demir Çelik İşçileri bülteni ocak 2010

12
DEMİR-ÇELİK İŞÇİLERİ BÜLTENİ [email protected] Ocak 2010 İşçi Bülteni Özel Sayı: Metal İşçileri Birliği’nde tek yumruk olalım! Sermaye sınının işçi sınına yönelik kölelik dayatmaları kriz söylemleri ile daha da yoğunlaş. Metal işçileri ise bu saldırılardan payına düşeni fazlası ile aldı. İşten atmalardan, ücretsiz izinlere, esnek ürem uygulamalarına kadar birçok saldırı pervasız bir şekilde hayata geçirildi. Patronlar yıllardır sömürü oranlarını arrarak kârlarını katlarken, metal işçileri bir kez daha kriz ortamında işsizlik sopası ile terbiye edilmeye çalışıldı. Ne yazık ki metal patronları bu süreçte çabalarının karşılığını fazlası ile aldılar. İşçi sınının örgütsüzlüğünün karşısında örgütlü olmanın semeresini topladılar. Metal işçilerinin kölelik prangaları da böylece kalınlaş. Bu dönem boyunca açığa çıkan tepkiler ise sürekli sendikal bürokrasi duvarına takıldı. İşbirlikçi, ihanetçi ve uzlaşmacı sendikal anlayışların metal işçilerinin mücadelesini ileriye taşıyamayacağı bir kez daha son dönemin hareketli süreçlerinde ığa çık. Erdemir’de ücretlerin %35 oranında düşürülmesinden, yaşanan direnişlerdeki icazetçi tutumlara kadar tüm yaşananlar mevcut sendikal yönemlerin biz metal işçilerine bir gelecek sunamayacağının kanıydı. İşte böylesi bir tabloda, bu sorunların bilincinde olan ama yılmayan, mücadele azmi ve kararlılığı ile haklarına sahip çıkan metal işçileri İstanbul'da bir araya geldiler. 22 Kasım günü gerçekleşrilen Metal

Upload: kizilbayrak

Post on 29-Mar-2016

230 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

Demir Çelik İşçileri Bülteni Ocak 2010

TRANSCRIPT

Page 1: Demir Çelik İşçileri Bülteni Ocak 2010

DEMİR-ÇELİK

İŞÇİLERİ BÜLTENİ[email protected]

Ocak 2010İşçi Bülteni Özel Sayı:

Metal İşçileriBirliği’nde

tek yumrukolalım!

Sermaye sınıfının işçi sınıfına yönelikkölelik dayatmaları kriz söylemleri ile dahada yoğunlaştı. Metal işçileri ise busaldırılardan payına düşeni fazlası ile aldı.İşten atmalardan, ücretsiz izinlere, esneküretim uygulamalarına kadar birçok saldırıpervasız bir şekilde hayata geçirildi.Patronlar yıllardır sömürü oranlarınıarttırarak kârlarını katlarken, metal işçileribir kez daha kriz ortamında işsizlik sopasıile terbiye edilmeye çalışıldı.

Ne yazık ki metal patronları bu süreçteçabalarının karşılığını fazlası ile aldılar. İşçisınıfının örgütsüzlüğünün karşısındaörgütlü olmanın semeresini topladılar.Metal işçilerinin kölelik prangaları daböylece kalınlaştı.

Bu dönem boyunca açığa çıkan tepkilerise sürekli sendikal bürokrasi duvarınatakıldı. İşbirlikçi, ihanetçi ve uzlaşmacısendikal anlayışların metal işçilerininmücadelesini ileriye taşıyamayacağı bir kezdaha son dönemin hareketli süreçlerindeaçığa çıktı. Erdemir’de ücretlerin %35oranında düşürülmesinden, yaşanandirenişlerdeki icazetçi tutumlara kadar tümyaşananlar mevcut sendikal yönetimlerinbiz metal işçilerine bir geleceksunamayacağının kanıtıydı.

İşte böylesi bir tabloda, bu sorunlarınbilincinde olan ama yılmayan, mücadeleazmi ve kararlılığı ile haklarına sahip çıkanmetal işçileri İstanbul'da bir araya geldiler.22 Kasım günü gerçekleştirilen Metal

Page 2: Demir Çelik İşçileri Bülteni Ocak 2010

İşçileri Kurultayı ile metal işçilerinin ekmek gibi, su gibiihtiyaç duyduğu Metal İşçileri Birliği'ni inşa ettiler.

Metal İşçileri Birliği, sermayenin gemiyi azıya alansaldırılarına dur demek, emeğimizi ve onurumuzusavunmak için kuruldu.

Metal İşçileri Birliği, metal patronlarının sendikasıMESS'in ve patronlar sınıfının karşısına metal işçilerininörgütlü birliği ile çıkabilmesi için kuruldu.

Metal İşçileri Birliği, ihanetçi ve icazetçi bürokratlartarafından gasp edilmiş olan sendikalarımızı yenidenkazanmak, buraları yeniden mücadelemizin mevzisi halinegetirebilmek için kuruldu.

Metal İşçileri Birliği, metal işçilerinin geçmiş mücadelebirikimini daha da büyütmek, onurlu bir şekilde yarınlarataşımak için kuruldu.

Metal İşçileri Birliği, geleceğine ve onuruna sahip çıkan,yaşadığı tüm sorunların çözümünün sınıf bilinciyleverilecek bir mücadelede olduğunu bilen öncü metalişçilerini bir araya getirebilmek için kuruldu.

Büyük çoğunluğu İstanbul'dan olmak üzere, İzmir'den,Ankara'dan, Bursa'dan, Kocaeli'den sendikalı-sendikasızöncü metal işçileri, işçi sınıfının eşit ve özgür geleceğiniyaratabilmek, kurtuluşunu kendi ellerine alabilmek içingüçlerini Metal İşçileri Birliği çatısı altında birleştirdi.

Bakırçay havzasının öncü demir çelik işçilerine de bubirliğe omuz vermek, Metal İşçileri Birliği'nin sesiniBakırçay'a taşımak düşüyor.

Bizler şimdiden taşın altına elimizi koyuyor, Metalİşçileri Birliği'nin sesini Bakırçay'a taşımak için hareketegeçiyoruz. Artık ne metal patronlarının saldırıları karşısındaboyun eğecek, ne de ihanet ve uzlaşmadan başka bir şeybilmeyen sendika bürokratlarına karşı söylenmekleyetineceğiz.

Hak ettiğimiz dünyayı elde edeceğimiz bir mücadele içintüm demir çelik işçilerini bu haklı davaya destek olmaya,sahip çıkmaya çağırıyoruz.

Yaşasın Metal İşçileri Birliği!Bakırçay'dan sınıf bilinçli demir-çelik işçileri

DEMİR-ÇELİK İŞÇİLERİ BÜLTENİ2

Page 3: Demir Çelik İşçileri Bülteni Ocak 2010

DEMİR-ÇELİK İŞÇİLERİ BÜLTENİ

Yaklaşık 6 aydır etkin bir ön hazırlık çalışmasıile örgütlenen Metal İşçileri Kurultayı 22 Kasımgünü İstanbul'da Su Gösteri SanatlarıSahnesi’nde gerçekleştirildi.

İstanbul’un 6 sanayi havzasından ve çeşitliillerden öncü metal işçilerinin buluştuğukurultaya bizler de İzmir'den Demir-Çelik İşçileriBülteni olarak temsilcilerimizle katıldık.

Kurultayda yapılan açılış konuşmasındakapitalizmin insanlığa dayattığı yıkım teşhiredildi. Metal işçilerinin sınıflar mücadelesindekiöncü konumu vurgulanarak sermayenin metalişçilerinin mücadelesine engel olmak için girdiğiözel çaba anlatıldı. Sermayenin saldırılarına vesendikal ihanetlere yanıt vermek için öncümetal işçilerinin bir araya gelmesinin gerekliliğive kurultayın da bu amaçla gerçekleştirildiğivurgulandı.

Açılış konuşmasının ardından oluşturulandivanın kurultay programını katılımcılaraaktarmasının ardından tebliğ sunumlarınageçildi.

Kurultay ön hazırlık sürecinde yerelkomitelerde yapılan tartışmalarla hazırlanan üçtebliğ; “Metal işkolunda durum”, “Metalişkolunda örgütlülüğün durumu” ve “Metalişçilerinin mücadele deneyimi ve birikimi”başlıkları ile sunuldu.

İkinci bölümde metal işçilerinin

mücadelesinin büyütülmesi hedefiyle hazırlananprogram taslağının tartışılmasına geçildi. Bubölümde 30'u aşkın sendikalı ve sendikasız işçisöz alarak düşüncelerini dile getirdiler, önerileryaptılar. Sendikaların gerçekleştirdiğigöstermelik etkinlikler karşısında işçilerin kendisöz ve karar haklarını kullandıkları bu tablooldukça anlamlı idi.

Bizler de Demir-Çelik İşçileri Bülteni adınakurultayda yaptığımız konuşmada fabrikalardataban örgütlenmelerinin aciliyetine ve olmazsaolmazlığına işaret ettik. Ancak güçlü komitelerlesöz, yetki, karar hakkının olabileceğini ve buşekilde sendikal ihanetin önüne geçilebileceğinibelirttik. Türk-Metal çetesinin ihanetçiliğinin veBirleşik Metal'in uzlaşmacı anlayışının birsonucu olarak metal işçilerinin sendikalarınaolan güveninin kırıldığını söyledik. Bunuaşmanın bir aracı olarak Metal İşçileri Birliği'ninbir ihtiyaç ve gereklilik olduğunu kurultaykürsüsünü kullanarak dile getirdik.

Kurultay, program taslağı üzerine yapılantartışmaların ardından Metal İşçileri Birliği'ninkurulduğunun ilan edilmesi ve bu çerçevedesanayi havzalarında yerel birliklerinoluşturulacağının söylenmesi ile sona erdi.

Yaşasın Metal İşçilerinin Birliği!Demir-Çelik İşçileri Bülteni

3

Metal İşçileriKurultayı gerçekleşti!

Page 4: Demir Çelik İşçileri Bülteni Ocak 2010

DEMİR-ÇELİK İŞÇİLERİ BÜLTENİ4

Demir çelik işçileri, kardeşler;Emperyalizmin gönüllü kulluğunu yapan

sermaye iktidarı ve AKP Hükümeti yıllardırhepimize saldırdığı gibi şimdi de Tekel işçilerinesaldırıyor. Yıllardır zarar ediyor yalanları ilegerçekleştirdiği özelleştirme saldırısını şimdi de“Yattıkları yerden para kazanıyorlar!” yalanı ileTekel'de uyguluyor, binlerce Tekel işçisini işsizliğe,açlığa ve sefalete mahkûm etmeye hazırlanıyor.Eğer planlarını hayata geçirebilirlerse Tekel işçileriönce 4C masalı eşliğinde kamu kurumlarınageçirilecek. Tüm kazanılmış sosyal hakları gaspedilecek. Sonrasında ise daha önce de defalarcayaşadığımız gibi Tekel işçilerine de işsizlik, açlık vesefalet görünecek.

Kardeşler;Tekel işçileri bu oyunlara kanmadıkları için;

işlerini, onurlarını ve kazanılmış haklarınısavunmak için 15 Aralık'tan beri Ankara'dadirenişteler. Sermayenin tüm pervasız saldırılarına,devletin baskı ve terörüne, sendika yöneticilerininoyalama girişimlerine, soğuğa, çamura ve türlüyokluklara rağmen direniyorlar.

Onlar bir kez daha biz işçi sınıfına kazanmakiçin direnmekten başka bir yol olmadığınıgösteriyorlar. Onlar tüm kararlılıkları ilesermayenin oyunlarını bozacaklarını, ekmeklerinive onurlarını patronların çıkarı uğruna fedaetmeyeceklerini haykırıyorlar.

Kardeşler;Tekel işçilerinin kazanması demek bizim

kazanmamız demektir. Bu mücadelede eldeedeceğimiz her mevzi sermayenin saldırılarınındizginlenmesi, daha da büyütmemiz gerekenmücadelemize bir ışık taşınması demektir.

Bu direnişin kazanması ise bizlerin desteği ilemümkündür. Nasıl sermaye biz işçilere karşıtopyekûn bir savaş halindeyse bizlerin de yapması

gereken topyekûn direnişi, topyekûn mücadeleyiörgütleyebilmektir. Sermayenin pervasızsaldırılarına son vermenin yolu genel grev-geneldirenişi örgütlemekten geçer. Ancak bir genelgrevle sermayenin tüm saldırı planlarını çöpeatabilir, kaybettiğimiz haklarımızı geri alabiliriz.

Demir çelik işçileri;Tekel işçilerinin bu onurlu direnişine sahip

çıkalım, destek olalım. Onların kararlılığı ile herCuma 1 saat iş bırakma kararı almak zorundakalan Türk-İş ağalarını bu kararlarını hayatageçirmeleri için zorlayalım. Eğer bu satılmışlartakımı kendi aldıkları kararları uygulayamıyorlarsakuracağımız komitelerle biz uygulayalım. Tekelişçilerinin yaptığı her eyleme, onlara destek içinyapılan her etkinliğe katılalım. Bizler de kendifabrikalarımızda Tekel işçilerinin mücadelesininsesi olalım!

Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!

Yaşasın sınıf dayanışması!

Tekel işçisi onuru ve hakları için direniyor...

Tekel işçileri iledayanışmayı yükseltelim!

Page 5: Demir Çelik İşçileri Bülteni Ocak 2010

DEMİR-ÇELİK İŞÇİLERİ BÜLTENİ 5

Türk Metal Sendikası'nda örgütlü bir demir çelikişçisi olarak ben de direnişteki Tekel işçileriyledayanışmak amacıyla 25 Aralık'ta Çiğli AKP önündekieyleme katıldım. Eylemde kadın Tekel işçileriağırlıktaydı. Ayrıca eylemde şunları gözlemlemişoldum;

Kadın işçiler konu emek, alınteri ve hak uğrunamücadele olunca birçok erkek işçiden daha ilerici vesorumlu olduklarını gösterdiler. Bizim evlerekapattığımız kadınlar fabrikalarının kapatılmamasıiçin en ön saftaydılar.

Eylemde dikkatimi çeken bir diğer nokta da Türk-İş'in 1 saatlik iş bırakma kararına Türk Metal'intutumu oldu. Türk Metal'den hiç kimse eylemdeyoktu. Türk Metal'in çok tekrarladığı “Emeğe saygı”bu olsa gerek.

Tekel işçilerinin kaybetmesi demek bizlerde dahiltüm işçilerin kaybetmesi demektir. Bugün Tekel

işçilerinin yaşadıklarını yarın bizler de yaşayabiliriz.Toplu İş Sözleşmesi dönemi yaklaşıyor. Yakıngeleceğimiz ve haklarımız için sendikacılar vepatronlar masaya oturacaklar. Bizlerin kazanabilmesiiçin Tekel işçilerinin mücadelesine destekolabilmemiz gerekiyor. Türk Metal Sendikası'nı bueylemli sürecin bir parçası, bir tarafı halinegetirebilmeliyiz.

Verilen bir mücadele ancak oluşturulabilecek engüçlü dayanışmayla kazanabilir. Başbakan Tayyip'inyalanlarına kanmayalım. Tayyip Tekel işçilerininkaybetmeleri için karalama kampanyası örgütlüyorve güneşi balçıkla sıvamaya çalışıyor. Ama bir şeyiunutuyor. Güneş balçıkla sıvanmaz.

Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!

Türk Metal üyesi bir demir çelik işçisi

Tekel işçileri direnişte, Türk-İş 1 saat iş bırakıyor,

Türk Metal nerede?

25 Kasım'da Kamu Emekçileri SendikasıKonfederasyonu ile Kamu-Sen’in Türkiye genelindegrevli toplu iş sözleşmeli sendika hakkı için yaptıklarıbir günlük uyarı grevi ile hayat durdu. Kamuemekçileri taleplerindeki haklılığa güvenerekBaşbakan Erdoğan’ın tüm tehdit ve baskılarınarağmen hastane acil servisleri hariç hayatıdurdurmak için grevlerini yaptılar.

Sömürücü düzene olan tepkilerini eylemleriyledile getirdiler. Bu grev işçi ve emekçilere üretimdengelen güçleriyle ve sınıf kardeşlerinegüvendiklerinde hayatı nasıl etkileyebileceğinigöstermiştir. Bu grevlerde dikkate değer bir yansermaye uşağı Tayyip'in grevlerden duyduğukorkunun nasıl dışa vurduğudur. Patron kuklasıTayyip bu korkuyla hak ve özgürlükleri kazanmanınen meşru yolunu seçen emekçilere tüm nefretinikusmuş ve grevi yasadışı ilan ederek emekçileringözünden düşürmeye çalışmıştır.

Ama sermaye sınıfının tüm çabası boşunadır.

Konu işçi sınıfının kendi geleceği ise hiçbir yalan,hiçbir tehdit sökmez. Yeter ki işçi sınıfı üretimdengelen özgücüne güvenebilsin. Hayatı hep beraberdurdurduğumuz gün ise sömürücülerin en korkulugünü olacaktır.

Biz işçiler de kamu emekçisi sınıf kardeşlerimizinaçtığı yoldan ilerleyebilmeli ve sömürücülerinelindeki dümeni kendi elimize alabilmeliyiz.Geleceğimiz ve onurumuz için önümüzde duranbüyük bir görev ve sorumluluk var. Bizden sonragelecek kuşaklara, evlatlarımıza ya kokuşmuş birdüzende yaşam sunacak ya da başka bir dünyanınmümkün olduğu yolu açacağız. Bu yol ise ancakişçilerin, memurların birleşik bir hatta sömürendüzene karşı işgallerle, grevlerle, direnişlerleyürümesinden geçer. İşçi-memur el ele verip,sermaye düzeninin barikatlarını aşıp genel grevlereyürümekten geçer.

İşçi-memur el ele genel greve!Bir demir-çelik işçisi

Kamu Emekçileri greve çıktı, hayat durdu!

Page 6: Demir Çelik İşçileri Bülteni Ocak 2010

DEMİR-ÇELİK İŞÇİLERİ BÜLTENİ8

Yıllardır bizlerden kesilen fon ücretlerisermaye devletinin kasasında asalak sermayesahiplerine aktarılmayı bekliyor. 1 Haziran 2000tarihinde çıkarılan yasa ile birlikte 2008 yılısonuna kadar toplam geliri 41,848 milyon TLolan fonun giderleri ise ancak 4,257 milyon TLolarak gerçekleşmiş. Yapılan 1,828 milyon TL'liktoplam işssizlik ödemesi, toplam faiz geliri olan23,891 milyonun ancak % 7,6’sı olmuştur.

31 Ağustos itibari ile bu fonda biriken paranıngelir dağılımı şu şekildedir;

* 15 milyar 99 milyon TL işçi ve işveren primi* 5 milyar 116 milyon TL devlet katkısı* 15 milyon 621 bin TL idari para cezası* 333 milyon 527 bin TL gecikme zammı* 193 bin TL diğer gelirler* 100 milyon 148 bin TL iade girişi* 27 milyar 850 milyon TL faiz geliri.Bu şekilde fonda toplam 48 milyar 515

milyon TL birikmiştir. Biriken bu paranın sadece faizi bile biz

işçilerin hayal gücünü aşmaktadır. Oysapatronlar bizim alınterimiz, emeklerimizlebiriken ve bizler için kurulduğu söylenen bu fonael koymak niyetindeler. Hükümet ise fonupatronlara hibe etme telaşında.

Bu fon sözde bizler için kuruldu. Ama fondanyararlanmak için öyle şartlar koştular ki birçokarkadaşımız hiçbir şekilde bu fondanyararlanamadı. Bu şartlara göre ancak son 120günü kesintisiz olmak üzere, son üç yıl içerisindeen az 600 gün süre ile prim ödemiş ve kendiistekleri dışında işsiz kalanlardan hizmet akitleriihbar önellerine uygun olarak işveren tarafındanfeshedilenler bu sigortadan yararlanabiliyor.Şimdi bir düşünün bugün kaçımız düzenli bir işe

sahibiz ya da kaçımızın sigorta primleri düzenliolarak yatırılıyor ki bu fondan yararlanabilelim.

Fondan yararlanmaya hak kazandığımızdabile işsizlik ödeneği alabileceğimiz süre primödeme sürelerine göre 180 ila 300 gün ilesınırlandırılmış.

Bu yasa tam bir soygundur. İşsizlik sigortasıfonu özü itibariyle bir işçi hortumlama fonuolmuştur.

Ama bizler bu soygun düzeninde iştençıkarılsak bile hala bu fona güveniyor ve günükurtarmaya çalışıyoruz. Demir çelikfabrikalarında çıkarılan yüzlerce arkadaşımızdankaçta kaçı bu fona hak kazanabilmiştir ki biz bufona bel bağlıyoruz?

Bize düşen görev günü kurtarmak değilgeleceği kazanabilmek, çocuklarımıza onurlu veözgür bir gelecek bırakabilmektir. Bunun içinsömürücülerden hesap sormak ve mücadeleyekatılmak ise hepimizin görevidir.

Biz kırıntıları değil dünyayı istiyoruz.Unutmayalım ki bizler işçiyiz. Ama kesinlikle köledeğiliz.

Bir demir-çelik işçisi

İşsizlik Sigortası Fonukimin için kullanılıyor?

Page 7: Demir Çelik İşçileri Bülteni Ocak 2010

DEMİR-ÇELİK İŞÇİLERİ BÜLTENİ 7

Bir asgari ücret tespit dönemi daha sermayeninpervasız aç gözlülüğü ile geride kaldı.

Artık Türk İş ağalarının bile katılmayı bir yükolarak gördüğü Asgari Ücret Tespit Komisyonu'ndançıka çıka 31 TL'lik bir zam çıktı. Buna göre 2010 yılıiçin geçerli olacak asgari ücret 16 yaşından büyükleriçin brüt 729, net 577.01 liraya yükseltildi. Asgariücrete yılın birinci 6 ayında yüzde 5.2, ikinci 6 ayındayüzde 4,3 artış yapıldı.

Neredeyse günlük bir simit parası bile etmeyenbu zam elbette ki biz emeği ile geçinen işçilerle alayetmekten başka bir anlam taşımıyor. Ama busömürücü bezirganlar her zamanki gibi bu komikzamları bile çok görüyorlar. Daha doğrusuduyacağımız haklı tepkiyi yatıştırmak için masallaranlatmaya devam ediyorlar. Komisyonda işverentemsilcisi olarak yer alan TİSK Yönetim Kurulu üyesiAli Nafiz Konuk, asgari ücretin belirlendiği günkameraların karşısına geçip küstahça "Bugün içinasgari ücretle çalışan insanlar sanıyorumbeklediklerinin üzerinde bir artış bedeli ile yeni yıladaha mutlu gireceklerdir" dedi. Şimdi hepinizesoruyorum böyle bir açıklama için küstahlık bile hafifbir tabir olmuyor mu? Bir de yüzsüzce patronlarınbuna da razı olmadıklarını, ama her adımınıpatronlara yaranmak için atan AKP Hükümeti'ninÇalışma Bakanı'nın araya girip patronları ikna ettiğiyazmıyorlar mı? İnsan işte o zaman çileden çıkıyor.Ama merak etmeyin. Bu sömürücü asalaklarınyalanları hala bitmedi. Tüm bunların üstüne bir deçıkıp Türk sanayisi olarak büyük bir yükün altına imzaattıklarını söyledi bu bezirgan takımının sözcüleri.

Şimdi bir düşünün arkadaşlar. Bizim sefaletimizher geçen gün artarken bu beylerin servetleri nasıloluyor da böyle katlanıyor? Biz evimize götürecekekmek bulamazken, bu adamlar fabrikalardaki bekçiköpeklerine bizim maaşımızdan fazla mama parasıharcıyorlar. Kriz tellallığı yapıp binlercemizi kapıönüne koyarken, geride kalanlarımıza her türlüsömürüyü dayatırken kendileri nasıl oluyor dadünyanın adını duymadığımız köşelerinde tatilyapmaya devam ediyorlar? Herbirinin sadece yılbaşıgecesi eğlenmek için harcadıkları para bizim birsenelik maaşımızı katlamıyor mu?

Arkadaşlar, bu sömürücü asalaklar sürdükleri busaltanatı bizlerin emeğini sömürmelerine borçlular.Bizlere ne kadar az ücret verirlerse onların servetlerio kadar artıyor. İşte bunun için her asgari ücret tespitdöneminde böyle masallarla karşımıza çıkıyor, bizleriavutmaya çalışıyorlar.

Ama artık yeter! Artık bu sömürücüleri sırtımızdataşımaktan vazgeçmeliyiz. Onlara, onların bizeduyduğunun milyonda biri kadar bile ihtiyacımız yok.Sadece bir gün hep birlikte çalışmasak acaba hangisihangi makinenin başına geçip çalışabilir? İşteyapacağımız bu kadar basit. Bu asalaklara hakettikleri dersi vermenin tek yolu üretimden gelengücümüzü göstermek.

Bunun için ise örgütlü olmak zorundayız. Bizörgütsüz kaldığımız sürece bizlerle alay etmeyedevam edecekler. Bizlerle alay etmelerine daha fazlaizin vermeyelim. Tek vücut olup örgütlü bir şekildekarşılarına dikilelim. İnsanca yaşanabilecek bir ücretve emeğimiz onuru için mücadeleye atılalım!

Bir demir-çelik işçisi

Bir kez daha sefalet zammı!

Page 8: Demir Çelik İşçileri Bülteni Ocak 2010

DEMİR-ÇELİK İŞÇİLERİ BÜLTENİ10

Kar-demir krizde büyüyen az sayıda şirketten birisi.Vergi rekortmenleri arasında yer alıyor. İşyerinin idaribinasını görünce zaten şatafata albeniye bakıp burasıkesin güzel bir yerdir diye düşünürsünüz.

Ama ihracat yapılan şirketlere madalyonun arkayüzünü gösterme şansım olsaydı WC'lerden başlardım.Ki kesinlikle yurt dışı ihracatını düşürmeye yeterdi bu...Bir işyerinde fabrika patronu işçilerin yemek yediğiyerde yemek yiyemiyorsa orada adaletsizlik vardır.Patronun yemekhanede yediğini hiç görmedim ben. Kiyese bile altı ayda bir aldığı botunun kirli olmamasılazım ki yemekten önce ellerini yıkadığı yalaktanayakları ıslanmasın, midesi o iğrençlikten bulanmasın.Toplama kampında bile daha insancıl şartlarda yemekyeniyordur.

Sıra bekleme ve yemek yeme molası 15 dakikayasığdırılıyor ve tekrar işbaşı. Ama günlük yemek yememolası 1 saat kesiliyor. İşçiler bu haklarını kullanmaktançekiniyor, korkuyor. Çünkü kapıda hergün iş için

bekleyen onlarca insanı görüyor. Ucuz işçiliği en iyi şekilde kullanan patronlar

büyümeye devam edecek. Zaten 2-3 yıldır zam yokişçiye. Belki gizliden gizliye zam alan ustabaşı, vardiyaamiri vardır ancak. İşçiler bu konuda huzursuz, amayapacak bir şey yok diye düşünüyorlar.

Farkında değil pek çoğu kendi emeklerinin,işgüçlerinin, dayanışmalarının ellerinde büyük bir silaholduğunun. Hep beraber mücadele edip haklarınıalabileceklerinin bilincinde olanlar çok az. Oysa benbirbirlerine güvenen işçilerin daha iyi şartlarda işimkanı sağlayacağından eminim. Tek ihtiyacımız olan ogücü içimizde hissedip sağlam bir birliktelik ileadaletsizliğin, haksızlığın karşısına çıkmak.İspiyoncuları, yalakaları da ancak böyle birbirimizegüvendiğimizde defedebiliriz.

Ancak bu şekilde çoluk çocuğumuzun geleceğigaranti altında olacaktır.

Kar-demir'den bir işçi

Madalyonun öbür yüzü

Genç olmuşuz bu ülkede ne fayda. Kapitalizm almışbaşını gidiyor. Ülkemiz gün geçtikçe daha da dibegidiyor. Peki, bunu biz mi yapıyoruz? Hayır, tabii ki! 10tane faşist 80 milyonu yönetiyor.

Biliyorlar toplumun uysal olduğunu, bu da geçerdiyorlar ve geçiriyorlar. Çünkü tuttuğunu koparan birtoplum olmaktan aciz hale gelmişiz.

Yıllardır bitmeyen baskılar, yıllardır bitmeyenemekçilerin çilesi, yılardır bitmeyen IMF deliği. Yıllardırbitmeyen milliyetçilik ve parayla satılan oylar.

Bu faşist hükümet hepsinden de beter çıktı. Maaşa%2 zam yaparken elektriğe, suya, telefona %80 zamyaptı.

Nasıl yürür bu devran?Benim bu ülkede hakkım yok mu? Bu topraklarda,

bu sularda 1 metre yerim yok mu?Bizlerin sırtlarında akbaba gibi leş kargaları. Neden

bunları sırtımızda taşıyoruz? Halk olarak birşeyleryapılması lazım. Hemen şimdi yarına bırakmamaklazım.

15 Ocak'tan sonra ilaçları cebimizden alacağız.Hastaneye gidiyoruz bir sürü borç çıkıyor. Zaten ayakta

zor duruyoruz. İyice kanımızı emiyorlar. Haram olsun.Bir tüp 47 Lira. Elektrik, su 80 Lira. Kira 300 Lira.

Asgari ücret 530 Lira. Geri kalanını Tayyip veadamlarına yollayalım da geçinsinler.

Bir de Kürt açılımı, Alevi açılımı, Ergenekon çıktı.Öyle bir çıktı ki halkta şaşırdı hangisine bakacağını.Onlarsa bu arada saltanatlarını sürüyorlar. Memleketdelalet ve ihanet içinde, bunlar emperyalistlerinçıkarına ülkeyi talan ediyorlar.

Uyan halkım uyan, şarktan güneş bulanık doğuyor.Ne zaman kadar IMF'nin köleliğini yapacağız? Ne

zaman uygar bir toplum olacağız? Haksız savaşlara,kavgalara ne zaman son vereceğiz?

Artık prangalarımızı çöpe atalım. Bir sınıf olarakkardeş olalım. Kardeşçe üretelim, tüketelim.

Hiçbir zaman ekmek kavgasını bırakmayalım.Korkmayalım, yılmayalım. Bu kavga halkın kavgasıdır.

Herkese eşit hak, herkese eşit ekmek olsun.Kapitalizmi yıkalım, faşistleri de kovalım.

Bakırçay'dan bir demir-çelik işçisi

Uyan halkım, uyan!

Page 9: Demir Çelik İşçileri Bülteni Ocak 2010

DEMİR-ÇELİK İŞÇİLERİ BÜLTENİ 11

Canımızın patronlar için hiçbir değeri olmadığısürekli olarak söyler dururuz. Bu ise bir abartmaveya nükte değil hayatın gerçekliğidir. Sadece bizleriiçinde yaşamak zorunda bıraktıkları sefalet koşullarıdeğildir bahsettiğimiz. Gerçekten canımızdır sözkonusu olan. Günü gelir bir fabrikada preste kalırparmaklarımız, günü gelir demir çelik fabrikalarınınpotalarına düşer erir bedenlerimiz. Günü gelirtersanelerde kobay niyetine bindiğimiz filikalardaboğuluruz, günü gelir daha bir ay önce olduğu gibimadenlerde göçük altında kalır, ölümlü “iş kazası”kayıtlarına girer yaşamlarımız.

Gelin görün ki bu yaşananların hiçbiri bir iş kazasıdeğildir aslında. Hepsi de göz göre yaşanan işcinayetleridir. Patronların daha fazla kâr eldeedebilmek için almadığı iş güvenliği önlemleridirçoğu zaman ölümümüzün sebebi. Katilimiz ise tabiiki patronlar ve onların düzenidir.

İşte 10 Aralık’ta yeni bir iş cinayetine kurbanverdik 19 sınıf kardeşimizi. Bursa’nın Alpagutilçesinde madende yaşanan grizu patlamasındagöçük altında kaldı 19 kardeşimiz. Maden içindekiyoğun gaz birikmesine rağmen sırf iş gecikmesin,patronun kârı azalmasın diye patlatıldı dinamitlokumları. Hemen ardından biriken gazla birliktemaden de bir kara tabut oldu.

Ne iş güvenliği önlemleri alınmış, gaz ölçümleriyapılmıştı. Ne de patlama sonrası hızla müdahaleedebilecek bir ekipman vardı. Göçük altında 19 işçisaniyelerle yarışıp can çekişirken Zonguldak’tankurtarma ekibi bekliyordu sömürücü asalaklar.Çünkü 15o yılda 4000’in üzerinde işçiye tabut olanmadenlerde bu önlemleri almak masraf demekti. Etabii ki böyle bir masraf yapmanın da lüzumu yoktu.Nasıl olsa Ahmet öldüğünde ertesi gün oğlu Mehmetçalışmaya başlıyordu.

Peki, patronlar bu kadar pervasızca cinayetlerişlerken, devlet, hükümet ne yapıyordu? Günlerboyunca kaçan maden sahibi muhtemelenyetkililerden aldığı teminattan sonra ortaya çıkıpteslim oldu. Ve adliyede verdiği ifadenin ardındanserbest bırakıldı. Aynı Tuzla’da her gün işçi kanı içentersane patronları gibi, aynı daha birkaç ay önce birkamyon kasasına bindirdiği işçileri sel sularında

öldüren Pameks patronu gibi O da eline yeni kanlarbulamak için sokağa salındı. Ne de olsa takdir-i ilahiidi. Alınmayan önlemlerin ne hükmü olabilirdi?Ayrıca patron aynı Pameks’te olduğu gibi kanparasını da çoktan gözden çıkarmıştı. Devletin biryükümlülüğü olan ölen işçinin ailesine maaşbağlamak büyük yaygaralarla anlatıldıtelevizyonlarda. Yine ölen tüm işçilerin çocuklarınınöğrenim masrafları da maden sahibi tarafındankarşılanacaktı. Bunlar da yerine getirildikten sonravicdanlar da rahatladığına göre artık “ölmüşünarkasından ağlamak” da gerekmiyordu!...

İşte kapitalizmin gerçekliği budur arkadaşlar.Ellerini kardeşlerimizin kanlarıyla yıkayan buasalaklar giydikleri takım elbiseleri, kravatlarıylakarşımıza çıkar; bir de bizden saygı beklerler.

Şimdi bir düşünün kimlerin önünde el pençedivan durmak için yarıştığınızı. Ve yarın o kanlı ellerinsizin de boğazınıza yapışacağını. Ellerini boğazımızadolayacakları günü mü bekleyeceğiz, yoksadöktükleri kan denizinde onları mı boğacağız? Şimdidüşünün ve karar verin. Çünkü yarın çok geç olabilir.Çünkü yarın ölümlü iş kazalarının o hesap tutmaktanbaşka bir işe yaramayan listesinde sizin de adınızolabilir…

Bir demir çelik işçisi

Kaçıncı ölmem bu hain!

Page 10: Demir Çelik İşçileri Bülteni Ocak 2010

DEMİR-ÇELİK İŞÇİLERİ BÜLTENİ2

Polis terörü gün geçtikçe artıyor. En son devrimcibir işçi olan Alaattin Karadağ 19 Kasım akşamı işçi veemekçileri sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya yaratmamücadelesine çağırırken polisler tarafındankatledildi. Önce bacağından vurulan Karadağ,kaldırımda yaralı olarak yatıyorken gelen sivil polislertarafından yargısız infaza uğradı.

Her zaman olduğu gibi katil polisler devlettarafından sahiplendi. Olayın ertesinde emniyetmüdürü, işlenen cinayeti ve yargısız infazı sahiplenenbir açıklama yaparak Alaattin Karadağ’ın yaralı olarakele geçirilme ihtimali varken sivil polisler tarafındanacımasızca öldürüldüğünün üstünü örtmeye çalıştı.Sahibinin sesi medya ise bu açıklamaları kullanıpdevrimci bir işçi olan Alaattin Karadağ’ı karalamaçabası içine girdi.

Yaşanan açıkça bir yargısız infazdı. Ancak bucinayet ne ilktir nede son olacaktır. Sermaye iktidarıvar oldukça işçi sınıfı bu düzene karşı savaşacak,sermaye uşağı devlet ise işçilere emekçilere helehele devrimcilere karşı yargısız infazlara ya da toplukatliamlara girişmekten vazgeçmeyecektir. AlaattinKaradağ sermaye düzenine karşı yürüttüğümücadelede bunun bilinciyle ve ölümü göze alarakçalışmaktaydı. Bu mücadele nedeniyle ceza evlerinegirmiş, ceza evlerindeki baskı koşullarına karşı ölümoruçlarına katılmakta tereddüt etmemişti. O,gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde açyatılmayan bir dünya özlemi içerisinde sayısızzorluklara karşı işçi sınıfının sesi olmuştu. İşte buyüzden sermaye uşağı polislerin Alaattin Karadağ’asıktığı kurşun bilinçli bir tercihtir. Yaralı halde yerdeyatan Alaattin’i mücadeleden alıkoyamayacaklarınıbildikleri için katletme yoluna gitmişlerdir.

Ancak artan polis terörü Alaatin Karadağ’ayapıldığı gibi sadece devrimcilere yönelik değildir. Bucinayetler artık devrimcilerden sıradan insanlarakadar herkesin başına geliyor. Gün geçmiyor kibasına sokak ortasında infazlar ya da karakoldaişkence olayları yansımasın! Artık bu terör hiçbirayrım gözetilmeksizin polisin keyfi uygulaması halinegeliyor. Yıllarca devletin bir kurumu gibi işleyenmedya bile bu gerçeği saklayamıyor.

Ancak polis terörü bu kadarla da kalmamaktadır.Özellikle son aylarda her türden hak arama

mücadelesine karşı baskı ve terör sistematik bir halalmıştır. Kent A.Ş işçileri ve Tekel işçilerine saldıranpolis irili ufaklı direnişlere de saldırgan bir tutumalarak direnişleri kırmaya çalışmakta, patronlarındüzeninin bekçiliğini yaptığını kanıtlamaya devametmektedir.

AB ve demokrasi masalları altında çıkartılanPVSK(Polis Vazifeleri ve Salahiyetleri Kanunu) gibiyasalarla polis terörünün önü açılmıştır. Artık polissırtını yasalara dayayarak kurşun sıkıp copsallayabilmektedir. Elbette bunlar ne bu yasayıçıkaran hükümetle ne de tek tek polislerinişkenceciliği ile izah edilemez. Artan polis terörü birdevlet politikasıdır. Bu politikanın temelindetoplumun git gide sefalete sürüklenmesi ve bununkarşısında top yekun bir mücadeleye girişmesikorkusu yatmaktadır.

Artan işsizlik, açlık, kölece çalışma ve güvencesizyaşam karşısında işçi ve emekçilerin kafasınıkaldırması önlenmeye çalışılmaktadır. Bizlerisömürerek yüksek kârlar sağlayan, krizlerinfaturasını bizlere ödeterek fırsata çeviren patronlar“sosyal patlama” korkusuyla, devletini tümkurumlarıyla üzerimize saldırmaktadır. İş yerleriniçalışma kamplarına çevirenler, yeri gelince polisterörünü sonrasında ise hukuk terörünükullanmaktadır. Her yönüyle yaşam biz işçi veemekçiler için iyiden iyiye kararmaktadır.

Bu karanlık ise bizlerin mücadelesi ile sonbulacaktır. Unutulmaması gereken şudur kikaranlığın en koyu olduğu an güneşin doğmayabaşladığı andır. Güneşi doğuracak biz işçilerinbirbirine kenetlenmiş nasırlı elleri ve güzel günlereolan özlemidir.

Polis terörüne ve cinayetlerine son!

Page 11: Demir Çelik İşçileri Bülteni Ocak 2010

DEMİR-ÇELİK İŞÇİLERİ BÜLTENİ 3

Bizler, yaşamak için elinde emek gücü bulunan vesatmak için çabalayan işçileriz. Bizi yöneten sermayesahipleri ise kendi egemenliklerini sürdürebilmek için bubirliği yok etmek, kötürümleştirmek zorunda olanasalaklardır. Bu emellerine ulaşabilmek için ise her yolukullanır bu asalak takımı. En çok kullandıkları yöntemleriise böl-parçala-yönet politikalarıdır. Eğer işçiler ya daezilenler ne kadar çok parçaya ayrılıp birbirine düşmanedilirse, bu parçalar birbiriyle didişirken deveyihörgücüyle götürmek de o kadar kolay olacaktır onlariçin…

Dünyanın her köşesinden daha çok belki de butopraklar tanıktır bu sahte düşmanlıklara. Türk-Kürt, Alevi-Sünni ve daha birçok ayrım hep körüklenmiş, hep buayrımlar üzerinden inkâr ve imha siyasetlerine girişmiştirsermayenin sözcüleri.

Şimdi açılım ve kardeşleşme masallarıyla bir kez dahakin ve düşmanlık tohumlarının hasadını toplamaktalar.Yıllardır varlığını reddettikleri Kürtlere, Alevilere, Rumlaragüya haklarını veriyorlarmış. Peki, nedir verdikleri haklar?Ya da açılım maskesi ardında ne demek istiyor bubeyzadeler? Onyıllardır varlığını reddettikleri insanlarınkendi kimliklerinden vazgeçmeyeceklerini anladıkları içinonları ehlileştirmeye çalışıyorlar sadece. Onyıllar boyuncaötekileştirdiklerine şimdi Onlar gibi düşünmek vekonuşmak şartıyla yaşam hakkı sunuyorlar. Peki, insanlara,uluslara ya da mezheplere yaşam hakkı tanımak bubeyzadelere mi kalmış?

Ancak bugün Kürt sorunu dedikleri bu sorunun çokdaha yakıcı yanları var tabii ki. Bugün kendilerinin veegemenlerin çıkarları böylesi açılım operasyonlarınızorunlu kılsa da onyıllardır ektikleri düşmanlıktohumlarının meyveleri de kendisini gösteriyor. Bir kezdaha sokaklarda Kürt kardeşlerimize düşmanlıkhaykırılıyor.

Oysa bu kirli savaş Türkiye’de ve Ortadoğu’daonyıllardır Amerikan Emperyalizminin kontrolü altındadevam ettiriliyor. Onyıllardır kardeş kardeşe düşmanediliyor, onyıllardır kardeş kardeşi öldürüyor. Bu kirlisavaşın ve ölen binlerce insanın kanı ise Türkiyesermayesinin ve tabii ki Amerikan emperyalizmininellerinde bulunuyor. Bilinçli bir politikayla yürütülen bukirli savaşta bir yandan toplumsal dengeleri ellerindetutmaya çalışırken bir yandan da kendilerine yeni rantkapıları açıyorlar. Aynı Amerikan’ın işgalini bir rant kapısıolarak gördükleri gibi bu kirli savaşı da bir rant aracı olarakkullanıyorlar.

Onlara göre ne de olsa analar asker doğurmaya devamediyor. Kirli savaş sürdüğü sürece de devam edecek. Ve buasalak takımı, bu kan emiciler nasıl ki fabrikalarda alkanımızı, alınterimizi içerek yaşamlarını zevki sefa içindesürdürüyorlarsa kirli savaş sayesinde de binlerce rütbeligeneraller, yarbaylar, silah şirketleri ve daha niceleri aynışekilde yoksul gençlerimizin kanı üzerinden besleniyorlar.

Dönüp yıllarca sürmüş bu kirli savaşın bedellerinebaktığımızda yaşamını yitiren kaç asker bizi sömürenlerinçocuklarıdır hiç düşündünüz mü? Onlar bedelli olarakbirkaç haftada bitirdikleri askerliklerini bile tatilköylerinde, deniz kenarlarında yaparlar. Çünkü bu vatanonlarındır, onlar yönetenlerdir. Oysa bizler yaşamı birmakine parçasından daha değersiz sayılan işçi sınıfınınmensuplarıyız. İşte tam da bu yüzden ölmeye veöldürmeye gelince en önde piyon gibi sürülürüz. Nasıl kifabrikalarda Ali gider Veli gelirse savaşlarda da bu çarkböyle devam eder.

Peki, devam etmesinden en küçük bir çıkarımız bileolmayan bu kirli savaşı durdurabilmek için bizler neleryapabiliriz? Yoksa durdurmayıp bizi sömürenlerin yalan vedolanlarına kanmaya, bu kirli savaşın parçası olmayadevam mı edeceğiz? Eğer bu kirli savaşa alet olacaksakdaha çok ölmeye ve öldürmeye devam ederiz. Daha çokSerap ESER’ler, daha çok Aydın İMREN'ler, daha çok Türkve Kürt kardeşimiz bu kirli savaşta hayatını kaybeder.

Bizler hepinizi bu kirli savaşı durdurmaya, halklarıngerçek kardeşliğini yaratmaya çağırıyoruz. Gerçek barışı vekardeşliği sağlayabilecek tek güç bizim nasırlıellerimizdedir. Ancak Türk-Kürt-Ermeni-Laz-Çerkez, Alevi-Sünni-Yahudi-Hıristiyan ayrımı yapmadan coğrafyamızdakitüm işçi ve emekçiler olarak bir araya geldiğimizde, işçisınıfının devrimci programı altında birleşip bir sömürüdüzeni olan kapitalizmini yıkmak için mücadeleyeatıldığımızda dünyaya kardeşlik ve barış gelecektir. Eğergerçek bir barış ve kardeşlik açılımından bahsedeceksekişçi sınıfının açılımı budur. Sınıfa Karşı Sınıf açılımı.

Unutmayalım ki bizler dünya işçi sınıfınıncoğrafyamızdaki temsilcileriyiz. Ve işçi sınıfı öyle büyük biraileye sahiptir ki, içimizde her milliyetten, ulustan vedinden kardeşimizi bulmak mümkündür. Bizi bu ortakpaydada tek bir potada birleştirip eriten şey ise tamolarak budur.

Yaşasın İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği!Eşitlik, Özgürlük, Gönüllü Birlik!

Sınıf Bilinçli Demir-Çelik İşçileri

Şimdi her zamankinden çok ihtiyacımız var

eşitliğe, özgürlüğe, gönüllü birliğe!

Page 12: Demir Çelik İşçileri Bülteni Ocak 2010

İşçi Bülteni Özel Sayı No: * Fiyatı: 25 YKr * Ocak 2010 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md. : Ayten ÖZDOĞAN *EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Mollaşeref Mah. Millet Cad. 50/10 Fatih/İstanbul * Tel/Fax: 0 (212) 621 74 52 *Baskı: Özdemir Mat. * Davutpaşa Cad. Güven Sanayi Sit. C Blok No: 242 Topkapı/İstanbul * 0 (212) 577 54 92

Sınıfdayanışmasınıyükseltelim!

Tekel işçilerionurları ve hakları

için direniyor...