısını teşhir eden konuşmalarla satışımızı sürdürdük. Gerekencevabı alan sivil polisler çekip gitmek zorunda kaldılar.

Ankara’da yürüttüğümüz devrimci çalışmamızı daha da güçlendirerek sürdüreceğiz.Ankara Ekim Gençliği - Liselilerin Sesi

Page 26: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

Seçim sonuçları üzerine...26 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

1 Mayıs’a doğru...

Yerel seçimlerin sonuçları üzerineVolkan Yaraşır

Küresel düzeyde ve senkronize özellik taşıyankapitalist krizin etkilerinin hissedildiği veOrtadoğu’nun yeniden dizaynının gündemde olduğukoşullarda Türkiye’de yerel seçimler yapıldı.

Krizin yıkıcı etkilerinin Ekim 2008’de ortayaçıkmasıyla, işçi sınıfı harekete geçti. İşten atılma,işyeri kapatmalarına karşı Gürsaş, Tezcan, Brisa veSinter’de fabrika işgal eylemleri yaptı. Ayrıca fiilisokak yürüyüşleri, çeşitli direnişler ve gösterilergerçekleştirildi.

Krize karşı işgal, direniş, grev şiarı giderek maddibir güç haline gelmeye başladı. Özellikle işsizliktehdidi karşısında işçi sınıfı bir taraftan tedirginlikiçine girdi, diğer taraftan öfkesini dışa vurmayabaşladı. Bu ikili ruh hali içinde öfke giderek ağırlığınıhissettiriyordu. İşten atılmalar 6-7 ay içerisinde, resmirakamlara göre 500 bin, gerçek rakamlara göre ise 850bine ulaştı. Sınıf kendisine yönelik bu acımasız tehditekarşı yeni arayışlar içine girdi. Ve ‘ne yapmalı?’sorusuna, refleksel de olsa yanıt üretmeye çalıştı.

Merkez ülkelerde kriz finans sektöründen başlayıp,üretim alanına yansıyan bir şekilde gelişirken,periferide ve Türkiye’de direkt üretim sektöründekendini hissettirdi. Bu durum sınıfın hızla öz savunmaiçine girmesine yol açtı. Kısa bir dönemde kapitalistsistemin bütün simsarlığının, vahşiliğinin,çürümüşlüğünün ve kokuşmuşluğunun ortaya çıkmasıve devletle sermayenin organik ilişkisinin alenileşmesisınıfa dost ve düşmanı daha kolay ayrımlaştıracakolanaklar sundu. Ne var ki, 2009 Ocak ayından sonraülke gündemini yerel seçimlerin işgal etmesi, AKP’ninkrizin etkilerini öteleyen politikalar izlemesi, yaratılanyoğun manipülasyon ve parlamento esaslı hayaltüccarlığı sonucunda sınıfın eylemlilikleri gidereksönümlenme sürecine girdi.

Bu havadan, zaten sınıf içindeki gelişmelerianlamaktan uzak olan Türkiye solu şiddetle etkilendi.Yaratılan anaforun içinde kayboldu. Türkiye solu, işçisınıfının kapitalizme karşı potansiyel düzeyde de olsaaçığa çıkan öfkesini tetiklemek ve sınıfın özsavunmaeylemleriyle bütünleşmek ve bu eylemleri doğrudaneylemlere dönüştürmek yerine, legalizmin ölümcülçekiciliğine ve parlamentarizmin ‘öldüren cazibesine’kapıldı. Tabii ki bu aktüel bir tavır alıştan öte,ideolojik-politik yönelimin bir ifadesiydi ve sorunsadece bugüne ilişkin bir sorun da değildi.

Sınıfın kendi varoluş problemlerinin ortaya çıktığıkoşullarda atölyelerde, fabrikalarda, organize sanayibölgelerinde, grevlerde ve direnişlerde sınıflabütünleşmek, onunla organikleşmek ve kendivaroluşunu sınıfın varoluşuyla kaynaştırmak vekendini yeniden inşa etmek yerine sola aktüel pozisyonalışlar daha “anlamlı” geldi. Birkaç devrimci yapınındışında kapitalist krizin bir tarihsel dönemi işaretlediğive yaşanan konjonktürün kapitalist kriz üzerindenokunması gerektiği anlaşılamadı. Bu anlamdaseçimlerde legalizm istismar edilerek inatla devrimin,sosyalizmin ve komünizmin ajitasyonunun vepropagandasının yapılması ve kapitalist krize karşısınıfın kolektif tepkisinin örgütlenmesi es geçildi.

Kısaca seçim süreci ve sonuçları Türkiye solununzihniyet dünyası, refleksleri ve politik yaklaşımlarıitibariyle tam bir dekadans içine girdiğini gösterdi.Seçim sonrasında birçok eğilimin yaptığıdeğerlendirmeler, aslında bu hazin tablonun farklıbiçimlerde ifade edilişinin dışavurumu oldu.

Seçim sonuçları sınıfın örgütsüzlüğünü, bir kez

daha açığa çıkardı. Sınıf bloke edildi. Hatta sınıfıdeklase edici (işçilerin sınıfsal bağlarının kopması,aşınması, giderek kaybolması ve moral çöküntüsüanlamında) faktörler açığa çıktı.

Krizin işçi sınıfı içinde yarattığı arayış,hoşnutsuzluk ve reaksiyon, yeni alternatifler ortayaçıkmadığından dolayı yerini durgunluğa ve sessizliğebıraktı. Solun böylesi bir alternatif yaratma ya dazeminlerini örme yerine düzen partileriyle aynıatmosferin içinde yer alması manidardır.

Bu genel belirlemeler ışığında seçim sonuçlarıtemelde egemenler, işçi sınıfı ve Kürt ulusal hareketiaçısından ele alınabilir.

Egemenler açısından seçim sonuçları biristikrarsızlığı simgeledi. 2002 yılından beri oylarınıdüzenli olarak artıran AKP, bu seçimlerde önemli birdüşüş yaşadı. CHP ve MHP’nin oylarında görülenyükselme, Saadet Parti’sinin (SP) oy oranlarındakiartış egemen klikler arasında uzlaşma-çatışma eksenliyaşanan süreci etkileyecek mahiyet taşıyor.

AKP geniş kitleler nezdinde halen itibar görmesineve “alternatifsiz” bir konumda olmasına karşınyıpranma ve düşüş sürecine girmiştir. AKP’nin buseçimlere ciddi olarak yüklenmesi, bir genel seçimatmosferine sokma gayreti, hatta Tayyip Erdoğan’ındirekt devrede olması bir sonuç vermemiştir. Krizinyıkıcı etkilerinin iyice açığa çıkmasıyla bu gerilemeninderinleşmesi muhtemeldir.

CHP ve MHP’nin oy artışı, SP’nin belirli bir oypotansiyeline ulaşması önümüzdeki dönemde sermayefraksiyonlarına farklı seçenekler sunmaktadır. Bu biryanıyla da tek partili iktidar yerine farklıkombinasyonların ya da istikrarsızlıkların göstergesiolabilir. Siyasal tablonun böyle biçimlenmesine nedenolan Kürt sorunu ve kapitalist krizdir. Bu nedenlerbüyük bir olasılıkla yaşanacak siyasal istikrarsızlığa dakaynaklık edecektir. Yine de burjuva düzenisürmektedir.

İşçi sınıfı açısından seçim sonuçları son dereceriskli bir dönemin habercisidir.

AKP yine geniş işçi yığınları tarafından rağbetgördü. CHP ve MHP’ye verilen oylar, bir boyutuylaAKP’ye reaksiyonu içerse de, önümüzdeki dönemdesınıfın milliyetçi ve dinsel gericilik eksenli birpolarizasyon içine girme olasılığını ortaya koydu. SPise AKP’nin bırakacağı boşluğu daha iyi tahkim

edecek, hayırsever kapitalizmin inşasında rol almayaaday olduğunu gösterdi. Sınıf yok edici ikilemle karşıkarşıya kaldı: Dilenme ya da sürünme…

Bilindiği gibi her kriz anı iki olasılık yaratır; imkanve tehdit. İşçi sınıfının ve siyasal öncüsününörgütlülüğü devrimin imkanını yarattığı gibi, bukoşulların olmaması karşı devrim tehdidini ortayaçıkarır. Ya da karşı devrimin mayalanmasını. Seçimdeğerlendirmelerinde AKP’nin gerilemesi üzerineyapılan çözümlemeler son derece yanıltıcı yönleriiçinde taşımaktadır. Özellikle TC’nin içine girdiğikonjonktür ve kapitalist krizin boyutları AKP, CHP,MHP ve SP’nin aldığı oyların bir bütün olarak(milliyetçiliğin ve dinsel gericiliğin değişiktandanslarını içinde taşısa da) karşı devriminmayalanma zeminini yaratmıştır. Sınıfın bağımsız-birleşik gücünün yaratılamadığı koşullardamilliyetçilik ve dinsel gericilik süreci belirleyen anaeğilimler olarak öne çıkmıştır ve güçlenmesimuhtemeldir.

Burada iki noktaya dikkat çekmek gerekiyor.İstanbul’da CHP’li Kılıçdaroğlu’nun seçimçalışmalarını “laiklik” temasından öte yoksulluk,yolsuzluk ve işsizlik gibi sahici konular üzerinekurması sonuç getirdi. CHP il düzeyinde oylarınıartırdı. Ayrıca birçok önemli ilçeyi kazandı.

Saadet Partisi ve özellikle Mehmet Bekaroğlubenzer temalar üzerinde durdu. Bekaroğlu’nun Desadirenişçisi Emine Arslan’ı ziyaretinde söylediği “ciplibaşörtülüler bana oy vermesin” sözü aslında bir seçimperspektifinin ürünüydü. Bu iki deneyim krizinderinleşmesiyle sınıfın bağımsız-birleşik gücüyaratılmadığı koşullarda, işçilerin nereye yöneleceğinigösterdi.

Kriz koşulları sınıfın üzerinde bir kara veba gibidolaşan işsizliği yaygınlaştırmaktadır. BugünTürkiye’de açık ve sayılamayan işsizlerin toplamı 6milyondur. Eylül 2008’den beri bu sayıya 1 milyonayakın kişi eklenmiştir. Gelişmeler ve eldeki veriler,2010 sonlarına kadar bu sayıya 2-3 milyon kişinindaha katılacağını göstermektedir. Yani çok kısa birzamanda gerçek işsiz sayısının 10 milyona yükselmesiolasıdır. Bu muazzam bir rakamdır.

İşsiz yığınlar üst kimliği oluşmadığı koşullarda,hızla ötekileştiren, lümpenleşen, reaksiyonel özelliklergösteren bir karaktere sahiptir. Önümüzdeki dönemin

Page 27: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

Seçim sonuçları üzerine... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 27Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

temel görevini sınıfın bağımsız-birleşik kitlesel gücünüaçığa çıkartmak olarak belirlersek, bu gücün organikparçası olan işsizlere yönelik somut politikalarıngeliştirilmesi yaşamsal önem taşıyacaktır. Eğer bubaşarılamazsa bu kitlelerin sistem tarafından mobilizeedilmesi kaçınılmazdır.

ABD’de Obama’nın iktidara gelmesi vehegemonya krizine karşı restorasyon çabaları, yeniIrak ve Afganistan politikaları ve NATO’nun yeniparadigması, TC’nin neo-Osmanlıcılık yönelimlerinibeslemekte, işsiz yığınların neo-lejyoner olarakdevreye sokulmasının önünü açmaktadır. Ayrıca buişsiz yığınların 1926 Almanya’sında BeyazGömlekliler, daha sonra Kahverengi Gömlekliler veSA’lar, 1922 İtalya’sında Kara Gömlekliler, Francoİspanya’sındaki falanjlar olarak karşımıza çıkmasıolasıdır.

AKP, CHP, MHP ve SP’nin aldığı oyların biryanıyla katastrof zeminleri yarattığı gözardıedilmemelidir. Dinsel gericilik ve milliyetçilikdalgasının işsiz yığınları hızla sarması ve faşizminkitle ruhunun sokakları işgal etmesi olasıdır. Kendini“küçük adam” hisseden işsiz, kolayca KaraGömleklilere ve SA’lara dönüşebilir.

Bundan dolayı seçim süreci ve sonuçları sınıfınkapitalist krize karşı açığa çıkan öfkesini,hoşnutsuzluğunu, reaksiyonunu massedici bir işlevgördü. Sınıf bloke edildi. Eğer devrimci alternatifleryaratılmazsa “mutluluk yerini ödeve, özgürlük yeriniotorite ve disipline, eşitlik yerini hiyerarşiye”bırakacaktır. Naziler 1928 seçimlerinde 12milletvekilliği kazandı. 1930 yılında oyları 6,5milyona, milletvekili sayısı 107’e yükseldi. İki yılsonra oyları % 36’ya, milletvekili sayısı 230’a ulaştı.1933’te ise iktidarı ele geçirdiler. 1929 krizinin etkilerive 1931 yılındaki 6 milyon işsiz Nazizmi iktidarataşıdı.

Yaşanan kapitalist kriz sürecinde uluslararasıdüzeyde yaygınlaşan ekonomik-milliyetçilik vekorumacılık eğilimleri işçi sınıfı için yeni tehlikeleriişaretlemektedir. İşçi sınıfına Nazi çalışma rejiminiandıran uygulamalarla köle işçilik ya da işsizliğinkahredici sefaleti dayatılmaktadır. Bu ablukanındağıtılması önümüzdeki en temel görev olacaktır.

Son olarak DTP’nin aldığı oylar Kürt halkınınulusal enerjisini açığa çıkardı. Her şeye karşın dostadüşmana Kürt varlığını gösterdi. AKP’nin son dereceprovokatif atakları, DTP’yi dıştalayan veetkisizleştirmeyi amaçlayan politikaları boşa çıktı.Kürt halkı ben de varım dedi. Ne var ki buradaunutulmaması gereken, bu enerjinin bir pazarlıkkonusu olması ve Ortadoğu’nun yeni dizaynına uygunbir Kosova modelinin zeminlerini örme riskini içindetaşımasıdır.

Kürt sorununun Barzani’leştirilerek ya da Türk-İslam, Kürt-İslam sentezi çerçevesinde “çözülmesi”(Fethullah Gülen’nin Kürt federe devletindekiekonomik ve nüfuz alanı çabaları boşuna değildir),emperyalizmin bölge ihtiyaçlarına göre sorunun elealınması gündemdedir. Bu bir anlamda separatist biryönelimdir. Bu kurguyu bozacak tek güç Kürtyoksulları ve Kürt işçileridir. Aslında seçimlerde Kürtyoksulları ve işçileri net olarak tavrını koymuş, büyükoy farkıyla tarafını göstermiştir. Ama ulusal sorundaunutulmaması gereken, geniş spektrum yaratan siyasaleğilimlerin süreci belirlediği ya da süreçteki en örgütlükesimin ağırlığını koyduğudur. Bugün Kürt egemenleriveya burjuvazisi arkasına Kürt yoksullarının veişçilerinin enerjisini alarak devrededir. Kürt halkınınbir Kosova modeline ya da sürecinBarzani’leştirilmesine izin vermesi geleceğininkarartılması anlamını taşıyacaktır. Evet DTP’nin aldığıoylar önemlidir ama bu oyların yarattığı enerjinin nasılşekilleneceği daha da önemlidir. Kısaca bugün Kürtsorunu yeni bir eşiktedir. Sınıfsal ayrışma vefarklılaşmanın açığa çıkacağı ve hızla artacağı bir

sürece girilmiştir. Özellikle Batı yakasında sınıfsalenerjinin açığa çıkması ve enternasyonal dalganınyükselmesi bu ayrışmada ciddi önemde roloynayacaktır. Batı yakasında sınıfsal enerjinin açığaçıkması ulusal enerjinin yönelimini de belirleyecektir.Yani enternasyonal görevler dünden çok dahaacilleşmiştir. Bu bir yanıyla “İşçilerin birliği, halklarınkardeşliği” şiarının örülmesi anlamını taşımaktadır.

Sonuç olarak işçi sınıfının önünde son dereceönemli sorunlar ve yoğunlaşacak bir mücadelegündemi bulunuyor. Özellikle işçi sınıfı işsizlik vesınıfın tarihsel kazanımlarının (kıdem ihbartazminatının, en temel sosyal haklarının veikramiyelerinin vb.) gaspı, sistemli güvencesizleştirmesaldırılarıyla karşı karşıyadır.

İşçi sınıfına Nazi çalışma rejimi ya da Vietnamçalışma rejimiyle köle işçilik ve beleş ücret dayatılıyor.Ve işsizlik korkusuyla felç edilmek isteniyor. Seçimler,sınıfın sorunlarına odaklanmasını ve somut yanıtlarüretmesini engelleyen bir içerik taşıdı. Amakapitalizmin krizi devam ediyor. Sermaye krizin

mahiyetini soğukkanlılıkla sınıfın üzerinden çıkartmakistiyor.

Bu koşullarda gerçekleşen 1 Mayıs en baştaGürsaş, Tezcan, Brisa ve Sinter’de başlayan fabrikaişgal eylemlerinin ruhunun ve radikalliğinin taşındığıgün olmalıdır.

Sınıfın kapitalist krize karşı öfkesinin açığa çıktığıişgal, direniş, grev şiarının alanlarda maddi bir güçhaline geldiği gün olmalıdır.

Kapitalist krize karşı en başta Taksim meydanı,yani 1 Mayıs meydanı sınıfın siyasal kitle eylemininyapıldığı alana dönüşmelidir.

1 Mayıs seçim atmosferinin yarattığı ataletinkırıldığı, sinizmin dağıtıldığı, sınıfsal öfke vecoşkunun işçi sınıfını kavradığı bir gün olmalıdır. 1Mayıs sınıfa karşı sınıf politikalarının açığa çıktığı birgün olmalıdır. 2009’u kazanma 1 Mayıs’ı layıkıylakutlamaktan geçecektir. Her şey işçi sınıfı için…

1 Mayıs’ta Taksim’de, 1 Mayıs alanında!Her yeri 1 Mayıs alanına çevirmek için,

alanlara!

Basel’de Devrimci 1 Mayıs Platformu…İşçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs’a yönelik hazırlıklar Basel’de

2009 yılının Mart ayının ortalarında başladı. İsviçre Devrimci İnşa Grubu’nun çağrısıyla “Devrimci 1 MayısPlatformu” oluşturma amacıyla düzenli toplantılar yapıldı.

Bu toplantılarda 1 Mayıs’ın özüne ve içeriğine uygun olarak nasıl kutlanması gerektiğine ilişkin anlamlıtartışmalar yapıldı. Kullanılacak materyallerin (ortak bildiri, afiş, pankart vb.) içeriği, şiarların saptanması gibikonular verimli tartışmalara vesile oldu. Bileşenlerin çoğunluğu bu yılki 1 Mayıs’ta, krizin kapitalizmin kriziolduğu, dolayısıyla kamuoyunun karşısına kapitalizme karşı tereddütsüz bir şekilde sosyalizm şiarıylaçıkılması, kullanılacak materyallerin bu içeriğe uygun olarak hazırlanması gerektiği konusunda görüş birliğinevardılar.

Bu aşamada tartışmaların seyri farklı bir muhteva kazandı. “Devrim ve sosyalizmi değil, reform talepleriniöne çıkaralım” eksenine oturdu ve reform-devrim diyalektiği üzerine anlamlı tartışmalar yapıldı. Butartışmalar, İsviçreli bazı devrimci gruplarda bile “platformun bileşenini geniş tutmak için esneklik gösterelim,ortak noktaları öne çıkaralım” biçiminde yalpalamalara neden oldu. Fakat platformda yeralan İsviçre Devrimciİnşa Örgütü ve TKİP’nin ortak bir eksende birleşmesi tartışmaların seyrini değiştirmekle kalmadı, belli biryalpalama gösteren İsviçre Sosyalizm için Hareket gibi kimi grupların da net bir tutum almasına neden oldu.(MLKP’li arkadaşlar bu tartışmaların yapıldığı toplantılara işleri nedeniyle katılamamışlardı.)

Böylece Devrimci 1 Mayıs Platformu, İsviçre Devrimci İnşa, İsviçre Sosyalizm İçin Hareket, VillaRosenau, bazı otonom gruplar, TKİP ve MLKP tarafından kurulmuş oldu. Kimi İsviçreli yapılar iseplatformun destekçileri olarak kendilerini tanımladılar.

Platform, ortak bir bildiri ve el ilanı çıkardı. “Kriz sizsiniz, çözüm biziz, sosyal hak gasplarına, iştenatmalara ve savaşa karşı sosyal bir devrim için mücadeleye!” şiarının yer aldığı ortak bir afiş hazırlandı.Materyallerin kullanımına başlandı. Çeşitli etkinlikler de 1 Mayıs’a çağrı amacıyla değerlendiriliyor. Devrimci1 Mayıs Platformu yaygın bir ön hazırlık çalışması örgütleyerek 1 Mayıs’a güçlü bir katılımı hedefliyor vesendikaların icazetli, ruhsuz kutlamalarının etkisini kırmak, 1 Mayıs alanına görselliği ve şiarlarıyla devrimcibir etkiyi egemen kılmak istiyor. Buna uygun çeşitli taktik biçimler de saptanmış bulunuyor. Biz Basel TKİPtaraftarları olarak gerek ortak materyalleri gerekse de partimizin materyallerini yaygın kullanarak kendicephemizden 1 Mayıs’a hazırlanacağız.

Basel’den TKİP taraftarları

Page 28: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

Dünyadan...28 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

Belli bir kitle desteği sağlayarak ABDişbirlikçisi yönetimlerin başa geçirilmesioperasyonları, belli bir süre “kadife devrimi”,“gül devrimi”, “portakal devrimi” gibi isimlerlepazarlanmıştı. Soros’un dolarları, CIA’nınorganizasyonu, medyada görevli kalemşörlerinseferber edilmesi ile bu operasyonlar birkaçülkede başarıya ulaşabilmişti.

Ancak söz konusu başarıları kolaylaştıran,bizzat yıkılan yönetimlerdir. Tümü yolsuzluk,rüşvet, adam kayırma icraatları nedeniyleemekçiler nezdindeki itibarlarını yitirmişti.Elbette başa gelen Amerikancı yönetimler de,yozlaşma konusunda kısa sürede öncekileriaşıyordu. Zira yönetimlerde ABD’ye uşaklıkdışında öze dair bir değişiklik olmuyordu.

Bu kirli operasyonların sembol ismi,Washington’dan döndükten kısa bir süre sonraGürcistan devlet başkanlığı makamına tırmananMihail Saakaşvili olmuştu. Washingtongübreliğinde yetiştirilen Saakaşvili, gelinenyerde sokaklara dökülen onbinler tarafındantahtından kovulma tehlikesiyle karşı karşıyabulunuyor.

Ondan fazla muhalefet partisinin çağrısıüzerine ülke çapında düzenlenen gösterilerdeSaakaşvili’nin istifa etmesi talebi yükseltildi.

Muhalefet, Saakaşvili’nin istifasından sonrahükümetin görevde kalmasını, ancak parlamentobaşkanının anayasa uyarınca ülkeyi 45 güniçinde cumhurbaşkanlığı seçimine götürmesinitalep ediyor.

Eylemlerine gece de devam eden göstericiler,Saakaşvili’nin istifa etmemesi üzerineparlamento önünde oturma eylemigerçekleştirdiler.

Saakaşvili, artan kitlesel gösterilere rağmenistifa etmeyeceğini, muhalefetin isteklerineboyun eğmeyeceğini duyurdu. Tiflis’te birkonuşma yapan Saakaşvili, Gürcistan halkınabirlik çağrısı yaptı, “gece-gündüz çalışıpGürcistan’ı özgürlüğe kavuşturmak”gerektiğinden söz etti. Görünen o ki, savaş aygıtıNATO’ya girmek için çırpınan Saakaşvili’ninGürcistan’ı özgürleştirmekten anladığı tek şey,ABD adına tetikçilik yapmaktır.

Muhalifler, başken Tiflis’le eşzamanlı olarakBatum kentinde de gösteriler düzenlediler.Onbinlerce kişiyle alanlara çıkan eylemciler,Saakaşvili’yi, geçen yıl Ağustos’ta GüneyOsetya’da Rusya’ya karşı girilen savaştabaşarısızlıkla, Rusya ile ilişkileri bozmakla vedemokrasiyi boğmakla suçluyor.

İşsizlik ve yoksulluğun arttığı Gürcistan’da,iddia edilenin aksine, “Gül devrimi” ne özgürlükne demokrasi ne de refah getirdi. Tersinedemokratik hak ve özgürlükler üzerindeki baskıartarken, emekçilerin refah düzeyi deyükselmedi.

Saakaşvili gibi karşıtlarının da Gürcistanlıişçi ve emekçilerin sorunlarına çözüm üretmesimümkün değil. İşçi ve emekçilerin sorunlarınıçözebilmeleri için, düzen güçlerinin ardındasürüklenmekten kurtulup, bağımsız devrimci birsiyasal odak etrafında birleşmek dışında bir yolbulunmuyor.

CIA-Soros patentli “devrimler”in sembolismi Saakaşvili’nin tahtı sallanıyor!

Moldova Komünist Partisi seçimleri kazandı...

AB destekli muhalefetten sokak eylemleri!Moldova Komünist Partisi (MKP) bir kez daha parlamento seçimlerinin galibi oldu. 2001 ve 2005 yılında

yapılan seçimleri kazanan MKP, 5 Nisan günü yapılan seçimlerde yüzde 50 oranında oy alarak üçüncü kezkazanan parti oldu.

Ancak bu defa MKP’nin zaferinden rahatsız olan AB destekli güçler, seçim sonuçlarına karşı çıkaraktaraftarlarını sokaklara döktüler. Seçimlerde hezimete uğrayan AB yanlısı üç parti (üçünün toplam oyu yüzde 34sınırında kaldı) tarafından desteklenen eylemlerde, oyların yeniden sayımı veya seçimlerin tekrarlanmasıistendi.

Talebi değerlendiren Merkez Seçim Komitesi, oyların yeniden sayımına gerek olmadığını açıklasa da,gösteriler üzerine Anayasa Mahkemesi oyların yeniden sayılmasına karar verdi.

Moldova yönetimi, Moldova’nın en zengin işadamı Gabriel Stati’nin gösterileri finanse ettiğini söylüyor.Olaylar devam ederken Odessa kenti havaalanında gözaltına alınan Gabriel Stati’nin iadesini Ukrayna’danisteyen Moldova makamları, gösterileri, “darbe yapmak isteyen bir avuç faşistin işi” olarak değerlendirdi.

“Komünistler”in kazandığı seçimden sonra muhalefetin şiddet içeren protestolarından Romanya’yı sorumlututan devlet başkanı Vladimir Voronin, “göstericilere, darbe girişiminde bulunan faşistlere karşı Moldova’nınülke bütünlüğünü koruyacağını” söyledi.

Bükreş yönetimi iddiaları “provokasyon” olarak nitelendirirken, bazı eylemcilerin Romanya ile birleşmeyönünde slogan atmaları dikkat çekici bulunuyor.

Protestolarda Romanya’nın parmağı olduğunu savunan Moldova yönetimi, bu yüzden ülkedeki Romenbüyükelçiyi “istenmeyen adam” ilan etti. 4.5 milyon nüfuslu ülkede Moldovalı Romenler’in oranının yüzde 65civarında olduğu belirtiliyor. Olaylar üzerine açıklama yapan Moskova yönetimi ise, Romanya’yı Moldova’nıniçişlerine karışmaması konusunda uyardı.

Seçimleri izleyen Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) seçimlerle ilgili değerlendirmesininolumlu olması, seçimlere hile karıştırıldığı iddiasını zayıflatıyor. Seçimler öncesinde yapılan anketlerden çıkansonuçlar da MKP’nin kazanacağına işaret ediyordu.

Gelişmeleri değerlendiren Moldovalı uzman Vladislav Kulminsiy de, olayların ülkede bir rejim değişikliğineyol açacağını tahmin etmediğini, çünkü komünistlerin gerçek bir halk desteğine yaslandığını vurguluyor.

“Kızıl tehdit” umut haline geliyor!Kapitalist-emperyalist sistemin kalesi ABD, kapitalizmin krizini de tüm ağırlığı ile yaşıyor. Büyük

buhrandan bu yana yaşanan en büyük kriz ile boğuşan ABD’de “Amerikan rüyası” yavaş yavaş kayboluyor.Sosyalizm Amerikan halkları için umut haline geliyor.

Krizi en ağır yaşayan ülkelerden olan ABD’de ekonomi 1929’dan bu yana olmadığı kadar kötü durumda.Kişi başı 112 dolar değerindeki yiyecek kuponu için devlet kurumlarına başvuranların sayısı Aralık ayından buyana 580 bin artarak 32 milyon 200 bine ulaştı. Bu rakam her 10 ABD vatandaşından birinin yaşamak içinyiyecek kuponlarına mahkum olduğunu gösteriyor. İşsizlik ise Şubat ayı itibariyle 26 yıllık rekorunu kırarak%8’i aştı.

Yaşam koşullarının kötüleşmesi ve krizin etkilerinin artması ile birlikte ABD halklarının “Amerikanrüyası”na inançları da azalıyor. Soğuk savaş boyunca anlatılan “kızıl tehdit” masallarına, hayatın her alanınanüfuz eden tarikatlara, medya aracılığı ile yürütülen manipülasyonlara, anti-komünist propagandaya rağmen sonyapılan anketler sosyalizmin umut olmaya başladığı gösteriyor.

Amerika’nın en ünlü araştırma şirketlerinden olan Rasmussen Reports’un son anketi Amerikan toplumununsiyasal tercihlerine dair çarpıcı veriler yansıttı. Aralık ayında yapılan ankette kapitalizmin ve serbest piyasaekonomisinin sosyalizmden daha iyi olduğunu söyleyenlerin oranı %70 iken mart ayında yapılan ankette buoran %53’e geriledi. %20 ise sosyalizmin kapitalizmden daha iyi olduğu yönünde fikir belirtti.

Gençliğin arasında sosyalizme inananların oranının ise ülke geneline göre neredeyse ikiye katlandığıgörüldü. 30 yaş altındakilerin % 33’ü sosyalizmi seçerken % 30’u kararsız kaldı. 30-40 yaş aralığında ise %26’sı sosyalizmin kapitalizmden iyi olduğu görüşünde. Ankette soğuk savaşı yaşamış 40 yaş üstü kişilerin halakapitalizme inandığı görüldü.

Anket sonuçlarında özellikle genç nüfusun kapitalizme inancının kalmadığı ve sosyalizmi umut olarakgörmeye başladığı görülüyor. Ankette sosyalizm ile ifade edilen planlı bir ekonomi ve piyasaya devletmüdahalesi ile sınırlı olsa da, sonuçlar kapitalizmin çözümsüzlüğünü ve halklar arasında yarattığı arayışı bir kezdaha ortaya koyuyor.

Page 29: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

Genelkurmay’ın açıklamaları üzerine... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 29Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

Bugün Genelkurmay Başkanı, belli bir toplulukönünde uzun ve “önemli” bir konferans verdi. Bukonferans, öteden beri tartışılan konulara ve geleceğeilişkin öngörülere devlet cephesinden açıklıkgetirmekte ve yanıt vermektedir; bir bakıma devletinresmi duruşunu ve ana çizgilerini ortaya koymaktadır.Bu anlamda önemli bir açıklama olduğunudüşünüyoruz.

Anılan konuşma kapsamında belirtilen konuların,dillendirilen Kürt “açılımları”, Kürt Konferansı,Obama’nın Türkiye gezisi, Ergenekon ve DTPoperasyonlarıyla bağlantılı noktaları vardır. Elbetteanılan konferans, bütün bunlara “güncel” bir yanıtolarak düşünülmemelidir. Onu, içinden geçmekteolduğumuz sürece ve onun temel eğilimlerine yönelikOrdu’nun, Genelkurmay’ın görüşünü, duruşunu, temelçizgilerini derli-toplu olarak yeniden anlatan ve bunu“akademik” bir çerçevede ortaya koymaya özengösteren ideolojik-programatik bir çerçeve olarakdeğerlendirmek gerekir. Bundan dolayı üzerindedurmakta yarar var.

Genelkurmay Başkanı, öncelikle;“Ancak, unutulmamalıdır ki; her konuyu

tartışabilme özgürlüğü devletlerin varlığını riskesokacak, ülkeyi kutuplaşmaya, ayrışmaya ve çatışmaortamına sokacak konuları içeremez.

Kimse Türkiye’den, ne Türkiye’nin ulus-devlet veüniter-devlet yapısını zayıflatabilecek ne deAnayasa’nın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklifedilemez maddelerinin değiştirilmesi yönündeisteklerde bulunabilir.

Türk Silahlı Kuvvetleri; ATATÜRK’ün bizeemanet ettiği ulus-devlet ve üniter-devlet yapısınınkorunmasında taraftır ve taraf olmaya da devamedecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın”(www.tsk.mil.tr) sözleriyle, hem iktidar konumununaltını çiziyor, hem de TC’nin esneme sınırlarını net birbiçimde vurguluyordu.

Bu net ve kesin vurguların, yapılan “Türkiye halkı”ve üst kimlik ve “ikinci kimlik” “açılımlarından”sonra gelmesi boşuna değil, bunlar, gerçekten devletinne kadar esneme marjına sahip olabildiğinianlatıyordu.

Genelkurmay Başkanı’nın bu konferansında altınıçizdiği ve Ordu’nun konumunu, duruşunu ortayakoyduğu temel noktalar nelerdi?

“Asker- sivil ilişkileri” başlığı altında son biryıldır tartışılan ve epey sarsıntı geçiren ordununiktidar ilişkileri içindeki konumunu, bunun ideolojikve moral temellerini bir kez daha ortaya koymak ve bukonuda yaşanan erozyonu durdurmak ve barajoluşturmak istemiş ve bunu ideolojik ve programatikbir çerçevede koymuştur. Bu anlamda ordunun TC’ningelişme tarihindeki “öncü” rolüne ısrarlı vurguları bukaygı ve isteği anlatmaktadır.

Salt bu değil kuşkusuz. İktidar ilişkileri içindekikonumunu vurgulamasının ideolojik ve politikgerekçelerini de en geniş çerçevede ortaya koymayaözen göstermiştir. Kürt sorunu ve Cumhuriyetin temelnitelikleri ve bu bağlamda laiklik, en geniş birçerçevede değerlendirme konusu yapılmıştır.

Kuşkusuz Genelkurmay Başkanı’nınkonuşmasında “yeni” unsurlar da var; kimi çevrelertarafında bu, “yeni” açılımların “ön habercisi” olarakdeğerlendirilirse şaşmamak gerekir. General Başbuğ

konuşmasında, “Türkiye halkı” kavramınıkullanmakta ve bunun ne anlama geldiğini genişçeaçmaktadır.

“Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu birdevrimdir. Devrimin amacı ise bir ulus- devletinyaratılmasıdır. Bu düşünceden hareket ederekATATÜRK, Türk milletini şu şekilde tanımlamıştır:

“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran, Türkiye halkına,Türk milleti denir.”

“‘Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kimdir?’ Cevap,Türkiye halkıdır. Görüldüğü gibi buradaki halkifadesi, sınırları çizilen bir coğrafyada - ki burasıTürkiye’dir - yaşayan halkın bütününü, yani hiçbirdinî ve etnik ayrım yapılmaksızın, Türkiye halkınıişaret etmektedir.”

Burada “Türkiye halkı” ve “Türk milleti”özdeşliği, aslında yeni bir unsur içermiyor, gelenekselTürk ulus tanımını tekrarlıyor. Altı çizilmeye çalışılannokta, bu ulus tanımının “etnik köken” ve “ırki” birtemele dayanmadığı, “vatandaşlık” bağına dayandığı,“bütün unsurlar için kapsayıcı ve bağlayıcı bir üstkimlik olduğudur. Türk milletinin “Türkiye halkı”olduğu tanımı, yani Türk ile Türkiye kavramlarının birve özdeş kavramlar olarak ortaya konulması, inkâr veimha biçimindeki resmi çizgiyi aklamaya yetmiyor,onun değişime uğramaya başladığını göstermiyor.Tersine bir ısrarı dayatıyor, değişmez, silah zoruylakorunacağının mesajını veriyor. Bunun GenelkurmayBaşkanı tarafından açıklanması da boşuna değil, bu,bunun böyle olduğunu vurgulamaya dönük biryaklaşım olmaktadır.

Bu tanım ve özdeşlik bağlamında konulan“kültürel kimlik”, “ikincil kimlik” kavramları,toplumsal grup ve kimlikleri içermiyor, tersine onlarıbireysel kimlik olarak daraltarak anlamsızlaştırıyor.“Kürt kökenli vatandaşımızsınız, bireysel bir kimlik vehak olarak bunu yaşayabilirsiniz, tabii Türk uluskimliğine sadakat bağlamında, bunun ötesini tartışmakonusu yapmak bile mümkün olmaz. Bunu da herkesbilmelidir!”

“Türkiye halkı” kavramıyla, aynı zamandayapılmakta olan Kürt “açılımlarının” çerçevesi de birkez daha ortaya konulmaktadır. TRT 6 gibi kimiaçılımlar olabilir. Dil ve kültür alanında kimi adımlarda atılabilir. Ama resmi çizgi, yani Cumhuriyetintemel niteliklerine, Türk millet tanımı, ulus-devlet veonun ortak değerlerine kesin ve mutlak bağlılıkkoşuluyla, bunun ötesinde başka bir istek ve taleptebulunmamak koşuluyla…

Öte yandan, öteden beri dile getirilmeye çalışılan“Kürt Paketi”nin devlet cephesindeki anlamı ve onunana çizgileri de belirlenmiş oluyor. Resmi çizginin bir-iki rötuş ile tekrarı, bu bağlamda bir-iki kırıntı vebununla devletle “entegrasyon” sürecinin daha etkinbir biçimde sürdürülmesi, işte bu, “yeni” paketin anaçizgilerini anlatmaktadır.

Asimilasyon ve entegrasyon kavramlarınıntartışılması ve entegrasyon kavramının bundan sonrakisüreçte öne çıkarılması, resmi çizgide bir dil veterminolojinin geliştirmeye çalışılması, resmi çizgininbu terminolojiyle uygulanmaya çalışılması, işte bu,devletin “yeni açılımının” ne olduğunu çok iyianlatmaktadır.

Bu “açılım paketi” bağlamında “PKK’ye karşımücadele konseptinin” içeriği de netleşmiş bulunuyor.

Bunu Genelkurmay’ın son konuşmasında okumakmümkündür:

“- Devlet, Örgüte katılımların nedenlerini iyiinceleyerek, alacağı tedbirlerle, Örgüte katılımlarıkontrol altına almalıdır.

- Devlet, dağ kadrosunun Örgütten ayrılmasınısağlayacak şekilde, mevcut yasal düzenlemelerindaha iyi şekilde uygulanabilmesini sağlamak içinbazı değişiklikler yapmalıdır.

- Terörle mücadele, sadece terörist odaklı olarakgörülmemelidir.

Terörle mücadele, devlet tarafından topyekûnşekilde, millî gücün bütün unsurları (güvenlik,ekonomi, sosyo-kültürel (eğitim ve sağlık dâhil),propaganda ve uluslararası) kullanılarak, koordinelive etkin bir şekilde yürütülmelidir.

- Bölücü Terör Örgütüne uluslararası verilendestek ve Örgütün finans alanındaki serbestliği tamolarak engellenmelidir.

- Irak’ın kuzeyindeki Bölücü Terör Örgütününvarlığı -ki bu varlık Örgüt için hayatidir- mutlakaetkisiz hale getirilmelidir.”

Bütün bu önlemlerin anlattığı şey çok açıktır:Erich Maria Remarque’nin “Garp CephesindeYeni Bir Şey Yok” kitabının adını değiştirerekvurgulamak gerekirse;

Cumhuriyet Cephesinde Yeni Bir Şey Yok!Bitirmeden bir hatırlatma yapmakta yarar var:

“Türkiye ulusu”, “demokratik Türkiye ulusu”, üstkimlik ve alt kimlik kavramlarını “Kürt sorununundemokratik çözümünde” anahtar kavramlar olarakgören A. Öcalan, Genelkurmay’ın bu açıklamasınıokuduktan ya da tek dalgalı FM radyosundadinledikten sonra, “en son Genelkurmay da benimçizgime geldi” derse, hiç şaşmayın!

Belli ki, Genelkurmay, “biz Cumhuriyet Kürdüolmak için çırpınıyoruz” laflarına hala beş paralıkdeğer vermemektedir. Tersine onların bu sürünenduruşlu “politik ve askeri güçlerine” ihtiyaçduymaktadır. İktidar ilişkileri içindeki belirleyenkonumunu sürdürmek, Güney ve Irak politikalarındakietkisini daha da geliştirmek için böyle bir bahaneyeşiddetle ihtiyaç duymaktadırlar. Hem belirlenenbağlam içinde “açılımlara” açık oldukları mesajıyla birrahatlamayı, hem cephelerini genişletmeyi, hem de varolan bahaneleriyle iktidar konumlarını sürdürmeyiplanlıyorlar. Laiklik ve orduya dönük eleştirilerkarşısında aldıkları duruşla bu konumlarının savaşınıher cephede verme kararında olduklarını en üstdüzeyde açıklamış bulunuyorlar… General Başbuğ’unanlattıklarının ana çizgileri kısaca böyledir. Yani:

Cumhuriyet Cephesinde Yeni Bir Şey Yok!14 Nisan 2009

Cumhuriyet “cephesinde yeni bir şey yok!”

M. Can Yüce

Resmi çizginin bir-iki rötuş iletekrarı, bu bağlamda bir-iki kırıntı vebununla devletle “entegrasyon”sürecinin daha etkin bir biçimdesürdürülmesi, işte bu, “yeni” paketinana çizgilerini anlatmaktadır.

Page 30: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

Eylem ve etkinliklerden...30 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/15 H 17 Nisan 2009

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi ve kayıpyakınları tarafından düzenlenen Cumartesi eylemleriiçin 211. buluşma Galatasaray Lisesi önünde 11 Nisangünü gerçekleştirildi.

Kayıp yakınlarının buluşmasında, 12 Eylül 1994’tegözaltında kaybedilen Kenan Bilgin davasınınErgenekon soruşturmasına dahil edilmesi istendi.

“Failler belli, kayıplar nerede! / İHD GözaltındaKayıplara Karşı Komisyon” pankartı ve kayıpresimlerinin taşındığı oturma eyleminde, “12 Eylül1994’te gözaltında kaybedildi, devlet ‘bizde yok’ dedi,Türkiye AHİM’de mahkum oldu” yazısının bulunduğuKenan Bilgin’in fotoğrafı da yer aldı.

Oturma eylemi sırasında konuşan Bilgin’in kardeşiİrfan Bilgin, kardeşinin gözaltında kaybedilmesininnedenlerine değinmeyeceğini belirtti. Bu ülkedeyıllardır muhalif kimliklerinden dolayı birçok insanıngözaltında kaybedildiğini, kardeşinin de bunlardan biriolduğunu söyledi. Doğan Güneş, Tansu Çiller veMehmet Ağar gibi asıl faillerin yargılanmasını istedi.

Bilgin’in ardından Yazar Cezmi Ersöz kendikaleme aldığı metni okudu. Basın açıklamasını tiyatrosanatçısı Jülide Kural gerçekleştirdi. Kenan Bilgin’in12 Eylül 1994 tarihinde Ankara’da otobüs durağındaTMŞ ekiplerince gözaltına alındığı, 9 kişinin deBilgin’i TMŞ’de gördüklerine dair tanıklık yaptığısöylendi. Bilgin ailesinin evini telefonla arayan vekendisini polis olarak tanıtan birisinin, kardeşi İrfanBilgin’e, Kenan Bilgin’in ağır işkenceler sırasındarahatsızlandığını, tedavi edilmek üzere AnkaraGölbaşı Polis Tesisleri’nde bulunan hastaneyegetirildiğini, fakat ölmesi üzerine Gölbaşı’nda araziyegömüldüğünü söylediği ifade edildi.

Kenan Bilgin davasının Ergenekon kapsamındasoruşturmaya dahil edilmesini isteyen Kural, butopraklarda yalnız Fırat’ın öte yakası değil, İstanbul,İzmir, Ankara, Adana, Edirne gibi şehirlerde de

gözaltına alınarak kaybedilmiş onlarca insanınkimliğinin bilindiğini söyledi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi isekayıplar için yaklaşık iki aydır her cumartesi yaptığıeylemini bu hafta Kasım Alpsoy’a ayırdı. EskiSümerbank önünde, “Failler belli hesap sorulsun!” ,“Susma, sustukça sıra sana gelecek!”, “Yaşasınhalkların kardeşliği!”, “Bıji bıratiya gelan!”sloganlarının atılmasıyla başlayan eylem basınmetninin okunmasıyla devam etti. Eylemde, 18 Mayıs1994’te gece yarısı evinden alınan ve sonrakendisinden haber alınamayan Kasım Alpsoy’un kızıGülbahar’ın mektubu okundu. Basın açıklamasısloganlarla sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul- İzmir

F tiplerinde saldırılar sürüyor!F tipi hapishanelerde yaşanan sorunlar daha da ağırlaşarak devam ediyor. Keyfi uygulamalar ve hak

ihlalleri birbirini izliyor. Adli Tıp Raporları’nda, “Cezaevi şartlarında yaşamını devam ettirmesi mümkündeğildir” raporu verilen birçok tutsak, tahliye edilmeyerek ölüme terkediliyor.

Devrimci tutsakların hak istemlerine karşı ağır hücre cezaları verilerek sindirme politikaları uygulanıyor.Görüş yasaklarıyla hem tutsaklar hem de aileleri cezalandırılıyor.

Son dönemde devrimcilere yönelen bazı saldırılar şunlar:* Bursa’da 18 Mart günü polis öldürdüğü iddiası ile gözaltına alınan Ender Bulhaz Aktürk götürüldüğü

Bursa Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde iki gün boyunca işkence gördü, mahkeme çıkışındalinç edilmek istendi, tedavisi engellendi.

* 20 Mart günü Tekirdağ 2 N’olu F Tipi Hapishanesi’nde Vedat Düşküner’in hücresine girip saldırangardiyanlar, zorla tutsakların yerlerini değiştirdiler. Saldırıyı slogan ile karşılayan tutsaklar, slogan attıklarıgerekçesiyle disiplin soruşturmasına maruz kaldılar.

* Kandıra l No’ lu F Tipi Cezaevi’nde dedektörle terliklerinin altının kontrol edilmek istenmesine tepkigösteren Tamer Korkmaz gardiyanların saldırısına uğradı. Bu duruma tepki gösteren 19 tutsağa da 2’şer aygörüş cezası verildi.

* Edirne F Tipi’nde kalan Erol Engin’in 7 mektubu ve 1 faksına el konuldu. Gerekçe olarak, dedektörlearama saldırısının mektupla dışarıya yazılması gösterildi.

* Edirne F Tipi Hapishanesi’nde kalmakta olan Kemal Avcı’ya ailesi tarafından gönderilen metal düğmelikot pantalonun disiplin kurulu kararı ile verilmediği belirtildi. Hapishane idaresinin, Kemal Avcı’nın disiplincezaları almasını “engellemek” için pantolonu vermemeye karar verdiği ifade edildi!

Sermaye düzeni işkence ve katliamlarda teslim alamadığı devrimcileri tecrit, baskı ve terör politikalarıylazindanlarda yok etmeye çalışıyor. Devrimci tutsaklar ise, gerektiğinde bedel ödeyerek düzenin saldırılarınakarşı direniyorlar.

TUYAB’dan devrimcitutsaklarla

dayanışma çağrısı…Tutuklu ve Hükümlü Yakınları Birliği (TUYAB),

hapishanelerde artan hak ihlallerini ve yaşananbaskıları protesto etmek için 10 Nisan günüGalatasaray Lisesi önünde bir eylem gerçekleştirdi.

Eylemde, “Tecrit ve baskılara son! İnsanlıkonuru işkenceyi yenecek / TUYAB” pankartı ve“Yaşasın devrimci dayanışma”, “Katil devlet hesapverecek”, “İçerde dışırda hücreleri parçala”,“Devrimci tutsaklar onurumuzdur” dövizleri açıldı.

Eylemde, İsmet Yurtsever söz alarak birkonuşma yaptı. Ardından basın açıklamasınıTUYAB dönem sözcüsü Ayten Özdoğangerçekleştirdi. Yapılan açıklamada, F tipihapishanelerin hergün düzen ve devrim arasındairade savaşına sahne olduğu, devletin tecritpolitikasının doğal bir sonucu olarak keyfidayatmalar, hak ihlalleri, insanlık dışı uygulamalar,temel ihtiyaçlardan yoksun bırakmaların tümhapishanelerde yaşandığı belirtildi.

Özdoğan, son dönemde hapishanelerde yaşanansaldırıları ele aldı. Açıklama şu acil taleplerinokunmasıyla sona erdi:

1. Uluslararası sözleşmelere göre 15 kişiden azolan mekanlar tecrit sayılmaktadır. Hücre TipiCezaevleri bu esasa uygun olarak yenidendüzenlenmelidir. Bu düzenlemeler yapılana kadarhücre kapıları gündüzleri açık tutulmalıdır.

2. Ceza İnfaz Kanunu (CİK), içinde Baro, ÇHDve TTB’ nin de yer aldığı kurumlarca insanhaklarına uygun biçimde değiştirilmelidir.

3. Tutsakların tüm haklarını koşulsuz olarakkullanması sağlanmalıdır.

4. Bağımsız İzleme Kurulları oluşturulmalıdır.Bu kurum içinde tutsak yakınları İHD, ÇHD, Baro,TTB ve sanatçılar yer almalıdır.

5. Hasta tutsakların tedavileri yapılmalı ve hastatutsaklar bir an önce tahliye edilmelidir.

Eylemde, dövizlerde yer alan şiarlar dışında“İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!”, “Kurtuluş yoktek başına ya hep beraber, ya hiç birimiz!”,“Devrimci irade teslim alınamaz!”, “Yaşasındevrimci dayanışma!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

11 Nisan 2009 / Galatasaray

Kayıplar için 211. buluşma…

“Failler belli, kayıplar nerede!”

Page 31: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

İstanbul Eczacı Odası, AKP’ye yakınlığı ilebilinen Zapsu ailesinin sahibi olduğu For You adlımağazalarda ilaç satışına başlamasını 11 Nisan günügerçekleştirdiği yürüyüşle protesto etti. EczacılıkFakültesi öğrencilerinin de yer aldığı yürüyüş saat11.00’de Beyoğlu Tünel’den başladı.

En önde, “Drugstore For You! İzinvermeyeceğiz! TEB 1. Bölge İstanbul Eczacı Odası”pankartı yer alırken “Heveslenme For You! Halkıneczacıları Drugstore açmana izin vermeyecek!”,“Eczacılık mesleği sahipsiz değildir!”, “Eczanelerbizimdir sermayenin olmayacak!”, “Sağlık haktırsatılamaz!”, “Eczaneler serbest piyasa düzeninindişlileri olmayacaklar!”, “Hangi çılgın eczacıyazincir vuracakmış şaşarım!”, “No Drugstore ForYou! İlaç eczanede satılır markette ise pazarlanır!”,“One Minute Zapsu! For You sağlığa zararlıdır!”şiarlı pankartlar açılarak Taksim Meydanı’na kadarsloganlarla yüründü.

Taksim Meydanı’na gelindiğinde burada konuya ilişkin bir basın açıklaması gerçekleştirildi.Açıklamada, Zapsu ailesine ait For You mağazalarının yeniden yapılandırıldığı ve bu yapılandırmanınasılan büyük boy afişlerle ilan edildiği söylendi.

Sağlık Bakanlığı’nın valiliklere yazı göndererek yasadışı olan afişlerin kaldırılması talimatına rağmenafişlerin hala kaldırılmadığı, For You Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Zapsu’nun basına “reçeteli ilaçsatmayacağız” diye açıklama yapmasına rağmen alttan alta reçetesiz ilaç sattığı belirtildi.

Halkı pazarlama mantığına ve ilaç tekellerinin insafına terk edecek her türlü düzenlemeye karşıçıkılacağının ifade edildi.

“Parasız sağlık parasız eğitim!”, “Sömürge yasaları istemiyoruz!”, “Eczaneler bizimdir bizim kalacak!”,“Zapsu elini eczanemden çek!”, “Zapsu şaşırma sabrımızı taşırma!”, “Zapsu For You’nu al başına çal!”sloganlarının atıldığı eyleme 500’ü aşkın kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

CMYK

MücadelePostası

Hacı Ali Bey Mah., Çelikel Sok., Sakarya İş Hanı Kat: 5No: 58 ESKİŞEHİR

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSATel: 0 (224) 220 84 92

EKSEN Yayıncılık Büroları Gazetene sahip çık! Abone ol! Abone bul!Adı : ........................................................................Soyadı :........................................................................Adresi : ........................................................................

.........................................................................Tel : ........................................................................

6 Aylık Yurt içi 60.000 000 TL Yurt dışı 100 Euro 1 Yıllık Yurt içi 120.000 000 TL Yurt dışı 200 Euro

Gülcan Ceyran adına,* TL için : Yapı Kredi Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 0097680-3* Euro için : İş Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 10021127094No’lu hesaba yatırdım. Makbuzun fotokopisi ektedir.

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

853. Sok. Bilen İşhanı No: 27/710Konak/İZMİR Tel-Fax: 0 (232) 489 31 23

SES’den basın açıklaması…KESK’e bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İstanbul Şubeleri, 9 Nisan 1994

tarihinde Diyarbakır / Silvan karayolunda toprağa gömülü, kafasına kurşun sıkılmış halde bulunan TümSağlık-Sen’in kurucu üyesi ve Diyarbakır Şube Başkanı Necati Aydın’ın katillerinin ve cinayetinarkasındaki güçlerin açığa çıkartılması talebiyle 10 Nisan günü bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

Cinayet örgütü kontrgerillanın dağıtılmasının da talep edildiği açıklamayı SES İstanbul Şubeleri adınaSES Aksaray Şube Başkanı Songül Beydilli okudu.

Açıklamada, Aydın’ın katledilişinin ardından yürütülen hukuki sürecin sonuçsuz kaldığı belirtilirken,2004 yılında itirafçı Abdülkadir Aygan’ın ifadelerine rağmen “yargı ve siyasi iktidarın sağırları oynadığı”söylendi.

Ergenekon itirafçılarının ifadelerinde Necati Aydın’a kurşun sıktığı söylenen Albay AbdülkerimKırcı’nın evinde ölü bulunmasının OHAL Bölgesi’nin Ergenekon laboratuvarı olduğunu gösterdiğibelirtildi. Ergenekon davasının, başta Aydın cinayeti olmak üzere genişletilmesi ve arkasındaki güçlerinaçığa çıkartılıp yargılanması talep edildi.

Necati Aydın, 12 Eylül sonrasında OHAL koşullarında kamu emekçilerinin mücadelesini örgütleyenyöneticilerden biriydi. Defalarca gözaltına alınan ve işkencelerden geçirilen Aydın, 1993 yılında OHALValiliği’nce Çorum’a sürgün edildi. 22 Mart 1994’te Diyarbakır’da eşi ve akrabaları ile beraber keyfi olarakgözaltına alındı ve 4 Nisan 1994’te çıkarıldığı Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından serbest bırakıldı.Serbest bırakılışı sırasında mahkeme binasından çıkışına izin verilmeyen ve bina içinde bekleyen JİTEMekipleri tarafından “başka bir konuda ifadenizi vermeniz gerekiyor, bizimle geleceksiniz denilerek”, ikiakrabasıyla beraber alıkonuldu. Aydın’ın cesedi 5 gün sonra (9 Nisan 1994) Diyarbakır / Silvan karayoluüzerinde toprağa gömülü ve kafasına kurşun sıkılmış olarak bulundu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Müşteri değil öğrenciyiz!Mamak Cumhuriyet Anadolu Lisesi okul yönetimi

“okul aidatları” için öğretmen ve öğrencilere baskıuyguluyor. Kira ve diğer masraflar için öğrencilerdenher dönem başı için 50 TL toplayan okul yönetimi, 10Nisan günü sınıfları dolaşarak öğrencilere bu parayıödemelerini istedi. Aidat paralarınıödemeyen/ödeyemeyen öğrencileri sıralamakla kalmadı,sınıf öğretmenlerini de bu konuda uyararak onları da zordurumda bıraktı.

Bu olay okulların ticarethane, öğrencilerin müşteriolduğunu gösteren ne ilk ne de son örnek olacak. BizCumhuriyet Anadolu Lisesi’nden Liselilerin Sesiokurları olarak okullarımızı ticarethaneye dönüştüren buzihniyete karşı mücadelemizi yükseltecek ve aidatlarıödemeyi reddedeceğiz.

Cumhuriyet Anadolu Lisesi’nden Liselilerin Sesi okurları

SES Samsun Şubesi’denbasın açıklaması

SES Samsun şubesi 15 Nisan günü OMÜ Hastanesi3 No’lu kapıda “Sağlıkta dönüşüm programı” adıaltında sağlık çalışanlarına yapılan saldırıları ve haksızuygulamaları protesto etmek amacıyla basın açıklamasıgerçekleştirdi.

Bu programın uygulandığı hastanelerin poliklinikleredönüştürüldüğü, araştırma ve eğitim işlevlerininaksatıldığı, çalışanların iş yükünün artmasına nedenolduğu ifade edildi. Açıklamada OMÜ Tıp FakültesiHastanesi’nde öğretim üyesi dışındaki çalışanlara dönersermaye ödemesinin üst sınırdan yapılmadığı, budurumun yoksulluk sınırının altında ücret alanpersonelin mağduriyetini artırdığı söylendi.

Üniversite yönetimi tarafından hiçbir gerekçegösterilmeden sendika üyeleri ve yönetim kuruluüyelerinin yerlerinin değiştirildiği ve bu değiştirmelerintehdit aracı olarak kullanıldığı, asistan doktorların fazlaçalışmaya ve angaryaya maruz kaldığı, nöbet sonrasıdinlenme olanaklarının çok sınırlı yada hiç olmadığı dadile getirildi.

Açıklamanın ardından son Ergenekonoperasyonlarına dair başka bir metin daha basınasunuldu. SES’in sürecin başında itibaren “darbeye deşeriata da karşıyız” söylemini dillendirdiği ifade edildi.

Hastane önünde toplanan kalabalık tarafından ilgiyleizlenen açıklama alkışlarla sona erdi.

Kızıl Bayrak / Samsun

Eczacılardan yürüyüş!

Page 32: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 15

“Sadece kendimiz için değil, yaşamı köleleştirilmiş milyonlarca işçi ve emekçinin haklı davasını savunmak için direniyoruz”

Hatice Yürekli

22 Nisan 2001’de Büyük Zindan Direnişi’nde şehit düşen TKİP Kurucu Üyesi

Hatice Yürekli’yi saygıyla anıyoruz...

Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!