adana sanayi İşçileri bülteni- ocak 2010

8
Sanayi Isçileri Bülteni Köle değil işçiyiz, örgütlüysek güçlüyüz! İşçi Bülteni Özel Sayı: 523 Fiyat 25 Kr. Ocak 2010 2009’da krizin faturası bize ödettirildi: İşsizlik, yoksulluk, sömürü bize, baskı, sefalet bize... Saltanat ise patronlara!.. 2010’da bizi bekleyen iki şey olacak: Ya haksızlıklar karşısında başımız daha da eğilecek... Ya da Toroslar gibi başımız dik olacak! Ya diz çökeceğiz! Ya da TEKEL işçileri gibi direneceğiz! 2010’u mücadele yılı yapmak için örgütlü mücadeleye!

Upload: kizilbayrak

Post on 20-Feb-2016

228 views

Category:

Documents


4 download

DESCRIPTION

Adana Sanayi İşçileri Bülteni- Ocak 2010

TRANSCRIPT

Page 1: Adana Sanayi İşçileri Bülteni- Ocak 2010

Sanayi Isçi leriBülteni

Köle değil işçiyiz,örgütlüysek güçlüyüz!

İşçi Bülteni Özel Sayýıý: 523Fiyatý 25 Kr. Ocak 2010

2009’da krizin faturası bize ödettirildi:

İşsizlik, yoksulluk, sömürü bize, baskı,sefalet bize...

Saltanat ise patronlara!..

2010’da bizi bekleyen iki şeyolacak:

Ya haksızlıklar karşısında başımız daha da eğilecek...

Ya da Toroslar gibi başımız dik olacak! Ya diz çökeceğiz!

Ya da TEKEL işçileri gibi direneceğiz!2010’u mücadele yılı yapmak için

örgütlü mücadeleye!

Page 2: Adana Sanayi İşçileri Bülteni- Ocak 2010

2010’a girerken işçi-emekçilere dönük saldırılar hızkazanıyor Saldırılara karşı topyekûn direnişe!

2009 yılını geride bıraktığımız şu günlerde patronlarve onlar adına ülkeyi yöneten AKP hükümeti işçi veemekçilere dönük saldırılarına hız verdiler. Daha öncekrizi bahane ederek işten atmaları meşrulaştırdılar.Patronların kârlarında azalma olmasını engellemek içinişçi ve emekçilerin alınterlerinden gaspedilerekbiriktirilen servetleri kriz ödeneği ya da ucuz kredileryoluyla patronlara peşkeş çektiler. Şimdi ise sadecepatronlara kaynak aktarmakla yetinmiyor, aynı zamandabuna karşı oluşan işçi ve emekçi hareketini de vahşiceezmeye çalışıyorlar. Geçtiğimiz yıla fabrika işgallerive kitlesel eylemlerle başlayan işçi sınıfının karşısına yasendika bürokratlarıyla ya da polis terörüyle çıkansermaye devleti şimdi ise daha pervasız bir şekildeişçilere saldırıyor.

İşte TEKEL işçileri! TEKEL kapatılacağı sıradahiçbir zarar görmeyecekleri vaadiyle kandırılmayaçalışılan işçiler geldiğimiz yerde 4-C kandırmacasıylahem kazanılmış haklarından vazgeçmek, hem de işsizkalma tehlikesiyle karşı karşıyalar. Buna karşıbaşlattıkları eyleme ise gaz bombaları ve panzerlerlesaldırılıyor. Kışın soğuğunda kadın-erkek demedenişçiler saldırıya uğruyorlar. Yine işten atılmalarıplanlanan ve insanları kurtarmak için yeri geldiğindehayatlarını feda eden itfaiye işçileri sırf işten atılmayakarşı mücadele başlattıkları için polis saldırısınauğruyorlar.

Bazılarımız ise hakkını arayacak kadar bile "şanslı"değiliz. İşte maden işçisi kardeşlerimiz! Yerin yüzlercemetre altında bir çuval kömür kadar bile değerleriolmadan çalışırlarken basit işgüvenliği önlemlerialınmadığı için hayatlarını kaybettiler. 19 maden işçisi

kardeşimiz patronların kâr hırsı nedeniyle yaşamlarınıyitirdiler. Yapılan açıklamalarda sahte gözyaşı döküpyeni yalanlar söyleyen hükümet yetkililerinin yalanlarıkurumadan, bu sefer Kilis’te 3 işçi kardeşimiz dahaöldü. Gerekli önlemler alınıp suçlularcezalandırılacakken, tıpkı daha önce İstanbul’da seldeyaşamını yitiren 8 kadın işçi gibi bir kez daha suçlananişçiler oldu. 8 kadın işçi için “köpek olsa kendinikurtarırdı, bunlar kurtaramadı” diyen patron göstermeliktutuklamanın ardından artık serbest! Maden patronu da;“işçiler sigara içtiği için patlama oldu ve işçiler öldü”diyerek kendini aklamaya çalıştı.

Yakın zamana kadar sadece işimizi ve kazanılmışhaklarımızı korumak için mücadele etmek zorundabırakılıyorduk. Yüzyılların emeği ve ödenenbedelleriyle elde ettiğimiz haklarımız birbir

2 Sanayi İşçileri Bülteni Ocak 2010

2010Õa girerken i?�i-emek�ilere d�n�k saldırılar hızkazanıyor

Saldırılara karşı topyekûn direnişe!

Adana Sanayi İşçileri DerneğiTel: 429 51 82

[email protected]

Page 3: Adana Sanayi İşçileri Bülteni- Ocak 2010

Sanayi İşçileri Bülteni 3Ocak 2010

İşçiler, kardeşler! Kimimiz küçük sanayi

atölyelerinde, kimimizOrganize Sanayi’ deolduğu gibi büyükfabrikalarda çalışıyoruz.Farklı sektörlerdeçalışıyoruz, fakat çalışmave yaşam koşullarımızhemen hemen aynı.Sigortasız, sendikasız,düşük ücretlerle, işgüvencesiz... Krizinfaturasının ağır biçimdeişçilere kesildiği birdönemde 2010 yılındageçerli olacak olan asgariücret belirlendi. Her yıl olduğu gibi bu yılda bizler adına birileri toplanıpaldığımız ücretleri yeniden belirledi. Asgari ücrete 31 TL zam yapıldı.Kısacası patronlar ve devleti bizlere sefalet koşullarında bir yaşamı revagömekteler. Oysa kendi kurumlarının araştırmalarına göre bile açlık sınırı,750 TL, yoksulluk sınırı ise 2.500 TL'dir. Açıkça bizlere ölüm sınırında biryaşam dayatılmaktadır.

Patron ve onların temsilcileri, temel mal ve hizmetlere yapılacak zamlarsözkonusu olunca oldukça “eli açık” davranırken işçiye zam sözkonusuolunca iş değişiyor.

Patronlar işlerine gelince "kriz var", "ekonomik durum kötü" diyorlarancak tatlı kârlarından vazgeçmedikleri için ücretlerimizi düşük tutuyorlar,çoğu zaman da ya işçi çıkartıyor ya da ücretsiz izne gönderiyorlar. Patronlarişçinin sırtından kasalarını doldururken, bizler sefalet ücretleriyleyaşayabilmek için, temel gıda maddelerini almamayı tercih ediyoruz.Aldığımız ücretler ne sağlıklı beslenmeye, giyinmeye ne de barınmayayetiyor. Kültürel ve sosyal yaşamın gerekleri ise biz işçiler için lüksolmaktadır. Patronlar ve devlet elindeki kriz ve işsizlik sopasını kullanarak,asgari ücrete yapılan komik zamları sesizce kabulenmememizi isteycekler,sessizce onların yalanlarına kanmamızı bekleyecekler. Çünkü onlar işçilerinörgütsüzlüğünden güç alıyorlar. Biliyorlar ki , örgütsüz işçi köle işçidir.

Unutmayalım ki, köle değil işçiyiz ve ancak örgütlü olursak güçlü oluruz.Bu nedenle, insanca yaşam ve çalışma koşulları için bulunduğumuz heratölyede ve fabrikada örgütlü mücadeleye katılmalıyız. İşyerlerimizdekomiteler kurarak, sendikalarda örgütlenerek hak arama mücadelesinekatılmalıyız.

Sefalet ücretlerine hayır! İnsanca yaşamaya yeten vergiden muaf asgari ücret!

Düşük ücretlere hayır!

gaspediliyordu. Oysa şimdihaklarımız elimizden alındığı gibiartık yaşamımızı bile koruyamıyor,öldüğümüz için suçlanıyoruz.Üstelik patronları zengin etmek içinçalışıp, çalışmamız yetmediğinde iseölürken bunun karşılığında bizlereaçlık ve sefalet reva görülüyor.Ekonomik ve sosyal haklarımızınbirbir gaspedildiği mevcutkoşullarda, bir kez daha asgari ücretsefalet ücreti olarak kabul edildi.

Kriz bizim açımızdan yıllarınbirikimini alıp götürürken, her geçengün elektrikten suya, yakıttanulaşıma temel tüketim ürünlerineyeni zamlar gelirken, bizimücretlerimize bir kez dahagöstermelik zamlar yapıldı. Tabii buzamlardan da ancak çalışacak bir işbulabilenlerimiz yararlanacak.Özellikle krizden bu yana sayısızişçi kardeşimiz işten atıldı. Üstelikbu sayı hergeçen gün daha daartıyor. Araştırmalara göre işsizlikoranı %20’yi aşmış durumda.Devletin kendi istatistik kurumu bileişsiz sayısının giderek arttığını veher dört gençten birinin işsizolduğunu söylüyor. Yani artık açlıkve sefalet koşullarında bir iş bulupsömürülmek bile “lüks” oldu bizimiçin. İşte böyle patronlar veonların hükümeti bizlere dört koldansaldırıyor. Artık ne geri çekilecek,ne de saklanacak halimiz kalmadı.Patronların bizlere dönük butopyekûn saldırılarına karşıtopyekûn bir direnişi örgütlemekzorundayız. Sadece krizin faturasınıpatronlara ödetmek, işimizi veemeğimizi korumak için değil aynızamanda hayatımızı korumak,işgüvenliği önlemlerinin alınmasıiçin de mücadeleyi büyütmeli,insanca bir yaşam ve onurlu birgelecek için mücadeleyiyükseltmeliyiz

Page 4: Adana Sanayi İşçileri Bülteni- Ocak 2010

4 Sanayi İşçileri Bülteni Ocak 2010

- TEKEL’de hangi bölümde kaç yıldırçalışıyorsunuz?

- 20 yıldır Tekel’de çalışıyorum. İlk girdiğimdesigaradaydım. Son 1 yıldır yapraktayım.

- TEKEL işçilerinin bugüne kadarki mücadelesürecini anlatır mısınız?

- Özelleştirmelerle beraber mücadeleye başlandı.TEKEL içki bölümüyle beraber özelleşmeyebaşlandığında eylemlikler başlandı. Ondan önce deÇiller döneminde % 0 zamma karşı Ankara Kızılay’daeylem yapmıştık.

- Ne tür eylemlikler yapıldı? - 2006-2007 yılında TEKEL Adana fabrikasının

kapatılması kararına karşın işçiler olarak iş yerini terketmeme kararı aldık. Kapatma kararınınkaldırılmasından sonra üretime devam ettik. Bu aradaüretimin devam etmemesi için devlet soft paketten sertkarton pakete geçiş yaptı. Elimizdeki makineler bunauygun değildi. Ama biz bazı parçaları değiştirerek sertkarton paket üretimi yapmaya başladık.

- Erdoğan, Tekel işçilerinin devletin malınıyediğini söylüyor. Ne düşünüyorsunuz?

- Başbakan, yetimin hakkını yedirtmem diyor.Devletin malı deniz yemeyen Domuz dönemi bittidiyor. Peki, başbakana soruyorum: içki fabrikalarınıLimak adlı şirkete 290 milyon dolara özelleştirdi.Limak şirketi Türkiye’deki içki fabrikalarınıdevraldığında 700 milyon dolarlık hammadde vardı.Limak adlı şirket 410 milyon dolar kara geçti. Bir yılsonra Limak içki fabrikalarını % 80’ini Teksaslılarasattı. 1 yıl içinde Limak şirketi sattığı içki hariç 1,5milyar dolar kar etti. Peki, bu 1,5 milyar dolar yetimhakkı değilmiydi? AKP iktidara geldiğinde TEKEL’insigara bölümüne sigara markaları hariç biçtiği değer 3,5milyar dolar. 1,5 yıl içinde ne değişti de sigara haklarıdâhil 1 milyar 210 milyon dolara sattı?

- Bugün TEKEL işçileri ne için direniyor? - 4/C için direniyorlar. 4/C işsizlik yasasında yılda

10 ay çalışma süresi, ilkokul mezunu 580 TL, ortaokulmezunu 680 TL, lise mezunu 730 TL, üniversitemezunu(2 yıllık dâhil) 780 TL maaş alıyor. Ben 680 TL

maaş alıyorum. 10 ayda 6800 TL oluyor. 12 ayaböldüğümüzde 567 TL oluyor. 4c’de ayda 4 Pazar değil1 gün tatil vardır. O da Pazar günü değil. İşyeri amirininuygun göreceği herhangi bir gündür. Diğer taraftançalışma saati belli değildir; mesai başlangıcında verileniş ne zaman biterse o saatte işin biter. Eskiden 7,5 saatti.4/C’yle bu böyle bir şey kalmıyor. Ayrıca 4/C’desendika yok. Bunun yanında 10 ayın olacağı garantideğil. İş olursa çağıracaklar. 30.12.2009 tarihiyle 72004/c’li iş bekliyor.

- İşçiler olarak sendikaya nasıl bakıyorsunuz?- Sendika bugüne kadar bizi hep sattı. Şimdi

Ankara’da şu an yine satıyor. Mustafa Kumlu devlettensöz aldı. 4/c’linin sendika hakkı olacağını, sendikaya ilkolarak da Türk-İş’i sokacağını, bunun karşılığında Türk-İş’in ses çıkarmamasını istemiştir. Türk-İş’te bunuuyguluyor.

- Son olarak işçi ve emekçilere söylecekleriniznelerdir?

- Birlik olmak gerekiyor. Aksantaş, Sümerbank, Et-balık kurumu özelleşirken bana dokunmayan yılan binyaşasın hesabı hiç birimiz sesimizi çıkarmadık. İçkifabrikaları özelleşti, sigara ve yaprak işletmeleri olarakgene destek vermedik. Daha sonra sigaranınözelleşmesi gündeme geldi. Bu kez yaprak işletmedekiişçiler bize destek vermedi. Bana dokunmayan binyaşasın zihniyetini bırakalım, o yılan günü geliyor bizede dokunuyor.

Adana TEKEL’de çalışan ve Ankara’daki direnişe katılmış olan bir işçiyle konuştuk...

"Birlik olmak gerekiyor!"

Page 5: Adana Sanayi İşçileri Bülteni- Ocak 2010

Sanayi İşçileri Bülteni 5Ocak 2010

Merhaba... Sömürü, eşitsizlik ve baskı üzerine kurulu bu

düzende işçi ve emekçi kadınlar daha çok eziliyor,aşağılanıyor, yok sayılıyor. Tüm işçilerin ortak sorunuolan kölece çalışma koşulları, düşük ücretler, sigortasızçalışma ve esnek üretim uygulamaları en çok kadınişçileri etkiliyor.

Tüm bunlarla birlikte düzenin gerici gelenekselkültürü sonucu kadınlar geri bırakılmakta, bilinçsiz,kendine güvensiz hale getirilmektedir. Patronlar budurumu iyi kullanarak, işçi ve emekçi kadınları dahakötü koşullarda çalışmaya razı etmekte, uyguladıklarıbaskılarla daha kolay sindirebilmektedir. Böyleliklepatronlar karlarına daha fazla kar katarken, işçi veemekçi kadınlar kapitalizmin çarkları arasında ömürtüketmektedir. Kapitalist düzende kadın emeği evekatkı olarak görülmekte, bu nedenle ücretleri düşüktutulmaktadır. Patronlar bu durumu genel ücretleridüşürmenin bir imkânı olarak da kullanmaktadır.Eğitime erişim ve eğitim düzeyi bakımından yaşananeşitsizlik kadınların daha nitelikli işlere girmesininönüne geçmekte, çoğu zaman sigortasız, düşük ücretliişler “kadın işi” olarak kabul görmektedir.

Kriz dönemlerinde ilk ve kolay işten çıkartılan herzaman kadınlar olmaktadır. Kadınlar kimi zaman hamileoldukları için, kimi zaman da evlendikleri için iştenatılıyor, böylece çalışma yaşamından uzaktatutuluyorlar. İşyerlerinde çocuğu olan kadınlar için kreşve emzirme odaları bulunmuyor. Hamile kadınlaradoğum izni verilmiyor. Bazen sırf bu nedenden dolayı

bazen de aile yapısından ve geleneksel yargılardan

dolayı kadınlar çalışma yaşamından uzaklaşmak

zorunda kalıyor.

Emeğimiz ve haklarımız için mücadeleye!

İşçi ve emekçi kadınlar; bizleri kölelik zincirleriyle

saran bu düzende sömürüye, baskıya ve eşitsizliğe karşı

durmak için tek seçeneğimiz örgütlenmektir. Mevcut

düzende bugün kullanabildiğimiz bir takım haklar

kadınıyla, erkeğiyle işçi sınıfının uzun mücadeleleri

sonucu kazanılmıştır. Kuşkusuz bir hakkın elde

edilmesi, yasa olarak kabul ettirilmesi yeterli değildir.

Onun fiilen de kullanılan bir hak olmasını sağlamak,

patronlarca bu hakların gaspını engellemek

gerekmektedir. Ayrıca sadece var olan haklarla

yetinmeyip, yeni haklar kazanmak için sürekli bir

mücadele içinde olmak gerekmektedir. Özellikle kadın

emeğinin korumasına yönelik, bizleri toplumsal

yaşamın dışına iten yasa ve uygulamalara hayır demek

için bir adım öne çkalım, örgütlü mücadeleyi büyütelim.

Bu nedenle işçi ve emekçilerin fabrikalarda,

atölyelerde acil talepleri etrafında örgütlenmesi

gerekmektedir. İşçi arkadaşlarımızla kuracağımız

komiteler-taban örgütlenmeleri ile emeğimizi korumak

ve yeni haklar elde etmek için dişe diş mücadeleye

atılalım. Bugün tutulacak yolu DESA Deri’de bir yıla

yakın tek başına direnen ve kazanan Emine Aslan

gösteriyor. Tutulacak yolu aylardır emeği ve hakları için

direnmeye devam eden ENTES direnişçisi Gülistan

Kobatan ve TEKEL işçisi kadınlar gösteriyor.

Tutulacak yolu direnen işçiler gösteriyor!

Page 6: Adana Sanayi İşçileri Bülteni- Ocak 2010

6 Sanayi İşçileri Bülteni Ocak 2010

İşçi ve emekçiler üzerindeki sömürünün tek nedenikapitalist sistemdir. Patronlar alınterimiz ve emeğimizüzerine kurdukları saltanatlarını bu sayede devamettiriyorlar. Burjuvalar işçi sınıfı olmazsa hayatınduracağının farkındadır. Çünkü işçi sınıfı üretendir. Fakatkapitalistler işçi ve emekçilerin bu üstünlüklerinin farkınavarmalarını asla istemezler. Onlar için işçi ve emekçilersadece “ayak takımıdır”. Birer vebalı gibi yaklaştıklarıaltı üstü “amele”dir işçiler. Kendileri bolluk içindeyaşarken, tüm bu zenginliklerin kaynağı olan işçilere isesefaleti layık görmeleri bundandır. Burjuvalar isterler kiişçiler de kendilerini böyle görsünler. İsterler ki bizimahkûm ettikleri bu sömürü düzenini sanki kaderimizmişgibi kabullenelim, isyan etmeyelim. Hep onlara biatedelim, verdikleri kırıntılarla yetinelim.

Fakat işçi sınıfı sadece üreten değil, aynı zamandatarih de yazandır. Mesela birlik, mücadele ve dayanışmagünü olan 1 Mayıs’ları... Emekçi Kadınlar Günü olan 8Mart’ları bizlere armağan eden de işçi sınıfıdır.

Bugün sigortalı, sendikalı olmak bir haksa... Çalışmasüreleri hiç değilse yasalarla biraz düzenlenmişse...Midemize bir lokma bile ekmek girebiliyorsa... İşte tümbunların nedeni geçmişte verilen mücadelelerdir. Yani bizbugün, ki haklarımızı bile bizden önce ödenen bedellereborçluyuz.

Kısacası burjuvazinin işçi sınıfından korkması boşunadeğil. Bizim örgütlenip haklarımız için mücadeleetmemizden korkuyorlar. Parababaları, biz işçilerinörgütlenmesini istemiyorlar. Çünkü bir avuç asalak,saltanatlarının yıkılacağı bir devrimden korkuyor.Burjuvaların değil, işçi sınıfının iktidarda olacağısosyalist bir düzenin şatafatlı hayatlarının sonu olacağınıçok iyi biliyorlar. Bu kâbusu yaşamamak için kanunlarçıkarıyorlar ve bunları kolluk güçlerine acımasızcauygulatıyorlar. Bu yüzdendir ki işçinin örgütlü olanınavar güçleriyle saldırıyorlar. Tıpkı Tekel işçilerine olduğugibi! Bu kadar da değil. Sırf bu yüzdendir ki sokakortasında devrimci işçileri infaz ediyorlar. Tıpkı AlaattinKaradağ’ı infaz ettikleri gibi.

laattin Karadağ? Sömürünün, savaşların ve halkları

birbirinden ayıran sınırların olmadığı bir dünya isteyenbir devrimcidir Alaattin Karadağ. O’nun İstanbulEsenyurt’ta, sokak ortasında kurşunlanmasına neden olantek gerçek, örneğin Bursa’da maden ocağında 19 işçininölmeyeceği bir gelecek istemesidir. Yârin yanağındangayri herşeyin birlikte üretilip birlikte paylaşıldığı,toprağın üretenin, suyun kullananın olduğu bir gelecekyani. Alaattin Karadağ, çalıştığı fabrikada sağ elinin dörtparmağını kaybeden devrimci bir işçidir. Bizden biriolup, bizden bir adım ilerde olandır. “Gündüzlerindesömürülmediğimiz, gecelerinde aç yatmadığımız”, “birağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeçesine biryaşamdır” tek istediği. Emperyalist işgal ordularınınbombaları altında mazlum halkların acı çekmediği birdünya istemektir tek suçu. O, tüm milliyetlerdenhalkların barış içinde, kardeşçe yaşayacağı bir düzen içinölen devrimci bir işçidir. O, Deniz’lerin açtığı yolda,nasırlı elleriyle yürümekte olduğu için kurşunların hedefiolmuştur.

Hakkını arayan işçilere cop, sömürü düzeninindeğişmesini isteyen devrimci işçilere kurşundan başkaverebilecek hiç birşeyi yoktur kapitalizmin. Açlıktan veyoksulluktan, umutsuzluktan ve geleceksizlikten, ahlakiçürüme ve yozlaşmadan başka verebilecek hiç bir şeyiyoktur. İnsanca yaşamak için ise işçi ve emekçilerinmücadele etmekten başka da bir çaresi yoktur. Kardeşler! Çocuklarımıza ya esaret zincirleri armağanedeceğiz, ya da mutlu yarınları. Ya gittikçe kötüleşen budünyanın tüm çirkinliklerini gelecek nesillere mirasbırakacağız, ya da eşsiz güzellikleri. Sizce hangisi içinyaşamaya değer?

Duydunuz mu?..

Devrimci bir isçi öldürüldü!

Page 7: Adana Sanayi İşçileri Bülteni- Ocak 2010

Sanayi İşçileri Bülteni 7Ocak 2010

Bizlere acıların ve hüznün reva görüldüğü,sömürüsüz bir dünyanın mümkün olmadığınınsöylendiği dünyamızda, karanlığı aydınlatacak birmeşale gerekiyordu. Umutlarımız ve özlemlerimiz tüminsanlığın nihai kurtuluşu olan sınıfsız, sömürüsüz vesavaşsız bir dünya ise eğer, tabi ki “sanat”da “kültür”debu dünyaya açılacak aydınlık bir pencere olmalıydı. Bunedenle, hayatı aylara günlere göre değilde mesailere,vardiyalara göre bölünenlerin yani “topraktan, ateştenve demirden hayatı yaratnların” umutlarıyla ördüğümütevazı bir kültür sanat kurumudur İşçi Kültür Evleri.Kaynayan fabrika kazanlarının ve demir yığınlarının,kulakları sağır eden cehennem gürültüleri arasında işçive emekçilerin kendilerini şiirle, öyküyle, resimle,bağlamayla, gitarla yani sınıfın devrimci sanatıylabuluşturdukları bir çoban yıldızıdır İşçi Kültür Evleri.

İşçi Kültür Evleri'nin yapı işçileri olmak aynızamanda ciddi bir iddanın da sahibi olmak demektir. Buiddia, kadınıyla, erkeğiyle tüm işçilerin, emekçilerin,gençlerin, el emeği ve göz nuruyla yaşam bulacaktır.Bunun için hayata can veren nasırlı ellerimizi sanataruh vermek için de kullanacağız.

Uzun saatlerce çalışıp, kimi zaman sabahladığımız,güneşin batışını neredeyse hiç göremediğimiz, yorgungünlerin, gecelerin sonunda evimizin yolunu ezberleyenayaklarımızı, daha büyük bir istekle sinemaya da,tiyatroya da yönelteceğiz. Sanal acılar yaratıp ızdırabınıbize çektiren Orhan abilerin, Müslüm babalarınruhumuzda ve bedenimizde “faça” izleri bırakan “acılı”ezgilerine karşı güneşin sofrasında dostluğuyudumlayacağız. Bize yalnızca arabesk bir yaşamı revagörenlere karşı bu güzelim memlekette, “elini kolunusallaya sallaya, işçi tulumuyla dolaşacak hürriyet”umudunu tarihe mısra mısra, dize dize,

nota nota yazacağız. Bizleri işsiz bırakanlar, yoz birkültürün bataklığına saplanıp kalmamızı, çürümemiziistiyorlar. Biz inadına yeni bir kültür yaratacağız. Yenibir hayat yeşerecek ellerimizde. Bu ülkenintelevolelerinde, düşlerimizin dolara endekslikirletilmesine izin vermeyeceğiz. Gerçekte yollarımızakurulan ışıklı ve renkli yalanlar olduğunu anlamayalım

diye pembe dizilere hapsedilmeye çalışılan gözlerimizi,onların görmemizi istemediği her yere dikeceğiz. Bize dayattıkları cop, dipçik, kelepçe, tabut, açlık,sefalet dekorlu yeryüzü sahnesinde gerçek rolümüzüoynayacağız. Eşsiz güzelliklerle dolu olan kendiöykümüzü yazacak ve yaşayacağız. “Sen mutluluğunresmini yapabilir misin?” diye soran Nazım Hikmet’insorusu artık daha fazla yanıtsız kalmayacak. Gerçekmutluluğu tablolara değil, hayata resmedeceğiz.

Hazırlanan bazı anketlerde ki “ilgilendiğiniz birsanat dalı var mı?” sorusuna karşılık verdiğimiz “Evetvar. Tornacıyım, tesviyeciyim, marangozom, ütücüyüm,dericiyim, demirciyim, boyacıyım, sıvacıyım…” vbcevapların yanında bundan böyle şu yanıtlarımız daolacak artık: “Kavganın romanını, umudun şiiriniyazıyorum, dünyayı acılardan yontuyorum. Gökyüzünüboyuyorum, sevincin, paylaşmanın, kardeşliğinrengine…”

Ve, “Biliyorum, matarada su, torbada ekmek,kemerde kurşun değil şiir. Ama yine de matarasında su,torbasında ekmek, kemerinde kurşun kalmamışlarıayakta tutabilir” diyen Hasan Hüseyin’e kulak verenişçiler, sanatın ezilenlerin silahı olduğunu daha iyianlıyor artık.

“Suyu ışık, düşü gerçek, savaşı barış halinegetirecek işçiler… Paletiyle, fırçasıyla, orkestrabagetiyle, kalemiyle, tırnağıyla çalışan işçiler…”,emekçiler, kardeşler;

Harcına alınterimizi katarak binbir emekleördüğümüz, İŞÇİ KÜLTÜR EVİ’nin inşaasına bir tuğlada siz koyun ki, hayatı daha kolay değiştirebilelim.

Yaşanılabilinir mutlu yarınlar için, “gündüzlerindesömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan, ekmek, gülve hürriyet günleri” için bir usta becerisiyle, lakin birçırak heyecanını hiç kaybetmeksizin, sizlerin deemeğini bekliyoruz.

Umudun motiflerini işlemek için evimizin kapısınıhayatın gerçek yaratıcılarına açıyoruz.

Bu Davet Bizim!

ŞAKİRPAŞA İŞÇİ KÜLTÜR EVİ

Yeni bir dünya Yeni bir kültür için

Bu davet bizim…

Page 8: Adana Sanayi İşçileri Bülteni- Ocak 2010

İşçi Bülteni Özel Sayı: 523 * Fiyatı: 25 Kr * Ocak 2010 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md.: Ayten Özdoğan* EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Mollaşeref Mah. Simsar Sk. 5/3 Fatih/İstanbul

Tel/Fax: 0 (212) 621 74 52 * Baskı: Özdemir Mat Davutpaşa Cad Güven Sanayi sit C Blok No: 242 Topkapı İstanbul * 577 54 92