İzmir demir Çelik İşçileri bülteni nisan - 2010

8
DEMİR-ÇELİK İŞÇİLERİ BÜLTENİ İletişim için: [email protected] Nisan 2010 İşçi Bülteni Özel Sayı: 557 İnsanca bir yaşam, özgür bir gelecek için 1 Mayıs’ta alanlara! Gözleri kar hırsı bürümüş olan patronlar yağma ve talanlarına tüm hızıyla devam ediyorlar. Yıllardır sırmızdan kazandıkları yetmezmiş gibi kriz bahanesine sarılarak son iki yılda elimizde kalan son hak kırınlarını gasp eler. İşten çıkarmalar, ücretlerin düşürülmesi, esnek çalışmanın en pervasız uygulamaları birbirini izledi. Oysa tüm bu saldırılara bahane ekleri kriz ortamında servetlerini nasıl katladıklarını da hep beraber gördük. Demir Çelik işçisi kardeşler; Tüm dünyada patronların biz işçilere reva gördüğü bu uygulamaları bizler de Aliağa’nın demir çelik fabrikalarında en ağır haliyle yaşadık. Zaten 2001 krizinde ücretlerimizi neredeyse yarı yarıya düşürmüşlerdi. 2008 krizinde ise yüzlerce arkadaşımızı işten çıkarlar, geriye kalanlarımıza ise en ağır çalışma koşullarını dayalar. Adına iş kazası dedikleri cinayetleri ise zaten bu fabrikalar çalışmaya başladığı günden beri aralıksız yaşanmaya devam ediyor. Tüm bu yaşananların nedeni ise bu asalakların gözlerini bürüyen kar hırsından başka bir şey değil. Onların daha fazla kar elde edebilmesi, servetlerini arrabilmeleri ancak bizim sefalemizin daha fazla derinleşmesi ile mümkün. İşte bunun için yıllardır her türlü yöntemi kullanarak boynumuzdaki kölelik zincirini sıkmaya devam ediyorlar. Kardeşler; Biz demir çelik işçileri olarak hala bu asalaklara karşı örgütlü mücadelemizi yeterince yükseltebilmiş değiliz. Ama dünyanın ve ülkenin dört bir yanında binlerce sınıf kardeşimiz sermayenin saldırılarına karşı mücadele yolunu seç ve kararlılıkları ile hepimize örnek oldu. En son olarak Tekel işçilerinin kararlı direnişi işçi sını içerisindeki tüm sahte ayrımları ortadan kaldırdı. Onlar sadece sermaye sınına değil içimizdeki ajanları olan sendika ağalarına karşı da kendi taleplerini savunarak hepimize yürünmesi gereken yolu gösterdiler.

Upload: kizilbayrak

Post on 17-Mar-2016

232 views

Category:

Documents


4 download

DESCRIPTION

İzmir Demir Çelik İşçileri Bülteni Nisan - 2010

TRANSCRIPT

Page 1: İzmir Demir Çelik İşçileri Bülteni Nisan - 2010

DEMİR-ÇELİK

İŞÇİLERİ BÜLTENİİletişim için: [email protected]

Nisan 2010İşçi Bülteni Özel Sayı: 557

İnsanca bir yaşam,

özgür bir gelecek için

1 Mayıs’ta alanlara!Gözleri kar hırsı bürümüş olan patronlar

yağma ve talanlarına tüm hızıyla devam

ediyorlar. Yıllardır sırtımızdan kazandıkları

yetmezmiş gibi kriz bahanesine sarılarak son

iki yılda elimizde kalan son hak kırıntılarını

gasp ettiler. İşten çıkarmalar, ücretlerin

düşürülmesi, esnek çalışmanın en pervasız

uygulamaları birbirini izledi. Oysa tüm bu

saldırılara bahane ettikleri kriz ortamında

servetlerini nasıl katladıklarını da hep beraber

gördük.

Demir Çelik işçisi kardeşler;

Tüm dünyada patronların biz işçilere reva

gördüğü bu uygulamaları bizler de Aliağa’nın

demir çelik fabrikalarında en ağır haliyle

yaşadık. Zaten 2001 krizinde ücretlerimizi

neredeyse yarı yarıya düşürmüşlerdi. 2008

krizinde ise yüzlerce arkadaşımızı işten

çıkarttılar, geriye kalanlarımıza ise en ağır

çalışma koşullarını dayattılar. Adına iş kazası

dedikleri cinayetleri ise zaten bu fabrikalar

çalışmaya başladığı günden beri aralıksız

yaşanmaya devam ediyor.

Tüm bu yaşananların nedeni ise bu

asalakların gözlerini bürüyen kar hırsından

başka bir şey değil. Onların daha fazla kar elde

edebilmesi, servetlerini arttırabilmeleri ancak

bizim sefaletimizin daha fazla derinleşmesi ile

mümkün. İşte bunun için yıllardır her türlü

yöntemi kullanarak boynumuzdaki kölelik

zincirini sıkmaya devam ediyorlar.

Kardeşler;

Biz demir çelik işçileri olarak hala bu

asalaklara karşı örgütlü mücadelemizi

yeterince yükseltebilmiş değiliz. Ama

dünyanın ve ülkenin dört bir yanında binlerce

sınıf kardeşimiz sermayenin saldırılarına karşı

mücadele yolunu seçti ve kararlılıkları ile

hepimize örnek oldu.

En son olarak Tekel işçilerinin kararlı

direnişi işçi sınıfı içerisindeki tüm sahte

ayrımları ortadan kaldırdı. Onlar sadece

sermaye sınıfına değil içimizdeki ajanları olan

sendika ağalarına karşı da kendi taleplerini

savunarak hepimize yürünmesi gereken yolu

gösterdiler.

Page 2: İzmir Demir Çelik İşçileri Bülteni Nisan - 2010

Ancak hala bir gerçek orta yerde duruyor. Sermayesınıfı biz işçilere teker teker değil, topyekun bir sınıfolarak saldırıyor. Öyleyse bizlerin de yapması gerekentopyekun bir direnişi örgütleyebilmektir. Patronlarınsaldırıları karşısında susup boynumuzu eğdiğimizde, yada teker teker mücadele etmeye kalktığımızdaneredeyse hiçbir sonuç elde edemiyoruz. Bunun en sonörneğini havzada 2001 krizinde yaptıkları girdi-çıktıoyununa karşı açtığımız davalarda bizler yaşadık. Bumücadelemizi birleşik ve kararlı bir çizgidesürdüremediğimiz için hala birçoğumuz mahkemekoridorlarında sürünmeye devam ediyoruz. Patronlar damahkemeleri satın alarak haklarımızı gasp etmeyedevam ediyorlar.

Kardeşler;

Eğer kazanmak istiyorsak bizlerin ihtiyacı olan işçisınıfının birleşik, militan mücadelesini büyütebilmektir.Güvencesiz çalışmaya ve geleceksiz yaşamaya sonvermenin, kaybettiklerimizi geri kazanmanın tek yolubudur.

Bunun için önümüzdeki 1 Mayıs’ı çok iyideğerlendirebilmeliyiz. 124 yıldır işçi sınıfı ile patronlarsınıfı arasındaki amansız mücadelenin simgesi olan bugünde dünyanın dört bir yanından işçi kardeşlerimizlebirlikte patronlar düzenine işçi sınıfının gerçek gücünügöstermeliyiz. Son bir yıldır adım adım yükselendirenişlerde büyüyen korkularını 1 Mayıs alanlarında tekyumruk olarak bir karabasana çevirmeliyiz. Bugün;

Ağırlaşan çalışma ve yaşam koşullarımızıdüzeltmenin, insanca koşullarda çalışıp yaşamanın;

Kriz bahanesi ile çaldıklarını geri almanın,

İş kazası adını verdikleri cinayetlere bir son vermenin,

Sözde bizim adımıza konuşan ama patronlara hizmetetmekten başka bir şey yapmayan sendika ağalarına hakettikleri dersi vermenin yolu 1 Mayıs alanındangeçmektedir.

Tüm işçi sınıfı ile birlikte Metal İşçileri Birliği de 1Mayıs alanlarında insanca bir yaşam, özgür bir gelecekiçin mücadelesini yükseltecek. Hepinizi bu mücadeleyeortak olmaya, Metal İşçileri Birliği’ne güç vermeye, 1Mayıs alanında Metal İşçileri Birliği saflarında yerinizialmaya çağırıyoruz.

Yaşasın 1 Mayıs!

Yaşasın İşçilerin Birliği!

Sömürüye ve köleliğe durdiyebilmenin, haklılığımızıhaykırabilmenin günü olan 1 Mayıs bizibekliyor. Yıllar öncesinde ustalarımızdandevralmış olduğumuz patronlarlahesaplaşma günü olan bir 1 Mayıs dahayaklaşıyor. Ustalarımız bizlere bu günüdünyanın dört bir yanında vecoğrafyamızda canlarını feda ederekemanet ettiler. Ama sermaye devleti 1Mayıs’ın içini boşaltarak bayram havasınabüründürmek niyetinde.

1 Mayıs’ın bizim için bir bayram günüolmadığını, tam tersine sömürücükapitalist sınıfla hesaplaşma günüolduğunu göstermemiz gerekiyor.

1 Mayıs’ı gerçek bir bayram havasındakutlayabilmemiz için haramilerinsaltanatına son vermemiz gerekiyor. Ogün iki ayrı sınıf iki ayrı dünya karşı karşıyagelecek. Bir tarafta her kurumuyla işçisınıfına kan kusturan sermaye devleti.Diğer tarafta bizler, yani kendi iktidarınıkurduktan sonra hüer türlü baskı vesömürüye son verecek olan işçi sınıfımız.

Patronlar kendi iktiardarlarınıkoruyabilmek için her yerde ve binbirtürlü yöntemle saldırmaya devam ediyor.Bu saldırıları boşa düşürmenin vekaybedilen tüm haklarımızla birikteyenilerinide kazanmak için 1 Mayıs bizibekliyor.

Metal İşçileri Birliği’nden

bir demir çelik işçisi

DEMİR-ÇELİK İŞÇİLERİ BÜLTENİ2

1 Mayıs Bizi Bekliyor!

Page 3: İzmir Demir Çelik İşçileri Bülteni Nisan - 2010

Türk Metal İzmir 2 No'lu Şube Sekreteri ve İzmir Demir Çelik (İDÇ) fabrikası baştemsilcisi İbrahim Erkoç ilesendika üyesi işçiler, Türk Metal çetesinin yönlendirmesi ile işten atılmalarını 26 Şubat’ta sendika binasıönünde yaptıkları eylemle protesto ettiler.

İbrahim Erkoç yaptığı açıklamada, “Süleyman Yıldırım, demirçelik işverenlerinin emrindedir, onlarınçıkarlarını savunmaktadır ve onların sözcüsüdür. Örgütlü olduğu işyerlerinde patronların taşeronu gibiçalışarak işçi kıyımlarına onay veren hatta işverenlere 'eski işçileri çıkarın, rahat edersiniz' önerisindebulunmaktan çekinmeyen birisidir.” dedi.

Erkoç'un ardından konuşan işçiler ise, yaşadıklarının açıkça bir ihanet olduğunu dile getirdiler. Şube başkanıile görüşme talepleri kabul edilmeyen işçilerle sendika yetkilileri arasında ise kısa süreli bir arbede yaşandı.

DEMİR-ÇELİK İŞÇİLERİ BÜLTENİ

Demir çelik fabrikalarında çalışan işçiler yıllardır enağır koşullarda çalışıyor, örgütsüzlüğün bedelini ağırçalışma koşulları ve sürekli artan hak gaspları ileödüyorlar.

Havzada bu hak gasplarının en önemlilerinden biri2002 yılında yaşanmıştı. O dönem sermayenin ülkedüzeyinde yaşadığı krizi fırsat bilen demir çelik patronlarıbir günde binlerce demir-çelik işçisine girdi-çıktı yaparaktüm kazanılmış hakları bir anda ortadan kaldırmıştı. Bugirdi-çıktılarla birlikte ücretler de yarı yarıya düşmüştü.

Örgütlü bir tepki açığa çıkmasa da bu olaydan sonrahavzada çalışan işçiler kazanılmış hakların iadesini talepeden davalar açtılar. Önce tekil olarak başlayan bu süreçyaşanan hak kayıplarına öfkenin de etkisi ile dalga dalgayayıldı, yüzlerce demir çelik işçisi Aliağa’nın en büyükdemir çelik işletmeleri ile mahkemelik oldu.

Senelerdir dönen bir sürü hukuksuzluk ve keyfiyeterağmen nihayet bu davalarda sona doğru gelindi. Ancakkağıt üzerinde bile gizleyemedikleri bu sahtekarlıklarını birkez daha pervasızlıkları ile örtmeye çalışıyorlar. Bir yandanYargıtay’dan davaları geri çevirmeye çalışıyor, bir yandanise senelerce sessiz kaldıktan sonra bu davaları açanişçileri parça parça işten çıkartıyorlar.

Şimdiye kadar özellikle İzmir Demir Çelik’te 20’ligruplar halinde 200’e yakın işçi sırf bu yüzden işten atıldı.Tabii ki her zaman ki gibi bu saldırganlıkta başroldeoynayanlardan biri de Türk Metal çetesi oldu. Bu çete birkez daha atılması gereken işçilerin listesini patronlarasunmaktan kaçınmadı.

Her ne kadar içimizde görünüp bize ihanet eden

böylesi çetelere, derin mafya bağlantılarına sahip olsalarda demir-çelik patronların bu saldırganlığı aslındaduydukları derin korkunun ifadesidir. Onyıldır gaspettikleri hakları ellerinden kaçırmanın korkusunu yaşıyorgibi görünseler de asıl korkuları suskun birer köle olaraksömürmeye alıştıkları demir-çelik işçilerinin kazanmayıöğrenmesidir.

Sonuçta belki kazanılan sadece bir dava olacak, odavanın sonucunu uygulama zahmetine bile katlanmalarıgerekmeyecek belki ama bu davalar bir başlangıç olacak.İşte bu mafya bozuntuları bunu çok iyi bildikleri içinölesiye korkuyorlar.

Demir çelik işçisinin üzerine serilmiş olan ölü toprağınıatıp, kendisine güvenini tazeleyip karşılarınadikilmesinden korkuyorlar. İşte bunun için de bir kez dahasaldırıya geçiyorlar.

Demir çelik işçisinin bu saldırganlığa prim veripvermeyeceği ise onun tabanda kurduğu öz örgütlülüğü iledoğrudan bağlantılıdır. Senelerdir üyelik formlarıdoldurup aidatlarını ödediği sendikaların kendisinisavunmaya yetmediği gibi tek başına patronlar düzeninmahkemelerinin vereceği kararlar da demir çelik işçisininkazanmasını sağlayamayacak, kaderini değiştirmeyecektir.

Demir çelik işçisi artık daha fazla geç kalmadan fabrikafabrika kuracağı komitelerle kendi kaderini kendi elinealmalı, kendi gücüne güvenerek demir çelik patronlarınınkarşısına dikilmelidir. Böylesi bir gücün karşısında hiçbirgüç duramayacaktır. Sırtımızdan beslenen bu mafyabozuntuları da bu güç karşısında eriyip gidecektir.Kazanan işçilerin birliği ve mücadelesi olacaktır.

3

Demir-çelik işçisi

mücadele yolunu

tutmalıdır!

İDÇ işçilerinden Türk Metal’e öfke

Page 4: İzmir Demir Çelik İşçileri Bülteni Nisan - 2010

DEMİR-ÇELİK İŞÇİLERİ BÜLTENİ4

Demir-Çelik fabrikalarında 2000’li yıllardayaşanan toplu işten çıkarmaları havzadaduymayan kalmadı. İDÇ’sinden Çukurova’sına,Habaşı’na kadar tüm büyük fabrikalarda toplukıyımlar yaşandı. Patronların o zamanlar yaptığınıgünümüzde sermayenin Başbakanı TayyipErdoğan Tekel işçilerine 4-C adı altında yapıyor.

Bu yazımızda ise Habaş Demir Çelik’te bukıyımın bizzat müdürler tarafından nasıl yalan vedolanlarla düzenlendiğini kanıtlarıyla ortayakoyacağız. Bunu açılan davalarda Habaş GenelMüdürü Haşim Ayten' in savunmalarından yolaçıkarak tüm işçi arkadaşlarımıza göstereceğiz.

“Ben davacıları tanırım. Davacılar sendikaüyesi olabilir. 2001' e kadar çalışmışlardır. 2001yılında işyerinde ekonomik bir kriz yaşandı. Siparişkaybına uğradık. Maliyeti düşürücü tedbirleralındı. Bunlardan biri de işçi sayısını azaltmayönünde bir tedbirdi. Bunda en genç yani azkıdemli olan, bekar olan ve kendi rızasıyla iştenayrılmak isteyenlere öncelik verdik. Davacılarınhatırladığım kadarıyla işten ayrılma konusundatalepleri vardı. Bu talep üzerine davacılarınçıkışları verildi. Bu fesih anında da davacılarayasal tazminatları verilmiştir. Davacılarıayrıldıktan yaklaşık 2 ay sonra geri aldığımızıhatırlıyorum. O dönem bir miktar sipariş geldi,elimizdeki elemanların yetmeyeceğini düşünüpyeniden işçi alımına karar verdik. Işyerinde de ağırrekabet şartları vardı. Işten ayrılan işçilerin işegeri dönme konusundaki baskıları neticesinde yeniişçiyle çalışmaktansa eski işçilerle ve yenişartlarda çalışma şartında bulunduk ve kabuletmeleri şartında işbaşı yaptılar. Işçiler yenidenişbaşı yaptığında mümkün olduğu kadar aynı işeverdik. Işçiler yeniden işbaşı yaptıklarında fesihtenönceki ücret seviyesinden daha düşük fakatişyerine yeni başlayacak işçinin üzerinde birücretle işbaşı yapmışlardır. Ayrıca bu işçiler işbaşıyaparlarken yeni bir sözleşme imzalanıp alacaklarıücret seviyesini biliyorlardı. Çalıştıkları süreboyunca ücretten kaynaklanan bir itiraz gerek

işverene gerekse sendikaya gitmemişti. Işyerindeüç ayda bir ve birer maaş tutarında ikramiyeuygulaması vardır. Ayrıca TİS gereği gece çalışmayapan işçiler yönünden zamlı ücret uygulamasıvardır. Çalışan işçilere bu yönde haklarıödenmektedir. Ayrıca davacılar işyerinde haftanın6 günü ve günde 8 saat üzerinden çalışır. Işindurumuna göre fazla mesai yapılır. Buda aylıkfazla 15-20 saati geçemez.”

Evet demir çelik işçileri, bülten okuyucusuarkadaşlar! Fabrikamızın ağa babası HaşimBeyimiz ne de güzel savunma yapmış!.. Yorumsizin. Tamamıyla yalan kokan bu savunmanınneresinden başlamalı saymaya.

Daha savunmasının başında başlıyor yalan.Ben davacıları tanırım derken başlıyor yalanlarladolu hikayesine. Bir yanda kriz var diyor ve krizdöneminde işçilerin kendi rızalarıyla iştenayrıldıklarından bahsediyor. Ama gerçeklerinsaklanamayacak kadar inatçı olduğunu unutuyorbeyzademiz. Kendi isteğiyle işten çıkan olmadığıgibi baskı ve tehtidlerle onlarcamıza imzaattırılıyordu o dönem. Bırakalım 2 aylık bir süreyibir çok işçi aynı günlerde yeni işçi statüsünde yarıyarıya düşük ücretlerle işe geri alındılar. HaşimAyten ve yandaşları işten çıkarırken ne genç ne deaz kıdemli dinlemişlerdir. Kendi adamları ve birkaç istisna dışında bir çok işçiye aynı uygulamayıyapmışlardır. Bu haksızlığa karşı yapılan her türlüitiraz ise patronun ve işbirlikçi satılmışsendikacıların tehditleriyle karşılaşmıştır.

Bu baskıların günümüzde özellikle İDÇ veÇukurova’da (Ege Çelik’te) yüzlerce davacı işçininişten çıkarılarak devam ettiğini biliyoruz. Yarınbizlerin işyerinde yaşama ve çalışma garantisiolmadığı gibi kendi yandaşları dışında hiçbirimizinde 6 gün 8 saat çalışma garantisi yoktur. Dahayakın zamana kadar neredeyse hepimiz zorunlumesailerle aylık 100 saati tamamlıyor,insanlığımızdan çıkıyorduk. Şimdi diyor ki ayda 15-20 saat fazla mesai yapıyormuşuz. Yapılanmesailer belgeleriyle durmaktadır dosyalarında.

YALANLAR VE GERÇEKLER

Page 5: İzmir Demir Çelik İşçileri Bülteni Nisan - 2010

Sözün kısası Haşim Ayten gibilerin gözü para hırsındanbaşka birşey görmez. Bunlar gibilerin dinleri de imanları dapara olmuştur. Paraya taparlar ve hep daha fazla kar eldeetmek isterler. Bunun için her türlü çirkefliği yapar, her türlüyalanı söylerler. Onların daha fazla kar etmesi demekbizlerin kölece çalışma koşullarımız demektir.

Bu beyzadeler şunu unutmasınlar ki yargıyı da,mahkemeleri de satın alsalar söz konusu emek ve alınteri isehiç bir yalan dolan sökmez. Bu yaptıklarıyla sadece gelecekolan sonlarını biraz daha ertelemiş olurlar. Ama düzenlerininyıkılışından kaçamazlar.

Haramilerin Saltanatını Yıkacağız!

Habaştan bir işçi

DEMİR-ÇELİK İŞÇİLERİ BÜLTENİ 5

Ekonomi dergisi Forbes geçtiğimiz haftalardaTürkiye’nin en zengin 100 ismini yayınladı. Bu 100 kişiliklistenin en dikkate değer yanı son bir yılda servetlerinikatlamaları oldu. Her biri binlerce işçiyi kriz bahanesi ilekapı önüne koyan bu asalaklar aynı dönemdeservetlerini milyon dolarlarla arttırdılar. Bu 100 kişininserveti geçtiğimiz yıl 56 milyar dolarken bu yıl 87 milyardolar oldu. Geçtiğimiz yıl 13 olan dolar milyarderi sayısıda bu yıl 28’e çıktı.

Sadece bu liste bile patronların kendi krizlerini nasılbir fırsata çevirdiklerinin kanıtı değil mi? Yüzbinlerce işçikapı önüne koyarak bizlerden fedakarlık isterken buasalaklar kendi servetlerinden yaptığı fedakarlığa birbakın!..

Bu listede yer alan asalakların birçoğunu televizyonekranlarından da olsa tanıyoruz. Ama demir çelik işçileriolarak içlerinden birini çok daha iyi tanıyoruz. Sömürücehennemi Habaş’ın patronu Mehmet Rüştü Başaranda bu listenin üst sıralarındaki yerini almış. Hatta obununla da yetinmemiş dünya çapında yayınlananlistelere göre dünyanın sayılı dolar milyarderleriarasında bulunuyor. Ve Mehmet Rüştü Başaran da tıpkıdiğer asalaklar gibi son bir yılda servetinikatlayanlardan. Başaran geçtiğimiz yıl 700 milyon dolarolan servetini bu yıl 1 milyar 300 milyon dolaraçıkararak listenin üst sıralarına çıkmış, dünyanın sayılıdolar milyarderleri arasına girmiş…

Peki, ne pahasına? Boğazdaki milyon dolarlıkyalılarında sefa sürerken veya her biri yüz milyarlarcaeden 100’e yakın Ferrari vb. arabaların koleksiyonunu

yaparken çalışmaya zaman ayıramayacağına göre bizimemeğimiz üzerinden elde etmiş servetini bu asalak. Vebiz aldığımız üç kuruşla ay sonunu getirmenin hesabınıyaparken o boğazımızdaki sömürü zincirini daha dasıkmış, servetine servet katmış.

Onlara bu servetleri sağlayan emeğimizin hakkınıvermek hiçbirinin aklına gelmez bu asalakların. Onlarancak bizleri daha fazla sömürmeye, servetlerini dahada arttırmaya çalışırlar. Mehmet Rüştü Başaran da işteböyle yapıyor. Ücretlerimiz veya çalışma koşullarımızdaen ufak bir düzelme olmazken o fabrikaya yeniçelikhane açıyor. Ama ne iş güvenliği önlemlerimizalınıyor, ne yaşamımızı cehenneme çeviren esnekçalışma uygulamaları son buluyor, ne de fabrikada insanyerine konuluyoruz.

Varsa yoksa daha fazla kar, daha fazla servet. Pekiama ne zamana kadar? Ne zamana kadar bu asalaklarınemeğimizin üzerine konarak sahip oldukları buzenginlikleri seyredeceğiz. Çeliğe şekil verenemeğimizle dünyanın tüm güzelliklerine layıkken nezamana kadar bu cehennem koşullarında kölelikyapmaya devam edeceğiz. Şurası açık ki biz köleliğikabul etmeye devam ettiğimiz sürece koşullarımızsürekli daha da kötüleşecek, bu asalaklar servetlerinedaha fazla servet katacak.

Artık bu şekilde bizlerle dalga geçmelerine izinvermeyelim. Emeğimizin hakkını almak, hak ettiğimizgibi insanca bir yaşam sürmek için mücadele edelim. Buasalakların ücretli kölelik düzenlerini başlarına yıkmakiçin örgütlenelim!

Onların serveti bizim

sefaletimizdir!

Page 6: İzmir Demir Çelik İşçileri Bülteni Nisan - 2010

DEMİR-ÇELİK İŞÇİLERİ BÜLTENİ6

Patronlar her fırsatta boynumuzdaki kölelikzincirlerini daha da sıkmaya çalışırken ülkenin dörtbir yanında işçi kardeşlerimizin direnişleri de devamediyor.

Tekel işçileri gerçek bir taban örgütlülüğündenyoksun oldukları için sendika ağalarının ihanetleri ilesekteye uğrayan direnişlerini 1 Nisan günü bir kezdaha Ankara’ya taşıdılar. Bir ay önce sendikaağalarının Tekel işçilerine direniş mevzisiniboşaltmak için söz vermek zorunda kaldıkları 1 Nisaneylemi bir kez daha Tekel işçilerinin kararlılığınıgösterdi. 1 ve 2 Nisan’da Ankara’da her türlü engelerağmen direnenler ise sadece Tekel işçileri değildi.Tekel işçilerinin direnişinin tüm işçi sınıfının direnişiolduğu bilincinde olan işçi ve emekçilerle birlikteTariş’ten Sinter’e, Esenyurt Belediyesi’ne ve İtfaiyeişçilerine kadar kendi patronlarına karşı verdiklerimücadeleyi sürdüren işçiler de Tekel işçileri ilebirlikte göğüs göğüse direndi.

İşte işçi sınıfının bu birleşme arzusu ve tüm sınıfaörnek olan kararlılık ise sermaye devletinin kabusuoldu. Kazanılmış haklarını savunmak isteyen,güvenceli iş ve güvenli bir gelecek isteyen binlercekişi bir kez daha sermaye devletinin kolluk güçleriningazlı, coplu, tekme tokatlı saldırıları ile karşılandı.Başbakan ise bir kez daha yalan ve demagojiler ileTekel işçilerini ve onurlu mücadelelerini karalamayaçalıştı.

Ama sermaye devletinin tüm girişimleri bir kezdaha boşa düştü. Gerçekleştirilen saldırıların hiçbiriasıl amaçları olan işçilerin direnme azmini kırmayıbaşaramadı. Hatta bu kararlılık yüzünden sermayesınıfının gönüllü kulluğunu yapan sendika ağaları dabir kez daha kararlılık mesajları vermek zorundakaldılar. Her ne kadar bu direnişlerden vedirenişlerde ortaya çıkan kararlılık ruhundankurtulmaya çalışsalar da engel olamadıkları bukararlılığın önüne düşmek zorunda kaldılar.

Tekel işçilerinin direnişi bu şekilde devamederken İzmir’de ise Tariş işçilerinin direnişi başladı.

Neredeyse 1 ayı geride bırakan bu direnişte Tarişişçileri bir kez daha kazanılmış haklarının gaspedilmesine karşı mücadele bayrağını yükseltti. Tarişbinası önünde gerçekleştirdikleri direnişlerini ise 1Nisan eylemi ile birlikte Tekel işçilerinin direnişi ilebirleştirdiler. Zaten Tekel işçileri de Ankara’dandöndükleri ilk günden beri Tariş işçileri ile omuzomuza mücadeleye devam ediyorlardı.

Bugün bu direnişler belki birçoğumuza uzakgeliyor, belki bir çoğumuz sermaye devletininyalanlarına kanıyor, direnen işçi kardeşlerimizlearamıza mesafeler koyuyoruz. Ancak bir gerçek var kibaşta Tekel ve Tariş işçileri olmak üzere direnen sınıfkardeşlerimiz bizlere yürümemiz gereken yolugösteriyorlar.

Kararlılıkla yola çıkıldığında her türlü engelin altedilebileceğini, talep edilen hakların birer birerkazanılabileceğini gösteriyorlar.

Kriz masalları ile birlikte çalışma ve yaşamkoşulları daha da ağırlaşan biz demir çelik işçilerininde yürümesi gereken yol bu direniş yoludur. Helehele yeni bir toplu sözleşme süreci yaklaşıyor,patronlar gasp ettiklerimizi haklarımızı artık rutinhaline getirmeye çalışıyorken bu kararlı direnişyoluna çok daha fazla ihtiyacımız var. Çünkükaybettiklerimizi geri almanın, insanca çalışma veyaşam koşullarına kavuşmanın tek yolu Tekel ve Tarişişçilerinin açtıkları yoldan yürümek, fabrikalardaoluşturacağımız komitelerimizle kendi mücadelemizesahip çıkmak, patronlara karşı vereceğimiz amansızmücadeleye hazırlanmaktır.

Direnen işçiler

yol gösteriyor!

Page 7: İzmir Demir Çelik İşçileri Bülteni Nisan - 2010

Türk-Metal sendikası patroncu kimliğini gizlemeye bileihtiyaç duymuyor. Tam tersine bunu apaçık bir şekildeişçilerin gözü önünde yapıyor.

Özellikle son aylarda yaşanan iki örnek bunu yeterinceortaya koymuştur.

Bunlardan birini havzada İDÇ’de çalılşan kardeşlerimizyaşadı. İşyeri Baş temsilcisi ve sendikanın şube sekreteriolan bir işçi ve çevresindekiler bizzat sendikanıntalimatıyla işten çıkarıdı. Atılan Işçiler bu olaya tepkilerinisendika şubesi önünde eylem yaparak gösterdiler. Ama buarkadaşlarımızın gerçek bir işçi örgütünden yoksunolmaları gösterdikleri çabaların sonuçsuz kalmasınaneden oldu.

İkinci örnek ise Gaziemir Serbest Bölge’de yaşandı. 3Mart’ta Mahle-Mopisan isimli bir metal fabrikasındaişçiler sömürü koşullarına son verebilmek için DİSK'e bağlıBirleşik Metal-İş Sendikası’na üye oldular. Patron ise tümdiğer patronlar gibi işçilerin bu örgütlenme isteğine karşısaldırıya geçti. Bu saldırının baş aktörlerinden biri de TürkMetal çetesi idi.

Birleşik Metal-İş örgütlülük sürecini tamamlayarakyetki başvurusunda bulunduktan sonra patron çareyikendi elleriyle Türk-Metal çetesini fabrikaya sokmaktabulmuştur. Patron ve Türk-Metal ikilisi işçileri bölmek vekararlılıklarını parçalamak için her türlü tehdidi kullanmış,işverene yakın olan, işleri güçleri işçilere emir yağdırmakolan idari personeli Türk-Metal çetesine üye yapmışlardır.

Peki ne olmuştur da Mahlede yıllardır sömürülenişçileri görmezden gelen Türk-Metal bir anda ortadagörünmüştür. Sendika olduğunu Birleşik Metal Mahle’deörgütlenirken mi aklına getirmiştir.

Bunlar bile patronların hangi sendikayı ne için seçtiğinigörmek için yeter. Bir tarafta işçilerin kendi iradeleri ileseçtiği çalışan Birleşik Metal, bir tarafta patronun çağrısıile işyeri örgütlemeye çalışan, işi gücü patronlarınçıkarlarını savunmak olan Türk Metal.

Hangi işveren kendi fabrikasında işçilerin söz yetkikarar mekanizmasına sahip olmasını isterki. Bunuistemediği için de satın aldığı Türk Metal ile bizleriarkamızdan vurur.

Türk-Metalin örgütlü olduğu işletmelerde bizlere çokgörevler düşmektedir. Ya satılmışlar takımına boyuneğecek, kaderimizi onların ellerine vereceğiz. Ya daörgütlenerek sendikalarımızı sermaye düzenine karşıgerçek birer işçi örgütü haline getirceğiz.

Satılmış Sarı Sendikacılığı Yıkacağız!Sınıf Sendikacılığını Kuracağız!

Türk-Metal Üyesi Sınıf Bilinçli Demir-Çelik İşçileri

Habaşın vahşi çarkları canımızı almaya devam ediyor.Ama maalesef yaşanılan iş cinayetlerinden hiç birimizinhaberi olmuyor. Ya da görmezden geliyoruz. Yanı başımızdaüç kuruş uğruna resmen cinayetler işleniyor, üç maymunlargibi görmüyor, duymuyor, konuşmuyoruz. Programlanmışmakinelerden farkımız kalmıyor. En insani yanlarımızı parababalarının kar hırsına feda ediyor, insanlığımızı onlara hibeediyoruz. Karşılığında alabildiğimiz ise ancak yine patrona işyapabilecek kadar bir aylık geçim ücreti.

Yakın zamanda yaşanılan olay Habaş’ın Baburoğlutaşeronunda meydana geldi. Orhan isimli bir arkadaşımızlastik tamircisi olarak çalıştığı taşeron firmada işiniyaparken canından oldu. Habaş’ta ölümün nereden nasılgeleceğinin belli olamayacağını gösteren bir durumla karşıkarşıyayız. Can güvenliksiz iş ortamları ölüme resmendavetiye çıkartmaktadır.

Onca arkadaşımızı aramızdan ayıran bu çalışmakoşullarına rağmen hiçbir zamanda bir şey yapılmadı.Patronlar ve onların temsilcileri bir şey yapmak bir yanaüretimin ve işin aksamamasının derdine düştüler hep. Nede olsa onlar için karın tokluğuna çalışacak köleler sürüsükapı önlerinde bekliyor. Ali gider, Veli gelir onlar için. Bizlerölmüşüz, sakat kalmışız onların umrunda mı?

Nereye kadar arkadaşlarımızın aramızdan ayrılmasınaizin vereceğiz? Güvenlikli bir ortamda çalışma hakkımızınolduğunu savunacak güçten yoksun muyuz? Yoksa yarınsıranın kendimize gelmesini mi bekleyeceğiz? Canımız,kanımız üzerinden servetine servet katanlara kul köleolarak yaşamaya devam edersek insanlığımızı da onlarabırakmış oluruz.

Habaş’tan bir işçi

DEMİR-ÇELİK İŞÇİLERİ BÜLTENİ 7

Türk Metal kimin sendikası?

Habaş’ta ölüyoruz! Duyan yok mu?

Page 8: İzmir Demir Çelik İşçileri Bülteni Nisan - 2010

İşçi Bülteni Özel Sayı No 557 * Fiyatı: 25 YKr * Nisan 2010 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md. : Ayten ÖZDOĞAN * EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Mollaşeref Mah. SimsarSok. 5/3 Fatih/İSTANBUL* Tel/Fax: 0 (212) 621 74 52 * Baskı: Özdemir Mat. * Davutpaşa Cad. Güven Sanayi Sit. C Blok No: 242 Topkapı/İstanbul * 0 (212) 577 54 92

1880'li yıllar, ağırlıklı olarak kol emeğinin

kullanıldığı ve çalışma şartlarının çok kötü

olduğu yıllardı. Küçük çocukların karın

tokluğuna çalıştırılması ve 14-15 saate kadar

varan iş günleri söz konusuydu.

1881 yılında yarım milyon işçiyi

temsilen kurulan Örgütlü Meslek ve Emek

Birlikleri Federasyonu "8 saatlik iş günü"

mücadelesini ülke geneline yaymak ve

işçilerin kararlılıklarını göstermek

amacıyla mücadeleyi yükseltti.

ABD'nin Şikago kentinde 40 bin

tekstil işçisinin gerçekleştirdiği eylem kanla

bastırıldı. Aynı kentte, bir fabrikada 8 saatlik

işgünü için greve çıkan 1400 işçi işten atıldı. Aynı

tarihlerde greve çıkanlara ateş açıldı ve 4 işçi yaşamını yitirdi.

Saldırılar, mücadele ateşini söndürmedi, aksine körükledi. ABD ve Kanada'da

sendikalar ve diğer örgütlerin yükselttiği mücadele sonucu 1 Mayıs 1886'da

yaklaşık 350 bin işçi greve çıktı. Tarih işçi sınıfının böylesine örgütlü ve kararlı

tepkisine ilk kez tanık oluyordu. Tüm ülkede yaşam durdu. İşçiler üretimden gelen

güçlerini kullanıyordu.

Hükümet ve işverenler, işçi eylemini kolay kolay içlerine sindiremiyordu. 1

Mayıs sonrası işten atmalar, baskılar yoğunlaştı. Olaylara neden oldukları

gerekçesiyle 8 işçi hakkında idam istemiyle dava açıldı. Dört yiğit işçi önderi

Albert PERSONS, Adolph FISCHER, George ENGEL ve August SPIES, 1 Mayıs

1886 yılında 8 saatlik iş günü mücadelesinde önderlik yaptıkları için idam edildi.

İşçi önderlerinin cenaze törenine yüz binlerce insan katıldı. ABD'de yaşanan

bu olaylar uluslararası işçi örgütlerini harekete geçirdi. II. Enternasyonal

1889'da Paris'te düzenlediği kongrede, Amerikan işçilerinin mücadelesini

desteklemek amacıyla dünya çapında gösteriler düzenledi. 1 Mayıs'ı ise,

"Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü" olarak kabul etti.

1 Mayıs geleneği yaşıyor!..