afs'd 1. sayı

12
AFSlileri bir araya geren “D”

Upload: afs-dergi

Post on 30-Mar-2016

228 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

AFS'D dergisinin birinci sayısı

TRANSCRIPT

AFSlileri bir araya getiren “D”

AFSlileri bir araya getiren “D”

Sevgili AFSliler, AFSliler olarak her 3-5 yılda bir dergi çıkartma çabamız olmuştur. Bunla-rın hepsi kendi içinde başarılı çalışmalardı. Sonuçta hepsi Biz’ler tarafın-dan hazırlanmış, Biz’den bir şeyleri paylaşan satırlar oldular. Ve yine onlardan bir tanesi, en yenisi ile karşınızdayız. Bir grup Gönüllü’nün inanılmaz çabası ile, çok kısa zamanda ortaya çıkar-dığı dergimizin ilk sayısını begeneceginizi ve daha önemlisi sonuna kadar okuyup, bundan sonra şahsen katkıda bulunacağınızı umuyoruz, bu konuda her türlü desteğe açık olduğumuzu bilmenizi isterim. Dergimizin misyonu, AFSGD’nin kuruluş amacına hizmet eden bir mis-yon; AFS Gönüllüleri olarak yaşadığımız deneyim ile kazandıklarımızı yine bu programa katılan gençlere aktarmak, kültürlerarası deneyimi müm-kün olduğu kadar çok kişiye, en iyi kalite ile ulaştırmak. Bunu yapabil-mek için AFS ile yaşadığımız deneyimlerimizden, daha önemlisi birbiri-mizden kopmamamız gerekiyor. Değerli AFSliler, ihtiyacımız olan AFSli ruhunu tekrar kazanmak ve Türki-ye’de daha etkin şekilde harekete geçirmek. Bunu başardığımızda so-nuçlarını hep birlikte göreceğiz, yaşayacağız ve emin olun Türkiye’mize fikir liderleri olarak daha fazla katkıda bulunacağız. AFS’D nin bu amaca hizmet edeceğine yürekten inanıyorum. Bu ilk sayı vesilesi ile Derneğimizin yaptığı çalışmalardan satır başı ile bir kaç haber vermem gerekirse; *Mevcut Merkez Yönetim Kurulu’muzun görev süresi Nisan ayı içinde doluyor, Olağan Genel Kurulumuza herkesi bekliyoruz. *Şube Genel Kurullarımız geçtiğimiz aylarda başarıyla yapıldı, yeni arka-daşlarımız görev aldılar ve tam bir özveri ile çalışıyorlar. *TKV ile daha yakın iş birliği konusunda karşılıklı pozitif çabalar ile olduk-ça iyi bir noktaya geldik, bu konuda 2011 de somut gelişmeler bekliyo-ruz. *Üyelerimizle daha kaliteli iletişim sağlayabilmek için altyapı oluşturma çalışmaları devam ediyor. *İstanbul Dernek Ofisimiz düzenlendi, bazı eksikleri tespit edildi, Genel Kurul öncesi eksikleri tamamlanıp, siz AFSlilerin tam kullanımına açıla-caktır. İçten Sevgilerimle, AFSGD Yönetim Kurulu Başkanı Veli Tan Kirtiş

ALBERT BERK TOLEDO BELGİN AÇAR BERİL ECE GÜLER

BİGE AKAR CANER AKIN CEYLAN DÖNMEZ ÇAĞRI KÜPELİ

DAMLA DÖKMECİ EMRE ZAFER GÜNEY EYLEM ÖYKÜ

YILDIRAN JİBİD BULGAN SELEN ŞERMET ÜRÜN EŞEN

Ayrıca bu dergiye katkılarından dolayı AFSGD İzmir ve

Ankara şubelerimize de teşekkür ederiz.

Bu dergi 65-67 yılları arasında yayınlanan “BİZ BİZE”den

esinlenerek yapılmıştır. Sevgilerimizle...

AFS’D MUTFAK EKİBİ 2AFSGD BAŞKANI DİYOR Kİ 3İSTANBUL SENDİNG NE YAPTI? İZMİR

ŞUBEMİZDEN MEKTUP 4ANKARA ŞUBEMİZDEN HABERLER 5İSTAN-

BUL HOSTİNG - DÜNYADAN HABERLER 6MİNİ RÖPORTAJ - GENEL

KURUL DUYURULARI 7RÖPORTAJ: ÇİĞDEM KAĞITÇÇIBAŞI

10AFSGD’DE NELER YAPIYORUZ? 12ARKA SAYFA

Sevgili AFSliler ve Gönülden Dostlarımız,

Bilindiği üzere 1951 yılından itibaren başlayan Türkiye’nin AFS macerasında

yer alan gönüllülerimizin, bir çok dergi çıkarma çabası oldu. Bizler TKV

ofisinde otururken gördüğümüz, “BizBize” nin sayfalarını karıştırırken,

içimizde hoş bir duygu ve yüzümüzde tatlı bir gülümseme meydana getir-

di.“Bir de biz mi denesek?” diye kendimize sorduk. Biz de deneyerek iki-üç

yılda bir süre gelen dergi çıkarma çabasında harcanan enerji ve emeğin,

artık basılan bir derginin yeni sayılarını çıkarmak üzere harcanması için

çalışmalarımıza başladık. Yıllarca devam etmesini istediğimiz, biz gönüllüle-

rin dergisi için, ilk sayımızı çıkarmaktan mutluluk duyuyoruz.

Amacımız, AFSli büyüklerimiz yaşıtlarımızın ve bizlerden sonra AFS li olacak

kişilerin AFS hakkında daha fazla bilgi sahibi olmalarını sağlarken, yıllar

arasında oluşan kopuklukların azalmasına katkıda bulunmak, iletişimimizi

kuvvetlendirmek, elimizde tuttuğumuz anda yüreğimizde sıcacık bir “biz”

hissiyatı oluşturabilmektir.

Bu dergi amatör olarak biz gönüllüler tarafından sizler için hazırlanmıştır.

Saygılarımızla,

AFS’D Mutfak Ekibi

Bizden Size

AFSlileri bir araya getiren “D”

İSTANBUL

SENDİNG NE

YAPTI?

Her sene olduğu gibi 2010-2011 senesine de

AFSGD İstanbul Şubesi gönderme programla-

rındaki gönüllüler olarak her birimizin hem

eğlenerek hem de kendimizi geliştirerek ger-

çekleştirdiğimiz, okullarda AFS’yi detaylı bir

şekilde tanıtan ve bu deneyimi yaşamak iste-

yen daha çok öğrenciye ulaşmayı amaçlayan

okul sunumları ile başladık. 08.10.2011 tari-

hinde Etiler Lisesi ile başlayıp 5 ilde (İstanbul,

Balıkesir, Çanakkale, Edirne, Tekirdağ) 25

okulda, bazen bizlerle aynı dili konuşan, an-

lattıklarımızı merakla dinleyen bazen de yara-

maz öğrencilere (biz de öyleydik diyen sesleri-

nizi duyar gibiyim) AFSnin tarihinden başla-

yıp, kurallarını, misyonumuzu, vizyonumuzu,

bizlerin kim olduğunu, başvuru koşullarını

anlatan sunumlar yaptık. AFS hakkında merak

edilen soruları yanıtladık. Aramıza katılmaları

için gerçekleşen ilk aşamada onlarla beraber

olduk.

Başvurular bu yıl hem online hem de elden

okul müdürlerine verilerek yapıldı. Bu süreçte

başvuranların büyük çoğunluğu elden kayıtla-

rını yapıp göndermelerine rağmen online

başvurularını girmemişlerdi. Burada yine biz-

ler sürece dahil olup TKV ofisinde başvuran

adayların bilgilerini online olarak doldurduk.

Yazılı sınavımızı, bu yıl 6 Kasım’da Üsküdar

Cumhuriyet Lisesinde yaptık. Yaklaşık 950

öğrencinin katıldığı sınavı 50 gönüllümüz ve

TKV ofis çalışanlarıyla beraber gerçekleştirdik.

Sözlü sınavlarımız, son yıllarda gelenek oldu-

ğu üzere 2 günde yapılmaktaydı. Ancak bu yıl

M.E.B ‘in sınavımızın olduğu güne Üsküdar

Cumhuriyet Lisesine ayrıca bir sınav eklemesi

nedeni ile tek güne indirildi. 25 Aralık cu-

martesi günü 441 adayın, 127 gönüllümüzün

ve TKV ofis çalışanlarının katılımı ile beraber

39 Komisyonda mülakatımızı gerçekleştirdik.

Sözlü sınavımızdan, 217 öğrenci başarılı ola-

rak aramıza katılmaya hak kazandı.

Yazılı sınavın bitmesi ile beraber ŞapŞap

dergimizin hazırlık sürecine girdik.

ŞapŞap koordinatörlleri olan, Bige Akar 08 ve

Beril Ece Güler 09 organize ettiği toplantılar

ve çalışmalar sonucunda ŞapŞap dergimiz,

AFS yıllarını yaşayan arkadaşlarımızın mektup-

ları ile birlikte gönderildi.

Sözlü sınavın bitmesi ile birlikte komisyonlar

seçtikleri öğrencilerin aile ziyaretlerini yapmaya

başladılar. Aile ziyaretlerimizi de bitirdik ve TKV

ailelerle görüşüp öğrencilerin ülke tercihlerini öğre-

nerek ülkelerin kabullerini belirledi.

Peki bu süreçlerde bizlerle olamayanlar için sen-

ding süreci burada mı sona erdi? Tabii ki de hayır.

Önümüzde yapılacaklar aşağıdadır:

Aile Brunch’ının düzenlenmesi. Mayıs ayının ilk

haftasında, gidiş kampları, uğurlamalar – karşıla-

malar, dönüş kampları…

İZMİR ŞUBEMİZDEN

MEKTUP Sevgili AFS Gönüllüleri,

AFSGD İzmir Şubesi Yönetim Kurulundan

hepinize merhabalar!

AFS ailesinden haberler alacağımız, bölgeler

olarak güzel paylaşımlarda bulunacağımız

AFS’D dergisinin ilk sayısında sizlerle buluşmak-

tan büyük mutluluk duyuyoruz.İlk sayıda biraz

bölgemizden bahsetmek ve bölge olarak aktivi-

telerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz.

AFSGD İzmir Şubesi olarak 79 üyemizle küçük

ama yakın ilişkiler içinde olan bir aileyiz. Gönül-

lülerimiz farklı AFS yıllarından ve AFS program-

larına katılmayıp AFS ailesinin ortak kültürünün

uzun zamandır parçası olan gönülden gönüllü-

ler grubundan oluşmaktadır. AFS programları-

nın bizlere kattığı vizyon ve edindirdiği farklı

dünya görüşü sayesinde bu anlayışa gönül ver-

miş insanlar olarak tüm aktivitelerde birarada

çalışıyor ve birbirimize her konuda destek olu-

yoruz. Bölge olarak aktivitelerimiz geçtiğimiz yıl

şu şekildeydi,

9-10-11 Temmuz 2010 tarihinde 14’ü şehirdı-

şından olmak üzere 29 öğrenci 9 şaperon ile

AFS İzGOK’11 Gidiş Oryantasyon Kampı gönül-

lülerimizce gerçekleştirildi.

6-7-8 Ağustos 2010 tarihinde 12’si

şehirdışından olmak üzere 25 öğrenci ve

9 şaperon ile AFS İzDOK’10 Dönüş Or-

yantasyon Kamp gönüllülerimizce ger-

çekleştirildi.

Eylül ayında yedi host öğrencimiz

İzmir’e ikisi ise Milas’a yerleştirildi.

Eylül ayı içerisinde İzmir ili içerisinde

çeşitli okullarda Sending Komitesi gönül-

lülerince Okul Tanıtımları gerçekleştiril-

di.

Extended Kampı 16-23 Ekim 2010

tarihleri arasında tüm host öğrencilerin

ve çeşitli bölgelerden gönüllülerin katılı-

mıyla bölgemizde gerçekleştirildi.

Ekim ayında Ankara’da yapılan Pre-

Montreal çalışmaları öncesinde bölge-

mizden hazırlık toplantıları yapılmış ve

Pre-Montreal çalıştayına bölgemizden

gönüllüler katılmış, sonrasında bölgede

değerlendirme ve bilgilendirme toplan-

tıları gerçekleştirildi.

Kasım ayı içerisinde bölgemizdeki host

öğrencilerimizin ve hosting komitesi

gönüllülerinin katılımıyla Halloween

Partisi yapıldı.

Aralık ayında yine hosting öğrencileri-

mizin ve bölge gönüllülerimizin katılı-

mıyla Christmas Partisi yapıldı.

Ocak ayında gerçekleşen Genelkurulu-

muz ile seçilmiş olan Yönetim Kurulu

olarak göreve geldiğimiz günden beri

hem asil hem de yedek yönetim kurulu

üyelerimizin katılımıyla her ay düzenli

olarak gerçekleştirdiğimiz, üyelerimize

açık olan yönetim kurulu toplantılarında

aldığımız kararlar doğrultusunda üye

sayımızı arttırmaya yönelik çalışmalarla

birlikte, var olan üyelerimizin iletişim

verilerinin düzenlenmesi, iletişimlerin

canlandırılması için çeşitli çalışmalar

yaptık.

Mart ayında ilkini gerçekleştirdiğimiz

AFS İzmir Re-Union Kokteylini bundan

sonra her ayın son Perşembe günü yap-

maya devam edeceğiz.

Şu anda bölge olarak önümüzdeki

dönemde göndereceğimiz ve ağırlayaca-

ğımız öğrencilerimiz için hazırlıklara

başlamış durumdayız. Aynı zamanda 23

Nisan haftası gerçekleştirilecek olan

Gülen Çocuk Şenliğine bölgemiz

AFSlileri bir araya getiren “D”

gönüllülerinin katılımı olacaktır. 19 Mayıs

haftası derneğimiz ve TKV ortaklığında ger-

çekleştirilecek olan Sınıf Değişimi programı-

nında ana koordinasyon merkezi olacak olan

bölgemiz gönüllüleri bu aktiviteye de gerek-

tiği gibi hazırlanmak için çalışmaktalar. Nisan

ayı içerisinde gerçekleştirilecek olan Sokak

Çocuklarını Koruma Derneği’yle diğer sivil

toplum kuruluşlarının ortaklığında yapılan

kermese bölgemiz gönüllüleri katılacaklar.

Tüm bu aktivitelerde ve daha pek çoğunda

destek olan tüm gönüllülerimize varlıklarıyla

topluma faydalı ve aydınlık gelecekler için

emek veren bireylere destek olmamızı sağla-

dıkları, camia olarak gelişmemize ve büyü-

memize yardım ettikleri için teşekkür ediyo-

ruz.

Sonraki sayılarda görüşmek üzere!

Sevgi ve saygılarımızla,

AFSGD İzmir Şubesi Yönetim Kurulu

REKLAMLARINIZLA

DERGİMİZDE

SİZ DE YER ALIN!

İletişim: [email protected]

ANKARA

453 KM

Ankara Şubemizden

Haberler Sevgili AFSliler, Sevgili üyelerimiz,

AFSGD Ankara Şube Yönetim Kurulu olarak

06.01.2011 tarihinde siz değerli üyelerimizin de

desteğini yanımızda hissederek görevimizi 2010

dönemi yönetim kurulundan devralmış bulunu-

yoruz. Kendilerine bugüne kadar yaptıkları kıy-

metli çalışmalar ve gerçekleştirdikleri faaliyetler

dolayısıyla teşekkür eder, çalışmalarını çok daha

iyiye doğru götürmek için elimizden geleni yapa-

cağımızı belirtmek isteriz.

Ankara Hosting

İlk olarak konuk etme komitesinin 01.03.2011 tarihinde

yaptıkları toplantıya katılarak koordinatörlerimiz ve gönül-

lülerimizle şu an ki ve 2011-2012 döneminde yapılacak

olan çalışmalarla ilgili değerlendirmeler yaptık. Başta sevgili

Koordi ve Natörümüz Pınar Köse ile Hande Küçükcoşkun

olmak üzere tüm hostinge gönül verenlere ve danışman-

larımıza emeklerinden dolayı çok teşekkür ederiz.

Gelecek dönem Ankara bölgemizde yıllık programla

Ankara’da 9, Eskişehir’de 3, Antalya’da 2 olmak üzere

toplamda 14 öğrenci ve henüz belli olmamakla beraber

Karadeniz Ereğli veya Bartın’da da 3 aylık programla 3

öğrenci konuk etmeyi öngörüyoruz.

10 Nisan 2011 tarihinde sevgili konuk etme komitesi

koordinatörlerimizin Ankara bölgesinde bulunan öğrenci-

lerimiz için düzenlediği Eskişehir gezimiz, Eskişehir gönüllü-

lerimizden Aytek Özaydın ve Işıl Akdemir’in rehberliğinde,

Ankara’dan Can Kaplan, Çağdaş Aytekin, Cansu Kaya ve

Ladin Atilla eşliğinde gerçekleştirilmiştir.

Ankara Kültür Avı

"Hemşerim memleket nere?"

Ankara’nın sadece bir memur kenti olduğuna emin misi-

niz?

“Gri ve sıkıcı” zannettiğiniz Ankara’da size bir gün dolusu

macera vaat ediyoruz.

Emin olun, bu deneyimden sonra sizin için Ankara eski

Ankara olmayacak! Her şehrin olduğu gibi Ankara’nın da

bir hikayesi var, gelin bu hikayeyi birlikte okuyalım. Katılım-

cılardan; tam gün katılım, keyifli bir ruh hali ve kaşif ruhla-

rını da yanlarında getirmelerini bekliyoruz. Ankara’nın

sadece İstanbul’a dönüşü müdür güzel olan yani? Bu

şehrin hiç bilmediğiniz yüzünü görmek istemez misiniz?

İstanbullulara Behzat Ç.’nin gözüyle bir Anka-

ra değil de bizim gözümüzden bir Ankara mı

anlatmak istiyorsunuz?

Bildiğiniz üzere Ankara Bölgemiz tarafından

2005 yılından beri gerçekleştirilen olan Anka-

ra Kültür Avı tüm hızıyla devam ediyor!!!

Ayşe Yaşar önderliğinde mayıs ayında 6.sı

düzenlenecek olan AKA, hedef kitlesi yaşadı-

ğı şehir ve kültürü hakkında daha fazlasını

bilmek isteyen Ankaralılara ve Ankara'yı

tanımak isteyenlere bu sene de bir gün

dolusu macera ve bolca eğlence vaat ediyor.

Küçük gruplar halinde keşfe çıkan ekipler-

den birini yarışmayı kazandıkları takdirde

günün sonunda sürpriz hediyeler bekliyor.

Tüm AFSlileri 7 Mayıs 2011 cumartesi

günü Ankara'ya davet ediyoruz.

Katılımm Ücreti; AFSGD üyelerine 13 TL,

diğer katılımcılar için 15 TL’dir.

Fest-i Kült

Bu yıl 5. si düzenlenecek olan AFSGD

Kültürlerarası Amatör Film Festivali FEST-İ

KÜLT sinema severleriyle 3 yıl aradan sonra

yeniden buluşuyor! Bilmeyenler, aramıza

yeni katılanlar için FEST-İ KÜLT, AFSGD Anka-

ra Şubesi tarafından 2005 ile 2008 arasında

4 kez düzenli olarak yabancı yönetmenlerin

katılımlarıyla gerçekleştirilen tamamen

amatör bir film festivali olup bugüne kadar

Türkiye’nin bir çok üniversitesinde, İstanbul

Modern Sanat Müzesi’nde ve hatta Alas-

ka’da 30’dan fazla ülkeden yüzlerce filmi

göstermeyi başarmış, çok çeşitli kitlelere

ulaşarak misyonumuz olan kültürlerarası alış

verişi filme çekerek, gösterimler düzenleye-

rek evrensel amacına ulaşmıştır. FEST-İ KÜLT

organizasyon ekibi sadece gönüllülerimizi

değil, dışarıdan sinemaya gönül vermiş

olanları da ekibinde barındırmaktadır.

Bu yıl festivalimizde “Kültürlerarası

Barış”, 24- Film Yarışması” ile “Kadın ve

Toplum” olmak üzere üç başlık altında

yarışmalar düzenlenmektedir. Ayrıca yarış-

malar dışında da kısa ve uzun metrajlı film

gösterimlerimiz olacaktır.

Yarışmalarımızın jürileri, yarışma detay-

ları ve ödüller Haziran ayına doğru şu an

hazırlanmakta olan www.festikult.com web

sitemizden duyurulacaktır. Film alımları da

duyuruyu takip eden günlerde başlayacaktır,

AFSlileri bir araya getiren “D”

bu demek oluyor ki kollarımızı şimdiden sıva-

yıp işe koyulmamızın tam zamanıdır.

Ayrıca festival süresince daha önce oldu-

ğu gibi "Kısa Film Nasıl Çekilir?" konulu atölye

çalışmalarımız da film çekmeye heveslilere bir

imkan sunacak. Atölye çalışmasında yapılacak

filmler kapanış gecesinde gösterime girecektir.

Tabii ki festival düzenlemek çok kolay

değil. Gönüllülere ihtiyacımız olduğu kadar

FEST-İ KÜLT’ü hayata geçirebilmek için basın,

konaklama, ulaşım, yarışmayı kazananlara

hediyeler olmak üzere sponsorlara da ihtiyacı-

mız var. Yarışmalarımıza veya festivalimize

genel olarak sponsorluk paketlerimizi öğren-

mek, gönüllü olmak veya her türlü sorularınız

için bizimle e-posta yoluyla iletişim kurabilirsi-

niz.

Siz kıymetli AFSlilerin desteğini her zaman

ve her türlü yanımızda hissetmek, gönlümüzü

koyarak ortaya çıkardığımız projelerimizde

bize daima güç vermektedir.

Festival Koordinatörlerimiz Orhun Köse

ve Arda Seklice’ye değerli katkılarından dolayı

çok teşekkürederiz.

İletişim: [email protected], ar-

[email protected]

İstanbul

Hosting

AFS Mısır’dan Son Gelişmeler

Tunus ile başlayan isyan dalgası daha sonra Mısır’da yönetim ile halk arasındaki gerginliğin artmasına neden olmuş ve daha sonra seviye iyice artarak halkın sokaklara dökülmesi , geniş çaplı ve yüksek katılımlı bir sivil ayaklanmaya dönüşmüştür.

Şuan hala Mısır’da bulunan AFS öğrencilerinin durumu AFS uluslar arası birimi ve AFS Mısır birimleri sürekli olarak kontrol etmiş ve öğrenci ve ailelerle sürekli irtibat halinde bulunmuşlardır.

29 Aralık 2011 tarihinde bu iki kurumun ortak olarak aldıkları karar sonucu AFS Mısır’daki programın sona erdirilmesine ve katılımcı öğrenci-lerin güvenli koşulları oluşur oluşmaz ülkeden ayrılmalarına ve kendi ülkelerine gönderilmelerine karar verilmiştir.

Tüm bu çabalardan sonrası AFS’nin 4 Şubat 2011 tarihinde yayınladığı bildire göre tüm öğrenciler herhangi bir kazaya maruz kalmadan güvenli bir şekilde evlerine ulaşabilmişlerdir.

AFS İstanbul Hosting komitesi ile olan son irtibatlarımızda Alman iki öğrencinin programlarını Türkiye’de tamamlamak için başvurdukları ve bu başvurularının kabul edildiğini öğrenildi. Marie-Theres Rudolph ve Tabea Siebrecht adlı Alman öğrenciler, 17 Nisan’dan itibaren İstanbul’da-ki yeni host ailelerinin yanına yerleştirilip programlarının kalan kısmını 7 Ağustos’a kadar Türkiye’de tamamlayacaklardır.

Bu zorlu çalışma koşulları altında AFS Mısır’da öğrenci ve tüm diğer tarafların güvenliği ve iletişim kanallarının sürekli açık kalabilmesi için canla başla çalışmış ve sayısız fedakarlıkta bulunmuş tüm AFS Mısır gönüllüleri ve çalışanlarına bir kez daha teşekkür etmeyi bir borç biliriz.

Japonya 8.9 Büyüklüğünde Deprem ile Sarsıldı

Depremler ülkesi Japonya’da 11 Mart 2011’de öğlen saat 14:46’ta gerçekleşen depremin şiddeti 8.4 daha sonra 8.9 derken, son olarak 9.0 olarak Japon yetkililer tarafından belirlendi. Bu ölçüm depremi son 150 yılın en şiddetli depremi olarak kayıtlara geçirmiştir.

2 dakika boyunca süren deprem ardından bazı petrol rafinelerinin deprem etkisiyle patlamasıyla bazı maddi hasarlar oluşurken Japonya’da asıl ağır yıkıma depremin gerçekleşmesinden tam 9 dakika sonra Büyük Okyanus’tan gelen ve ülkenin Kuzeydoğu sahillerini vuran tsunami felaketi neden oldu. Depremin olduğu sırada Japonya’da AFS programıy-la eğitimlerine devam eden 26 değişim öğrencisi bulunuyordu. Afet sonrasında hem katılımcı öğrenciler hem de host ailelerinin güvende oldukları AFS birimlerince tespit edilmiştir. Buna dahil olarak AFS progra-mıyla diğer partner ülkelerde bulunan Japon öğrencilerin ailelerinin de güvende ve durumlarının iyi oldukları belirlenerek Japon AFS öğrenciler ailelerinin durumları hakkında bilgilendirilmiştir. 26 öğrenciden 5’i dep-remden sonra ülkeyi terk etmiş geride kalan öğrencilerden 11 tanesi de ülkelerine dönüş yapmayı planlamaktadır. 14 Mart’ta halen Japonya’da bulunan ve Tokyo’da ikamet etmekte olan tüm AFS öğrencileri Osa-ka’nın güneybatı bölgesine yerleştirilmişlerdir.

21 Mart’ta Japonya’ya gelmeleri planlanan AFS ilkbahar grubu katılım-cıları programları doğal felaketlerden doğan besin kısıtlığı, nükleer sızıntı gibi sorunlardan dolayı 5 ay ertelenmiştir. Yeni belirlenen tarihe göre 21 Ağustos’ta programın başlatılması kararlaştırılmış ve grubun programları-nı 5 veya 6 aylık bir süre boyunca Japonya’da geçirmelerine karar veril-miştir.

AFS ve ona bağlı kriz yönetim takımı Kontrol Risk grubu/Uluslararası yardım birimi ile sürekli irtibat içersinde olup AFS katılımcıları ve aileleri-nin güvenliği için gerekli yardımları alabilmek için hazırlıklı beklemektedir.

Tüm Japon halkının acılarını paylaşıyoruz ve afetin açtığı yaraları en kısa zamanda sarabilmeleri ve eski güçlerine kavuşabilmelerini ülkemiz ve AFS camiası adına yürekten dilemekteyiz.

Dünyadan Haberler

İstanbul Konuk Etme 2010-2011 Döne-mini her seneki gibi ağustosta yapılan “Hositng Ön Çalışması” ile açtı. Kısaca HÖÇ adını verdiğimiz bu 3 günlük eğitimde yeni gönüllülere Hosting ve danış-manlık ile ilgili eğitim verildi. Yeni gönüllülerin katılımı ile hosting gönüllü grubu belirlendikten sonra iş bölümü yapıldı. Gelecek olan öğrencilerin dosyaları incelenerek onlara en uygun danışmanlar atandı. Her öğrenciye biri deneyimli (senior) birisi yeni (junior) danışman atandı.

Öğrencilerin eylül başında Türkiye ‘ye gelmeleri ile hız kazanan Hosting,öğrencilere 3 günlük bir “Survival” kampı yapıldı. Adından da anlaşılabileceği gibi bu kampta öğrencilere Türkiye’de yaşayabilecek-leri kültür şokları anlatılıp, burada i ilk zamanlarını biraz daha rahat geçirebilmeleri için öneriler verildi. Survival Kampıyla başlayan Türkçe dersleri, yıl boyun-ca her cumartesi gönüllü Türkçe öğretmenlerimiz tarafından verildi.

Aileleri yanına yerleşen öğrenciler ayda en az bir/iki kere danışmanları tarafından ziyaret edildi. Öğrencilerin sorunları dinlendi, çözmelerine yardımcı olundu. Daha sorunsuz bir sene geçirmeleri için danışmanlar gece gündüz saat farkı gözetmeksizin öğrencilerin yardımına koşuyor.

Öğrencilerin gelişinden 6 hafta sonra ,İzmir ‘de “Extended” kampı yapıldı. Bir hafta süren bu kampta öğrencilere oryantasyon çalışmalarının yanı sıra hızlandırılmış Türkçe dersleri verildi.

Yeni yıl geldiği için öğrencilerimiz kendi mutfak-larından birer yemek yaparak “Noel yemeği” hazırla-dılar. Bu yemeğe hosting gönüllüleri ve host aileler davetliydi. Öğrencilerin kendi ülkeleri hakkında su-numlar yaptıkları bu organizasyon hosting ailesini daha da yakınlaştırdı. Noel yemeğinden hemen önce ailelere “ Aile Extended”ı adı verilen, onların sorunla-rının dinlendiği ve öğrencilerin geçirdiği süreçler hakkında bilgilendiren birkaç saatlik bir mini eğitim gerçekleştirildi.

Senelik öğrencilerimizin yanı sıra ülkemize gelen 3 aylık ve 5 haftalık öğrencilerievlerine uğurlan-dı.

Şubatın gelmesi ile Ankara’da “Midyear” kam-pı yapıldı. Öğrenciler özellikle başka şehirlerde kalan arkadaşlarını görmekten mutlulardı.

Son hız çalışmaya devam eden Hosting’in ajandasında daha bir çok şey var. Bunlar;

Yeni ailelerin aile ziyaretlerinin yapilmasi

Short Exchange- Öğrencileri Mart sonu/Nisan başı gibi 1 haftalığına farklı bir şehirde konuk edillmesi,

Yemeklerle Türkçe- Türkçe derslerinin Mart başı gibi sona ermesi ile öğrenciler haftalık buluşmalar da hem Türk yemeklerini tanı-ması hem Türkçelerini geliştirimeleri,

End of Stay Kampı- Öğrencilerin dönüş oryantasyon çalışmasıdır.

REKLAMLARINIZLA

DERGİMİZDE

SİZ DE YER ALIN!

İletişim: [email protected]

AFSlileri bir araya getiren “D”

Mini Röportaj Bir senelik programla gelmiş olan İstanbul’daki yabancı öğrencilerimizle AFS’D’nin ilk sayısı için röportaj yaptık. Onlara şu soruları sorduk ve bakın ne yanıtlar aldık.

1-Neden Türkiye'de AFS öğrencisi olmak istedin?

Marina Seitz (Almanya): Bir farklı kültür, din ve dil öğren-mek istedim. Türkleri çok merak ettim çünkü Alman-ya’da çok Türkler var. Bundan başka düşüncemi değiştir-mek istedim, kişiliğim için çok önemli bir yıl.

Hayley Culver (ABD): Türkiye’de AFS öğrencisi olmak istedim çünkü AFS’nin programları ve destek sistemini çok beğendim. Herhangi zamanda AFS gönüllüleri var ve onlara istediğim şeyleri sorabilirim, yardım istenilirim.

Wenzel Neuhöfer (Almanya): Türkiye’ye gitmek istedim çünkü yeni bir dili öğrenmek istedim, farklı bir kültürü görmek istedim bir de Avrupa’ya yakın bir ülkeye gitmek istedim. (Tatilde hızlı ziyaret edebilmek için: mesela Çin’e bir bilet pahalı ama Türkiye’ye çok ucuz)

Federica Wirght (İtalya): Çünkü farklı bir şey yapmak istedim ve öğrenmek istedim. Farklı bir ülkede yaşamak en güzel deneyim, bana göre.

2- Türkiye'nin en çok nesini sevdin?

M: En çok yemeklerini sevdim. Burada yemekler çok güzel ve annem çok iyi yemek pişiriyor. Onun için çok kilo aldım.

H: Türkiye’nin insanları en çok sevdim, onlar çok sıcak ve kendimin iyiliği her zaman soruyorlar – nasılsın, mutlu musun, rahat mısın diye. Böyle bir insanlarla tanıştığım için çok sevindim.

W: Türkiye’de çok şeyleri sevdim. Bence en sevdiğim şeyler kültür ve yemek.

F: Türk yemekleri çok seviyorum ve Türk insanları da çok seviyorum. Herkes çok tatlı ve benim ailem gerçekten ailem gibi oldu.

3- Kendi ülkenle Türkiye arasında ilk dikkatini çeken farklılıklar nelerdi?

M: Türkiye'de her yerde camiiler var, Almanya'da sadece kiliseler var. Ve burada satıcılar satmak için seninle konu-şuyorlar. Bundan başka İstanbul’da çok trafik var, bun-dan nefret ediyorum. Almanya’da her şey için bir kural var, onun için genellikle trafik yok. İnsanlar Türkiye'de çok rahat. Örneğin buluşmaya zamanında gelmiyorlar. Ül-kemde çok farklı. Okul Almanya'da çok erken bitiyor her zaman arkadaş-larla buluşuyoruz. Burada herkes her zaman sadece çalışıyor ve dershaneye gidiyor. Çok sinir bozucu bir şey bence.

H: İlk görünce farklılıklar bunlardı: herkes public transpor-tation kullanıyor (burada 16, 17 yaşındakiler araba kulla-namıyorlar), Türk hanımlar evlerini çok temiz tutuyor, ve buradaki gençlerin işi yok normalde çünkü okuldan sonra ve hafta sonları dershaneye gidiyorlar. Okulda bizden daha çok çalışıyorlar çünkü ÖSS üniversiteye girmek için en önemli şey. W: İlk dikkatimi çeken farklılık trafikti. Herkes deliymiş. Bundan başka çok farklar var çünkü ben küçük kentten (25.000 nüfuslu) buraya geldim. Çok şeyleri yapabilirim burada. Mesela her yerde lokantalar, alış veriş merkezle-ri, kahveler, sinemalar... var.

F: Türkiye daha temiz ve daha güzel. İstanbul’da her şey var ve her şey olabilir 4- Kendi ülkende yaşadığın yer ile burada yaşadığın yer ara-sında ne gibi benzerlikler var?

M: Benzerlikler yok çünkü Almanya'da bir küçük kasaba'da oturuyorum, simdi İstanbul’da yasıyorum, çok büyük bir yer. Burada her şeyi yapabilirsin: Sinemaya gitmek, alışveriş yap-mak, tiyatroya gitmek, falan, falan. Benim kasaba'da bütün bunlar yok.

H: Gerçekten yasadığım yerle burada benzerlikler yok. Ameri-ka’da müstakil evim vardı, Türkiye’de apartmanda oturuyoruz. Amerika’da evime yakın sadece bir otobüs vardı ve Türkiye’de 6, 7 tane var. İstanbul inanılmaz büyük bir şehir ve Amerika’da-ki şehrim küçük. Ama farklı olduğu için sevindim. W: Benim kendi ülkemde yaşadığım yer burası ile arasında çok az benzerlikler var. Şu an hiç benzerliği bulamam. F: Türkiye'nin havası ve İtalya’nın havası o kadar farklı değil. 5- Ülkene dönerken buradan en çok neyi alıp yanında götür-mek isterdin?

M: Marmara Denizi’ni götürmek isterdim. Almanya'da deniz ve plaj istiyorum!

H: Türk ailemden başka bir simitçi yanımda götürmek isterdim ☺

W:Bir büyük nargile , türk aşçı, doritos peynirli ve çay yanımda götürmek istiyorum.

F: İstanbul. İstanbul’u istiyorum, bırakamıyorum. Alabilir mi-yim? 6- Şuana kadar AFS yılında karşılaştığın en ilginç olay ne oldu?

M: Çantam çalındı, sonra geri geldi.

H: Herhalde benim en ilginç olay okul başıydı. Bu ilk günde hem kortum, şaşırdım, heyecanlandım ve çok eğlendim, deği-şik ve canlı bir gündü. W: 10 Kasım... her şey, herkes durgundu ama her yerden ses çıktı. Benim için çok etkileyiciydi. F: En ilginç yok... Her şey ilginç AFS'de. Arkadaşlarım, yerler, yemekler... Yeni şeyler her zaman ilginçtir. 7- Kendi okulunla buradaki okulun arasında ne gibi farklılıklar var?

M: Burada okul kıyafetleri var, sevmiyorum, Almanya'da her şeyi giyebiliriz. Türkiye'de çok dersler var, okulum saat 3:25’te bitiyor, ülkemde saat 1:20’de bitiyor. Ama burada derste çok konuşuyorlar ve şaka yapıyorlar. Ülkemde daha disiplin var bence.

H: Kendi okulumda sadece 6 tane ders vardı ve 1.5 sürdüler; burada 16 tane var ama 45 dakika sürüyorlar. Amerika’da public okullarda üniforma yok ve sınıftan sınıfa gidiyoruz gün-de, öğretmenler oda değiştirmiyorlar. Bizde her Pazartesi ve Cuma national anthem söylemiyoruz.

W: Şunu söylemek için özür dilerim ama buradaki okul sistemi b** gibi... Benim buradaki okulumu çok sevdim ama sistemi hiç sevmem. Kendi ülkemde okulda saat bir/ikiye kadar öğreni-lip, eve dönelip, ödev yapılıp yaşanır. Hiç bir şey okulda (saat üç/dörde kadar) öğrenmemesine rağmen burada sadece okul / dershane için yaşanır. Tek bir yer öğrenmek dershanedir bence.

F: İtalya’daki okulumda üniforma yok ve daha az kurallar var. Burada daha çok çalışıyorlar, ama sadece bilimsel dersler. İtalya’da daha çok edebiyat ve tarih yapıyoruz.

Genel Kurul Duyuruları 06 Ocak 2011 tarihinde Ankara’da ger-çekleştirilen AFSGD Ankara Şube Genel Kurulunda yapılan seçimi kazanan yöne-tim kurulu üyeleri yaptıkları ilk toplantı-da görevlerini aşağıdaki şekilde belirle-miştir.; Başkan: Gizem Beştaş Başkan Yard: Orhun Köse Genel Sekreter: Ayşe Yaşar Sayman: Umut Çağın Eşlisoy Üye: Zeki Ender Güneş 22 Ocak 2011 tarihinde İzmir’de gerçek-leştirilen AFSGD İzmir Şubesi 3. Olağan Genel Kuruluna katılan üyeler tarafından seçilen yeni Yönetim Kurulumu gerçek-leştirdiği ilk toplantılarında görevlerini aşağıdaki şekilde belirlemiştir.

Başkan – Zeynep Çakaloz Başkan Yardımcısı – Ceren Canpolat Sekreter – Ceren Seyhan Sayman – Gizem Taranç Üye – Burak Kırkım

Yedek Üyeler:

Gürhan Zincircioğlu Umutcan Çatalyürek Poyraz Baklan Deniz Küçük Neslihan Yortan 12 Şubat 2011 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilen AFSGD İstanbul Şubesi 5. Olağan Genel Kuruluna katılan üyeler tarafından seçilen yeni yönetim kurulu, gerçekleştirdiği ilk toplantılarında görev-lerini aşağıdaki şekilde belirlemiştir.

Başkan – Elif Özyurt ‘97 Başkan Yardımcısı – Ömer Ongun ‘04 Sekreter – Jıbid Bulgan ‘06 Sayman – Muhammet Çağrı Küpeli ‘08 Üye – Fırat Yöney ‘99

Yedek Üyeler : Ceylan Dönmez’09 Emre Zafer Güney’07 Kemal Engin’00 Ahmet Can Gürel Meral Taşar AFSGD Merkez Yönetim Kurulumuz aldı-ğı karar gereğince ilk olağan genel kurul toplantısı 31 Mart 2011 Perşembe günü saat 14:00‘de, Samanyou Sokak Ümit Han No:38 D:9 Osmanbey - İstanbul adresindeki dernek merkezimizde yapıl-dı, çoğunluk sağlanamaması nedeni ile 30 Nisan 2011 Cumartesi günü saat 14.00’de Topçu Cad. No.16 Taksim- İs-tanbul adresinde bulunan “Eresin Taxim Premier Hotel” de aynı gündem ile yapı-lacağı tarafınıza önemle duyurulur. Yukarı da ki bilgiler www.afsgd.org adre-sinden alınmıştır.

AFSlileri bir araya getiren “D”

Ben size AFS ile ilişkimi anlatayım; Bursa Kız Lisesinin orta kısmını bitirip koleje gittiğim için, AFS ile gitme hakkına sahip değildim. Çünkü sadece orta 3 tekileri gönderiyorlardı, onlar orada 9. sınıfı okuyup 10. sınıfta geliyorlardı. Ben de 8. sınıfı bitirmiş olarak koleje gittiğim için benim AFS ile gitme olanağım yoktu ama ben de çok ilgi duyuyordum dışarıdan, uzaktan, ve 2 yıl sonra AFS ten bir kız davet ettim. "Konuk eden Aile" oldum ve bir yaz amerikalı bir kız kardeşim oldu. Onunla çok yakındık, çok sevdik birbirimizi, hep mektuplaşıyorduk. Ondan sonra da ben Amerika'ya gitmeye karar verdim, okulu bitirince. Onun için ben Türkiye'de okumadım üniversiteyi. Bir de şanslıydım çünkü o ve onun ailesi Boston yakınında oturuyordu. Boston tabi Amerika nın Üniversite bakımından en iyi yüksek öğretim merkezlerinden biri. Ve hep oradaki okullara başvurdum bu yüzden. Onun ailesi, ben gittiğim zaman, benim amerikalı ailem oldu. 3 hafta onlarda kaldım, sonra da yatılı olarak üniversitedeydim. Üniversiteyi 2 yılda bitirdim. Doktora için de Berkeley e gittim, Kaliforniya Üniversitesine, doktoramı yaptıktan sonra döndüm. Yani benim AFS ile tanışıklığım bu şekilde bir host kardeş alarak, yani böyle bir tersine olmuş oldu. Annesine “anne” diyordum ve yıllar yılı hep devam etti ilişkimiz, hala da devam ediyor. Tam benim Amerikalı ailem olmuşlardı, çok sevmiştim. Türkiye ye döndükten sonra Ankaradaydım, ODTÜde hocalık yapmaya başladım. O sırada 70’lerin başında, Türkiye’ deki öğrenciler müt-hiş politize olmuştu, çok öğrenci hareketlerinin olduğu, hadiselerin olduğu, zor bir devre geçi-yordu. Ve o sıra da AFS ile gidip gelmiş olan bazı öğrenciler, AFSyi çok eleştiriyorlardı. (American ofile¹ oluyorlar gibi) Tabi o zaman sadece Amerika ya gidiliyordu. Ciddi bir şekilde AFS ofisini rahatsız edici aktivizm başlamıştı. o sıralarda, hem gidiyorlar, hem de dönünce kızıyorlardı. Ondan sonra Türk Kültür Vakfını kurdular değil mi? Evet, işte o sıralarda kıyamet kopuyordu. Şimdi pek hatırlayamıyorum beni nasıl buldular ama Ayşe Yarsulat -belki bu ismi biliyorsunuzdur- kuruculardan. O sanıyorum o sıralarda AFS ile çok meşguldü. Ofis müdürlüğü de sanıyorum yapmıştı, bir süre ve yine o sırada bir arayış içindeydiler. Ayşe Ankara'da beni buldu bir şekilde ve AFS ile ilişkimi biliyordu ve bana bir araştırma yapar mıyım diye sordu. Yani dışarıdan objektif bir kişi olarak AFS in etkisini ölçebilir miyiz, bir sosyal bilimci olarak, bir psikolog olarak? Benim de ilgimi çekti, "tamam" dedim ve 70-71 yıllarında 2 yıllık araştırma yaptım. Yani o araştırma şuydu; bir deneysel tasarım kullanıldı, ve bütün AFS ile giden öğrenci-ler, gitmeden önce çeşitli testlere tabii tutuldular, daha ziyade; tutum ölçen, tavır ölçen, dünya görüşlerini ölçen, çeşitli konularda fikirlerini beyan ettikleri bir anket çalışması oldu. (Gitmeden önce, yaptıkları kamplar sırasında). Aynı zamanda onlara benzeyen, aynı yaşta, başka okuldan öğrencilerle de aynı çalışma yapıldı. Ama onların farkı onların bir yere gitmiyor olmasıydı. Ders yılının sonunda, Amerika ya AFS ile git-miş olan öğrencilere dönüş kampında, dünya görüşlerini ölçen bir anket yapıldı. Ken-dilerini nasıl görüyorlar, çevreye nasıl bakıyorlar gibi birçok konuda, sosyal psikolojik yaklaşımları nedir diye ölçtük. Aynı zamanda, diğer kontrol grubunun da fikirlerini aldık. 2 türlü karşılaştırma yaptık, önce-sonra, AFS için ve diğer grup için. Bir de giden-gitmeyen karşılaştırması yaptık. Şimdi bu deney tasarımı çok önemli, hatta yurt dışın-da yayımlanan bir kitapta, yurt dışı tecrübesinin incelendiği, en iyi metodlu araştırma diye bu araştırmadan söz edildi, uzun uzun anlatıldı Amerikalı bilimcinin yayımladığı kitapta, Richard Briston adındaki bilimci çok şeylerle ilgileniyordu, kültür etkileşimleriy-

le. “Niye bu metodoloji çok önemli?” Sadece AFSlilerle de yapabilirdim ben bu araştır-mayı, gitmeden önce ve gittikten sonra, bir fark "önce-sonra" karşılaştırması yapabilir-dim. Ama bir "kontrol gruba" ihtiyaç vardı. Belki de o gitmeden önceki ve gittikten sonraki farklar, sadece bir yaş büyüdükleri için de olabilirdi. Bu bir yaşın verdiği olgun-laşma mı yoksa dış ülke yaşantısının etkileri mi? diye. Bu aynı zaman da benim doçent-lik tezim de oldu. "Dış ülke yaşantısının etkileri" diye bir kitap olarak basıldı. Ve gördü-ğüm aslında hiçte, kritiklerin (eleştirenlerin) söylediği gibi değildi; Bu çocuklar, hiç te American Ofile¹ olmuyorlardı. Çok daha objektif bakış açısına sahip oluyorlardı, daha olumlu gelişmeler gösteriyorlardı, kendilerine daha güvenli, daha dünya ya açık hatta "world minded²", bir dünya vatandaşı olmaya doğru giden, daha toleranslı, daha az rigid³, çok olumlu kazanımlarla dönüyorlardı aslında. Onu buldum ve o yılı Türkiye de geçirenlerde böyle bir değişme yoktu. Dolayısıyla sadece dış ülke yaşantısının değişim-

lerine bağlanabiliyordu. Ve bu çalışmayı bilimsel bir makale olarak, ingilizce yurt dışın-da da bastırdım ve o zaman AFS Uluslararsı-nın haberi oldu bundan. Ve tabi ki, çok mem-nun kaldılar. Çünkü gerçekten çok ciddi kaza-nımlar ortaya çıkmıştı, ben de objektif olarak bunları yazmıştım. Hem Türkiye de hem yurtdışında kullanıldı, bu araştırma sonuçları o sırada. Aynı zamanda, Türk Kültür Vakfı kurulurken ben de kurucularından biri ol-dum. O zamandan sonra AFS ile ilişkilerim tekrar başladı daha profesyonel, daha üst düzeyde. Ve bu araştırmalar sonrasında "AFS Uluslararası" beni, "international trustee "́ olmamı istedi. Buradan ofis beni önerdi, zaten öneriyle oluyor, "AFS Uluslararası" da beni seçti. On yıl boyunca "AFS international trustee" siydim. Aynı zamanda TKV nin yöne-tim kurulundaydım, burada TKV mütevelli heyetindeydim. O yıllarda çok ilgiliydim.

Ondan sonra daha azaldı ilişkilerim ama birçok zaman eğitimlere katıldım, fikirler verdim, hala da vaktim olduğunda gidiyorum. TKVnin mütevelli heyet toplantılarına ve şimdi tekrar, bir araştırmaya başlıyoruz meslektaşlarımla birlikte. Bu sefer de, öğ-renci seçimleriyle ilgili, Koç Üniversitesinin yürüttüğü bir çalışma, ona da ben aracı oldum ve bir miktar onun içindeyim. Yani seçimler iyi yapılıyor mu? Daha iyi nasıl yapılabilir? Ve bizim kullandığımız ölçmeler, yurtdışı başarısını, yani adaptasyonu, öngörüyor mu, yordama uygun yapılıyor mu? bu tür soruları sorduğumuz bir araştır-ma şimdi başlıyor, onun için devam ediyor yani ilişkilerim ve sevgim. Hep vardı zaten. Yani yardımcı olmaya çalışıyorum elimden geldiği kadar. Bu kadar benim hikayem AFS ile. Size başka küçük sorularımız olacak,Bu sene başlayan proje ile ilgi beklentileriniz neler? Aslında daha ziyade deneysel bir araştırma bu, yani bir hipotez sınayıcı değil. Hangi tür ölçmeler, öğrencilerin aldığı hangi tür testler, onların başarısını yordamaya yardımcı olan, bunlara bakıyoruz. Eğer bunu bulursak beklentimiz şu; bunları saptayıp, hangi testler daha iyi yorduyorsa veya öngörüyorsa başarıyı, o zaman o testleri kullanmak bundan sonraki yıllarda. Bu sene denedik hatta bir tanesini. O da dahil,değil mi buna? Evet, dahil. İşte çeşitli testler uygulanacak. Uygulandı da aynı zamanda ve onların etkilerine bakılıyor. Yani, etki değil, yordamasına. Diyelim ki bir öğrenci şu NEO PR kişilik testinde, belli alanlarda yüksek puanlar aldı, ve bu öğrencinin yurtdışındaki tec-rübesi ve yaşantısı çok olumlu oldu, bu olumlu bir korelasyon oluyor bu şekilde büyük bir grup varsa. O zaman neyi gösteriyor bize? Bu test işe yarıyor. "Bu testlerdeki yük-

“AFS Programlarının Gençlerin Kişisel Gelişimine Katkı

Sağladığı Bilimsel Olarak Kanıtlandı”

Çiğdem Kağıtçıbaşı bizlere kırmayarak AFS ile tanışıklığını ve AFS için yaptığın akademik araştırmalarını anlatmak için

röportajımızı kabul etti.Kendisine keyifli sohbeti ve evinin kapılarını bizlere açtığı için teşekkürler.

AFSlileri bir araya getiren “D”

sek puanlar, belli alt testlerde yüksek puan alan öğrencilerden daha başarılı oluyor" diyebilecek durumda olabiliriz. Şu anda çünkü bilemiyoruz. Ön testler eleme olarak yapılıyor ama çok fazla mülakata bağlı. Mülakatlarda çok sübjektif değerlendirmeler olabilir. Niteliği öyledir. Yani insanlar karşısındakinin bir görünüşünden etkilenir, konuşma tarzından etkilenir filan. Onlara da bakacağız tabi mülakatlarda ki değerlendirmeler ne kadar yordama uygun yapılıyor. Her şeyi tekrardan bir elden geçireceğiz. Ve yine aynı şekilde objektif kıstaslarla bakıp hangi seçme yöntemleri daha çok işe yarıyor, daha başarılı öğrenci seçmeye yardımcı oluyor diye, sorumuz bu. Ve eğer bunu bulabilirsek (ki bulabilmemiz lazım), o zaman bu çok ciddi bir katkı olur bundan sonrası için. Konuşmaya madem AFS ile başladık o zaman AFS ile sorularımızı tamamlayıp isterse-niz sizle ilgili sorularımızı sonra soralım: Şöyle soralım; AFS yi diğer değişim programlarından ayırdığınız özellik veya olgu var mıdır? Var. Zaten bizim araştırmamızın da sonuçlarını yorumlarken, onu çok kullandım. Şöyle; AFS de genç insan, giden kişi, kabul edildiği bir ortama gidiyor. Bu çok önemli. O aile, gönüllü olarak bir çocuk istiyor. Dolayısıyla çocuk daha giderken oraya, biliyor ki, kendisini kabul eden bir ortama gidiyor ve aile onu istiyor. Kimse zorlamamış kimseyi. Bu kabul ortamı, kültür ilişkilerinde, farklı kültürlerin birbirleriyle karşılaştığı ortamlarda çok önemli-dir. Şimdi düşünün mesela siyasi sığınmacılar, ondan sonra göçmenler, çok büyük sayıda insan dünyada bir yerden bir yere gidiyor ve başka ülkelerde yaşıyor. Hatta öğrenciler, AFS gibi bir programla giden değil de, böyle kendi başına giden üniversite düzeyinde giden daha çok, çünkü o yaşta gidiyorlar, onlar kabul edildikleri bir ortama gitmiyorlar. Onlar herhangi bir yere gidip ve orada kendilerine herhangi bir yer açmak, bir yer edin-mek, kabul edilmek işini onların başarması lazım. Hatta birçok zaman reddedildikleri ortamlara gidiyorlar, göçmenler ya da sığınmacılar. Onları kabul etmeyen, önyargıların olduğu ortamlara gidiyorlar. Öğrenciler bile bu tür ortamlara gidiyorlar. Öğrencilerle de ilgili yapılmış birçok araştırma var; özellikle bazı ülkelerden, Asya ülkelerinden, Afrika ülkelerinden, özellikle Amerika’ya giden öğrenciler üzerinde yapılan araştırmalar, görünüşlerinden dolayı, mesela hintliler, afrikalı siyahlar veya Asyalılar bazen, görü-nüşlerinden dolayı reddedilme hissi yaşı-yorlar. Hakikaten de onlarla kimse arkadaş-lık etmiyor, konuşmuyor, tek başlarına kalıyorlar üniversite ortamında mesela. Hep böyle dışlanıyorlar çünkü görünüşlerin-den başka yerden geldikleri anlaşılıyor ve yabancı olarak dışlanmanın psikolojik sıkın-tısını yaşıyorlar. Bazı araştırmalar "statü kaybı" derler buna. Mesela kendi ülkesinde gayet iyi durumda olan, sosyo-ekonomik bakımdan, aile özellikleri bakımından üst konumda olan bir kişi Amerika'ya gittikle-rinde kendisini aşağılanmış hissediyor. Ciddi statü kaybına uğrayabiliyor ve kendine has bir kişi olarak değil, bir grubun üyesi olarak görülüyor. Hintli olarak görülüyor mesela. Ve bir genellemeye dahil oluyorlar, bütün hintliler aynıymış gibi. Bir fişleme gibi bir durum ortaya çıkıyor. Bunlar dış ülke yaşantısın-daki uyumları, adaptasyonları çok negatif etkileyen, çok mutsuzluğa yol açan, başarıyı azaltan faktörler olarak araştırmalarda bulunan şeyler. Şimdi AFS de bu zaten baştan yok. Ve kabul edildiği ortamda, sevgi, yumuşak hisler baştan daha olumlu oluyor. Dolayı-sıyla öğrencinin büyümesi, olgunlaşması için olumlu etkileri daha çok imkan oluyor. Tabi, bunun istisnaları yok mu? Vardır, vardır elbette ama çoğu için böyle bir durum söz konu-su ve olumlu sonuçlar veriyor. AFS nin bu özelliği önemli. Başka da böyle aile de kalma durumlarını içeren programlar vardır ama bunlar çok kısa sürelidir. O ailelere para verilir falan. O tür programlar var ama aynı şey değil. Burada daha uzun süreli, aile para filan da almıyor ve tam böyle "evladı" gibi bir gençle yakın bir ilişki kurmak için, istiyor zaten. Onun için diğer bütün programlardan ayıran esas farkını ben burada görüyorum. Çok fazla konferans veriyorsunuz, çok fazla toplantı yapıyorsunuz. Acaba AFS ailesi bunlardan yararlanabilir mi? Onları ilgilendiren bir şeyler olabilir mi? Bir zamanlar AFS de çok konuşurdum, son zamanlarda o konularda pek bir şey yapmıyo-rum ama şimdi bu yeni araştırmamızla, olacaktır zaten. Tabi iyi de olur... Birçok kişiyi de ilgilendirecektir zaten, tabi onun sonuçlarını bir çıkaralım. AFS sorularımızı madde madde yazmıştık ama siz neredeyse hepsini anlattınız zaten, biraz da sizle ilgili sorular sormak istiyoruz. Kendimi de anlattım aslında J Sosyal psikoloji kavramını yaratmada ve bunu dünya çapında kullanılır hale getirme

olgusu hangi fikirler ve çalışmalarla ortaya çıkmıştır? Uuuuv, Öyle bir şey hiç sormayın çünkü onu 3 saat filan konuşmak lazım. Şimdi sosyal psikoloji çok değişti aslında, bunları anlatmak zor. Psikoloji de bilişsel yaklaşım çok önemli oldu son yıllarda. Bilişsel yaklaşım/kagnitif . Hatta buna “kognitiv revolution” da diyorlar. Yani biliş kişinin anlayışı, olayları başkalarına anlatışı. Sosyal psikoloji de buna çok yöneldi. İnsan başkalarını nasıl anlıyor, başkalarının davranışlarını nasıl yorumluyor mesela. Birisi diyelim, bir sınavdan kırık not almış, geçememiş, bunu nasıl yorumluyor. İşte, “çalışmamıştır-aptaldır” şeklinde yorumlanabilir veya daha farklı yorumlanabilir. Bu yorumlar nereden çıkıyor? Nelere atfediliyor? Bunların çok ilginç çıkarsamaları var, saldır-ganlığa kadar gidiyor. Mesela birisi ayağınıza basıyor, burada hemen kızıp ona pat diye vurmak da mümkün, “herhalde yanlışlıkla ayağıma bastın” demek de mümkün, bunla-rın hepsi başkalarının davranışlarını nasıl algıladığımız konusunda yorumlar. Burada, barışçıl bir toplum yaratmak için, bunlar önemli oluyor. İnsanlar arası ilişkilerde yorumlar, kavrayışlar çok önemli ve bunların uygulamalara da etkisi oluyor. Benim örneğin yapma-yı planladığım büyük bir araştırma var şimdi, eğer fon alabilirsek yapacağız onu; Erken Ergenlik Dönemi’nde (ki bu 11-12-13 yaşlarında oluyor) çocukların aslında sosyal ilişkiler-de, daha olumlu, daha barışçıl, daha toleranslı yaklaşımları ve anlayışları geliştirmesine yardımcı olmak esas istediğimiz. Hem kendilerinden daha hoşnut olmalarını sağlamak, kendileriyle barışık olarak büyümelerini sağlamak, hem de başkalarıyla barışık olarak büyümelerini sağlamak. Bunun için, programlar üzerinde çalışıyoruz asistanlarımla-öğrencilerimle. Çeşitli zihniyetler, hikayeler, oyunlar kullanılarak bu yaştaki çocuklarla, nasıl aslında olumlu yorumlar kullanılabilir? Suçlayıcı değil de yanlış bir hareket gördüğü-müz de, belki sorgulayıcı, acaba niçin diye düşünen, bazı yaklaşımlar, yani olumluya doğru gidiş nasıl sağlanabilir? Ve o yaşlarda bu alışkanlıklar oluşturulabilirse, bunlar daha geç ergenliğe ve yetişkinliğe doğru da gidebilir. Oysa ki, bu şekilde o erken ergenlikte, bu tür alışkanlıklar oluşturulmazsa, ve çevresinde de çok saldırganlık gördüğü için çocuk,

kendisi de herhangi bir problemi kızarak veya saldırganlıkla çözümleme tarafına doğru da gidebilir. Bu tür uygulamaya yönelik önemli bulguları var sosyal psikolo-jik çalışmaların. Saldırganlığın açıklanması, Toplumsal Cinsiyetin açıklanması, Kadın nasıl anlaşılıyor, Erkek nasıl anlaşılıyor, Kadın-Erkek rolleri bir toplumda nasıl olabilir, bunlar nasıl daha eşitlikçi daha paylaşımcı hale getirilebilir? Birçok konuyu ele alabilirsi-niz sosyal psikoloji de çok geniş kapsamlı. Ama da ziyade, son zamanlarda özellikle, hep bu anlayış, kavrayış üzerinde durulu-yor. Sizce yurt dışında bir sene geçirmenin geleceğe yönelik faydaları nelerdir? Dünya vatandaşı olmaya doğru gidiş, farklılıkları zenginlik olarak almak ve onları

kötü bir şey olarak görmemek… Kendi toplumumuzda ve küresel anlamda, daha barışçıl bir dünya oluşturmak istiyorsak bunlar şart. Kendi içimize dönüp, ‘Biz böyle iyiyiz, başka-ları şöyle kötü.’ gibi bir yaklaşımla barışçıl bir dünya kurmak mümkün değil. Hoşgörülü, toleranslı, farklılıkları kabul edici ve bu farklılıklarda zenginlik bulan yaklaşımlar çok önem-li. AFS tecrübesi gibi tecrübeler de buna hizmet ediyor. Bizdeki aile sistemiyle Amerika'daki aile sistemi arasında nasıl farklılıklar saptadınız? Yeni bir kitabım çıktı; “Benlik, Aile ve İnsan gelişimi” adı. Bunun tartışmaları da var bu kitapta. Özetle diyebilirim ki “bireycilik-toplulukçuluk farkı” en temel farktır. Batıdaki ailelerde sizler de bir miktar yaşadınız. Biliyorsunuz ki “ayrışma-bireyleşme olgusu” çok önemsenir. Gençlerin ailelerinden ayrılıp kendi hayatlarını yaşamaları meselesi üzerinde çok durulur ve “ayrılma-ayrışma özerkliği”nin gelişmesi için şart görülür. “Kişi ailesinden ayrılmalı ki, otonomi geliştirebilsin.” Fikri psikolojide çok yaygındır ve batılı, bireyci dünya görüşünü yansıtır. Bu, söylediğim gibi batılı bireyci düşüncenin varsayımı. Ve bundan da şöyle bir sonuç çıkıyor; demek ki daha toplulukçu kültürlerde otonomi gelişemiyor çünkü toplulukçu kültürlerde insan ilişkileri daha iç içe. Ben bunu sorguladım teorik olarak ve şunu ileri sürdüm: Aslında özerkliğin (otonominin) gelişmesi için illa ki ayrıklık şart değil, bir başkasıyla yakın ilişki içerisinde de özerklik gelişebilir. Buradan da “özerk ilişkisel ben-lik” kavramını öne sürdüm. Bu, üzerinde çok çalıştığım bir teoridir ve dünyanın her tara-fında bunu destekleyen birçok araştırma var. Özellikle de “ilişkisel benlik” teorisini. Bizim-ki gibi “toplulukçu” toplumlarda, yakın ilişkiler önemlidir. Fakat ,kentsel ortamda, tabii ki özerklik de önemli gençlerin eğitim ve çalışma hayatında başarılı olabilmeleri için. Kendi kendine karar verebilmek, kararının sorumluluğunu taşıyabilmek çok önemli; ancak

AFSlileri bir araya getiren “D”

bunun için illa ayrışıp, tek başına olmak şart değil. Hem yakın ilişkileri muhafaza edip hem de özerk olabilmek mümkün, hatta gerekli. 1950’lerden beri birçok psikolojik kuramın da öne sürdüğü gibi; özerk olmak da, yakın ilişki sahibi olmak da temel insan ihtiyaçları. Dolayısıyla ikisinin de olması gerekiyor insanın psikolojik sağlığı için. Geleneksel dünya görüşündeki; ‘Tamamen bağlı olacaksın, özerk olmayacaksın.’ Düşüncesi de doğru değil. Söz dinleyen çocuk iyi çocuktur ama özerk olursa, kendi kendine karar vermeye kalkarsa dik başlılık ediyor diye istenmez. Dolayısıyla geleneksel kültürün de, batılı kültürün de değişmeleri ve orta noktayı bulmaları lazım. Bu çocuk yetiştirmek ve genel anlamda yetişkin eğitiminden psikoterapiye kadar her alanda akılda tutulması gereken bir felsefe-dir. Bireycilik ya da toplumculuğun, toplumdaki refah seviyesini etkilediğini düşünüyor musunuz? Bu konuda da çok tartışma var; “Refah seviyesi mi onu etkiliyor, yoksa bu dünya görü-şü mü refah seviyesini etkiliyor?” diye. ‘Ekonomik gelişme için mutlaka bireycilik (individualism) gerekir.’ Görüşü çok yaygındı, fakat bu görüş şimdi çürütülmüş durumda-dır. Özellikle Doğu Asya (Japonya,Kore,Tayvan…) örneği bütün dünyaya gösterdi ki, aslında toplulukçu kültürlerde de ekonomik gelişme olabiliyor. Çünkü o kültürler değiş-medi ve toplulukçulukları devam ediyor. Örnek verecek olursak; “Japanese Manage-ment System” yani “iş idaresi sistemi” tamamen aileyi örnek almıştır. Aileye bağlılık gibi iş yerine bağlılık da çok önemlidir mesela. İşyerleri aile gibi çalışır. Bu toplulukçu öğe önemli bir etken olmuş onların ekonomik gelişmesinde. Bir ikinci varsayım da bu görüşün dayandığı; “modernleşme teorisi” görüşüdür. Avru-pada da temel kültür toplulukçuydu ama endüstrileşmeyle,endüstri devrimiyle, bu kültür mecburen değişti. Çünkü endüstrileşme, iş gücünün mobil olmasını; dolayısıyla nerede iş varsa oraya gidilmesini, ayrışmayı ve köklerden ayrılmak gibi daha bireyci un-surları gerektirir. Yani dünya endüstrileştikçe, Avrupa’da görülen türde süreçlerden geçip, bireyci değerleri oluşturacaktır. Bu ikinci varsayım da şu şekilde çürütüldü; tarihi demografik araştırmaları,Avrupa sosyal tarih demografisi araştırmaları, bireyciliğin aslın-da 19.yy endüstri devriminden çok daha once Avrupada olduğunu kanıtladı. Hatta M.Farlen adında bir İngiliz tarihçi, toplumdaki bu bireyci öğeleri ortaçağa kadar geriye götürüyor.. Mark Farlen’a katılmayan diğer tarihçiler ise, erken modern çağ 16.yy.a kadar takip edebiliyor bireyciliğin köklerini. Dolayısıyla “bireycilik” endüstrileşmenin sonucu olarak ortaya çıkmış değil, zaten vardı. Yani; ülkelerin endüstrileştikçe zorunlu olarak bireyleşecekleri muhakemesi çürütülmüş oluyor. Bu tür küresel bakış açılarında bu tür değişik bakış açıları da ortaya çıkabiliyor. Psikoloji alanını seçmenizin ve sosyal psikoloji alanında uzmanlaşmanızın size ve yakın çevrenize yararı olduğunu düşünüyor musunuz? Bilmem belki vardır… Çünkü büyük bir bilinçlenme getiriyor ama çok da fazla parmağı-mı basamayacağım. Peki neden psikoloji alanını seçtiniz? Onu sorarsanız o başka. Annem ve babam her ikisi de öğretmendi ve ben Bursa’da büyüdüm. Onlar İstanbulluydu ama Bursa’ya tayin olmuşlar ve orada bir özel okul açmışlardı çok sene önce,1940’lı yıllarda. O zamanlar özel okul kavramı bilinmezdi ama onlar idealist öğretmenlerdi. Bu özel okul yuva olarak başlamıştı. Sonra lise sona kadar gitti yıllar içinde. Benim çocukluğumdan beri hep “Okula gideceğim, okulu ele alacağım ve müdür olacağım.” şeklinde beklentilerim vardı. Ailemin de “Çiğdem gidecek, Amerika’da doktora yapacak …” şeklinde beklentileri vardı. Ben de kabullenmişim demek ki. Hiç de sorgulamazlardı hani “Yeterince kapasitesi olacak mı? Becerebilecek mi?”, tabii ki yapacak şeklinde düşünürlerdi. Ben de tabii ki yapacağım şeklinde düşündüm demek ki. Sonra Amerika’ya gittim eğitim için. Eğitim için gittim fakat eğitim dersleri alırken psikoloji dersleri de aldım ve psikoloji derslerini daha çok sevdim. Daha düşündüren daha ilgimi çeken dersler oldular, o yüzden psikolojiye yöneldim. Nitekim, orada evlendim, çocuğum oldu. Eşimle Türkiye’ye dönünce önce Bursa’ya geldik. Orada lise okul müdürlüğü ve psikoloji öğretmenliği yaptım 2 – 3 yıl. Sonra doktoramı bitirdim ve akademik kariyer yapmak istedim lise müdürlüğü veya öğretmenliğinden ziyade, onun üzerine Orta Doğu’ya gittim. Aslında felsefeyi de çok seviyordum ve “Felsefeye mi gideyim yoksa psikolojiye mi?” diye çok arada kaldım. Sonra felsefenin biraz fazla havada olduğunu düşündüm, psikoloji daha ayakları yere basan bir konu gibi geldi bana, ki öyle. İyi ki de o tercihi yapmışım çünkü psikolojide uygulamaya yönelik de çok iş yaptım, sadece akademik çalışma değil. Mesela bir tanesi AÇEV çalışmaları, AÇEV’i kuranlardanım zaten. Erken çocuklukta çocukların gelişmesini anne eğitimiyle desteklemek ve bunların sonuşları nedir diye görmek için 22 yıl süren bir araştırma yaptık ve bunun sonucunda; erken çocuklukta çocuğun çevresini uyaran bakımından zenginleştirmenin zihinsel gelişme için fevkalade önemli olduğunu zihinsel bulduk ve Türkiye’de okul öncesi eğitimin poltikaları değişti. Okul öncesi eğitim artık zorunlu oluyor. Bunlar, hep bizim çalışmalarımız üzerinedir. Politikayı etkiledi bizim çalışmalarımız. Ben bu sebeple psikolojiye de sosyal psikolojiye de gelişim psikolojisine de çok girdim. Bugün

de mesela, “Çocuk koruması ve çocuk politikaları” konusunda ne yapacağız diye AÇEV’de çalıştık sizinle buluşmadan önce. Sivil toplum örgütleriyle büyük bir toplantı yapılacak ve “çocuk politkaları” kurmak üzere baskı grubu olacağız hükümetlere. Bu şekilde oluyor o işler. Türkiye’de ve dünya çapında, psikoloji alanında fikir yapınıza uygun olduğunu düşündüğünüz, beğendiğiniz araştırmacı ve yazarlar kimlerdir? Ohoooo, çok vardır. Belki bilmezsiniz akademisyenleri. Hiç lüzum yok girmeye, herkes bilmeyecek anlattıklarımı, çok spesifik olacak. 1-Ofil : Yanlı demek.Amerikan yanlısı olarak kullanıldı. 2- World Minded: Evrenin arkasındaki ve içinde mevcut bulunan, İlahi Kavrayış Yetene-ği'nin, ilk zekanın, evrensel bilgeliğin sorumluluğunu taşıyan aktif vekil. 3- Rigid :katı,eğilmez,bükülmez,sert. 4- International Trustee : Uluslar arası yönetim kurulu üyeliği anlamında kullanılmıştır.

Türk Kültür Vakfı’ndan Duyuru Sevgili AFS Gönüllüleri, EFIL tarafından düzenlenen Volunteer Summer Summit 2011, Portekiz, 20 - 25 Temmuz (www.efilsumemrsummit.org) ve AFS Almanya - Karlshochschule işbirliği ile düzenlenen Intercultural Summer Academy on Intercultural Experience, Almanya, 1 – 12 Ağustos (http://summeracademy-karlsruhe.org/) başvuruları sürmektedir. Her iki etkinliğe başvurmak için gereklli koşullar etkinlik sitelerinde yer alan dosyalarda belirtilmektedir. İlgilenen gönüllülerimizin başvurularını geciktirmeden tamamlamalarını önemle rica ederiz. Her iki etkinlik için de başvurular web siteleri üzerinden yapılmaktadır. http://www.efilsummersummit.org/ http://summeracademy-karlsruhe.org/ Intercultural Summer Academy için sınırlı sayıda AFS bursları bulunmak-tadır, bu burslara başvurmak için ekte yer alan başvuru formunu doldur-manız ve vakfımız ile iletişime geçmeniz gerekmektedir. Volunteer Summer Summit başvuruları ise EFIL trafından toplandıktan sonra ofisimize iletilmektedir. Özellikle Summer Academy için AFS Bursuna başvuran gönüllülerimizin özgeçmişlerini ve gönüllülük tecrübelerini içeren bir e-maili [email protected] adresine göndermelerini gerekli referansın verilebilmesi için önemle rica ederiz. EFIL Volunteer Summer Summit’e başvuran gönüllülerimiz için ise Vakfı-mız tarafından sağlanacak olan maddi destek oranı (katılım ücreti deste-ği) gelen başvuruların değerlendirilmesi sonrasında belirlenecektir. Saygılarımızla, Türk Kültür Vakfı

AFSlileri bir araya getiren “D”

AFSGD SİNEMALI AKŞAMLAR

İlki 10 Mart 2011’de yapılan AFS Sinema Geceleri; eski, yeni tüm

AFSlileri bir araya getiren ve devamlılığına karar verilen başarılı bir organi-

zasyon oldu. İlk gecede yönetmenliğini David Fincher’ın yaptığı kült film

“Fight Club”ı izledik, hep beraber yemek yedik, sohbet ettik, hasret gider-

dik… Ayda bir kez olmak üzere Perşembe günleri bu geleneği devam ettir-

meye karar verdik ve ikinci film gecemizi 14 Nisan’da gerçekleştirdik. Bu

sefer, Osman Kemal Sözer in önderliğinde İtalyan temalı bir sinema gecesi

yaptık ve Michael Radford’un “Il Postino” ve Giacomo Aldo’nun yönettiği

“Tre Uomini e Uno Gamba” filmlerini izledik. İtalyan teması tabii sadece

bununla kalmadı. Sinema gecesini hazırlayan arkadaşlarımız tarafından

hazırlanan makarna ve İtalyanca şarkılar eşliğinde yine bir çok AFSli ile

mükemmel bir gece geçirdik. Önümüzdeki aylarda sırayla İspanyol ve

Belçika temalı sinema geceleri düzenleyecek biz gönüllüler, tüm diğer

gönüllülerin yardımına ve fikirlerine açığız. Eğer, yok ben film bulmakla

falan uğraşamam diyorsanız da, sizleri önümüzdeki sinema gecelerine,

film izlemek, sohbet etmek, kısacası gül yüzünüzü görmek için bekliyoruz.

Ne de olsa film bahane, sohbet şahane!

AFSGD TİYATRO ETKİNLİĞİ

AFS gönüllülerinin bir diğer aktivitesi de 31 Mart 2011 günü,

Beyoğlu Maya Sahnesi’nde, Cüneyt Yalaz’ın 2001 yılı Afife Jale Tiyatro

Ödülleri’nde "En İyi Komedi Oyuncusu" dalında ödüle aday gösterildiği

AFSGD’de Neler Yapıyoruz?

Bu sene 25-28 Nisan tarihleri arasında Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği

ve AFS Gönüllüleri tarafından ortaklaşa düzenlenen 5. Uluslararası Gülen

Çocuk Şenliği, turunculara bürünmüş gönüllüleriyle dünyanın dört bir

yanından gelecek olan gülen çocuklarını bekliyor.

Uluslararası Gülen Çocuk Şenliği, 2006 senesinden beri dünyanın birçok

yerinden gelen engelli ve engelsiz çocuklarımızla, Atatürk’ün tüm çocuk-

lara armağan ettiği “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”nı kutlamak için

düzenleniyor. Her sene heyecanla beklediğimiz bu şenlik tüm kamuoyu-

na “eşit yaşam haklarının önündeki engellerin kaldırılması” mesajını

vermektedir. Farklı yerlerden gelen, farklı durumlardaki çocukların, bu

şenlikte hiçbir ayrım gözetmeksin birbirleriyle kaynaşması, güzel vakit

geçirmesi sağlanarak birbirleri arasındaki anlayışın artması, engellerin

kaldırılması mümkün kılınmaktadır.

Bu sene şenliğimizde, yurtdışından Endonezya, Birleşik Arap Emirlikleri,

Yunanistan, Bosna Hersek, Makedonya, Bulgaristan ve Gürcistan grupla-

rıyla, Türkiye'den Trabzon, İzmir, Gaziantep, Ankara ve Kütahya grupları

olmak üzere yaklaşık 300 katılımcı bulunacak. Bizler de AFSliler olarak

engellerin ortadan kalktığı bu şenlikte gülen çocuklarımız ve turuncu

ruhumuzla orada olacağız.

Sevgi, barış, kardeşliğin önemini, engelli, engelsiz tüm çocukların bir

arada olacağı 5. Uluslararası Gülen Çocuk Şenliği’nde tekrar vurgulaya-

Gülen Çocuk

“Yeni Bir Hayat İçin” adlı oyunu hep beraber izlemekti. Bu aktivi-

te de yine bir çok AFSliyi bir araya getirdi.

cak, kutlama, gezi ve şenlik etkinlikleriyle farklı kültürler

arasında yeni dostlukların, kardeşliklerin oluşmasında

katkıda bulunabileceğimiz için Turuncular olarak gurur ve

mutluluk duyuyoruz.

AFSlileri bir araya getiren “D”

IDD VE İKA

IDD 2010

Her sene olduğu gibi AFS Türkiye olarak 2010 yılında da IDD (Intercultural Dialogue Day) kapsamında bazı organizasyonlar gerçekleştirdik. Her sene Eylül ayının son perşembesi kutlanan Kültürler arası Diyalog Günü bu sene 30 Eylül tarihine denk geldi. IDD İzmir’de ve Ankara’da çeşitli etkinliklerle de kutlandı. IDD İstanbul’da bu sene ilki düzenlenen İKA( İstanbul Kültür Avı) ile kutlandı.

IKA Nedir? Kültür Avı dünyanın bir çok ülkesinde daha çok hosting öğrencilerinin bulundukları ülkeyi daha iyi tanıması için düzenlenen oldukça kapsamlı bir oyundur. Yarışmacılar şehrin önemli ve kültürel değeri yüksek noktalarını bulmaya yönelik bir takım gö-revlere sahiptirler. İstanbul’da ilk defa 2010 yılında düzenlenen bu oyunun, IDD’de yapılmasının amacı ise şudur; bir insanın kültürlerarası değerlere sahip olabilmesi için, en az iki kültürü çok yakından tanıması gerekir. Biz dünyanın bir çok değişik ülkesinin kültürlerini yakından tanıyan AFSliler olarak, acaba kendi kültürümüzü ne kadar tanıyoruz? Bu sorunun verdiği ilhamla yola çıkan İKA ekibi, 30 Eylül 2010 günü oldukça başarılı bir

Tu rkiye’den AFS ile Amerikaya giden ilk

o g rencilerin Can Epirden ile Tunç Erkanlı

oldug unu ve 1952 senesinde gittiklerini…

Eski AFSlilerin Amerika’ya 3 ayda gemi ile

gittiklerini…

Eski AFSlilerin gemide İ ngilizce dersleri

aldıklarını ve oryantasyon kamplarını da

yine gemide yaptıklarını…

Kenya AFS’nin yeniden yapılanmasını sag la-

yan Ö mer Öngun’un Tu rkiye AFS go nu llu su

oldug unu…

Salih Memecan'ın AFS yılında 'Bir Tu rk o g -

rencinin Amerika’yı algılaması’ile ilgili çizdi-

g i do nem o devi için olan karikatu rlerle u nlu

oldug unu…

Öfiste bulunan Bizbize dergilerinin bu tu n kopyalarının toplanmış oldug u tek o rnek olan derlemenin açık arttırma ile 3 -5 bin TLye alındıg ını… 60larda yaz do nemi için yu ze yakın sayıda kişi Tu rkiye'de deg işim o g rencisi olarak bulundug unu… Bu yıl AFS yılını geçirmek için Tu rkiye'nin en dog usuna giden o g rencinin Trabzon’da konuk edildig ini…

biliyor muydunuz?

organizasyona imza attılar. İKA günü, yarışmanın katılımcıları ve organizatörleri sabah saat 8.00’de Sultanahmet Mey-danı’nda buluştular. Katılımcılara kahvaltı verildi ve yarışma boyunca üzerlerinden çıkarma-mak üzere t-shirtleri teslim edildi. Yarışmacılara oyun hakkında detaylı bilgi verildi ve katı-lımcılar kura sonucu 5’erli gruplara ayrıldılar. Soru kağıtlarının da dağıtılmasının ardından yarışmacılar görevlerini yerine getirmek ve İstanbul’u ne kadar iyi tanıdıklarını kanıtlamak üzere 2010 Avrupa Kültür Başkentinin çeşitli bölgelerine dağıldılar. Gün boyunca tamamlanmış görevlerini kanıtlamak amacıyla fotoğraf çeken yarışmacılar, saat ikiden sonra her saat bir tane olmak üzere toplam 3 adet ipucu haklarını organizatörle-re telefon ederek kullandılar. Yarışma saat 5’te Beşiktaş Kafe Pi’de son buldu. Yarışmayı erken bitiren katılımcılar, organi-zatörler tarafından öpülerek ödüllendirildi. Organizatörler yarışmacıların fotoğraflarını de-ğerlendirirken, günün yorgunluğunu üstünde barındıran yarışmacılar ise serbestlerdi. Ödül töreni, Beyoğlu’nda Rhytm Roof’ta yapıldı. Birinci grup plaketlerini organizatörlerin elinden alırken, yarışmaya katılan katılmayan birçok AFSli günün yorgunluğunu hep beraber dans ederek üzerlerinden attılar. Bu organizasyonu İstanbul’da bir gelenek haline getirmeyi amaçlayan İKA ekibi ise bu konu-daki çalışmalarına devam ediyor ve siz geleceğin istekli gönüllüleri ve İKA’cıları ile buluşmayı sabırsızlıkla bekliyorlar.

Reklamlarınızla

AFS’D’de

Siz de Yerinizi Alın!

İletişim: [email protected]

AFSlileri bir araya getiren “D”

SORULAR

1.a)Şuan ki AFSGD MYK başkanı Veli Tan isimli AFSlinin soyadı nedir? b) Her sene eylülün son perşembesi düzenlenen kültürler arası etkinliğin adının kısalt-ması nedir?

2.a)Kenya AFS nin tekrar kurulmasına yardım eden Ongun soyadlı AFSli kim-dir? b) AFSGD nin İstanbul ve Ankaradan sonra hangi şehir de şubesi bulun-maktadır?

3.a) TC nin ilk kadın valisi kimdir? (Lale ön isimli) b) Brezilyanın uluslararası plaka kodu?

4. Ankara Şubemizin düzenlediği film festivalinin adı?

5.a) Dış işleri bakanlığı yapmış Cem soyadlı AFSli kimdir? b) AFSlilerin ülkeleri-ne giderken kullandıkları vasıta nedir? (uçak değil)

6. Bu yıl 5.si düzenlenen TOFD ile ortak yapılan şenlik nedir?

7.a) Türkiye, AFS ile ilk hangi yıl tanıştı? (bin dokuz yüz…) b) Bu yıl Eylül ayında düzenlenen AFS kültürel etkinliği nedir? (kısaca)

8. AFSGD kısaltmasında ki 'G’hangi kelimeye karşılık gelir?

9.a) AFS'D nin ilk basıldığı ay ne zamandır? b) EVA annelerimizin çoğunlukta bulunduğu ilimiz?

10.a) Türkiye de AFS programlarını yürüten kurum kimdir? b) TKV nin şuan da ki mütevelli heyeti başkanı kimdir?( Sinan ön adlı)

11.a) 65-67 yılları arasında basılmış AFS dergisinin ismi? b) Dünyada Kızıl-

haç’tan sonra en çok gönüllüsü olan kuruluş?

Merhabalar! Farkındayız ki çoğu zaman hayatın koşturmasında kendimizi sa-natsal aktivitelerin uzağında buluyoruz. Konsere gidemiyoruz, sergi gezemiyo-ruz, tiyatro izleyemiyoruz, çoğu zaman kitap bile okuyamıyoruz; çünkü vakit bulamıyoruz. Kimi zamanlar ise vaktimiz olsa bile hali hazırda bildiğimiz bir program olmadığı için araştırmak zor geliyor, ve erteliyoruz. Biz de bu hususta hem sizin elinizin altında yapabileceğiniz sanatsal aktivteler olsun hem de yazan, yapan, yaratan AFSlilerimize destek olsun diye AFSlilerin yaptıklarının bulunduğu bir köşe hazırladık. Bundan sonraki sayılarda da bulunacak köşemi-ze siz de yaptıklarınızı yazmamızı isterseniz [email protected] e-posta adre-sinden bizimle irtibata geçebilirsiniz. Herkese sanata vakit ayırabileceği günler dileriz. *Jale Yılmabaşer Ekim 2011'de Paris'de açılacak olan Salon D'automne sergisi-ne Paris'e yolu düşen herkesi bekliyor. * Gülce Oral pazartesi günleri Kebap isimli oyunda Harbiye Mekan Artı'da rol alıyor. Oynadığı diğer oyun olan "Bazı Sesler" Taksim İkinci Kat'ta çarşamba günleri sahne alıyor. *Sine Ergün'ün Kasım 2010da Yitik Ülke Yayınlarından basılan öykü kitabı "Burası Tekin Değil" okuyucularını bekliyor. Dili konuları ve kapağındaki resmi çok güzel olan kitabın öykülerinin art arda değil ayrı zamanlarda okunması, birbirinin devamı gibi gözüken anlatımdan korunmayı sağlayacaktır. Kimi öy-külerin sonunun çok keskin olmaması hayal gücünüze sunulmuş birer hediye olarak yer alırken; kimi öykülerin son cümleleri ise bir yerlere not alınıp favori cümleniz olmaya adaylar. Okuması çok zevkli olan Sine Ergün'ün kitabını vakit-lerimizin çoğunu harcadığımız trafikte çantanızdan çıkartmanızı ve okurken başka dünyalara dalıp trafik işkencenizi azaltmanız tavsiye ederim. Kendiniz hakkında kısa ama derin bir öyküyü kolayca bulabileceğiniz kitapta benim en beğendiğim öykü ise "Edgar". Ayrıca Sine Ergün'ün öykü, şiir ve denemelerine Kitap-lık, Notos, Sıcak Nal, Özgür Edebiyat gibi dergilerde de rastlanabilir.

* Ilgın İçözü Nisan ayından itibaren "Odessa Evine Dön" isimli oyunla Türkiye turnesine çıkıyor. Oyun aynı zamanda İstanbul Üniversitesi İktisat Sahne-si'nde de sahneleniyor.

Reklamlarınızla

AFS’D’de

Siz de Yerinizi Alın!

İletişim: [email protected]