sİ kızıl bayrak 2009 - 14

28
Sayı: 2009/14 10 Nisan 2009 1 TL Sosyalizm İçin Bölge halklarına karşı yeni oyunlar ve kirli pazarlıklar... ABD’ye ve işbirlikçilerine karşı bölge halklarının yanındayız!

Upload: kizilbayrak

Post on 30-Mar-2016

233 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak sayı 2009 - 14

TRANSCRIPT

Page 1: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

Sayı: 2009/14 10 Nisan 2009 1 TL

Sosyalizm İçin

Bölge halklarına karşı yeni oyunlar ve kirli pazarlıklar...

ABD’ye ve işbirlikçilerine karşı

bölge halklarının yanındayız!

Page 2: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

2 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERBarack Obama’nın Türkiye ziyareti…. . 3

Obama ziyareti: İşbirlikçilere yeni

taşeronluk hizmetleri bildirildi! . . . . . . . 4

Strasbourg-Kehl zirvesi: NATO tüm

emekçileri ile ezilen halkları hedef

tahtasına yerleştiriyor... . . . . . . . . . . . . . 5

Onbinlerce kişi 45. NATO Zirvesi’ni

protesto etti…. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 6

Savaş ve saldırganlık aygıtı NATO

Kadıköy’de protesto edildi…. . . . . . . . . 7

Adana’da NATO karşıtı protesto… . . . . 8

Obama protestolarla karşılandı... . . . . . . 9

Efendi Obama’ya uşaklara yaraşır bir

karşılama!. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 10

Türk sermaye devletinin NATO şovu... 11

1 Mayıs’ta mücadele alanlarına! . . . . . 12

1 Mayıs Taksim tartışmaları üzerine . . 13

Devrimin ve sosyalizmin bayrağını

komünistler omuzladı...

Devrimci seçim çalışmamızın sonuçları

üzerine . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 14-15

Adana: Tempolu bir devrimci seçim

çalışması... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 16

Kürt halkının kaderi işçi sınıfı ve

emekçileri nihai kurtuluşa götüren yolla

kesişmektedir! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 17

İşçi ve emekçi hareketinden.... . . . . 18-20

Kapitalizmin krizine karşı toplantı ve

Kurtiş işçilerinden açıklama: . . . . . . . . 22

İnsanca yaşayabileceğimiz onurlu bir

gelecek için mücadeleye, 1 Mayıs’a! . . 23

Tokat Eğitim-Sen Şube’sinin soruşturma

terörüne maruz kalan sosyalist kamu

emekçisi ile konuştuk…. . . . . . . . . . . . 24

YTÜ’de ulusalcı çete-polis-rektörlük

işbirliği… . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25

Eylem ve etkinliklerden . . . . . . . . . . . . 26

Mücadele postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 27

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Mollaşeref Mh. Turgut Özal Cd.

(Millet Cd.) No: 50/10 İstanbulTel: 0 (212) 621 74 52

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: Gün MatbaacılıkBeşyol Mah. Telsizler Mevkii Akasya Sk. No. 23/A

İSTANBUL / Tel: 0 (212) 426 63 30

Sayı: 2009/14 l 10 Nisan 2009Fiyatı: 1 YTL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Gülcan CEYRAN EKİNCİEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tanKızıl Bayrak’tan

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2009/10 H 10 Nisan 2009

Seçim bitti ancak seçim sonuçları üzerindentartışmalar sürüyor. Gerek düzen cephesi gerekse solgüçler ve Kürt hareketi ortaya çıkan tablo üzerindenseçim sonuçlarını değerlendirmeye ve kendi yönünübelirlemeye çalışıyor.

Komünistler de seçimin ortaya çıkardığı tabloyuçok yönlü bir değerlendirmeye tabi tutarak yürüttükleridevrimci seçim çalışmasını ele alıyorlar. Gazetemizingeçen sayısında seçimler ve siyasal sonuçları üzerinetemel bir değerlendirmeye yer vermiştik. Aynı zamandadevrimci seçim çalışmasının yürütüldüğü 4 kenttekiçalışma ele alınmıştı. Gazetemizin bu sayısındayayınladığımız “Devrimci seçim çalışmamızınsonuçları üzerine” başlıklı yazı komünistlerin devrimciseçim çalışmasının sonuçlarını çok yönlü olarakirdeleyip ele aldıkları bir yazı. Açık ki budeğerlendirme temel bazı noktalardan seçim tablosunuirdelemek ve bu çalışmanın devrimci sınıf çalışmasıbakımından ortaya çıkardığı imkan, güç ve zeminlereişaret etmektedir. Aynı zamanda çalışmada yetersiz vezayıf kalan alanlara da değinilmektedir. Mevcuttablonun gösterdiği ise düzen karşısında devrimci sınıftutumunun tek temsilcisinin komünistler olduğugerçeğidir. Bu hem politik tutum açısından hem de bututumun gereği etkin bir devrimci seçim çalışmasınınyürütülmesi bakımından söylenebilir.

Geçen sayımızda bağımsız sosyalist adaylarınseçimlerde aldıkları oy miktarını yayınlayacağımızıifade etmiştik. Bu sayımızda alınan oy miktarınıaçıklıyoruz. Komünistler bağımsız devrimci tutumuntemsilcileri olarak 7 kentte seçimlere katıldılar.Kuşkusuz seçimlerde oyu temel alan bir çalışmayürütmediler. Seçim çalışmalarının temelini buoluşturmadı. Tersine devrim cephesini temsil misyonuile düzene karşı devrim perspektifini öne çıkaran birfaaliyet örgütlediler. Dolayısıyla komünistler seçimtablosunu değerlendirirken aldıkları oyları değilyürüttükleri devrimci sınıf çalışmasının ortaya çıkardığısonuçları esas almaktadırlar.

* * *Seçimler, bahar döneminin en önemli gündemi olan

1 Mayıs’ın erken bir tarihte gündeme girmesini zorasoktu. 1 Mayıs bugünlerde hızla işçi ve emekçi

hareketinin ve dolayısıyla da sol hareketin gündeminegirmiş bulunuyor. Bu çerçevede çeşitli girişimler vetartışmalar da başlamış durumda. Düzen cephesi de 1Mayıs’a yönelik bir tutum belirlemeye çalışıyor. Açıkki bu tutum emek ve sol hareketi kendi içinde bölmeyive zayıf düşürmeyi hedefliyor. Nitekim Erdoğan’ın 8Nisan akşamı 1 Mayıs konusunda yaptığı açıklama dabuna işaret etmektedir. 1 Mayıs Taksim yasağınınkaldırılması ve 1 Mayıs’ın İstanbul’da kutlanmasıçabasını boşa çıkarmak için girişimler başlatılmışbulunmaktadır. Bu girişimin “sol”dan destekçileri deharekete geçmiş bulunuyorlar. Alttan alta bu çabalarınıhızlandırıyorlar. Düzenin manevralarının soldandestekçisi bu güçler teşhir edilebilmeli ve Taksimüzerindeki yasak kaldırılarak 1 Mayıs’ın Taksim’dekutlanması çabası güçlendirilmelidir.

* * *Sınıf devrimcileri yoğun ve etkin bir devrimci seçim

çalışması yürüttüler. Deyim uygunsa soluk soluğa birçalışmaydı bu. Şimdi sıra 1 Mayıs çalışmasını aynı ruh,tempo ve enerjik bir çaba ileri ileriye taşımakta.Devrimci baharı kazanmak 1 Mayıs’ı kazanmaktangeçiyor. 1 Mayıs’ı kazanmak çabasında sınıfdevrimcileri etkin ve inisiyatifli bir rolüstlenebilmelidirler.

KKiittaappççıı vvee bbaayyii ii lleerrddee.. .. ..

Sosyalizm İçin

Page 3: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

Kapak Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 3Sayı: 2009/14 H 10 Nisan 2009

İşbirlikçi burjuvazi ile Ankara’daki devlet vehükümet görevlileri tarafından dört gözle beklenenABD başkanı Barack Obama’nın iki günlük Türkiyeziyareti gerçekleşti. Başkanlığının üçüncü ayıdolmadan Türkiye’ye gelen Beyaz Saray’ın yeni şefi,başlarına çuval geçirildiğinde travma geçirenAnkara’daki işbirlikçilere, ABD’nin kendilerine“büyük önem” verdiğini anımsatarak, gönüllerinialmış oldu. Nitekim hükümet çevreleri ile onlaraborazanlık yapan dinci gerici medya, şimdidenTürkiye’yi “düvel-i muazzama” listesine eklemişbulunuyorlar.

ABD emperyalizminin deneyimli ve sadık tetikçisiTürk devletine önem verdiğine kuşku yok. Bir süreönce dışişleri bakanını Ankara’ya gönderen ABDbaşkanının ikinci ziyaretini Türkiye’yegerçekleştirmesi, sözkonusu önemin boyutu hakkındafikir vermektedir.

Öte yandan yeni ABD yönetimi, AKP hükümetinede farklı bir misyon biçmektedir.

Bush’un başını çektiği neo-faşist çete, “ılımlıİslam” modeli olarak pazarlayabileceğini var sayarak,AKP hükümetine yakınlık göstermişti. Obamayönetimi ise, ABD’nin Ortadoğu halkları nezdindeyerlerde sürünen imajını düzeltmek için dinciçizgisinin işe yarayabileceğini umduğu için AKP’yeayrı bir önem vermektedir.

Belirtmek gerekir ki, Ankara’daki gerici rejimeverilen bu uğursuz önem, ne Türkiye’nin önemlidevletler mertebesine tırmandığını ne de taşeronluk-tetikçilik misyonunun sona erdiğini gösteriyor. Dönedöne vurgulandığı gibi, bu önemin gerisinde, hemekonomik kriz içinde debelenen hem Irak veAfganistan bataklığında çırpınan ABDemperyalizminin, bölgede tetikçilik yapabilecek sadıkbir işbirlikçiye acilen ihtiyaç duyması yatmaktadır.

Göstermelik söylem ve mizansenler bir yanabırakıldığında, Obama’nın görüşmelerde öne çıkardığıbaşlıkların listesi, ABD’nin Türkiye’ye biçtiği rolünkapsam ve içeriği hakkında fikir vermektedir.

Irak bataklığından çıkış, İran’ın dizegetirilmesi ve siyonist rejimin hizmetinde

etkin taşeronluk!

Halkları köleleştirme seferinin Irak bataklığınasaplanması, Pentagon’daki emperyalist savaşbaronlarını yeni çözüm yolları aramaya zorladı.Bundan dolayı ABD yönetiminin üslupdeğiştirmesinin Obama ile ilgili kısmı talidir. Zira neo-faşist çetenin yontulmamış vahşi üslubu iflas etmiş,bunu terk etmek bir zorunluluk haline gelmişti.Nitekim Bush yönetimi de bu yönde bazı adımlar atmazorunluluğu hissetmişti.

ABD savaş makinesinin, tahkim edilmiş devasaüsler kurduktan sonra Irak’tan çekilmesi bu çerçevedegündeme gelmiştir. Ancak Irak’taki enerji kaynaklarınıdenetim altında tutup yağmalama planındanvazgeçmeden bunu başarmak kolay değil. Bundandolayı ABD, hem işgalci ordusunu Irak’tan çekerken,hem Bağdat’ta istikrarlı bir Amerikancı rejiminkurulabilmesi için, etkin taşeron olarak Türkiye’ye

ihtiyaç duymaktadır. Türk burjuvazisi ve devleti belli ki, ABD’ye

sunulacak bu hizmet karşılığında Irak’taki yağmadanpay alınabileceklerini, yanısıra siyasi ve askeri alandada bazı avantajlar elde edebileceklerini hesaplıyorlar.Irak halklarının kanıyla karılan pastadan payalabilmek için taşeronluğa heves ediyorlar.

Irak bataklığından çıkış yolu arayan, içine daldığıAfganistan-Pakistan girdabında ise çırpınıp duranABD savaş makinesinin, bu koşullarda İran’da yenibir cephe açması olası görünmüyor. Bununla birlikte,siyonist rejimle ABD’deki Yahudi lobisinin basıncıaltında bulunan Obama yönetimi, İran’ın nükleerprogramının engellenmesi gibi güç bir sorunlayüzyüze. Bu ise, ABD’nin İran’ı dize getirebilmekamacıyla sıkı bir ambargoya ihtiyaç duyabileceğianlamına geliyor. ABD, böyle bir planıuygulayabilmek için de Ankara’daki taşeronlaraihtiyaç duyacaktır.

Öte yandan, İsrail’deki siyonist rejimin himayesi,diğerleri gibi Obama yönetiminin de öncelikleriarasında yer almaktadır. Siyonist İsrail’i güvenceyealabilmek ise, İran’ın dize getirilmesinin yanısıra,İsrail-Filistin, İsrail-Suriye, İsrail-Lübnan arasındakisorunların sistem içi bir çözüme kavuşturulması ilemümkündür. Bu konuda da Türk devleti ile AKPhükümetinin, İsrail lehine bir çözüme ulaşılmasındarol oynayabileceği var sayılmaktadır.

Afganistan-Pakistan girdabında taşeronluk

Afganistan işgali hem ABD ordusu hem savaşaygıtı NATO açısından içinden çıkılması zor birgirdaba dönüşmüş durumda. Savaşın Pakistan’ataşınmış olması sorunu daha da karmaşıklaştırıyor.Israrlı taleplere rağmen NATO üyesi devletlerinçatışma bölgelerine asker göndermekten kaçınmalarıise ABD’nin işini iyice zorlaştırıyor.

ABD ile NATO’nun Afganistan’da işlediği suçlarailk günden beri ortak olan Türk devleti de, ek askertalebini şimdiye kadar karşılamaktan kaçınabildi.

Ancak Obama’nın aynı talebi tekrarlaması karşısındaAnkara’daki tetikçilerin yanıtı, muhtemelen farklıolmuştur. Gerçi Türk egemenleri, Afganistan merkezlitaşeronluk ihalelerine pek hevesli değiller. Çünkü bualan fazlasıyla belalıdır. Yine de Beyaz Saray’dakibüyük efendinin aracısız bir şekilde ilettiği bu yöndekitalebine karşı direnmek, işbirlikçiler için pek kolaygörünmüyor.

ABD’nin Afganistan işgaline dair bir diğer talebide, İncirlik Üssü’nün daha pervasızca kullanılmasıylailgilidir. Zira Kırgızistan’daki Amerikan üssününişlevini yitirmesi İncirlik Üssü’nün ABD savaşmakinesi için taşıdığı önemi arttırmıştır.

Kürt sorununa “çözüm” ve Ermenistan’la ilişkilerin düzeltilmesi

Vurgulamak gerekiyor ki, ne Kürt sorunununçözümü ne Türkiye-Ermenistan ilişkileriningeliştirilmesi ABD’nin umurundadır. AncakTürkiye’nin, kendisine biçilen etkin taşeron-tetikçirolünü oynayabilmesi için bazı ağırlıklardankurtulması gerekiyor. Her iki sorun da bu türden birayakbağı kabul edildiği için, Obama yönetimi onlarael atmıştır.

Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin geliştirilmesizamana yayılarak sağlanabilir. Nitekim son aylarda buyönde bazı adımlar da atılmıştır. Ancak Kürtsorununun çözümü için aynı şeyi söylemek mümkündeğil. Kuşkusuz ki, bu konuda da belli gelişmelerolacaktır. Ancak ABD emperyalizminin bölgeyedönük planları çerçevesinde gündeme gelecek“açılımlar”ın Kürt sorununun köklü ve kalıcı çözümüile bir ilgisi olmayacaktır.

AKP hükümetine biçilen bir diğer rol de, sadeceTürkiye’de değil tüm Ortadoğu’da ABDemperyalizminin dibe vuran imajını düzeltmekampanyasına etkin bir katılım sağlamaktır. HemAKP’nin dinci çizgisi hem Tayyip Erdoğan’ın sonaylarda Arap dünyasında kazandığı saygınlığınişlevsel olacağı sanılıyor.

Barack Obama’nın Türkiye ziyareti…

ABD hesabına bölgede daha aktiftaşeronluk ve tetikçilik!

Page 4: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

Obama’nın Türkiye ziyareti...4 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/14 H 10 Nisan 2009

Obama Türkiye’den “mutlu” ayrıldı!

ABD başkanının dosyasında yer alan önemlikonulara dair Ankara’daki işbirlikçilerin yanıtı nasıloldu?

Bazı diplomatlar ile kimi görevli gazetecilerinbelirttiğine göre, Türkiye-ABD arasında anlaşmaoranı 10’da 9.5’tur. Demek oluyor ki, Obama’nın tümtalepleri, Ankara’daki işbirlikçiler tarafından kabuledilmiştir.

35 dakika sürmesi öngörülen ancak, bir saat 20dakika süren ikili görüşmenin ardından basınakonuşan Abdullah Gül, Obama’nın ziyaretinden gururduyduğunu belirttikten sonra şunları söyledi: “Türk-Amerikan meselesine baktığımızda, ABD süper güçolarak dünyanın sorunlarıyla ilgilenmek zorunda.Türkiye de bir çok konuyla ilgileniyor. Bu konuları ikiayrı kağıda koyduğumuzda bunların benzerlikgösterdiğini görüyoruz.”

Barack Obama’nın Türkiye’den ayrılmasındansonra Tayyip Erdoğan’ın ziyarete ilişkin şu sözleri dedikkat çekiciydi:“Ben mutlu ayrıldığına inanıyorum.Güzel anılarla ayrıldığını ifade etti. Türkiye-Amerikaarasındaki ilişkiler konusunda yeni bir dönemin,sürecin başladığına inanıyorum. Çok daha farklı birdönemin başladığına inanıyorum...”

Beyaz Saray’dan yapılan açıklama da, Gül-Tayyipikilisini doğrular içerikteydi.

Türkiye ziyaretini Obama’nın Avrupa gezisininçok değerli bir parçası olarak nitelendiren ABDbaşkanının danışmanı David Axelrod da, “Kilitstratejik müttefikimizle ilişkilerimizin tamirinebaşladık” açıklamasını yaptı.

Efendi-uşak arasındaki bu uğursuz mutabakat,Türkiye’nin taşeronluğu ne kadar etkili olursa olsun,ABD planlarının başarıyla hayata geçirileceğianlamına gelmiyor. Yeni plan havuç-sopa taktiğinedayandırılsa da, ezilen halkların emperyalistsaldırganlığa karşı direnişi devam edecektir.

Gerici-saldırgan işbirliğine karşıanti-emperyalist/anti-kapitalist direniş!

G 20 ile NATO zirvelerinin ardından gerçekleşenTürkiye ziyareti, ABD emperyalizminin genişkapsamlı planlarının bir parçasıdır. Bu kirliişbirliğinden hem içe hem dışa karşı daha saldırgansonuçlar çıkacaktır. Dahası, Washington-Ankarahattında görülen bu “balayı”ndan Türkiye işçi sınıfı veemekçilerinin, ilerici ve devrimci güçlerin, ezilenhalkların payına, baskı ve sömürünün daha daboyutlanması, devlet terörünün daha daazgınlaştırılması düşecektir.

Hem ezilen halkları hedef alan emperyalist planlarıbozabilmek, hem Ankara’daki işbirlikçi rejimin busuçlara daha aktif katılımını önleyebilmek için, anti-emperyalist, anti-kapitalist direnişin yükseltilmesişarttır. Bu noktada Türkiye’nin işçi sınıfı veemekçileri ile ilerici ve devrimci güçlerine özel birsorumluluk düşmektedir.

ABD ve işbirlikçilerine karşı bölge halklarının yanındayız!..

Obama ziyareti: İşbirlikçilere yenitaşeronluk hizmetleri bildirildi!

Türkiye’deki ABD karşıtlığı, hem ABD yönetiminihem de içerdeki uşaklarını fazlasıyla rahatsız eden birsorun. Özellikle Irak’ın işgali döneminde toplumunbüyük çoğunluğu ABD’den nefret eder hale geldi. Budurum toplumun örgütsüzlüğü nedeniyle henüz ciddisonuçlar yaratmasa da, egemenler geleceğe hazırlıkyaparak bunu tersine çevirmeye çalışıyorlar.

Obama’nın seçilmesinden bu yana bu konudayürütülen kampanya son günlerde daha da yoğunlaştı.Medyada bir parlatma seferberliği başladı. ABD’ninNATO zirvesinde Türkiye’yi kollayarak başkanlıkseçimiyle ilgili krizi çözmesi, AB’ye “Türkiye’yi üyeyapın” türünden telkinleri, vb. medyada sürekliişlendi.

Ziyaret Ankara’da güçlü bir Amerikancı dalgaestirdi. Geleceklerlerini emperyalist güçlerle dahafazla bütünleşmekte gören Amerikan işbirlikçileri,kelimenin gerçek anlamında “stratejik ortaklık”döneminin başladığını iddia ettiler, yaşadıklarısevinci dışa vurdular.

Bush döneminde Türkiye’de en üst noktaya çıkan ABD karşıtı havayı yumuşatmaya yönelik birpolitika izleyen Obama yönetiminin bu diplomatik tutumu, ziyaret sürecinde de hissedildi. Obama, dahaTürkiye’ye gelmeden Türkiye’nin AB üyeliğine destek verdi ve bu haber basın ajansları tarafından flaş haberolarak geçildi.

Düzen medyasının Obama gelmeden başlattığı parlatma operasyonu ziyaretle birlikte daha da yoğunlaştı.Haber manşetlerden şöyle verildi. Hürriyet: “Artık hepimiz değişmeliyiz”, Sabah: “Obama’nın Ankaramanifestosu”, Milliyet: “Türkiye ile yola çıkıyor”, Zaman: “Tarihi ve sıcak mesajlar”, Vatan: “Obamagönülleri fethetti”, Radikal: “Ortaklığımız model olsun”, Cumhuriyet: “Laik demokrasi vurgusu”, Akşam:“Yurda mesaj dünyaya mesaj” Taraf: “İslamla savaşmayız”, Yeni Şafak: “Ailemde Müslüman var”...

Dikkat çeken nokta, olağan zamanlarda ABD aleyhine konuşmayı “antiemperyalistlik”lerinin nişanesiyapanların bile (örneğin Cumhuriyet vb.) Obama hayranları korosuna katılması oldu.

Ziyarette yeni ABD yönetiminin Ankara’dan beklentilerini içeren önemli gündem maddelerinin, özellikletaşeronluk hizmetlerinin görüşüldüğü biliniyor. Basına yansıyan bilgilere göre, Bush dönemindeki Irak savaşınedeniyle sarsılan ikili ilişkiler ve iki ülke arasındaki “stratejik ortaklığın” geliştirilmesi üzerinde duruldu.ABD’nin çok önemsediği bölgesel konular ise gündemin ağırlıklı maddelerini oluşturdu. Özellikle,Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Afganistan ve Pakistan cumhurbaşkanlarının katılımıyla düzenlediği “ÜçlüZirve”de detaylı bir biçimde görüşülen ve NATO Zirvesi’nin de en önemli konusu olan Afganistan meselesi elealındı. Kapalı kapılar ardında Afganistan’a asker gönderilmesi üzerine görüşüldüğü konusunda herkes hemfikirdurumda.

İran, Irak ve Ortadoğu gibi konuların ele alındığı görüşmeler sırasında Obama’nın Türkiye’nin bölgeselsorunların çözümüne yönelik çalışmaları ile “aracılık” çabalarını sürdürmesi, İsrail’in yeni hükümetiyle iyiilişkiler kurulmasını istediği açıklandı.

Obama’nın barışçıl görüntüsünün arkasında, NATO’nun daha aktif bir askeri güç olarak kullanılması hesabıbulunuyor. Obama, ABD’nin bölge planları doğrultusundaki müdahalelerini NATO üzerinden yaparak, işinikolaylaştırmak istiyor. Türkiye’nin egemenlerinin de, kendilerine taşeronluk misyonu biçilen bu politikaya biritirazları bulunmuyor.

Açıktır ki Obama’nın ziyareti, ABD emperyalizminin Türkiye’den beklediği taşeronluk görevlerini iletmekiçin gerçekleştirilmiştir. Bunlar şöyle sıralanabilir:

* Türkiye’nin, kendisini çevreleyen kriz bölgesinde ve ötesinde ABD ile aynı politikayı izlemesi.Türkiye’nin NATO’ya yönelik yükümlülüklerini ABD’nin ihtiyaç duyduğu düzeye çıkarması. ÖzellikleTürkiye’nin Afganistan’da muharip görevler dahil yükümlülüklerini artırması ve ABD’nin çekilişiyle Irak’tadoğacak boşluğun Türkiye tarafından doldurulması.

* Irak’tan çekilecek olan ABD ordusunun ağır mühimmat ve askerlerinin çekilişinin Türkiye üzerindenyapılması. Bu amaçla bir kararname çıkarılması. ABD’nin çekilişinden sonra da Irak’ın sürekli kontrol altındatutulması için Türkiye’nin doğusunda yeni bir ABD üssü, İskenderun, Mersin deniz üsleri yanı sıra Trabzon’dada bir üs kurulması.

Türk sermaye devletinin ABD’nin bölge politikasının daha bir “gönüllü” aktörü haline gelmesinde, 2007Kasımı’ndaki Erdoğan-Bush görüşmesi önemli bir rol oynadı. ABD’nin, Türkiye’nin sınır ötesioperasyonlarına onay vermesinden bu yana sermaye devleti ABD politikalarına daha fazla teslim olmaktadır.Ayak sürüyenleri Ergenekon davası ile tasfiye eden ABD, Obama’nın başa geçmesiyle Türkiye ile ilişkileridaha da pekiştirmeye hız verdi. Bu yönelim elbette Obama yönetiminden öte, ABD emperyalizminin bölgepolitikalarının dolaysız bir sonucudur. Ankara’daki rejimin taşeronluk misyonunun daha da etkinleştirilmesiihtiyacının ürünüdür. Aktif taşeronluk görevi almaya hevesli olan işbirlikçi Türk burjuvazisi ve onun devletide, bu alçaltıcı rol karşılığında yağmadan pay kapmanın hesabı içindedir.

Komünistler, emperyalist güçlerin bölge politikalarına karşı yükseltilen mücadelede bu uğursuz işbirliğinihedef alacaklar, tüm düzen güçlerinin Amerikancılığını teşhir ederek maskelerini düşüreceklerdir.

7 Nisan 2009 / Taksim

Page 5: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

NATO zirvesi ve gösterdikleri... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 5Sayı: 2009/14 H 10 Nisan 2009

Kapitalizmin küresel krizine çözüm bulmakamacıyla gerçekleştirilen G-20 zirvesinin hemenardından, savaş aygıtı NATO’ya üye ülkelerin devletve hükümet başkanları da bir araya geldi. Fransa ileAlmanya’nın iki komşu kenti Strasbourg ve Kehl’deyapılan NATO zirvesine, resmi görevlilerin yanısırasavaş lobisi ve büyük silah şirketlerinin temsilcileri dekatıldı. NATO’nun 60. yılı kutlamalarına sahne olanzirvede, temel gündemlerin yanısıra, savaş aygıtınınyeni şefi de belirlendi.

Amerikancı AKP hükümetinin başı Tayyip, NATOşefliğine uygun görülen Danimarka Başbakanı FoghRasmussen’in seçilmesine karşı olduğunu ilan ederekyeni bir “çıkış” yaptı. Ancak Obama’nın devreyegirmesi ile sözlerini yutmak zorunda kalan Tayyip,Türk devleti adına yeni NATO şefinin seçilmesineonay verdi.

Savaş baronlarına hizmet etme sıkıntısı çekmeyen,hatta buna pek hevesli olan dinci gericiliğin başıTayyip’in esas derdi, yeni NATO şefinin seçilmesineitiraz etmek değil. Görünen o ki, Türk başbakanınınırkçılıkla malul zihniyeti, bu vesileyle de Kürt halkınaolan düşmanlığını kusma fırsatını kaçırmak istememiş.Zira Tayyip’in Rasmussen’in seçilmesine karşı önesürdüğü itiraz gerekçelerinden biri, Danimarkamerkezli Kürtçe yayın yapan Roj TV’nin şimdiyekadar kapatılmamış olmasıdır. Muhammed’iaşağılayan karikatür krizini yeniden ısıtıp gündemegetirmesi ise, parti tabanına şirin görünmeyihedefleyen ucuz bir siyasi manevradır.

NATO’ya yeni şef atanması, Strasbourg-Kehlzirvesinin tali gündemiydi. Zirvede öne çıkan gündemmaddelerinin ilki, Afganistan bataklığından çıkış yolubulmaktı. Savaş aygıtına yeni üyelerin alımı, kapsamalanının genişletilmesi ve emperyalist güç odaklarıarasındaki rekabetin, aygıtın bütünlüğünü zedeleyenetkilerini dengelemek ise diğer önemli başlıklardı.

2003 yılından beri Afganistan işgaline komuta edenbirliklerin içine saplandıkları bataklıktan çıkarılmasısorunu, uzun süredir hem NATO hem Pentagonşeflerinin gündemini meşgul ediyor. Zira ABD savaşmakinesinin yükünü hafifletmek için komutayıdevralan NATO güçleri, hava bombardımanlarıylasivilleri toplu bir şekilde katletmek dışında kaydadeğer “başarı” sağlayamamışlardır. Bu vahşikatliamlar, işgalci NATO güçlerini Afganistanbataklığında çırpınıp durmanın ötesine götürmedi.

Emperyalist güç odakları arasındaki rekabet veçıkar çatışmaları, ABD ile NATO şeflerinin tümısrarlarına rağmen ek asker talebinin karşılık bulmasınısağlayamadı. Afganistan bataklığına dalmaktanduyulan korkunun da bunda azımsanmayacak payı var.ABD’nin en yakın suç ortağı İngiltere bile 2 bin askergöndermemek için ayak diriyor. Bu durumda,Afganistan’a yeni işgalci güç gönderme sorunuStrasbourg-Kehl zirvesinin de temel gündemi oldu.

Obama’nın yanısıra zirveye katılan dışişleri bakanıHillary Clinton, zirvede yaptığı konuşmada, “NATOmüttefiklerinin kaynaklarını ihtiyaçlara nasıluyarlayacağını” duymak istediğini belirtirken, BarackObama ise, 21. yüzyılın tehditlerini karşılamak içinNATO’nun kendisini reformdan geçirmesi gerektiğinidile getirdi. Bugünkü tehditlere karşı hiçbir ülkenin tekbaşına yeterli olamayacağına savunan ABD Başkanı,

savaş aygıtı NATO’nun kanlı saldırılarına tüm üyedevletlerin katılması gerektiğine işaret etti.

ABD’nin ısrarlı talepleri, bazı devletlerinAfganistan’a sınırlı sayıda asker göndermesinisağlayabilir. Örneğin NATO’nun askeri kanadınayeniden katılma kararı alan Fransa’nın bu yöndesöylemleri var. Ancak Fransa da dahil hemen tümüyeler doğrudan savaşa katılacak birlik göndermektençekiniyor. Belirtmek gerekiyor ki, Afganistan’a bellisayıda işgalci gücün gönderilmesi, savaş aygıtının buülkedeki açmazını ortadan kaldırmaya yetmeyecek.

Zirvenin bir diğer gündemini, yeni üyelerin alımıetrafında dönen pazarlıklar oluşturdu. ABD, Ukrayna-Gürcistan ikilisinin NATO üyeliğine alınmasınıisterken, AB’yi yönlendiren Almanya ve Fransa’nıneğilimi, bu kararın ileri bir tarihe bırakılmasından yanaoldu. Zira AB’nin bu iki etkili emperyalist gücü,ABD’nin söz konusu ülkeleri NATO üyeliğine alarakkendi hareket alanlarını daraltmak istediğininfarkındalar. Nitekim Gürcistan-Ukrayna ikilisininüyeliği gelecek zirvelere havale edildi. Arnavutluk gibietkisiz bir-iki yeni üyenin alımıyla yetinilmiş oldu.

28 üyeli NATO’nun birlik içinde hareket etmesininkolay olmadığı bu zirve ile bir kez daha görüldü.

ABD ile çatışan çıkarları gereği Afganistan’a askergöndermekten kaçınan Avrupalı emperyalistler,genişlemeye bir süreliğine de olsa fren çekmeyibaşardılar. NATO’nun birliğinin önemine vurgu yapan,döne döne üyelere sorumluluklarını hatırlatanlar, ABDemperyalizminin temsilcileri oldu. Ancak ABD’ninbirlikten kastettiği şeyin, emperyalist saldırganlık vesavaş politikasının NATO eliyle sürdürülmesi olunca,diğer emperyalist güç odaklarının bu projeyeyanaşması mümkün olmadı. Bu durumda NATOüyelerinin birlikte hareket edebileceği tek durum,toplumsal devrimlerin, halk hareketlerinin bastırılmasıamacıyla yapılacak saldırılar olabilir ancak.

Savaş aygıtı NATO’nun yeni görev tanımı vekapsam alanlarının genişletilmesi sorunu, birkaçyıldan beri savaş baronlarının gündeminde bulunuyor.ABD patentli bu söylem, Strasbourg-Kehl zirvesindede gündemdeydi.

Yeni görev tanımı, güya bir savunma paktı olanNATO’nun terörle mücadeleden nükleer silahların

önlenmesine kadar uzanan farklı alanlarda jandarmalıkrolü üstlenmesini gerekli görüyor. Kapsam alanının isetüm gezegeni içine alması planlanıyor. Buna göreNATO, kapitalist-emperyalist sistemin çıkarlarınıkorumak amacıyla dünyanın dört bir yanında atkoşturan vurucu bir güç olmalıdır.

Eski NATO şeflerinden biri olan BarackObama’nın güvenlik danışmanı general James Jones60. yıl vesilesiyle yaptığı değerlendirmede, savaşaygıtının nasıl olması gerektiğini şöyle tanımlıyor:“NATO 20. yüzyılın ikinci yarısında nasıl ortaksavunmamız için geçerliyse, 21. yüzyılın ilk yarısındada ortak güvenliğimiz için geçerli. NATO dadeğişmeli. Tepki veren olmak yerine daha öncedenharekete geçen olmalı. Daha esnek olmalı. Sabit olmakyerine sefer yapan yapıda olmalı…”

Vurgular açık: NATO “savunma” için değil“güvenlik” için gerekli; tepki veren değil “önleyicivuruş” doktrinine göre saldıran taraf olmalı; üslerindemevzilenmekle yetinmeyip, dünyanın her tarafındasaldırmaya hazır, hareketli bir savaş gücü olmalı…

Göründüğü kadarıyla, emperyalist güç odaklarınınNATO’ya biçilen bu kirli role itirazları yok. Ancakrekabet ve çıkar çatışmaları bu noktada da kendinigösteriyor. Zira bu hareketli savaş gücünün kimlertarafından denetlenip yönlendirileceği gibi önemli birsoru orta yerde durmaktadır. Verili koşullarda enbaskın gücün ABD emperyalizmi olduğu gerçeği,Avrupalı emperyalistleri, NATO’nun yeni görev tanımıkonusunda ihtiyatlı olmaya zorluyor. Ancak bu ihtiyatarağmen, Afganistan’da olduğu gibi NATO’yuemperyalist çıkarları için vurucu bir güç olarakkullanmak isteyen ABD’nin, yeni görev tanımını kabulettirme noktasındaki ısrarını sürdürmesi kaçınılmazgörünüyor.

Emperyalist güç odakları arasındaki rekabet veçatışmanın seyrinden bağımsız olarak NATO, dünyaişçi sınıfı ile ezilen halklarının baş düşmanıdır.Halkların geleceği açısından en büyük tehlikeyi, busavaş aygıtının kendisi ile ona komuta edenleroluşturuyor. Dolayısıyla dünyanın işçileri, emekçileri,ezilen halkları ve ilerici-devrimci güçleri, anti-emperyalist mücadelenin odağına, “Savaş aygıtıNATO dağıtılsın!” şiarını yerleştirmelidirler.

Strasbourg-Kehl zirvesi: NATO tüm emekçileri ve ezilen halkları hedef tahtasına yerleştiriyor...

Kapitalist emperyalizmin vurucu gücüdağıtılmalıdır!

Page 6: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

NATO’ya dünya çapında protesto6 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/14 H 10 Nisan 2009

Onbinlerce kişi 45. NATO Zirvesi’ni protesto etti…

“60 yıl yeter! Savaş makinesi NATO dağıtılsın!”

Kapitalist barbarlar ve onların politik temsilcileri,Londra’da yaptıkları G-20 zirvesinin ardından NATOzirvesine koştular.

NATO’nun 60. kuruluş yıldönümüne denk getirilen45. zirve, 3-4 Nisan 2009 tarihlerinde Almanya-Fransaortak organizasyonuyla Almanya’nın Baden Baden-Kehl şehirleriyle, Fransa’nın Strasbourg kentlerindegerçekleştirildi.

Katiller zirvesine yaygın protesto!Emperyalist savaş ve saldırganlık aygıtı NATO’nun

60. yıl kutlamalarına karşılık devrimci ve ilericiçevreler, anarşist ve antifaşist gruplar, savaş karşıtıorganizasyonlar, barış hareketleri, çevre örgütleritarafından kitlesel protesto gösterileri ve bir alternatifzirve düzenlendi.

1-5 Nisan tarihleri arasında bir alternatif zirveplanlayan protestocu gruplar, 1 Nisan’dan itibaren,binlerce kişinin katıldığı bir çadır kent kurdular.Aralarında Türkiyeli bazı devrimci grupların dabulunduğu alternatif zirveciler, birçok eylem, etkinlikve yürüyüş organize ettiler. Londra’da bir kişininkatledilmesi üzerine Strasbourg kent merkezine biryürüyüş yapıldı. Almanya ve Fransa tarafında polisyoğun bir baskı uyguladı. Birçok eyleme saldıran polisonlarca kişiyi yaralarken, yüzlerce kişi gözaltına alındı.Bu yoğun baskı ve saldırılara rağmen eylemlerkararlılıkla devam etti.

NATO zirvesine karşı eylem ve etkinliklerin finaliniteliğindeki asıl büyük gösteriler ise 4 Nisan günüyapıldı. Aynı gün İstanbul da dahil, dünyanın birçokmerkezinde eş zamanlı gösteriler gerçekleştirildi.

En kitlesel gösteriler zirvenin gerçekleştiğiAlmanya’nın Kehl ve Fransa’nın Strasbourgkentlerinde yapıldı. Medyanın günler öncesindenyürüttüğü büyük olaylar çıkabileceği yönlü anti-propagandanın da etkisiyle eylemlere katılımbeklenenin altında oldu. Gösterilere, Fransa tarafında15 bin, Almanya tarafında ise 4 binin üzerinde kişikatıldı.

Kolluk kuvvetleri zirveyi korumak için tam bir terörestirdiler. Bunun için Almanya ve Fransa’da 15’er binpolisten 30 bin polis ve ayrıca 600 askergörevlendirildi. Polis 4 Nisan günü Strasbourg ve

Kehl’i birleştiren “Avrupa Köprüsü”nü kapatarak hiçbirgeçişe izin vermedi. Böylece iki ülkedeki gösterilerifiilen birbirinden ayırmış oldu.

Strasbourg’da kitlesel ve militanprotesto!

NATO zirvesinin açılış günü Strasbourg polis veasker tarafından tam anlamıyla abluka altına alındı.Zirve nedeniyle Strasbourg Üniversitesi, zirveninyapılacağı günlerde ise kent merkezindeki okullar veotoparklar kapatıldı. Kenti çevreleyen otoyollar dazirve sırasında göstericilerin kente girişini engellemekamacıyla kısmen ulaşıma kapalı tutuldu. Kentmerkezinin belli semtlerinde yaşayanlar sadecekendilerine verilen kartlarla evlerine gidip gelebildiler.Tüm bunlarla büyük yürüyüşe katılımı engellemeyihedefliyorlardı.

4 Nisan günü büyük yürüyüş için onbinlerce kişiyürüyüşün yapılacağı alana akmaya başladı. Kentin hertarafında barikatlar kurulmuş, özellikle deAlmanya’dan gelen göstericiler engellemelerlekarşılanmıştı. Bu nedenle bir çok yerde çatışmalaryaşandı. Belli yerlerde barikatlar aşıldı. Çatışmalarsırasında NATO karşıtları sınırdaki polis karakollarınıateşe verdi.

Bütün engellemelere, olağanüstü önlemlere,otobanların kapatılmasına ve her tarafta kurulan polisve asker barikatlarına rağmen onbinlerce kişi yürüyüşyerine ulaşmayı başardı. Fakat yürüyüş alanınaulaşamayan gruplar da vardı.

Kitle kortejler oluşturup yürüyüşe geçti. Bütünyollar ve köprüler polis ve asker gücüyle kapatılmış,yürüyüş bir alan içine hapsedilmişti. Barikatlardan birigöstericiler tarafından zorlandı ve polis bir yere kadarpüskürtüldü, ancak polis hızla yeni barikatlar kurdu.Sonraki süreçte gösteri ve çatışmalar devam etti.

Yaşanan çatışmalardan dolayı Strasbourg kentiadeta savaş alanına döndü. Bir otel ve bir gümrükbinası göstericiler tarafından ateşe verildi. Yüzlerce kişigözaltına alınırken, yüzlercesi ise yaralandı.

Komünistler olarak gösteriye “Saldırganlık ve savaşörgütü NATO dağıtılsın!” şiarlı, TKİP imza veamblemli pankartımızla katıldık. Almanca ve Fransızcahazırladığımız bildirilerimizi dağıttık.

Almanya’da filli mitingAlmanya’daki gösteriye 4 binin üzerinde kişi

katıldı. Buradaki gösteri saat 11.00’de göstericilerinülkenin çeşitli kentlerinden trenler ve otobüslerlegelmesinin ardından başladı. Kehl’de yapılan kısa biryürüyüşten sonra bir miting gerçekleştirildi. Mitingalanında Sol Parti Avrupa Parlamentosu milletvekilibaşta olmak üzere, eylemi organize eden “BarışForumu” adına çeşitli konuşmalar yapıldı. APmilletvekili, polis kuşatmasını kastederek, bununAlman demokrasisinin ne durumda olduğuna iyi birkanıt olduğunu belirtti. Konuşmaların tümündeNATO’nun dünya barışını tehdit eden bir savaş örgütüolduğu ifade edildi.

Strasbourg tarafındaki gösteriye saldırı olduğuhaberleri üzerine, yapılan duyurudan sonra miting kısakesilerek Strasbourg’a doğru yola çıkıldı. Bir saatlikyürüyüşten sonra kitle iki ülkeyi birleştiren köprüdedurduruldu. Burada neredeyse eylemci başına 4 polisindüştüğü yoğun bir polis kuşatmasında 4 saatten fazlabeklendi. Geçiş izni için Alman ve Fransız polisisorumluluğu birbirine yıkarken, gerçekte danışıklı birdövüşle eylemlerin birleşmesini engellediler. Yapılanpazarlıklar sonuç vermeyince, son toplanma yerindegerçekleştirilen bir mitingle Almanya tarafındaki eylembitirildi.

Komünistler olarak eyleme, “Saldırganlık ve savaşörgütü NATO dağıtılsın!” yazılı, TKİP imzalıpankartımızla katıldık. “Kahrolsun emperyalistsaldırganlık ve savaş, 60 yıl yeter, savaş makinesiNATO dağıtılsın!” başlıklı, TKİP-Yurtdışı Örgütüimzalı Almanca ve Fransızca bildirilerimizi yaygıncadağıttık.

Almanya’daki eylem, gerek sayının azlığından vegerekse de bileşimdeki liberal-reformist ağırlıktandolayı cansız geçti. Fransa tarafındaki eylem ise, hemkatılım, hem coşku ve hem de militanlık bakımındandaha nitelikli bir eylemdi.

NATO karşıtı gösteriler her ne kadar beklenenkitlesellikte olmasa da, bütün engellemelere rağmenonbinlerce kişinin toplanıp protesto etmesi ve bunuçoğu yerde polise karşı militanca çatışmayı göze alarakgerçekleştirmesi son derece anlamlıydı.

Yurtdışından komünistler

Page 7: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

NATO’ya dünya çapında protesto Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 7Sayı: 2009/14 H 10 Nisan 2009

Savaş ve saldırganlık örgütü NATO’nun 60.kuruluş yıldönümü tüm dünyada olduğu Türkiye’de deprotesto gösterileriyle karşılandı.

İstanbul Kadıköy’de “NATO Karşıtı Birlik”tarafından örgütlenen miting, 4 Nisan günü kitleninsaat 13.00’te Tepe Nautilus ve Eski Et Balık Kurumuönünde toplanıp kortejlerini oluşturmasıyla başladı.Katılımcılar emperyalist işgal ve savaş karşıtıpankartlarıyla mitingte yer alırken, halkların kardeşliğivurgusu taşınan pankart ve dövizler göze çarptı.

Tepe Nautilus’ta toplanan yürüyüş kolunun enönünde “60 yıllık suç örgütü NATO dağıtılsın! /NATO Karşıtı Birlik” pankartı yer alırken anapankartın hemen arkasında Alınteri, EHP, EmekPartisi, Emek Gençliği, Lise ve Dersane Öğrencileri,Yenibosna Lisesi, Marmara Üniversitesi Öğrencileri,Liseli Dev-Genç, Devrimci Hareket, SDP, GençlikMuhalefeti, ÖDP, ESP, Tekstil Sen, Partizan, KüreselBAK, Sosyalist Parti, NATO’ya Karşı Sanatçılar,ÇHD İstanbul Şubesi, Halk Cephesi, Birlik DayanışmaHareketi, Tüm İlerici Gençlik Derneği, Kaldıraç,Anadolu Kültür ve Araştırma Derneği, P. DevrimciDuruş, Köz Gazetesi, Bağımsız Devrimci SınıfPlatformu (BDSP) ve Ekim Gençliği pankartlarıylayer aldılar.

Kadıköy İskele Meydanı’na doğru gerçekleştirilenyürüyüş boyunca NATO karşıtı sloganlar yükseldi.“NATO’ya hayır!”, “Katil ABD Ortadoğu’dan defol!”,“Emperyalizm yenilecek, direnen halklar kazanacak!”,“Yaşasın halkların kardeşliği!” sloganları bu koldakikortejlerden sıkça yükseldi.

Devrimci Hareket pankartının hemen önünde“Çocuklar öldürülmesin şeker de yiyebilsinler!”pankartıyla küçük yaştaki çocuklar dövizleriyleberaber yürüdü.

Mitinge “Saldırganlık ve savaş aygıtı NATOdağıtılsın / BDSP” ve “Emperyalist savaş aygıtıNATO’ya hayır! Emperyalizm yenilecek direnenhalklar kazanacak! / Ekim Gençliği” pankartıylakatılan komünistler yürüyüşte kızıl bayraklar taşıdılar.

Ayrıca yürüyüş ve miting alanında BDSP’lilertarafından Kızıl Bayrak gazetesinin satışı ve “Seçimaldatmacası bitti, kapitalizmin krizi sürüyor...Kapitalizmin krizine karşı örgütlenmeye, sokağa,eyleme, direnişe!” başlıklı BDSP bildirilerinindağıtımı gerçekleştirildi.

Eski Et Balık Kurumu önünde toplanan yürüyüşkolunda ise sendikalar ve meslek örgütleri yer aldı. Enönde KESK İstanbul Şubeler Platformu’nunbulunduğu bu kolda DİSK’e bağlı sendikalar dayürüdüler. “Barış için NATO’ya hayır!” pankartı ileBirleşik Metal-İş Sendikası, “Emperyalizmin terörörgütü NATO dağıtılsın” pankartı ve “60 yıl yeter!NATO dağıtılsın” dövizleri ile DİSK / Emekli-Sen,İstanbul Veteriner Hekimleri Odası ve Anarşistleryürüdü. Grevdeki ATV-Sabah emekçileri de mitingekatılım sağladılar.

Yürüyüş boyunca, “ABD askeri olmayacağız!”,“Katil ABD Ortadoğu’dan defol!”, “NATO’ya hayır!”,“Krizin faturası patronlara!”, “Biji bratiya gelan!”,“Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Savaşa değilemekçiye bütçe!”, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz!”sloganları atıldı.

Miting programı, tüm kitlenin miting alanınagirmesi ve yapılan saygı duruşuyla başladı.

NATO Karşıtı Birlik’in ortak metnini sanatçı Suaviokudu. NATO’nun kirli geçmişinin anlatıldığı

metinde, NATO’nun kontrgerillaların merkezkarargahı olduğu vurgusu yer aldı. NATO’nun yeniyüzünün de “kanlı” olduğu ifade edildi. Metnin sonbölümünde ise, Türkiye’nin suç örgütü olanNATO’dan ayrılması talep edilirken, NATO’nunişlediği suçlarını hesabını mutlaka vereceği belirtildi.

Ardından mitinge misafir olarak katılan YunanistanYeni Sol Akım’dan Yıannis Fragonus bir konuşmagerçekleştirdi. Geçtiğimiz yıl içinde Yunan polisitarafından katledilen Alexis Grigoropoulos’unölümünün ardından Yunan halkının gösterdiğitepkinin artan hak gaspları ve sömürünün sonucuolduğu söylendi. Bugün NATO’nun temel misyonununkrizden en çok etkilenen ülkelere ciddi yaptırımlaruygulamak olduğunu belirten Fragonus, Türkordusunun Ortadoğu’daki saldırılara ortak olduğunudile getirdi.

Yapılan konuşmaların ardından müzik dinletilerigerçekleştirildi.

Mitinginsonunda, “Burada bir yumruk kalktı, önemliolan bu yumruğu buradan fabrikalara, mahalleleretaşıyarak, örgütlenmek” diyen Mehmet Özerkonuşmasını 1 Mayıs’ta Taksim’de buluşma çağrısı ilesonlandırdı.

Mitinge 4 bini aşkın kişi katıldı. Kızıl Bayrak / İstanbul

Ankara’da NATO protestosu…

“Üsler kapatılsın, NATO dağıtılsın!”Emperyalist savaş örgütü NATO’nun 60. kuruluş yıldönümü Ankara’da DTP, EMEP, ÖDP, Sosyalist Parti,

SDP, TKP, KESK Ankara Şubeler Platformu, Ankara Halkevleri, İHD Ankara Şube, Devrimci ‘78’liler,‘78’liler Birlik ve Dayanışma Derneği, DHF, ESP, Partizan, Halk Cephesi ve Gençlik Muhalefeti tarafındandüzenlenen mitingle protesto edildi.

Miting saat 13.00’te Toros Sokak’ta başladı. Buradan Kolej Meydanı’na doğru gerçekleştirilen yürüyüşboyunca, “Üsler kapatılsın, NATO dağıtılsın!”, “Emperyalizm yenilecek direnen halklar kazanacak!”sloganları atıldı.

BDSP eyleme “Emperyalizm kriz, savaş, saldırganlık ve sömürü demektir! Çözüm devrimde kurtuluşsosyalizmde!” şiarlı pankartla katıldı.

Kolej Meydanı’nda gerçekleştirilen miting programı devrim şehitleri adına saygı duruşuyla başladı.Ardından eylemin örgütleyicileri adına ortak basın metni okundu. Açıklamada NATO’nun kirli tarihianlatılarak, “NATO’yu dağıtmak için savaşsız, sömürüsüz, sınırsız bir dünya için eylemde, mücadeledeyiz”denildi.

Açıklamada Obama’nın Türkiye’ye gelişine de değinildi.Basın açıklaması, “Çünkü biz, savaşsız, sömürüsüz, sınırsız bir dünyanın ancak işçi ve emekçilerin öz gücü

ile yaratılabileceğini biliyoruz. İşte bu inançla emperyalistlerin Ortadoğu’da oynamak istedikleri oyunlarakarşı eşitlikten, kardeşlikten, özgürlükten, emekten yana olan herkesi birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz”sözleriyle sonlandı.

Miting, Diyez Müzik Topluluğu ve Grup Günyüzü’nün sundukları müzik dinletileriyle son buldu. Mitinge yaklaşık bin kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Ankara

Savaş ve saldırganlık aygıtı NATO Kadıköy’de protesto edildi…

“60 yıllık suç örgütü NATO dağıtılsın!”

4 Nisan 2009 / Kadıköy

Page 8: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

NATO’ya dünya çapında protesto8 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/14 H 10 Nisan 2009

Adana’da NATO karşıtı protesto…

“İncirlik üssü kapatılsın! NATO dağıtılsın!”Saldırganlık ve savaş aygıtı NATO’nun 60. kuruluş

yıldönümünde Adana’da biraraya gelen sendikalar,siyasi partiler ve devrimci kurumlar, 4 Nisan günüİncirlik Üssü önünde bir basın açıklamasıgerçekleştirdiler.

Saat 12.30’da İnönü Parkı’nda toplanan kitle, “NeNATO, ne Obama! İncirlik üssü kapatılsın, NATOdağıtılsın!” pankartı arkasında sloganlar eşliğindeotobüslerin bulunduğu Sabancı Kültür Sitesi önünekadar yürüdü. “Katil ABD Ortadoğu’dan defol!”,“Emperyalistler işbirlikçiler 6. Filo’yu unutmayın!”,“Katil ABD işbirlikçi AKP!”, “ABD defol, bu ülke buhalk satılık değil’” sloganları eşliğindegerçekleştirilen yürüyüşün ardından otobüslerebinilerek Amerikan Elçiliği önüne gelindi.

Amerikan Elçiliği önünde kurum temsilcilerininkatılımıyla bir açıklama yapılarak, üzerinde“NATO’ya hayır savaşa hayır!” yazan çelenkAmerikan Elçiliği önüne bırakıldı.

NATO protestosunun son durağı İncirlik Üssü’ydü.İncirlik girişine yakın bir yerde otobüslerden

inilmesinin ardından pankart açılarak sloganlareşliğinde İncirlik girişine kadar yüründü. Askerlerinbarikat kurduğu giriş kapısının önünde yapılanaçıklamayı Eğitim-Sen Adana Şube Başkanı GüvenBoğa okudu.

4 Nisan 2009’un NATO askeri örgütününkuruluşunun 60. yıldönümü olduğunu ve dünya savaşkarşıtları olarak NATO’nun saldırgan askeri venükleer politikalarını protesto ettiklerini belirtti.Savaşsız ve adil bir dünya hayalini savunmak içinbugün dünyanın her yerinde alanlara çıkıldığıbelirtilerek NATO’nun kuruluş sürecini ve amacınıanlattı.

Konuşmada, NATO’nun emperyalist güçlertarafından dünyaya yeniden şekil vermek, büyükdevletlerin çıkarlarını güvenceye almak vesosyalizmin etkisini kırmak için kurulduğu ifadeedilerek, dünyanın dört bir yanında sayısız katliamlargerçekleştirdiği anlatıldı.

Türkiye’de 1 Mayıs ‘77, 16 Mart ‘78, Maraş,Çorum, Sivas ve Gazi katliamları ile ‘90’lı yıllarboyunca Kürtler’e karşı gerçekleştirilen katliamlarınNATO’nun eseri olduğu vurgulanarak, bugün BOTAŞkuyularından çıkarılan kemiklerin sorumlusunun daNATO-kontrgerilla olduğu ifade edildi. NATO’nunkirli tarihine vurgu yapıldı.

ABD’nin yeni başkanı Obama’nın Türkiye’yegelişine de değinilerek, bu ziyaretin amacınınTürkiye’yi yeni savaş planlarına dâhil etmek olduğuifade edildi. Açıklama şu sözlerle son buldu:

“Barışçıl bir dünya hayalimize ulaşmak isteyenbizler, küresel ve bölgesel krizlere askeri karşılıklarverilmesini kabul etmiyoruz; bunlar çözümün değilsorunun bir parçasıdır. Nükleer silahların terörüaltında yaşamayı reddediyor ve yeni bir silahlanmayarışının tırmandırılmasına karşı çıkıyoruz. Askeriharcamaları azaltmak, mevcut kaynakları insaniihtiyaçların karşılanmasına yönlendirmek zorundayız.Başta İncirlik olmak üzere bütün yabancı askeri üslerive saldırı amaçlı askeri yapıları kapatmalı; halklararasındaki ilişkileri normalleştirmeli ve askerizihniyetten arındırmalı; daha güvenli ve daha adil birdünya inşa etmek için yeni barışçıl işbirliği formülleribulmalıyız.”

KESK, DİSK, TMMOB, ATO, Pir Sultan AbdalKültür Derneği, Hacı Bektaş Veli Derneği, Tunceliler

Derneği, İHD, BAK, Adana Barış Meclisi, TİHV,Halkevleri, TÖP, ESP, SGD, Özgürlükçü GençlikDerneği, DTP, EMEP, ÖDP, SDP, Alınteri, DİPGirişimi, Mücadele Birliği Platformu, ÇHKM,‘78’liler Girişimi, TKP ve Atak tarafından

gerçekleştirilen eyleme yaklaşık 250 kişi katıldı.Eylem, basın metninin okunmasının ardındansloganlarla sona erdi. BDSP eyleme katılarak destekverdi.

Kızıl Bayrak / Adana

BAK: “Suç örgütü NATO dağıtılsın!”Küresel Barış ve Adalet Komisyonu (BAK), Barış ve Şiddetsizlik İçin Evrensel Yürüyüş Hareketi üyeleri,

2 Nisan günü Taksim Gezi Parkı’nda NATO’nun 60. kuruluş yıldönümünü protesto ederek, “Barış İşareti”eylemi gerçekleştirdiler.

Taksim Gezi Parkı’nda “60 yıllık suç örgütü NATO dağıtılsın!” pankartının açıldığı eylemde, KüreselBarış ve Adalet Komisyonu adına sanatçı Görkem Yeltan konuya ilişkin basın açıklaması yaptı. Savaşpolitikalarının insanı, doğayı ve tüm canlıları maruz bıraktığı şiddet ve yarattığı muazzam tahribatın gözlerönünde olduğunu ifade ederek, Irak’ta, Filistin’de, Afganistan’da ve dünyanın daha birçok yerindemilyonlarca insanın bu dehşet verici politikaların bedelini ödediğini ve ödemeye devam ettiğini söyledi. 60.kuruluş yılını kutlayacak olan NATO’nun dünyanın en büyük suç örgütü olduğunu ve 60 yıldan bu yana savaşpolitikaları ürettiğini ifade etti. Türkiye’nin NATO’dan derhal çıkmasını, NATO’nun parçası olarak görevyaptığı Afganistan’dan çekilmesini, İzmir’de, Konya’da, Şile’de, Balıkesir ve Marmaris’te bulunan NATOüslerinin kapatılmasını istedi.

Basın açıklamasının ardından eylemciler alanda dizilerek barış işareti oluşturdular.“NATO’ya hayır!”, “Savaşa hayır!” sloganlarının atıldığı eyleme yaklaşık 100 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

NATO karşıtı gençlik eylemlerinden…

İstanbul Gençlik Muhalefeti’nden eylemİstanbul Gençlik Muhalefeti 1 Nisan günü Taksim AKM önünden Kabataş İskelesi’ne kadar

gerçekleştirdiği yürüyüş ve basın açıklaması ile NATO’nun 60. yıldönümünü protesto etti.Saat 18.00’de AKM önünden başlayan eylemde, “Savaş ve suç örgütü NATO dağıtılsın! 4 Nisan’da

Kadıköy’deyiz! / İstanbul Gençlik Muhalefeti” pankartı açtılar. Eylemde, NATO’nun 6. Filo Savaş gemisinintemsili maketi taşındı.

Basın açıklamasının ardından NATO’nun 6. Filo’nun maketi yakıldı. Yürüyüş ve eylem boyunca,“Emperyalistler, işbirlikçiler 6. Filo’yu unutmayın!”, “Katil ABD, işbirlikçi AKP!”, “Katil ABD Ortadoğu’dandefol!”, “Kahrolsun ABD emperyalizmi!”, “Yanki go home!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

DÖB’den NATO karşıtı eylemDevrimci Öğrenci Birliği, NATO’nun 60. yıldönümü nedeniyle 4 Nisan günü Dolmabahçe’de eylem

gerçekleştirdi. Eylemde “Halkların katili NATO’yu dağıtalım! Yankee go home! / Devrimci Öğrenci Birliği”pankartı açıldı.

Basın açıklamasında NATO’nun kurulduğu günden bu yana ezilen halklara karşı acımasız savaşlar vekatliamların planlayıcısı ve uygulayıcısı olduğu belirtildi. Kapitalizmin varlığını devam ettirebilmesi içinNATO gibi savaş aygıtlarına dayanmak zorunda olduğu ifade edildi.

Açıklama boyunca “Deniz olmak Denizler gibi savaşmaktır!”, “Yaşasın halkların mücadele birliği!”,“Yankee Go Home!”, “Halkların katili NATO’yu dağıtalım”, “Kahrolsun emperyalizm! Yaşasın devrim vesosyalizm!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Page 9: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

Obama hoş gelmedi! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 9Sayı: 2009/14 H 10 Nisan 2009

Obama protestolarla karşılandı...

“Eli kanlı Obama ülkemizden defol!”Obama’ya İstanbul’da protestolu

karşılama...ABD Başkanı Obama’nın Ankara’nın ardından

İstanbul’a gelişi ilerici ve devrimci kurumlarıngerçekleştirdiği ortak eylemle protesto edildi.Taksim’de gerçekleştirilen eylem 7 Nisan günü saat12.00’de Galatasaray Lisesi önünde toplanılmasıylabaşladı.

BDSP, Çağrı, ÇHD İstanbul Şubesi, DevrimciHareket, ESP, DHF, Halk Cephesi, Marksist Bakış,HKM, Sosyalist Parti, PDD, Kaldıraç, Partizan,ODAK, Halkevleri, EHP ve Tekstil Sen’in örgütlediğieylemde Alınteri ve Gençlik Muhalefeti de yer aldı.

“Dünya halklarının düşmanı Amerikanemperyalizminin yeni başkanı Obama, senin de ellerinkanlıdır! Ülkemizden defol!” pankartının açıldığıeylemde bileşenler kurum flamaları ve ortak dövizlertaşıdılar.

Taksim Tramvay Durağı’na gerçekleştirilenyürüyüş sırasında yoğun polis ablukası vardı. 150’yiaşkın kişiyle başlayan eyleme katılım yürüyüşboyunca sürdü.

“Emperyalizm yenilecek, direnen halklarkazanacak!”, “Katil ABD Ortadoğu’dan defol!”, “Elikanlı Obama ülkemizden defol!”, “Emperyalist üslerkapatılsın!”, “Emperyalistler işbirlikçiler 6. Filo’yuunutmayın!”, “İstanbul NATO’ya mezar olacak!”,“Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber yahiçbirimiz!”, “Yaşasın devrimci dayanışma!”, “Yaşasındevrim ve sosyalizm!” sloganlarının atıldığı yürüyüşünardından Taksim Tramvay Durağı’nda basınaçıklaması gerçekleştirildi.

Amerikan emperyalizminin dünyanın birçokbölgesinde gerçekleştirdiği kanlı katliamlara dikkatçekilen açıklamada Türkiye’nin kanlı pazarlıklarlaABD’yle derinleştirdiği işbirliğine vurgu yapıldı.

Obama’nın Kürt sorunu konusundaki sözlerine dedeğinilerek, onyıllardır Kürt halkını katledenlerin Kürtsorununa çözüm olamayacağı belirtildi.

Açıklamada şunlar söylendi: “Bugün ABDObama’yla dünya halkları nezdinde ‘imajını’düzeltmeye çalışıyor. Sanki krizi yaratan başkalarıdüzeltmeye çalışan Obama’ymış gibi gösteriliyor.Ülkemizde de işbirlikçi uşak AKP’den burjuvazininkalemşörlerine, AB’ci küçük burjuva aydınlara kadarçeşitli çevreler de bu yeni ABD imajının kabul etmeyeçoktan gönüllü olmuş durumdalar.”

Basın açıklaması sonrasında protesto, devrimcişarkı ve marşlarla sürdü. Çav Bella, Avusturya İşçiMarşı ve Gündoğdu marşlarıyla devam etti. TaksimMeydanı’ndaki Beyoğlu Ülkü Ocakları gösterilerek“İşte burası faşist yuvası!”, “Faşizme karşı omuzomuza!” sloganları atıldı.

Eylem, “Kahrolsun emperyalizm, yaşasınmücadelemiz!”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm!”sloganlarıyla son buldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Bursa: “Obama Türkiye’dendefol!”

60 yıllık savaş ve suç örgütü NATO’nun kuruluşuve ABD Başkanı Obama’nın kanlı hesaplar içinTürkiye’ye gelişi, Bursa’da 6 Nisan’da gerçekleştireneylemle protesto edildi. Osmangazi Metro İstasyonuönünde toplanan BATİS, BDSP, EMEP, SDP, Partizan,TÖP, Sosyalist Parti, İHD, ESP ve ÖDP, “Savaş

örgütü NATO dağıtılsın, Obama Türkiye’den defol!”pankartıyla Kent Meydanı’na kadar bir yürüyüşgerçekleştirdi.

Kurumlar adına yapılan ortakaçıklamada şunlarsöylendi:

“Uluslararası tekellerin ihtiyaçlarını ve sömürüyüher şeyin üstünde tutan emperyalist bir saldırı örgütüolan NATO, kurulduğu yıllardan beri dünyanın pekçok yerinde kanlı eylemlere, işgallere ve darbelereimza attı. Soğuk savaşın ideolojik saldırı, psikolojiksavaş ve silahlı bombardıman üssü işlevi gördü.Gladyo ve Kontrgerilla birçok karanlık faaliyetyürüttü…”

Açıklamada ayrıca ABD Başkanı Obama’nınTürkiye ziyaretini Irak, Afganistan ve Pakistan’ayönelik yeni planlar ve Ortadoğu’daki yeni hesaplariçin gerçekleştirdiği belirtildi. Emperyalizme karşımücadeleyi büyütme çağrısı yapıldı.

Yaklaşık 100 kişinin katıldığı eylemde “Katil ABDOrtadoğu’dan defol!”, “Obama Türkiye’den defol!”,“NATO’ya hayır!”, “Kahrolsun MİT, CİA,Kontgerilla!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / Bursa

Ankara: “Katil ABD Ortadoğu’dandefol!”

Obama’nın Ankara’ya gelişi çeşitli eylemlerleprotesto edildi. DTP, EMEP, ÖDP, Sosyalist Parti,SDP, TKP, KESK Ankara Şubeler Platformu, AnkaraHalkevleri, İHD Ankara Şube, Devrimci ‘78’liler,‘78’liler Birlik ve Dayanışma Derneği, DHF, ESP,Halk Cephesi ve Gençlik Muhalefeti 6 Nisan günü saat12.30’da Sakarya Caddesi’nde toplanarak basınaçıklaması gerçekleştirdi.

Okunan ortak açıklamada, Türkiye’ninemperyalizmle girdiği kirli pazarlıklar ve katilObama’nın Türkiye ziyareti lanetlenerek “Obama GoHome!” denildi.

Basın açıklamasında “Katil ABD Ortadoğu’dandefol!”, “Yankee Go Home!”, “Emperyalizmyenilecek, direnen halklar kazanacak!” sloganlarıatıldı.

Basın açıklamasının ardından eylem sona erdi.Eyleme yaklaşık 500 kişi katıldı.

BDSP eyleme, “Emperyalizm savaş demektir, barışsosyalizmde!”, “Kahrolsun emperyalizm, yaşasındevrim ve sosyalizm!” yazılı dövizlerle katılarakdestek verdi.

Basın açıklamasının ardından BDSP’liler YükselCaddesi’ne gelerek, burada “Kapitalizmin krizinekarşı, örgütlenmeye, sokağa, eyleme, direnişe!”başlıklı BDSP bildirilerinin dağıtımınıgerçekleştirdiyer. Dağıtım sırasında ajitasyonkonuşmaları yapılarak Obama’nın Türkiye’ye gelişilanetlendi. İşçi ve emekçilere hesap sorma vemücadele çağrısı yapıldı.

Sakarya Caddesi’nde yapılan ortak eyleminardından ÖDP bir eylem gerçekleştirdi. AkayCaddesi’nde toplanarak pankart açan ÖDP’lilerMeclise yürümek istedi. Polisin sert müdahalesi ilekarşılaşan ÖDP’liler topluca gözaltına alındı.

Kızıl Bayrak / Ankara

Manisa’da Obama protestosuABD Başkanı Obama’nın Türkiye’ye gelişi ve

NATO’nun kuruluş yıldönümü Manisa’da EMEP veTKP tarafından gerçekleştirilen eylemle protestoedildi.

6 Nisan günü Manisa Manolya Meydanı’ndagerçekleştirilen basın açıklamasında Amerika’nınkurucusu ve sahibi olduğu NATO’nun 60. yılındadünya halklarına dönük saldırıları anlatıldı. NATO’nun“komünizm tehditi” karşısında kurulduğu söylendi.

ABD emperyalizmiyle AKP hükümetininişbirliğinin de vurgulandığı açıklamada, bağımlılık vesavaş örgütünden çıkılması istendi. Açıklamataleplerin sıralanmasıyla son buldu. Açıklamada şutalepler sıralandı:

-NATO’dan çıkmalı, -NATO’nun dağıtılması için çalışılmalı, üsler

kaldırılmalı . - Bir NATO örgütlemesi olan Özel Harp Dairesi vb.

yapılar dağıtılarak, işlediği suçlar aydınlatılmalı. “Katil ABD işbirlikçi AKP!”, “Katil ABD

Ortadoğu’dan defol!”, “Kahrolsun emperyalizm!”sloganlarının atıldığı basın açıklamasına 50’ye yakınkişi katıldı. Eğitim-Sen, SES, Emekli-Sen, Manisa İşçiBirliği Derneği de eyleme destek verdi.

Kızıl Bayrak / Manisa

Page 10: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

Obama hoş gelmedi10 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/14 H 10 Nisan 2009

ABD başkanlık seçimlerinde “değişim” sloganıylaseçilen ilk afro-Amerikan başkan Barack HüseyinObama tüm dünyada büyük heyecan ve beklentiyaratmıştı. Oysa bu yeni kurtarıcı efendinin rotasınıdeğiştirmeyeceği daha işin başında belliydi.Yüzyıllardır ezilmiş bir rengin sahibi olsa da, ezen birdevletin, katliamcı bir savaş makinesinin başınaoturarak paranın bir rengi olmadığını bir kez dahakanıtladı.

Obama ABD’nin Bush döneminde bozulan imajınıdüzeltmek üzere, göreve geldiğinin 2. ayında kapsamlıbir geziye çıktı. 8 gün sürecek ziyaret 5 ülkeyikapsayacak. Obama, Irak savaşı, GuantanamoÜssü’nde “teröristlere yapılan muamele” nedeniyleülkesiyle görüş ayrılığı yaşayan Avrupalı liderlerlegörüşecek.

Gezinin önemli ayaklarından birisi de Türkiyeoldu. Türkiye’de kendine verilen bu değere fazlasıylakarşılık verdi. Obama’nın geçtiği Ankara ve İstanbulkelimenin tam anlamıyla ablukaya alındı,emperyalizmin şefi için tüm yollar boşaltıldı, insanlarfişlendi, tüm yasalar rafa kaldırıldı. Obama’nınmuhtemel güzergahı üzerindeki evlerde ikamet edenveya çalışan herkes güvenlik soruşturmasına tabitutuldu, bu iki şehirde günler öncesinden kimlikkontrolleri başladı. İstanbul’da vapur giriş-çıkışlarında, duraklarda, merkezi alanlarda Genel BilgiTaraması (GBT) uygulamasını yaygınlaştıran sermayedevleti, Obama’nın İstanbul’a yapacağı ziyaretöncesinde polis devleti uygulamalarının şimdiyekadarki en kapsamlılarından birine imza atmış oldu.Obama’nın geçiş güzergahı olarak belirlenen sahilyolu ile ‘olası bir olumsuzlukta devreye sokulacakolan E-5 karayolu’ çevresindeki mahalle muhtarlıkları,mahallelerinde oturan ve çalışan kişilerin isimlistelerini ilçe emniyet müdürlüklerine gönderdi.Obama ziyareti, emniyet müdürlüğü için genel bilgitaramasını genişletmenin bir aracına da dönüştürülmüşoldu.

Ancak asıl facia Obama’nın geçişiyle başladı.Obama’nın güvenliği adına Ankara’da ana arterlerhem yaya hem de araç trafiğine kapatılırken, pek çokkişi işine ve okuluna ya hiç ulaşamadı ya da geç ulaştı.Polisin ABD başkanına sevgisi de tüm bu uygulamalarsırasında gözden kaçmadı. İşine, okuluna ulaşmayaçalışan herkes önce polis barikatıyla ardından da Türkpolisinin “nezaketiyle” karşılaştı. Polis kapatılanyollara bir alternatif oluşturma zahmetine girmediğigibi, kendine yöneltilen sorulara karşı takındığı tavırlabir kez daha “Türk polisi” olduğunu herkese gösterdi.Meclis önünde yapılmak istenen bir eyleme vahşicesaldırdı...

Obama için alınan güvenlik önlemlerinden bazıları:- Meclis özel gündemle toplanacağı için, seçim

nedeniyle bölgelerinde olan milletvekilleri efendininkarşısında tam kadro tekmil vermek için Ankara’yaçağrıldı.

- Obama’nın Meclis’e gelişi sırasında ceptelefonları devre dışı bırakıldı.

- Obama’nın giriş saati gizli tutuldu.- TBMM’nin çatısına ve belli noktalara keskin

nişancılar ve dürbünle karşı binaları gözetleyenpolisler yerleştirildi. TBMM gün boyu havadan dakorundu.

- TBMM ana binası içinde koridorlara çok sayıdaelektronik güvenlik kapısı yerleştirildi, binaiçindekilerin üstleri kontrol edildi.

- Obama Meclis’e gelişinde, binanın içinde Türkgüvenlik görevlileri ile ABD’li güvenlik mensuplarıortak görev yaptı.

Obama Ankara’dan sonra İstanbul’a da eziyetyaşatmak üzere akşam saatlerinde Yeşilköy AtatürkHavaalanı’na indi. İstanbul trafiği tam anlamıylakilitlendi. Ancak İstanbul polisinin bir haftadırözellikle Beşiktaş civarında yaptığı tatbikatlarlainsanları bu eziyete hazırlaması, Obama’nınİstanbul’da olduğu gün insanların daha deneyimliolmasını sağladı. İstanbul iki ana arteri D-100karayolu (E-5) ve sahil yolu ABD başkanı için trafiğekapatıldı. Günler öncesinde başlayan ve tüm şehirdeölçüsüz bir polis kontrolüne yol açan önlemler Obamaziyareti boyunca da devam etti. Sadece ana yollardeğil tüm bağlantı yolları ve geçişler de kapatıldı.Yaklaşık bir haftadır Obama’nın güzergahı olmasımuhtemel alanda araçlar durdurularak bomba aramasıyapıldı. Ankara’dakine benzer görüntüler İstanbul’dada yaşandı. Okullar tatil edildi, insanlar işine, okulunageç kaldı.

Obama’nın bu ziyaretinin siyasi sonuçları elbetteçok büyük olacaktır. Ancak bu ziyarette öncelikleherkesin aklında kalacak olan bu iki büyük şehreyapılan işkence olacaktır. Davos’ta şov yapanlarınefendilerinin karşısında nasıl el pençe divandurduğunu, yalaklıkta nasıl sınır tanımadığını tüm

dünya görmüş oldu. Obama’nın attığı her adımı adetaher şeye yapmaya muktedir, herkesin kaderini elindetutan bir “ilahı” izler gibi izleyen ve analiz edenmedyasıyla, onunla beş dakika görüşmeyi nimet sayanvekilleriyle, anormal güvenlik tedbirleriyle venormalde meclise gelmeyen ama iş Obama’nınkonuşmasını izlemek olunca kutsal bir vazifeye koşargibi tam kadro meclise giden askeriyle düzen gericiliğiABD’ye tam bağlılığını göstermiş oldu.

Burjuvazi insanlık tarihinin gördüğü bu en kanlıdevlet ve onun başkanının önünde secde etmeyedevam edebilir, ancak bu onları kurtarmayayetmeyecektir.

Efendi Obama’ya uşaklara yaraşırbir karşılama!

Kriz sanayi kentlerini vurduBirleşik Metal-İş Sendikası Araştırma Dairesi, kapitalist kriz sürecinde işten atılmaların en yoğun ve en

çok olduğu illere ilişkin yaptığı araştırmanın sonuçlarını açıkladı.Sosyal Güvenlik Kurumu’nun Kasım ayı verileri ve İŞKUR’un Eylül 2008-Şubat 2009 istatistik bültenleri

üzerinden yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, kriz sürecinde işten atılmaların en yoğun olarak yaşandığı iloransal olarak Bilecik olarak belirlenirken, işten atılan işçi sayısında İstanbul birinci sırada yer aldı.

BMİS’in araştırmasına göre krizin yoğun bir biçimde hissedilmeye başlandığı Eylül 2008 tarihinden Şubat2009 tarihine kadar işten atılmaların en yoğun yaşandığı il oransal olarak Bilecik olurken, onu Tekirdağ,Bursa, Kırklareli, Niğde, Denizli, Uşak, Manisa, Kayseri, Kütahya ve Kocaeli gibi ağırlıklı olarak sanayikentleri izledi.

İşten atılmaların ortalamanın üzerinde gerçekleştiği diğer iller ise Siirt, Gaziantep, İzmir, Eskişehir,Çankırı, Adana, Yalova ve Aksaray oldu.

Araştırmaya göre, son 6 ayda işsizlik ödeneği için İŞKUR’a müracaat eden işçi sayısı 317 bin. İştenayrılmak zorunda kaldığı için iş müracaatı yapanların sayısı ise (Ocak ve Şubat ayları tahmin olmak üzere)yaklaşık 185 bin olarak gerçekleşti. İşten atılanların sayısı, resmi rakamlara göre 500 binin üzerine çıktı.

İşten atılmaların en çok gerçekleştiği il yaklaşık 165 bin kişi ile İstanbul olurken, İstanbul’u Bursa 46 bin,İzmir 38 bin, Ankara 28 bin, Tekirdağ 20 bin kişi ile izledi. Manisa, Adana, Antalya ve Denizli’de iştenatılanların sayısı 10 binin üzerinde.

Kürt illeri ise işten atılmaların en az yaşandığı iller. Ardahan, Bayburt, Hakkari, Şırnak ve Ağrı’da iştenatılanların oranı toplam işçi sayısının yüzde 1 düzeyine ulaşırken, araştırmaya göre işten çıkarmalarınyarısından çoğu (yaklaşık 276 bin kişi) Marmara Bölgesi’nde yaşandı.

Bu bölgede her 100 işçiden 7’si işten atılırken, Ege Bölgesi’nde bu oran yüzde 6,17, İç Anadolu’da yüzde4,4, Güneydoğu Anadolu’da yüzde 4,32, Akdeniz’de yüzde 4,19, Karadeniz’de yüzde 3,3, Doğu Anadolu’dayüzde 2,97.

Birleşik Metal-İş Sendikası, yayınladığı araştırma sonuçları hakkında yaptığı değerlendirmede, Türkiyeaçısından ekonomik krizin ağırlıklı olarak imalat sanayinde hissedildiğini ve bunun sonucunun en çok sanayikentlerini etkilediğini belirtti. Ücretsiz izinler ve işten çıkarmalarla beraber sendikal örgütlülüklere dönüksaldırıların yaşandığını, hükümetin emekçileri koruyan önlemler alarak bunun önüne geçmesi gerektiğiniifade etti.

Page 11: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

NATO ve Türkiye Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 11Sayı: 2009/14 H 10 Nisan 2009

NATO Zirvesi sona erdi. Danimarka BaşbakanıRasmussen NATO’nun yeni genel sekreteri oldu. Türksermaye devleti Rasmussen’i veto etme tehdidiyledünyanın gündemine girdi. Sermaye medyası, tıpkı“one minute” şovunda olduğu gibi, koro halinde Türksermaye devletinin haklılığını öne çıkardı. Erdoğan’lakanlı bıçaklı olan Doğan medya grubu bile“Rasmussen’e itiraz” şovuna tam destek verdi.

Ancak bu şovun ömrü bir günü aşamadı. ABDağırlığını ortaya koydu, Türkiye’nin Rasmussen’i vetoetmesini engelledi. Bu durum, Türk devletinindışındaki tüm NATO üyelerinin Rasmussen’in genelsekreterliğini istemesine rağmen Türk sermayedevletinin direnmesi ve istediklerini aldıktan sonraRasmussen’in genel sekreterliğine onay vermesiolarak yansıtıldı. Gerçekte yaşanan ise, AB veABD’nin isteği doğrultusunda Rasmussen’in NATOGenel Sekreterliği’ne seçilmesi, Türk devletinintemsilcilerinin ise bu durumu kabullenmesiydi.

Türk devletinin istedikleri karşılandı mı?

Erdoğan’ın itirazının nedenleri nelerdi? Birincisi, Rasmussen Muhammed karikatürleri için

özür dilemeliydi, zira “karikatür krizi” onun ülkesindeyaşanmıştı. Oysa Rasmussen, “bu basın özgürlüğüyleilgili bir sorun olduğu için hükümetimiz müdahaleedemez” diyerek, özür dilemek bir yana geçmiştutumunu sürdürdü.

İkinci itiraz nedeni ise, Roj TV’nin Danimarka’danyayın yapması idi. Rasmussen, Danimarka yasalarıçerçevesinde yayın yapan Roj TV’ninkapatılamayacağını, bunun aksinin basın özgürlüğünüengellemek olacağını ifade ederek, bu konuda datutumunu ortaya koydu.

Dolayısıyla, taleplerin karşılanması sözkonusudeğildir. Medyada yansıtılanın aksine, Türk devleti birkez daha gülünç duruma düşmüş, efendilerininistemlerini yerine getirmek zorunda kalmıştır.

ABD ile etle tırnak gibi olan Türk sermayedevletinin, Fransa’nın 1966’da çıkmış olduğuNATO’nun askeri kanadına yeniden dönme çabasınaABD emperyalizminin talebi doğrultusunda tamdestek vereceğinden de kuşku duyulmamalıdır. FransaTürk devletinin AB eğilimini baltalamaya devam ettiğihalde, Türk sermaye devleti ABD politikasıdoğrultusunda hareket edecektir.

12 Eylül karşı-devrimi sonrasında askeri faşistyönetim, Yunanistan’ın 1974 sonrasında çıktığıNATO’ya yeniden kabul edilmesine de ABD talebineuygun olarak evet demiştir. 12 Eylül karşı-devriminden bir ay sonra, Yunanistan’ın NATO’yadönüşü gerçekleşmiştir. Türk sermaye devleti bukonudaki vetosunu kaldırmak, Yunanistan’ındönüşünü kabullenmek zorunda kalmıştır.

Sonuç olarak, efendinin tüm istemleri her zamanuşakça bir sadakatle karşılanmaktadır.

Türk sermaye devletinin NATO tarafındanmemnuniyetle karşılanan istemleri!

Türk sermaye devletinin diğer istemleri ise NATObileşenleri tarafından memnuniyetle karşılandı.

Erdoğan ve Abdullah Gül ikilisi Türk sermaye devletiadına NATO’nun Afganistan özel temsilcililiğini talepettiler. Emperyalistler için bu talep bulunmaz birfırsattı. Zira, ABD başta olmak üzere tümemperyalistler Afganistan’dan bir an önce kendiaskerlerini çekmeyi planlarken, Türk ordusuAfganistan’da daha çok sorumluluk üstlenecektir.

Erdoğan-Abdullah Gül ikilisi NATO’nun askerimüdahalelerinde görev alan, böylece emperyalistlerinçıkarlarının bekçiliğini yapmak için halklara karşısavaş suçu işleyen Türk subaylarının görevlerindeyükseltilmesini de talep ettiler. Bu talep de doğalolarak NATO üyeleri tarafından olumlu yanıtlandı.

Bir diğer istem ise, NATO Genel Sekreteri’ninsilahsızlanmadan sorumlu yardımcısının Türkolmasıydı. Her türlü kitle imha silahına sahip olduklarıhalde, İran vb. ülkeleri kitle imha silahları üretmeklesuçlayan emperyalistlerin ikiyüzlülüğüne ortakolmaktan öte bir anlam taşımayan bu istemin, İran vb.ülke halklarının düşmanlığını kazandıracağı açıktır.

Rasmussen şovunun bedeli!

AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesiOlli Rehn, Türk sermaye devletinin, DanimarkaBaşbakanı Rasmussen’in NATO Genel Sekreterliğiadaylığına karşı çıkmasını tepkiyle karşıladı. BununTürkiye-AB ilişkilerini olumsuz etkileyeceğini ilerisürdü.

Rehn, “Türkiye, çok beğenilen Rasmussen’idesteklemeyerek hata yapıyor” diyerek, “ifadeözgürlüğü” ilkesinden söz etti ve Rasmussen’e tamdestek verdi. Bu açıklama, AB ülkelerinin yaşanansüreçten duyduğu rahatsızlığın, NATO şovununbedelinin Türk devletine ödettirileceğinin birgöstergesidir.

NATO görevleri peşinde koşan Türk devleti yeni kanlı planların taşeronluğuna

soyunuyor!

NATO’nun yeni görev alanlarının en başındaOrtadoğu’nun kuşatılması vardır. Geçmişte SSCBbaşta olmak üzere sosyalist bloğa karşı müşterekAvrupa ordusu konumunda olan NATO, gelinen

noktada BOP ordusu haline dönüşme yolunda hızlailerlemektedir. Bunun nedenlerinden biri de, NATO ileİsrail arasında artan ilişkilerdir. İsrail, NATO’nungörünmeyen ortağıdır.

Jaap de Hoop Scheffer, 2005 yılında İsrail’e resmibir ziyarette bulunmuştur. Hamas’ın silahlanmasınınkontrol edilmesi meselesinde de NATO’nun ismigeçmektedir. Bunlar, Ortadoğu halkları için yeni kanlıplanların, tehlikeli bir sürecin ifadesidir. Bu noktadaTürk devletinin askeri gücünün devreye sokulması dahedeflenmektedir.

NATO tarafından Türk sermaye devleti bugünekadar tepe tepe kullanılmıştır. Yeni konseptçerçevesinde de kullanılmaya devam edilecektir. Türkdevleti İslâm dünyasıyla ilişkilerde bir joker olarakkullanılmak istenmekte, bu nedenle, Ortadoğu halklarınezdinde prestijinin artmasını kolaylaştıran “Davosşovu” türü çıkışlar sorun yaratmamaktadır.Rasmussen’e yönelik “Muhammed karikatürleri içinözür dilemesi” talebi de bu çerçevede ele alınmakta,nitekim bu çıkışın belli bir etki yarattığı dagörülmektedir. Ancak Türk devleti, üstlendiğitaşeronluk misyonuyla, Ortadoğu halklarının gözündehızla teşhir olacaktır.

Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerine düşen görev,NATO’nun bu kanlı planlarına dur demek, NATOplanlarının boşa çıkarılması için mücadeleyiyükseltmektir.

Türk sermaye devletinin NATO şovu...

NATO’nun kanlı planlarına karşı mücadeleye!

İMF ile anlaşma sağlandı!Başbakan Recep Tayyip Erdoğan G-20 zirvesi dönüşü Atatürk Havalimanı’nda yaptığı açıklamada, zirve

sırasında İMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn ve yardımcısı John Lipski ile anlaştıklarını söyledi.Yerel seçimler öncesi İMF ile anlaşmaktan kaçınan, “İMF’ye ümüğümüzü sıktırmayacağız!” gibi laflar

ederek oy kaybına uğramaktan korunmaya çalışan AKP hükümeti, seçimlerin ardından saldırılara hız verdi.Seçimlerin üzerinden bir hafta geçmeden, ayağının tozuyla gittiği Londra’da İMF Başkanı ile görüştüğünü veilkelerde anlaştıklarını belirten Erdoğan, “Öyle zannediyorum ki, önümüzdeki gün veya haftalar içerisinde,yani bu ay içerisinde kesinlikle heyet gelecek ve burada arkadaşlarımızla görüşmelere başlayacaklardır.Önümüzdeki günlerde yapılacak bu görüşmelerle birlikte süratle bir sonuca varmanın gayreti içerisindeolacağız” dedi.

Seçim oyununun sona ermesiyle birlikte, geçmesi beklenen saldırı yasaları ve kölelik anlaşmalarının ilkiböylece “prensip”te de olsa hayata geçirilmiş oldu. Sırada pek çok saldırı yasası ve yeni vergiler bekliyor.Sermaye iktidarı krizin faturasını emekçilere ödetmek için seferber olmuş durumda.

Page 12: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

BDSP’nin 1 Mayıs çağrısı!12 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/14 H 10 Nisan 2009

İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele vedayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Onyıllardırdünyanın dört bir köşesinde işçi sınıfı, emekçiler veezilen halklar 1 Mayıs alanlarını dolduruyor. 1Mayıs’ta tek yürek, tek yumruk oluyor, sömürü vezulme dur diyor, insanca bir yaşam ve özgür birgelecek için mücadele bayrağını yükseltiyor.

Dünyanın sömürücü efendileri tarafından horlanan,insandan sayılmayan, hakları çalınan milyonlar, 1Mayıslar’da birliğin ve dayanışmanın gücünügösteriyorlar. Umudun ve kurtuluşun kendi ellerindeolduğunu haykırıyorlar. Geleceklerini sömürücüzorbaların ellerine bırakmıyorlar.

Sermaye ve uşakları 1 Mayıs’tan bunun içinölesiye korkuyor. Bunun için 1 Mayıs’ı gözdendüşürmeye, içini boşaltarak bahar bayramınaçevirmeye çalışıyorlar. Yetmeyince zorabaşvuruyorlar. Böylece 1 Mayıs’ın birlik, mücadele vedayanışma ruhunu işçi ve emekçilerden uzak tutmayaçalışıyorlar.

Fakat ne yaparlarsa yapsınlar, 1 Mayıs’ın birlik vemücadele ruhunu yok edemeyecekler. Çünkü bu baskıve sömürü düzeni devam ettikçe işçi sınıfı ve ezilenyığınların 1 Mayıs’a olan ihtiyacı da sürecektir.

İşçiler, emekçi kardeşler!Bu yılın 1 Mayıs’ına çok özel koşullarda

hazırlanıyoruz. Çünkü kapitalizmin krizinin faturasıbizlere kesildi, kesiliyor. Yüzbinlerce işçi kapınınönüne konuldu bile. Çalışmaya devam edenlerinbüyük bölümü ise ücretlerini alamıyor. İkramiye vediğer haklarını kaybetti, daha düşük ücretlerle dahaağır şartlarda çalışmak zorunda bırakıldı. Temeltüketim maddelerine fahiş zamlar yapıldı.

İşten atılmalar, ücretsiz izinler, ağır çalışma şartlarıkarşısında hiçbir şey yapmayan sermaye hükümeti, buarada asalak kapitalistlere üst üste vergi indirimleriyaptı. İşsizlik Sigorta Fonu’nu kapitalist patronlarınsofrasına sundu. Şimdi gündemde İMF ile yeni biranlaşma var. Bu anlaşmanın ilk sonuçlarından birikıdem tazminatlarının gaspedilmesi olacak. DahasıİMF’nin hazırladığı yeni sosyal yıkım saldırılarıbizleri bekliyor. Bunlara, eğitim ve sağlığın büyükölçüde paralı hale getirildiğini ve emeklilik hakkınıngaspedildiğini de eklersek, nasıl bir sosyal felaketleyüzyüze olduğumuzu daha iyi anlarız.

Düzenin efendileri krizin faturasını biz işçi veemekçilere kesmekten başka bir seçenek tanımıyor.Yarınımız bugünden de kötü olacak. İşsizlik veyoksulluk artacak, geleceğimiz daha da karartılacak.Tüm dünya ölçeğinde egemenler hazırlıklarını krizinfaturasını işçi ve emekçilere ödetmek üzere yapıyorlar.Bir yandan da öfkemizden korunmak için baskı veterör aygıtlarını güçlendiriyorlar. Her zamankindendaha fazla “güvenlik” harcaması yapıyorlar.Güvenlikleri için özel ordular kuruyor, yaşadıklarıvillaları dikenli tellerle korumaya alıyorlar. Diğeryandan emperyalistler arasındaki rekabetkeskinleşiyor. Militarizm dizginlerinden boşalıyor,silahlanma yarışı yeni boyutlar kazanıyor.Emperyalistler dünyayı yeni paylaşım savaşlarıylatehdit ediyorlar.

1 Mayıs, krizin bize kesilen bu çok yönlü ağırfaturasını yırtacağımız bir gün olmalıdır. 1 Mayısalanlarıa bu düzene ve onun uşaklarına karşı tekyumruk olarak çıkmalıyız. 1 Mayıs ne kadar güçlügeçerse, yaşadıkları krizin faturasını ödetmek için

hazırladıkları saldırı planlarına karşı o kadar büyük birbarikat kurmuş olacağız.

Emekçi kardeşler!Krizin faturasını ödemeyi reddetmekle sınırlı

kalamayız. Bununla birlikte taleplerimizi de düzeninefendilerine dayatmalıyız. “İşten çıkarmalar veücretsiz izinler yasaklansın!”, “İnsanca yaşamayayeterli asgari ücret!”, “Herkese iş, tüm çalışanlaraiş güvencesi!”, “7 saatlik işgünü, 35 saatlik çalışmahaftası!”, “Dolaylı vergi soygununa son! Artanoranlı gelir ve servet vergisi!”, “Tüm zamlar gerialınsın, temel tüketim mallarının fiatlarıdüşürülsün!” gibi talepler, acil ekonomik ve sosyaltaleplerimizden bugün özellikle öne çıkanlarıdır.

Bu taleplerin yanında “Sınırsız söz, basın veörgütlenme özgürlüğü!”, “Tüm çalışanlar içingrevli ve toplusözleşmeli sendika hakkı!”, “Açık-gizli tüm faşist-militarist örgütlenmeler dağıtılsın!”vb. demokratik istemleri de yükseltmeliyiz. Çünküişimize, ekmeğimize ve geleceğimize sahip çıkmamücadelesi ancak demokratik hak ve özgürlüklermücadelesiyle bir arada yürütüldüğünde başarıyaulaşabilir.

Krizleri üreten ve sonra da faturasını bize ağırbiçimde ödeten kapitalizmdir. Krizlerin nedeni temelüretim araçları ve birikmiş zenginlikler üzerindekikapitalist özel mülkiyet düzenidir. Bugün insanlığınbiriktirmiş olduğu toplumsal zenginlik eğer bir avuçasalak kapitalistin tekelinde olmasaydı, üstesindengelinemeyecek hiçbir sorun kalmazdı. Açlık veyoksulluk dünyadan silinip gider, salgın hastalıklarınkökü kazınır, sağlıklı yaşama koşullarından yoksun tekinsan kalmazdı.

Üretim araçlarının ve toplumsal zenginliklerin tümtoplumun hizmetine sunulduğu sosyalizm, işçisınıfının ve tüm insanlığın tek kurtuluş seçeneğidir. Bunedenle 1 Mayıs’ta kapitalizme karşı sosyalizmbayrağını yükseltmeliyiz.

Emekçi kardeşler!Sermaye ve uşaklarının 1 Mayıs korkusu o denli

büyüktür ki, 1 Mayıs alanı olarak anılan TaksimMeydanı’na yasak koymaktadırlar.

Taksim Meydanı sermaye ile emek arasındakimücadelede sembolik bir alandır. 1977 1 Mayısı’ndaTaksim Meydanı’nda toplanan yarım milyon işçi veemekçinin üzerine kurşun sıkan sermayenin karanlıkgüçleri, böylelikle toplumsal mücadelenin önünüalmak istemişlerdir. Bu kanlı katliamla 12 Eylül’ünönü açılmıştır. Asalak kapitalistlerin “artık gülmesırası bizde” diyerek sevinçle karşıladıklarıAmerikancı faşist 12 Eylül darbesiyle örgütlütoplumsal muhalefet ezilmiş, işçi sınıfı ve ezilenyığınlar susturulmuştur. Taksim yasağı da bunun ürünüolmuştur.

Taksim yasağı ayağımıza takılmış bir kelepçedir.Sermaye ve devleti bu kelepçeyi çıkarmak istemiyor.Bunun için Taksim’de 1 Mayıs kutlamalarına azgıncasaldırıyor.

Taksim’e çıkmak, işçi sınıfı için ayağına takılıkelepçeyi kırmak demektir. Taksim’de 1 Mayıs1977’de katledilen işçi kardeşlerimize sahip çıkmakdemektir. Taksim’e çıkmak, artık gülme sırasının bizişçilere geldiğini haykırmak demektir.

Kardeşler!Hafta içi çalışma gününe denk gelen 1 Mayıs’ta

düzenin en büyük güvencesi işsizlik tehdidi olacak. Butehdidi kullanarak 1 Mayıs’a kitlesel bir katılımıengellemeye çalışacaklar. Bu 1 Mayıs’ta iş bırakarakalanlara çıkalım. Krizin faturasını ödememek,işsizliğe, yoksulluğa dur demek için bu kararlılığıgösterelim. Geleceği için birlik-mücadele vedayanışma bayrağını yükseltmeyenler bugününü dekurtaramazlar.

1 Mayıs günü fabrikalarımızdan, okullarımızdan,semtlerimizden çıkıp 1 Mayıs alanlarına akalım.Dünyayı omuzlarında taşıyanlar olarak ellerimizibirleştirelim, bu köhne düzene karşı öfkemizihaykıralım, kurtuluşun yolunu açalım.

Haydi 1 Mayıs’a! Haydi birlik, dayanışma ve mücadeleye!

Yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm!Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP)

Krizin faturasını kapitalistlere ödetmek için,

1 Mayıs’ta mücadele alanlarına!

Page 13: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

1 Mayıs üzerine... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 13Sayı: 2009/14 H 10 Nisan 2009

Sermayenin her geçen gün yoğunlaşan saldırılarıkapitalizmin dünya ölçeğinde yaşadığı krizle birliktedaha da artmıştır. Bu saldırılar işçi ve emekçi kitlelerekitlesel işten atmalar, daha fazla gaspedilen vetırpanlanan haklar, düşük ve ödenmeyen ücretler,ücretsiz izinler vb. şeklinde yansımaktadır.

Krizin sonuçlarının ağır bir sosyal yıkımla birliktetüm dünyada ve ülkede büyük sosyal olaylara vesiyasal çalkantılara yol açabileceği, esası itibarıylaörgütsüz ve dağınık haldeki işçi ve emekçi kitlelerinortaya koyduğu sınırlı tepkilere dahi bakıldığında,görülebilmektedir. Keza bir başka açıdan seçimlerinortaya çıkardığı sonuçlar da politik açıdan bununipuçlarını taşımaktadır.

Günün devrimci görevi, ekonomik krizi aşmak içinçabalayan kapitalist sistemin iflasını her yolu veyöntemi kullanarak işçi ve emekçilerin bilincineyerleştirmek, kitleleri sistemin aşılması mücadelesineçekmek için her türden sosyal ve siyasal gelişmeyedevrimci amaçlar doğrultusunda müdahale etmektir.

Krize karşı mücadelenin görevlerine çubuk bükenve devrimci olma iddiası taşıyan her unsur, krizle iflasıaçığa çıkmış kapitalist sistemin çelişkilerini sınıfmücadelesi lehine derinleştirmek, işçi ve emekçilerihaklı ve meşru talepleri doğrultusunda hareketegeçirmek, kitlelerin eylemini ve bilincini sisteminsınırları ötesine taşımak görev ve sorumluluğuyla karşıkarşıyadır.

Bu açıdan yaklaşmakta olan 1 Mayıs’a ve önhazırlık sürecine krize karşı mücadelenin devrimcigörevlerinden bakmak, krizin ortaya çıkardığıtoplumsal tepkiyi birleşik, kitlesel, kararlı ve militanbir mücadele ekseninde örgütleme hedefiyleyaklaşmak hayati önemdedir.

Son iki yıldır İstanbul’da gerçekleşen 1Mayıslar’ın Taksim üzerinden devletle açık bir iradesavaşına dönüşmesi, Taksim 1 Mayısı’nın kararlılığıve militanlığının Türkiye genelinde işçi veemekçilerin, devrimci, ilerici unsurların coşkusunuetkilemesi, her şeyiyle birbirine düşman iki sınıfınülke düzeyine yayılmış mücadelesinde ileri birmücadele mevzisi haline dönüşmesi, Taksimkararlılığının damgasını vurduğu son iki yılın 1Mayısı’nın sınıf ve emekçi hareketinin gelişimiyönünde önemli bir çıkış anlamına gelmesi, krize karşımücadelede Taksim 1 Mayısı’nın sınıf mücadelesiaçısından anlamına ve önemine işaret etmektedir.

Zira Taksim, bir alan tartışması değil devletle işçive emekçilerin, devrimci güçlerin irade savaşıdır. İşçive emekçi kitleler son iki yıldır bu irade savaşındabelirgin bir şekilde kendi özgücüne güvenmeyi,militan mücadele yöntemleriyle saldırılara karşıkoyabileceğini, sendikal ihanet barikatının artıkparçalanması gerektiğini görmüş, bilince çıkarmayabaşlamıştır. Bu yılki 1 Mayıs’ın işçi ve emekçikitlelerin kapitalizmin krizine karşı tepki ve öfkesininhaykırıldığı, birleşik, kitlesel ve militan bir mücadelemevzisine dönüşmesinin, bunun Taksim 1 Mayısı’ndaaçığa çıkmasının anlamı ve önemi burada yatmaktadır.

Ancak daha açıktan ifade eden EMEP örneğindeolduğu gibi bir takım reformist liberal anlayışlar, buanlam ve önemi karartan, Taksim 1 Mayıs’ı iradesiniboşa düşürmeye çalışan bir tutum içerisindedirler. Buliberal yaklaşım, işçilerin birlik, mücadele vedayanışma günü olan 1 Mayıs’ı düzen cephesininkrizin yükünü emekçilere yıkma girişimlerine karşı biryanıt günü olarak anlamlı olacağını ileri sürmekteancak “dünyanın bugünkü hali içinde 1 Mayıs’ı başka

yanlara çekmek, başka türden hesapların vesilesiyapmak, hedef saptırma olur…

Geçmiş yıllardan ders alarak şunu söylemeliyiz ki;bahanesi ve tarihsel iddiaları ne olursa olsun, böylebir dönemde 1 Mayıs’ta ‘sermayeye bir tokat’atılmasını ‘alan tartışmaları’na dönüştürmek,yanlışların en büyüğü olacaktır” vb. söylemlereşliğinde Taksim 1 Mayısı’nın altını oymayaçalışmaktadırlar.

Taksim 1 Mayısı’na düzen güçleri de kendicephesinden saldırmakta, son iki yıldır olduğu gibibu yıl da Tayyip Erdoğan şahsında rüşvet vetehditlerle, baskı ve karalamalarla Taksim 1Mayısı’na saldırmaktadır. Tayyip Erdoğan, yaptığıaçıklamalarla, “1 Mayıs’ın tatil ilan edilmesi içingerekli talimatı verdim” rüşvetiyle sendikalbürokrasiye göz kırpmakta, “‘İstediğim yerdeistediğimi yaparım’ anlayışı illegal örgütlerin, yeraltıörgütlerinin işidir” söylemleriyle Taksim 1 Mayıs’ınıprovoke etmeye, 1 Mayıs’ı “davullu zurnalı” kutlanan“emek ve dayanışma” günü olarak ilan ederek altınıboşaltmaya çalışmaktadır. “Taksim Meydanı her günmitinglerin yapıldığı bir meydan haline döner ki artıkoranın bütün cazibesi ortadan kalkar. Kusurabakmasınlar” ifadelerini kullanarak bu yıl da Taksim 1Mayısı’na saldıracaklarının sinyallerini vermektedir.

Çünkü düzen cephesinden de Taksim tek başınaalan tartışması değildir. Taksim üzerinden devletcephesinden yükseltilen tartışmaların, savrulantehditlerin, baskı ve terörün arkasında sermayeiktidarının işçi ve emekçilere yönelik saldırılarınakararlılıkla devam edeceğinin ilanı, krizin faturasınınişçi ve emekçilere ödettirilmek istenmesininpervasızlığı, sayısız katliamlara imza atankontrgerillanın ve yöntemlerinin savunulması, hak veözgürlüklerin artan baskı ve terörle gaspına devamedileceğinin itirafı, uyanmakta olan işçi hareketineyönelik gözdağı yatmaktadır.

Krize karşı 1 Mayıs’ta “sermayeye bir tokat”atılması gerektiğini iddia eden ancak Taksim 1Mayısı’nı “alan tartışmaları”na indirgeyen ve altınıboşaltmaya çalışan bir takım liberal reformistanlayışlar, ne krizin ortaya çıkardığı toplumsalhoşnutsuzluğun sistemi hedef alan bir mevziye

dönüştürülmesitarihsel görevinden, ne Taksim 1 Mayısı’nınanlam ve öneminden, ne de krize karşı mevzi kazananmilitan bir işçi ve emekçi hareketi yaratma devrimcigörevinden hiçbir şey anlamamaktadırlar. Böylesiönemli bir süreci bir kez daha heba etmektedirler.

Taksim 1 Mayısı’nın politik kazanımlarınıgöremeyenlerin, bu kazanımları sınıf mücadelesinigeliştirmek ve güçlendirmek için bir çabaya konuetmeyenlerin, zoru gördüklerinde teslim bayrağınıçekenlerin, Taksim 1 Mayısı’nı zayıflatmak içinellerinden geleni yapanların bu tablosu komünistleraçısından şaşırtıcı değildir. Zira son iki yılın Taksim 1Mayısı sendikal bürokrasiyle reformistlerin düzeninterörü karşısında hızla teslimiyetçi konumageçmelerinin belgesi niteliğindedir.

Kapitalizmin krizi ve sonuçları önümüzdeki dönemtoplumsal çalkantılara gebe olduğunu göstermektedir.Sınıf mücadelesinin mevzi kazanan, moral bulan,kendi gücüne güvenen militan bir seyir izlemesiaçısından Taksim 1 Mayısı’nın imkana çevrilmesigörevi ortadadır. Bu görevi sendikal bürokrasinin,reformist liberal anlayışların yerine getiremeyeceği,böyle bir iddia ve iradeden yoksun oldukları açıktır.Devrimci 1 Mayıs Platformu’nun bu anlamdagösterdiği çaba ve irade bu yanıyla fazlasıylaanlamlıdır. Ancak sınıf mücadelesinin ihtiyaçlarına vegörevlerine devrimci kaygılarla yaklaşan tüm ilericigüçler bu çabayı güçlendirmek ve bir parçası olmakdurumundadır.

1 Mayıs Taksim tartışmaları üzerine...

Taksim’de 1 Mayıs yasağı kaldırılmalıdır!

1 Mayıs 2007 / Taksim

Page 14: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

Devrimci seçim çalışmamızın sonuçları üzerine14 H Kızıl Bayrak H Sayı: 2009/14 H 10 Nisan 2009

CMYK

Yerel seçim sürecine müdahalemiz bir dizi açıdananlamlı sonuçlar yaratmış bulunmaktadır. Gerek siyasalplanda gerekse pratik ve örgütsel planda görülen busonuçların gelişimimizin dayanakları halinedönüştürecek biçimde irdelenmesi bir ihtiyaçtır. Budoğrultuda halihazırda ortaya konulmuş anlamlıdeğerlendirmeler mevcuttur. Bu değerlendirmelerdende yararlanarak devrimci seçim çalışmamızın toplamtablosundan yansıyan deneyimler ve ortaya çıkansonuçlar üzerinde durmak istiyoruz.

Yerel seçim sürecinin gerçekleştiği siyasal koşullarve sınıf mücadelesinin tablosu ortadadır. Krizinfaturasının işçi sınıfı ve emekçilere kesildiği birdöneme denk gelen yerel seçimler burjuva siyasetininişçi ve emekçileri kendi gerçek sorunlarındanuzaklaştıracağı etkili bir siyasal olay haline getirecekti.Siyasal kutuplaşmanın düzen güçlerinin iç çatışmalarıekseninde kurulması, siyasal gündemin de burjuvasiyasetinin belirlediği bir çerçeve içerisindesıkıştırılmasına zemin hazırlıyordu. Özellikle sınıfmücadelesinin imkan ve duyarlılıklarının “AKP’yigeriletmek” hedefine bağlanarak istismar edilmesi, sınıfve emekçi hareketine yönelik en tahrip edicisaldırılardan biriydi. Diğer taraftan Kürt sorunundageleneksel inkar ve imha siyasetini yumuşatmakzorunluluğunun ortaya çıktığı bir dönemde Kürt sorunukonusunda yapılan tartışmalar da gelip yerelseçimlerden çıkacak sonuçlara bağlanıyordu.

Böylelikle yerel seçimler bu cepheden de kendisınırlarını fazlasıyla aşan bir siyasal alanda cereyanetmiş oldu. Bu koşullarda burjuva siyasetinin kutuplarıemekçileri aldatırken ister istemez politikleştirdi de. Buda hem seçim oyununu dallandırıp budaklandırdı, hemde etkili bir devrimci müdahaleyi yakıcı bir ihtiyaçhaline getirdi.

Devrimci müdahale, kurulu düzeni ve çeşitlitonlardaki burjuva siyasal akımları aşan bir devrimcisınıf programına dayalı olarak yapıldığında etkiliolabilir ve amacına ulaşabilirdi. Bunu ise geride kalanseçim sürecinde yalnızca komünistler yaptı. Burjuvadüzen partilerinin sahte vaat ve yalanlarla, şatafatlıkampanyalarla göz boyadıkları bir süreçte, seçimoyununun ve düzen partilerinin maskelerini yere çalan,onların körükledikleri temelsiz hayallere cephedendarbeler vuran bir devrimci tutum ve duruş, fazlasıylauyarıcı ve etkili oldu.

Devrim ve sosyalizm bayrağı kararlı ve tokbir biçimde yükseltildi

Öyle ki, propaganda-ajitasyon faaliyetimiz 2007seçimlerine göre yaygınlık ve araçlar bakımındannispeten dar olmasına karşın sonuçları bakımından çokdaha verimli olabilmiştir. Oy peşinde koşulmadığıhalde alınan oylardaki belirgin artış bile bu bakımdanbelli bir anlam taşımaktadır. Fakat devrim ve sosyalizmbayrağının kararlı ve tok bir biçimde yükseltilmesineişçi ve emekçilerin gösterdiği ilgi ve sempati, oymiktarının hiçbir biçimde yansıtamayacağı çaptaolmuştur. Bu desteğin oy miktarına gereğinceyansımaması da büyük ölçüde işçi ve emekçilerinsiyasal davranış ve eylem planında burjuva siyasetininparlamenterist çerçevesini aşamamasından dolayıdır.Bu olgu 7 aday üzerinden alınan oy miktarının tümsınırlılığına karşın ne denli anlamlı olduğunu daanlatmaktadır. Zira seçimler boyunca seçim sandığınailişkin en küçük bir yanılsama yaratmamaya özel birözen gösterdik, çözümün devrimde, kurtuluşunsosyalizmde olduğunu ısrarla vurguladık. Emekçilerdenoy istemedik, onları ısrarla mücadeleye çağırdık. Bunarağmen bağımsız komünist adaylara oy verenler,böylece devrime ve sosyalizme olan kesin bağlılıklarınıortaya koymuşlardır. Kurulu düzene karşı toplumsaldevrim ve sosyalizm uğruna verilen örgütlü devrimcimücadeleye olan inançlarını sergilemişlerdir.

İşçi ve emekçilerin devrimci seçim çalışmamızakarşı gösterdikleri tutumu somutlamak bakımındanİstanbul’daki final etkinliği sırasında ortaya çıkan tabloörnek olarak verilebilir. Burjuva partilerinin çoğununüs kurarak ablukaya aldığı Kadıköy iskelesinde yapılanetkinlik sırasında toplanan kalabalık, önce eylemimizemesafeli-soğuk ve hatta yer yer bazıları şahsındaküçümseyici yaklaşmıştır. Fakat daha sonra kendindenemin, kararlı ve tok duruşumuz ve seçim oyununuteşhir edip yerine sınıf mücadelesini, devrimi vesosyalizmi öne süren propagandamız karşısında buyaklaşım yerini meraka ve ilgiye bırakmıştır. Ensonunda ise etkinliğimizi bitiren aday konuşmasınıalkışlamışlardır. Bu arada olumsuz tepki gösteren birkişi de bizzat bu kalabalık içindeki insanlar tarafındanuzaklaştırılmıştır .

Bu örnekte olduğu gibi, işçi ve emekçiler düzeninseçim oyunundan ne kadar etkilenirlerse etkilensinlerkurulu düzeni hedefleyen, sınıf mücadelesiningerçeklerinin ortaya konulmasına dayanan devrimci birpolitikaya karşı ilgisiz kalmamakta, aksine onu belli birsempati ve ilgiyle karşılamaktadırlar. İşçi veemekçilerin sempatisi ve ilgisi, kurulu düzene karşıcepheden karşı duran net-tok-pürüzsüz-lekesizdevrimciliğedir. Bunun böyle olmasının en temel

Devrimin ve sosyalizmin bayrağını komünistler omuzladı...

Devrimci seçim çalışmamızın sonuçları üzerine

Page 15: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

Devrimci seçim çalışmamızın sonuçları üzerine Sayı: 2009/14 H 10 Nisan 2009 H Kızıl Bayrak H 15

CMYK

nesnel kaynağı ise, burjuva siyasetinin yarattığı tozdumanın gerisinde her an kendisini dayatan kapitalistdüzen gerçeği ve sınıf mücadelesi alanındakiyoğunlaşmış bulunan gerilim ve çatışmalarıdır.

Bundan dolayıdır ki devrimci teşhir-ajitasyon vedüzene karşı mücadele kararlılığı ile birlikte sosyalizmdüşüncesi de işçi ve emekçiler üzerinde sempatiyaratmaktadır. Dahası ileri kesimler şahsında busempati programatik düzeyde bir arayışadönüşebilmektedir. Bundan dolayıdır ki süreç boyuncaseçim bürolarımızda ve etkinliklerimizde, işçi veemekçiler sosyalizmin toplumsal sorunları nasılçözeceği konusuna yoğun bir ilgi göstermişlerdir. Budurumdan çıkarılacak en öncelikli sonuçlardan biri,sınıfın devrimci programının bundan sonra gündelikçalışmada daha etkili ve sistemli kullanımı olmalıdır.

Hedef alanlara yönelen yoğun ve kesintisizdevrimci kitle çalışması

Kuşkusuz bu süreç boyunca yürütülen devrimcipropagandanın etkilerini toparlamak sınıfa veemekçilere yönelik sürekli ve sistemli bir devrimciçalışmanın başaracağı bir iştir. Seçim sürecindendevrimci amaçlar doğrultusunda yararlanmanın somutanlamı da esasta buradadır. Hedef alanlara yönelenyoğun ve kesintisiz devrimci kitle çalışması, seçimçalışması süresince yürütülen devrimci ajitasyon vepropagandanın yarattığı imkanları toparlamanıngüvencesi olacaktır. Bu noktada belirtmek gerekir ki,seçim çalışmamızın yarattığı bir dizi yeni ilişkiyleyüzyüzeyiz. Çalışma devrimciliğe adım atmaya isteklibirçok insan ortaya çıkarmıştır. Dahası yakalanan builişkilerin büyük bölümü de işçilerden oluşmaktadır.Bu bakımdan seçim çalışmamızın en önemlihedeflerinden biri olan sınıf hareketiyle yaygın bağlarkurmak hedefi doğrultusunda ciddi kazanımlar eldeettiğimizi söyleyebiliriz.

Fakat bu kazanımlar seçim çalışmasını sınıfzemininde örgütlemek, özellikle de seçim sürecinikrizin faturasına karşı mücadelenin ihtiyaçlarınabağlamak biçimindeki politikamız üzerinden gerçekanlamını bulacaktır. Bu politika ise asıl sonuçlarını,krizin faturasına karşı sınıfın duyarlılıklarınıörgütlemek ve buna bağlı olarak seçim oyununasınıfsal bir taraflaşmayla yanıt vermek ölçüsündeyaratacaktır.

Ancak bu doğrultuda ileri sonuçlar almak içinöznel müdahale tek başına yeterli değildir,olamamıştır. Öznel müdahale sınıfın iç dinamiklerinin

ileriye dönük hareketi ile buluştuğunda gerçeksonuçlarına ulaşacaktır. Fakat bu nesnel zorluk hiç debizim bu kapsamda bir yönelim içerisine girmemizeengel olmamıştır. Çünkü politikamız pratik alandakarşılığını asıl olarak bu tür bir yönelimdebulmaktadır. Sürece bakıldığında bu tür bir yönelimdebelli bir ısrar gösterdiğimiz görülmektedir. Propagandaçalışmamız büyük ölçüde sınıf çalışmasının hedefalanlarına yoğunlaştırılmıştır. Propagandamızın içeriğide büyük ölçüde seçim aldatmacası değil krizinfaturasına karşı mücadeleyi yükseltme çağrısıekseninde olmuştur. Bununla birlikte fabrikalardakiçalışmalarımız kesintiye uğramadan kendi özgünhedefleri ve gündemleri üzerinden sürdürülmüştür.

Bu bakımdan değerlendirmemiz gereken en önemliimkan, özellikle belli bir etkimizin olduğu ya daetkileme olanağına sahip olduğumuz direnişteki işçibölükleriydi. Seçim sürecine sınıfsal müdahalenindayanakları haline getirilebilecek bu direnişler neyazık ki ekonomik mücadelenin dar sınırlarınıaşamamışlardır. Bu sınırları aşmak yönündeyaptığımız müdahalelerimizden ise yeterince sonuçalamadık. Bunda işçilerin politik bakımdan son derecegeri bilince sahip olmaları temel bir rol oynadığı gibi,müdahalemizin yer yer yetersiz kaldığı da birgerçektir. İçeriden müdahale imkanlarının sınırlılığıyanında dönemin çok yönlü görevlerini sınırlı sayıdagüçle omuzlama çabası bir arada, istediğimiz düzeydebir yoğunlaşma ve yüklenmeden uzak tuttu bizi.

Seçim çalışmasının sınayıp kanıtladığı enönemli olgu sınıf çalışmasındaki

kararlılıktır

Her şeye rağmen belirtmek gerekir ki, seçimçalışmasının sınayıp kanıtladığı en önemli olgu sınıfçalışmasındaki kararlılıktır. Parti çalışması, bazı özelalanlar ve istisnalar dışında bırakılırsa, bir bütünolarak artık büyük ölçüde sanayi havzaları eksenindeyürütülen siyasal bir sınıf çalışmasıdır. Bu çalışmaartık seçim dönemi gibi genel siyasal çalışmalardönemlerinde bile rotasından şaşmamaktadır. Buönemli bir zayıflık alanının bugün büyük ölçüdegeride bırakıldığını göstermektedir.

Önümüzde çözülmeyi bekleyen en önemli sorunartık fabrika zeminine oturmak ve bu alanda kalıcımevziler kazanmaktır. Bu doğrultuda mesafe aldığımızölçüde siyasal alandaki etkinliğimizi de bu mevzileredayalı olarak güçlendirebiliriz. Bu siyasal alanda bizeniteliksel bir sıçrama olanağı sağlayacaktır. Bu, bugün

ideolojik ve politik olarak sahip olduğumuz devrimcikonumu maddi bir güçle birleştirerek bizi toplumdüzeyinde bir ağırlık ve çekim merkezi halinegetirecektir. Gelişim sürecimizin genel hatları buyönde bir seyir izlemektedir. Seçim süreci bubakımdan geldiğimiz aşamayı gösterdiği gibi, buaşamadaki yeni ihtiyaçların altını da kalınca çizmiştir.Bundan sonra yapmamız gereken seçim sürecininpolitik-moral ve maddi kazanımlarına da dayanarak buihtiyacı karşılayacak güçlü adımları atmaktır.

Bu adımları atmanın kritik halkası ise örgütlenmealanındadır. Mevcut örgütsel niteliğimizingüçlendirilmesi ve çevremizde biriken güçlerinörgütlenmesi bu açıdan üstesinden gelmemiz gerekenöncelikli görevlerden biridir. Belirtmek gerekir ki,örgütlenme alanında atılacak adımların siyasal sınıfçalışması zemininde, esas olarak da mevzilerkazanmak somut hedefine bağlanması bu sürecinsağlıklı ve güvenli biçimde ilerletilmesinisağlayacaktır.

Sınıf mücadelesinin çok yönlü görevlerininaltına daha da güçlenmiş olarak giriyoruz!

Son olarak belirtmek gerekirse 29 Mart yerelseçimleri ülkenin devrimci geleceğinin yeganetemsilcilerinin komünistler olduğunu bir kez daha teyitetmiştir. Bununla birlikte aynı zamanda geleceğikazanmak açısından önemli bir hazırlık dönemiolmuştur. Eksiklikler görülmüş, zayıf noktalar açığaçıkarılmış, olanaklar büyütülmüş ve çok yönlü birdeneyim biriktirilmiştir. Böylelikle seçim dönemiasgari bir başarıyla geride bırakılmıştır.

Bu aşamadan sonra seçim dönemininkazanımlarına da dayanarak sınıf mücadelesinin çokyönlü görevlerinin altına daha da güçlenmiş olarakgireceğiz. Bu yolda ilk görev ise 1 Mayıs’tır.

İstanbul: 1.048İzmir: 1.372Adana: 203Ankara: 231

Bursa: 379Kayseri: 272Manisa: 75Toplam 3.580

Bağımsız sosyalistadayların oyları:

Devrimin ve sosyalizmin bayrağını komünistler omuzladı...

Devrimci seçim çalışmamızın sonuçları üzerine

Page 16: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

Adana ve seçim çalışmaları16 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/14 H 10 Nisan 2009

Siyasal akımların rengini belli etmesini sağlayanyerel seçimler, bu sayede her akımın düzenkarşısındaki duruşunun da daha net bir şekildegörülmesine vesile oldu. Sürece baktığımızda Adanayerelinde de, komünistler dışında seçim atmosferini,gündeme uygun devrimci bir faaliyete konu eden solörgüt veya parti olmadı.

Amerikancı rejimin seçim oyununu bozmak içinsüreci etkili bir çalışmaya konu eden sınıfdevrimcileri, işsizlik ve yozlaşmanın kol gezdiğiAdana’da, öncelikle işçi sınıfı ve emekçileri seçimaldatmacalarına kanmamaları konusunda uyardılar.Emekçileri, düzen partilerine oy vermeye değil hesapsormaya çağıran komünistler, en basit bir ekonomik-demokratik hakkın bile ancak meşru/militan birmücadele ile kazanılabileceğini, gerçek kurtuluşa, yanisömürü ve kölelikten arınmış bir dünyaya ulaşmakiçin ise devrim ve sosyalizm dışında bir alternatifolmadığını vurguladılar.

Belirlenmiş hedefleri gözeten bir çalışma…

Seçim süreci öncesinde yaptığımızdeğerlendirmede, önümüze üç temel hedef koyarak işebaşladık.

Önümüzdeki döneme de damgasını vuracak olankapitalizmin krizinin faturası kabarırken, bu faturanınişçi sınıfı ve emekçilere ödetilmesi için düzeninsaldırısı başlamıştı. Bu saldırıya karşı işçi veemekçilerin tepkisini açığa çıkarmak ve ortaya çıkacaktepkilerin bilinçli bir kanala akıtabilmek içinsistematik bir çaba harcamak.

Sermayenin seçim oyunu karşısında, düzenkurumlarının hiçbir sorunumuza çözümüretemeyeceği, kurtuluşun düzenin yıkılması vesosyalist işçi-emekçi iktidarının kurulmasındangeçeceği eksenine oturan yaygın bir propaganda-ajistayon, örgütlenme faaliyeti yürütmek ve bu sürecieylemlerle güçlendirme, reformist seçim ittifakınınyaydığı dayanaktan yoksun hayallere karşı işçi-emekçileri uyarmak.

Bu çalışma içerisinde iç örgütlülüğümüzügüçlendirmek ve partinin sınıfla bütünleşmesi alanındayeni adımlar atmak.

Bu hedefler üzerinden yürüyen çalışmamıza bugünüzerinden baktığımızda şu değerlendirmeleri yapmakmümkün:

1- Yaşanan krizin faturasının günbegün işçi sınıfıve emeklere kesildiği, ancak sınıf cephesinden henüzistenen düzeyde yanıtlar verilmeyen bu dönemdebizler, seçim faaliyeti yürüttüğümüz alanlarda yaygınpropaganda üzerinden sözümüzü söyleyerek işçi veemekçileri mücadeleye çağırdık.

2- Düzen partilerinin binbir vaatle emekçilerikuşatarak seçim oyununa yedekledikleri, reformistakımların ise düzene dair beklentiler yaratarak buoyunu güçlendirdikleri bir seçim atmosferinde, bizleryoğunlaşmış bir çalışma ile bu seçim oyununun etkinbir teşhirini, devrim ve sosyalizm propagandasıylabileştirerek bozmaya çalıştık.

3- Seçim dönemi çalışmamızın öncekilerlebağlantılı olarak ele alınan son ve belki de en etkilihedeflerinden biri olan iç örgütlülüğümüzügüçlendirmek ve partimizin sınıfla bütünleşmesiyönünde yeni adımlar atmak konusunda ise,

istediğimiz düzeyde olmasa da bazı adımlar atabildik.

Bahar sürecinin kazanımlarını güçlendirenetkili bir çalışma…

Seçim çalışmasını Meydan Mahallesi’ndeaçtığımız büro ve Şakirpaşa’da bulunan kurumumuzüzerinden yürüttük. Seçim bildirgesi, merkezi afiş,aday bildirisi, aday afişi kullandığımız temelmateryaller oldu. Hazırladığımız pankartlarıüstgeçitlere astık ve gazete satışlarıyla da çalışmayıpekiştirdik. Kitle toplantıları düzenleme hedefineulaşamasak da, ev ziyaretleri ve yürüttüğümüz birebirsohbet ve tartışmalarla devrimci seçim taktiğimiziyoğun bir çaba ile işçi ve emekçilere anlatmayaçalıştık.

Bu süreçte yaşanan Makyel-ERKA direnişinemüdahalede bulunduk. Bu müdahale bir süreliğineŞakirpaşa’daki seçim çalışmalarını zayıflatsa da, yinede toplamında bu alanda da önemli kazanımlaraulaştık.

Bazı merkezi güzergahlar, sanayi siteleri ve emekçisemtlerinde yürüttüğümüz faaliyet sırasında işçi veemekçilerle seçim gündemi üzerinden sohbet vetartışmalar yaptık. Vaatlerle oy istemeye değil, sömürüdüzenine karşı mücadeleye çağıran, devrim vesosyalizm davasını güçlendirmenin önemine vurguyapan çalışmamızın, seçim gündeminin boğucuatmosferine rağmen emekçilerde belli bir ilgiuyandırdığını gözlemledik.

Yine bu dönem içerisinde seçim çalışmamızlabahar sürecini birlikte ele almak amacıylagerçekleştirdiğimiz etkinlik üzerinden bir çalışmayürütmüş olduk. Bu çalışma ile düzenin kirli vekatliamcı kimliği teşhir edilerek düzen partilerinin debu kirli tarihin bir parçası oldukları, onlara oyvermenin bu kirli tarihi onaylamak, katliamlara destekvermek anlamına geleceği üzerinden bir çalışmayürüttük. “Katliamcılara verilecek oyumuz yok,sorulacak hesabımız var!” şiarıyla yürüttüğümüzçalışmamızda yaygın bir propaganda-ajitasyonfaaliyeti eşliğinde mücadele çağrısı yaptık. Ayrıca buetkinliğe bugünkü sınırlıklar içerisinde ilişkilerimizinbir kısmını ilk kez taşımayı başarmış olmamız bizimiçin daha da anlamlı oldu.

Yaygın işçi ve emekçi nüfusu barındıran kentingeneli üzerinden baktığımızda, yeni alanlarataşınmasına rağmen devrimci seçim faaliyetimizinsınırlı kaldığını söylemek mümkündür. Eylem veörgütlenme planında yetersiz kaldığımız da bir gerçek.Ancak buna rağmen faaliyetimizi belirli hedeflereyoğunlaşmış bir şekilde örgütledik.

Devrimci ajitasyon-propagandanın yarattığı politiketkilerin yanısıra faaliyetimiz, hem çevre çeperilişkilerimizle olan bağlarımızı güçlendirdi, hemçalışmalara etkin katılım sağlayan güçlerimizindeneyim kazanmasını sağladı.

Bahar sürecini de kapsayan yoğun çalışma dönemidaha önce tanıştığımız işçilerle ilişkilerimizinpekişmesini sağlarken, yeni işçilerle de tanışmaimkanı yarattı. Değişik fabrikalarda çalışan işçilerleyakaladığımız ilişkiler, kapitalizmin derinleşenkrizinin yıkıcı sonuçlarına karşı sınıfın geliştireceğieylemlere müdahale etmenin olanaklarını genişletti.

Adana’da da devrimin ve sosyalizminbayrağını sadece komünistler

dalgalandırdı!

Bağımsız devrimci sosyalist adayların çıktığı diğerkentlerde olduğu gibi, kentimizde de devrimci seçimçalışmasını sadece komünistler yürüttü. Sürece buaçıdan bakıldığında, devrimci seçim çalışmamızeksiklik ve yetersizlikler içerse de, özel bir önemtaşımaktadır. Zira bu çalışma olmasa, emekçilerdüzene karşı yürütülen devrimci bir seçim çalışmasınatanık olmayacaklardı.

Adana’da da birliğini koruyamayan reformist blok,DTP’nin güçlü bir tabanı olmasına rağmen zayıf birgörüntü sergiledi. Düzen kurumlarını çözüm platformuolarak gösteren, bu bakışın doğal bir sonucu olarakdüzen karşısında devrimci bir duruş sergilemeiddiasından yoksun olan reformist blok, adaylıketrafında odaklanan pazarlıklardan dolayı erken birzaman parçalandı. Ancak ne blokta kalıpkuyrukçuluğa devam edenler ne de pazarlıklardaanlaşamadıkları için ayrılanlar, kayda değer bir seçimfaaliyeti yürütebildi. Reformist blok içinde yeralmayan sol güçlerin de kendini hissettiren bir seçimçalışmasına tanık olmadık.

Hata ve eksiklikleri aşarakdevrimci 1 Mayıs’a!

Devrimci seçim çalışmamız, taşıdığı politik önemve sağladığı olanakların yanısıra eksik, zayıf ve hatalıolduğumuz noktaları da açığa çıkardı. Bu sorunalanları, doğal olarak faaliyeti sınırlayan, örgütlenmeve eylem alanındaki zayıflığı pekiştiren bir roloynamıştır. Sürecin sağladığı açıklıkla dışavuranzaafları aşabildiğimiz oranda daha güçlü, daha yaygınve daha etkili bir faaliyet yürütmemiz zorolmayacaktır.

Seçim çalışmasında yarattığımız olanakları daha dageliştirip pekiştirmeyi, açığa çıkan hata ve zaafları iseaşmayı hedefleyen bir yüklenme ile devrimci 1Mayıs’a hazırlanma sürecini başlatmış bulunuyoruz.Sınırlarını aşma iddiasında olan komünistler, geleceğikazanma iddiası ile devrim yürüyüşüne devamedecekler.

Adana’dan Komünistler

Adana: Tempolu bir devrimci seçim çalışması...

Seçim çalışmasının olanaklarıyla devrimci 1 Mayıs’a!

Page 17: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

2009 yerel seçimleri geride kaldı. Ancak seçimlerinöncesinde kopartılan onca gürültü-patırtı biçimdeğiştirerek seçim sonrasına da sarkmışbulunmaktadır. Seçimler, burjuva siyaset sahnesindebir yenilenme işlevi görürken, işçi ve emekçileringözünde de demokrasi rolünü oynamasıamaçlanmaktadır ve dolayısıyla bir aldatmacadanibarettir.

Sınıf devrimcileri tarafından ısrarla vurgulanan bugerçek, seçimlerin hemen sonrasında bir kez dahaaçığa çıkmıştır. Bir yandan yerel seçimler üzerindendüzen partileri, bozuk düzenin çarklarından biri olmakiçin kıyasıya bir mücadele içindeyken, öte yandanortaya çıkan ilk bilgiler, seçimlerin hilesiz hurdasızyapıldığı bir yerin bulunmadığını, hemen her yerdeoyların, sandıkların çalındığını, değiştirildiğini vb.göstermektedir. Düzen partilerinin bile bazı bölgelerdeseçimlerin iptalini ya da oyların yeniden sayılmasınıistiyor olmaları da bu seçim oyununun en komiksahnelerinden biri olsa gerek.

Bugün burjuva medyada seçimlerin gerçekgalibinin kim olduğu tartışılmakta, seçimlerinsonucuna dair değerlendirmeler yapılmaktadır. Elbetteki bu tartışmalar daha çok medya üzerindenyürütülüyor görünse de kurulu düzenin tüm organlarıseçim sonuçlarını kendi cephelerindendeğerlendirmektedir.

Seçimlerin usulsüzlüklerinin ayyuka çıktığı birgerçek olsa da gözlerden saklanmaya çalışılan birbaşka gerçek daha vardır ve bu sermaye düzeninisavunan herkesi bir araya getirmektedir. HâlihazırdaKürdistan’da ölüm kuyularından ve tarlalarındançıkarılan cesetlerin sorumluluğu birkaç “Ergenekon”sanığı katile yüklenirken ve düzen partileri “batı”dabirbirleriyle kapışırken, devlet, şimdi sistematik birşekilde Kürt halkının DTP şahsında yaptığı tercihekarşı tahammülsüzlük göstermektedir.

Hemen seçimler sonrası en yetkili ağızlartarafından bu öfke kusulmaya başlanmıştır. Kürthalkına duyulan bu inkârcı, imhacı nefretin yenisaldırılar için bir komut olduğunun ortaya çıkması içinde sermaye devleti tarafından ilk fırsatdeğerlendirilmiştir.

Genelkurmay Başkanlığı, yerel seçimlerde“Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde alınan sonuçlarailişkin değerlendirme yapılmasının mümkünolmadığını” belirtirken, “ama bu sonuç üzerindedüşünmemize de engel değildir” diyerek ilk adımıatmıştır. Bir başka resmi ağız olan BaşbakanYardımcısı Cemil Çiçek “Iğdır’ı aldılar, yaniErmenistan sınırına dayandılar” diye panik havasındakonuşurken aynı zamanda Kürt halkını da tehditetmektedir. Başbakan Erdoğan ise katıldığı G-20zirvesinden yaptığı bir açıklamayla gerçeklerin nasıltersine çevrilebileceğini göstermiştir. Erdoğan’a göre,“tehditlerle bir seçim yarışı orada yaşanmıştır.Vatandaşlar evlerinin altından atılmış mektuplarlaciddi tehditler almıştır. Yani demokratik ortamdır bunadiyemem. Sıkıntılı bir ortamda ne yazık kiGüneydoğu’da bir seçim yaşanmıştır.”

Ağrı’da DTP’nin seçimi kazanmasını engellemekiçin sergilenen hukuksuzluklar, itirazların kabuledilmemesi ve gelinen yerde Kürt halkına dönükazgınca saldırıların, kentte adeta sıkıyönetimin hâkimolması, burjuvazinin demokrasi anlayışını,“demokratik ortamdan” ne anladığını da gözler önünesermektedir. Ağrı’da devreye sokulan devlet terörüKürt halkından seçimlerin rövanşını almaya dönüktür.

Urfa-Amara’da Öcalan’ın doğum günü vesilesiyletoplanan kitleye kolluk güçlerinin saldırması sonucuiki kişinin yaşamını yitirmesi, onlarcasınınyaralanmasıyla bu süreç devam etmektedir.

4 Nisan günü Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesinin ÖmerliKöyü kırsalında binlerce insana “kamu güvenliğinitehdit ediyorlar” gerekçesiyle ateşli silahlarlasaldırılması, otopsi raporlarından da anlaşılacağı gibiyaşamını yitiren 2 kişinin ateşli silah ve plastik mermiile öldürülmesi, sadece Öcalan’ın doğum gününe karşıgösterilen bir tahammülsüzlük ile açıklanamaz.Gerçekte TRT Şeş ile yetinmeyen, AKP-düzen Kürdüolmayı reddeden, dağıtılan sadakalarda değilkimliğinde ısrar eden Kürt halkının tercihine karşıgösterilen bir tahammülsüzlüktür bu. Erdoğan’ındeyimiyle “kimlik siyaseti” yapanlar ile “sadakasiyaseti” yapanların seçim sandıklarındakikarşılaşmasının sonucu düzen sahipleriniöfkelendirmeye yetmiştir.

Bugün Kürt halkına karşı artmakta olan şiddetpolitikasının gerisinde basit bir seçim yenilgisi yoktur.Zira kaybedenlerin cephesinde AKP’nin temsil ettiğibir çizgi vardır. “Tek bayrak, tek devlet, tek dil” resmiçizgisinin AKP şahsında reddedilmesidir bu. Yenilgiyitadanların öfkesini arttıran, görünürde yapılan bazısahte açılımların, dağıtılan sadakaların Kürt halkınabir yem olarak yutturulamamış olmasıdır.

Ancak Kürt halkı için asıl tehlike şu an yaşanmaktaolan bu saldırılar değildir. Çünkü böylesine acılarıdefalarca yaşamış mazlum bir halkın trajedisiyle dolubir tarihsel kesitin içinde bulunmaktayız. UrfaHalfeti’nin Amara köyü yakınlarında polis veaskerlerin halka saldırdığı sırada yaşamını yitirenMustafa Dağ ve Mahsum Karaoğlan’ın cenazelerineonbinlerce insanın katılmış olması bir gerçeğianlatmaktadır. Kürt halkı acılarını kalbine gömmekteve mücadeleden kopmamaktadır. Lakin asıl yenilgilercephede, kavga alanında başlamamaktadır. Düzencephesinden yükselen tüm öfkeli sözlerin arkasında,bir sükûnet içinde ABD patentli bir çözüm platformusinsice devreye sokulmaktadır.

Kürt halkını bekleyen asıl büyük tehdit ve tehlikebudur. Bu sinsi tehdidi boşa çıkaracak yegâne ve tekgerçek seçenek ise, Kürt halkının tercihinisosyalizmden yana yapmasıyla mümkün olacaktır.Diğer bütün seçenekler şu an yaşandığı gibi yadolambaçlı ve sonuçsuz bir yol olacak, ya da “sonKürt isyanının” çaktığı kıvılcımın yeni bir yangınıateşleyemeden sönmesine neden olacaktır.

Özgürlük, eşitlik ve gönüllülük temelinde bir birlikiçin, kendi kaderini özgürce tayin edebilmek içinkardeş Kürt halkının kaderi, Türkiye işçi sınıfı veemekçilerini nihai kurtuluşa götüren yollakesişmektedir: Sosyalist cumhuriyetler birliği!

Kürt halkına özgürlük! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 17Sayı: 2009/14 H 10 Nisan 2009

Ağrı’da devlet terörü!Ağrı’da belediye başkanlığını AKP’nin kazanması ve DTP’nin 3 bin oyunun iptal edilmesi üzerine

“seçime hile karıştığını” söyleyerek protestolar gerçekleştiren DTP’liler, DTP’nin İl Seçim Kurulu’na yaptığıitirazın reddedilmesi üzerine 2 Nisan günü de eylem yaptılar.

30 Mart akşamından itibaren kentteki hareketlilik devlet tarafından estirilen terör eşliğinde sürerken, polissaldırısından DTP milletvekilleri ve yöneticileri de payını adı.

Ağrı kolluk güçleri tarafından abluka altına alınırken, kentin caddelerinde “Herşey vatan için” yürüyüşügerçekleştirildi. Onlarca kişinin yaralandığı, 100’e yakın kişinin de gözaltına alındığı saldırılara Ağrı Valisi dearka çıktı.

Ağrı’ya destek için çevre illerden gelen DTP’liler, 2 Nisan günü seçim bürosu önünden kitlesel biryürüyüş gerçekleştirirdiler. Yürüyüşte Van Belediye Başkanlığı’na seçilen DTP’li Bekir Kaya da yer aldı.

DTP’liler çevik kuvvetin tazyikli su ve biber gazlı saldırısına maruz kaldı. Gösterilere DTP IğdırMilletvekili Pervin Buldan ve Van Milletvekili Özdal Üçer de katıldı. Polis saldırısının ardından açıklamayapan DTP Milletvekili Pervin Buldan, “Bu halk kendi iradesini ortaya koydu Murat Öztürk’ü seçti, amagüvenlik güçleri ve AKP hükümeti buna müdahale etti, buna engel oldu. Biz, bir kez daha ifade ediyoruz, builde AKP belediye başkanı seçilen insan belediye başkanlığı yapmayacaktır. Bu halk o insana belediyebaşkanlığı yaptırmayacaktır. Bu ilin belediye başkanı Murat Öztürk’tür bu iyi biline” diyerek, AKP’libelediye başkanını tanımayacaklarını ifade etti. Özdal Üçer ise olayların sorumlusunun Ağrı Valisi, emniyetmüdürleri ve hükümet olduğunu belirtti.

Ağrı Valisi Halil İbrahim Akpınar ile görüşmek isteyen DTP milletvekilleri ise vali tarafından açık biçimdetehdit edildi. Akpınar DTP milletvekillerine, “Siz bundan sonra göreceksiniz, bundan sonra neler yapacağız”tehdidini savurdu.

Kürt halkının kaderi işçi sınıfı ve emekçileri nihai kurtuluşa götüren yolla kesişmektedir!

Tuzaklar boşa çıkarılmalıdır!

Page 18: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

Sınıfa karşı sınıf!18 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/14 H 10 Nisan 2009

Taksim yürüyüşünde dayanışma...ATV-Sabah’ta sendika hakkı için 13 Şubat’ta greve

çıkan basın emekçileri, her Cumartesigerçekleştirdikleri Taksim yürüyüşlerini 4 Nisan günüde sürdürdüler.

Taksim Tramvay Durağı’nda biraraya gelen basınemekçileri, destek veren kurum ve kişilerle birlikteGalatasaray Lisesi önüne yürüdüler. Yürüyüşe MEHAGiyim ve Sinter Metal’den işçiler de destek verdiler.“Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganı yürüyüş boyuncasıkça atıldı. İstiklal Caddesi’nden geçen insanlar daalkışlarla eyleme destek verdiler. “İşçilerin birliğisermayeyi yenecek!”, “Grev sürüyor, dayanışmabüyüyor!”, “Yaşasın Meha direnişimiz!”, “YaşasınSinter direnişimiz!”, “Emeğin onuru sendikalıolmaktır!”, “ATV’de, Sabah’ta sendika kazanacak!”,“Zafer direnen emekçinin olacak!” sloganlarınıncoşkuyla atıldığı yürüyüş boyunca grev gazetesinin 7.sayısının dağıtımı yapıldı.

Galatatasaray Lisesi önüne yapılan açıklamanınardından Meha Giyim direnişçileri adına bir konuşmayapıldı. Meha Giyim işçileri eyleme, “ATV-Sabahişçisi yalnız değildir!” ve “Direne direnekazanacağız!” dövizleriyle destek verdiler.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Plaza Eylem Platformu’ndan 1Mayıs çağrısı

Her Çarşamba ATV-Sabah Plaza önündegerçekleşen “Plaza Eylemleri” sürüyor. 8 Nisan günüBeşiktaş Balmumcu’daki ATV-Sabah binası önündePlaza Eylem Platformu adına yapılan açıklamada“Krize karşı 1 Mayıs’ta alanlara!” çağrısı yapıldı.

“Bizler kendi haklarımıza sahip çıkmak içinörgütlenmediğimiz sürece, memleketin durumu gündengüne daha kötüye gidecek. Patronlar TÜSİAD’larıyla,IMF’leriyle, NATO’larıyla, Obama’larıylamemleketimizin kaynaklarını emperyalist ülkelere veşirketlere peşkeş çekmeye devam edecek. Bizler,kardeşlerimiz ve çocuklarımız daha fazla işsiz kalacak.Ve sonra ucuz kiralık asker olarak ABD’nin, AB’ninçıkarları için Afganistan’a, Irak’a, Afrika’ya ölümegönderilecek” sözlerine yer verilen açıklamanınsonunda, patronların sorumlusu olduğu ekonomikkrizin faturasını onlara ödetmek için, 1 Mayıs’abirlikte katılım çağrısı yapıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Bursa’da sağlık işçilerinden eylemUludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde çalışan

hastabakıcı, temizlikçi, bilgi işlem çalışanı taşeronsağlık işçileri, 8 Nisan günü, Uludağ Üniversitesi TıpFakültesi taşeron yemekhanesinde “Nitelikli vesağlıklı yemek hakkımız için yemek yemiyoruz!”eylemi gerçekleştirdiler.

Dev Sağlık-İş üyesi işçiler adına yapılanaçıklamada şunlar söylendi:

“Aynı işyerinde eşdeğer işlerde çalışmamızarağmen, farklı yemekhanelerde sağlıksız, niteliksiz,soğuk ortamda, tarihi geçmiş ürünlerden yapılmışyiyecekler yemek zorunda kalıyoruz. Şikayetler sonucuyeni bir firmayla anlaşılmış 4 ay aradan sonra eskifirmayla anlaşarak uygunsuz ve sağlıksızuygulamalara geri dönülmüştür. Biz taşeron işçileriolarak, yaptığımız eşit işe karşılık eşit çalışmakoşulları talep ediyoruz ve sağlıklı ortamda nitelikliyemek istiyoruz. Taşeron işçisi sağlık çalışanıdır ve

her sağlık çalışanı aynı koşullarda çalışma hakkınasahiptir.”

Yaklaşık 100 kişinin katıldığı eylemde, “Sağlıklıyemek istiyoruz!”, “Taşeron sağlığa zararlıdır!”,“Yaşasın örgütlü mücadelemiz!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / Bursa

Meha işçileri patronu camideyakaladı

Meha işçileri hak alma mücadelelerini farklıeylemlerle sürdürüyorlar. 3 Nisan günü Meha patronuHabib Kuruahmet’in oturduğu mahalleye giden Mehaişçileri burada bildiri dağıtımı gerçekleştirdiler.

117 işçinin emeğini nasıl çaldığını anlatan 500 adetbildiri Kuruahmet’in evinin çevresinde oturan esnafa,kapı komşularına dağıtıldı. Ardından Cuma namazıçıkışı Kuruahmet’in evinin yakınındaki cami önünegidilerek namazdan çıkanlara dağıtım yapıldı.Konuşmalar eşliğinde yapılan dağıtımda HabibKuruahmet’in emek hırsızı olduğu vurgulandı.

Cami çıkışı Meha işçilerini fark eden Kuruahmet,cami dışına çıkmaya cesaret edemedi. Hementelefonuna sarılarak bir yerleri aramaya başlayanKuruahmet, işçilerin kendisini teşhir etmesi üzerinecaminin üst katına çıktı.

Yapılan teşhir konuşmalarının ardından Mehaişçileri toplu olarak cami önünden ayrıldılar.

Kızıl Bayrak / GOP

Asil Çelik’te eylemAsil Çelik işçileri grevlerinin 67. günü olan 8

Nisan’da fabrika önünde eylemdeydiler. Sabah fabrikaönünde toplanan işçiler adına açıklama yapan BirleşikMetal-İş Bursa Şube Sekreteri Erol Bektaş, Asil Çelikpatronunun, 2828 sayılı Grev ve Lokavt kararlarınarağmen yatırımları arttırarak taşeron işçi çalıştırdığınıvurguladı.

“Bu kavgalı bir mücadele olacak, kavgaya hazırmıyız arkadaşlar” sözlerine Asil Çelik işçileri hep birağızdan “Varız” cevabı verdi. “Jandarma da gelse, neolursa olsun buna karşı duracağız. Dışarıdan gelenişçileri içeri almayacağız. Grevimizin başarısı içinbunu yapmak zorundayız” diyen Bektaş’ınkonuşmasının ardından işçiler fabrika önündebekleyişlerini sürdürdüler.

Eyleme katılan BMİS Genel Sekreteri de işçilere

birlik-beraberlik çağrısı yaparak, artık fiili-meşru bir mücadele vereceklerini, kazanana kadareylemlere devam edeceklerini söyledi. Bundan sonraeylemleri büyüteceklerini, işçilerle birliktedeğerlendirdikten sonra muhtemelen bir Ankarayürüyüşünün olabileceğini ifade etti. Yaklaşık 300Asil Çelik işçisi gün boyu fabrika önündebekleyişlerini sürdürdüler. Belirgin zaaflarına karşıngrev kararlılıkla devam ediyor.

Kızıl Bayrak / Bursa

Grammer’de işten atma saldırısı!Kriz sürecini sendikal örgütlülüğe dönük saldırılar

için fırsat bilen metal patronlarının Bursa’daki sonhedefi Birleşik Metal-İş Sendikası’nın Türk Metalçetesinin elinden alarak örgütlendiği Grammerfabrikası olmuştu. Patron-Türk Metal ve sendikatemsilcileri eliyle Birleşik Metal-İş’ten Türk Metal’egeçen fabrikada Birleşik Metal’in yeniden örgütlenmeçalışmaları sürerken, BMİS temsilcisi dahil yaklaşık50 BMİS üyesi işçi işten atıldı. Kriz gerekçesiyleyaşanan işten atmaların toplam sayısının 100’ü aşkınolduğu belirtiliyor. İşten atma saldırısından Türk Metalüyeleri de nasibini aldı.

Kriz bahanesiyle işten atma saldırısı yaşayanGrammer işçileri 7 Nisan günü fabrika önündeydiler.100’ü aşkın işçinin atıldığı Grammer’de 20 günlükaradan sonra tekrar üretime başlandı. Sabah 07.30’dafabrika önüne gelen işçiler ve BMİS şube yöneticileri,atılan işçilerin çoğunluğunu BMİS üyesi işçilerinoluşturduğunu, patronun hem krizin faturasını işçilereödettiğini hem de Birleşik Metal-İş’in Grammer’den

İşçi ve emekçi hareketinden...

2 Nisan 2009 / Okmeydanı

Page 19: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

Sınıfa karşı sınıf! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 19Sayı: 2009/14 H 10 Nisan 2009

tasfiye edilerek Türk Metal’in fabrikayı elegeçirmesinin hedeflendiğini belirttiler.

Gün boyu fabrika önünde bekleyen işçiler, Cumagünü Almanya’dan gelecek olan Grammer GenelMüdürü, Bursa Grammer Patronu, İG Metaltemsilcileri ve BMİS yöneticilerinin yapacaklarıgörüşmenin sonucuna göre durumudeğerlendireceklerini ifade ettiler. İçeride az sayıdaBMİS üyesi işçinin kaldığı bildirildi.

Kızıl Bayrak / Bursa

Sarı otobüs şoförlerinin direnişi310. gününde!

TÜMTİS’e üye oldukları için işten atılan sarıotobüs şoförlerinin her pazartesi devam edeneylemleri iki haftadır yapılmıyor. Geçen haftaseçimlerin hemen ardına gelmesi nedeniyleyapılamayan eylem bu hafta da Büyükşehir ileyapılacak görüşme nedeniyle iptal edildi.

29 Mart seçimlerinde AKP’den Bursa BüyükşehirBelediye Başkanı seçilen Recep Altepe ile görüşensendika yetkilileri yaptıkları açıklamada, RecepAltepe’nin yeni seçilmesi nedeniyle konuyu tamolarak bilmediğini, konuyla ilgili bilgi edindiktensonra görüşmek istediğini belirttiler. Görüşmelerdenbir sonuç çıkmaması durumunda eylemlerin devamedeceği bildirildi.

Kızıl Bayrak / Bursa

Toros Tarım’da grev başladıTürk-İş’e bağlı Petrol-İş Sendikası Mersin ve

Adana şubelerinin örgütlü olduğu Toros Tarımişletmelerinde 7 Nisan günü grev uygulaması başladı.

Mersin ve Ceyhan gübre fabrikalarında çalışanPetrol-İş üyeleri, 15 Aralık 2008 tarihinde başlayantoplu iş sözleşmesi görüşmelerinde uzlaşmasağlanamaması üzerine greve çıktılar.

Petrol-İş Adana Şubesi’nin örgütlü olduğu Ceyhangübre fabrikasında 122, Mersin şubesinin örgütlüolduğu Mersin gübre fabrikasında ise 138 sendikaüyesi işçi greve çıktı.

Krizi bahane ederek ücret ve sosyal haklarda iki yıliçin hiçbir artış yapmama dayatmasında bulunan TorosTarım patronu, kapsam dışı çalışan sayısını artıraraksendikal örgütlenmeyi tasfiye etmeye çalışıyor.

Mersin’deki TorosTarım işletmesi önündeaçıklama yapan Petrol-İşSendikası Mersin ŞubeBaşkanı Adil Aleybeyoğlu,grevi amaç olarakgörmediklerini ancakekonomik krizin faturasınınkendilerine çıkartılmasınıda kabul etmeyeceklerinibelirtti. Greve çıkılmasınınasıl sorumlusunun Torospatronu olduğunu vurguladı.

Petrol-İş Adana ŞubeBaşkanı Ahmet Kabaca daCeyhan’daki işletme önündegreve ilişkin açıklamadabulundu.

Halil Tekstil’dehak gaspı

Ümraniye’de Ihlamurkuyu Mahallesi’nde kurulubulunan Halil Tekstil işyerinde çalışan işçilerin iki günboyunca sürdürdükleri işyerini terketmeme eylemi 7Nisan akşamı sona erdi.

İki gündür fabrikalarını terk etmeyen işçiler 7Nisan akşam saatlerinde yapılan pazarlıklar sonucundamakinelerin fabrikadan çıkarılmasına izin verdiler.

Son 9 aydır ücretlerini gecikmeli olarak alan, son

aylarda ise mesailerini ve maaşlarını alamayanişçilerin hiçbir hakkını vermeden ortadan kaybolanpatronun davranışına karşı işyerlerini terk etmeyenişçiler, kararlı duruşlarını makineleri taşımak içinfabrikaya gelen icra memuru ve polislere gösterdiler.“İyi niyetli” rolünü oynamaya çalışan polisler,işçilerin haklı mücadelesinin yanına gelendevrimcileri de safdışı bırakmak için ellerindengeleni yaptılar.

Makineleri almaya gelen haciz avukatları ileanlaşma yapan işçiler, tutanaklara işçi alacaklarınında geçirilmesi sözünü alınca eylemlerine sonverdiler.

Kızıl Bayrak / Ümraniye

Türk-İş üyeleri: “Mücadeleyedevam!”

Türk-İş’e bağlı sendikalardan TGS, TÜMTİS, TezKoop-İş 1 ve 2 No’lu, Yol-İş 3 No’lu, Petrol-İş veHarb-İş 1 No’lu Ankara şubeleri tarafından KamuToplu İş Sözleşmeleri’yle ilgili olarak 2 Nisan günü

Sakarya Meydanı’ndakitlesel bir basın açıklamasıgerçekleştirildi.

Açıklamaya işçilerinTürk-İş bürokratlarınaduyduğu öfke damgasınıvurdu. Eylemi örgütleyensendikalar adına konuşmayapan Türk-İş sözcüsü,toplusözleşmedöneminde Türk-İş’intakındığı uzlaşmacı vepasif tutumu eleştirdi.SSGSS sürecindeyaşananları hatırlatarak,“Binlerce işçi yasayakarşı sokaklaradökülürken Türk-İşkitlenin taleplerini hiçesaymıştır” dedi.

Konuşma işçiler tarafından “İşçilerburada Türk-İş nerede!”, “Kahrolsun işçi düşmanları!”sloganlarıyla yanıtlandı. Konuşmanın devamında,“Sözleşmeler tıkandı. Biz Türk-İş’in içindekimücadeleci sendikalar olarak, taleplerimizi eldeedinceye kadar mücadele edeceğiz” denildi.

Basın açıklaması taleplerin okunmasıyla son buldu.Eylemde “Genel grev genel direniş!”, “Yaşasın sınıfdayanışması!” sloganları coşkuyla atıldı. Ayrıcagrevde olan ATV-Sabah çalışanlarına da “Turkuvazişçisi yalnız değildir!” sloganları ve alkışlarla destek

gönderildi.Eyleme pek çok demokratik kurum ve

sendika temsilcisi katılarak destek verdi.Kızıl Bayrak / Ankara

AKAN-SEL patronundanprovokasyon girişimi

Patron tarafından, Mersin Limanı’nda direnişteolan Akan-Sel Nakliyat işçilerine yönelik provokasyongirişiminde bulunuldu. 1 Nisan günü Liman A Kapısıönündeki direniş yerine gelen ve Akan-Sel ile hiçbirilgisi bulunmayan bir şahıs, liman işçilerini tehditederek “Akan-Sel ile uğraşan beni karşısında bulur”dedi, dahası TÜMTİS üyelerine silah çekti. Direnişyerine gelen Akan-Sel Nakliyat patronu ve bir grupAkan-Sel personeli de provokasyona devam etti.

Savcılığa suç duyurusunda bulunan TÜMTİS, 3Nisan günü Mersin Limanı A Kapısı önünde bir basınaçıklaması yaparak olayı protesto etti. Basınaçıklamasına “Mersin Emek ve Demokrasi Platformu”bileşeni sendikalar, liman işçilerinin eş ve çocukları dakatılarak destek verdiler.

İçerde çalışan işçilerin de Liman A Kapısınagelerek katıldıkları basın açıklamasında ilk konuşmayıTÜMTİS Genel Sekreteri Gürel Yılmaz yaptı,“provokasyonlarla mücadelemizi bölmeyeengellemeye çalışıyor, başarılı olamayacaklar” dedi.

“Mersin Emek ve Demokrasi Platformu” adınayapılan konuşmada, işçilerin mücadelesiniprovokasyonlarla boğmaya çalışanların karşılarındaMersin halkını göreceği söylendi.

Eylemde “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Direnedirene kazanacağız!”, “İş-ekmek yoksa barış da yok!”,“İşçiyiz, haklıyız, kazanacağız!”, “Limana sendikagirecek başka yolu yok!” sloganları atıldı.

Edirne Giyim’de grev!Edirne’de kurulu bulunan ve Türk-İş’e bağlı Teksif

Sendikası’nda örgütlü olan Edirne Giyim Sanayi’inde

1 Nisan 2009 / Mersin

6 Nisan 2009 / Bursa

Page 20: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

Sınıfa karşı sınıf!20 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/14 H 10 Nisan 2009

2 Nisan günü grev başladı.İki yıl önce Birlik Konfeksiyon isimli taşeron bir

şirket kuran Edirne Giyim patronu, aradan geçensürede fabrikada çalışan 500 işçiden 200’ünü taşeronşirkete aktararak, sendikal örgütlenme karşıtısaldırılarını arttırdı. Devam eden TİS süreciyle birliktesendika üyesi işçileri TEKSİF’ten istifaya zorlayanEdirne Giyim Sanayi patronu, TİS görüşmelerinde %4ücret zammının yanısıra taşeron şirkette çalışanişçilerin TİS kapsamına alınmasına talep edenTEKSİF’e olumsuz yanıt verdi.

16 Mart 2009 günü Edirne 3. Noteri önünde vefabrikanın kapısında basın açıklamaları yapan EdirneGiyim Sanayi işçileri, 2 Nisan 2009 sabahı ise grevibaşlattılar. TEKSİF yöneticileri, Edirne Giyim Sanayiişçileri ve destek için fabrika önüne gelen kurumlarıntemsilcileri kısa bir yürüyüşün ardından “Bu işyerindegrev vardır” pankartını fabrikaya astılar.

Sosyalist Parti, TKP, KESK, Ekim Gençliği, GençSen’in destek verdiği basın açıklamasının ardındangrev nöbeti tutulmaya başlandı.

Kızıl Bayrak / Edirne

Sağlıkçılar şiddete karşı yürüdüSon dönemde hekimlere yönelik şiddet olayları hız

kazandı. İstanbul Tabip Odası ve Sağlık EmekçileriSendikası Şişli Şubesi, 2 Nisan günü, OkmeydanıEğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaşanan şiddetolayına ilişkin eylem yaptı. Bir doktorun hastayakınları tarafından kafasına sanldalye vurularakyaralanması, acil servis önünden hastane ana kapısınakadar gerçekleştirilen yürüyüşle protesto edildi.

“Sağlıkçı dövülür müdür Mehmet bakar!”, “Hedefolmak istemiyoruz!”, “Sağlık haktır satılamaz!”sloganları ile yürüyen sağlık emekçileri burada ortakbasın açıklaması gerçekleştirdiler. “Şiddete ve baskıyahayır! Güvenli ortamlarda güvenceli çalışmakistiyoruz!” pankartının açıldığı eylemde, saldırının2009 başından bugüne kadar İstanbul TabipOdası’na bildirilen 7. şiddet olayı olduğu bilgisiverildi. Açıklama şu sözlerle son buldu:

“Hasta ile hekimi karşı karşıya getiren, halkınsağlık hizmetine ulaşmasını engelleyen, ihtiyacındeğil, paran kadar sağlık anlayışını egemen kılanSağlıkta Dönüşüm Programı’nın hemendurdurulmasını, ‘Herkese eşit, ücretsiz, ulaşılabilirsağlık’ anlayışının sağlık ortamına egemen kılınmasınıburadan bir kez daha talep ediyoruz.”

Eyleme, İstanbul Eczacı Odası, İstanbulDişhekimleri Odası, İstanbul Veteriner HekimlerOdası, Dev-Sağlık İş, SES İstanbul Şubeleri ile hastave hasta yakınları da destek verdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

“Hilton işçisi köle değildir!”Hilton Otelleri’nde örgütlü DİSK’e bağlı OLEYİS

ile yaklaşık 5 aydır süren toplusözleşmegörüşmelerinde yaşanan uyuşmazlık nedeniyleHilton’da grev kararı asıldı.

Ankara Hilton Oteli’nde gerçekleştirilen grevkararı asma eyleminde, kazanılmış haklardan ödünverilmeyeceği söylendi. OLEYİS üyelerine seslenenOLEYİS Genel Başkanı, ekonomik krizi gerekçegöstererek kazanılmış haklara saldıran Hilton Oteliyönetiminin görüşmelerde tıkanmaya neden olduğunubelirtti.

Otel önünde toplanarak “Hilton işçisi köledeğildir!” sloganını atan otel çalışanları, patronunkapsamdışı personel sayısının azaltılmasınıistemediğini ifade ettiler. TİS görüşmeleri 280 otelçalışanını kapsarken, sayıları 77 olan kapsam dışıçalışanın 19’a inmesini istediklerini belirttiler.

Önerilen zammın Hilton işçisinin ücretinin birkısmını patrona bağışlaması talebiyle eş anlamlıolduğunu söyleyen OLEYİS Genel Başkanı, Hilton

yönetiminin dayatmacı tutumundan vazgeçmesiniistedi.

BİTDER kuruluş toplantısı yapıldıIBM ve Plaza eylemleriyle gündeme gelen beyaz

yakalılardaki örgütlenme arayışının bir parçası olarak,internet üzerinden 500 kişinin imzasıyla desteklediğiBilgi ve İletişim Emekçileri Derneği (BİTDER)kuruluş toplantısı 5 Nisan tarihinde Şişli’deki DİSKGenel Merkez binasında gerçekleştirildi.

Yaklaşık iki saat süren toplantıya ağırlıklı olarakbilişim sektöründen olmak üzere, birçok meslektenkatılım oldu. Toplantı katılımcıların kendinitanıtmasıyla başladı. Ardından derneğin kuruluş amacı

ve kuruluş sürecine dair kısa bir bilgilendirme yapıldı. Yaklaşık dört aydır ağırlıklı olarak sanal ortamdan

yürütülen dernek kuruluş tartışmaları sonucunda kabahatlarıyla şekillenen tüzüğün, “üye olma hakkı veyönetim kurulunda yer alma hakkı” ile ilintili bazımaddelerine dair ek tartışmalar yapıldı. Tartışmalarınardından tüzük oylamaya sunuldu, kabul edilerekimzaya açıldı.

Toplumcu Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarıolarak katıldığımız kuruluş toplantısında “Beyazyakalılarda örgütlenme arayışı” başlıklı bildirileridağıttık.

Toplumcu Mühendis Mimar ve Şehir Plancıları

SGK çalışanlarından uyarı!Büro Emekçileri Sendikası (BES) İstanbul Şubeleri,

Türk-Büro Sen İstanbul 3 No’lu Şube ve Tez-Koop İş 2No’lu Şube, 6 Nisan günü SGK İstanbul İl Müdürlüğüönünde gerçekleştirdiği ortak basın açıklaması iletaleplerini duyurdu, SGK emekçilerini mücadeleyiyükseltmeye çağırdı.

“SGK çalışanları” pankartının taşındığı eylemdebasın açıklamasını BES 2 No’lu Şube Yönetim KuruluÜyesi Erhan Taşkıran gerçekleştirdi. Fındıklı SağlıkSosyal Güvenlik Merkezi’nin Sirkeci’de bulunan BAĞ-KUR arşiv binasına taşınmasının planlandığınıbelirterek, adı geçen binanın çalışma koşullarına uygunolmadığına, taşınma ve hizmet sunumları sırasındapersonel ile toplumun ulaşım ve nakil işlerindesıkıntılar yaşanacağına da dikkat çeken Taşkıran,binanın fiziki koşullarına da değinerek özürlü haksahiplerinin hizmet alamayacağını belirtti. Çalışanlaraçısından taşınma ve nakil işlerinin SGK İstanbul İlMüdürlüğü’nün keyfi uygulamalarına bırakıldığını

belirterek, taşınma sırasında Fındıklı SGM personelinin üç hattadört farklı birimde görevlendirilmesinin düşünüldüğünü söyledi. Bu plansızlık ve keyfi

uygulamaların Üsküdar Doğancılar Sağlık SGM ile Kadıköy SGM için de geçerli olduğunu söyleyenTaşkıran, taleplerini şöyle sıraladı:

* Keyfi uygulamalara derhal son verilmelidir, * Başta Fındıklı Sağlık SGM olmak üzere Sosyal Güvenlik Merkezleri bir bütün olarak sürekli hizmet

verebilecek uygun yerlere taşınmalıdır, * Kendi isteği olmadan hiçbir çalışanımız başka birim ya da müdürlükte görevlendirilmemelidir, * Yeniden yapılandırma uygulamaları deneme yanılma yöntemiyle değil, çağın koşullarına uygun, insan

sağlığına zarar vermeyecek şekilde, teknoloji kullanılarak bilimsel ve planlı bir şekilde yapılmalıdır, * Yapılandırma sürecinde çalışanların temsilcileri olan sendikaların ve ilgili sivil toplum örgütlerinin de

fikir ve düşünceleri değerlendirilmelidir Taşkıran, bu taleplerinin dikkate alınmaması durumunda, sivil toplum kuruluşlarını da içine katan

eylemlik sürecine başlayacaklarını duyurdu. Yaklaşık 60 kişinin katıldığı eylemde, “Sosyal güvenlik haktır satılamaz!”, “Sağlık haktır satılmaz!”,

“Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Zafer direnenemekçinin olacak!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

1 Mayıs 2008 / Şişli Agos önü

Page 21: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

İzmir BDSP, krize karşı işçi ve emekçileriörgütlenmeye, mücadeleye, eyleme ve direnişeçağırmaya devam ediyor.

Seçimlerin ardından düzen partilerini, kapitalizmive onun krizini teşhir etmeye, işçi ve emekçilerin krizekarşı tepkilerini açığa çıkaracak zeminler örgütlemeyeçalışan Çiğli BDSP, 5 Nisan günü bir toplantıgerçekleştirdi. Yaklaşmakta olan 1 Mayıs’ın da temelgündemlerden birisi olduğu toplantıda seçimlerdenönce de krize karşı mücadelenin örgütlenmeyeçalışıldığı ifade edildi. BDSP’nin seçim sürecindepolitik platformunun düzene karşı devrimi, kapitalizmekarşı sosyalizmi, kapitalizmin krizine karşı örgütlümücadeleyi anlatmak olduğu dile getirildi. Krizinsonuçlarına değinilerek, saldırıların her geçen gün dahada ağırlaştığı, işsizliğin arttığı vurgulandı. 1 Mayıs’taalanlarda olmanın önemine değinildi.

Bu doğrultuda hem emekçi semtlerine hem deorganizeye yönelik çalışmaların sürdürülmesi gerektiğiifade edildi. Başta seçim bürosunun bulunduğuGüzeltepe’de olmak üzere emekçi semtlerinde krizekarşı mücadelenin taleplerini öne çıkarmak,emekçilerin tepkisini eylemli bir kanala akıtmak içindeğişik araç, yol ve yöntemlerin bir arada kullanılmasıgerektiği söylendi. Bu araçlardan biri olarak krizinişleneceği bir emekçi halk şenliği yapılması kararıalındı. Bir semte yönelik bir şenlik komitesioluşturuldu.

Krizin sonuçlarının doğrudan yansıdığı ÇiğliOrganize Sanayi’ye seslenmek, krize karşı tepkileriaçığa çıkarabilmek için özel sayılar, bildiriler,bültenler, işçi toplantıları vb. araçlarla sürece müdahaleedilmesi gerektiği dile getirildi. Organizeye sistematikolarak seslenecek bir ekip oluşturulması kararı aldı. Buekip çalışmalarını 1 Mayıs komitesi adı altındasürdürecek.

Toplantının ardından sürece dair canlı tartışmalaryapıldı. Ardından Bağımsız Devrimci SınıfPlatformu’nun “Seçim aldatmacı bitti, kapitalizminkrizi sürüyor! Kapitalizmin krizine karşı örgütlenmeye,sokağa, eyleme, direnişe!” başlıklı basın açıklamasınatopluca gidildi.

Çiğli Belediyesi önünde gerçekleştirilen basınaçıklamasında, aynı şiarlı pankart açıldı. Açıklamada,bir seçim aldatmacasının daha bittiği ancak krizindevam ettiği ifade edildi. Sağlığın paralı ve pahalı halegetirilmesinden, iş güvencesiz çalışmadan, düşük ücretdayatmasından, paralı eğitimden, esnek çalışmadan,taşeronlaştırmadan söz edildi.

Kapitalistlerin krizi yönetme başarısının arkasındaörgütlü olmaları gerçeği olduğu dile getirildi.Sömürülen milyonların ise örgütsüz ve dağınık olduğuiçin köleliğe mahkum edildiği ifade edildi. MehaTekstil’de, Sinter’de, Gürsaş’ta, Tezcan Galvaniz’dedirenen işçilerin izlenmesi gereken yolu gösterdiğiifade edildi.

Açıklama şu sözlerle son buldu: “İşçi veemekçilerin kan bedeli mücadelelerle kazandığı 1Mayıs yaklaşırken Bağımsız Devrimci Sınıf Platformuolarak seçim sürecinde ve öncesinde olduğu gibi bugünde işçi ve emekçileri, kadınları, gençleri, Kürt halkınıkapitalist düzenden hesap sormaya, kapitalizminkrizine karşı fabrikasında, mahallesinde, işyerinde,okulunda örgütlenmeye, krize karşı tabanörgütlülükleri oluşturmaya ve mücadeleyi yükseltmeye

çağırıyoruz.”Taleplerin okunmasıyla sona eren eylemde, “Krizin

faturası kapitalistlere!”, “Krize karşı sokağa, eyleme,direnişe!”, “Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!”,“İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Krize karşı

genel grev, genel direniş!”, “Kurtuluş yok tek başına,ya hep beraber ya hiçbirimiz!, “Çözüm devrimde,kurtuluş sosyalizmde!”, “Yaşasın devrim vesosyalizm!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İzmir

Krizin faturası kapitalistlere! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 21Sayı: 2009/14 H 10 Nisan 2009

Kapitalizmin krizine karşı toplantı ve eylem...

“Kapitalizmin krizine karşı örgütlenmeye,sokağa, eyleme, direnişe!”

Kriz ve 1 Mayıs faaliyetlerinden...Buca’da 1 Mayıs hazırlıkları!

Buca’da yürütülen devrimci seçim çalışmasının ardından 1 Mayıs çalışmalarına yoğunlaştık. 5 Nisan günüÇamlıkule’de bir toplantı gerçekleştirdik.

20 Mart günü seçim bürosunda mahalle emekçileri ile bir toplantı yapmış ve seçimlerim çözümolmadığını, 30 Mart sabahı yaşamamızda hiçbir şeyin değişmeyeceğini, işsizliğin, yoksulluğun, iştenatmaların hızlanarak devam edeceğini belirterek, tüm bu saldırılara karşı bir araya gelerek, birlik ve komiteleroluşturarak örgütlenmek gerektiğini vurgulamıştık.

5 Nisan günü yaptığımız toplantıda ise, Çamlıkule işçi ve emekçileri ile mahallede güçlü bir 1 Mayısetkinliği yapmak ve 1 Mayıs alanına da kendi taleplerimiz ile, krizin faturasını ödememek için etkin birkatılım sağlamak için çalışmaların başlatılması kararlaştırıldı. Bu amaçla 25 Nisan günü mahallede 1 Mayısşenliği yapılması planlandı. Yapılacak etkinliğin güçlü geçmesini, mahalledeki işçi ve emekçilerin katılımınısağlamak için mahalleden emekçilerin de yer aldığı bir etkinlik komitesi seçildi.

Yapılan somut planlamalarla birlikte 1 Mayıs ve etkinlik çalışmalarını bölgede seçim sürecinde yakalanangüç ve olanaklarla başlatmış olduk.

Buca BDSP

Kocaeli’de bildiri dağıtımı...Krizin faturasını ağır ödeyen kentlerin başında gelen Kocaeli’de, kapitalizmin seçim oyununu teşhir eden

ve kapitalist krize karşı mücadeleye çağıran bildirilerimizi işçi ve emekçilere ulaştırdık.“Seçim aldatmacası bitti kapitalizmin krizi sürüyor!” şiarlı BDSP bildirilerini Derince Öğretmenler

Mahallesi’nde dağıttık. Yaklaşık iki saat süren bildiri dağıtımı sırasında kahvelerdeki emekçilerle düzeninseçim oyununu ve kapitalizmin krizini teşhir eden sohbetler gerçekleştirdik. Ayrıca, kapitalizmin krizini veişçilere krizin yansımalarını teşhir eden, “İşten atmalar yasaklansın!”, “Ücretsiz izinler yasaklansın!”, “Tekyol devrim, kurtuluş sosyalizm!” şiarlı BDSP imzalı yazılamalar yaptık.

1 Mayıs ve krize karşı faaliyetlerimiz Kocaeli’nin emekçi semtlerinde devam edecek...Kocaeli’den sınıf devrimcileri

Kot taşlama için gecikmiş genelge!Kotları beyazlatırken hayatları kararan kot taşlama işçilerinin ölümcül silikozis hastalığının pençesinde

birer birer ölüme yollanmasına, şimdiye kadar 40 işçinin ölümüne yol açan insanlık dışı çalışma koşullarınakarşı gözünü kapayan Sağlık Bakanlığı nihayet bir adım attı.

Sağlık Bakanlığı, yayımladığı genelgeyle, ölümle sonuçlanan bir akciğer hastalığı olan silikozise yolaçtığı gerekçesiyle her türlü kot giysi ve kumaşlara uygulanan püskürtme işleminde kum, silis tozu veya silikakristalleri içeren herhangi bir madde kullanılmasını yasakladı.

“Kot taşlama, kot kumlama, kotu kumla yıkama veya rodeoculuk” olarak da adlandırılan işlemin,“beyazlamış, eskitilmiş görünüm vermek için giysilerin yüzeyine kuru hava kompresörleri ile kum (silis veyakuvars tozu) püskürtme işlemi” olduğu ifade edilen bakanlık açıklamasında, ne amaçla yapılırsa yapılsınpüskürtme işlemi sırasında yüksek hızla çarptırılan kumun serbest silika içeriğinde artış olduğu ve solunanhavada daha uzun süre kaldığının bilindiği ifade edildi. Pek çok Avrupa ülkesinde ve Amerika BirleşikDevletleri’nde kot taşlamanın yasaklandığı belirtildi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in “kot taşlama atölyelerinde çalışan işçilerin durumu”nailişkin verdiği ibretlik cevaplar hala hafızalardayken, Sağlık Bakanlığı’nın yayımladığı genelge, kot taşlamaişinde çalıştığı için silikozis hastalığının pençesinde ölümü bekleyen işçilerin yürüttüğü mücadelenin birsonucu olarak gelişti.

Çeşitli kurumlar tarafından dile getirilen sorunlar özellikle son dönemde duyarlı kamuoyunun dagündemine girerek büyük bir tepkiye konu oldu. Kot taşlama işçilerinin çeşitli merkezlerde gerçekleştirdiklerieylemler de büyük kot tekellerinin kar hırsı sonucu yol açtığı işçi ölümlerine dikkat çektilmesini sağladı.

Ancak bir gerçek var ki, Sağlık Bakanlığı’nın yayımladığı genelge kapitalizmin söndürdüğü hayatları gerigetirmeyeceği gibi, silikozis hastalığının pençesinde ölümü bekleyen diğer işçilerin ölümünü deengelleyemeyecek.

Page 22: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

Bizler Topkapı bölgesinde faaliyet gösteren KurtişMatbaacılık San. Tic. Ltd. Şti.’nde çalışmakta olanişçileriz. Daha doğrusu işçilerdik. Çünkü patronumuzhaklarımızı aradığımız için bizleri hukuksuz birbiçimde işten çıkarttı.

Ağustos ayından itibaren maaşlarımızı düzenlialamadık. Kasım ayından itibaren de ellişer-yüzerliralık harçlıklarla geçiştirildik. Böyle bir tablokarşısında da birçoğumuz ev sahiplerine, çevremize,kredi kartlarına, bankalara borçlandık. Durumumuzuanlatarak hakkımız olan ücretlerimizi istediğimizde isebizlerden sürekli olarak beklememiz istendi. Birsonraki Cuma’nın, Pazartesi’nin bir türlü sonugelmedi. Bizler de Topkapı İşçi Derneği’ne başvuraraksorunlarımızı anlattık. Dernekteki arkadaşlarımızınyönlendirmesiyle, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 34.maddesiyle bizlere verdiği hakkı kullanarak bireyselolarak iş görme borcumuzu yerine getirmedik. 9 ŞubatPazartesi günü direnişe geçtik. Maaşlarımızın ve vergiiade paralarımızın ödenmesi, ayrıca bundan sonrakidönemde maaşların gününde ve eksiksiz ödenmesitalebiyle iş kanunun 34. maddesinde belirtildiğibiçimde çalışmadık.

Patron, direnişin hemen başlangıcında dişgöstermeye başladı. “Yaptığınız yasa dışı, hemen işbaşı yapmazsanız tutanak tutacağız” gibi tehditlerledirenişi kırmaya çalıştı. Buna karşılık bizlerçalışmamanın yasal hakkımız olduğunu, talepleryerine getirilene kadar direnişe devam edileceğimizibelirttik. Bizlerin kararlı duruşu sonrasında direnişin 2.gününde taleplerimiz kabul edildi ve alacaklarımızınbir kısmı peşin olarak aldık, bir kısmı da ödemeplanına bağlandı ve bizler de yeniden işimizin başınageçtik.

Ancak aradan geçen süre içerisinde ne bizlere vaatedilen ödeme planı yerine getirildi ne de ücretlerimizdüzenli olarak ödendi. Patron yine sadaka misaliharçlıklarla bizleri geçiştirmeye çalıştı. Matbaanınbatmak üzere olduğunu, şirketin yönetiminin kayyumadevredildiğini söyleyerek kayyum avukatıylagörüşmemizi istedi. Bizlerle görüşen ve kendinikayyum avukatı olarak tanıtan kişi ise, bize ne kartınıne de ona olaşabileceğimiz bir adres gösterdi.Sorduğumuzda ise kaçamak cevaplarla bizleriatlatmaya çalıştı.

Bizler de yine 34. maddeye dayanarak 30 NisanPazartesi günü direnişe geçtik.

Bizlerin çalışmaması üzerine patron da tehditlersavurmaya başladı. “Çalışmayan çıkar gider”,“alacaklarını isteyen dava açsın” gibi sözlerle bizleriyıldırmaya çalıştı. Ancak bizler haklı olduğumuzunbilinciyle geri adım atmadık ve direnişimizisürdürdük. Bunun ardından patron bizlerin sağladığıbirliği bozmaya çalışarak, aramızdan 6 arkadaşımızıişten çıkardığını söyledi. Gerekçe olarak daçalışılmamasını gösterdi. Bizler de kullandığımızınyasal bir hak olduğunu ve buna dayanarak bizleri iştençıkaramayacağını söyledik. İşten çıkarmayı kabuletmedik.

Ertesi sabah işyerine geldiğimizde ise patron,matbaayı kapatacağını söyleyerek hepimizin iştençıkarıldığını söyledi ve bizleri matbaaya almadı.Bizler de noter çağırarak bu hukuksuz durumu tespitettirdik. Noterin gitmesinin ardından patron, başka birfirmada çalışan bir işçiyi içeri alarak çalıştırdı. Hattapatron, “matbaayı kapatıyorum” lafını daha birkaç saatgeçmeden kendi yalanladı ve iş görüşmesine yeniişçiler gelmeye başladı.

Buradan tekrar ediyoruz: Kurtiş patronu açık birişçi düşmanlığı yapıyor ve suç işliyor.

İş kanununda belirtilenin aksine, bizlerinalacaklarımız yüzünden yerine getirmediğimiz işleribaşkalarına yaptırıyor ve yerimize işçi çalıştırıyor.

Ancak bu haksızlık Kurtiş patronunun yanınakalmayacaktır. Haklarımızı ve alacaklarımızı sonunakadar arayacağız ve yasal süreci de başlatacağız.

Bizler birlikteliğimizi sağladık ve bunu sonunakadar sürdürmeye kararlıyız. İçerideki sonkuruşumuzu alana kadar nefesimiz Kurtiş patronununensesindedir.

Buradan, bizlerle benzer sorunlar yaşayan işçiarkadaşlarımıza sesleniyoruz. Sessiz kalmayın vehaklarınızı sonuna kadar arayın. Haksızlığa boyuneğmeyin!

Direne direne kazanacağız!Kurtiş İşçileri

DİSK 1 Mayıs’ta Taksim’de!1 Nisan’da toplanan DİSK Başkanlar Kurulu, ekonomik krize, 29 Mart yerel seçimlerine ve işçi sınıfının

birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’a ilişkin değerlendirmesini kamuoyuna açıkladı. BaşkanlarKurulu’nun aldığı kararların başında 1 Mayıs’ta Taksim kararlılığı geliyor.

DİSK Başkanlar Kurulu yerel seçimlere ilişkin değerlendirmesinde AKP eleştirisinde bulunarak, 29Mart’ta “özelleştirmeye, ranta, yolsuzluğa ve partizanlığa dayalı uygulamalara, muhtaç vatandaşlara adilsosyal yardımlar götürmek ve herkesi belediye hizmetlerinden eşit yararlandırmak yerine, sadaka toplumuyaratmaya çalışan politikalara” uyarı yapıldığı belirtildi. Kürt sorununun görmezden gelinemeyeceği de,yerel seçimlerin bir uyarısı olarak sonuç bildirgesinde yerini aldı.

Ekonomik krizin her geçen gün derinleştiği ve toplumsal bir soruna dönüştüğünün de ifade edildiğibildirgede, işsizliğin, hayat pahalılığının ve sosyal hakların gaspının ulaştığı boyut ifade edildi.

“DİSK, merkezi olarak 2009 1 Mayıs’ında emek ve meslek örgütleri, siyasi partiler, kitle örgütleri ve emekdostlarıyla birlikte Taksim’de olma kararlılığındadır” denilen açıklamada, 1 Mayıs’ın tatil günü olarakyasalaşması ve 1977 katliamının aydınlatılması, sorumluların yargılanması için TBMM Araştırma Komisyonukurulması talepleri de yer aldı.

Kurtiş patronunun oyunları sürüyor!1 Nisan’dan bu yana İstanbul Topkapı’daki işyerleri önünde bekleyen Kurtiş işçileri mücadelelerini

kararlılıkla sürdürüyor. İşyeri önündeki bekleyişlerini sürdüren işçiler yasal sürecin başlaması için de ilkadımlarını attılar. Çevre işyerlerinde çalışan işçilerin sunduğu destekle moral kazanan işçiler, patronunsaldrılarını ise kararlılıkla karşılıyorlar.

Kurtiş patronu işçilere yönelttiği tehditlerden bir sonuç alamayınca bazı işçileri evlerinden arayarakişbirliği teklif etti. “Benim sorunum sizinle değil gelin işbaşı yapın” diyerek birliği bozmaya çalışan Kurtişpatronuna Kurtiş işçilerinin yanıtı ise kararlı direnişleri oldu.

3 Nisan günü Kurtiş işçileri işyeri önündeki bekleyişlerini sürdürürken, patron avukatı eşliğinde işyerinegelen polisler işçiler hakkında suç duyurusu olduğunu ve karakolda ifade vermeleri gerektiğini söylediler.Bunun üzerine işçiler avukatlarıyla birlikte karakola giderek ifadelerini verdiler. Patronun mesnetsiziddialarını reddeden işçiler, “yasadışı örgütlenme” ve “gasp”la suçlanıyorlardı.

İfade işlemlerinin tamamlanmasının ardından işçiler alkışlarla direniş alanına döndüler. Matbaanın girişine pankartın tekrar asılmasının ardından çevredeki işçilere durum izah edilerek patronun

yalanları teşhir edildi.4 Nisan günü Kurtiş patronu bir provokasyon girişiminde bulundu. Direniş alanına gelen bir kişi işçilerin

fotoğraflarını çekmeye başladı. Kim olduğu sorulduğunda kendini sivil polis olarak tanıtan kişiden kimliğinigöstermesi istenince, kendini “gazeteci” olarak tanıttı. İşçilerin kimlik görme ısrarı sürünce de çareyikaçmakta buldu. Çektiği fotoğrafların silinmesini isteyen işçilerin yaşadığı tartışmaya matbaa çalışanı patronyandaşları da karıştılar ve ”gazeteci” olduğunu iddia eden şahsı önce yan matbaaya soktular, ardından damatbaanın arabasıyla kaçırdılar.

Fotoğrafçı olduğunu iddia eden şahsın kaçırılmasının ardından “bir gazetecinin darp edildiği” ihbarıüzerine polis ekibi matbaa önüne geldi. Çevredekilerle birlikte işin aslının anlatılması üzerine polis ekibi birsüre konuştuktan sonra ayrıldı.

İşçiler direnişin sesini dışarıya taşımaya dönük eylemlerle süreci ilerletecekler.Kızıl Bayrak / İstanbul

Sınıfa karşı sınıf!22 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/14 H 10 Nisan 2009

Kurtiş işçilerinden açıklama:

“Direne direne kazanacağız!”

Page 23: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

2009 yılı 1 Mayısı’nı, ABD’de başlayan krizinbizim ülkemize de yansıması sonucu yüzbinlerceişçinin işsiz kalmasıyla ve 2009 yerel seçimlerininardından karşılıyoruz.

1 Mayıs’ın tarihçesine bakacak olursak, bugünküçalışma koşullarının ikiyüz yıl öncesi çalışmakoşullarına doğru gittiğini görebiliriz. 1800’lüyıllardaki, kapitalizmin gelişmeye başladığıdönemdeki yoğun baskı, düşük ücretler ve günde 14-16 saate varan çalışma koşulları, “8 saatlik işgünü”talebinin, dünyada işçi sınıfının en temel ekonomikistemlerden biri olarak ortaya çıkmasına yol açtı.

İlk olarak 21 Nisan 1856 yılında Avustralya işçisınıfı grev ve kutlamalarla bu talebi dile getirdi. Butalep doğrultusundaki mücadeleyi bir işçi bayramı ilebütünleştirmek düşüncesini ilk ortaya atan da yineAvustralya işçi sınıfı oldu. 1866 yılında Amerikanişçileri Baltimore’de toplandıkları kongrede, günlükçalışmanın 8 saatle sınırlandırılmasının yasayabağlanması konusunda bir kongre kararı aldılar. Ancakişçilerin bu talebi reddedildi. Bu saatten sonra 8 saatlikiş saati Amerikan işçi sınıfının ortak talebi oldu. 1884yılında Chicago’da toplanan Amerikan İşçiFederasyonu ve Uluslararası İşçiler Birliği “8 saatlikişgünü”nü burjuvaziye kabul ettirmek için, 1 Mayıs1886’da, genel grev, miting ve gösteri yapma kararıaldı. Amerikan burjuvazisi bu karara karşı yoğun birsaldırıya geçti.

1 Mayıs 1886 günü hemen tüm sanayimerkezlerinde; Newyork, Philadephia, Chicago,Louiseville ve Baltimore’de 200 bini aşkın işçi genelgreve gitti. Chicago’da 80 binden fazla işçi yürüyüşegeçti. Mitingte 8 saatlik işgününe ait konuşmalar vevurgular yapıldı.

Genel grevin ve eylemlerin daha dayaygınlaşmasından korkan burjuvazi, silahlı resmigüçlerinin yanısıra ajan-provakatörlerle saldırıya geçti.3 Mayıs günü Mc Cormic fabrikasının önündetoplanan işçiler greve katılmayan diğer işçilere çağrıyaparken, işçilerin üzerine ateş açıldı ve bir işçiöldürüldü. İşçiler bu kanlı saldırıyı protesto etmek içinmiting kararı aldılar. 4 Mayıs günü güçlü bir gösteridüzenlendi. Mitingin bitmesine yakın, sayıları birkaçyüzü bulan polis miting alanına girdi. Hemen ardından,nereden geldiği belli olmayan bir bomba polislerinbulunduğu yere düştü ve miting yeri tam bir savaşalanına döndü. İşçiler kurşun yağmuruna tutuldular. 4işçi, 7 polis öldü ve pek çok işçi de yaralandı. 8 işçiönderi sendikacı ve yüzlerce işçi tutuklandı. 1,5 yıllıkgöstermelik bir yargılama sonucunda işçiönderlerinden dördü; August Spies, Albert Parsons,George Engel ve Adolph Fisher idama mahkumedildiler.

Üç yıl sonra, 1889 yılında Paris’te toplanan 2.Enternasyonal’in 1. Kongresi’nde 1 Mayıs, dünya işçisınıfının birlik, dayanışma ve mücadele için direnişgünü olarak kabul edildi.

O günden sonra 1 Mayıs tüm ülkelerde işçisınıfının birlik mücadele ve dayanışma günü olarakalanlarda kutlanmıştır. Chicago’da olduğu gibi bazıülkelerde de devlet 1 Mayıs’ı kana bulamak için silahlısaldırı ve ajan provokatörler yerleştirerek 1 Mayıslar’ıkana bulamıştır. Onlarca işçi ölmüştür, yüzlerce işçi deyaralanmıştır.

1906 yılı 1 Mayısı’nda Fransa’da düzenlenenmitinge devletin ajan ve provokatörleri ile saldırılmış,

yüzlerce işçi yaralanmıştır. 1929 yılında daAlmanya’da bir benzeri tertiplenerek polis veprovokatörler işçilere saldırmış, 33 işçi yaşamınıyitirmiştir.

Bunun daha yakın tarihe ait örneği ise kendiülkemizde yaşanmıştır. 1977 1 Mayısı’nda Türkburjuvazisi kontrgerilla eliyle büyük bir provokasyonve katliama başvurmuş, saldırı sonucu 36 işçi veemekçi yaşamını yitirmiş, yüzlercesi yaralanmıştır.1989 1 Mayısı’nda Mehmet Akif Dalcı poliskurşunuyla katledilmiş, 1990 yılında Gülay Becerenpolisin ateş açması sonucu yaralanarak felç kalmış,1996 yılında yine kolluk güçlerinin ateş açması sonucu3 işçi yaşamını yitirmiştir.

Yüzyıllardır ezen ile ezilen arasındaki mücadeledevam etmektedir. İşçi sınıfının bugünkü durumuyüzyıllar öncesi çalışma koşullarına eşdeğer halegelmiştir. 8 saatlik işgünü, sendikal haklarımız bedellerödenerek kazanılmışken, bu haklarımız bugün tek tekelimizden geri alınmaktadır. Krizin faturası biz işçi veemekçilere ödettirilmektedir.

1 Mayıs ezen ile ezilenlerin karşı karşıya geldiği birmücadele günüdür. Gücümüzü birleştirerek alanlarıdoldurmamız, mücadelelerle kazanılmış haklarımızasahip çıkmamız gerekmektedir.

Özellikle de daha çok ezilen emekçi kadınlar olarakalanlara çıkıp gücümüzü göstermeliyiz. Bugün krizinsonuçlarını en fazla kadınlar yaşamaktadır. Evindeakşam ne pişireceğini, çocuğuna ne yedireceğini ençok kadınlar düşünmektedir. Ezilen, sömürülen vehorlananlar kadınlardır. Düşük ücretlerle en ağırkoşullarda çalıştırılanlar, işten çıkarmalarda ilk önce

tercih edilen yine biz kadınlardır. Dolayısıyla,mücadele etmesi gereken de öncelikle biz kadınlarolmalıyız.

Hayatın yarısı bizler olduğumuza göre,mücadelenin yarısında da olmak zorundayız. Mücadeletarihi bizlere 1 Mayıslar’dan, 8 Martlar’dan,ülkemizde ‘77 1 Mayısı’ndan, maden işçilerinindirenişinden ,15-16 Haziran direnişinden, fabrikaişgallerinden öğretmektedir. Biz bu gücü bir yıldanfazla zamandır hakları için direnen Desa işçisi EmineAslan’dan alıyoruz. Biz bu gücü, onurlu bir mücadeletarihinden alıyoruz.

İnsanca yaşayabileceğimiz onurlu bir gelecek içinhep birlikte bir adım öne çıkalım, 1 Mayıs’tameydanları dolduralım!

Manisa’dan emekçi bir kadın

ATV-Sabah grevi ve Desa direnişine destek…

“Yaşasın sınıf dayanışması!”Sefaköy’de bir araya gelen kurumlar, 3 Nisan günü grevlerinin 50. gününe giren ATV-Sabah emekçilerine

ve direnişinin 174. gününde olan Desa işçisi Emine Arslan’a dayanışma ziyaretinde bulundular.Direnişteki DİSK Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi Gürsaş ve Sinter Metal işçileri, Kıbrıs Basın

Emekçileri Sendikası (Basın-Sen), DİSK Emekli-Sen Aksaray 3 No’lu Şube, DİSK Örgütlenme Daire BaşkanıAli Rıza Küçükosmanoğlu, Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu ile Birleşik Metal İşSendikası yöneticileri, BDSP, Sefaköy Halkevi ve ÖDP tarafından gerçekleştirilen direnişin ilk durağıSefaköy’de bulunan ATV-Sabah stüdyolarının önünde grevlerini sürdüren emekçiler oldu.

Gürsaş ve Sinter işçileri, “İşimizi istiyoruz! / Sinter Metal işçileri” pankartı arkasında yürürken, DİSKEmekli-Sen “Basın emekçilerinin onurlu mücadelesini destekliyoruz” pankartını taşıdı. Bağımsız DevrimciSınıf Platformu ise “Basın emekçileri yalnız değildir! Yaşasın sınıf dayanışması!” pankartını açtı.

Ziyarette destekçi kurumlar adına konuşmalar yapıldı. İTÜ’lü öğrencilerin sunduğu müzik dinletisi ileziyaret son buldu.

Birlikte halayların çekildiği ziyaret boyunca, “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Yaşasın işçilerin birliği!”,“İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “ATV işçisi yalnız değildir!”, “Örgütlü işçiyi hiçbir kuvvet yenemez!”,“Yaşasın onurlu mücadelemiz!”, “Direne direne kazanacağız!”, “Yaşasın onurlu grevimiz!”, “Örgütlü basınözgür basındır!”, “Çalık elini sendikamdan çek!” sloganları atıldı.

ATV-Sabah’ın ardından direnişteki Desa işçisi Emine Arslan’a dayanışma ziyaretigerçekleştirildi. Kurumlar “Desa işçisi yalnız değildir!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Emine Arslan yalnızdeğildir!” sloganları ile direniş yerine yürüyüş gerçekleştirdiler.

Ziyarette konuşma yapan Serdaroğlu, Emine Arslan’ın aylardır tek başına direndiğini ve yakınında dabasın emekçilerinin direndiğini söyledi. “Biz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakıyoruz. Onlar da bu utancıbırakacaklar” dedi.

Emine Arslan da konuşmasında, Samanyolu TV’nin Desa yalanlarına dair bilgi vererek direnişi kırmak içinböyle yöntemlerin denendiğini vurguladı, “ne yaparlarsa yapsınlar sonuna kadar mücadele edeceğiz” dedi.

Ziyaretin sonunda Emine Arslan ile konuşan işçiler, onu kendilerine örnek aldıklarını dile getirdiler.Kızıl Bayrak / İstanbul

1 Mayıs’ta alanlara! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 23Sayı: 2009/14 H 10 Nisan 2009

İnsanca yaşayabileceğimiz onurlu birgelecek için mücadeleye, 1 Mayıs’a!

Page 24: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

Tokat Eğitim-Sen’de yaşananlar üzerine...24 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/14 H 10 Nisan 2009

- 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü sonrasındaTokat Eğitim-Sen Şubesi’nde yaşananlar, basınımızabelli oranda yansımıştı. Bu olayla ilgili songelişmeleri anlatır mısınız?

Tokat’ta yaşadığımız soruşturma skandalınıbasına yansıtmadan önce de bir dizi eylemgerçekleştirmiştik zaten. Olayı anlatan kısa bir metinhazırlayıp KESK’in tüm şubelerine mail olarakgönderdik. Hem bu yazı, hem de olayın ilerici-devrimci yayın organlarına yansıması işinciddiyetinin anlaşılmasını sağladı diyedüşünüyorum. Zaten bizim de amacımız, içinedüşürülmeye çalışıldığımız girdabı belli orandailerici kamuoyuna anlatmaya çalışmaktı. Bu olaykısa sürede sadece Tokat’ta değil birçok şubedetartışılır oldu.

- Bu tartışmaların size yansıması nasıl oldu?Bize açılan soruşturma gerekçeleri inanılmaz

tepki aldı. Özellikle 8 Mart’ı “Emekçi KadınlarGünü” olarak anmanın bir suçlama olarak karşımızaçıkarılması emekçilerde büyük bir şaşkınlığa nedenoldu. Diğer soruşturma gerekçeleri için de aynışeyler söylendi. Birçok şubeden arkadaşlar bizleriarayarak desteklediklerini, hatta bu olayla ilgili imzakampanyası başlatacaklarını belirttiler. İmzakampanyası da başladı hemen sonrasında. Bizler deTokat’ta imza kampanyası başlattık.

Bu olay mücadeleci sendikal anlayış ileuzlaşmacı sendikal anlayışı Tokat’ta karşı karşıyagetirmiş oldu. Uzlaşmacı sendikal anlayış uzunyıllardır sendikalarımıza hakim olan bürokratikreformist anlayıştır. Bu anlayışın sendikalara bakışıda mülkiyetçi ve yasakçıdır.

Sadece devrimci, ilerici unsurları değilkendisinden farklı düşünen ve bu düşüncelerinipratiğe dökmeye çalışan emekçileri yeri geldiğindebürokratik mekanizmalarla susturmaya, ezmeyeçalışmak bu anlayışın dışavurumudur.

Mücadeleci sendikal anlayış ise, 8 Mart’ıörgütleyen emekçilerin savunduğu sınıf sendikacılığıanlayışıdır. Bizler sendikaları emek örgütü olarakgörmekteyiz. Sendikaların gerçek sahiplerinin de 8Martlar’ı, 1 Mayıslar’ı yaratanlar olarak görüyoruz.

Bu iki anlayış yıllardır bizim sendikamızda şuveya bu şekilde karşı karşıya geldi.

- Tokat Eğitim-Sen Şube Başkanı tarafındandiğer şubelere ve basına “Basına ve Kamuoyuna”başlıklı bir metin gönderildi. Olayı nasıldeğerlendiriyorsunuz?

Metni biz de okuduk. Ağlanacak duruma gülerhale geldik. Zira bahsi geçen metin “ava giderkenavlanan” bir anlayışın dışavurumu ve bunun acısıylayazılmış bir metindi. Onlar soruşturma ile bizihizaya çekeceklerini sanıyorlardı, ama kısa süredesorgulanan onlar oldu.

Sırası gelmişken Kızıl Bayrak’ta da çıkan haberleilgili bir örnek vermek istiyorum. Haber işçinin veemekçinin sesi Kızıl Bayrak gazetesinde çıkıncaşubede deprem etkisi yarattı. Yönetimden kişilerhaberi çoğaltarak bazı üyelere dağıttılar ve karalamakampanyasına başladılar. Bizi “ilkesizlik”lesuçlayan arkadaşlar inanılmaz ölçüde “ilkeli”

davrandılar ve “bize iyi ki gerici diyorlar başımızbelaya girmez en azından” diyerek sevindiler. “Bubürokratik yoz anlayıştan hesap soralım!” çağrısınıise fiziki bir hesap sorma olarak anlayacak kadarpolitik birikimden mahrum olduklarını gösterdiler.

Düşünebiliyor musunuz, Kızıl Bayrak’ta çıkanmetnin çıktısını alarak ev ev dolaşan ve aktifüyelerini karalamaya çalışan yönetici arkadaşlarSSGSS Yasası çıkarken, TİG süreci yaşanırken ya daherhangi bir işyerinde herhangi bir sorun yaşanırkenkıllarını dahi kıpırdatmadılar. Sermayenin saldırılarısözkonusu olduğunda emekçilerin tepkisiniörgütlemeyen, mücadeleyi büyütmeyen bu anlayışlarbizleri karalamak için canla başla çalıştılar! Doğrusubuna söyleyecek söz dahi bulamıyoruz…

- Olaya hem KESK hem de Eğitim-Sen genelmerkezlerinin yaklaşımı nasıl oldu?

Sorunla ilgili genel merkezle de görüştük.Sekreterimiz yaşanan olayla ilgili üzgün olduğunubelirtti. Olayın kısa sürede bitirilmesi için taleptebulundu ve “kol kırılır yen içinde kalır” misalisessizce beklememizi rica etti. Biz de bu atasözünündoğruluğuna inanmadığımızı belirttik. Zira bu türgerici tutum ve davranışlar ancak tabanın basıncıylageri püskürtülebilir. Bunu bildiğimiz için, amacımızyapılan yanlışı en geniş emekçi kesimlere duyurmakve ilerici, devrimci kamuoyu oluşturmaktı. Bununiçin sessizce beklemedik. Eğer bekleseydikbürokratik mekanizma işleyecek ve muhalif seslerbir kez daha susturulmuş olacaktı.

- Olaya dair Eğitim-Sen Genel Merkezi’ninherhangi bir girişimi oldu mu?

5 Nisan’da Eğitim-Sen Örgütlenme Sekreteri veGenel Sekreterimiz Tokat’a geldiler. Olayı önce şubeyönetim kurulu, disiplin ve denetleme kurullarınınolduğu bir toplantıda değerlendirdiler. Bu toplantısonrasında 8 Mart’ın örgütlenmesinde emeğibulunan yaklaşık 15 arkadaşla birlikte, genelmerkezden gelenlerle biz de toplantı yapmak istedik.

Bir saat süren toplantıda 8 Mart’ı örgütleyenarkadaşların herbiri sürecin farklı noktalarınıanlatarak yaşanan sıkıntıları dile getirdiler. Hemzamanın sıkışıklığı hem de üye toplantısı yapılacağıgerekçesiyle bu konu genel üye toplantısınabırakıldı. Toplantının ilk dakikalarında sendikamızaüye olamayan stajyer ve ücretli eğitim emekçileri“hukuksal” gerekçelerle dışarı çıkarılmak istendi.Bir arkadaşımızın “Eğitim-Sen bu anlayışlaryüzünden kaybediyor, ben bu sendikaya üyeolamıyorsam bu benim suçum değil!” sözleri yinehukuksal gerekçelerle bastırılmaya çalışıldı. Genelmerkez yöneticilerinin “Sen kaç yıllık öğretmensin?Böyle nasıl konuşursun?” şeklindeki müdahalesigerilimi daha da tırmandırdı. Hatta konuşmalarınbirinde genel merkez yöneticisi arkadaşlarımızın “buyönetimleri beğenmiyorsanız yönetime gelin!”öğüdü ile de karşılaştık.

Buradan bir kez daha belirtmek istiyoruz ki,bizler devrimci sınıf sendikacılığını savunuyoruz.Bu anlayışı işyerinde, sendikada, yönetimde, kısacanerede olursak olalım savunmak bizlerin görevi ve

sorumluluğudur.

- Dışarıya çıkarılmaya çalışılan arkadaşlar 8Mart sürecinde Eğitim-Sen adına yapılan etkinliktegörev alan arkadaşlar değil mi?

Tabii ki! Bunu defalarca belirttik. Bu tartışmasonrası kısa bir ara verildi. Toplantının sonucundagenel merkezden gelen arkadaşlar yaşanan olaylailgili üzgün olduklarını, bir daha yaşanmamasınıumut ettiklerini, denetleme kurulunun hatasını kabulettiklerini belirttiler. Tokat Şube Başkanı da yaşananolumsuzluklardan dolayı özür dileyerek bir dahayaşanmamasını temenni etti.

Ancak bu türden “özür”lere rağmen samimi birtutumla karşılaştığımızı söyleyemeyiz. Bize açılansoruşturma maddeleri gerçekten inanılması zormaddelerden oluşuyordu. Bu keyfi tutum karşısındagösterdiğimiz tepki ve bu tepki sonucunda Türkiyegenelinde emekçiler tarafından sahiplenilmemiz,hem şubede hem de merkezde yankısını buldu.Sürece müdahale etmek zorunda kaldılar. Gelenarkadaşlar konuşmaları boyunca soruşturmamaddeleri konusunda tek kelime etmediler.

Ayrıca denetleme kurulunda yer alanların butoplantıda “gene olsa gene aynısını yaparız” söylemive bunun karşısında tutumsuz kalınması bu özürlerinsamimi olmadığını gösteriyor.

- Hem soruşturmaya uğrayanlar hem de 8 Martsürecine katılanlar olarak başka talepleriniz devardı. Bu talepleriniz ne oldu?

Mesela komisyonların tekrar kurulması veçalıştırılması, devrimci, ilerici basının sendikamızasansürsüz girebilmesi, her emekçinin fikirleriniözgürce belirtmesi gibi. Bu taleplerimizin dekarşılanacağı konuşmalarda söylendi. Ama bizlercemeşruluğu kalmayan denetleme kurulunun istifasınınolmayacağını söylediler. Oysa denetleme kurulunun“gene böyle bir şey olsa aynısını yaparız ” söylemiorta yerde durmaktadır.

- Son olarak ne söylemek istersiniz?Bizler en baştan beri sendikamızdaki bürokratik

mekanizmaya karşı mücadele verdik. Bizimbireylerle hiçbir işimiz olmadı. Kimseyikaralamadık, yalan yanlış haber yapmadık. Neyaşadıysak bunları ilerici kamuoyuyla paylaştık. Busüreçten sonra da olayın takipçisi olmaya devamedeceğiz. Bizler şunu çok iyi biliyoruz ki, bürokratikmekanizma var oldukça bu sorunlar döne döneyaşanacaktır. Sendikalarımızdan bu bürokratik,uzlaşmacı anlayışları etkisizleştiremezsek, yerinedevrimci sınıf sendikacılığını yerleştiremezsek, buve benzeri olaylar devam edecektir.

Bizler bu sürecin takipçisi olmaya, hem yereldehem de merkezi düzeyde devam edeceğiz. Tabandabirlikte davranırsak birçok olumsuzluğuaşabileceğimizi gördük. Nasıl gerici yasalara karşısavaşıyorsak, sendikamızdaki bürokratik anlayışlada savaşmalıyız diye düşünüyoruz.

Son olarak, bu süreçte bizleri yalnız bırakmayanTokat’taki ve ülke genelindeki tüm emekçidostlarımıza, yoldaşlarımıza ve ilerici, devrimcibasına teşekkür ediyoruz.

Tokat Eğitim-Sen Şubesi’nin soruşturma terörüne maruz kalan sosyalist kamu emekçisi ile konuştuk…

“Uzlaşmacı sendikal anlayışa karşı devrimcisınıf sendikacılığını temsil ediyoruz!”

Page 25: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

Gençlikten... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 25Sayı: 2009/14 H 10 Nisan 2009

Geçtiğimiz sene ulusalcı İP-TGB çetesi Mayısayında YTÜ’de devrimci, demokrat, yurtseveröğrencilere saldırmıştı. Bundan sonraki süreçteyoğun bir teşhir faaliyeti ile beraber üniversitedebu çeteye faaliyet alanı bırakılmamıştı. Bugünekadar kendi imzalarıyla çalışma yapamayan buçete, bu yıl “Öğrenci Konseyleri” paravanıardında çeşitli etkinlikler gerçekleştirdi. Buetkinlikler devrimciler tarafından teşhirfaaliyetlerine konu edildi.

2 Nisan günü İP-TGB YTÜ’de bildiri dağıtımıgerçekleştirmek istedi. Dağıtım sırasında toplanandevrimci, demokrat ve yurtsever öğrenciler OrtaBahçe’de ve Tonoz Cafe’de teşhir konuşmalarıgerçekleştirdiler. TGB’lilerin dağıtımlarınısürdürmeye çalışması üzerine müdahale ettiler.Yaşanan çatışma araya özel güvenliklerin girmesiile son buldu.

Okuldan ayrılacağı söylenen İP-TGB çetesi,dışarıdan destek alarak toparlandı ve bu kez deokuldaki afişlere saldırdı. Bunun üzerineTGB’lilere müdahale edildi. Bu kez deprovokatörleri korumak için çevik kuvvetüniversiteye girdi. İP-TGB çetesinin önünebarikat kuran kolluk güçleri, sloganlarla bekleyenöğrencilere cop ve tekmelerle saldırdı.

Tonoz önüne çekilen öğrenciler burada dasloganlar, marşlar ve halaylar eşliğindebekleyişlerini sürdürdüler. Çetenin üniversiteyiterk etmesinin ardından astıkları afişler toplanaraktopluca okuldan çıkıldı.

İP-TGB çetesi 3 Nisan günü de ÖGBkorumasında okulda faaliyet yürütmeye çalıştı.Bir kez daha müdahale eden öğrenciler ise devletterörünün hedefi oldular. Öğrencilere vahşicesaldıran kolluk güçleri biber gazının yanısıraplastik mermi de kullandı. İki öğrenci plastikmermi ile yaralandı. Saldırının ardından okulagiriş ve çıkışlara izin verilmedi. YTÜ MimarlıkFakültesi’ne çekilen öğrenciler buradabekleyişlerini sürdürdüler.

İP’liler saat 16.30’da Tonoz önünde toplanarakbasın açıkması yapacaklarını duyurdular.Devrimci, demokrat ve yurtsever öğrenciler bubasın açıklaması girişimine de müdahale ettiler.Çevik kuvvet ekipleri yine saldırdı ve çatışmanınardından öğrenciler yeniden MimarlıkFakültesi’ne çekildiler. Çevik kuvvet MimarlıkFakültesi’ni kuşattı.

Üniversite kapısının önünde destek için diğerüniversitelerden gelen öğrenciler toplandılar.YTÜ’ye alınmayan öğrenciler burada bir basınaçıklaması gerçekleştirdi. “Faşizme karşı omuzomuza!” ve “Devrimci faaliyet engellenemez!”sloganlarının atıldığı eylemde rektör-polis veulusalcı çete işbirliği teşhir edildi. Bu çeteninüniversitelerde devrimci faaliyete karşıkullanıldığı belirtilerek buna karşı durulacağıvurgulandı.

Polis ablukasının kaldırılmasından sonraöğrenciler barikatları kaldırarak sloganlareşliğinde üniversiteyi terk etti.

Aynı saatlerde İP-TGB çetesi İstiklalCaddesi’nde devrimci ve demokrat öğrencilereyönelik saldırılarda bulundu. 20 kadar İP’li demirsopalarla üç öğrenciye saldırarak yaraladı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

YTÜ’de ulusalcı çete-polis-rektörlük işbirliği…

“İP-TGB çetesine geçit yok!”

Eskişehir’de mücadele çağrısı!Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde 18 Mart günü 74 öğrenciye polis köpekleriyle birlikte saldırılmış ve toplu

gözaltılar yaşanmıştı. Olayların çıkmasında başrol oynayan faşist grup ise ÖGB korumasında Eğitim Fakültesiiçinde tutulmuştu.

Saldırılar Anadolu ve Osmangazi Oniversiteleri’nde bir hafta boyunca yürütülen afiş, bildiri ve ajitasyonfaaliyetiyle teşhir edildi. “Faşizme karşı birleşik mücadeleye!” şiarıyla örgütlenen süreç, 7 Nisan günü AnadoluÜniversitesi Yunus Emre Kampüsü’nde yapılan eylemle sonlandırıldı. Cumhuriyet Kapısı önünden başlayanyürüyüş boyunca bildiri dağıtımı ve kuşlama yapıldı. “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Faşizmi döktüğü kandaboğacağız!”, “Faşizme karşı omuz omuza!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Yaşasın devrimci dayanışma!”,“Çeteler dışarı bilim içeri!”, “Gözaltılar, soruşturmalar, baskılar bizi yıldıramaz!” sloganları atılarak yemekhaneönüne gelindi.

Burada okunan basın açıklamasında, Rektörlüğün polisi üniversiteye çağırması, çevik kuvvete araç tahsisetmesi ve basına verdiği demeçlerde öğrencilere soruşturma açacağını söylemesi hatırlatılarak, bu soruşturmalarınhedefinde devrimci öğrencilerin olduğu vurgulandı. Krizin derinleşmesiyle, faşist beslemelerin ve devlet terörününişçi ve emekçilere, ilerici-devrimci güçlere yöneleceği belirtildi. Öğrenci gençliğin bu saldırılara sessizkalmayacağına, faşizme karşı birleşik ve örgütlü gücüyle yanıt vereceğine vurgu yapıldı.

Ekim Gençliği, ODAK-Genç Direnişçi, DÖB, DGH, DPG ve Eskişehir Gençlik Derneği’nin örgütlediği eylemeyaklaşık 60 kişi katıldı. Eyleme SGD ve YDG-M de destek verdi.

Anadolu Üniversitesi Ekim Gençliği

İstanbul Üniversitesi’nde saldırı…

“Faşizme, gericiliğe hayır!”1 Nisan günü İstanbul Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’nde “Müslüman Öğrenciler” tarafından Öğrenci

Kolektifleri ve TKP’ye saldırı gerçekleştirildi.Öğrenci Kolektifleri yürüttükleri burs kampanyasının bir parçası olan basın açıklamasına çağrı yapmak için bir

bildiri dağıttılar. “Müsluman Öğrenciler”, bildiride geçen “AKP, tarikat ve cemaatler eliyle halkı gericiliğinkaranlığında boğmak istiyor” cümlesinin çıkarılmasını istediler. Bu reddedilince, çivili sopalar ve soda şişeleriyleHergele Meydanı’nda öğrencilere saldırdılar. Saldırıda 4 arkadaşımız yaralandı.

Saldırının ardından bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Saldıranların ABD’nin ve AKP’nin uşaklığını yaptığıdile getirildi.

2 Nisan günü okuldaki gerginlik devam etti. Okula dışarıdan gelenlerle birlikte “Müslüman Öğrenciler” birönceki gün yaşanan olayı anlatan bir bildiri dağıttılar. Bunun üzerine okuldaki birçok devrimci yapı toplandı,birlikte kantinde, bahçede ve yemekhanede olayı teşhir eden konuşmalar yapıldı. Bu sırada “Devrimci faaliyetengellenemez!”, “Faşizme, gericiliğe hayır! Faşizme karşı omuz omuza!” sloganları atıldı.

Bu sırada bahçede toplanan “Müslüman Öğrenciler” konuşma yaparak tekbir getirmeye başladılar. Öğrencilerino tarafa yönelmesi üzerine çevik kuvvet ekipleri araya girdiler, o tarafa gidilmesini engellediler. Buna sloganlarlayanıt verildi.

“Müslüman Öğrenciler”in okuldan ayrılmasından sonra eylem sona erdirildi.İstanbul Üniversitesi Ekim Gençliği

Page 26: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

Gençlikten...26 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/14 H 10 Nisan 2009

KTÜ’de kültür-sanat faaliyetleri... Üç hafta önce KTÜ’de Ekim Gençliği’nin de içerisinde bulunduğu “KTÜ yorum” isimli bir kültür-sanat

topluluğu oluşturduk. Yaklaşık üç hafta boyunca yaptığımız anket çalışmasında, özellikle Fatih Kampüsü’nde sosyal aktivitelerin

azlığı ve rektörlüğün bu konudaki tutumu konusunda öğrencilerle tartışmalar yürüttük. Fatih Kampüsü’ndekulüp şubelerinin olmaması ve buradaki öğrencilerin dönem başında harçlarla birlikte ödenen etkinlikparalarına rağmen hiçbir etkinlikten yararlanamadıkları en fazla dile getirilen sorunlar oldu.

Eğitim Fakültesi’nde gerçekleştirdiğimiz toplantıda, kulüp şubelerinin açılması için imza kampanyasıdüzenleme ve bülten çıkarma kararı alındı. Toplamaya başladığımız imzaları bir eylemle rektörlüğegöndereceğiz.

Bir ayağı da Merkez Kampüs’te örülen anket çalışmasını bu hafta yapacağımız toplantıyla sonuçlandırıpönümüzdeki süreci tartışacağız. Tanıştığımız insanlarla birlikte tiyatro komisyonu oluşturduk. Ayrıca müzik,şiir ve resim komisyonlarını toplantıda tartışacağız.

Trabzon Ekim Gençliği

TAREM’den NATOkarşıtı panel...

Toplumsal Araştırma ve Eğitim Merkezi’nin(TAREM)çağrısı ile “Kuruluşunun 60. YılındaNATO ve Türkiye” başlığı ile yapılan panel 5 Nisangünü gerçekleştirildi.

NATO-Türkiye ilişkileri, NATO’nun Kafkasyave Ortadoğu planları ve Türkiye’ye biçilen rolün elealındığı toplantı akademisyenler, gazeteciler, siyasiparti temsilcileri ve aydınların katılımıylagerçekleşti.

Panelde TAREM 2010 Toplantıları KoordinatörüAyhan Bilgen, Rosa Luxemburg Vakfı’ndan MuratÇakır, DTP’den Cafer Selçuk, Kiraz Biçici, BilgiÜniversitesi Öğretim Üyesi Chris Stephenson,Petrol-İş Sendikası’ndan Nimetullah Sözen, BüşraErsanlı, Metin Yeğin, Semih Hiçyılmaz, TemelDemirer, Demir Küçükaydın, SDP’den GünayKubilay’ın konuşmacı olarak katıldığı toplantıdaEğitim Sen’den Dilek Yalınkılıç ve BarışMeclisi’nden Basri Özgür de yer aldı.

Açılış konuşmasının ardından sunum yapanMurat Çakır, NATO’nun Transatlantik ortaklığınyenilenmesinin aracı olduğunu belirterek, yeni ABDyönetiminin gelecek için planlarının belli olduğunu,ağır iktisadi kriz nedeni ile dünya düzenini korumakiçin yürütülen savaşların masraflarına ortakarandığını söyledi.

Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi ChrisStephenson ise, NATO’nun ideolojik saldırılarıkarşısında solun sınıfta kaldığını belirtti. NATO’yaherkesin karşı olduğunu ancak fiilen etkin bir eylemyapılamadığını ifade etti. Büşra Ersanlı ise, AB veNATO’nun birbirini beslediğini, NATO’nunsaldırgan yüzünün gizlendiğini belirtti. DemirKüçükaydın da, NATO’nun önce Varşova Paktı’na,ardından özgürlük hareketlerine karşı saldırmayabaşladığını belirtti.

Metin Yeğin, NATO’nun Ortadoğu’daki işlevinedeğindi. NATO’nun serbest piyasa için yeni alanlaraçmaya çalıştığını belirtti.

Temel Demirer ise, NATO’nun sınıfsal olduğunuve sermayenin egemenlik sistemini ayakta tutmayaçalıştığını vurguladı.

Semih Hiçyılmaz, NATO’nun, emperyalistlerinkendi politikalarını sürdürebilmeleri için, işçisınıfına, başka bir dünyaya karşı oluşturulan askeribir güç olduğunu söyledi.

SDP’den Günay Kubilay ve DTP’den CaferSelçuk sözaldı. Selçuk, NATO’nun Türkiye’dekikontrgerilla örgütlenmeleri ve Kürt halkına karşıişlediği katliamlar üzerinde durdu.

Panel soru ve cevapların ardından sona erdi. Kızıl Bayrak / İstanbul

Dünyadan kısa kısa...Hollanda’da temizlik işçileri kazandı

Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da havaalanında çalışan temizlik işçilerinin 4 Nisan günü başlattıklarıgrev kazanımla sona erdi. Temizlik işçileri grevleri ile birçok taleplerini kabul ettirdiler. Kabul edilen taleplerarasında işten çıkarmalara karşı koruma, yol parası ve 50 Euro ikramiye bulunuyor. İşçiler ayrıca yemekhaneve sendikal çalışmalarını yapabilecekleri mekanlar da elde ettiler.

Almanya’da 14 bin metal işçisi alanlardaydıAlmanya’nın Duisburg kentinde 7 Nisan günü 14 bin Thyssen-Krupp işçisi şehir merkezinde bir miting

gerçekleştirdi. İşçiler işten atılmaların durdurulmasını talep ediyorlar. Halen Duisburg’da 1.500 çelik işçisiişten atılma tehditi ile karşı karşıya. Mitinge işten atılmalarla karşı karşıya bulunan Emden, Hamburg ve Kielkentlerinde çalışan çelik işçileri de destek verdi.

Kazakistan’da 1.800 petrol işçisinin grevi Kazakistan’da Burgylai rafinerisinde çalışan 1.800 petrol işçisi greve gitti. İşçiler işyerlerinin

devletleştirilmesini talep ediyorlar. Petrol işçileri ayrıca ülkenin ekonomik durumunun yeniden istikrarakavuşması, kitlesel işten atılmaların önlenmesi, henüz ödenmemiş aylıklarını alabilme garantisi içinhükümetin bir an önce işe başlamasını savunuyorlar.

Bulgaristan’da çelik işçilerinin grevi sürüyorBulgaristan’da çelik işçilerinin protestoları sürüyor. Kremikovtzi çelik işletmelerindeki işçiler geçtiğimiz

hafta sonu başlayan grevi devam ettirme kararı aldılar. İşçiler işyerlerinin durumu netliğe kavuşana değingrevi sürdürme kararlılığında olduklarını bildirdiler. İşçiler ayrıca başkent Sofya’da gösteri düzenlediler veşehir merkezini işgal ettiler.

Ege Üniversitesi’nde başlayan burs çalışmasına birsüre sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Genç Sen dedahil olmuştu. İki hafta boyunca toplanan yaklaşık binimza 3 Nisan günü yapılan bir eylemle meclisegönderildi.

Ege Üniversitesi’nde iki haftadır süren çalışmalarGenç-Sen içinde aktif olarak çalışan bir ekibedaralmıştı. Eylem günü ise Genç-Sen bileşenlerininciddiyetsiz yaklaşımları bir kez daha gözler önüneserildi. Genç-Sen üyelerinin dahi gelmediği eylemiptal edilerek, Konak YKM’de yapılacak eyleminduyurusu yapıldı. E Cafe girişinde “Bursumuzu geriistiyoruz!”, “Parasız eğitim istiyoruz!” sloganlarıatıldı. Islık ve alkışlarla içeri girilerek “Burslarımızıistemek, parasız bir eğitim talep etmek daha güzelgünlere bir çağrıdır” denildi.

İzmir meclis toplantısında her iki üniversitenin deokullarında eylem yapması kararlaştırıldığı halde,DEÜ’de ayrıca bir eylem yapılmadı.

Konak YKM’de toplanan yaklaşık 20 kişi, “Krizinbedelini ödemiyoruz. Burslarımızı geri istiyoruz”yazılı ozaliti açarak yürüyüşe başladı. Yürüyüşboyunca “Burslarımızı geri istiyoruz!”, “Eşit, parasız,bilimsel, anadilde eğitim!” , “Parasız eğitim

istiyoruz!”, “Diplomalı işsiz olmayacağız!”, “Krizinbedeli patronlara!” sloganları atıldı.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin önünde okunanbasın metninde, Genç-Sen’in krizin bedeliniödemeyeceği ilan edilerek, tüm öğrencilere temelihtiyaçlarını karşılayacak karşılıksız burs verilmesiistendi.

Basın açıklamasının ardından sloganlarlapostaneye gidilerek imzalar meclise gönderildi.

Ekim Gençliği / İzmir

İzmir Genç-Sen’den burs eylemi

Page 27: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

Atılım gazetesi çalışanları, 6 Nisan’dagerçekleştirdikleri basın açıklaması ile Atılımgazetesi hakkında verilen bir aylık yayın durdurmacezasını protesto ettiler.

Basın açıklamasını gerçekleştiren SongülAkbay, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’ninAtılım’ın 4 Nisan 2009 günü yayınlanan son sayısıhakkında bir ay sansür kararı verdiğini, gazeteninbağlı olduğu Varyos Yayıncılık’a tebliğ edilen kararile gazetenin son sayısına “el konulması, dağıtım ve

satış yasağı ile bir ay yayın durdurma kararı”verildiğinin bildirildiğini söyledi. Mahkemenin yanısıra www.atilim.org günlük haber bültenine erişiminengellenmesine de karar verdiğini belirtti. Akbay,ilerici, yurtsever, sosyalist gazeteleri sansüre karşıdayanışmaya, birlikte mücadele etmeye çağırdı.Atılım gazetesi çalışanları ile Tutuklu GazetecilerleDayanışma Platformu Sözcüsü Necati Abay’ınkonuşmasının ardından basın açıklaması sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

CMYK

MücadelePostası

Hacı Ali Bey Mah., Çelikel Sok., Sakarya İş Hanı Kat: 5No: 58 ESKİŞEHİR

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSATel: 0 (224) 220 84 92

EKSEN Yayıncılık Büroları Gazetene sahip çık! Abone ol! Abone bul!Adı : ........................................................................Soyadı :........................................................................Adresi : ........................................................................

.........................................................................Tel : ........................................................................

6 Aylık Yurt içi 60.000 000 TL Yurt dışı 100 Euro 1 Yıllık Yurt içi 120.000 000 TL Yurt dışı 200 Euro

Gülcan Ceyran adına,* TL için : Yapı Kredi Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 0097680-3* Euro için : İş Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 10021127094No’lu hesaba yatırdım. Makbuzun fotokopisi ektedir.

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

853. Sok. Bilen İşhanı No: 27/710Konak/İZMİR Tel-Fax: 0 (232) 489 31 23

KESK İstanbul Şubeler Platformu ile İHD İstanbul Şubesi, Ağrı ve Urfa’da yaşanan saldırılara ilişkin 6Nisan günü İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nde ortak bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri’nin yaptığı kısa bir konuşmanın ardından basın metniniKESK Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Nebat Bükrek okudu. Bükrek yaptığı açıklamada, 29 Mart yerelseçimleri sonrası bölge illerinde yaşanan devlet terörünün birçok açıdan endişe verici olduğunu söyledi.Açıklama şu sözlerle devam etti:

“İnsan hakları savunucuları ve emek örgütleri olarak, 29 Mart yerel seçimleri sonrası bölge illerinde,özellikle Ağrı’da ve sonrasında Urfa Halfeti’de onlarca kişinin ölümü ile sonuçlanan olayları, birçokaçıdan, özellikle Kürt sorununa ve demokrasi sorununa, devlet ve hükümetin yaklaşımındakiantidemokratik, insan haklarını hiçe sayan anlayışların göstergeleri olarak görüyor ve kabul edilemezbuluyoruz.”

Kızıl Bayrak / İstanbul

KESK ve İHD’den kınama...

Atılım çalışanlarından protesto...

4 Nisan akşamı Beşiktaş İnönü Stadyumu’ndaoynanan Beşiktaş-Kayserispor maçı öncesinde yaşananolaylar, polis terörünün sadece hak aramamücadelelerini hedef almadığını, sıradan olaylarda datopluma yöneltildiğini gösterdi. Kapitalizmin “futbolafyonu” ile uyuttuğu kitlelerin en sıradan tepkisi bile 4Nisan’da yaşanan polis saldırısında olduğu gibi polistarafından zorbalıkla bastırılmak istendi.

Beşiktaş taraftarlarının maç öncesi siyah-beyazlıkafileyi taşıyan otobüse Yıldız yokuşundan BJK İnönüStadı’na kadar gelişine eşlik etmek istemesi üzerinedüzenlediği “meşaleli yürüyüş”e müdahale eden çevikkuvvet saldırısı 1 Mayıs görüntülerini aratmadı.

Beşiktaş Çarşısı’ndan stada kadar olan yolu kapatantaraftarlara müdahale eden kolluk güçleri, tepki gösterentaraftarlara biber gazı, tazyikli su ve copla saldırdı.

Saldırısı sırasında birçok taraftar yaralanırkenBeşiktaş taraftarlarıyla polis arasında çatışmalaryaşandı. Beşiktaş taraftarının polis saldırısına tepkisiİnönü Stadyumu’nda oynanan Beşiktaş-Kayserispormaçı sırasında da devam etti. “Emniyet dışarı!”sloganını sıkça atan Beşiktaş taraftarları protestolarınımaç sonuna kadar sürdürdüler.

Beşiktaş’ta 1 Mayısprovası!

Mardin’de mezara saldırı...Mardin’in Savur Yeşilalan Beldesi’nde mezarı bulunan PKK’li Hasan Serhan’ın mezar taşında “şehit”

yazdığı gerekçesiyle Savur Jandarma Karakolu’na bağlı askerler tarafından Serhan’ın mezar taşı sökülmekistendi.

2 Nisan günü jandarmalar tarafından gerçekleştirilen saldırıya tanık olan birinin belde halkına habervermesinin ardından jandarmalara müdahale eden halk “Katil devlet hesap verecek!” sloganlarını attı.

Jandarma ile belde halkı arasında çıkan çatışmada jandarma saldırısının püskürtüldüğü ifade edildi.

Kayıp eylemleri devam ediyorİnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon, kayıpların bulunması ve

sorumluların yargılaması için 210. eylemini 4 Nisan günü gerçekleştirdi. Eylemde 1 Nisan 1996’dakaybedilen Talat Türkoğlu gündemleştirildi.

Kayıp resimlerinin taşındığı eylemde ilk olarak Talat Türkoğlu’nun kardeşi Nimet Türkoğlu birkonuşma gerçekleştirdi. Kardeşini 1 Nisan 1996’dan bu yana aradıklarını ifade etti. Devletin “bizde yok”dediğini belirterek, artık devlete değil annelere seslendiğini söyledi.

Ardından basın açıklamasına geçildi. Nilüfer Açıkalın’ın gerçekleştirdiği açıklamada, 1 Nisan 1996’dakaybedilen Talat Türkoğlu’nun dosyasının Ergenekon davası kapsamına alınması istendi. Türkoğlu’nunTSİP’in Edirne eski il başkanı olduğu, annesini görmek için Edirne’den İstanbul’a dönerken kaybedildiğiifade edildi.

Açıkalın, itirafçı Kasım Açık’ın yaptığı itirafa göre, Türkoğlu’nu polis, asker ve itirafçılardan oluşan birekip tarafından sorgulandığını, sonrasında Murat Demir ve Murat İpek tarafından öldürülerek MeriçNehri’ne atıldığını vurguladı. Tüm başvurulara rağmen Talat Türkoğlu’ndan haber alınamadığını, bununüzerine başvurulan AİHM’in 17 Mart 2005 tarihli kararıyla Türkiye’yi mahkûm ettiğini ifade etti. Basınaçıklamasının ardından eylem sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Page 28: Sİ Kızıl Bayrak 2009 - 14

Kri

zin

fatu

rası

kapi

talis

tler

e öd

etm

ek iç

in

Bağı

msı

z D

evri

mci

Sın

ıf P

latf

orm

uBD

SP1 M

ayıs

’a!