heyula - sayı 1

6

Upload: hueseyin-ali

Post on 28-Mar-2016

245 views

Category:

Documents


26 download

DESCRIPTION

Heyula - Sayı 1 - 6 Sayfa(Kapak dahil.) Yuseyin Ali Bozkurt Yayıncılık

TRANSCRIPT

Page 1: Heyula - Sayı 1
Page 2: Heyula - Sayı 1

Güzelliklere

hayatımızın her

alanında

rastlamak

mümkün. Yeter

ki, güzel

bakmasını

bilebilelim. Kimi

zaman içimizi karartan, canımızı sıkan şeyleri

yapmak zorunda olmadığımızı fark etmemiz

yeterlidir. Yaşadığımız dünyayı kasıp kavuran

savaşlar, kinler ve öfkeleri yeryüzünden silip

süpürmek pek de mümkün görünmese de, aslında

hepsi bizim elimizde. Kendine inanmayan hiç

kimse başarılı olamaz. Çünkü başarıya açılan

kapının anahtarı kendine inanmak ve güvenmektir.

Tabii bu anahtara sahip olmak da yetmiyor ki.

Kapıyı açmak, yolun başında olmak demek. Çok

çabalamak gerekiyor bu hedefe varmak için. Yani

önce bir hedefiniz olacak, sonra kendinize

inanacaksınız ve son olarak da bu uğurda alın teri

harcayacaksınız. Doğadakinin aksine bu konuda

hedef büyüdükçe vurmak zorlaşır. Hedefiniz

başkalarının da hedefi olabilir. Onlardan önce

davranmak da gerekir elbette. Yoksa hayallerinizin

tahtında bir başkasını bulabilirsiniz.

Güzel şeyler gözyaşlarıyla ıslandıkça değerlenir,

kıymet kazanırlar. Önemli olan vazgeçmemektir.

Bir rüyayı gerçek kılmak adına çaba sarf

edilmedikçe, hayallerin hiçbir hükmü yoktur. Olur

ya, başaramazsanız eğer; yıkılmamanız gerekir her

şeyden önce. Bir kere düştünüz mü yere, çamurla

kirlendi mi omuzlarınız, canınız yandı mı,

kalırsanız düştüğünüz yerde kalkınca yine düşme

korkusuyla; bitmişsiniz demektir. Her şeyinizi

kaybettiniz işte. Olsun varsın, yine düşün, yine yere

değsin dizleriniz, yeter ki boyun eğmeyin. Yine

kalkın ve savaşın, yeter ki yılmayın. Çünkü hayatın

anlamı budur bir nevi. Ne kadar güçlüyseniz, size

inen darbeler de bir o kadar ağır olacaktır.

Bundandır belki de her zaman en büyük darbeleri

iyilerin alması. Mutlu olmalısınız büyük acılardan

belki de, Allah güçlü kulunu daha büyük

zorluklarla imtihan etmez mi zaten? Ama bir kez

vazgeçtiniz mi, her şey bitmiş demektir. Yenildiniz

işte, şimdi kendinizi huzur içinde karanlık odanıza

kapatabilir, yaranızı deşen müzikler açabilir ve

sürekli filmler seyrederek bitkisel hayata

geçebilirsiniz. Oysa bunun yerine acılardan ders

alsanız daha hoş olmaz mıydı? Yazın mesela,

canınızı sıkan ne varsa. Bir kâğıda, istediğiniz

şekilde dökün hislerinizi. Belki dörtlükler, belki de

düz yazıyla. Bir şiir yazın mesela; kuralsız,

kitapsız, kafiyesiz bir şiir. Kendiniz gibi, şiirinizi

de kurtarın kalıplardan, şartlanmalardan ve

alışkanlıklardan. Neyin kaybı kendinizden kıymetli

olabilir ki? Çok mu sevmiştiniz mesela? Eee, ne

olmuş yani? Gitti de soluğunuz mu kesildi? Belki

de kesilmiştir haklısınız. Ama şuan bunu

okuduğunuza göre geri gelmiş anlaşılan.

Uykunuzdan oldunuz belki evet, peki ya kaç gece?

Üç mü yoksa dört mü? Şimdilerde horul horul

uyuduğunuzu bana değil, kendinize itiraf etmeniz

gerekmez mi? Her şeyi geçtim de, kaybettiklerinizi

ailenizden daha değerli kılan ne var? Siz değil

miydiniz biricik annenizin tek damla gözyaşına

herkesi, her şeyi silen? Şimdi bunu değiştiren ne

peki? Ne ara bu kadar bencil olabildiniz ki?

Kendinizden başkasınız düşünmez oldunuz

çıktınız. Sizin için gözyaşı dökenleri görmüyor,

size gözyaşı döktüren başkalarından bahsedip

duruyorsunuz. Emin olun ki o gözyaşı

döktükleriniz de başkaları için gözyaşı döküyor ve

aynı bencil tavırla o da sürekli kendi gözyaşı

döktüklerinden bahsedip duruyor.

Tüm bunları biliyor olduğunuzun farkındayım.

“Peki, ne yapalım yani” mi diyorsunuz? Basit bir

tavsiye olacak benimkisi. Şimdi şu aptal

bilgisayarın başından kalkın ve dışarı çıkın.

Canınızın hiç istemediğini de biliyorum evet, ama

söylesenize, şu güne dek hep o egoist canınızı

dinlediniz, sizi kaç defa mutlu etti ki? O halde

şimdi dikkatli dinleyin ve bana ve kendinize bir

şans daha verin. Şimdi dışarı çıkın ve o güzelim

doğanın farkına varın: Ötüşen kuşların, yemyeşil

kırların ve diğer tüm insanların. Artık başkalarının

farkına varmanın zamanı gelmedi mi sizce de?

Hepi topu kaç gün yaşayacaksınız şunun şurasında.

Ben size bencil olun, hayatın tadını çıkarın ve hiç

kimseyi umursamayın demiyorum ki. Sadece

kendinize haksızlık etmekten vazgeçin. Siz de en az

o yere göğe sığdıramadıklarınız kadar değerlisiniz.

Siz de en az onlar kadar insan, en az onlar kadar

güzel, zeki ve iyisiniz. Geçmişinizde her ne

olmuşsa olmuş artık, unutun ve yarına odaklanın.

Mutlu yarınlar! Yüseyin Ali

Page 3: Heyula - Sayı 1

Can Yücel

Anladım

Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım.

Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,

Kendi yolumu çizdiğimde anladım..

Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil..

Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım..

Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,

Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım..

Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,

Neden hiç ağlamadığını anladım..

Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,

Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım..

Bir insanı herhangi biri kırabilir,ama bir tek en çok sevdiği, acıtabilirmiş,

Çok acıttığında anladım..

Fakat,hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,

Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım..

Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,

Yüreğini elime koyduğunda anladım..

”Sana ihtiyacım var, gel ! ” diyebilmekmiş güçlü olmak,

Sana ”git” dediğimde anladım..

Biri sana ”git” dediğinde, ”kalmak istiyorum” diyebilmekmiş sevmek,

Git dediklerinde gittiğimde anladım..

Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,

Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..

Özür dilemek değil, ”affet beni” diye haykırmak istemekmiş pişman

olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım..

Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş,

Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,

Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..

Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,

Beni af etmeni ölürcesine istediğimde anladım..

Sevgi emekmiş,

Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş…

Page 4: Heyula - Sayı 1

İmkânsızlık

İmkânsız hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sizce bir insan her şeyi başarabilir mi? Bu

soruya düşünmeden “İmkânsız diye bir şey

yoktur!” kesin yargısıyla yaklaşmak,

çocukluktan gelen bir şeydir ve aksine henüz

şahit olmadığınız için kendinizi şanslı

sayabilirsiniz. Ama “Evet vardır” veya “Neden

olmasın, tabii olabilir” diyenlerdenseniz biraz

daha olgun düşüncelisiniz demektir veya

birtakım şeyler yaşamış da olabilirsiniz.

Düşünmeye dahi gerek duymadan imkânsızı

reddedenler, çözemedikleri bir durum üzerine

uzun uzadıya düşünseler veya çözüm

arayışında bulunmalarına rağmen hiçbir sonuç

alamasalar belki de beni daha iyi

anlayabilirlerdi.

Şimdi, tamam imkânsız yok, insan çok isterse

her şeyi başarabilir vs. de en basitinden kalbini

kazanmak istediğimiz bir kişiyi ele alalım.

Varsayalım onun üzerinde kötü bir ilk izlenim

uyandırdınız ve yıldızınız pek barışmadı. Ama

daha sonra ne olduysa oldu ve karşınızdaki

kişiyle arkadaş veya daha fazlası olmak

istediniz. Ve bu kişinin kalbini kazanabilmek

adına her şeyi yapmaya hazırsınız. Ama onun

size karşı düşüncelerinde en ufak bir değişiklik

dahi yok. Ne yaparsanız bunu

değiştirebilirsiniz? Veya başka bir şekilde

sormak gerekirse, sizden haz etmeyen birine

kendinizi sevdirebilir misiniz? Hediyeler

alsanız, ona çok değer verseniz ve tam

hayalindeki kişi dahi olmayı başarsanız, size

tiksintiyle bakmasına engel olabilir misiniz?

Geçmişinizden dolayı size karşı kin besleyen

birinin kalbini yumuşatabilir misiniz mesela?

İmkânsız dediğin budur. Öyle hemen herkesin

aklına “Gemileri karadan yürütmek” gelse de,

asıl imkânsız bu. Birini değiştirmek mesela. O

istemedi mi, yapabileceğin hiçbir şey yok.

Çabaların boşuna…

Bu konu da tıpkı “Özgürlük ve Haklar”

konusu gibi. Yeryüzünde yaşayan tek insan siz

değilsiniz. Bu sebeple nasıl hak ve

özgürlüklerimiz başkalarıyla çakışmayacak

şekilde kısıtlanıyorsa, imkânlarımız da bu

şekilde kısıtlanırlar. Böylece bizler, imkânsızı

kabullenmiş oluruz. Örneğin hadi kalkıp gidin

ve bir zenginin parasının yarısında hak iddia

edip, sonra da hakkınızı alın. Bu görünüşte

imkânsız olmayan bir şeydir. “Ne var ki bunda,

çözüm yolu var işte. Hatta ben adamı öldürüp

bütün parasını bile alırım! Nesi imkânsız?” Bu

konu hakkındaki muhtemel düşüncenizdir.

Ama ben günümüzde bir Robin Hood

göremiyorum. Hikâyedeki gibi haksız kazanç

elde eden zenginler mi yok, yoksa açlıktan

ölecek durumda olan fakirler mi? Hikâyedeki

her şey var, tek eksik ana karakter: Robin

Hood. Madem imkânsız değil, gelin de bu

hikâyenin başrolünde siz oynayın. Ahlaktan

yoksun, hak yiyen zenginlerden alın da, şerefli

ama aç insanlara dağıtın. Yoksa siz iyilik

yapmak istemiyor musunuz? Ya da macera

yaşamak? Ne oldu o maceracı ruhunuza

anlayamıyorum doğrusu. Siz değil miydiniz

adrenalin peşinde koşturup duran,

Bunckyjumping atlayışları falan? Her şey

mümkün madem, neden şu dünyanın düzenine

bir el atan çıkmıyor? Çok mu memnun herkes

hayatından? Tüm bu çekip gitmek istemeler,

intiharlar da tam bunu gösteriyor zaten öyle

değil mi? Ne kadar mutlu olduğunuzu ve

imkânsızlıklara nasıl meydan okuduğunuzu…

Bir diğer örneğimize geçelim isterseniz: Aşk.

Madem imkânsız diye bir şey yok, insanlar

neden aşk acısı çekiyorlar? X, Y’ye; Y, Z’ye

âşıksa örneğin: X’in Y’ye kavuşması mümkün

olursa, Y’nin Z’ye kavuşması imkânsız bir

hayal olarak kalmaya devam edecektir. Ola ki

Y, Z’ye kavuşursa eğer, X’in hayali

imkânsızlığa mahkûm olacaktır. Bu durumda,

tam da başta söylediğim şey giriyor devreye,

çıkış yolu yoksa eğer, o olay imkânsızdır. Bir

başka deyişle, imkânsız olmayan her sorunun

bir çözüm yolu vardır. Bu X-Y-Z şahısları

arasındaki sorunun çözümü imkânsız değil de

nedir? Üstelik günlük hayatta da bu örnekle

sık sık karşılaşmıyor muyuz? Hala imkânsız

diye bir şeyin olmadığına inanıyorsanız. Gidin

ve âşık olduğu kişi tarafından reddedilen,

sevilmeyen bir kişinin sevdiğiyle birlikte

olmasını sağlayın. Şansınız yaver gider de

başaranız bile, sözlerimi çürütemezsiniz. Bir

Page 5: Heyula - Sayı 1

örnekte bu böyle oldu diye, tümünde olacak

diye bir şey yok ya. Bu da, kalan tüm diğer

örnekler konusunda haklı olduğum anlamına

gelir. Aynı durum aynı kişiye âşık iki kişi için

de geçerlidir. Anormal bir şekilde ikisini de

isteyen bir kişi olmadığı varsayılan bir kişi

tercihini; ikisinden biri, ikisinden farklı biri

veya ilelebet yalnızlık şeklinde kullanabilir. Bu

durumda en az birinin aşkını kalbine gömmesi

gerekecektir. Peki ya ikisi de bunu yapmak

istemiyorsa ne olacak? Şimdi imkânsızlık

kendini daha net bir şekilde belli etmeye

başladı işte. Canlarını bile verebilecek iki kişi,

canlarını bile verseler ikisi de kendi arzularını

mümkün kılabilirler mi?

Benim imkânsız anlayışım işte bu şekilde,

tabii ki hiç kimse katılmak zorunda değil. Ama

doğrusu biraz gerçek anlamda düşündüğümüz

zaman, “imkânsız” kelimesinin hiç de var

olmayan bir şeyi nitelemediğini, aksine hayatın

her anında karşımızda bulabileceğimiz, çok sık

bir şekilde varlığını bize hissettiren bir şey

olduğunu anlıyoruz. Aslında imkânsızın

mümkün olmayış sebebi, aklın çözüm

üretememesidir. Şayet akıl bir yolunu bulursa,

gereken güç her zaman vardır. Kalbinizin

arzuladığı ve aklınızın elverdiği her şeyi

yapmak mümkündür. Bunun için kendinize

biraz inanmak yeterlidir. Bunun dışında

kalanlar ise, hayalden öteye gidemeyen

imkânsızlıklar yumağı.

Yuseyin Ali

Page 6: Heyula - Sayı 1

Yuseyin

Page 7: Heyula - Sayı 1

örnekte bu böyle oldu diye, tümünde olacak

diye bir şey yok ya. Bu da, kalan tüm diğer

örnekler konusunda haklı olduğum anlamına

gelir. Aynı durum aynı kişiye âşık iki kişi için

de geçerlidir. Anormal bir şekilde ikisini de

isteyen bir kişi olmadığı varsayılan bir kişi

tercihini; ikisinden biri, ikisinden farklı biri

veya ilelebet yalnızlık şeklinde kullanabilir. Bu

durumda en az birinin aşkını kalbine gömmesi

gerekecektir. Peki ya ikisi de bunu yapmak

istemiyorsa ne olacak? Şimdi imkânsızlık

kendini daha net bir şekilde belli etmeye

başladı işte. Canlarını bile verebilecek iki kişi,

canlarını bile verseler ikisi de kendi arzularını

mümkün kılabilirler mi?

Benim imkânsız anlayışım işte bu şekilde,

tabii ki hiç kimse katılmak zorunda değil. Ama

doğrusu biraz gerçek anlamda düşündüğümüz

zaman, “imkânsız” kelimesinin hiç de var

olmayan bir şeyi nitelemediğini, aksine hayatın

her anında karşımızda bulabileceğimiz, çok sık

bir şekilde varlığını bize hissettiren bir şey

olduğunu anlıyoruz. Aslında imkânsızın

mümkün olmayış sebebi, aklın çözüm

üretememesidir. Şayet akıl bir yolunu bulursa,

gereken güç her zaman vardır. Kalbinizin

arzuladığı ve aklınızın elverdiği her şeyi

yapmak mümkündür. Bunun için kendinize

biraz inanmak yeterlidir. Bunun dışında

kalanlar ise, hayalden öteye gidemeyen

imkânsızlıklar yumağı.

Yuseyin Ali

Page 8: Heyula - Sayı 1

İmkânsızlık

İmkânsız hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sizce bir insan her şeyi başarabilir mi? Bu

soruya düşünmeden “İmkânsız diye bir şey

yoktur!” kesin yargısıyla yaklaşmak,

çocukluktan gelen bir şeydir ve aksine henüz

şahit olmadığınız için kendinizi şanslı

sayabilirsiniz. Ama “Evet vardır” veya “Neden

olmasın, tabii olabilir” diyenlerdenseniz biraz

daha olgun düşüncelisiniz demektir veya

birtakım şeyler yaşamış da olabilirsiniz.

Düşünmeye dahi gerek duymadan imkânsızı

reddedenler, çözemedikleri bir durum üzerine

uzun uzadıya düşünseler veya çözüm

arayışında bulunmalarına rağmen hiçbir sonuç

alamasalar belki de beni daha iyi

anlayabilirlerdi.

Şimdi, tamam imkânsız yok, insan çok isterse

her şeyi başarabilir vs. de en basitinden kalbini

kazanmak istediğimiz bir kişiyi ele alalım.

Varsayalım onun üzerinde kötü bir ilk izlenim

uyandırdınız ve yıldızınız pek barışmadı. Ama

daha sonra ne olduysa oldu ve karşınızdaki

kişiyle arkadaş veya daha fazlası olmak

istediniz. Ve bu kişinin kalbini kazanabilmek

adına her şeyi yapmaya hazırsınız. Ama onun

size karşı düşüncelerinde en ufak bir değişiklik

dahi yok. Ne yaparsanız bunu

değiştirebilirsiniz? Veya başka bir şekilde

sormak gerekirse, sizden haz etmeyen birine

kendinizi sevdirebilir misiniz? Hediyeler

alsanız, ona çok değer verseniz ve tam

hayalindeki kişi dahi olmayı başarsanız, size

tiksintiyle bakmasına engel olabilir misiniz?

Geçmişinizden dolayı size karşı kin besleyen

birinin kalbini yumuşatabilir misiniz mesela?

İmkânsız dediğin budur. Öyle hemen herkesin

aklına “Gemileri karadan yürütmek” gelse de,

asıl imkânsız bu. Birini değiştirmek mesela. O

istemedi mi, yapabileceğin hiçbir şey yok.

Çabaların boşuna…

Bu konu da tıpkı “Özgürlük ve Haklar”

konusu gibi. Yeryüzünde yaşayan tek insan siz

değilsiniz. Bu sebeple nasıl hak ve

özgürlüklerimiz başkalarıyla çakışmayacak

şekilde kısıtlanıyorsa, imkânlarımız da bu

şekilde kısıtlanırlar. Böylece bizler, imkânsızı

kabullenmiş oluruz. Örneğin hadi kalkıp gidin

ve bir zenginin parasının yarısında hak iddia

edip, sonra da hakkınızı alın. Bu görünüşte

imkânsız olmayan bir şeydir. “Ne var ki bunda,

çözüm yolu var işte. Hatta ben adamı öldürüp

bütün parasını bile alırım! Nesi imkânsız?” Bu

konu hakkındaki muhtemel düşüncenizdir.

Ama ben günümüzde bir Robin Hood

göremiyorum. Hikâyedeki gibi haksız kazanç

elde eden zenginler mi yok, yoksa açlıktan

ölecek durumda olan fakirler mi? Hikâyedeki

her şey var, tek eksik ana karakter: Robin

Hood. Madem imkânsız değil, gelin de bu

hikâyenin başrolünde siz oynayın. Ahlaktan

yoksun, hak yiyen zenginlerden alın da, şerefli

ama aç insanlara dağıtın. Yoksa siz iyilik

yapmak istemiyor musunuz? Ya da macera

yaşamak? Ne oldu o maceracı ruhunuza

anlayamıyorum doğrusu. Siz değil miydiniz

adrenalin peşinde koşturup duran,

Bunckyjumping atlayışları falan? Her şey

mümkün madem, neden şu dünyanın düzenine

bir el atan çıkmıyor? Çok mu memnun herkes

hayatından? Tüm bu çekip gitmek istemeler,

intiharlar da tam bunu gösteriyor zaten öyle

değil mi? Ne kadar mutlu olduğunuzu ve

imkânsızlıklara nasıl meydan okuduğunuzu…

Bir diğer örneğimize geçelim isterseniz: Aşk.

Madem imkânsız diye bir şey yok, insanlar

neden aşk acısı çekiyorlar? X, Y’ye; Y, Z’ye

âşıksa örneğin: X’in Y’ye kavuşması mümkün

olursa, Y’nin Z’ye kavuşması imkânsız bir

hayal olarak kalmaya devam edecektir. Ola ki

Y, Z’ye kavuşursa eğer, X’in hayali

imkânsızlığa mahkûm olacaktır. Bu durumda,

tam da başta söylediğim şey giriyor devreye,

çıkış yolu yoksa eğer, o olay imkânsızdır. Bir

başka deyişle, imkânsız olmayan her sorunun

bir çözüm yolu vardır. Bu X-Y-Z şahısları

arasındaki sorunun çözümü imkânsız değil de

nedir? Üstelik günlük hayatta da bu örnekle

sık sık karşılaşmıyor muyuz? Hala imkânsız

diye bir şeyin olmadığına inanıyorsanız. Gidin

ve âşık olduğu kişi tarafından reddedilen,

sevilmeyen bir kişinin sevdiğiyle birlikte

olmasını sağlayın. Şansınız yaver gider de

başaranız bile, sözlerimi çürütemezsiniz. Bir