osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

29
Osmanlı Bahriyesi*’nde İlk Denizaltılar: Abdülhamid ve Abdülmecid The First Turkish Submarines in Ottoman Navy: Abdülhamid and Abdülmecid Evren MERCAN ** Özet Osmanlı Bahriyesi tarafından Nordenfelt şirketinden sipariş edi- len Abdülhamid ve Abdülmecid denizaltılarının dönemin konjonktü- rel gelişmeleri göz önünde bulundurularak hangi amaç doğrultu- sunda sipariş edildiği ve söz konusu denizaltılara ne tür taktik rol- ler biçildiği, bu makalenin problemini oluşturmaktadır. XIX. yüzyı- lın son çeyreğinde denizaltılara; başlangıçta, ablukayı kırmak ve daha sonraları ise savunma amaçlı kıyı ve liman ağızlarını koruma görevleri uygun görülmüştür. Dönemin hâkimiyet stratejisinin mer- kezinde denizlerin olması, ülkeler arasında alevlenen silahlanma yarışında denizaltıyı önemli bir savunma silahı haline getirmiştir. Yunanistan’ın 1886 yılında Nordenfelt’den bir denizaltı sipariş et- mesiyle tarihte ilk defa bir ülke denizaltı gemisine sahip olmuştur. Buna karşılık, Osmanlı İmparatorluğu da Ege’deki rakibinin sahip olduğu gizli silahın daha teknolojik uyarlamasını ve sayısal olarak iki katını alarak taktik ve psikolojik üstünlük sağlamayı amaçlamış- tır. Anahtar Kelimeler: II. Abdülhamid, Tahtelbahir, Denizaltıcılık, Osmanlı Bahriyesi, Nordenfelt. 163 Güvenlik Stratejileri Yıl: 8 Sayı: 15 * Bu makalede günümüzde geçerli olan “donanma (navy)” terimi yerine bahsi geçen döneme özgü “bahriye” terimi kullanılmıştır. ** Sakarya Üniversitesi, Tarihi Bölümü Doktora Öğrencisi, e-posta: [email protected].

Upload: ihramcizade

Post on 13-Aug-2015

81 views

Category:

Education


13 download

TRANSCRIPT

Page 1: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

Osmanlı Bahriyesi*’nde İlk Denizaltılar:Abdülhamid ve Abdülmecid

The First Turkish Submarines in Ottoman Navy: Abdülhamid and Abdülmecid

Evren MERCAN**

ÖzetOsmanlı Bahriyesi tarafından Nordenfelt şirketinden sipariş edi-

len Abdülhamid ve Abdülmecid denizaltılarının dönemin konjonktü-rel gelişmeleri göz önünde bulundurularak hangi amaç doğrultu-sunda sipariş edildiği ve söz konusu denizaltılara ne tür taktik rol-ler biçildiği, bu makalenin problemini oluşturmaktadır. XIX. yüzyı-lın son çeyreğinde denizaltılara; başlangıçta, ablukayı kırmak vedaha sonraları ise savunma amaçlı kıyı ve liman ağızlarını korumagörevleri uygun görülmüştür. Dönemin hâkimiyet stratejisinin mer-kezinde denizlerin olması, ülkeler arasında alevlenen silahlanmayarışında denizaltıyı önemli bir savunma silahı haline getirmiştir.Yunanistan’ın 1886 yılında Nordenfelt’den bir denizaltı sipariş et-mesiyle tarihte ilk defa bir ülke denizaltı gemisine sahip olmuştur.Buna karşılık, Osmanlı İmparatorluğu da Ege’deki rakibinin sahipolduğu gizli silahın daha teknolojik uyarlamasını ve sayısal olarakiki katını alarak taktik ve psikolojik üstünlük sağlamayı amaçlamış-tır.

Anahtar Kelimeler: II. Abdülhamid, Tahtelbahir, Denizaltıcılık,Osmanlı Bahriyesi, Nordenfelt.

163GüvenlikStratejileri

Yıl: 8Sayı: 15

* Bu makalede günümüzde geçerli olan “donanma (navy)” terimi yerine bahsi geçen dönemeözgü “bahriye” terimi kullanılmıştır.** Sakarya Üniversitesi, Tarihi Bölümü Doktora Öğrencisi, e-posta: [email protected].

Page 2: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

AbstractThe problem of this article is, by considering the cyclical state of

era, for what purpose Abdulhamid and Abdulmecid submarines areordered by Ottoman navy from Nordenfelt Company, and what kindof tactical roles is given to these submarines. In the last quarter ofthe 19th century, submarines were found appropriate particularlyfor the coastal and harbor defense, and then break the blockade themouth guard duties deemed in the light of developments. The seaswhich strategy for the period of domination is the center, submari-ne becomes an important defensive weapon, flaming arms race bet-ween countries. When Greece ordered Nordenfelt I submarine in1886, for the first time in history a state had a submarine vessel.Against this, the Ottoman Empire aimed to have two times more tac-tical and technological superiority in number than his opponentwith a higher technological adaptation of a secret weapon in the Ae-gean.

Key Words: II. Abdülhamid, Submarine, Submarining, OttomanNavy, Nordenfelt.

GirişTarihte, Osmanlı Bahriyesi, tahtelbahir yani denizaltı gemisini

envanterine alan ikinci bahriyedir. 1886 yılında Nordenfelt şirketin-den sipariş edilen iki adet denizaltı, Sultan II. Abdülhamid tarafın-dan Hazine-i Hassa’dan ödenmek üzere satın alınarak, “Abdülha-mid” ve “Abdülmecid” isimleriyle donanmaya katılmışlardır. Alınaniki denizaltının savunma mı yoksa taarruz maksatlı mı alındığı Türkdenizaltıcılık tarihi içerisinde önemli bir tartışma konusudur. Buyüzden, makalede bu denizaltıların alınma sebebi ve kendilerine bi-çilen taktik roller üzerinde durulacaktır.

Daha önce derinlemesine çalışılmamış olan Abdülhamid ve Ab-dülmecid denizaltıları, günümüz Türk denizaltıcılığının temelinioluşturan ve aydınlatılmayı bekleyen bir konudur. Türk denizaltıcılı-ğı ile ilgili bu zamana kadarki tek çalışma Raşit Metel tarafından1960 yılında kaleme alınan Türk Denizaltıcılık Tarihi adındaki iki

Evren MERCAN

164Security

StrategiesYear: 8

Issue: 15

Page 3: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

ciltlik kitaptır. Diğer taraftan, belirli tarihlerde yayınlanan DenizKuvvetleri Mecmuaları’nda ve İngilizce yazılmış denizaltı ile ilgilireferans kitaplarında bu iki denizaltıdan kısa bir şekilde bahsedil-mektedir.

Günümüzde denizaltı gemisinin hâlen stratejik ve taktik düzeydeönemini koruması, bu iki denizaltının hangi maksatlarla alındığınadair fikir üretilmesi dönemin bahriye stratejisini ve denizaltının kon-jonktürel durumunun anlaşılması açısından önemlidir.

Denizaltı gemisinin gelişim aşamaları ve kazandığı askerî değer,Osmanlı Bahriyesi’ne alınan Abdülhamid ve Abdülmecid denizaltı-ları ile ilgili arşiv belgeleri ve denizaltıcılık üzerine referans kitapla-rı esas alınarak, dönemin donanma hassasiyetleri, stratejisi ve taktiköncelikleriyle ilişkisel bağ kurularak değerlendirilecektir.

Makalede kullanılan kaynaklar çoğunlukla Deniz Müzesi veBaşbakanlık Osmanlı Arşivinden elde edilen belgelere dayanmakta-dır. Sultan II. Abdülhamid tarafından alınan “Abdülhamid” ve “Ab-dülmecid” denizaltılarının özellikle alım süreci, teknik altyapıları vetecrübe seyirleriyle ilgili veriler bu kaynaklardan temin edilmiştir.

Denizaltı Gemisinin Savaş Alanına GirmesiDenizaltının icadıyla ilgili kesin bir tarih bilinmemekle beraber

gerçek anlamda denizaltı tasarımları XV. yüzyılda başlamıştır.1465’te Konrad Kyeser, 1500 yılında Leonardo Da Vinci, 1578 yı-lında William Bourne, 1603 yılında Cornelius Van Drebbel, 1797 yı-lında Robert Fulton 1719’da Osmanlı tersane mimarı İbrahim Efen-di gibi araştırmacılar denizaltı gemisini, denizler altındaki yaşamakarşı duyulan ve onu gözlemleme arzusuna bağlı kalarak geliştir-mişlerdir.1 Ancak nerdeyse XIX. yüzyıla kadar denizaltı gemisi de-neysel bir araç olarak kalmış, gelişim rotasında oldukça ağır bir yolizlemiştir.

Denizaltıların bir savaş aracı olarak sualtından bir suüstü gemisi-ne başarılı ilk hücumu Amerikan İç Savaşı’na rastlamaktadır. Kuzey

Osmanlı Bahriyesi’nde İlk Denizaltılar:Abdülhamid ve Abdülmecid

165GüvenlikStratejileri

Yıl: 8Sayı: 15

1 Denizaltı Eğitim Merkezi Komutanlığı, Sessiz ve Derinden, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı,İstanbul, 2007, s.9.

Page 4: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

Donanması’nın Charleston Limanı’nda yaptığı ablukayı kırmak içinGüneyli Konsorsiyum’un inşa ettiği CSS Hunley denizaltısının 6 kmaçıkta demirli bulunan USS Haustonic korvetini 17 Şubat 1864’debatırmasıyla denizaltıcılık tarihindeki ilk başarılı hücum gerçekleş-miştir2. Denizaltının bir silah olarak kullanılması fikrinin en büyükdayanağı Kuzey Donanmasının yaptığı abluka karşısında Güneylieyaletlerin çok müşkül bir duruma düşmesidir. Özellikle deniz tica-retinin ve dışarıdan gelecek yardımın sekteye uğraması, ablukayakarşı bir mukavemet geliştirilmesine olanak sağlamıştır. O dönemdeneysel düzeyde faaliyet gösteren denizaltı aracının savaş alanınatatbiki ve harp silahı olarak kullanılması düşman ablukasını kırmamaksatlı olarak ortaya çıkmıştır. Ayrıca, Güneyli Konfederasyon’unkendilerinden çok daha güçlü Kuzey Donanmasıyla mücadele ede-cek yeterli deniz kuvvetine sahip olmamasından ötürü, abluka gemi-lerine su altından hücum etmeyi düşünmelerini gündeme getirmiş-tir. Bu aşamadan sonra denizaltılar daha güçlü, düşmana karşı ade-ta kuvvet çarpanı niteliğiyle caydırıcı bir role bürünmüştür.

Bahriye Teknolojisindeki Gelişmeler Işığında DenizaltılarXIX. yüzyılın son yarısında itibaren dünyada denizcilik (mariti-

me) teknolojilerinde yaşanan olağanüstü değişim, uçsuz bucaksızokyanuslar karşısında buhar güçlü makinelerin ve zırhın verdiği öz-güvenle yol almaya imkân sağlayan firkateynler, korvetler gücünmerkezini bir anlamda karalardan denizlere kaydırmıştır3. ÖzellikleXIX. ve XX. yüzyılın süper güçlerinin, rakiplerine karşı üstünlüksağlaması, donanma ve tersanelerinin güçleri nispetinde olmuştur.Bu dönemde dünyada gücün ve hâkimiyetin anahtarı bahriye olarakgörülmektedir. Dünyada yaşanan bu hızlı teknolojik gelişmelerdendenizaltı gemisi de nasibini almıştır. Deneysel bir araçtan, rakibinekarşı önemli bir tehdit unsuru olabilecek bir silaha dönüşmesi, de-nizaltı gemilerine olan ilgiliyi arttırmıştır4.

Evren MERCAN

166Security

StrategiesYear: 8

Issue: 15

2 Antony Preston, Submarines: The History and Evolution of Underwater Fighting Vessel, PhoebusPublishing Company, London, 1975, p. 15.3 Şakir Batmaz, “II. Abdülhamid Devri Osmanlı Bahriyesi”, Zeki Arıkan ve Lütfü Sancar, Türk Deniz-cilik Tarihi, Deniz Basımevi, İstanbul, 2009, 159-173, s. 159. 4 Denizaltı Eğitim Merkezi Komutanlığı, Sessiz ve Derinden, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, s. 18.

Page 5: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

Bu yüzden XIX. yüzyılın ikinci yarısında denizaltı tasarımı ve in-şa teknolojisinde önemli atılımlar görülmektedir. Simon Lake veJohn Philip Holland’ın denizaltı tasarımları hem basınca dayanıklıgövde yapısıyla hem de gelişmiş sarnıç-denge sistemiyle denizaltıgemisinin gelişimine önemli katkıda bulunmuşlardır5. Özellikleyüzyılın sonuna gelindiğinde denizaltı gemileri önemli bir aşamakaydederek, günümüzdeki görünümüne oldukça yaklaşmıştır.1900’lerin başlarında denizaltıcılığa önem veren devletler denizaltıboyutlarını büyütmeye, seyir ve silah sistemlerini mükemmelleşti-rilmeye yönelik çalışmalar yapmışlardır.

Dünyada denizaltı gemilerinde yaşanan hızlı gelişmeler, denizmuharebelerinde bu silahın etkinliği ile ilgili büyük tartışmaları daberaberinde getirmiştir. Denizci ülkeler, temelinde, bu yeni silahınyetkinliği ve kullanım alanıyla ilgili birçok taraftar ve buna karşı fi-kirler ortaya çıkmıştır. Bilhassa Fransa’da Amiral Aube’ün idaresin-de bulunan Jeune Ecole6 (Jön Ekol) taraftarları denizaltı gemisininönemli savunucuları olmuşlardır. Bu görüşün esasında büyük gemi-lerin yapımının İngiltere’ye karşı büyük bir hata olacağı ve Fran-sa’nın hiçbir zaman İngiltere’ye eşit bir savaş gemisi filosuna sahipolamayacağı düşüncesi vardır. Buna karşın Fransa’nın yeni teknolo-ji ürünü olan denizaltılarla İngiltere’nin güçlü donanmasına karşıbüyük zararlar vermesinin mümkün olacağı Jön Ekol taraftarlarıncaiddia edilmiştir7. İngiltere’de bahriyenin oldukça mesafeli baktığı vehatta savaş hilesi olarak gördüğü denizaltılara karşı tam bir kanaatoluşmamıştır. Denizaltı gemilerinin sahip olduğu teknoloji ve özel-likler doğrultusunda bu silahın potansiyelini fark eden ülkeler onla-rın taarruzdan başka savunmaya yönelik olduklarını düşünmüşler-dir8. Fakat denizaltı teknolojisinde gelişimin oldukça hızlı olması,her yapılan yeni denizaltı gemisinin yeterlilik açısından bir öncekin-

Osmanlı Bahriyesi’nde İlk Denizaltılar:Abdülhamid ve Abdülmecid

167GüvenlikStratejileri

Yıl: 8Sayı: 15

5 Dan Van der Vat, Stealth at Sea: The History of Submarine, Houghton Mifflin Publishing,Chicago, 1995, p. 35.6 Le Jeune École “Genç Okul Fikri” 19. Yüzyılda Fransız deniz teorisyenleri tarafından ge-liştirilmiş yeni bir deniz stratejisi fikridir. Fikrin temelinde, yetenekli ve daha büyük savaşgemisi filosu ile mücadele için küçük, güçlü donanımlı birimlerin kullanılması yatmaktadır.7 Batmaz, a.g.m., s. 159.8 Richard Hall-Compton, The First Submarines: The Beginnings of Underwater Warfare,Periscope Publishing, Cornwall, 2003, p. 24.

Page 6: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

den daha üstün oluşu, denizci devletleri bu yeni silaha sahip olmahususunda kararsız bırakmıştır. Bu nedenle, denizci ülkelerin, denizkuvvetlerine denizaltı filolarını eklemeleri XX. yüzyılın ilk yıllarınıbulmuştur9.

Osmanlı Bahriyesi’ndeki İlk DenizaltıAslında Osmanlı İmparatorluğu’nun denizaltıcılık faaliyetlerine

girmesinin oldukça eski geçmişi vardır. Dünya denizcilik tarihindeönemli yere sahip olan Türk denizaltıcılığının ilk örneği XVIII. yüz-yılın başlarına rastlamaktadır. İlk kez Raşit Metel’in dikkat çektiğiSeyid Vehbi Hüseyin’in Surnamesi’ne verilen bilgiye göre; 1720 se-nesinde Osmanlı İmparatorluğu’nda Sultan III. Ahmed’in 532 fakirçocuk ile birlikte oğulları Süleyman, Mehmet, Mustafa ve Beya-zıt’ın sünnet şenliklerinin onüçüncü gününde, tersane mimarı İbra-him Efendi tarafından inşa edilen timsah şeklinde bir sandal boygöstermişti. Yazılanlara göre, sandal tersane koyundan çıkarak ter-sane bahçesinde Aynalıkavak Kasrı’nın önüne gelerek dalmış, birmüddet sonra padişahın çocuklarıyla oturduğu otağın önünde suyunüzerine çıkmıştır10. Timsah şeklindeki sandaldan sanki deniz üzerin-de bir mutfakmış ve içinde zerde pilav pişiriliyormuş gibi, beş kişi-nin başlarında pilav zerde tepsileri ile beraber birer birer timsahınağzında çıktığı da Seyid Vehbi’nin Surnamesi’nde kayıtlıdır. Buolay, Türk denizaltıcılık tarihindeki ilk ve sonuncu başarılı olan da-lış denemesi olarak tarih sahnesinde yerini almıştır11.

Osmanlı İmparatorluğu’nun denizaltılara tekrar ilgi duymasıXIX. yüzyılın sonlarına doğru olmuştur. Osmanlı Bahriyesi, bir silaholarak denizaltı gemisine ilk defa Sultan II. Abdülhamid devrindesahip olmuştur. Başta İngiltere olmak üzere dönemin denizlerdekibüyük güçlerinin denizaltılara gösterdiği sınırlı ilgiye rağmen Os-manlı Bahriyesi çağın en yüksek teknolojisine sahip iki denizaltıyıNordenfelt şirketinden ısmarlamıştır12.

Evren MERCAN

168Security

StrategiesYear: 8

Issue: 15

9 Vehbi Z. Dümer, Denizaltıcılık. T.C. Askeri Deniz Matbaası, Ankara, 1944, s. 50. 10 Vehbî, SÛRNÂME: Sultan Ahmet’in Düğün Kitabı, haz. Prof Dr Mertol Tulum, KabalcıYayınevi, İstanbul, 2008, s. 382.11 Raşit Metel, Türk Denizaltıcılık Tarihi, T.C. Deniz Basımevi, İstanbul, 1960, s. 1.12 Serhat Güvenç, “Turkey’s Submarine Piooners”, Warship International Fleet Review,AUG/SEPT 2001, s.49.

Page 7: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

Abdülhamid ve Abdülmecid Denizaltılarının AlımıOsmanlı Bahriyesi’nin denizaltı gemisiyle tanışmasından yakla-

şık yedi yıl önce, George William Garrett adındaki İngiliz mühendisResurgam adını verdiği buhar tahrikli makineyle donatılmış denizal-tısını tecrübe etmektedir. Dönemin ilk makine tahrikli denizaltısı un-vanına sahip olmasına rağmen Portsmouth’dan Birkenhead’e İngilizKraliyet Donanması için yapılan gösteri esnasında batmıştır. Başarı-sızlıkla sonuçlanan denemesinin ardından mali destek arayan Gar-rett, sonunda İsveçli silah fabrikatörü Thorsten Wilhelm Nordenfeltile anlaşmıştır. Nordenfelt, denizaltıların ticari potansiyelini farkederek, 1885 yılında Stockholm’de Garrett’in tasarımı olan Norden-felt-I denizaltısını inşa ettirmiştir. Kendi ismini verdiği ve buhar gü-cüyle hareket eden Nordenfelt denizaltıları büyük ticari hedefler gö-zetilerek seri üretime konulmuştur. Nordenfelt serisi denizaltılardandört adet üretilmiştir. Bir numaralı Nordenfelt Yunanistan’a, iki veüç numaralı denizaltılar Osmanlı İmparatorluğu’na teslim edilmiş veson olarak daha gelişmiş bir tasarım olan Nordenfelt-IV’e Rusya ta-lip olduysa da teslimi esnasında yolda kaza geçirmesi sonucu tesli-mi hiç gerçekleşmemiştir13.

Nordenfelt denizaltıları, teknolojileri ve sahip oldukları özellikle-ri bakımından denizaltıların oldukça hızlı bir şekilde geliştiği bir ge-çiş dönemine rastlamaktadır. XIX. yüzyılın popüler tahrik gücü olanistim (steam), yani buhara dayalı makine gücü, Nordenfelt denizal-tılarının hem satıhtaki hem de su altındaki hareket sisteminde de ye-rini almıştır. İstim sisteminin en önemli artısı, buhar gücüyle itilenpistonlarla yüksek beygir gücü üretilmesidir. Büyük zırhlılar içinucuz ve etkili bir çözüm olarak görülse de, yeni nesil bir silah olandenizaltı için istim sisteminin uygulanmasının sakıncaları ortaya çık-mıştır. Özellikle iç hacmin dar olduğu denizaltılarda, büyük bölü-mün buhar kazanlarına ya da sarnıçlarına ayrılması ve bunların içer-deki ısıyı 40 C°’nin üzerine çıkarması denizaltı mürettebatı için uzunseyirleri imkânsız hale getirmiştir. Diğer taraftan, buharla çalışan

Osmanlı Bahriyesi’nde İlk Denizaltılar:Abdülhamid ve Abdülmecid

169GüvenlikStratejileri

Yıl: 8Sayı: 15

13 Cyril Field, The Story of the Submarine, W. Hodge Publishing, London, 1908, p. 126.

Page 8: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

makinelerin su altı kullanımlarında takatinin zayıf olmasından ötürüdenizaltının yapabileceği harekâtın oldukça dar kapsamlı olması, de-nizaltılara biçilen taktik rollerin en belirleyici unsuru olmuştur. İs-tisnai olarak Nordenfelt denizaltılarının su altındaki denge bozuklu-ğunun olmasının önemli bir sebebi de suyun altında buhar takatinikorumak için kullanılan ek sıcak su sarnıçları ve denizaltıyı tehlikelimeyillere sevk eden ağır buhar kazanlarıdır14.

Bu denizaltıların üreticisi olan Thorsten Nordenfelt, 1885 yılındadünyada oldukça ilgiyle karşılanan yeni icat Nordenfelt-I’in ticarialanda tanıtımı ve satılması maksadıyla İsveç Landskrona’da bir de-neme seyri tertiplemiştir. Bu seyre Avrupa’nın büyük deniz güçleri,Japonya, hatta şaşırtıcı olarak Meksika ve Brezilya dâhil, toplamotuz dokuz seçkin seyirci ülke davet edilmiştir15. Bu otuz dokuz da-vetiyeden biri dönemin Osmanlı Bahriye Nazırı olan Hasan Paşa’yagönderilmiştir. Thorsten Nordenfelt tarafından kaleme alınan dave-tiyede Osmanlı Bahriye Nezaretinden Nordenfelt-I denizaltısının ya-pacağı tecrübe dalışlarına bir Osmanlı subayının iştirakinin arzu edil-diği belirtilmektedir16. Fakat Bahriye Nazırı Hasan Paşa, bir subayıngönderilmesinin oldukça maliyetli olacağını değerlendirerek, ilkolarak Londra’daki Osmanlı Sefareti’ndeki bir askerî ataşenin gön-derilmesini düşünmüştür17. Fakat daha sonra Hasan Paşa Berlin’de bu-lunan askerî ataşe Binbaşı Halil Efendi’nin askerî tecrübelerini gözönünde bulundurarak, Landskrona’da yapılacak denizaltı tecrübesineonun gönderilmesine karar vermiştir18.

Nordenfelt-I denizaltısının tecrübe seyirleri izleyen seyirciler üzerin-de istenilen etkiyi yaratamamıştır. Nordenfelt-I denizaltısına tarihte ilkolarak Whitehead torpidosu konuyduysa da botla yapılan tecrübelerdedeneme atışları yapılmamıştır. Özellikle denizaltının dalışı esnasındaki

Evren MERCAN

170Security

StrategiesYear: 8

Issue: 15

14 Farnham Bishop, The Story of the Submarine, D. Appleton-Century Company, London,1943, p. 63. 15 K. Zhukov and A. Vitol, ”The orgins of the Ottoman Submarine Fleet”. Oriente Moder-no, January 2001, vol. XX, 221-232, p. 222.16 Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Yıldız Mütenevvi Maruzat Evrakı Bölümü, 18/63.17 BOA, Y. Mtv, 18/63.18 BOA, Y. Mtv, 20/99.

Page 9: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

dengesizlikler ve buhar makinesini beslemek için kullanılan kömürünyarattığı karbon monoksit ve 40 C°’ye varan sıcaklık denizaltıyı kulla-nan personel ve denizaltının tecrübesini izleyen seyirciler üzerinde ol-dukça kötü bir etki bırakmıştır19.

Osmanlı Bahriyesi tarafından gönderilen Binbaşı Halil Efendi 25Kasım 1885 tarihli raporunu ve Nordenfelt-I denizaltısının elle çizilmişresmini20 Sultan II. Abdülhamid’e takdim etmiştir. Raporda, tecrübeedilen denizaltı gemisinin eksik ve kusurlarından bahsedilmektedir.Özellikle, süratinin düşük olduğu, akıntılı sularda göstereceği perfor-mansın belirsiz bulunduğu ve istisnai olarak sualtında geminin yatayolarak sabit tutulamaması en önemli kusurlar olarak belirtilmiştir. Ayrı-ca Halil Efendi’nin raporunda denizaltının hâlihazır durumuyla kullanıl-masının beklenen faydayı sağlamayacağı, tadile muhtaç ve geliştirilme-si gerektiği belirtilmiştir.

Bu rapor doğrultusunda, Osmanlı Hükümeti’nin de denizaltı gemisi-ne bakışı temkinli olmuştur. Her nasılsa, tüm eksikliklerine rağmenNordenfelt-I denizaltısı Yunan Kraliyet Bahriyesi tarafından 1886 yılın-da satın alınmıştır. Bu satışın perde arkasında ünlü silah tüccarı ve “Av-rupa’nın Gizemli Adamı” olarak bilinen Sir Basil Zaharoff21 vardır22.9,000 sterline alınan denizaltı, Yunanistan’ın Ege’deki ezeli rakibiOsmanlı İmparatorluğu’nu kışkırtıp Sir Zaharoff aracılığıyla Norden-felt’den iki adet denizaltı alınmasına yol açmıştır. Ayrıca, Yunanistantarafından alınan Nordenfelt-I denizaltısının Salamis Tersanesi’nde-ki tecrübelerinde sualtı dengesi sabit olarak tutulamamıştır. Teknikaçıdan oldukça sorunlu olacağı ve ancak gerektiğinde sınırlı olarakliman ağızlarının savunmasında kullanılabileceği anlaşılmıştır23. Nor-denfelt-I denizaltısının Yunanistan tarafından alınması İngiltere’dede tartışılan bir konu olmuştur. İngiliz ordusunda görevli Korgene-ral Sir Henry Clarke, Yunanistan’la beraber aynı fiyata İngiltere’nin

Osmanlı Bahriyesi’nde İlk Denizaltılar:Abdülhamid ve Abdülmecid

171GüvenlikStratejileri

Yıl: 8Sayı: 15

19 Antony Preston, Submarines: The History and Evolution of Underwater Fighting Vessel, p. 18. 20 BOA, Y. Mtv, 20/99.21 Osmanlı Devleti nüfus kayıtlarında Vasil Zaharyas olarak da yazılır.22 Richard Hall-Compton, The First Submarines: The Beginnings of Underwater Warfare, p. 66.23 Edward Horton, The Illustrated History of the Submarine, Sidgwick and Jackson Publishing,London, 1974, p. 43.

Page 10: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

de Nordenfelt denizaltısından alması gerektiğini savunmuştur. Clar-ke, önemli stratejik limanların denizaltı gibi savunma özellikleri da-ha ön plana çıkan yeni bir silahla korunması, kıyıdaki pahalı ve çokpersonele ihtiyaç duyulan savunma surlarının yerine denizaltı gemi-si gibi ucuz ve etkili bir seçeneğin tercih edilmesi gerektiğini önesürmüştür24.

Aslında, Yunanistan tarafından 1886 yılında 9.000 sterline alınanbu denizaltının Salamis açıklarında yapılan tecrübelerinde kısa za-manda tatmin edici sonuçlar veremeyeceği anlaşılmıştır. Kontrolü-nün zor olması ve su altında en fazla beş dakika kalabilmesi Yunan-lıların gözünde denizaltıyı değerli kaynakların israfına yol açan, işeyaramaz bir araç yapmıştır. Bu olaydan sonra Yunanistan denizaltıfikrine oldukça soğuk bakmış ancak 1911 yılında tekrar bir denizal-tı gemisine sahip olabilmiştir25.

Yunanlıların denizaltı ile yaptıkları tecrübeler hakkında istihbaratya da basın aracılığıyla bilgi edinilemediği için ve kifayeti henüz is-patlanmamış bir deniz silahı olması sebebiyle sahip olunan bilgisöylenti mertebesinde kalmıştır26. Söylentilerin niteliği Yunanis-tan’ın kara üzerinden olmasa da, denizden sahil, Adalar ve Selanikistikametine gidecek nakliye gemilerine darbe vuracağı ve sonrasın-da İstanbul üzerine harekât yapacağı yönünde kışkırtıcı bir doğrultu-da olmuş ve sonunda Nordenfelt şirketinden iki adet daha üstün ni-telikte denizaltı sipariş edilmiştir27.

Birçok kaynakta belirtildiği gibi, Osmanlı İmparatorluğu’nunAbdülhamid ve Abdülmecid denizaltılarını sipariş etmesini enönemli tehdit olarak algılanan Yunanistan’ın denizaltı gemisi alma-sına bağlanması da yetersiz bir değerlendirmedir. Esasen, bu değer-lendirmenin bir anlam ifade edebilmesi için dönemin Osmanlı İm-paratorluğu’nun o dönemdeki diplomatik gerginliklerin arka planıolan silahlanma yarışı içersindeki durumuna bakılmalıdır.

Evren MERCAN

172Security

StrategiesYear: 8

Issue: 15

24 Richard Hall-Compton, The First Submarines: The Beginnings of Underwater Warfare, p. 68.25 Ibid, p. 68.26 Emin Yatıkal, “Dünya’da ve Türkiye’de İlk Denizaltı Gemileri”, Deniz Kuvvetleri Dergisi, sayı:539, Ocak 1988, 8-15, s. 9.27 Erdinç Sancar, 21. Yüzyıl Stratejilerinde Türk Denizcilik Tarihi, IQ Kültür Sanat Yayıncılık,İstanbul, 2006, s. 253.

Page 11: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

İlk bakışta Osmanlı Bahriyesi’nin taarruza dayalı bir tutum ser-gilediği düşünülse de, aslında hâkim düşünce Ege ve Karadeniz’destatükoyu koruma yolunda savunmacı bir anlayıştır. Özellikle ticare-tin devamlılığı için liman ve ticaret yollarının güven altına alınmasıOsmanlı İmparatorluğu için kritik öneme haizdir. Başta ana geçişgüzergâhları Çanakkale ve İstanbul Boğazları ile Selanik, İzmir,Trabzon, Beyrut, İskenderiye ve İstanbul limanlarının denizden ge-lebilecek tehditlere karşı savunulması Osmanlı Bahriyesi’nin strate-jik önceliğidir. Osmanlı Bahriyesi bünyesinde ticari limanların ko-runması, ticaretin ve lojistiğin ana geçiş güzergâhları olan boğazla-rın savunulması, dönemin denizaltı teknolojisi dâhilinde önemli birimkân olarak görülmektedir. Bu yüzden 1880 yılından itibaren kü-çük, modern, daha ucuz maliyetli ve çok yönlü kullanıma uygun se-ri gemilerden oluşan bir donanmanın kurulması çabaları görülür.Başta yeni icat denizaltı, torpidobot ve gambot gibi kıyı savunması,sınır muhafazası ve limanlarda kolluk görevini icra edebilecek gemi-lere ihtiyaç duyulması,28 Osmanlı Bahriye’sinin yeni ve çağdaş birstratejik savunma anlayışını benimseme çabasında olduğunun önem-li bir kanıtıdır. Daha önceki dönemde bahriyesini ihmal eden, nice-lik olarak yüksek ama nitelik olarak oldukça zayıf donanmasını bilekullanmaktan aciz bir durumda olan Osmanlı İmparatorluğu, döne-min çatışma alanlarından biri olan denizlerde öz savunmasını güç-lendirmenin peşindedir29.

Özellikle 1877-78 yıllarında Ruslarla yapılan savaş sonucundaalınan ağır yenilginin perde arkasında Osmanlı Donanması’nın Kara-deniz’deki etkisizliği ve kıyı boyunca yapılan muharebelerde Os-manlı Kara Ordusu’nu desteklemesindeki başarısızlık yatmaktadır.30

93 Harbi sırasında Osmanlı Bahriyesi Karadeniz’de neredeyse hiç-bir etkinlik gösterememiş, aksine Tuna dolaylarında yapılan denizmuharebelerinde Rus torpidobotları Osmanlı savaş gemilerinin enbüyük kâbusu olmuştur. Bu yüzden, torpidobot gibi ufak çaplı ve

Osmanlı Bahriyesi’nde İlk Denizaltılar:Abdülhamid ve Abdülmecid

173GüvenlikStratejileri

Yıl: 8Sayı: 15

28 Batmaz, a.g.m., s. 165.29 Erol Mütercimler, İmparatorluğun Çöküşüne Denizden Bakış, Toplumsal DönüşümYayınları, İstanbul, 2004, s. 45 30 Celalettin Yavuz, Osmanlı Bahriyesi’nde Yabancı Misyonlar, s. 112.

Page 12: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

manevrası yüksek bir teknenin Osmanlı Bahriyesi üzerinde yarattığıaskerî etki de hayli önemli olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun buyenilgisi, karşısındaki düşmanın zayıflığını tahlil etmekte Yunanis-tan’ın oldukça işine yaramış ve ilk olarak Ege ve sonra kısmen Ak-deniz’de Osmanlı İmparatorluğu’nun varlığına karşı büyük tehditoluşturacak faaliyetler içerisine girmiştir. Bu faaliyetlerin başlıcala-rı: Yunan Bahriyesi tarafından Girit isyanlarına destek verilmesi, İs-tanbul-Selanik ticaret yolundaki Osmanlı gemilerine taciz edilmesive Yunan Hükümeti’nin 1885 yılında Bulgar-Sırp Savaşı’nın başla-masıyla birlikte Epir ve Güney Makedonya’yı ilhak girişimleridir31.Osmanlı Devleti, Ruslar’la yaptığı savaş esnasında torpido silahınınetkinliğini tanımış ve Tuna önlerinde Rus torpidobotlarının Osmanlısavaş gemilerine verdiği zayiatın acısını da çekmiş olduğundan tor-pido atabilen ve düşman tarafından görünmeyen bir silaha sahip ol-manın gayreti içerisindedir32.

Osmanlı-Yunan politik gerginliğini ticari bir fırsat olarak değerlendi-ren Nordenfelt şirketi ve aracı Basil Zaharoff, her iki tarafa da aslındadaha geliştirilmesi gereken Nordenfelt denizaltılarını satın alınmasını teş-vik etmiştir. Yunanistan’ın denizaltı gemisine sahip olması haberinin ar-dından Nordenfelt şirketine her bir denizaltının değeri 11.000 sterlin ola-rak iki adet denizaltı ısmarlanmıştır. 1886 yılında Osmanlı Bahriyesi,Nordenfelt şirketiyle iki adet denizaltı alımına ilişkin kontrat imzalamış-tır. Sultan II. Abdülhamid’in irade-i seniyesi ile Hazine-i Hassa’danödenmek üzere alınan denizaltıların iki buçuk ay gibi kısa sürede bitiril-mesi, parçalar halinde vapura yüklenerek, montajlarının Haliç’te, Taşkı-zak Tersanesi’nde yapılması kararlaştırılmıştır33.

İngiltere’nin Des Vignes-Cherstey tezgâhlarında kızağa konan veNordenfelt-II ve Nordenfelt-III adıyla anılan denizaltılar, Yunanis-tan’ın sahip olduğu Nordenfelt-I’ e göre daha büyük ve daha fazla tor-pido alabilmektedir. Öncelikle, iki denizaltı satıhta üç mil ve dalıştaiki mil farkla Nordenfelt-I’den çok daha hızlıdır. Osmanlı Bahriye-

Evren MERCAN

174Security

StrategiesYear: 8

Issue: 15

31 İbid, s. 11932 Emin Yatıkal, “Dünya’da ve Türkiye’de İlk Denizaltı Gemileri”, s. 9.33 Raşit Metel, Türk Denizaltıcılık Tarihi, s. 11.

Page 13: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

si’ne alınan denizaltılar 31 metre boyunda ve 3,6 metre eninde olup160 ton ağırlığındadır. 250 beygir gücünde iki silindirli makineyesahip olan denizaltılar, dalışı esnasında tepe bacasını kapayarak, ka-zanda kalan buhar tazyikiyle hareket etmektedir. Mürettebatı, birgüverte subayı, üç makine subayı ve bir ateşçi er olmak üzere top-lam beş kişidir. Nordenfelt sınıfı denizaltılar tarihte ilk torpido ata-bilen denizaltılardır. Nordenfelt sınıfı denizaltıların sualtındaki seyirmenzili 12 milden az olduğundan, daha ziyade su üstünde taarruz ya-pabilecek şekilde tasarlanmıştır34.

Yedi bölmeden oluşan denizaltıların montajı on gün gecikmeyleTaşkızak’da başlamış ve gemilerin inşasına Nordenfelt mühendisiWilliam Garrett eşlik etmiştir. İki ve üç numaralı Nordenfelt’lerinmontajları yapıldığı esnada Garrett bir numaralı Nordenfelt’in tecrü-beleri için Salamis ve İstanbul arasında mekik dokumuştur. Norden-felt denizaltıları Yunanistan ve Osmanlı arasında adeta bir silahlanmave çağın üstün teknolojisine sahip olma yarışına dönüşmüştür35. Buyüzden, Osmanlı Bahriyesi iki denizaltının montajının olabildiğinceçabuk bitmesi için Nordenfelt şirketine ve mühendis William Gar-rett’a baskı yapmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun bu aceleci tav-rına karşın, montaj için gelen denizaltılar hiç beklenmeyen eksikler-le gelmiş ve montaj esnasında birçok sorunla karşılaşılmıştır36. Ay-rıca, bir an evvel sorunların giderilmesi ve noksanların tamamlan-ması için Sultan II. Abdülhamid tarafından irade-i seniye37 yayınlan-mıştır. Gecikmenin sebebi denizaltılardaki teknik eksiklikler dışında,Osmanlı İmparatorluğu’nun bulunduğu ekonomik krizden ötürü de-nizaltıların montajında çalışanlara maaşlarını bir türlü ödeyememe-sidir. Fakat Osmanlı Bahriye Nezareti’ndeki yazışmalarda gecikme-ler asıl sebebinin İngiliz mühendis William Garrett olduğu ve bu ki-şi olmadan bu denizaltıların montajı ve sonrasında tecrübelerinin ya-

Osmanlı Bahriyesi’nde İlk Denizaltılar:Abdülhamid ve Abdülmecid

175GüvenlikStratejileri

Yıl: 8Sayı: 15

34 B. Langensiepen and A. Güleryüz, The Ottoman Steam Navy 1828-1923. The Bath Press, London,1995, p. 160. 35 Serhat Güvenç, “Turkey’s Submarine Piooners”, p. 49.36 Batmaz, a.g.m., s. 169.37 Bahsedilen irade-i seniyeye Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde rastlanamamıştır. AncakRaşit Metel’in Deniz Müzesi’ndeki şahsi arşivinde bir kopyası bulunmuştur.

Page 14: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

pılamayacağından bahsedilmektedir38. Aynı yazışmalarda OsmanlıBahriyesi için kritik öneme haiz bu denizaltılar için personel teminedilmesi amacıyla gereğinin yapılması istenmiştir.

Osmanlı Bahriyesi montajı yapılmakta olan Nordenfelt II ve IIIdenizaltılarını bir an evvel denize indirme çabası içine girmiştir. Os-manlı yetkililerinin gösterdiği yoğun çaba, Bahriye Nazırı Hasan Pa-şa’nın 31 Temmuz 1886 (29 Şevvâl 1303) günü kaleme aldığı yazı-dan açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Bu yazıda; Tersane-i Amire’demontajı yapılan denizaltıların en kısa sürede denize indirilmesi için“leylen ve nehâren” yani gece ve gündüz hiç durmadan çalışıldığı vebunun için yoğun bir çaba harcandığı belirtilmektedir. Hasan Pa-şa’nın imzasını taşıyan belgede denizaltıların gecikme sebebi; işçile-rin çalıştığı mahallerin yeterince geniş olmamasından dolayı fazlaişçinin çalıştırılamadığı, dolayısıyla işçilerin geceleri de çalıştırılarakdenizaltıların montajının tamamlanması için büyük gayret gösterildi-ği şeklinde açıklanmıştır39.

Tüm bu zorluklar esnasında, Osmanlı Bahriyesi’nin sahip oldu-ğu bu yeni silah, başta Rusya ve Yunanistan olmak üzere birçok ül-kenin de ilgisini çekmiştir. 1887 yılında iki denizaltının Taşkızak’dainşası ve tecrübeleri sırasında bir casus tarafından ceket altından, ob-jektif düğme deliği şeklinde gizlenerek denizaltıların fotoğrafları çe-kilmiştir40. Bu şahsın kimliği hakkında bilgi sahibi olunmadığı içinmikrofilmlere el konularak ertesi gün idam41 edilmiştir. 6 Eylül1886 günü Nordenfelt-II denizaltısının montajı tamamlanmış sonraHaliç’teki tecrübe seyirlerine hazır hale getirilmiştir. “Abdülhamid”adı verilen bu denizaltıyı, parça eksiklikleri ve William Garrett’inçeşitli bahaneleriyle denize indirilmesi geciken kızak kardeşi Ab-dülmecid, Abdülhamid denizaltısından ancak 11 ay sonra 4 Ağustos1887 günü denize indirilmesi takip etmiştir42.

Evren MERCAN

176Security

StrategiesYear: 8

Issue: 15

38 Deniz Müzesi Arşivi (DMA), Mektubi, 568/ 12.39 BOA, Y. Mtv, 21/190.40 Çekilen fotoğrafların aslı Washington’daki Smithsonian Müzesi’ndedir. 41 Raşit Metel’in Türk Denizaltıcılık Tarihi kitabında yakalanan casusun idam edilmesiyleilgili bilginin kaynağı belirtilmemiştir. Ayrıca, bu bilgi birincil kaynaktan dadoğrulanmamıştır. 42 Raşit Metel, Türk Denizaltıcılık Tarihi, s. 17.

Page 15: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

Haliç’te Sarayburnu ve sonrasında Üsküdar açıklarında yapılantecrübelere, İngiliz personel ve William Garrett’a teknik açıdan ba-ğımlı olunmaması için atanan dört subay personel de katılmıştır. Ku-mandası torpidobotlarda tecrübeli Yzb. Halil Develioğlu’na verilenAbdülhamid denizaltısı ile Yzb. Halil Develioğlu, William Gar-rett’la beraber Aynalıkavak’tan Divanhane önüne kadar seyir dalış-ları yapmışlardır. Seyir esnasında, özellikle dalışlarda tehlike arzedecek aşırı meyillere maruz kalındığı fark edilmiştir. Sualtındakidengesiz hali dışında, denizaltının garanti edilen 5-7 mil su altı süra-tine erişemediği, sualtında erişilen en yüksek süratinin ise üç mil ol-duğu tespit edilmiştir. Sualtındaki bu düşük sürat ve denge sorunudolayısıyla, denizaltının Boğaz’daki akıntıya karşı koyamayacağı ka-nısına varılmıştır43. Özellikle denge sorunu, Osmanlı Bahriyesi tara-fından alınan denizaltıların tam olarak dalarak su altında seyrini risk-li kıldığı, böylece ancak gözlem kulesi gözükerek hedefine taarruzimkânına sahip olduğu yapılan tecrübelerde ortaya çıkmıştır44.

Daha sonra her iki denizaltının açık denizde yapılacak daha kap-samlı tecrübeleri için İzmit’te gönderilmesi ile ilgili tezkere düzen-lenmiştir. Tezkerede William Garrett ile yapılan denemelere rağ-men, bu denizaltılarla nasıl bir harekâtın gerçekleştirilebileceğininbelirlenmesi için açık denizde test edilmesi talimatı verilmiştir45.Burada Abdülhamid ve Abdülmecid denizaltıları müşterek seyiryapma imkânı bulmuştur. Tecrübeler esnasında ilk defa su üstü he-define torpido atış tatbikatları yapılmıştır. Sualtı sürati ve performan-sı başarılı bulunmamış, ancak gözcü kulesi su üzerindeyken su üstügemisine torpido atışı yapabileceği kanaatine varılmıştır. Tecrübeyiizleyen ve değerlendiren komisyon tarafından hazırlanan raporda veBahriye Nazırı Hasan Paşa’nın bu raporla birlikte Sadaret’e sundu-ğu kendi görüşlerini belirttiği yazısında; gemilerin su üstü seyirleri-nin görevlerini icra etmesine uygun olduğu, dolayısıyla torpidobot-

Osmanlı Bahriyesi’nde İlk Denizaltılar:Abdülhamid ve Abdülmecid

177GüvenlikStratejileri

Yıl: 8Sayı: 15

43 M. F. Sueter, The Evolution of the Submarine Boat Mine and Torpedo. Griffin and Co.,Portsmouth, 1907, p. 55. 44 BOA, Y. Mtv, 30/53.45 DMA, Şura-i Bahriye, 304/ 205-A.

Page 16: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

lara nazaran daha zor görülebildiklerinden liman ağızları ve kıyılargibi stratejik mahallerin savunulması bakımından kullanılmalarınınfaydalı olacağı belirtilmiştir. Raporda, denizaltıların kusurları yö-nünden su altı yatay seyrinin emniyetsiz olduğu ve kontrat hüküm-lerine uygun olmadığı, geliştirilmesi ve tamamlanması gereken yön-leri olduğundan da söz edilmektedir46.

Nitekim Korgeneral Clarke da, Nordenfelt denizaltılarının İngilizBahriyesi’ne alınmasını öne sürerken sahip olunacak denizaltılarınönemini daha çok sığ sularda, kıyı ve liman ağızlarının korunmasıgörevini icra edecek operasyonel yarıçapı dar olan taktik rollerlekıymetlendirmiştir. Çağın denizaltılarının sahip olduğu yeteneklereparalel olarak biçimlendirilen bu roller, teknoloji ilerledikçe rakibi-ne karşı önemli bir tehdit unsuru olabilecek denizaltıları üzerindedaha çok çalışılması gereken bir silah haline getirmiştir47.

Denizaltıların son denemesi İstanbul’da Sarayburnu önlerindeyapılmıştır. 1888 yılının yaz ortasında bir gün Dolmabahçe önüne ge-len Abdülhamid denizaltısı, hedef olarak belirlenen eski bir vapuratorpidosunu ateşleyerek, vapuru bir anda denizin dibine göndermiş-tir. Dünyada ilk defa yapılan bir denizaltının vapura yaptığı hücumu48

boğazın her iki tarafındaki halk, yabancı elçiler ve askerî ataşeler he-yecanla izlemiştir49. Başta Farnham Bishop ve Richard Hall’un de-nizaltıcılık kitapları ve diğer birçok kaynağa göre ,bir denizaltıdanilk defa torpido atılarak bir suüstü gemisinin batırılma başarısı Ab-dülhamid denizaltısına aittir.

Bu sıralarda, 28 Şubat 1888 tarihli mühendis William Garrett’ınHasan Paşa’ya yazdığı şahsi mektupta50, denizaltının satışındaki ara-

Evren MERCAN

178Security

StrategiesYear: 8

Issue: 15

46 BOA, Y. Mtv, 30/53.47 Richard Hall-Compton, The First Submarines: The Beginnings of Underwater Warfare, p. 68.48 Bu olayla ilgili herhangi bir arşiv belgesi bulunamamıştır ancak Abdülhamid veAbdülmecid denizaltılarının İzmit açıklarında yaptıkları başarılı torpido atış denemelerisonucunda, bu denizaltıların bir suüstü gemisini batırabilecek kabiliyette olduğuanlaşılmaktadır. Nitekim Farnham Bishop gibi birçok yabancı yazar da bu olayıngerçekleştiğinden söz etmektedirler. 49 Emrullah Nutku, “İlk Denizaltı Gemisini Türkler Kullanmışlardı”. Yakın Tarihimiz, 1962,(4), 120-122, s. 157.50 BOA, Y. Mtv, 44/60.

Page 17: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

cı kişiler ve denizaltıcılıktan anlamayan kişilerin padişahı bu konu-da yanlış bilgilendirdiğini, denizaltıların imkân ve kabiliyetlerininüzerinde bir iş yapacakları şeklinde bir fikre sevk etmiş olduklarınısöyler. Bu yüzden, eksiklerin tamamlanması ve müteakip tecrübeleriçin Osmanlı Bahriyesi’ne hizmet etme arzusunda olduğunu belirtir.Ayrıca, denizaltıların Türk liman, boğaz ve denizlerinin savunulma-sında önemli bir rol oynayarak iyi bir hizmet verdiğinde, diğer dev-letler için iyi bir örnek olacağını söyler. Bu mektup üzerine, birçokeksik ve soruna rağmen denizaltı gemilerinin Osmanlı Bahriyesi’nekabulü gerçekleşmiştir. Bahriye Nazırı Hasan Paşa tarafından Bah-riye Nezaretine gönderilen 22 Mart 1888 tarihli yazıda, mühendisWilliam Garrett’a Sultan II. Abdülhamid tarafından bir irade-i se-niyye ile fahri binbaşılık rütbesi verildiği ve alınan tahtelbahirlerinbahriyeye kabulünün karara bağlandığından bahsedilmektedir51.

İlginç bir şekilde, Abdülhamid ve Abdülmecid denizaltıları başa-rılı geçen tecrübe seyirlerinin hemen ardından Haliç’teki Valide kı-zaklarına çekilmişlerdir. Seyre çıkması, kızaklarından indirilmesihatta gemi personelinin dahi denizaltıların yanına yaklaşması yasakedilmiştir. Denizaltılar daha sonra Sütlüce’deki barakalarda çürü-meye terk edilmiştir52. Zaten mühendis William Garrett’da 1888 yı-lı Mart ayı sonunda denizaltıların Osmanlı Bahriyesi’ne kabulününardından İngiltere’ye dönmüş ve bir daha Osmanlı İmparatorluğuiçin görev yapmamıştır.

SonuçGerçek anlamda tasarımlarının başladığı XV. yüzyıldan XIX.

yüzyıla kadar denizaltı gemileri göllerde veya nehir ağızlarında kral-lara, imparatorlara veya hükümet görevlilerine gösteri yapan deney-sel boyutta bir araç olmuşlardır. XIX. yüzyılın ikinci yarısında bu de-neysel araç, muharebelerde rakibin uyguladığı ablukayı kırmaya yö-nelik etkin bir silah konumuna gelmiştir. Bu yüzyılın sonlarına ge-lindiğinde denizaltı teknolojisinde yaşanan hızlı değişimler, kendile-

Osmanlı Bahriyesi’nde İlk Denizaltılar:Abdülhamid ve Abdülmecid

179GüvenlikStratejileri

Yıl: 8Sayı: 15

51 BOA, Mtv-Ask, 45/113.52 Haydar Alpagut, “İlk Denizaltı Komutanlarımız”. Deniz Mecmuası,1935, (336), 233-241,s. 240.

Page 18: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

rine savaş alanında biçilen rollerin geliştirilmesine yol açmıştır. De-nizaltılar artık sadece düşmanın uyguladığı ablukayı kırmak için de-ğil, rakibe karşı caydırıcılık ve bu bağlamda üstünlük sağlamanın enönemli unsuru olmuştur. İmkân ve kabiliyetleri henüz ispatlanma-mış bir silaha sahip olmanın bir diğer getirisi de politik arenadakimüzakere kozunu güçlendirmesidir. Akdeniz, Ege ve Karadeniz gi-bi jeopolitik ve jeostratejik değere sahip denizlerin savunulması dü-şünüldüğünde, rakipler üzerinde önemli etkiye malik bir silahın var-lığı Osmanlı İmparatorluğu için kritik bir ihtiyaçtır.

Bu bağlamda, Nordenfelt gibi çağın en ileri teknoloji ürünleriolan denizaltıların ilk müşterisinin Yunanistan, hemen ardından Os-manlı Devleti ve Rusya’nın olması rastlantı değildir. Bu durum Yu-nanistan, Osmanlı ve Rusya gibi aynı coğrafyanın dinamiklerinipaylaşan devletler için birbirleri arasındaki silahlanma yarışında ge-ri kalınmaması gerekliliğini ve aynı zamanda o bölgenin askerî ge-reksinimlerinin ortak bir anlayışa dayandığını göstermektedir.

Aslında, Osmanlı İmparatorluğu XIX. yüzyılın sonlarına doğrukendisini çağın hâkimiyet anlayışının merkezi olan denizlerdeki si-lahlanma yarışının içinde bulmuştur. Osmanlı İmparatorluğu bu si-lahlanma yarışında ekonomik ve teknik nedenlerden ötürü geridekalmış, bu yüzden çözümü Fransız Jön Ekolü’ne yakın küçük çaplı,etkin ve savunmaya yönelik gemilerde bulmuştur. Osmanlı İmpara-torluğu, dönemin görünmez, baskın ve sürpriz tesiri yüksek silahıolan denizaltıya sahip olmanın avantajlarını, silahlanma yarışındakigeri kalmışlıkla eşitlemenin bir yolu olarak görmektedir. Bunun dı-şında, mali iflasın eşiğinde olan bir imparatorluğun, Yunanistan ileyaşanabilecek muhtemel bir savaştan kaçınarak savunmaya yönelikstatükocu bir strateji izlemesi, Osmanlı Bahriyesi’nin nazarında de-nizaltı gemilerini mantıklı bir seçenek yapmıştır. Ticaretin devamlılı-ğı, ülkenin güvenliği, Karadeniz ve Ege Denizi’ne bağlantıyı sağla-yan stratejik geçiş güzergâhları olan Boğazların korunması OsmanlıBahriyesi açısından kritik öneme haizdir. Bu sebeple, Osmanlı Bah-riyesi, düşük maliyetli ve çok yönlü kullanıma müsait torpidobot vegambotların yanında denizaltı gemisiyle ablukayı kırmak, rakip üze-

Evren MERCAN

180Security

StrategiesYear: 8

Issue: 15

Page 19: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

rinde caydırıcılık ve güçlü donanmaya karşı ucuz yoldan eşitlemeamaçları dışında, ticarî liman durak ve yolların korunmasını ve ayrı-ca karakol görevlerini gerçekleştirmeyi hedeflemiştir. Zaten çağındenizaltılarının sahip olduğu teknik kabiliyetler nedeniyle açık de-nizde düşman filolarına saldırarak harekât gerçekleştirmesi nere-deyse imkânsızdır.

Ne var ki, Abdülhamid ve Abdülmecid denizaltılarının alındığıdönemin, Osmanlı İmparatorluğu’nun politik, mali ve askerî açıdançöküş dönemine rastgelmesi, tarihte ilk defa torpido atarak bir suüstü gemisini batırma başarısına sahip Osmanlı denizaltılarının üze-rinde çalışma imkânını ortadan kaldırmıştır. Büyük beklentiler neti-cesinde alınan bu denizaltılardan faydalanılamamasının en önemlisebebinin, imparatorluğun içinde bulunduğu mali yetersizliklerdenkaynaklandığı değerlendirilmektedir. Özellikle, tadilatı gereken ta-rafları için önemli bir kaynak aktarılmasına ihtiyaç olduğu düşünül-düğünde ve dahası Nordenfelt denizaltılarının tasarımından kaynak-lanan, çözümü neredeyse olanaksız olan kronik denge sorunlarınınvarlığı, bu denizaltılara yönelik girişimlerin önünü kapamıştır. Ayrı-ca, o dönemde denizaltı teknolojisindeki gelişimin oldukça hızlı ol-ması ve her yapılan yeni denizaltı gemisinin yeterlilik açısından biröncekinden daha üstün oluşu muhtemel yüksek maliyetle yapılacakepeyce tadilatın boşa çıkması anlamını da taşımaktadır. Yukarıda be-lirtilen tespitler neticesinde, Osmanlı Bahriyesi’nin almış olduğudenizaltıları hizmet dışına çıkardığı düşünülmektedir.

Türk denizaltıcılığının geliştirilmesiyle ilgili II. Meşrutiyet’tensonra birçok girişim yapılsa da, hepsi sonuçsuz kalmış, TürkiyeCumhuriyeti Bahriyesi kendi envanterine denizaltı gemisini ancak1928 yılında tekrar katabilmiştir. Abdülhamid ve Abdülmecid deni-zaltılarının denizlerdeki muharebelerde yer almaması onlara atfedi-len tarihi değeri yok etmemelidir. Bu iki denizaltı dönemin süpergüçleri sayılan ülkelerden çok önce Osmanlı Bahriyesi’ne alınarakadeta denizlerdeki silahlanma yarışını farklı bir alana kaydırmıştır.

Osmanlı Bahriyesi’nde İlk Denizaltılar:Abdülhamid ve Abdülmecid

181GüvenlikStratejileri

Yıl: 8Sayı: 15

Page 20: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

SUMMARYIn this article, a brief summary of the submarining history was

given and the story of purchase of Nordenfelt II and III submarinesand their inclusion in the Ottoman Navy with the names Abdülha-mid and Abdülmecid was told.

The seas, which was the center of the domination strategy in theperiod the submarines that arose as the consequence of the develop-ments in the last quarter of the nineteenth century, had been amongthe significant parts of the arming competition flaring up in betwe-en the countries. And the Ottoman Empire appeared in this armingcompetition by purchasing the Abdülhamid and Abdülmecid sub-marines in 1886, by the attempt of Sultan Abdülhamid II.

But the misfortune that the Abdülhamid and Abdülmecid subma-rines mets the political, military and financial collapse period of Ot-toman Empire have removed the opportunity to work on Ottomansubmarines that have the success of sinking surface ships by thro-wing torpedo and the submarines were left for deterioration in theGolden Horn. The most significant reasons for this were the generalattitude of Sultan Abdülhamid II against the navy and financial cri-sis which the Ottoman Empire was in.

KAYNAKÇAALPAGUT, Haydar. “İlk Denizaltı Komutanlarımız”. Deniz Mecmuası,1935.ARIKAN Z. ve SANCAR L.,”Türk Denizcilik Tarihi”, Doç. Dr. ŞakirBatmaz, II. Abdülhamid Devri Osmanlı Bahriyesi, Deniz Basımevi, İs-tanbul, 2009,159-173.Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Yıldız Mütenevvi Maruzat Evrakı Bölümü-Defter\Belge No:18\63.Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Yıldız Mütenevvi Maruzat Evrakı Bölümü-Defter\Belge No: 20/99, IV. Belge.Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Yıldız Mütenevvi Maruzat Evrakı Bölümü-Defter\Belge No: 20/99, VI. Belge.Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Yıldız Mütenevvi Maruzat Evrakı Bölümü-

Evren MERCAN

182Security

StrategiesYear: 8

Issue: 15

Page 21: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

Defter\Belge No:21/190, I. Belge.Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Yıldız Mütenevvi Maruzat Evrakı Bölümü-Defter\Belge No: 44/60, II. Belge.Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Yıldız Mütenevvi Maruzat Evrakı Bölümü-Defter\Belge No: 30/53, I. Belge.Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Yıldız Tasnifi Perakende Evrakı Askeri Ma-ruzat- Defter\Belge No:45/113.BATMAZ, Şakir. “II. Abdülhamid Devri Osmanlı Bahriyesi”, Zeki Arıkanve Lütfi Sancar, Türk Denizcilik Tarihi, Deniz Basımevi, İstanbul, 2009.BISHOP, Farhnam. The Story of the Submarine, D. Appleton-CenturyCompany, London, 1943.Deniz Müzesi Arşivi, Mektubi, Defter No: 568/ Sayfa No:12.Deniz Müzesi Arşivi, Şura-i Bahriye, Defter\Sayfa No: 304/ 205-A.Denizaltı Eğitim Merkezi Komutanlığı, Sessiz ve Derinden, Deniz Kuv-vetleri Komutanlığı, İstanbul, 2007.DÜMER, Vehbi Z. Denizaltıcılık. T.C. Askeri Deniz Matbaası, Ankara,1944.FIELD, Cyril. The Story of the Submarine, W. Hodge Publishing, Lon-don, 1908.HALL-CAMPTON, Richard. The First Submarines: The Beginnings ofUnderwater Warfare, Periscope Publishing, Cornwall, 2003.HORTON, Edward. The Illustrated History of the Submarine, Sidgwickand Jackson Publishing, London, 1974.GÜVENÇ, Serhat. “Turkey’s Submarine Piooners”, Warship Internatio-nal Fleet Review, AUG/SEPT 2001.LANGENSIEPEN, B. and GÜLERYÜZ, A. The Ottoman Steam Navy1828-1923. The Bath Press, London, 1995.METEL, Raşit. Türk Denizaltıcılık Tarihi, T.C. Deniz Basımevi, İstanbul,1960.MÜTERCİMLER, Erol. İmparatorluğun Çöküşüne Denizden Bakış,Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, 2004.NUTKU, Emrullah. “İlk Denizaltı Gemisini Türkler Kullanmışlardı”. Ya-kın Tarihimiz, 1962.PRESTON, Antony. Submarines: The History and Evolution of Under-

Osmanlı Bahriyesi’nde İlk Denizaltılar:Abdülhamid ve Abdülmecid

183GüvenlikStratejileri

Yıl: 8Sayı: 15

Page 22: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

water Fighting Vessel, Phoebus Publishing Company, London, 1975.SANCAR, Erdinç. 21. Yüzyıl Stratejilerinde Türk Denizcilik Tarihi, IQKültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2006.SUETER, M.F. The Evolution of the Submarine Boat Mine and Torpe-do. Griffin and Co., Portsmouth, 1907.VAT, Dan Van der. Stealth at Sea: The History of Submarine, HoughtonMifflin Publishing, Chicago, 1995.Vehbî, SÛRNÂME: Sultan Ahmet’in Düğün Kitabı, haz. Prof Dr MertolTulum, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2008.YATIKAL, Emin. “Dünya’da ve Türkiye’de İlk Denizaltı Gemileri”, De-niz Kuvvetleri Dergisi, sayı:539, Ocak 1988.YAVUZ, Celalettin. Osmanlı Bahriyesi’nde Yabancı Misyonlar, DenizBasımevi, İstanbul, 2003.ZHUKOV, K. and VITOL, A. ”The orgins of the Ottoman Submarine Fle-et”. Oriente Moderno , Ocak 2001.

Evren MERCAN

184Security

StrategiesYear: 8

Issue: 15

Page 23: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

İLK “PLÂNÖR”, İLK “İNSANLI FÜZE” VE İLK “DENİZALTI” TÜRKLER TARAFINDAN

KEŞFEDİLMİŞTİ...

“Batı’lılar Gitti Aya, Biz Yine Kaldık Yaya!” Diyenler, Onları Aya Götüren

“Füze”nin de Bir “Türk Îcâdı” Olduğunu Bilmezler!..

Eskiden beri tekrarlayıp durduğumuz bir söz vardır: “Batı’lılar bu teknolojiyi bizden almışlar!”

deriz; fakat onların “bizden” alıp da “kendilerine” mâlettikleri bu “keşif”lerin neler olduğunu

kendimiz de bilmeyiz. Osmanlı Türkleri’nin yaptıkları çok büyük keşiflere bu yavuz

“medeniyet hırsızları”nın daha dün ulaştığını bilmeyen uyur-gezerler, kendi geçmişlerinden

tamâmen bihaber oldukları için kendi atalarını küçümser; hattâ onların “keşif”lerinin basit

şeyler olduğunu zannedip bu gibi sözlerle alay bile ederler!..

Halbuki Avrupa’daki “mucit” kılıklı soytarılar daha yerde yürümeyi dahî bilmezken, Hezârfen

Ahmed Çelebi tâ on yedinci yüzyılda keşfettiği ilk “plânör”le gökyüzünde kanat çırpıyor;

Lâgarî Hasan Çelebi ise yine aynı asırda, Dördüncü Murâd’ın huzûrunda “fişeg-i kebîr”ini

ihtişamla ateşleyip, keşfettiği ilk “insanlı füze” ile göğün doruklarında mesâfeler katediyordu.

Dünyâya “medeniyet”i kendilerinin öğrettiğini iddiâ etmeye kalkışan yüzsüz kâfirler, daha

düne kadar yıkanmayıp ortalıkta leş gibi dolaşırken, yıkanmak dinlerinde günah sayıldığı için

pislik ve necâset deryâsında yüzerken; Osmanlı Tersâne başmîmarı İbrâhim Ağa, Timsah

sûretindeki ilk “denizaltı”sıyla İstanbul Boğazı’nın derinliklerinde yüzüyordu!..(*)

(*) Dünyanın ilk denizaltısı 1719 yılında Mimar İbrahim Efendi tarafından "Tahtelbahir" adıyla

yapıldı. Bu buluş Seyyid Vehbi'nin Sürname-i Hümayun adlı kitabında anlatılıyor. Bundan yüz

yıl sonra Sultan 2. Abdulhamid tarafından yaptırılan denizaltı da ilk torpido atabilen

denizaltısı oldu.

Tahtelbahir - İlk Denizaltı (Mimar İbrahim Efendi)

https://www.youtube.com/watch?v=5wJ-HuDa9Sg

Page 24: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

Gökyüzünde Kanat Çırpan İlk Kişi,

Bir “Türk” Kâşifi Olan Hezârfen Ahmed Çelebi’ydi!..

On yedinci asrın ortalarında, Sultan Dördüncü Murâd Hân döneminde yaşamış olan Hezârfen Ahmed

Çelebi, 10. yüzyıl Türk bilginlerinden İsmâil Cevherî’nin kanat takıp uçma girişimini dikkatle incelemiş;

kendisinden yedi asır önce bunu gerçekleştirmeye çalışırken gökten düşüp fecî şekilde can

vermesinden çok etkilenmiş, onun yarım bıraktığı bu işi tamamlamaya azmetmişti!..

Bu hislerle yola çıkan Hezarfen Ahmed, zihninde tasarladığı büyük uçuşu gerçekleştirmeden önce,

“Ok-meydânı minberi üzere, yıldız rûzgârı şiddetinde kartal kanatlarıyla sekiz-tokuz kerre”

gökyüzünde kısa mesâfeli uçuşlar yaparak “ta‘lîm idüp”,(1) bugünkü ilim âlemince varlığında kuşku

duyulmayan, havacılık târihinin basit yapıdaki ilk “plânör”ünü îcâd ederek, gökyüzünde uzun müddet

kalabilmesini sağlayacak mekanizmayı tespit etmişti. Büyük uçuş için gerekli hazırlıklar tamam olunca,

“Sultân Murâd Hân Sarây-burnı’nda, Sinân Paşa köşkinde temâşâ iderken, Galata kullesinüñ tâ zirve”

noktasına çıkıp sür’atle kanat çırpmaya başlayan “Ahmed Çelebî, lodos rûzgârıyla uçup” İstanbul

Boğazı’nın karşı tarafına geçmeyi başarmış;(2) “Üsküdâr’da, Doğâncılar meydânına düşdügi” açıkça

sâbit olunca “Dünyânın ilk uçuş denemesini yapan Türk” vasfını almaya hak kazanmıştı.(3)

Hezarfen Ahmed Çelebi’nin bu büyük keşfinden çok etkilenen Dördüncü “Murâd Hân, bir kîse altûn

ihsân idüp Hezârfen Ahmed Çelebî’yi” hakkıyla taltif etmiş;(4) ancak devletin ciddî buhranlar yaşadığı,

Page 25: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

fitnelerle ve kargaşalarla sarsıldığı bir dönemde bulunmaları nedeniyle, onun bu buluşunu müsbet

yönde kullanabileceği gibi, fesadçıların tesiriyle menfî yönde de kullanabileceğini düşünerek, “Ahmed

Çelebi hakkında Murâd Hân: ‘Bu âdemden pek havf idilür (korkulur)! Kim her ne murâd idinse elinden

gelür!’ deyû Cezâyir’e” sürgüne göndermişti.(5) Pâdişâh’ın emriyle Cezâyir’e yerleşen Hezarfen,

hayâtının sonuna kadar Cezâyir’de bulunmuş ve “ânda merhûm” olmuştur.(6)

Lâgarî Hasan Çelebî, Yaptığı İlk “İnsanlı Füze”ye Binip

Sarayburnu’ndan İhtişamla Göğe Yükselmişti!..

Evliyâ Çelebi’nin “Seyâhat-nâme”sinde naklettiğine göre; 1042 (H. 1632) yılında Sultan Dördüncü

“Murâd Hân’uñ ‘Kaya Sultân’ nâm bir” kız çocukları “vücûda geldükde,”(7) İslâm kâideleri gereğince

kurban kesilip “‘akîka olduğı gice”, pâdişâhın emriyle Topkapı Sarayı’nın kıyı tarafında büyük bir şenlik

düzenlenmiş;(8) şenlikte sanatında mâhir pek çok sanatkâr ve ilmini-irfânını icrâda ustalık sâhibi nice

Page 26: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

üstâdlar toplanıp mahâretlerini birer birer sergilemişlerdi.(9) Bu ilim ve sanat erbâbı arasında “Lâgarî”

lâkaplı, “Hasan Çelebî” adında(10) öylesine akıllı ve yetenekli bir Türk kâşifi vardı ki; o gece büyük bir

ihtişamla İstanbul halkına yeni “keşf”ini tanıtacak ve ismi târih sayfalarına altın harflerle yazılacaktı!..

Şenlikler başlayıp sâhil kenarına pâdişâh tahtı kurulduktan; Saray halkı toplanıp müslüman halka

ihsanlar dağıtıldıktan sonra, “bu Lağarî Hasan elli vokıyye (okka) barûd ma‘cûndan yidi kollu bir fişeng

îcâd idüp”,(11) bütün gözler kendisine çevrilmiş olduğu hâlde, yardımcılarıyla birlikte cihân pâdişâhın

huzûruna geldi.(12) Târihin ilk “İnsanlı füze” denemesini görmek üzere toplanan İstanbul halkının

şaşkın bakışları arasında; “Sarây-burnı’nda, hünkâr huzûrında, deryâ üzere fişege Lağarî binüp” önce

Murâd Hân’ı selâmladı,(13) sonra da “‘Pâdişâh’um! Seni Hüdâ’ya ısmarladum, ‘Îsâ nebî ile kelimâta

(söyleşmeye) giderüz!’ deyû” lâtîfeler ederek(14) son hazırlıklarını tamamladı. Herkes nefesini tutmuş

vaziyette beklerken, verdiği işâretle birdenbire “şâkirdleri fişege âteş idüp”,(15) Lâgarî Hasan kopan

büyük bir gürültünün ardından sür’atle göğe doğru yükselmeye başladı.(16) O âna kadar hiç kimsenin

görüp işitmediği bu ihtişam dolu manzarayı seyreden Pâdişâh’ın ve halkın heyecânı artık doruk

noktasına ulaşmıştı. Lâgarî Hasan Çelebi bulutlar arasında ilerlerken “dahî yanında olan fişenglere

âteş idüb” hızına hız katıyor,(17) füzenin çıkardığı gözkamaştırcı parıltı baştan başa bütün “deryâyı”

aydınlatıyordu.(18) Bu müthiş gösterinin ardından “bam kolında fişeg-i kebîrün (büyük fişeğin) barûdı

kalmayup”, Lâgarî Hasan Îsâ Aleyhisselâm’a düzenlediği ziyâreti tamamlayarak “zemîne” doğru

inerken,(19) herkes “Şimdi ne olacak?” dercesine telâşla birbirine bakındı; tam bu esnâda Hasan Çelebi

birden “ellerinde olan kartal cenâhların açup”, gökyüzünden süzülerek aşağı doğru inmeye başladı.(20)

Dünyânın ilk insanlı “füze”siyle göğe yükselen Lagarî Hasan Çelebi; şimdi de Hezarfen’in keşfettiği,(21)

yine bir Türk îcâdı olan “paraşüt”le ağır ağır yeryüzüne iniyordu.(22) Nihâyet “Sinân Paşa kasrı öñinde

deryâya düşüp”, boğaz sularında ıslanan dış elbiselerini üzerinden çıkararak,(23) “‘uryânen (çıplak

vaziyette) pâdişâh huzûrında zemîni” öptükten sonra;(24) bu müthiş “keşf”i başarıyla tamamlamış

olmanın verdiği keyif ve neşeyle; ‘Pâdişâh’um! Îsâ nebî Pâdişâh’uma selâm itdi!’ deyû” şakasını

tekrarlayıp, bu hüneriyle pâdişahın ilgi ve sevgisini kazandı.(25)

Osmanlı’ya kin kusmayı, pervâsızca saldırıp durmayı mârifet sanan zamâne “aydın”larının (!) iddia

ettiği gibi, Sultan Dördüncü Murad Han Lâgarî’nin “kellesini” kestirmedi; aksine ona “bir kîse altûn”

ihsân etti.(26) Üstüne üstlük, pâdişahların ilim ve medeniyet düşmanı (!) olduklarını iddiâ eden sivri dilli

soytarılara nisbet edercesine, “yitmiş akça ile” onu bir de “Sipâh” ocağına kaydettirdi!..(27)

Dördüncü Murâd Hân tarafından büyük bir ilgi ve rağbet gören Lagarî Hasan Çelebi, Pâdişâh’ın

yanında bir müddet daha kaldıktan sonra; “Kırım’da, Selâmet Giray Hân’a gidüp ânda merhûm”

oldu.(28) Bu büyük keşiften bizi haberdâr eden Evliyâ Çelebi, “Rahmetli yâr-ı ğâr-ı sâdıkımız idi.”

diyerek,(29) Lagârî Hasan’ın kendisinin çok yakın bir dostu olduğunu haber vermiştir.

Page 27: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

Mîmar-başı İbrâhim Efendi’nin

Timsah Sûretindeki İlk “Denizaltı”sı:

Seyyid Vehbî’nin “Sûr-nâme’-i Hümâyûn”unda zikrettiğine göre; Sultân Üçüncü Ahmed’in 1719 (H.

1132) yılında, şehzâdeleri için tertip ettirdiği sünnet şenliklerinin on dördüncü gününde(30) göze

çarpan acâip ve “ğarâ’ib” işlerin en büyüğü;(31) “mi‘mâr-ı sâbık İbrâhîm Efendi’nüñ” muhteşem

san’atını icrâ ederek, bizzat kendi eliyle inşâ ettiği “Timsâh sûreti idi.”(32) Mîmar-başı’nın icâd ettiği bu

balığın “gâh” timsah “nakş”ına bire bir benzeyen dış görüntüsü ve “üç çifte bir perdeye mümâsil”

uzunluktaki iri “cüsse”si;(33) “gâhî” organlarının ve kıvrımlarının gerçek bir timsahmış gibi hareket edip

yürümesi onu seyredenleri hayrete sürüklüyor;(34) hattâ bu muhteşem esere baktıkça, İbrâhim

Efendi’nin bu timsahı inşâ şekline “vâkıf” ve nasıl yaptığından haberdar “olanlar dahî: ‘‘Aceb fi’l-

hakîka (hakîkaten) timsâh mıdur?’ deyû” şüpheye düşüyordu.(35)

Mîmar-başı İbrâhim Efendi’nin yaptığı bu timsah, aslında Avrupa’lıların bize yıllardır “kendi icatları”

diye yutturmaya çalıştıkları, bizim de inanıp bugüne kadar öyle olduğunu zannettiğimiz; bütün

ayrıntılarıyla tasarlanmış ilk Türk “denizaltı”sıydı!.. Dünyânın timsah sûretindeki bu ilk “denizaltı”sı

kimi zaman “deryâ”nın derinliklerine dalıyor, kimi zaman denizin üzerinde “zuhûr” ediyordu;(36) kimi

zaman ortaya çıkıyor, kimi zaman gözden kayboluyordu.(37) Bu şekilde “âheste âheste, Sâhil-sarâyı

karâr-gâh”ında oturan cihân “Pâdişâh”ının huzûruna kadar geldi,(38) tam “nîm (yarım) sâ‘at mikdârı

hareket”ine devâm ederek denizin altında uzun bir mesâfe katetti.(39) Denizaltı’nın bu şaşırtıcı hâli,

hayret dolu bakışlarla kendisini seyreden halkın şaşkınlığına şaşkınlık katıp, onları daha büyük bir

hayranlığa sevketti.

Denizin üzerinde yüzmeye devâm eden timsah, Sâhil Sarayı’nın önüne iyice yaklaşıp, Pâdişâh’ın

huzûrunda tekrar “deryâya taldı ve balık batdı”,(40) ancak bu kez tamâmen gözden kaybolup uzun

müddet ortaya çıkmadı.(41) İstanbul ahâlîsi olup-bitenlere bir türlü inanamamıştı, çünkü o devirde “bu

mertebe san‘at halka” hakîkaten fazlaydı.(42) Gördükleri manzarayı nefes bile almadan seyre

Page 28: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler

koyulmuşlar, “hayret” bile “idemeyüb” oldukları yerde kilitlenip kalmışlardı.(43) O devirde insanlık

âleminin gözünde değil gerçeği, hayâli bile “müşkil” gözüken bu büyük keşfi ustalıkla gerçekleştirmesi,

bu usta “mi‘mâr”ın “da‘vâsı”nın büyüklüğünü anlamak için yeterliydi!..(44)

Marmara Denizi’nin derin sularına dalan timsah tekrar suyun üstüne çıkınca, içinden çıkan “rakkas”lar

önce ellerini çırparak raks etmeye başladılar;(45) sonra “deryâ”nın bir ayağında timsahla birlikte

yeniden gözden kayboldular.(46) “Bu hâlet bir sâ‘at kadar müddete bâliğ (varır) oldukda”, âdetâ

“nazar-gâh-ı Pâdîşâhî” hâline gelen denizaltı bütün ihtişâmıyla bir kez daha ortaya çıktı ve deniz

yüzünde kıvrak hareketler yapmaya başladı.(47) Nihâyetinde bir gemi gibi “deryâ” kenarına demir attı

ve “ağzından beş nefer şahs” çıkıp gösteriyi tamamladı.(48)

Meğer İbrâhim Efendi dış yüzünü “balık resminde” bezediği denizaltının “kâyık” biçimindeki zemînini

katranla su geçirmez hâle getirmiş,(49) ortasında açtığı küçük pencereleri, su almasını önlemek için

çadır “sûret”inde “ikâme” etmiş;(50) bu cezbedici gövdeye bağlı, gerektiğinde gövdenin suyun içine

batıp-çıkmasını sağlayacak, ağırlık çekici birtakım âletler îcâd etmişti.(51) Bu denizaltını inşâ ederken

“tedârükini” görmeyi de ihmâl etmeyip,(52) “deryâ” altına gövdeyi birdenbire dışarı fırlatacak araçlar

“âmâde eyleyüb”,(53) bunları “vakt”i geldiğinde kullanılmaya hazır hâle getirmiş;(54) dış tarafına ise, su

altında nefes almış “olmağiçün, biş-on kadar yilpâzeyi” anımsatan, “ucları sudan bâlâda (yukarıda)”

aspiratöre benzer bir iç havalandırma sistemi eklemişti.(55) Mîmar-başı bu sistemin gövde üstünde

çirkin durmaması gerektiğini düşünerek, sistemin dışa sarkan uçlarını da gövde üzerine konmuş kuşlar

sûretinde îmâl etmişti.(56) Denizaltının bir tarafına da “içinde iş görmiş, gûyâ deryâda mutbah” vazîfesi

görecek, yemekler “kaynadub pilâv ve zerde pişür”ecek bir bölüm ilâve etmişti.(57) Nitekim gösterinin

sonunda, İbrâhim Efendi’nin yardımcıları timsahın ağzından birer birer çıkarken, suyun altında

pişirdikleri bu “pilâv ve zerde”yi “tabla”lar içinde halka ikrâm edeceklerdi!..(58)

Bu bilgiler dikkatle incelendiğinde; ne Hezarfen’in îcâd ettiği “plânör”ün, ne Lâgarî Hasan’ın keşfettiği

ilk “insanlı füze”nin, ne de Mîmar-başı İbrâhim Ağa’nın inşâ ettiği ilk “denizaltı”nın basit ve eğreti bir

yapıya sâhip olmadığı görülür. Nitekim Hezarfen Ahmed Çelebi’nin taktığı kanatların, 3200 m.’lik bir

mesafeyi aşabilen ilk “plânör” olduğunu kabul eden aerodinamik bilimciler;(59) Lâgarî Hasan Çelebi’nin

“füze”sinin de 16 ilâ 20 saniye içinde, 250-350 m. mesâfeye kadar yükselebilen büyük bir keşif

olduğunda(60) şüphe etmezler. Mîmar-başı İbrâhim Efendi’nin keşfettiği ilk “denizaltı”nın ise ne kadar

ayrıntılı bir yapıya sâhip olduğunu “Sûr-nâme’-i Vehbî”de geçen yukarıdaki sözler açıkça ispat eder.

Evliyâ Çelebi’nin “Seyâhat-nâme”sinde ve Seyyid Hüseyin Vehbî’nin “Sûr-nâme”sinde yer alan bu

bilgiler, bugün insanlık âlemini hayrete sürükleyen “keşif”lere kimin öncülük ettiğini; “medeniyet”i

kimin kime, ne zaman öğrettiğini göstermek bakımından yeterlidir. Nitekim insanlı füze konusunda,

bugüne kadar 1960’ta yapıldığı sanılan ilk (!) girişimin, Lâgarî’nin vefât ettiği Kırım yakınlarında

gerçekleştirilmiş olması epeyce dikkat çekicidir. Hâl böyleyken, bunları kendine mâletmeye kalkışan

düzenbaz kâfirler, hangi yüzle bunların hâlâ “kendi îcatları” olduğunu iddiâ etmektedir?!..

(1-6) Evliyâ Çelebi, “Seyâhat-nâme”, c. 1, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Bağdat, nr.: 304, vr.

216b. (7-29) Evliyâ Çelebi, a.g.e., c. 1, vr. 216b. (30) Seyyid Hüseyin Vehbî, “Sûr-nâme’-i Hümâyûn”,

Ali Emîrî, Tarih, nr.: 344, vr. 184a. (31-46) Seyyid Vehbî, a.g.e., vr. 186b. (47-58) Seyyid Vehbî, a.g.e.,

vr. 187a. (59) Yavuz Kansu - Sermet Şensöz - Yılmaz Öztuna, “Havacılık Târihinde Türkler”, s. 36-38,

bas.: Ankara, 1971. (60) Yavuz Kansu - Sermet Şensöz - Yılmaz Öztuna, a.g.e., s. 40.

http://www.hakikat.com/dergi/159/hyilmaz159.html

Page 29: Osmanlı bahriyesi’nde ilk denizaltılar ve keşifler