progeyik 1. sayı

66

Upload: dilaver-uyanik

Post on 23-Mar-2016

230 views

Category:

Documents


5 download

DESCRIPTION

Progeyik 1. Sayı

TRANSCRIPT

Page 1: Progeyik 1. Sayı
Page 2: Progeyik 1. Sayı

00

SAYI 12012

Page 3: Progeyik 1. Sayı

00

SAYI 12012

Herhangi bir amacımız yok. Hem olsa kaç yazacak. Yazalım, çizelim, hayata gülümseyelim dedik. Şu soğuk havalarda biraz olsun içimizi ısıtan tatlı bir gülümse konsun yanaklarımıza istedik. Neyse, kısaca başlamış olduk. Nereye gittiğimizi bil-meden. Sanki bir kum saatinin içinde olduğumuzu duyumsadık. Dergiyi yaparken: Zamana karşı yarışmayalım, tıklama istatistiği olmayalım dedik. Sert piyasa koşularında basılması nere-deyse imkansız olan dergi işini, internete koyalım, bedava olsun dedik. Bize ulaşın butonundaki bölümden mesajlar gelsin, ne olacak tepkiler? Peki katılım? Yazan-çizen? Okuyan?Sorduk sadece. [email protected]’a gelir mi?

Eski sayılar butonunda arşivi-miz biriksin dedik. Yeni sayılar müjdelensin ufuklara yelken açan kotralarla... ve hayal ettik. Hayal ettik bu elinizde tutama-dığınız dergi, PDF formatında harddisklerinize yazılsın. Dijital dünyada yeni bir dünya düzeni-nin habercisi olsun. Öngörülü, vakur bir şekilde geyik sanatının doruğu olsun. Peki şimdi soruyoruz, fena mı ettik?

BAŞLANGIÇ

BİTİŞ

Page 4: Progeyik 1. Sayı

04

SAYI 12012

Hybrid

EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİEDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ

Mutlaka dinleyin dediğimiz bir mü-zikle karşı karşıyayız. Yapacağınız şey basit, Youtube’e girip Hybrid yazın ve Break my Soul şarkısına tıklayın. Sadece bu parça değil, Disappear Here de peşine gelsin. Charloette’un güzel sesiyle arkanı-za yaslanın, keyiflenin. Sosyal med-yanızda paylaşın popüler olsunlar. Buralara gelsin-ler, konserlerine gidelim. Değişik bir tat yakala-mak isteyenler, Hybrid’den he-men sonra İsma-il YK’dan Allah Belanı Versin’i dinlesinler.

Page 5: Progeyik 1. Sayı

05

SAYI 12012

Wingsuit Basejumping - The Need 4 Speed: The Art of Flight

Akabinde yukarıdaki videoyu Youtube’un arama çubuğuna yazın ve izleyin. Heyecan olur.

Youtube’da dünya müziği nereye gi-diyor isimli araştırmamız sonucunda ilginç gruplarla karşılaştık. Trance-tekno ne kadar seversiniz bilemeyiz ama şöyle bir dinlemenizde fayda var. Özellikle birçok cep telefonun-dan duyduğumuz Apaçi müziğinin yerine artık daha kaliteli bestelerin geçmesi gerektiğini düşünüyoruz. Talamasca ve buna benzeyen olduk-ça grup var. Bazı şarkıların isim-leri uyuşturucu isimleriyle aynı mesela. O kafalarla bu tip şeyleri mi dinlemek lazım anlayamadık ama klasiğin dışında ve kaliteli oldukları kesin. Bir zamanlar Acid’çilerle kapışan metalcilerin de bu tarz işleri takip etmeleri gözümüzden kaçmıyor, bilesiniz.

Talamasca

Apaçi demişken...Buralarda Apaçi dansı olarak adlan-

dırılan hareketler yığınının temellerini “tektonik dance” yazarak arattığınızda

ecnebi Apaçileri izleyebiliyorsunuz.

Page 6: Progeyik 1. Sayı

06

SAYI 12012

Fazla batı hayranlığı yaptığımızı düşünüyorsanız yanıldınız. İşte size doğulu bir performans. An-cak bas gitar kullanan doğulula-rın batılılara ne kadar yaklaştığı-nı araştırmak bizim işimiz değil. Üniversitelerde müzik üzerine bilgi toplayanların işi bu.

Tamikrest

Bu adamları dinledikten sonra tarih-teki bazı olayların sebep-sonuç ilişki-lerine daha fazla vakıf olabiliyorsunuz. Osmanlı’nın Balkanlarda ilerlerken ya-nında götürdüğü ordu müziğinin çingene kültürüyle harmanlanmasıyla, bu peşin-den koşulamaz ve durdurulamaz müzik oluşmuş. Hayatı boyu sanatçı olamayan Hitler de bu yetenekli insanları öldüre-rek yeteneksizliğini gizlemeye çalışmış. Sonuçta yetenekliler hala hayatta.

Taraf deHaidouks

Page 7: Progeyik 1. Sayı

07

SAYI 12012

Planet Dinosaur Dünya nereden gelmiş nereye gidi-yor, bir dinozorumuz eksikti demeyin, izleyin. 6 bölümlük bu animasyon-belgesel son zamanlarda bulunan dinozor fosillerinin verdiği inanılmaz bilgileri bizimle paylaşıyor. Açıkçası bazı sahneler de ağzımız açık kaldı. Eğer yaşasalardı insanlar ne yapardı bilemiyoruz ama çoğumuzu acımadan yiyeceklerine eminiz. www.dizimag.com

Page 8: Progeyik 1. Sayı

08

SAYI 12012

Aslında yazmayacaktık. CNBC-E’de gösteril-meden önce böylesine güzel dizileri izleyen bir avuç farkında insanlar kümesinin içinde olmak oldukça keyifli. Ancak bu dizi gerçek-ten çok iyi ve yeni bölümlerini iple çektiğiniz cinsten. Esasoğlan’ın Clint’ten kaptığı oyun-culuğun üzerine koyduğu performans fevka-lede. Vahşi batının masum güzeline de şapka çıkarıyoruz huzurlarınızda...

Hell on WheelsHell on Wheels

Page 9: Progeyik 1. Sayı

00

SAYI 12012

Poster Ekiücretsiz

Page 10: Progeyik 1. Sayı

10

ezarfen

gercekten

uctu mu?

H.

.

Hezarfen Ahmet Çelebi’yi, (d. 1609 - ö. 1640) tanırız, biliriz. Hatta bu ülkede uçma hayaliyle yanıp tutuşan çocukların ilk öğrendikleri isimlerden biridir kendisi. Ancak bu çocuklardan biri olan ben, yaşın verdiği kemalle, bir ta-kım bilimsel veriler ışığında şüpheci yaklaşımlarda bulunma kararı aldım.

SAYI 12012

Page 11: Progeyik 1. Sayı

11

SAYI 12012

Page 12: Progeyik 1. Sayı

Yeterli eğitimini tamamlayan Ahmet Çelebi, uçuş planını yaparak kuleye doğru yola koyulur. Geldi-

ğinde usta marangoz Kirkor Efendi’nin, zamanının en iyi kompozit maddelerini (balsa ağacı ve en

kaliteli yelken bezi) kullanarak inşa ettiği kana-dını, yardımcıları hazırlamıştı bile. Kulenin dar merdivenlerinden 6 metre uzunluktaki kanadı

yukarı çıkarmanın imkansız olduğunu önceden hesaplayan Ahmet Çelebi, çözümü de bulmuş-tu. Yaptığı tek çıkrıklı basit vinç sistemi ile yük,

yukarı sorunsuz bir şekilde taşındı. Yukarı çıkıp güney rüzgarını (lodos) yanağında hisseden Hezarfen Çelebi’nin aklından geçen tek şey

ise İkarus’un hikayesiydi.

12

SAYI 12012

Araştırmama uçma eyleminin temellerinden başladım. Kısaca her canlı organizma uçabilmek için kritik bir hıza ve bir aerodinamik’e (okunuşu:ayrodinamik) sahip olmalıdır. Kuşların kanatları her iki özelliğe de sahiptir. E kuşlar uçar da insanlık geri kalır mı? Biz de uçarızın macerasına girmiş-ler. Bu konuda bilinen ilk çalışmaları Da Vinci, İsmail Cevheri gibi dönemin büyük alimleri yapmış. Hezarfen Çelebi de bu çalışmalardan ilham alıp, Okmeydanı’nda çalışmalara başlar.

Hezarfen Ahmet Çelebi nasıl oldu da Galata Kulesi’nden Üsküdar’a uçabildi?

Page 13: Progeyik 1. Sayı

13

SAYI 12012

Eğer Hezarfen Çelebi motorsuz bir araçla uçmayı başardıysa, dünyada bunu Boğaz üzerinde yapabilen tek insan olma durumundadır hala. Kırılamayan bir rekor!

Page 14: Progeyik 1. Sayı

14

SAYI 12012

Galata Kulesi’nden iniş alanı olan Üsküdar’a 3350 metre civarı bir mesafe vardır. Bu mesa-feyi gidebilmek için en iyimser hesaplamalarla (1/12 süzülme oranı) 350-500 metreye kadar yükselmek (ki daha da çıkmalı…), sonra da rüzgarın yönüne göre uygun manevralar yapa-rak inişe doğru süzülmek lazımdır.

Parametreler:

feyi gidebilmek i(1/12 süzülme oryükselmek (ki darüzgarın yönüne rak inişe doğru s

1

Çocukluğundan beri vahşi kuşların uçuşlarını göz-lemleyen Hezarfen Ç., buradan elde ettiği bilgilerle termik hava akımlarının önemini kavramıştır. Ter-mik hava akımının oluşma nedeni ısınan havanın yükselme gerçeğidir. Kuşlar işte bu termik akımları kullanarak kanat çırpmadan yukarıya yükselebili-yordu. Kendi uçuşu için gerekli ana formül de buy-du: Kuleden çıktıktan sonra yükselen hava akımını yakalamak, bu görünmeyen sütun etrafında sürekli dönerek mümkün olduğunca yukarılara çıkmak.

Hezarfen Çelebi’nin uçuşu

Page 15: Progeyik 1. Sayı

15

SAYI 12012

Denizler ve büyük su birikin-tileri üzerinde termik hava akımları bulunmaz. Bu yüzden yapılan bir hatanın telafisi yoktur. Galata Kulesi üzerinde yüksek irtifalara çıkılacak ve sonra tek bir süzülüş yapılacak…2

Denizler ve büyütileri üzerinde teakımları bulunmyapılan bir hatanyoktur. Galata Kuyüksek irtifalara

t k bi ü

3

H. Çelebi’nin yakaladığı ve 360 derecelik manevralarla döndüğü termik akım hare-ketlidir, güneyden gelen rüzgar yüzünden kuzeye doğru kaymaktadır. Bu durum mesa-feyi artıracaktır. Süzülürken pilotun, kanadın burnunu hakim rüzgar yönüne göre çevirmesi ve Üsküdar yönüne bir nevi yengeç uçuşu gerçekleştirmesi oldukça mantıklıdır.

Üsküdar sahili civarı iniş ya-pıldığına göre, en fazla 500-550 metre irtifaya çıkılmış olmalı.

Yükselici (termik) hava akımı. Spiral şeklinde.

Page 16: Progeyik 1. Sayı

Her deltaplan, yamaç paraşütü, planör vs. kullanan bilir ki, termik hava akımlarını veya dinamik kaldırıcıları kullana-rak yapılan uzun süreli uçuşlar, oldukça tecrübe isteyen bir iştir. Diyelim ki Okmeydanı çalışmaları bu tecrübeyi sağladı.

Kuleden çıkış yapıldığında 90 metre kadar bir irtifa var denize. Güney yönüne doğru kalkış yapılacağına göre ter-mik akımı yakalamak için gerekli zaman çok azdır (10-15 saniye). 2. Bir şans olarak sola ve akabinde sağa dönerek, güney rüzgarının yarattığı dinamik kaldırıcıdan yararlanarak yükselmek. Ancak bunun da sınırı var: irtifa en fazla 150-200 metreden yukarı çıkmaz. Gene olumlu bakalım, uçuşun gerçekleşebilmesi için ustalıklı Kule önü manevraların icrası ve seri bir şekilde en tepe noktada termik akımı yakalamak ve yükselmek. Neden olmasın?

Üsküdar sahili civarı iniş yapıldığına göre, en fazla 500-550 metre irtifaya çıkılmış olmalı.

Şimdiye kadar hiç deltaplanla Galata’dan atlayıp Üsküdar’a giden bir insan gördünüz mü? Neden kimse denemez? Şimdi yapılar arttı olmaz demeyin, o zaman da ağaçlar evler vardı.

Eğer Hezarfen Çelebi motorsuz bir araçla uçmayı başar-dıysa, dünyada bunu Boğaz üzerinde yapabilen tek insan olma durumundadır hala. Kırılamayan bir rekor.

Not: Amaç Çelebi’yi yermek, yapamaz demek değil, yaptığı işin ne kadar zor olduğunu anlatabilmek. Eğer uçtuysa helal olsun. Ama güzel hikaye, bana her zaman imkansız imkan-sızdır ya da imkanlı mıdır? dedirttiriyor!

16

SAYI 12012

Bazı gerçekler:

Page 17: Progeyik 1. Sayı

17

SAYI 12012

Şimdiye kadar hiç deltaplanla Galata’dan atlayıp Üsküdar’a giden bir insan gördünüz mü? Neden kimse denemez? Şimdi yapılar arttı olmaz demeyin, o zaman da ağaçlar, evler vardı.

Page 18: Progeyik 1. Sayı

18

SAYI 12012

Page 19: Progeyik 1. Sayı

19

SAYI 12012

Page 20: Progeyik 1. Sayı

20

SAYI 12012

Page 21: Progeyik 1. Sayı

21

SAYI 12012

Page 22: Progeyik 1. Sayı

22

SAYI 12012

Bu istatistikler titiz bir çalışma sonunda sonuçlandırılmıştır.

Dizinin bazı bölümlerindeki çatışmalarda kimin kimi vurduğu, anlaşılamamaktadır.

Bu tip durumlarda tahmin yeteneği kullanılmıştır.

KİM KAÇ KİŞİ VURDU?

Vadi’nin her bölümünde

9,48ADAM

İNDİRİLDİ

POLAT ALEMDAR

423Bölüm başına

2,83ADAM İNDİRDİ

Page 23: Progeyik 1. Sayı

23

SAYI 12012

MEMATİ BAŞ

164Bölüm başına

Tüm izlediğimiz bölümlerde Polat’ın attığını vurma yeteneğine şapka çıkarttık.

Sağ ve sol kollar Memati ve Abdulhey de çok kötü değiller.

1,11ADAM İNDİRDİ

Page 24: Progeyik 1. Sayı

24

SAYI 12012

ABDULHEY

118Bölüm başına

0,79ADAM İNDİRDİ

Page 25: Progeyik 1. Sayı

25

SAYI 12012

POLAT’IN DİĞER ADAMLARI

155ERHAN, CAHİT VB.

KİM VURDUYAGİDENLER

470

Bu coğrafyada, her yıl trafik kazalarında 4-5 bin kişi hayatını kay-

bederken, vadide bu kadar insanın telef olması gayet normal.

Page 26: Progeyik 1. Sayı

26

SAYI 12012

İSKENDER BÜYÜK

13

MURO

10

Bir kişi öldürüldüğünde cinayet, milyonlarca kişi öldürüldüğünde istatistik olur.

Joseph Stalin

Page 27: Progeyik 1. Sayı

27

SAYI 12012

ERSOYULUĞBEY

25

KARA

33

BULUT

14

Page 28: Progeyik 1. Sayı

28

Burada geçen olay ve kişiler tamamıyla gerçek hayattan alınmıştır.Saat : 08:00Yer : MetrobüsEnlem : 41 Derece KuzeyBoylam: 29 derece Doğu

SAYI 12012

MTRBS

Page 29: Progeyik 1. Sayı

29

SAYI 12012

Susarlar.

Adam-1 duraktaki İngilizce kur-sunun reklamını göstererek :

Abi gerçekten 8 haftada İngiliz-ce konuşturuyorlar mı? Adam-2 : Yok be oğlum o belli

bir seviyesi olanlar için. Sen de var mı ?

Adam-1 : Bende hiç yok abiAdam-2 : Bende dışarı gi-

dersem derdimi anlatacak kadar var.

Adam-1 : E iyi abi. Biz bu-rada derdimizi Türkçe bile

anlatamıyoruz.Adam-2 : Valla buna ben de

gitmek isterim ama vakit yok. Evden işe işten eveAdam-1 : Abi aslında iste-

nirse olur , bizde merak yok.

Adam-2 : Bizim iş yerinde bir kız başka bir kursa gitti.Orda

hipnozla öğretiyorlarmış.Adam-1 : Nasıl yani ?

Adam-2 : Yani uyutup öğretiyorlarmış.Kız iki saat uyumuş. Kalktığında şakır şakır İngilizce konuşmaya başlamış

Adam-1 : Bu tam bana göre abi yattığım yerden İngilizce

öğrenirim.

Adam-2 : Tamam git de ben güvenemem doğrusu.Uyurken

başımıza bir iş gelmesinAdam-1 : O da doğru abi dil öğrenicez diye çizdirmeye-

lim….

Page 30: Progeyik 1. Sayı

30

SAYI 12012

Page 31: Progeyik 1. Sayı

31

SAYI 12012

Page 32: Progeyik 1. Sayı

32

SAYI 12012

“Keşfetmek” , insana ait fiillerin en heyecanlı ve yaratıcı olanıdır. Bu sürecin ön koşulu ise, merak duygusudur. Mitlerden tarihe evrilen geçmişimizde, dinler ve iktidarlar, kullarına, her ne kadar meraklı olmayı yasaklayıp, itaati emretse de ateşi tanrılardan çalıp insana veren Prometheus gibi isyankarlar, hep çıkagelmiştir. Bugünkü uygarlığımızın, sahip olduğu bilgi birikimi, hep bu asilerin sayesindedir.

Geçmişi merak edip, bunun yanıtını, toprağın altında arama isteği modern arkeoloji-nin başlangıcını oluşturur. Arkeolojinin emekleme döneminde, antik metinlerde ya da Tevrat ve İncil’de adı geçen yerler aranmaya başlar. Oryantalist maceracılar, hiçbir ilke ve yöntem gözetmeden “ kazı “adı altında toprağı deşerler. Bu dönem doğunun zengin-liklerinin batıya kaçırılma dönemidir. Bugün Avrupa’daki müzelerin pek çoğu böylesine bir yağmayla oluşturulmuştur.

İlk arkeologlar için, amaçları şöhret ve para olan hazine avcılarıydılar diyebiliriz. Bu fotoğrafa baktığımızda en ihtiraslı pozu, Troya-Priamos Hazineleri’ ni kaçıran Heinrich Schlieman’ın verdiğini görürüz. Diğer bir örnek ise İngiltere’nin emperyal çıkarları için çalışan Arabis-tanlı Lawrence’dır. 20 yy başlarında birçok arkeolog, bulundukları topraklarda, aynı zamanda, ülkeleri için istihbarat toplayan birer casustu.

Emekleme dönemindeki günahlarını bir tarafa bırakırsak, arkeoloji yıllar içinde bilimsel bir disipline kavuştu. Günümüzde arkeolojik keşiflerin itici gücü artık ne bir firavun mezarı ne de hazine bulmaktır. Geçmiş toplumların ekonomik alt yapı ilişkilerini çözümlemek; yaşayış biçimlerini, siyasi örgütlenmelerini; inanç, yazı, müzik, mimarlık gibi üst yapı kurumlarını öğrenmek çok daha önemli bir ihtiyaç haline gelmiştir.

Şimdilik konumuz olmadığı için yukarıda kabaca değindiğimiz arkeolojinin geli-şim süreci, ne yazık ki toprağın altını değişik amaçlarla kazma güdüsünü engel-leyememiştir. Bu amaçların en başta geleni kuşkusuz “ zengin olma” güdüsüdür. Bu durum “ arama “ ve “ kazma “ eylemleriyle birleştiğinde “ definecilik “ dediği-miz olgu ortaya çıkar.

Page 33: Progeyik 1. Sayı

33

SAYI 12012

Vur beline kazmanın!Dayanılmaz zengin olma hayallerinleharmanla toprağı ve durmadan eşele,Eşele ki senden önce yaşayanların bütün dünyaya bıraktıkları mirası zimmetine geçirebilesin.

Page 34: Progeyik 1. Sayı

34

SAYI 12012

Kimi zaman dededen kalma eski bir harita, kimi zaman da kulaktan kulağa ya-yılan rivayetler yol gösterir defineciye. Bazen elde dedektör tarla tarla, mağara mağara gezen bir amatör; bazen de bilim insanlarına taş çıkartırcasına, organi-ze kaçak kazılar yapan bir profesyoneldir. Kimileri için bir iş, kimileri içinse bir tutku bir alışkanlıktır. Ve genelde hep yasa dışı bir faaliyettir. İlgili resmi makamlardan izin alıp 27.01.1984 gün ve 18294 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Define Arama Yönetmeliği” hükümleri doğrultusunda, kazı yerinin sit alanı olmaması koşuluyla, define arayanlara çok ender rastlanır. Bu tarz bir define aramada da şayet eski eserlere rastlanırsa kazı hemen durdu-rulur.

Bugün arkeoloji alanında yapılan herhangi bir konferansta izleyiciden çok, defi-neciler ve onları takip eden emniyet mensupları bulunmaktadır. Defineciler bu konferanslarda potansiyel hedefleri hakkında bilgiler toplamaya, içinde hazine bulunduğunu düşündükleri bir tümülüs hakkında veri almaya çalışmaktadırlar.

Anadolu yarımadasındaki binlerce yıllık kültür mirası yeterli bütçeler ayrılmadığın-dan korunamamaktadır. Tarihi eserlerin müzelerden dahi çalınarak kaçırıldığı göz önüne alındığında ören yerlerimiz ve biletsiz gezilen antik yerler tamamen kendi ka-derlerine terk edilmiş durumdadır. Bekçisi olan yerler bir elin parmaklarını geçme-mektedir. Binlerce yıldır toprak altında korunan tarihsel değerler definecilerin vanda-lizmiyle onarılamayacak şekilde tahrip edilmektedir. Bilimsel bir kazıya başlandığında, burayı, defineci ve kaçakçıların mutlaka daha önceden ziyaret ettikleri görülmektedir. Dünyanın başka yerlerinde yüz yıllık binalar bile, turizm ve kültür merkezlerine dönüştü-rülüp, buradan gelir elde edilirken, topraklarımızdan gelip geçmiş yüzlerce uygarlığın biz-lere bıraktıkları, hızla yok edilmektedir. Elli – yüz yıldır devam eden kazılarla kıyaslandığında birkaç yılda biten “kurtarma kazıları” nın ( neyi kimden kurtarıyorsak ? ) ardından baraj suları altında kalan antik yerleşimleri bir kenara bırakın, Anadolu bu manzarada defineciler ve tarihi eser kaçakçıları için bir cennet haline gelmiştir.

Page 35: Progeyik 1. Sayı

35

SAYI 12012

Ey defineci!Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı,Düşün altında yatan binlerce uygarlığı.

Page 36: Progeyik 1. Sayı

Definecilerin DünyasıDefine sözcüğü Arapça’da gömmek anlamına gelen “defn” kökünden gelir. Türkçe karşılığı “gömü” dür. Toprak altında ya da bir mağarada saklandığı düşünülen sahibi belirsiz para, altın ve değerli objeler gibi buluntuları ifade eder. Defineciliğin tarihi çok eskilere dayanır. Antik Mısır’da bile, gömülen bir firavunun hemen ardından mezarını yağmalayan soyguncular vardı. Firavun mezarlarının gizli yerlere saklanmasının bir nedeni de budur.

Define dendiğinde elbette hemen akla define haritası gelir. Böyle bir haritanın ardından mace-ralara atılan defineci tiplemesi filmlere, romanlara konu olsa da, aslında defineci, yasadışı kazı yapan, bunu yaparken de tarihi mirasa geri dönülemez zararlar veren bir soyguncudur.

Günümüzde her türlü teknik olanaktan, bilimsel bilgiden yararlanan neredeyse bir sanat tari-hi uzmanı haline gelmiş yeni tip defineciler ortaya çıkmıştır. İnterneti de etkin olarak kullanan “modern” definecilik, bilgi ve tecrübelerin çok geniş ortamlarda paylaşılmasını sağlamıştır. Definecilikle ilgili yüzlerce web ve blog sayfasında gizli define işaret ve yazılarından, dedektör çeşitlerine ; nümizmatik bilgisinden yazıtların çözümlenmesine kadar her konuda bilgi veril-mektedir. İşin komik tarafı bu sitelerde, definecilik, kolay yoldan para kazanmanın bir aracı değil de dürüst ve erdemli insanların, boş vakitlerinde ülkemizdeki saklı tarihsel değerleri bulup, sahip çıktığı bir hobi çalışmasıymış gibi gösterilmektedir.

Aşağıda böyle bir siteden alınan definecinin meslek yasası sayabileceğimiz kurallar verilmektedir:DEFİNECİ1- Sözü doğru olmalıdır.2- Tecrübelerini paylaşma işini bir görev saymalı3- Çözemediği işaretleri korumalı , kırmamalıdır.4- Yasal sınırları aşmamalı, kaçak kazı yapmamalıdır.5- Tarihi bilgisi üst seviyede olmalı.6- Bu alanda kullanacağı teknolojiyi iyi tanımlıdır.7- Nefsine düşkün tamahkâr olmamalıdır.8- Definecilik bir geçim kaynağı olarak görmemeli. Bir hobi şeklinde yapmalıdır.

36

SAYI 12012

Page 37: Progeyik 1. Sayı

37

SAYI 12012

Biz uyarmıştık demek için:Dikkat etmeli bir defineci,kazdıkça Hades’e bir adım daha yaklaştığınıanlamalı... Bilgi önemli evet, Styx’i geçmek içinbozuk bir lira mutlaka ceplerde olmalı...

Hades

Page 38: Progeyik 1. Sayı

9- Tarihi izleri korumalı, müze ve yetkili mercilerle temas halinde olmalıdır.10-Bir defineci bir arkeolog kadar bilgili ve becerikli olmalıdır.11- Yapacağı işleri bir plan dahilinde yapmalıdır.12- Her bulduğu veriyi kayıt etmeli, sonra da yorumlamalıdır.

Ama gerçek hiç de yukarıda belirtildiği gibi değildir. Defineciyi vatana millete yararlı, tarih-sel mirası koruyan bir hayırsever gibi göstererek, tarihi miraslarımızın yağmalanması, balyozlarla parçalanması, dinamitlenmesi, dozerlerle deşilmesi ve soyulması gözlerden gizlenmektedir.

Aslında definecilik günümüzde tarihi eser kaçakçılığına evrilmiştir. Definecinin amacı aslında altın bulmaktır. Oysa tarihi eser kaçakçısının ilgi alanını arkeolojik eserler oluş-turur. Defineci, içinde altın bulamadığı, belki de müzayedelerde çok yüksek paralara satılabilecek bir küpü kırıp parçalar. Ama kaçakçı bu eserin değerini ve satış kanalla-rını çok iyi bilir.

Defineciler genelde evlerini terk etmek zorunda kalmış (örneğin Ermeniler, Rumlar) insanların paralarını bu evlere ya da çevredeki araziye gömdüğüne inanır. Bu gömü yerinin, sahibi tarafından döndüğünde tekrar bulunabilmesi için gizli bir işarete ya da haritaya ihtiyaç vardır. Bu nedenle defineciler arasında gizli bir dil, bir alfabe oluşturulmuştur. İnternet yokken definecilerin iletişim merkezleri “defineci kah-veleriydi”. Buralarda, yaşanılan maceralar, yeni definelerle ilgili rivayetler anla-tılır, yapılacak kazıların ekipleri oluşturulurdu. Anadolu kasabalarında hala böyle yerler vardır.

Bir define ekibinde “kazıcılar”, “gözcüler”, harita ve işaretleri okuyacak “nişancı-lar”, dedektörü kullanacak “makinacılar” ve bazen de büyü çözecek “cinci hoca” ya da “papaz” bulunur. Kazılan mezar ya da hazine yerinin cinlerle, büyü ve tılsımlarla korunduğu, buraya el sürecek kişinin lanetleneceği inancı antik devirlerden günü-müze kadar ulaşmıştır. İşte hoca ya da papazın bu büyüyü bozması defineci için çok önemlidir.

38

SAYI 12012

Page 39: Progeyik 1. Sayı

Diy

ojen

39

SAYI 12012

Onlar tarlalarını sürerken rastladılar içi altın dolu bir küpe. Hiçbir zaman 10 bine tamamlayamadılar, amagene de saydılar her defasında en baştan...Diyojen gündüz yaktığı fenerle sadece insan değil,akıl ve fikir de arıyordu anlaşılan...

Page 40: Progeyik 1. Sayı

Define AlfabesiBir hazine gömüldüğünde ya da saklandığında yerini işaretlemek için harita çizildiği-ni ve anlamı gizli olan bir takım sembol ve işaretlerin kullanıldığını belirtmiştim. Bunda doğruluk payı vardır. Ama gerçeğin tamamı bu değildir. Antik kentler-de, kayalık bölgelerdeki kitabelerde, nekropollerdeki mezarlarda bulunan eski dil ve alfabelerde yazılmış yazılar definecilerce hep bir hazinenin varlığına işaret sayılmıştır. Örneğin üzerinde Luvi hiyeroglifi bulunan bir Hitit kaya anıtı ya da bir mağaradaki paleolitik duvar resmi defi-neciye göre arkasında sakladığı hazine için dinamitle patlatılması gereken bir hedeftir.

Bu tür işaret ve sembolleri okuyabilen “nişancı” lar neredeyse Arapça, Yunanca, Latince konusunda uzman olmuş hatta Ebced ve Kabala’dan anlayan kişilerdir. İşin gerçeği bu define alfa-besi bilimsellikten uzak olarak uydurulmuş ve saf definecilere pazarlanan bir işaretler topluluğudur.

Bu tür sahte define işaretleri ve haritalarını seri olarak üreten bir sektör de bulunmaktadır. Şu işe bakın ki defineciler, ken-dilerini dolandıracak başka bir sektörün oluşmasına olanak tanımıştır.

Aslında define bulan defineci yok denecek kadar azdır. Defineci, tüm hayatını tutkuyla bu işe adamış, bağımlılık seviyesinde gözü başka hiçbir şeyi görmemiş, hazine bulamadığı gibi elinde ne varsa satıp bu işe yatırmış, aylarca evine uğramamış, eşinden boşanmış, hapse girip çıkmış, kazdığı tünelde biriken zehirli gazla ölüm tehlikesi atlatmış bir karakterdir. Bizde, her ne kadar traji-komik duygular uyandırsa da yine de toprak altın-daki mirasımızın yok edicisidir.

Medusa işaretini gördüğü-nüzde yaşa-dınız demek-tir. Sürekli ona bakın, ta ki taşlaşa-na kadar.

40

SAYI 12012

Page 41: Progeyik 1. Sayı

Geyik: Denilir ki, Artemis; kendisi için bir genç kız kurban edilecekken acımış ve onun yerine bir maral (geyik) koymuş ve genç kızı kurtarmıştır.

Sonra kendi rahibesi olmak üzere onu alıp Tauris’e (Kırım) götürmüştür. Bu ef-sanenin uzantısı olarak çok sevilen ve toplumda belli bir yeri olan kadın ölülerin

ardından onların mezar taşlarına (stel) geyik başı veya karaca resmedilir ki Artemis onu alsın ve kendine yakın kılsın. Geyik resimleri çoğunlukla

mezar taşlarındadır. Arkeolojik açıdan bakıldığında bilimselliği olmasa da de-finecilerin yaklaşımıyla ve söylemleriyle şöyle bir görüşü ortaya koyabiliriz: Yayılıp

dallanmış olan özelliği ile geyiğin boynuzu, antik düşüncede yeraltı sığınağını veya yeraltında bir tünel yapılanmasını (dehliz) ifade eder.

Anlayamadık?!!Tabanca: 25 adım ön tarafından doğal yapıya aykırı nesneler aranmalıdır.

41

SAYI 12012

Ölümü gösteren işaretler. Dikkatli olunmalı.

Page 42: Progeyik 1. Sayı

Defineci VandalizmiDefinecilerin belli başlı bir takım hedef yerleri bulunur. Bunlar genelde eski Ermeni ve Rum evleri, eski kiliseler, antik nekropoller, bir tür kral mezarı olan tümülüsler, hö-yükler, güvenlik personeli bulunmayan ören yerleri ve illa ki mağaralardır.Paleolitik dönem insanı, mağaralarda barınırdı. Böyle paleolitik bir yerleşime sa-hip ve hiç kazılmamış bir mağarayı definecilerin ziyaret ettiğini hayal edin. Yıllarca, iğneyle kuyu kazar gibi yapılan, hassas bilimsel kazılarla karşılaştırıldığında bir gece içinde delik deşik edilecek ve belki de, insanlık tarihine ait eşsiz bilgiler vere-cek böyle bir yer, yok edilecektir. İstanbul Küçük Çekmece Gölü’nün kuzeyindeki Yarımburgaz Mağarası tam da bu çeşit bir yerleşmeye ev sahipliği yapmıştır. 60lı yıllarda araştırmalar yapılmış ancak kapsamlı kazılar 1986-1990 arası yürütülmüş-tür. Burada da ancak definecilerin talanından kurtulabilmiş alet ve objeler bulun-muştur.

Tarihi izleri korumaktan, müze ve yetkili mercilerle temas halinde olmaktan bah-seden definecinin isterseniz başka bir hobi faaliyetinden bahsedelim : Adamkayalar gaddarlığı!

Mersin’in Kızkalesi ilçesi Adamkaya-lar mevkiinde Kızkalesi’ne bakan bir vadinin dik duvarlarına işlenmiş on bir adet kaya kabartması bulunur : Adamkayalar. Yapımına M.Ö. 3.yy da başlanan, nek-ropol ve kült alanı olarak kullanılan bölgede bulunan kabartmalar ölen kişilerin yakınları tarafından yaptırıl-mıştır. Kabartmalardaki kıyafetlerden anlaşılacağı üzere asker ya da rahip krallar bazen tek başlarına bazen de aileleri ile birlikte işlenmiştir duvarlara.

42

SAYI 12012

Page 43: Progeyik 1. Sayı

Anadolu’da bulunan kaya kabartmalarının en görkemli örnek-lerinden biri olan Adamkayalar, ( yazarken ellerim titriyor) de-fine avcıları tarafından dinamitlenmiş ve korkunç bir tahribata uğratılmıştır. Böylesine bir vahşilik böylesine bir gaddarlık ancak Buda heykellerini dinamitleyen Talibanlarla yarışabilir. Anadolu’da defineciler tarafından tahrip edilmiş yüzlerce eser vardır ve sayıları her gün artmaktadır. Hepsini burada saya-mayız ama son bir örnek verelim : Aslankaya Anıtı

Afyonkarahisar’ın İhsaniye ilçesi yakınlarındaki Aslankaya, Frig Vadisi’nin en görkemli anıtlarından biridir. Cephesi tapı-nak şeklinde olan bu anıtın içinde bulunan odada Anadolu’nun Ana Tanrıçası Kibele, iki yanındaki ayağa kalkmış aslanlarla

tasvir ediliyordu. Geçmiş zaman kipi kullanıyorum çünkü bu eşsiz zenginliğimiz de defineciler tarafından tahrip edildi.

Resmi kurumların maddi-kadrosal yetersizliklerini ve kültür politikalarımızın yanlış-lıklarını bir kenara bırakalım. Bizim insanımızın, yöresindeki tarihi eserlere bakışı da pek farklı değildir. Duvarında Roma dönemine ait bir kabartma olan yüzlerce köy evimiz vardır. Pek çok antik kent, çevresi için yapı malzemesi ola-rak kullanılmıştır. Anadolu’da bulunan geçmiş dönemlere ait eserler ya “ gavur işi” dir ya da “ taş parçası”dır. Yetkili kurumların bulunmadığı yerlerde halkı-mızda da böyle bir anlayış olduğuna göre definecilere biraz insaflı olun demekten başka yapacak bir şey yok.

43

SAYI 12012

dinamitlendikten sonra

Page 44: Progeyik 1. Sayı

Google’da araştır, büyük gömü-lerin bulunduğu bir harita keşfet

Haritayı print-screen edip cebi-ne koy

Tramvaya bin Gülhane dura-ğında in

Gülhane Parkı kapısını geç sola dön

100 adım yürü sağa dönGişeden biletini al.

GGGGGGGGGGGGGGGGGlerler

HHHHHHHHHHHHHHHHHHHHHHHHHHHHHHHnene

TTTTTTTTTTTTTTğ nğın

GGGGGGGGGGGGGGGGGGGGGGGGGGGGsoso

1so

G1GGGGGGGGGGG

44

SAYI 12012

Page 45: Progeyik 1. Sayı

İçeri sessizce süzül, kazma ve kürekleri Gülhane Parkı’na bakan yamaçtan yukarı çekKırmızı paltolu ziyaretçi kıza çaktırmadan, Hitit Aslanı’nı bulSağından yürü resimdeki binaya girGüvenlik kameralarına yakalanmamak için suratını fotoşopta silEllerine tükür, kazmayı kavra!

İyyKSKSGSGEGE

45

SAYI 12012

Page 46: Progeyik 1. Sayı

46

SAYI 12012

Page 47: Progeyik 1. Sayı

47

SAYI 12012

Mona Lisa tablosunda betimlenmiş olan kişinin kimliği kesinlikle belirlenememiş olmasına karşın; sanat tarihçileri, modelin kimliği ile ilgili pek çok fikir yürütmüş ve iddialarda bulunmuşlardır.

Page 48: Progeyik 1. Sayı

48

SAYI 12012

Elimizdeki Bilgiler:

Leonardo da Vinci’nin ünlü eseri Mona Lisa’nın esra-rengiz gülümsemesinin, yeni doğum yapmış bir annenin gülümseyişi olduğu bildirildi.

Kanada ulusal araştırma konseyi uzmanları, Louvre müzesi yönetiminin isteğiy-le tabloyu üç boyutlu renkli lazer taramasından geçire-rek rapor hazırladı. Araştır-ma sonunda, Mona Lisa’nın o zamanlar genellikle hamile ya da yeni doğum yapmış kadınların kullan-dığı çok ince ve saydam bir tülle boynundan aşağısını örttüğü anlaşıldı.

Uzmanlara göre, tablo Mona Lisa’nın ikinci oğlunun doğu-muna ithafen yapıldı.

Kızılötesi yansıma tekniğini de kulla-nan araştırmacılar, ayrıca nam-ı diğer Jokond’un saçlarının serbest bırakıl-mamış olduğunu ve başın arkasında topuz yapılarak toplanmış olduğunu fark etti.

Da Vinci’nin tablosunda ayrıca hiçbir fırça izi de belirlenemedi. Tabloda çok ince ve yekpare boya tabakası bulundu-ğu anlaşıldı. Eserde hiçbir parmak izi de tespit edilmedi, oysa bazı uzmanlar, sanatçının tabloyu parmaklarını kulla-narak yaptığına inanıyordu.

Page 49: Progeyik 1. Sayı

49

SAYI 12012

Şimdiye kadar Jokond’un saçlarının serbest oldu-ğu düşünülüyordu. Saç topuzu, tarihçileri şaşırttı, zira Rönesans’ın bu tür saç bağlama tarzı kötü kızlara mahsustu, oysa Mona Lisa iyi bir aileden geliyordu ve bir ipek tüccarının karısıydı...

Bell Laboratuvarlarından, Dr. Lillian Schwartz Mona Lisa’nın, Leonardo’nun kendi-portresi olduğu fikri-ni ortaya atmıştır. Bunu savı ortaya atarken dayandığı kanıtlar, sayısal analizler yardımı ile elde edilen, Leonardo da Vinci’nin ve tablodaki modelin yüz özel-liklerinin aynı olduğununa dair sonuçlardır.

Uzmanlar, tablo-da da Vinci Şifresi romanındaki gibi bir esrar bulunma-dığını da belirterek, eserin sadece Da Vinci’nin mahare-tini gözler önüne serdiğini vurguladı.

Leonardo Usta, Mona Lisa ile büyük bir aşk yaşamış. Hem de kadın evli, yani yasak aşk. Lisa’nın ikinci çocuğunun babası da elbette ki Usta’mız olmalı. Tabi bundan sonra bir yorum yapamıyo-ruz. Çocuk yaşadı mı?, Leonardo Usta çocuğunu kucağına aldı mı? vs. Mona Lisa’nın saç topu-zunun fahişe modelinde olması bir sembol, bir işaret. Lisa’nın Usta’mıza poz verirken takındığı o muzip ve gizemli gülümsemenin sırrı; gizli bir şey yapıyor olmasından kaynaklanıyor. Ve bir ressam bu anları tarihe geçiriyor. Milyonlarca insan bu kadını tanıdı ve tanımaya devam ediyor.

Bütün bunlara baktığımızda gördüğümüz tablo şudur:

Page 50: Progeyik 1. Sayı

50

SAYI 12012

Dikkatimizi çeken bir diğer hadise de Mona’nın arkasındaki manzarının anlamı çözmek oldu. Mona tüccar olan kocasından vakit buldukça kurtulmakta ve soluğu Leonardo Usta’nın yanın-da almaktadır. Muhtemelen bu manzara Mona’nın geldiği yönün manzarası olmalı.

Mona’nın soylu bir aileden geldiği eğer bir uydurmaysa, bunu tazgahlayan Usta’mızın bağlı olduğu masonik bağlar olmalıdır. Mona aslında sıradan bir fahişeydi. Ancak Da Vinci Usta, gönlünü kaptırmıştı bi kere. Dahi erkeklerin, karşı cinsle olan iletişim problemlerinin tipik bir modeli olabilir: Birlikte olduğu fahişeye aşık olma ve ona derdini tasasını anlatma, açılma sendromu. Hayat mektebinden mezun olmuş fahişe de, bu dahilerin saflığını sevmekte, kendisine değer verildiğini hissetmektedir. Gülümseme bununla da ilgili olabilir belki…

Destekleyici bilgiler:Da Vinci’nin Fiziksel temastan hoşlanmadığı iddia edilir: “Üreme faaliyeti ve bununla bağlantılı olan her şey o kadar iğrençtir ki insanlar hoş yüzler ve duygusal eğilimler de olmasa kısa sürede yok olacaktır” sözü daha sonra Sigmund Freud tarafından analiz edilmiş ve Freud, Leonardo’nun frijit olduğuna hükmetmiştir.

wik

iped

ia

Başka bir açı

Page 51: Progeyik 1. Sayı

51

SAYI 12012

Leonardo’nun genç erkeklere olan ilgisi 16. yüzyılda da tartış-ma konusu olmuştur. 1563’te Gian Paolo Lomazzo tarafından yazılan “Il Libro dei Sogni”de (Düşler Kitabı) yer alan “l’amore masculino”daki (erkek aşkı) kurmaca bir diyalogda, Leonardo başkahramanlardan biri olarak yer almış ve “Biliniz ki erkek-ler arasındaki aşk çeşitli arkadaşlık duygularıyla erkekleri bi-raraya getiren bir erdemdir. Bu durum onları daha erkeksi ve yürekli hâle getirir” sözü Leonardo’nun ağzından verilmiştir.

wik

iped

ia

İKKATİMİZİ CELBETTİ!D

Araştırmalarımız sırasında bu screenshot’a rastladık. Mona’nın

tablosu 1503’te yapılmış. Solda gör-düğünüz Vaftizci Yahya ise 1513-16. Büyük Üstad kendini mi tekrar etmiş

yoksa aşkı mı alevlenmiş?

aradaki farkı bulunaradaki farkı bulun

Page 52: Progeyik 1. Sayı
Page 53: Progeyik 1. Sayı

SAYI 12012

Yusufffff

Polat ya da Fırat, genellikle ayakta işerken çişi zorlayayım derken kaçan küçük çaplı osuruklardır. Çok sık karşımıza

çıkan bu durumda çıkan “Polat” ya da “Firat “ sesinden son-ra yapılacak en iyi şey hiç bir şey olmamşs gibi yapmaktır.

Kesinlikle yanınızda işeyen kişi ile ne kadar samimi olursa-nız olun, bir Polat’tan sonra bu konuda şaka falan yapmaya

kalkmayın. Bu her iki tarafı da rahatsız eder.

Polat (ya da Fırat)

Yusuf, Polat ın tersine, sessiz , sinsi bir osuruktur. Fakat osuruk konusundaki ilk kuralı unutmamak lazımdır: “Sesin şiddeti ile kokunun şiddeti ters orantılıdır”. Bu bakımdan, bir Yusufffff durumu ile karşilaştığınızda kısa süre sonra herkes durumu anlayacaktır. Bazen bir Yusuf bir Polat ya da Fırat-tan çok daha utanç verici olabilir. Tüm osuruklarda olduğu gibi kesinlikle fark etmemiş gibi yapın. En büyük hata “Off çok kötü kokmuş, kim yaptı bunu yaa” gibi suçu başkasına atmaya çalışmaktır. Bu hem ortamdakileri rahatsız eder,

hem de şüpheyi sizin üstünüze çeker. Şunu bilin ki, Yusuf du-rumlarında yüzde doksan oranla suçlu kişi ilk konuşan ya da şikayet edendir. Bu tuzağa düşmeyin. Karşınızdaki bir kişiye belli belirsiz anlamlı bir bakiş, ustaca yapıldığında şüpheyi

onun üstüne çekebilir. Ama en güvenli yol hiç bir şey yokmuş gibi yapmaktır.

53

Page 54: Progeyik 1. Sayı

54

SAYI 12012

Sığınak, genelde çok az kişinin gittiği tuvaletlerdir. Binadaki boş bir kat, genelde bayanların çalıstığı bir büro, sığınak bulabi-leceğiniz yerlerdir. Bir sığınakta her zaman huzur ve güven içinde sıçabilirsiniz. Gaziler genelde sığınaktan uzak dururlar çünkü onlar için tuvalet sosyal bir kay-naşma yeridir.

Sığınak

Page 55: Progeyik 1. Sayı

55

SAYI 12012

Katotopark olayı, başınıza gelebilecek en kötü osuruk du-rumlarından biridir. Çünkü bu durum yukarıda bahsedilen kurala istisna olarak hem gürültülü, hem de Yusuf kadar

olmasa da oldukça kokuludur. Akşamdan kalma ya da ishalin yan etkisi olan Katotopark’ın tek iyi yanı, çok ekstrem du-

rumlar dışında genelde sıçarken olmasıdır. Yani o korkunç “KATOTOPARK” sesi duyulduğunda kabinde kimin olduğunu dışarıdakiler ilk anda bilmeyecektir. Bir Katotopark olayında, ilk yapılması gereken şey sakin olmaktır. Kesinlikle katoto-

park gerçeklestiği anda tuvalette bulunan herkes gidene ka-dar kabinden çıkmayın. Çok hastaymış gibi inlercesine sesler çıkararak katotoparkı haklı göstermeye çalışmak çok yaygın bir hatadır. Bunu yapmayın. Çevredekiler inlemenizden sesi-nizi tanıyabilir. Herkes gidene kadar bekleyin, akşama kadar sürse bile. Bu beklemede size en büyük zorluğu bir “Gazi “

çıkaracaktır.

Katotopark

Bazen bulunduğunuz kabine girmeye çalışan olabilir. Sahte bir öksürük ile onları kovun. Sahte öksürük bundan çok daha farklı işlere de yarayabilir (bkz. Bomba)

GaziGazi diye, sanki bu sıçış olayına yıllarını vermiş, bu yolda büyük fedakar-lıklar yapmış gibi mağrur şekilde sıçan kişilere denir. Bu gibi kişiler,

tuvaletten büyük zevk alır ve en az yarım saat ka-

lırlar. Çoğu gazi tuvalete gazete ve dergi ile girer, ve karşılaştığı herkesle

sohbet ederek, defalarca ellerini yıkayarak ve saç düzelterek tuvaletteki

süreyi uzatmaya çalışır. Bu gibileri iyice tanıyıp

onlarla aynı anda tuvalet-te olmaktan ne pahasına olursa olsun kaçınmak gerekir. Yoksa olası bir katotopark durumunda ne olacağı belli olmaz. Gazilere karşı sizin gibi düşünen meslektaşla-rınızla birleşin. Gazileri

tanıyıp, gazisiz tuvaletleri bulmak için işbirliği yapın.

Öksürük

Page 56: Progeyik 1. Sayı

56

SAYI 12012

Büyük, top şeklin-de bir dışkıya denir. Bunun en büyük dezavantajı suya düşünce çok ses çıkarmasıdır.Eğer tuvaletten çıktığınızda size anlamlı anlamlı bakan yüzler görmek istemiyorsa-nız, bombanın düşüş anını bir öksü-rük ile kamufle edin. Burada çok ince bir nokta vardır. Bombayı ya da polat’ı kamufle edebilse de, hiç bir öksürük bir katotopark’ı kamufle edemez. Etse bile bu-nun sahte bir öksürük olduğu hemen anlaşılır. Öksürüğü katotopark durumlarında ne olursa olsun kullanmayın. (bkz. sifon)

Bom

ba

Page 57: Progeyik 1. Sayı

57

SAYI 12012

Yan yana iki kabinde sıçmak durumda kalan iki kişiye denir. Bir yoldaş durumundan ne pahasına olursa olsun kaçının.

Gene de bir yoldaş varsa yanınızda, tuvaletten çıkış anını çok dikkatli ayarlamanız gerekir. Eğer yoldaşınız bir gaziyse si-

zinle sohbet ederek kendini belli edecektir. Bu, bütün tuvalet kültüründe karşılasabileceğiniz en utanç verici bir durum-

dur. Türkçe bilmiyormuş ya da sağırmış gibi yapın.Ya da se-sinizi değiştirerek çok kısa cevaplar verin ve ne olursa olsun hemen kaçın oradan. Yanınızdakinin gazi olduğunu anlama-nın bir yolu da gazete ya da dergi hışırtısı gelip gelmediğine dikkat etmektir. Geliyorsa gazi sizle sohbet etmeye başlaya-madan hemen kaçın.Eğer yoldaşınız bir gazi değilse sizin ka-dar rahatsızdır durumdan. Bu durumda başınıza gelebilecek en kötü şey aynı anda çıkıp karşılasmaktır. Çıkacağınız anı

yoldaşa belli edin, gürültülü bir şekilde toparlanın ve sifonu çekin. Göreceksiniz yoldaşınız siz gitmeden çıkmayacaktır.

Kütük, bombanın tersine tek parçalık ince uzun bir dışkıya denir. Kütük’ün avantajı, suya düşme sesi çıkarmamaktır. Dezavantajı ise uzun süre havada asılı kalıp ortamı fena halde kokutmasıdır. Kütük’ün geldiğini anladığınızda kıçınızı mümkün olduğu kadar aşağıya bastırarak suya yakınlaşmaya ve ucuş süresini minimize etmeye çalışın.Gene de koku çok fazlaysa, herkes gidene kadar yerinizden çıkmayın.

Kütük SifonÖnemsiz bir hijyen ay-

rıntısı gibi görünen sifon sizi bazen en zor du-

rumlardan kurtarabilir. Örneğin bir katotopark’ı

kamufle etmenin tek yolu sifonu tam zama-

nında çekmektir. Ama bu göründüğünden çok daha

zordur. Çünkü katoto-park genellikle apansız gelir. Ayrıca bir yoldaş durumunda sifonu yerli

yersiz çekmek, yoldaşlar arasındaki sessiz güveni sarsabilir. Bu uyarılara

uymanızı tavsiye ederim.

Yoldaş

Page 58: Progeyik 1. Sayı
Page 59: Progeyik 1. Sayı

59

SAYI 12012

Sıçtığınızı zannedip de tuvalete baktığınızda göremediğiniz bok.Hayalet:

Sıçıp tuvalette gördüğünüz ama kıçınıza bulaşmayan bok.Temiz

Bu bok kıçınızdan çıkmamakta ısrar eder ve uzun süre oturmanıza ve bir kaç kere osurmuş olmanıza rağmen içinizde kalır. Kabızlık-la yakından alakası olsa da kabız olmadığınız durumlarda da bu boktan üretebilirsiniz.

Özellikle eger batı dünyasının taharet musluğuna sahip olma-yan tuvaletlerinden birindeyseniz 50 kere sildikten sonra hala kıçınızda kalan bok çeşidi. Eger kıçınızı yıkama imkanına sahip değilseniz, kıçınızla donunuz arasına tuvalet kağıdı koymanıza neden olan boktur.

Vıcık

Tam sıçıp ayağa kalk-mışken daha kakanız olduğunu anlamanıza neden olan bok.

2. Dalga

O kadar çok sıçarsınız ki 3-4 kilo kaybedersiniz. İşte o bok.

Diet

SosyeteKoca cüssesine rağmen kokmadığı

düşünülen bok.

Ah Keşke Sıçabilseydim

Page 60: Progeyik 1. Sayı

60

SAYI 12012

O kadar uzundur ki, tuvalet fırçasıyla parçalara ayır-madan sifonu çekmeye korkarsınız. (çünkü sifondan gelen su anaconda’ya çarpıp her tarafa sıçrayabilir)

Anaconda

Çok kısa bir zamanda içinizdeki bok parçacıklarını bol gazla birlikte fışkırttığınız durum. Genel-de tuvaletin her tarafının kirlenmesine ve “bu muydu” demenize sebep olur.

Tersine havai fişek gösterisi

Çıkarken o kadar çok acıtır ki, çıkan şeyin demirden ve enlemesine çıkıyor olduğunu düşü-nürsünüz.

Bu osurmaya çalışırken kaçırdığınız boka verilen isimdir. Genelde eviniz-de değilken başınıza gelir ve donu-nuza bulaştığı için bütün gün sizi rahatsız eder.

İsyankarMısıra benzeyen bok.Mısır

Özellikle kamuya açık tuvaletlerde sıçtığı-nızda, defalarca sifon çekmenize neden olan bok. İki üç kere sifonu çekmiş olmanıza rağ-men, hala bazı küçük top gibi parçacıkların suda yüzdüğünü gö-rürsünüz.

Küçük şirin

pipildeklerDemir

Yarısı suyun içinde yarısı da suyun dışında duran bok.

Buzu

l

Şakacı Kıçınızdan çıkar gibi olur, fakat çıktı sanıp gevşe-diğinizde geri girer. Yarısı gözükür, sonra tekrar içeri girer. Bunu çıkarmak pek zordur. En iyi yöntem yarısını çıkarmayı başarınca çıkan kesi-mini tuvalet kağıdı ile silmektir.

Tam işerken kıçınızdan kaçan bok.

Beklenmedikmisafir

Kıçınızı o kadar çok yakar ki, kibrit çaksanız ya-nacağına emin olursunuz.Yanıcı

Page 61: Progeyik 1. Sayı

61

SAYI 12012

O kadar kötü kokar ki, evin tamamını havalandırmak icap eder. Bu bokun muhtemel nedeni içerken yediğiniz onlarca sarımsaklı mezenin üstüne içtiğiniz bol sarım-saklı işkembe çorbasıdır.

Bol sarımsaklı işkembe boku

Tam sıçacakken, tuvalet kapısının önünde birileri olduğunu hissettiği-nizde içeri kaçan bok.

Utangaç

Kıçınızı temizlerken, poponuzun kenarına asılı kalarak düşmemeyi başarmış olan oldukça büyük bok parçasına verilen isim.

Komando

Çok kuvvetli bir osurukla birlik-te kıçınızdan fırlayan büyük bok parçasına verilen isim. Genelde klozetin kırılıp kırılmadığını kontrol etmenize neden olur.

Gülle

Küçük küçük parçalar halinde çıkan ama sıç sıç bitmeyen bok. Bir nokta da sıkıntıdan sıçmayı bırakır-sınız, çünkü hiç bitmeyecek gibidir.

Keçi

Kıçınızdan yavaş yavaş çıkar ve yayıla yayıla serilir. Kalkıp baktığınızda kesin bir harfe ya da simgeye benze-tirsiniz.

Simge

Rüyalarınızın bokunun hayata geçtiği bok. Bazen tıkaç şeklin-de de görülebilir.Be

ton

Page 62: Progeyik 1. Sayı

62

SAYI 12012

Sıçtıklarınızın bir kısmı su da yüzerken, bir kısmı suya bat-mıştır. Aralarda bazı buzul boklarına da rastlanır.

Çeşit çeşit renkte meyve sebze etc.yi yedikten sonra iyi sinderemeden sıçarsanız oluşacak olan bok.

Bu bok kıçınızdan çıkarken o kadar çok ses çıkarır ki hem inanamayıp gülümser-siniz, hem de ev ahalisine rezil olduğunuz için kontrol etmeye çalışırsınız fakat kontrol etmeye çalışınca daha çok ses çıkarabil-diğinizi anlayıp daha çok gülümsersiniz.

Uzun süreli kabızlıktan sonra hayal edeceğiniz bok çeşidi.Rüyalarınızın Boku

Çok uzun sürede çıktığından ayaklarınızın uyuşmasına neden olan bok.Uyuşturucu

Tıka

ç Sıçtığnızda tuvaleti tıkayan, sifonu çekince de suyun taşmasına neden olan na-dir bok ceşidi. Uzun süreli kabızlıktan sonra iyi bir sıçış bu etkiyi gösterebilir.

Gökgürültüsü

Çifte yoğunlukta

Sıçarken kıçınızdan ayrılmayan, bir süre asılı kalan bok. Biraz sallanarak düşürme-ye çalışabilirsiniz.

SarkıtSıçtıktan sonra doğ-rudan tuvalet deliğin-den geçip gözlerden kaybolan bok.

Kayıp

Gökkuşağı

Page 63: Progeyik 1. Sayı

63

SAYI 12012

Bu bok kıçınızdan o kadar hızli çıkar ki, tuvaletteki suyu poponuzun her tarafını az çok ıslatacak şekilde sıçratır.

Adı üstünde kıçınızdan çıkan kah-verengi sıvıyla tuvaletin her tarafını berbat etmenize neden olan bok. O kadar sıvıdır ki, bunu işemenin mümkün olduğunu düşünürsünüz.

Sıvı Islak popo boku

Bu yazıyı yazan ya da yazanları Progeyik ilan ediyoruz.

Page 64: Progeyik 1. Sayı

VAPUR VE HAYAT

BELKİ DERYA HANIM’A ŞAKA YAPMIŞLARDIR. SON İKİ RAKAMI BELİRSİZ YAPTIK. DAVA FELAN AÇAR. UĞRAŞMAYALIM. DÜRÜS VE OLĞUN BEYLERDEN ÖZÜR DİLERİZ

Page 65: Progeyik 1. Sayı

UZUN İNCE BİR YOLDALARDI,GİDİYORLARDI GÜNDÜZ GECE

KONJONKTÜR

Page 66: Progeyik 1. Sayı