eg 1994 6. sayı

16
Özgürlük Devrim Sosyalizm! GENÇLİK GELECEK, GELECEK SOSYALİZMDİR! Sayı: 6, Haziran 1994 Gençlik çalışması ve işçi gençlik Gençlik içindeki faaliyetimiz halen ağır- lıklı olarak öğrenci gençlik çalışması ile sınırlı- dır. Dolayısıyla genç işçilere yönelik faaliyeti- miz nispeten yeni ve zayıftır. Ancak bugüne kadar işçi gençlik içerisindeki somut pratik çalışmaya öncelik tanımamış ve bu alanda özel bir yoğunlaşma yaşamamış olsak bile, genç işçiler içerisindeki çalışmaya ayrı bir değer ve önem verdiğimiz, bu alandaki çalışmanın taşıdı- ğı kritik önemin ideolojik-siyasal anlamını isabetle ve başarıyla gördüğümüz açıktır. Bugüne kadar işçi gençlik içerisinde yoğun- laşmış ayrı ve özel bir çalışma örgütleyememiş olmamızın bize özgü anlaşılabilir bazı nedenleri var. Aslında bu, kendine özgü yanları ve fark- lılıkları dikkate almak kaydı ile, öğrenci gençlik çalışması için de kısmen söylenebilir. Zira Ekim Gençliği9nin daha ilk sayısında da söylediğimiz gibi, “bizde az çok sistemli bir gençlik çalışması son üç yılın işidir” ve bilinen nedenlerden do- layı da gençlik faaliyeti bir çeşit “hareketten yalıtık bir çalışma” olarak yürümüştür. Bu du- rum, oldukça geniş bir alan olan gençlik çalış- masının ihtiyaçları ve çözümlenmesi gereken sorunları açısından bakıldığında, ciddi bir ta- kım boşluklar yaratmış bulunmaktadır. Ortaya çıkan bu boşlukların en önemlile- rinden biri, işçi gençlik içindeki çalışmanın somut pratik bir sorun olarak bugüne kadar ele alınamamış olmasıdır. Fakat bugün, hareke- timizin ulaştığı genel gelişme düzeyi ve örgütsel planda katettiği mesafe ile, gençlik çalışmasında oluşmuş belli bir temel ve güç birikimi vb. et- kenler, gençlik örgütlenmesinde daha ileri bir düzeyi hedefleyerek, bir sıçrama gerçekleştir- menin asgari koşullarını yaratmış bulun- maktadır. Gençlik çalışmasında, bazı sorunlarımızın varlığına rağmen, yaşanan gelişmeler de bunu gösteriyor. Sözgelimi yakın döneme kadar genç- lik çalışmamız yanhzca yüksek öğrenim gençliği ile sınırlıydı ve büyük ölçüde İstanbul çalış- masıydı. Ancak bu sınırlılık hareketimizin kat- ettiği mesafenin bir sonucu olarak bugün bir ölçüde kırılmış durumda. Artık gençlik çalış- mamız örgütümüzün faaliyet yürüttüğü başlıca şehirlerinde sürüyor. Öte yandan yakın zamana kadar hemen hiç ilişkimizin olmadığı liseli gençlik içerisinde de, bir ilk başlangıç olarak, hiç de küçümsenmeyecek ilişkilerimiz var. Ekim Gençliği'nin yayın yaşamının 6. ayma girmiş ve herşeyden önce de yayınlanmış ol- masının taşıdığı özel önemi ise belirtmek bile gerekmiyor. Ne var ki, taşıdığı özel önem dikkate alın- dığında, genç işçilere yönelik faaliyeti somut pratik bir sorun olarak hala da önümüze koya- bilmiş değiliz. Kuşkusuz, işçi gençlik içerisinde de gelecek açısından anlamlı ve bizi ileriye taşıyacak ciddi ve önemli ilk ilişkilere sahibiz. Genç işçilerin, ilişkilerimizin olduğu bölgeler- de, daha bugünden örgütsel çalışmamızdaki önemli bazı boşlukları doldurduğunu, faaliyeti- mize ayrı bir canlılık ve dinamizm kattığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Fakat yine de, gençlik çalışmamız bugün halen esas olarak öğrenci gençliğe dayalıdır. İşçi gençlik içindeki faaliyetimiz oldukça za- yıftır. Bugüne kadar anlaşılabilir nedenleri olan bu duruma gelinen yjerde artık bir son verme- miz gerekiyor. Bugün belirli güçlere, ilişkilere ve düzeye ulaşmış bulunuyoruz. Dolayısıyla önümüzdeki dönemin işçi gençlik içindeki çalışmada somut adımların atıldığı, özel pratik bir yoğunlaşmanın yaşandığı bir süreç olarak yaşanmasının asgari koşullar vardır. İşçi gençlik içindeki çalışmanın yaratacağı sonuçlar, genel gençlik çalışması üzerindeki etkisi, oynayacağı devrimci ve yenileştirici rol- den de ötedir. Bu alanda sağlanacak politik ve

Upload: ekim-gencligi

Post on 28-Mar-2016

229 views

Category:

Documents


6 download

DESCRIPTION

Ekim Gençliği eski sayılardan / Haziran 1994 - 6. sayı

TRANSCRIPT

Page 1: EG 1994 6. sayı

ÖzgürlükDevrim

Sosyalizm!

GENÇLİK GELECEK, GELECEK SOSYALİZMDİR! Sayı: 6, Haziran 1994

Gençlik çalışması ve işçi gençlikGençlik içindeki faaliyetimiz halen ağır­

lıklı olarak öğrenci gençlik çalışması ile sınırlı­dır. Dolayısıyla genç işçilere yönelik faaliyeti­miz nispeten yeni ve zayıftır. Ancak bugüne kadar işçi gençlik içerisindeki somut pratik çalışmaya öncelik tanımamış ve bu alanda özel bir yoğunlaşma yaşamamış olsak bile, genç işçiler içerisindeki çalışmaya ayrı bir değer ve önem verdiğimiz, bu alandaki çalışmanın taşıdı­ğı kritik önemin ideolojik-siyasal anlamını isabetle ve başarıyla gördüğümüz açıktır.

Bugüne kadar işçi gençlik içerisinde yoğun­laşmış ayrı ve özel bir çalışma örgütleyememiş olmamızın bize özgü anlaşılabilir bazı nedenleri var. Aslında bu, kendine özgü yanları ve fark­lılıkları dikkate almak kaydı ile, öğrenci gençlik çalışması için de kısmen söylenebilir. Zira Ekim Gençliği9nin daha ilk sayısında da söylediğimiz gibi, “bizde az çok sistemli bir gençlik çalışması son üç yılın işidir” ve bilinen nedenlerden do­layı da gençlik faaliyeti bir çeşit “hareketten yalıtık bir çalışma” olarak yürümüştür. Bu du­rum, oldukça geniş bir alan olan gençlik çalış­masının ihtiyaçları ve çözümlenmesi gereken sorunları açısından bakıldığında, ciddi bir ta­kım boşluklar yaratmış bulunmaktadır.

Ortaya çıkan bu boşlukların en önemlile­rinden biri, işçi gençlik içindeki çalışmanın somut pratik bir sorun olarak bugüne kadar ele alınamamış olmasıdır. Fakat bugün, hareke­timizin ulaştığı genel gelişme düzeyi ve örgütsel planda katettiği mesafe ile, gençlik çalışmasında oluşmuş belli bir temel ve güç birikimi vb. et­kenler, gençlik örgütlenmesinde daha ileri bir düzeyi hedefleyerek, bir sıçrama gerçekleştir­menin asgari koşullarını yaratmış bulun­maktadır.

Gençlik çalışmasında, bazı sorunlarımızın varlığına rağmen, yaşanan gelişmeler de bunu gösteriyor. Sözgelimi yakın döneme kadar genç­

lik çalışmamız yanhzca yüksek öğrenim gençliği ile sınırlıydı ve büyük ölçüde İstanbul çalış- masıydı. Ancak bu sınırlılık hareketimizin kat­ettiği mesafenin bir sonucu olarak bugün bir ölçüde kırılmış durumda. Artık gençlik çalış­mamız örgütümüzün faaliyet yürüttüğü başlıca şehirlerinde sürüyor. Öte yandan yakın zamana kadar hemen hiç ilişkimizin olmadığı liseli gençlik içerisinde de, bir ilk başlangıç olarak, hiç de küçümsenmeyecek ilişkilerimiz var.

Ekim Gençliği'nin yayın yaşamının 6. ayma girmiş ve herşeyden önce de yayınlanmış ol­masının taşıdığı özel önemi ise belirtmek bile gerekmiyor.

Ne var ki, taşıdığı özel önem dikkate alın­dığında, genç işçilere yönelik faaliyeti somut pratik bir sorun olarak hala da önümüze koya­bilmiş değiliz. Kuşkusuz, işçi gençlik içerisinde de gelecek açısından anlamlı ve bizi ileriye taşıyacak ciddi ve önemli ilk ilişkilere sahibiz. Genç işçilerin, ilişkilerimizin olduğu bölgeler­de, daha bugünden örgütsel çalışmamızdaki önemli bazı boşlukları doldurduğunu, faaliyeti­mize ayrı bir canlılık ve dinamizm kattığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Fakat yine de, gençlik çalışmamız bugün halen esas olarak öğrenci gençliğe dayalıdır. İşçi gençlik içindeki faaliyetimiz oldukça za­yıftır. Bugüne kadar anlaşılabilir nedenleri olan bu duruma gelinen yjerde artık bir son verme­miz gerekiyor. Bugün belirli güçlere, ilişkilere ve düzeye ulaşmış bulunuyoruz. Dolayısıyla önümüzdeki dönemin işçi gençlik içindeki çalışmada somut adımların atıldığı, özel pratik bir yoğunlaşmanın yaşandığı bir süreç olarak yaşanmasının asgari koşullar vardır.

İşçi gençlik içindeki çalışmanın yaratacağı sonuçlar, genel gençlik çalışması üzerindeki etkisi, oynayacağı devrimci ve yenileştirici rol­den de ötedir. Bu alanda sağlanacak politik ve

Page 2: EG 1994 6. sayı

2 Ekim Gençliği Sayı: 6

örgütsel gelişme, dolaysız olarak hareketimizin genel gelişmesi üzerinde oldukça önemli bir etkide bulunacaktır. Örgütsel gelişmemizin, yetkinleşmemizin, yenilenmemizin daha ileri bir düzeye taşınmasını kolaylaştıracaktır.

Gençlik çalışması da dahil, hareketimizin örgütsel alanda taşıdığı“yetersizlikler ve zaaflar” biliniyor. Bu zaaf ve yetersizliklerin kısa sürede aşılması açısından işçi gençlik çalışması bir başka öneme sahiptir. Bu çalışma ile bize akacak ve taze kan taşıyacak olan genç işçiler, örgüt üzerindeki küçük-burjuva baskıyı etkisizleş­tirecek, örgüte canlılık ve dinamizm katacak, işçi sınıfının devrimci özelliklerini dolaysız olarak taşıyacaklardır. Bu ise yenilenmemiz, örgütsel zaaf ve yetersizliklerimizi aşmamız için devrimci bir temel yaratacak ve önümüzdeki dönemin hızlı ve dinamik bir süreç olarak ya­şanmasını sağlayacaktır.

Lenin’in ifadesi ile, bu, “gerçekten devrimci ve sonuna kadar devrimci tek sınıfın derin katmanlarından gelen genç, yeni güçler" ile yenilenmek demek olacaktır. “Hayır otuzluk ‘yorgun’ ihtiyarları, ‘bilgeleşmiş’ devrimcileri ve sosyal demokrasiden dönenleri toparlamayı kadetlere bırakalım. Biz her zaman ileri sınıfın gençliğinin partisi olacağız.”

* * *

İşçi gençlik çalışması açısından yeni bir döneme girmemiz gerekiyor. Temel hedefimiz önümüzdeki dönemi, genç işçiler arasında politik etkinliğimizi güçlendirdiğimiz, taze güçler ka­zandığımız ve örgüt faaliyetinde temel fonksi­yonları yerine getirebilecek kadrolaşmanın ilk adımlarını attığımız bir süreç olarak yaşamaktır.

Ancak buna ulaşmamızı güçleştiren, gençlik çalışmasının sınıf zeminine oturmasını geciktiren bazı sorunlarla, geçmiş önyargıların direnci ile karşılaşabiliyoruz. Bu, bir yanıyla tutuculuğun ve hareketin ulaştığı düzeyi kavrayamamanın, diğer yanı ile de geriye dönük bir bakışaçısmın ifadesidir.

Sözkonusu bu tutuculuğun, geriye dönük bu direncin başlıca iki nedeni vardır. Birincis- i, hareketimizin bugün ulaştığı düzey ve bu­nun ortaya çıkardığı yeni görevler ile “dün” arasındaki bağın ve farklılığın doğru bir şekil­de kavranılamamış olmasıdır. Bu, geçmiş örgüt pratiğinin önceliklerinin bugünkü ileri düzey karşısında anlamsız bir şekilde savunulmaya

çalışılmasına yolaçıyor.İkincisi ise, sınıfı örgütlemek ve büyük

fabrikalarda yoğunlaşmak adına genç işçilere yönelik gençlik faaliyetinin, hiç olmazsa şimdilik, küçümsenerek bir kenara bırakılması ve işçi gençliği örgütlenmeyi hedefleyen bir Ekimci Genç Komünistler çalışmasının taşıdığı özel önemin anlaşılamamasıdır.

Bu kavrayışsızlığm hareketimizin ilk ortaya çıkış dönemindeki örgütsel şekillenmesinin önceliklerinin doğru kavranamaması ve bugü­ne aktarılmaya çalışılması ile yakın ilişkisi var. Anlaşılamayan şudur: Bizler, “Ekimci komünistler siyasal mücadele sahnesine sınırlı güçlerle çıktık” ve “bu sınırlı güçleri öncelikle sınıf çalışması içinde değerlendirme yoluna gittik.” Dolayısıyla hareketin ilk şekillenme döneminde gençliğe yönelik politik ve örgütsel çalışma somut pratik bir sorun olarak gün­demimize girmiş değildi.

Biz hiç bir zaman genç işçileri örgütlemeyi hedeflemeyen, onlan kapsamayan ve bu anlamda sınıf temeline oturmayan bir gençlik çalışması ve örgütlenmesi düşünmedik. Bugüne kadar işçi gençlik içinde özel bir yoğunlaşmanın yaşanamamış ve sınıfın genç kesimine yönelen bir gençlik faaliyetin öncelik taşımamış olması, örgütsel güçlerimizin sınırlılığı ile doğrudan ilgiliydi.

Bugün ise hareketimiz yeni bir döneme girmiş bulunuyor. ‘94 Dönemeci olarak ifade ettiğimiz bu dönemin temel hedefi “partileş­me sürecinin sorunları”nı hızla çözüp geride bırakarak partiye ulaşmaktır. Kuşku yok ki, bu, partileşme görevine bağlı olarak gençlik çalışması ve örgütlenmesinde de bir yenilen­menin ve bir sıçramanın yaşanması anlamına geliyor. Ekim Gençliği9nin yayın yaşamına baş­laması bunun ilk adımlarından biridir. Dün işçi gençlik çalışmasına ayrılacak yeterli güç­lerimiz yoktu. Bugün ise, dünden farklı ola­rak, bunu başaracak güçlere ve olanaklara sahibiz. Genç işçilere yönelik ayrı, özel ve yoğunlaşmış bir gençlik çalışmasını örgütle­yebilecek durumdayız.

Sorun güçlerin mevzilenmesi, eğitilmesi ve planlanması ile ilgilidir. Sonuç alıcı başarılı bir faaliyet yürütmek buna bağlıdır. Yeter ki geriye dönüp bakılmasın.

Ekim Gençliği

Page 3: EG 1994 6. sayı

Haziran '94 Ekim Gençliği 3

Kriz ve komünistlerin görevleriTürkiye kapitalizmi tarihinin en büyük eko­

nomik ve siyasal krizini yaşıyor. Bu krizden çıkış yol ve yöntemleri işe yaramıyor. Yaramak bir yana, aksine burjuvazinin çürümüşlüğünü, sıkışmışlığını daha bir derinleştiriyor. Yaşadığı çelişkileri daha da zenginleştiriyor. Burjuva düzenin esneme kabiliyeti kalmamıştır. Uzun bunalım dönemleri boyunca bu alandaki olanaklarını büyük bir oran­da yitirmiş, manevra alanını hemen hemen sıfır­lamıştır. Kitlelere verecek ekonomik ve siyasi tavizden yoksundur. Bu da doğal olarak onu kit­lelerle ister istemez karşı karşıya getirmektedir. Kitlelerin taleplerine vereceği tek karşılık baskı ve zor olduğundan dolayı da kitleleri kendisiyle çatışmaya sürüklemektedir. Bu da krizi büsbütün derinleştiriyor.

Bugün sadece Türkiye değil, dünya kapitalist sistemi bir bunalım yaşıyor. Bu, kapitalizmin onulmaz çelişkilerinin ve aşın üretim ve pazar dar­lığı gibi yapısal bozukluklarının ortaya çıkardığı bir bunalım. Bunun doğal sonuçları olan işsizlik, enflasyon vb., bugün hemen hemen her kapitalist ülkenin boğuştuğu sorunlardır. Fakat her ülkede bu sorunların ağırlığı ve derinliği farklı farklı. Gelişmiş kapitalist ülkeler, diğer ülkelerin mali ve ekonomik kaynaklarım sömürme olanağına sahip olduklarından dolayı bu sorunları belli oranda hafiletirlerken, Türkiye gibi emperyalizme göbekten bağlı bir ülkenin bu sorunları çözme olanağı ya çok azdır, ya da hiç yoktur. Emperyalist devletlerin ellerinde işçi sınıfına vereceği bir sus payı hala varken, Türkiye gibi geri ve bağımh ülkelerde bu olanak yoktur. Bu Türkiye gibi ülkelerin bunalımını derinleştiren, onları emperyalizmin zayıf halkası durumuna getiren çelişkileri olgunlaştıran etkenlerden biridir.

Bunların yanında, bugün Türkiye kapitalizmini krizini ağırlaştıran temel faktörlerden biri, Kür- distan’daki ulusal özgürlük mücadelesidir. Kürt ulusunun bu haklı ve meşru mücadelesini boğmak için tüm kaynaklarım seferber etmekten çekinmeyen Türk sermaye devleti, gelinen noktada bunu, bunalımının daha da derinleşmesiyle ödüyor. Bu öyle bir boyut almıştır ki, artık her gerilla cesedi getiren kan içicilerine ödül olarak 20-30 milyon ikramiye verilmeye başlanmıştır. Bu yılki savaş

bütçesi 400 trilyondur, ki bu rakam toplam bütçenin yansıdır. Ancak TC, tüm bunlara rağmen, Kürt halkını haklı istemleri için mücadeleden vazgeçire- memiş, köy boşaltmalar ve yakmalar, adam kaçırıp katletmeler, sürgünler Kürt halkına geri adım amra- mamıştu*. Tüm bu çabalar Kürt halkının öncüsüyle kucaklaşmasını engelleyememiştir. Bu kirli savaşın sürdürülmesi ve öte yandan ise ekonomik bunalı­mın atlatılması ihtiyacı, Türk sermaye devletini yeni ekonomik tedbirlere yöneltmiş, uzun zamandır herkesin dilinde olan “istikrar paketi”nin açılışıyla bunalımdan çıkma koşullannı yaratmaya çalışmıştır.

Emekçüer için daha fazla yoksullaşma demek olan bu paket, aslında düzen açısından “istikrar” sağlamaktan çok uzaktır. Nitekim bu haliyle ancak emekçilerin biraz daha düzenden kopması, düzenle emekçi kitleler arasındaki çelişkinin biraz daha derinleşmesinden başka bir işe yaramayacaktır. Bu paketle birlikte gündeme gelen özelleştirme saldın- sının fiili uygulanışının yaratacağı tepkiyi şimdi­den görmek olanaklıdır. Bunun içindir ki sermaye devleti şimdiden yasa değişiklikleri yaparak oluşacak tepkiyi kolayca boğmak için uygun bir zemin hazırlıyor. Gelecekteki patlamaların önüne şimdiden set çekilmek isteniyor.

Düzenin beklediği patlama henüz sözkonusu değil. Henüz işçi sınıfından çok ciddi bir tepki yok. Fakat bu sadece bir görüntü. Harekete içinden bakıldığı zaman mücadele isteğinin yoğunluğu çok rahat görülebilir. Şimdiki durum işçi sınıfının altematifsizliğinden kaynaklanan bir durgunluk ve bekleyiştir. Şu anda sahip olduğu tek alternatif sendika bürokrasisi. Ona olan güveni ise oldukça zayıf. Yaşadığı deneyimler, onu bu konuda yete­rince aydınlatmış, sendika bürokrasisinin hain karakterini ona göstermiştir. İşçi sınıfının devrimci öncüsüyle buluşma ve politik bir mecraya yönelme isteğinin yoğun olduğu böyle bir süreçte, komü­nistler için de görevler bir o kadar çok ve yoğundur. Çünkü hiç bir dönem sınıf hareketiyle komünist hareketin birleşme olanaklan bu kadar elverişli olmamış, sınıfa müdahalenin olanaklan bu kadar uygunluk arz etmemiştir.

Komünistlerin en önemli görevi sınıf hareketini politikleştirmek, sınıf büincini taşımak, onu sosyalist sınıf bilinciyle donatmaktır. Bu da sınıf hareketine

Page 4: EG 1994 6. sayı

4 Ekim Gençliği Sayı: 6

etkin ve sistemli bir müdahaleyle olanaklıdır. 11 İşçi kitlelerinin öfkeli protestolarla sokağa taştığı bir dönemde, onların en iyi öğeleriyle soflarımızı sürekli bir biçimde genişletmek ve güçlendirmek alanındaki başarı, bu doğrultuda göstereceğimiz çaba ile doğrudan orantılı o la c a k t ır (Kitle Hareketi Ve Devrimci İnisiyatif, Ekim, sayı: 78, Başyazı). Etkin bir müdahale ise komünist hareketin kendisini buna ne kadar hazırladığına bağlı olan bir sorun. “Güç ve olanaklar planındaki sınırlılıklarımızın, kendimizi sınırlamanın, kitle hareketine yönelik militan devrimci bir çabada zayıf kalmanın ‘anlaşılır’ bir gerekçesi haline gelmesine izin vermemeliyiz” (aynı başyazıdan).”Güç ve olanaklar planındaki sınırlılıklar” artık EKİM için sözkonusu olamaz. Nitekim “sınırlılıkların” olduğu dönem, EKİM’in yaşadığı tasfiyeci sürecin hemen sonrasında, henüz yeni yeni toparlandığı bir dönemdi. Oysa EKİM’in son bir yıllık dönemde katettiği mesafe muazzam boyuttadır. ‘94 Dönemeci başyazısında şöyle deniyor: “Şu son bir yılda EKİM adeta yeniden yapılanmıştır. Örgütsel oluşum ve gelişme, alt yapı, iç yaşam, çalışma tarzı, siyasal faaliyet kapasitesi vb. tüm alanlarda bu böyledir.” Demek oluyor ki, sınıf hareketine müdahaleyi “sınırlılıklar” ve “olanaksızlıklardan bahsederek ertelemek sadece tasfiyeciliğin Başka bir görünümü olabüir. Sınıfın her yerde öncüsünü aradığı bir süreç, aynı zamanda öncünün sınıfla en kolay bir şekilde birleşme ve kaynaşma sürecidir. Türkiye kapitalizminin temel­lerinin çatladığı bir dönemde, bu, ertelenemez bir görev olarak komünistlerin önünde duruyor.

Komünistlerin bugünkü tek görevi sadece sınıf hareketine etkin ve militan bir müdahale değil­dir. Bu görevin bir parçası ve ona sıkı sıkıya bağh olan bir öteki görev, sendika bürokrasisinin ve reformizmin mahkum edilmesi ve sınıf hareketi dışına itilmesi görevidir. 30 yıldır sendikalizmin dar çeperini kıramamış olan sınıf hareketi, sendika bürokrasinin ayak oyunlarıyla hep düzene peşkeş çekilmiş, aldatılmıştır. Eylemleriyle zaman zaman bu engeli aşmayı başarmışsa da, bilinç düzeyi üe eylem düzeyi arasındaki farklılık, onu her seferinde yeninden sendika bürokrasinin kucağına itmiştir. Sendika bürokrasinin dışında gerçekleştirdiği eylemlerde, devrimci öncüsüyle buluşamadığı için çoğu kere yenilgi kaçınılmaz olmuştur. Arkasından da yılgınlık ve güçsüzlük ruh hali gelince, müca­delenin ivmesi daha da düşmüştür. Bu iki engeli -sendika bürokrasisi üe reformizmi- aşmak, bunları

sınıf hareketinden süpürmek için, komünistlerin görevi, sınıf hareketini devrimcüeştirmek ve kitle hareketini düzendışı bir mecraya taşımaktır.

Üçüncü bir engel ise küçük burjuva-demokra- tizmidir. Bugün sınıf nezdinde hiç bir itibar bulmayan sendika bürokrasisi ve reformist partilerin bıraktığı boşluk, bu akımın temsilcileri tarafından dolduruluyor. Özellikle bu akımın liberal kanadının temsücileri bunda epeyce hızlılar. TDKP Röportajı incelendiğinde bu çok rahat görülecektir. Kuyruk- çuluğun ve kendüiğindenciliğin en bulunmaz örnek­lerini bu röportajda bulmak mümkündür. Komü­nistler bu evrimi daha ilk çıkışlarında görmüşler, bunun varacağı boyutları belirtmişlerdi. Gelinen noktada yaşanan gerçekler, komünistlerin öngörü­sünü doğrulamış, kanıtlamıştır.

Komünistler, 15 Ekim ‘93 tarihli, Sınıf Hare­ketinin Engelleri başlıklı başyazıda, sınıf hareketinin bu üç engeline karşı nasıl savaşılması gerektiğine işaret etmişlerdi. Küçük*burjuva demokratizmine karşı verilecek savaşımda, “yeni duruma uygun sıkı ideolojik/politik mücadele” şeklinde somutlaş­tırmışlardı. Komünistler bununla hem küçük-buıjuva demokratizmini mahkum etmiş ve hem de bu akımın bünyesinde bulunan, ileri çıkma çabasında olan üeri unsurları kazanmayı hedeflemiştir. Geçmiş süreçte, bu akımın içinde bulunan ileri unsurları kazanma çabasına ağırlık verilirken, bugün bu çaba talileşmiştir. Perspektif düzeyinde bu hep tali olmasına rağmen, ilk çıkışın pratik ihtiyaçları, komünistleri ister istemez bu çabaya yöneltmiştir. Ancak bugün artık bu ihtiyaç, yani çeşitli hare­ketlerin saflarında bulunan komünist potansiyel taşıyan unsurları kazanma ihtiyacı, gelip sınıfı kazanmaya bağlanmıştır. Bu alanda atılacak her adım komünistleri çekim merkezi yapabilir ancak.

Gelinen noktada tüm sorun sınıfın ihtilalci partisinin yaratılmasında düğümleniyor. Bugünkü geçici durgunluğun nedeni sadece budur. Sınıf hareketinin devrimci bir politik kimlik kazanma­sıyla, düzene cepheden saldırıya geçmesiyle siyasal süreçlerdeki bugünkü tıkanıklık aşılabilir ancak. Bu da sınıfın ihtilalci öncüsünün yaratılması sorunuyla sıkı sıkıya bağlantılıdır. Komünistler tarihin kendilerine yüklediği bu büyük sorunu çözmek için tüm güçleriyle sürece müdahale etmek zorundadırlar. Bu kuşkusuz zor bir görevdir. Ama komünistler unutmamalıdırlar ki, zorluklar aşılmak için vardırlar ve komünistler zoru başarmak zorundadırlar.

Page 5: EG 1994 6. sayı

Haziran '94 Ekim Gençliği 5

Tek yol devrim!İşçi sınıfı ve emekçilere yönelik dizginsiz genel

bir saldırının, burjuvazinin ağzındaki adıyla “istikrar paketi”nin açıldığı şu günlerde bir "adalet" sözüdür gidiyor. Burjuva medyaya inanacak olursak "pa- ket"in yükü tüm sınıflar arasında eşit olarak dağıtıla­cakmış. Hatta başbakan hızını alamayıp daha da ileri gitmekte, esas faturanın zenginlere çıkarılacağı­nı söyleyebilmektedir. Bu vesileyle utanmadan, sömürücülerimizden gelecek sözde tepkilere karşı ezilenlerden destek istemektedir. Yine, burjuva medyası, arslan sosyal demokratların paketteki işçi- emekçi aleyhine tedbirlere -sanki paketin kendisi tamamen bu değilmiş gibi- nasıl da "direndiğini" anlatıyor. Bu iddiaları az-çok inanılır hale getirmek için kullanabildikleri tek demagoji malzemesi getirileceği söylenen "varlık" veya "servet" vergisi. Paketin işçi-emekçi düşmanı yüzü o kadar açık ki, ellerinde başka demagoji malzemesi neredeyse yok gibi. Bir ara sözü edilen göstermelik bir işsizlik sigortasını dahi unutturma çabasmdalar. SHP’nin içindeki sözde keskin muhalifler ısrarla bu vergiyi beklediklerini iddia etmekteler. "Zonguldak’ı, Karabük’ü kalkınmada öncelikli yöre yapacağız" yalanlarına da artık çocuklar dahi inanmıyor.

% 100 civarında zamlar hiç beklemeden yapılmıştır. Diğer taraftan, işçi sınıfına şimdiden sıfır sözleşme dayatılmakta, gözdağı verilmektedir. Yine kamu çalışanlarının maaşlarına kayda değer bir zam yapılmayacaktır. Hedef ücretleri dondur­maktır. Sözde fiyatları da dondurmayı hedefliyorlar. Tabi 3-4’e katlandıktan sonra. Yine tekelci buıjuvazi için yağma, işçi-emekçiler için işsizlik ve sefalet anlamına gelen özelleştirme ve kapatmalar gündeme girmiştir. Düzen işçi sınıfının tepkisini ölçmeye çalışmaktadır. Saldırının özü değişmeyecektir, ama biçimler değişebilir.

Tabloya genel olarak baküdığmda krizin bü­tün faturasının işçi ve emekçilere çıkarılmaya ça­lışıldığı rahatlıkla görülebümektedir. Kardeş Kürt halkı zaten bir soykırımla karşı karşıyadır. O halde paketin adaleti veya faturanın zenginlere de öde- tildiği propagandası koca bir yalandır.

Ekmeğimize bu gözü dönmüş saldırının sebebi nedir? Kimin ve neyin istikrarından bahsedil­mektedir. Dünya kapitalizmi, yani dünya ücretli

kölelik düzeni 1970’lerden beri bir aşırı-üretim bunalımı içinde debelenmektedir. Kapitalizmin insanlık karşıtı doğası o kadar açıktır ki, tüketim mallarına ihtiyaç duyan milyarlarca insan işsiz kalmakta, alım gücü bulamamaktadır. Diğer tarafta stoklar birikmekte, bu yüzden fabrikalar üretimi durdurmakta, işsizlik çığ gibi artmaktadır. Bağımh yapısı nedeniyle Türkiye kapitalizmi bu krizden daha da derinden etkilenmektedir. Bu kendisini kaynak-döviz sıkıntısı şeklinde somutlamaktadır. 24 Ocak, 12 Eylül bu krizin faturasını işçi sınıfına ve emekçilere çıkarmanın ilk adımıydı, yetmedi. Devrimci bir önderlik altında gelişen Kürt ulusunun özgürlük mücadelesine sömürgeci bir vahşetle saldıran burjuvazi kendi krizini derinleştirmekten başka birşey elde edemedi. Bugün bu sömürgeci kirli savaşın maliyeti trilyonlara ulaşmış bulunuyor. O halde bahsedilen istikrar egemenlerin karlarının, talanın, aynı anlama gelmek üzere, işsizliğin, sömürünün, terörün, soykırımın istikrarıdır.

Krizin faturasını gerçekten paylaşmak veya sömürücülere ödetmek mümkün müdür? Mümkün­se nasıl? “Borç vergi” yalanında görüldüğü gibi, sözde patronlara kesilen her faturanın dönüp misliyle emekçilere bindiği açıktır. Hain sendika ağalarının, reformistlerin de katıldığı koronun söylediği gibi “fedakarlığı paylaşmak” mümkün değildir. Krizin faturasının patronlara ödetilebilmesinin tek yolu vardır. Bütün emekçi kitlelerle bütünleşmiş, Kürt özgürlük savaşını yedeklemiş bir proleter devrim. Ya patronlar yıkım ve sefalet pahasına paket üstüne paketlerle krizlerini bize ödetecek ya da biz kapita­lizmi krizinde boğacak bir proleter devrimle hesabı keseceğiz. Bunun ara bir yolu yoktur. Türkiye gibi bir zayıf halkada oyun doğası gereği “ya hep ya hiç”tir. İşçi sınıfı önderlik misyonunu oynamayı başarırsa, Kürt ulusal kurtuluş mücadelesi şahsın­da en önemli müttefiği dünden hazırdır. Kamu çalışanları, kent yoksulları, kır ve kentin ezilen küçük burjuva katmanları peşinden gelecektir.

O halde partiyi ve devrimi örgütlemenin bugünkü somut adımı için, Kürt ulusu üzerindeki soykırıma, devlet terörüne, sömürüye, işsizliğe, soyguna, zamlara, özelleştirmeye karşı genel grev- genel direniş için ileri!

K. CENK

Page 6: EG 1994 6. sayı

6 Ekim Gençliği Sayı: 6

••

Öğrenci gençlik ve zorunlu askerlikKapitalizmin ölüm çanlarının çaldığı bugün, her ta­

rafı kapitalist çürümenin pis kokusu sarmış durumda. Kapitalizmin tıkandığını, sözde 'sosyal adalef'in daha fazla sömürü, daha fazla kan, daha fazla katliam olduğunu kitleler hergün yaşıyor, yaşıyarak öğreniyor.

İki anahtar vaadiyle işbaşına gelen, sosyal adalet­ten, parasız eğitimden, sanatta özgürlükten, katılımcı de­mokrasiden, özgür toplumdan, onurlu siyasetten dem vuran koalisyon halindeki iki burjuva partisi, bunları nasıl vere­ceklerini tüm gerçekliğiyle gözler önüne serdiler. İki anah­tar yerine iki paket açtılar. Birincisi sömürü (zam) paketi. İkincisi terör paketi. Kriz içinde debelenen kapitalist ekonomiye İMF koridorlarında ekonomik istikrar reçeteleri hazırlıyorlar. Aradıkları istikrarı işçilerin-emekçilerin açlığa mahkum edilmesinde, işsiz bırakılmasında, sağlık, sosyal hizmetlerin, eğitimin paralı hale getirilmesinde gördüler ve reçeteleri uygulamaya başladılar. Buna tepki gösteren kesimlere karşı ise terör estirerek susturma yoluna git- mekteler.

Sermayenin her türlü oyununu bozan, büyük eko­nomik kayıplara neden olan Kürt ulusal özgürlük hareke­tini bastırmak için binlerce askere ihtiyaçları var. Her alanda gençliği hiç bir şey vermeyen-veremeyecek olan sermaye yönetimi, gençlerden vatanı uğruna ölmesini istiyor. Ba­ğımsız vatan, vatanın bütünlüğü, ülkeyi bölmek isteyen karanlık güçler nakaratını söylüyor.

Bugün haklı bir mücadele veren Kürt halkına karşı burjuvazinin artık yapabileceği başka bir şey kalmadığı için kitlesel imhaya yönelmektedir. Bunun için de askere, insan gücüne ihtiyacı vardır. Binlerce genç insanın öldüğü savaşta ölecek asker sıkıntısı çekilmektedir. Bunun için de artık gençlerin eğitim hakkını gaspederek askere almaya başlamışlardır. MGK direktifleri doğrultusunda hareket eden üniversiteler her yönüyle siyasi kuşatma altına alınmıştır. Bu son kararlar bunun en iyi örnekleridir. Üniversitede okuyan öğrenciler fakülte yönetmeliklerinin belirlediği süre zarfında okullarını bitiremezseler askere alınıyorlar. Bir üst sınıfa geçemeyenler ya da disiplin cezası alarak okuldan uzaklaştırılan öğrencilere de askerlik pusulası geliyor. Nereye gidecekleri belirlenmiş bile: Kürdistan! Bu yasayı burjuvazi sinsice uygulamaya soktu. Okuldaki öğrencilerin tepkisinden korktuğu için de yaz tatiline rastlayan dönemde uygulamaya koydu.

12 Eylül darbesiyle her alanda olduğu gibi öğrenci kesiminde de bir dağınıklık, moral bozukluğu, örgütsüzlük, dağılma yaşandı. Bu burjuvazinin bu alanda kazandığı geçici bir başarı oldu. Buıjuvazi eğitimi uzunca biri süreye yayarak tümüyle geridleştirdi. Paralı hale getirdi. Sosyal-

kültürel imkanları ortadan kaldırdı. Fakülteler arası ilişkiyi kesti. Güvenlik birimleri oluşturdu. Öğrencilerin dışarıdan gelip huzurunu bozanlara (!) karşı önlem almak için ilk­okullarda dahi polis birimleri oluşturdu. Bütün bunların bir sonucu olarak, üniversitelerde düzenin bu ağır baskısı karşısında, küçük-burjuva zeminde olan öğrenci gençlik pasifize oldu, apolitikleşti. '80'lerin ikinci yarısında kısa ve kısmi bir canlanmanın ardından, 1989’dan sonra yeniden geriledi.

Tersinden liselerden de son dönemler bir hareketlilik yaşanmakta. Nerede hareket orada bereket mantığıyla bir çok örgüt liselere doğru örgütlenmesini kaydırdı.Tabi eskiden gelen aynı anlayış liselere de taşınıyor. Hemen hemen tüm yayınlarda liselerde bir olanaktan bahsediliyor. Buralara yönelmenin şart olduğu konuşuluyor. Evet doğrudur. Ama bir nokta gözden kaçırılıyor, unutuluyor. Bu anlayış üniversitelerden bir kaçışmaya yol açıyor. Açıkça söylenmese de pratikte böyle bir sonuç doğuruyor.

Üniversite öğrencisi toplumu peşinden sürüklemek gibi bir güce sahip olmasa da etkileme gücüne sahiptir. Her kesimde (kitleler önünde) burjuva değerler sayesinde yaratılmış bir saygınlığı var. Yine kısmi anlamda aydın olma özelliğini koruyor. Bütün bunlar onun bir çalışma alanı olarak küçümsenmemesi gerektiğini gösteriyor.

Öğrencileri hedefleyen askerlik yasasının ilk gündeme getirildiği günlerde, devrimci öğrenciler sınırlı düzeyde de olsa "Askere gitme!" çerçevesinde çalışma yapmışlardı. Fakat etkili bir çalışma yapılamaması nedeniyle sözüedilebilir bir tepki geliştirilememişti. Güçlerin dağınıklığı ve çalışmalardaki kopukluk du bunda rol oynamıştır. Birlikte hareket vurgusu yapılmasına rağmen, bir kaç faşist saldırıya karşı anında olumlu bir tepki koymaktan başka bir şey yapılmamıştır.

Üniversite öğrencileri askerliği artık ensesinde hissetmektedirler. Gerekli örgütsel müdahale yapılmalı, bu yönde kitlelere yönelik bir propaganda ajitasyon ve örgütlenme çalışması yürütülmeli, bu çerçevede grup­çuluktan uzak durarak birlikte eylemler planlamalı ve yapmalıdırlar.

Bizim dört tane çapulcu sermayedarın isteği doğrul­tusunda, onun mülkünün bekçiliğini yapacak, Kürt gençlerini öldürecek, kadınlarına tecavüz edecek, özgürlük savaşı yürüten gerillalara kurşun sıkacak insanımız yoktur, olamaz da. Bu kirli savaşta bizim gerçek yerimiz Kürt halkının yanıdır. Sermaye iktidarına karşı işçi iktidarını savunmak, gerçek demokrasinin sosyalizmde olduğunu yaymak görevimiz olmalıdır.

Onur YİGİTCAN

Page 7: EG 1994 6. sayı

Haziran '94 Ekim Gençliği 1

Eğitimde özelleştirme saldırısıBugün dünya kapitalizmi ağır bir yapısal krizi

yaşamaktadır. “Sosyal devlet” olgusu artık taşı­namaz bir ağırlığa dönüşmüş, kazanılmış sosyal hakların tümüne dönük büyük bir saldırı baş­latılmıştır. Bu saldınlann boyutlan Türkiye gibi geri kalmış ekonomilerde çok daha ağır olmak­tadır. Özelleştirmeler de bu saldınlardan birisi­dir. Kirlerden başlatılacak özelleştirme saldınsı, sağlık ve eğitim gibi alanlan da içine alarak de­vam ettirilmek istenmektedir.

Sistemi tamamıyla etkisi altına alan kriz, bütün alanlarda olduğu gibi eğitim alanındaki politikalann da asıl belirleyicisidir. Olağan dö­nemlerde ince ve içten içe yürütülen bu politika­lar artık geniş yığınlar tarafından da görülebilecek bir açklığa ulaşmıştır. Bu da eğitimin agk bir şekilde pazar ekonomisinin ihtiyaçlanna göre şekillendiğidir. GSMH’dan eğitime aynlan payın yıllara göre dağılımına bakıldığında da görül­mektedir bu. Büyüyen ihtiyaçlara rağmen eği­time aynlan payın giderek küçülmesi, eğitimde özelleştirme sürecinin yıllar öncesinden başlatıl­mış olduğunu göstermektedir. Aynı dönemden itibaren özel kolej ve liselerin sayısında hızlı bir artış yaşanmaktadır. Özel sermayenin devlet kaynaklanyla da beslenerek kısa sürede serpilip gelişmesi sağlanmıştır. Özel dershane ve liseler­den sonra açlmaya başlayan özel üniversitelerin sayısı da hızla çoğalmaktadır.

Bununla beraber devletin ortaöğrenim ve yüksek öğrenimdeki uygulamalannda da önemli değişiklikler olmuştur. Sermaye devleti, orta öğretim ve yüksek öğretimin mali faturasını öğ­renci ailelerinin sırtına yüklemektedir.

İlk ve orta öğretimde kayıt parasıyla başla­tılan soygun, yakacak, tebeşir, karne parası vb. şeklinde devam etmektedir. Kayıt parası vere­meyenin kaydı yapılmazken, karne parası ödeme­yen öğrencilerin okuldan uzaklaştınlabilmektedir.

Kredili sistemle ders geçme uygulamasıyla, öğrencinin her ders için belli bir krediyi doldurma zorunluluğu getirilmiştir. Bu sistemle her dönem bir ders için yüksek fiyatlarda farklı kitaplar aldınlmaktadır. Böylece hem eğitimin maliyeti artınlmakta hem de öğrenciler soyut-ezberd ders

kitaplan içinde boğulmaktadır.Meslek liselerinde ise öğrenciler okul ve

staj dönemlerinde fabrikalarda emek sömürüsüne tabi tutulmaktadır. Okul döneminde maliyeti öğrenci tarafından karşılanarak yaptırılan kullanım eşyaları idare tarafından satılarak gelirine el konulmaktadır.

özelleştirmenin orta öğrenime dönük en önemli sonuçlanndan birisi de fırsat eşitsizliğinin daha da derinleştirimesidir. Üniversiteye, Anadolu liselerine, kolejlere, yatılı okullara giriş sınavlann- da, özel ve devlet okullannda verilen eğitimin niteliği arasındaki farklılık, başanda tayin edici önemdedir. Bu ise, eşitsiz koşullarda hazırlanılan sınav sürecindeki anlamsız yarışın gençleri yıpratmasıyla sonuçlanmaktadır.

Yüksek öğretimde de tümüyle devlet tarafın­dan karşılanması gereken hizmetlerin paralı hale getirilmesi süreci özel sermayenin devreye sokul­masıyla daha da hızlandınlmıştır. Bilkent Üniver­sitesi ile özel üniversiteler dönemi başlatılmış, buna Koç, Galatasaray vb. ile yenileri eklenmiştir. Agk öğretimle yüzbinlerce işçi-emekçi çocuğu kapasite sınırlılığı bahanesiyle uyutulmaya çalışılır­ken, devlet ünivesiteleri iki öğretim/gece üniver­siteleri adı altında soygun yerlerine çevrilmiştir.

Devlet üniversitelerinde eğitim gören öğren­cilerden alınan harç parası, her yıl yüzde yüzleri aşan oranlarda artırılmaktadır. Yurt yemekha­nelerinden büyük karlar sağlanmaktadır. Sağlık hizmetinin her kademesi paralı hale getirilmeye çalışılmaktadır. Muayene makbuzu ve ilaç parala- nnın öğrencilerden alınmasıyla bu uygulamanın ilk adımlan atılmıştır.

Sermaye devleti bugüne kadarki en büyük krizini yaşamaktadır. 5 Nisan Kararlan’nm ar­dından, öğretmenlerin ek ders ücretlerinin dondu­rulduğu, okullarda spor ve kültürel faaliyetlerin durdurulduğu, bu faaliyetler için para ödenme­yeceği agklanmıştır. Bunlar yalnızca ilk adımda gündeme gelen düzenlemelerdir. Eğitimde de saldın çok daha kapsamlı olarak devam ettirilecek, işçi ve emekçi çocuklannın okuma haklan iyice ellerinden alınarak, daha iyi sömürülebilecek bir işsizler ordusu yaratılacaktır.

Özge CAN

Page 8: EG 1994 6. sayı

8 Ekim Gençliği Sayı: 6

işçi gençlik çalışması ve görevlerimiz

Genç işçilere yönelik politik ve örgütsel çalış­mamızın yoğunlaşacağı işyerleri küçük ve orta ölçekli işletmeler olacaktır. Şüphesiz bir kaç nedeni var bunun. Herşeyden önce genç işçilerin ana göv­desi, oldukça büyük bir kesimi, orta ve daha çok da küçük ölçekli işletmelerde çalışıyor.

Resmi devlet verilerine göre çalışan nüfusun 10 milyonu gençtir. Öte yandan, Türkiye’de işyer­lerinin oldukça önemli bir kısmı orta ve özellikle 4e küçük sanayi işletmeleridir ve son 20 yıl içinde küçük ölçekli üretim, büyük tekellerin ihtiyaçlarına da bağlı olarak, belirli ölçülerde bir yaygınlık ka­zanmıştır. Toplam sanayi üretimi içindeki yerleri önemsiz olsa da, bu işletmeler, çalışan genç işçi sayısı bakımından üzerinde dikkatle durulması gereken yerler durumundadırlar.

Ayrıca kapitalist gelişmenin doğrudan bir sonu­cu olarak, küçük ölçekli işletmeler tekellerin ihtiyaçlarını daha iyi karşılayabilmek vb. açısından, özellikle sanayi şehirlerindeki büyük sanayi komp­leksleri ile şehir merkezleri çevresinde sanayi siteleri içinde toplamışlardır. Bu, aynı zamanda, genç işçilerin sanayi sitelerinde yoğunlaşmaları demektir.

Kapitalist üretimdeki gelişmenin bir sonucu olarak ortaya çıkan bu yoğunlaşma, hiç kuşku yok ki, bizim için önemli olanaklar ile elverişli bir oıtam demektir. Birincisi, sanayi siteleri, en az yüzlerce küçük ve nispeten az oranda da orta boy işletme ile adeta "tek bir fabrika” görünümündedirler. Dola­yısıyla çeşitli bölgelere serpiştirilmiş yüzlerce küçük işletmede çalışmanın pratik güçlüğü ve verimsizliği bizzat kapitalizmin kendisi tarafından ortadan kaldırılmıştır. Böyle olunca da ,tek tek küçük işlet­melerde çalışmak yerine sitenin tümüne yönelmek, bütün bir siteyi kapsayan ve hedefleyen politik ve örgütsel bir faaliyet planlamak, en doğru ve isabetli tutum olacaktır.

İkincisi, binlerce genç işçinin tek bir sanayi sitesinde toplanarak yoğunlaşması büe kendi başına oldukça önemli bir imkanın varlığı demektir. Zira bu gelişmenin kendisi süreç içerisinde genç işçüer arasında sınıfsal özellikleri geliştiren, onları disipline

eden, yakınlaştıran ve tek bir sınıfın ortak üyeleri olarak davranmalarını ve düşünmelerini sağlayan bir işlev görecektir. Kuşkusuz sınıfsal özelliklerin gelişme süreci büyük fabrikalardaki gibi hızlı bir biçimde işlemeyecektir. Burada sanayi sitelerinin son yıllarda kurulmuş olmaları da süreci geciktirici bir etkendir. Ama herşeye rağmen, yine de yürüte­ceğimiz propaganda faaliyetinin daha kolay bir biçimde etki alanı bulabilmesini kolaylaştıracaktır.

Ayrıca binlerce genç işçinin birada olması (sa­nayi sitelerinde 5 ile 40 bin arasında işçi çalışmak­tadır) daha geniş, etkili ve kitlesel direnişlerin ortaya çıkmasını kolaylaştırcaktır.

Kuşkusuz örgütleyeceğimiz faaliyetin önünde bir takım ciddi nesnel güçlükler de bulunuyor. Genç işçüerin işlerine geçici gözüyle bakmaları, işsizliğin yarattığı rekabet, iş güvencelerinin olmaması, işyer­lerini meslek öğrenecekleri bir yer olarak görmeleri vb. etkenler bu güçlükler arasında sayılabilir. Başka etkenlerin yanısıra tüm bunlar genç işçüer arasında sınıf özellikleri ile bilincinin şekillenerek gelişmesini geciktiriyor ve onlar üzerinde bozucu etkiler yaratı­yor. Ne var ki bunun sanıldığı gibi, genç işçilerin "küçük burjuva karakteri yoğun yaşamaları" ile bir ilişkisi yoktur. Bu bozulmanın bir yönü genç işçüerin üretim süreci içindeki konumlan üe ilgilidir. Bir diğeri de düzenin gençlik politikasının yarattığı sonuçlardır. Yoksa, buıjuvazinin 10 milyonu bulan dev bir işçi ordusunu son derece ağır çalışma koşul­lan altında ve oldukça düşük ücretlerle rahat ve sorunsuz çalıştırabilmesinin "sim" anlaşılamaz.

İşçi gençliği yozlaştırmak, manevi değerlerini bozarak çürütmek ve böylece düzen sınırlan içine çekerek eritmek ve teslim almaya çalışmak!... Düzenin temel politikalarından biridir bu. Dolayısı ile genç işçüerde görülen dejenerasyon, lümpenlik, bireycilik vb. burjuva değerler, onlann küçük bur­juva karakterlerinin bir göstergesi değüdir. Mücadele ve örgütlenme geleneklerinin olmamasının da sağla­dığı kolaylıkla, düzenin, gençliğe yönelik saldın politikasının yarattığı sonuçlar sayesinde sağladığı geçici bir başarı olarak değerlendirilmelidir.

Peki, çalışmalarımızda herhangi bir zorluk

Page 9: EG 1994 6. sayı

Haziran '94 Ekim Gençliği 9

yaratmayacak mıdır bu? Kuşkusuz büyük fabri­kalardaki faaliyete oranla daha fazla güçlükler taşı­yor. Ne var ki, sözkonusu güçlükleri aşmadan adına layık bir işçi gençlik faaliyeti örgütlemek de olanaklı değildir. Dahası, genç komünistlerin yaratıcılığı, ataklığı ve "engelleri fethetme ruhunu" en iyi sergi­leyecekleri alan burasıdır.

* * *

"İşçi gençlik komünistlerin en büyük özen ve dikkati göstermesi gereken kesimdir... Geleceğin en sağlam komünist parti kadrolarının bu kesimden çıkacağına kuşku yoktur." Şüphesiz ki genç işçilere yönelik kapsamlı, sürekli ve sistemli bir politik ve örgütsel çalışma olmadan gerçekleştirilemez bu. Dolayısı bu sorunu pratik bir çözüme kavuşturmak üzere gündemimize almak, hangi alanlara nasıl yö­neleceğimizi netleştirmek ve güçlerimizi bu çalış­manın ihtiyaçlanna uygun bir biçimde düzenlemek görevi ile karşı karşıyayız.

Burada geçici bir takım güçlükler üe sorunlar mutlaka olacaktır. Bunların bir kısmı nesnel zor­luklar olmakla beraber, önemli bir kısmı gençlik çalışmamızın daha çok öğrenci gençlikle sınırlı ol­masıyla ilgilidir. Bu sorunun bir yanıdır. Diğer yanı ise, bu sınırlılığa bağlı olarak güçlerimizin böylesi bir çalışmaya yeterince yatkın olmamasıyla ilgilidir. Bugün gençlik içindeki güçlerimizin hemen tümü sınıf dışıdır. Bu, genç işçilere uzaklığı bes­leyen, onlarla "birleşme"yi zorlaştıran ve bazı sınıf dışı eğilimlere yolaçan bir işlev görmektedir.

Bugün ulaşUğımız noktada, genç işçüer içinde yürütülecek politik ve örgütsel çalışmanın taşıdığı kritik önemi göremeyen, sınıfın en diri ve en atak kesimi ile devrimci bir tarzda birleşme gücü ve yeteneği gösteremeyen, bu eksene oturmayan bir genç komünistler çalışması düşünülemez. Ekimci Genç Komünistler, bugün bu temel devrimci görevi yerine getirmek sorumluluğu ile yüzyüzedirler.

Halihazırda işçi gençlik çalışmasının sorunları ile ihtiyaçlan konusunda gençlik örgütümüzün pratik alanda pek fazla deneyimi yoktur. Fakat bu, örgütsel çalışma içinde aşılabüecek bir eksikliktir. Lenin’in ifadesiyle, "korkmadan, daha geniş ve daha yürekli bir biçimde, durmadan daha da geniş ve daha da yürekli bir biçimde" savaşa atılmak gerekiyor.

O halde, işçi gençlik çalışmasının ihtiyaçlan doğrultusunda kendimizi yenilemek, mevcut bütün güçler ile ilişkilerimizi düzenleyerek yeniden konumlandırmak ve ilk adımları geciktirmeden hemen atmak zorundayız. Bunu başaramayan bir

komünist gençlik çalışması, bunun taşıdığı yaşamsal anlamını yeterince değerlendiremeyen bir genç komünist düşünülemez.

Ataklık, hırs, savaşa aülma cesareti ve ruhu ancak bu temel ideolojik kavrayış üzerinde hedefleri kazanıcı bir içerik kazanabilir.

* * *

Bugün çalıştığımız bazı bölgelerde, genç işçüer arasında bir ilk başlangıç açısından önemli sayılması gereken üişkilerimiz var. İlk çıkış açısından dikkate değer bir avantajdır bu. Ve içerden müdahale açısın­dan küçümsenmemesi gereken bir olanak anlamı­na da geliyor. Ne var ki, sonuç alıcı bir çalışmanın bir bu kadar da önemli olan önkoşulu, yönelece­ğimiz alanı oldukça iyi tanıyabilmektir. Dolayısı ile örgütlemek üzere yöneldiğimiz şehiri/bölgeyi işçi gençlik çalışmasının toplam özellikleri, sorun- lan, ihtiyaçlan ve olanaklan açısından tanımak genç işçilerin çalıştığı işyerlerini, siteleri, fabrikalan vb. öğrenmek ve gerekli bütün bilgileri edinmek ge­rekiyor. Aynca genç işçilerin genel özelliklerini, çalışma koşullannı, ekonomik ve siyasal sorunlannı -güncel ve temel- politik eğilimlerini ve varsa örgüt­lenme girişimleri ile oturduklan semtler öğrenil­melidir. Bu olmaksızın hedeflenen bölgeye isabetli ve sonuç alıcı bir biçimde yönelmek, doğru hedefler saptamak, güçlerimizi verimli bir şekilde mevzilen- direrek harekete geçirmek ve etkili bir politik faaliyet örgütlemek olanaklı değildir.

Tam da burada dikkat edümesi gereken örgütsel bir zaafımızdan sözetmek gerekiyor. Şimdiye kadar, özel bir yöneliş olmadan ve daha çok da yürüttüğü­müz politik çalışmanın doğrudan etkisi ve sonucu olarak, genç işçiler arasından aslında hiç de küçüm­senemeyecek sayıda üişkiler çıkardık. Ne var ki bu güçlerin bugüne kadar isabetli, verimli ve doğru bir tarzda değerlendirilebildiğini söylemek aynı ölçüde olanaklı değil. Sığ, dar ve güncel ihtiyaçlarla sınırlı bir bakış açısı ile soruna yaklaşıldığı ölçüde, esasen, hareketimiz açısından önemli bir kazanım olan bu güçler yöneltilecekleri asıl alandan kopan- larak verimsizleştirildiler ve sonuçta da dağıtıldılar. Sözgelimi beş bin genç işçinin bulunduğu bir sanayi sitesinde çalışan işçiler, bu temel alana, sanayi sitesine yöneltileceğine, sözde genel politik çalışma yürütmek adına işyerlerinden uzaklaştınlabiliniyor. Ve aslında daha güçlü, daha etküi bir politik çalışma sürdürmek için büyük bir olanak ve kadro ihtiyacını karşılamak açısından da önemli bir şans olan bu "işçi denizi" ile birleşmek imkanı da böyle heba

(Devamı s.l2 de)

Page 10: EG 1994 6. sayı

10 Ekim Gençliği Sayı: 6

Yurtlar, Yurt BiıliğiBugün yurtlar, öğrenci gençlik arasında politik

fiaaliyet yürütebilmek için çok uygun ortamlardır. Fakat bu imkan bugün ne kadar ve ne yönde kullanılabiliyor?

Yurtlardaki politik faaliyet bugün için yurt- lardaki devrimci öğrencilerin oluşturduğu Yurt Birliği çalışmalarıyla sınırlı kalıyor. Fakat Yurt Birliği’nin gerek pratik gerekse teorik yetersizliği nedeniyle çalışmalar sınırlı kapasitede olmakta­dır. Bu faaliyet hem yurtlardaki öğrenci kitlele­rine gitmek, kitleyi etkilemek ve hem de pratik faaliyet açısından yetersiz olmakta. Kitleye gidilirken sunulan perspektif, kitleleri refbrmizme ve son tahlilde de pasifizme itmektedir. Halbuki Yurt Birliği’ni oluşturan öğrenci kitlesi, Yurt Birliğfne politik bir taban oluşturmaktadır. Bu noktada esas olarak Yurt Birliği’nin yaptığı ça­lışmaların kesinlikle politik bir nitelik taşıması gerekmektedir. Sorun yalnızca teknik yeter­sizliklerden kaynaklanmıyor. Teorik yönden eksiklik ve bunun sonucu olarak ortaya çkan perspek- tifeizlik, yapılan sınırlı kapasitedeki çalışmalara yansımaktadır. Daha da kötüsü, kendini oluşturan tabanın politik niteliğinin ve istemlerinin bile gerisine düşmektedir.

Bir bülten çıkartan Yurt Birliği’nin, öğrenci kitlesinin "geri tepki" vermemesi kaygısıyla veya öğrencileri “korkutmamak” amacıyla, bu bül­tenlerinde hiç bir politik mesaj vermemesi perspektifeizliklerine ve darkafialıklanna çok iyi bir örnektir. Sözde Yurt Birliğimdeki öğrencilerin tümü devrimi ve sosyalizmi istemektedirler. İlke olarak son tahlilde Yurt Birliği de devrim ve sosyalizm için mücadele vermektedirler. Ve yine sözde Yurt Birliği’nin yaptığı tüm çalışmalar, devrim ve sosyalizm adına kitleleri “bilinçl­endirmek”, onlan davaya hazırlamak içindir. Yani bu faaliyetler onlara göre dava için bir araçtır. Bu araçlan kullanmak esas olarak amaç, yani dava içindir. Tabii ki bu onların görüşü. Fakat ortada her ne hikmetse Yurt Birliği’nin göremediği bir gerçek var. Gerçek olan Yurt Birliği’nin kitleyi “korkutmadan bilinçlendirmek” adına yaptığı çalışmaların bir araç olmaktan çıkıp amaçlaşması, yani kendi kafalarındaki perspektifleri doğ­rultusunda amaçlarını göstermesidir. Daha net bir şekilde söylersek, bu arkadaşlann amaçları

ve perspekiifcizlikdevrim değil, yurtlarda kendi içinde bir fiaaliyet göstermektir.

Doğal olarak yurtlardaki faaliyetlerin neden böyle olduğu çok açıktır. Biraz yakın tarihin ışı­ğında baktığımızda bu tamamiyle geçmişin daha da bozulmuş bir kalıntısıdır. Bütünsel olarak baktığımızda *80 öncesinin yanlış perspektiflerinin ’80 döneminin baskıcı rejimi karşısından tamamen dağılarak yozlaştığının, ‘80 öncesinin her ne kadar eksik ve yanlış olsa da, mücadele kararlılığına ve politik istemler temeline dayalı konumunun bile çok gerisine düşerek tam bir refbrmizme kayıldığının bir göstergesidir. Ve yine çok doğal olarak devrimci çevrelere bir yansımasıdır bu.

Geçmişin deneyimlerini unutmadan bugün asıl olarak yapılması gereken yurtlardaki faali­yetlerin hangi perspektif ve nitelikte yürütüleceği konusunda bir açıklığa sahip olmaktır, öncelikle yurtlarda yürütülecek çalışmalar net bir perspektif taşımalıdır. Bu netliği sağlamcının yolu ise, geç­mişte yapılan ve bugün maalesef hala sürdürülen hatalann tekrarlanmaması için, geçmişin sorgu­lanması ve geçmişe duyulan vicdani bağımlılığın oluşturduğu ön yargılann yıkılması ile olur. Bu sorgulamanın sonucunda ortaya çıkan perspektif, işçi sınıfının temel devrimci hedefleri içinde bir sosyalizm perspektifidir. Kitlelerin en küçük birimlerine kadar bu perspektifle gitmemiz, ve bu çalışmayı yaparken bu çalışmaların kendi içinde bir amaç değil, fakat devrim ve sosyalizm ama­cına tabi bir araç olduğunu aklımızdan kesinlikle çkartmamamız gerekmektedir.

Bu perspektifle, faaliyetleri yürütecek dev­rimci öğrenci kadrolar yaratmamız gerekmektedir. Anlaşılan o ki Yurt Birliği’nin bugünkü yöne­timlerinden pek hayır yok. Onlann kafalanndaki ön yargılan kırmak onlan dönüştürmek çok zor. Bu noktada net ve doğru bir perspektifle öğrenci kitleleri içerisinde ve yurtlarda çalışma yapacak arkadaşlar, Yurt Birliği’nden bağımsız olarak, illegal temele bağlı kalarak fakat tüm legal olanakları sonuna kadar kullanarak, perspektiften ödün vermeyerek örgütsel faaliyet yürütmeleri ve yurtlarda yapılacak çalışmalara örgütsel bütünlük içerisinde yürütülmesi gereken bir çalışma olarak bakmalan gerekmektedir.

F. Yalçın/ K. Yiğit

Page 11: EG 1994 6. sayı

Haziran '94 Ekim Gençliği 11

Engelleri aşacağız!Seçimleri eline yüzüne bulaştırarak zar zor

tamamlayabilen düzen, dibine kadar batmış bu­lunduğu ekonomik krizi hafifletebilmek için işçi ve emekçi kitlelere topyekün bir saldın başlattı. Ne var ki Türkiye kapitalizminin deliklerini kapat­maya işçi ve emekçüerin kanlannm sonuna kadar emildiği koşullar bile yetmiyor. Saldın paketi ne çeşidi bankaların ve şirketlerin iflasım engelleyebildi, ne de siyasi krizi hafifletebildi. Aksine, hala yeni iflaslar kapıda ve "ikinci kurtuluş savaşı" nidalanyla istenen altı aylık sürenin henüz başındayken yeni hükümet arayışlan başladı bile.

Diğer taraftan düzen için en büyük açmazlardan biri işçi ve emekçilerin ekonomik paket karşıtı eylemliliklerini engelleyemiyor olmasıdır. Zamlann ardından gelen ilk patlamalar ve geçen yıllara göre oldukça kitlesel geçen 1 Mayıs, sermayenin devlet terörünü ve ekonomik saldınyı daha da yoğun­laştırmaktan başka çaresinin olmayışı ile birlikte düşünüldüğünde, sınıf hareketindeki yeni dalganın kolay durulacak türden olmadığını gösteriyor.

Bu durum doğal olarak öğrenci gençlik içerisinde de yansımalannı buluyor. Ancak gençlik içindeki tepki henüz kendini bir eylemlilik kanalına akıtabilmiş değil. Gençlik hareketindeki geriliğin nedenleri şimdiye kadar sıkça tartışıldı. Ne var ki ekonomik ve siyasi krizin bugünkü düzeyi, kapitalizmin gençliğe de verecek hiçbir şeyi olmadığını şimdiye kadar görülmedik bir biçimde gözler önüne seriyor. Önümüzdeki dönemde gençliği zamlarla zorlaşan yaşam koşullarının yanında artacak harçlar, pervasızlaşacak polis ve sivil faşist saldınsı ve işsizlikten başka hiçbirşey beklemiyor.

Dolayısıyla gençliğin düzenle çelişkileri gittikçe belirginleşiyor ve onu proletarya devrimine ka­zanmanın koşullan giderek olgunlaşıyor. Ancak bu sorunun kendisi gençlik içindeki önderlik boşluğunu doldurmaktan, genç komünistler örgü­tünü yaratmaktan ayrı ele alınamaz. Önümüzdeki dönem bizler açısından bu yönde hızlı adımlar atmayı gerektiriyor. Bunu yapabilmek ise, geçmiş deneyimlerimizden dersler çıkararak ve ola- naklanmızı iyi değerlendirerek güce dönüştürmekle doğrudan bağlantılı.

Geçtiğimiz öğretim yılı başında hemen tamamen

yenilenmiş güçlerle çalışmalanmıza başladık. Doğal olarak çevre yaşamından örgütlü yaşama geçiş, illegal bir temel atabilmek için her bir yoldaşımızın alışkanlık ve eğilimlerinin buna göre dönüştürülme­si ve bunlar üzerinden yürütülebilecek politik faaliyetin kapsamının, alanlannın ve yöntemlerinin belirlenmesi birincil sorunlardı bizim için. Örgütsel yaşamın temeli demek olan organlaşma yoluna gidişimiz ilk adımlanınız oldu.

Ne var ki asıl zayıflıklarda bu temel alanda, organ çalışmasında yaşandı. Organı oluşturan üye­lerin bu tip bir örgütsel faaliyetle yeni oluşu, küçük- burjuva yaşam tarzından henüz kopamamış olma- lan, EKİM’e yakınlıklarının ideolojik bir kavrayıştan çok, henüz bir sempati düzeyinde olması, birbir- leriyle uyumlu bir organ çalışması içinde bütünleşe- memeleri, organ çalışmasını olumsuz yönde etkile­yen faktörler oldular. Küçük-burjuva alışkanlık ve kavrayışsızlıklar organ çalışmasına ve dolayısıyla tüm politik faaliyete önemli ölçüde zarar verdi. Bu zayıflıklan aşma yönündeki başarısızlık, he­deflenen çalışma düzeyinin gerçekleştirilememesine neden oldu. Organ üyelerinin önderlik tarafından henüz yeterince tanınmıyor olmalan da sorunlara yolaçıcı olunabilmesi açısından önemli bir dez­avantaja dönüştü. Bu yönde olanaklar doğduysa da, bir takım teknik nedenlerle önderlikten uzak kaldık.

Kuşkusuz devrimci çalışmanın kendisi, maze­retlerin arkasına sığınma değil, mazeretleri ortaya çıkaran engelleri aşma yaratıcılığı ve gücüdür. Zayıflıklar ve sorunlarla mutlaka her zaman kar­şılaşılacaktır. Bunlan ortadan kaldırmak ise, açıklık ilkesinin tavizsiz yerine getirilebilmesiyle, eleştiri ve özeleştiri silahının kullanılabilmesiyle, işbölü­münün gerçekleştirilerek denetim mekanizmasının oturtulabilmesiyle mümkündür. Bizim organ çalışma- lanmıza baktığımızda ise, bunlann tümünden bir uzaklık sözkonusu. Doğal olarak böyle bir organ değü alanındaki politik önderliği omuzlayabilmek, kendi üyelerine ve sorunlarına dahi müdahale yete­neğinden yoksun kalıyor.

Sağlıklı bir organ çalışması olmadan ne sorumlu bulunan alandaki hareket devrimci bir müdahale­de bulunabilmek, ne de tek tek üyelerin ve örgütün

Page 12: EG 1994 6. sayı

12 Ekim Gençliği Sayı: 6

proleter bir kimliğe çekilebilmesi mümkün değildir. Zayıflıklar, yetersizlikler, küçük-burjuva hastalıklar ancak organ yaşamının kollektivizmi içerisinde biriken sorunlar olmaktan çıkararak aşılabilir hale gelir.

Çevre ilişkilerinin örgütlü ilişkilere dönüştü­rülmesi, yatay üişkilerinin kesümesi yönünde önemli ölçüde yol aldığımız söylenebilir. İllegal yöntem­lerde diretmemiz, illegal bir temel atabilmemiz yönünde önemli bir birikim sağladı. Siyasi polisin saldırısının bize ulaşmak konusunda sınırlı kalma­sında bu adımlarımızın belirleyici olduğu bir ger­çektir. Ancak bunun henüz her koşul altında politik faaliyeti sürdürmek yeteneğinden uzak olduğu ortadadır.

Yeni yılla birlikte Ekim Gençliğinin çıkışı gençlik çalışması için önemli bir avantajdı. Ancak dağıtımının yeterli örgütlenememesi nedeniyle bu avantaj kullanılamadı. Gençlik örgütünün inşasında henüz işin başında olmamıza rağmen illegal bir gençlik gazetesine sahip olmamız bizim için değerli bir olanaktır. Ekim Gençliği yoldaşların yazdanyla beslendiğinde, yaygın bir dağıtımla geniş gençlik kitlelerine ulaştığında, düzen karşısında önemli bir silah olacaktır.

Ekim Gençliği*ne ve MYO’ya yazı gönderme konusunda duyarsız davranıldığı görülüyor. Bu konuda sorumluluk duymamak hiçbir yoldaş için kabullenilir durum değildir. Bu bir keyfiyet işi de­ğil devrimci sorumluluğun gereğidir.

Sorunların aşılamamasında ve gençlik alanında sağlıklı bir önderlik düzeyinin sergüenememesinde toplam olarak ideolojik yetersizliğim* önemli rol oynadığı görülüyor. Bu yetersizliği ortadan kal­dırmak ertelenemez bir ihtiyaçtır. İdeolojik kavra­yışın geliştirilmesi her bir yoldaşın yerine getirmesi gerektiği bir görev olduğu gibi aktif bir organ ça­lışmasından da ayn ele alınamaz. Organ çalışmalan günübirlik planların yapıldığı yerler olarak değil, devrimci mücadelenin bir alanı olarak kavranmalıdır Bu alandaki başarı ya da başarısızlık, her yoldaşm ve örgütün sorumlu bulunduğu alandaki başansını ya da başarısızlığını beraberinde getirecektir.

Geçen yıl yürüttüğümüz çalışma, yetersizliklerine rağmen belli bir etki yaratabildi. Kampüs içerisinde ve bazı merkezi yerlerde düzenli bir afişleme çalışması yürütüldü. Bazı fakültelerde ve çeşitli mahallelerde sürekli olmasa da bildiri ve gazete dağıtım çalışmaları örgütlenebildi. Newroz ve 1 Mayıs eylemlerinde kuşlamalar yapıldı. Hedeflerimiz

açısından çok yetersiz olan bu çalışmalar, İzmir’de yürütülen genel faaliyetin etkileriyle de dönem dö­nem ilgi odağı haline gelmemizi sağladı.

Bu durum planlı, kararlı, ısrarlı bir politik çalışmayla çok daha ileri adımlar atabileceğimizi gösteriyor. Önümüzdeki dönem için sağlıklı toplantı yerleri sorununu kesinlikle çözmemiz gerekiyor. Diğer taraftan çalıştığımız alanlara özgül müdaha­lelerde bulunabilmemiz için büdiri basıp dağıtabüme olanaklarım yaratmamız gerekiyor. Üniversite içinde legal mevzileri kullanamamamız önemli bir eksiklik. Legal mevzileri kullanabilmemiz ise tüm bu so­runları aşamamamızla doğrudan ilgili. Ancak bu alanda da özel adımlar atmamız gerekiyor.

Gündelik işleri yerine getirecek değil, Türkiye devrimini omuzlayabilecek örgütlenmeler ve kadro­lar yaratmak durumundayız. Önünü göremeyen değil, geleceği ellerinde tutan örgütlenme ve kad­rolara ihtiyacımız var.

Adımlarımızı sıklaştırmalıyız.

Ekimci Genç Komünistler İZMİR

İşçi gençlik çalışması ve ...

(Baştarafı s. 9'da)edilmiş oluyor. Bunu sürdürdüğümüz sürece ciddi bir mesafe alamayacağımızı söylemeye gerek bile yok.

Aynı zaaf genç işçilerin eğitimi sorununda da görülmektedir. İdeolojik olarak eğitilmeden, temel bir takım değerlerle donaulmadan sözümona "hızlı” ve "tempolu” çalışmaya "sürüklenen" bu güçleri sınıfa ve pratik çalışmaya uzaklığın da beslediği bazı eğilimlerin sonucunda, oldukça kısa sürede ve kolayca kaybedebiliyoruz. Bugün elimizdeki güçlerin önemli bir bölümü bu yolla hızla yiti­rilmiştir. Bir adım ötesini görememenin de gös­tergesi olan böylesi eğilimlere ve bu tür bir tarza karşı, özellikle de önümüzdeki dönemde ve yaşan­mış deneylerin muhasebesi temeli üzerinde, özel bir dikkat göstermek ve yaratacağı dağıtıcı sonuç­ların önüne geçmek gerekiyor.

Başarılı, sonuç alıcı bir işçi gençlik çalışması yürütmenin ve kalıcı örgütlenmeler yaratabilmenin yolu buradan geçiyor.

Page 13: EG 1994 6. sayı

Mayıs '94 Ekim Gençliği 13

Bir eğitim çalışmasından...Eğitim grubu olarak ilk toplantımızı yaptık.

Bu toplantı siyasal olayların hız kazandığı, yerel seçim ve Newroz sonrası bir atmosferde gerçekleşti. Toplantı öncesi hazırlığı sağlayamamamız bir olumsuzluktu. Bundan sonra okuyup tartışacağımız kitap ve makalelerin bir listesini yaptık. Gelecek günlerde çok daha verimli çalışmalar ortaya koymak hedefimizdir.

Konu olarak; küçük-burjuvazinin toplumsal yapısı, sınıf mücadelesinde oynadığı rol ve Türkiye devrimci hareketindeki özgül yeri ve geçmişi saptanmıştı. İlgili arkadaşlar bu konuyu açıklıkla tartışmak ve kendi yaşantılarından yola çıkarak belli ilk gözlemler ortaya koymakta başarılı oldular. Konunun geniş kapsamı ve karmaşıklığı ve Türkiye devrimci hareketinde ilk militan çıkışı sağlayan unsurların köken olarak bu kesimden çıkmaları, çoğu insanın bakış açısını karartmıştır.

Açılış konuşmasında; küçük-burjuvazinin sınıflı topluma özgü bir kimlik taşıdığı, proletarya ile burjuvazi arasındaki amansız savaşta saf tutmak zorunda kaldığı, politik olarak bağımsız bir rol oynayamadığı açıklandı.

Düzenden radikal bir kopuşun ifadesi olan ’70 devrimci hareketinin toplumsal bir mantığı olduğu, kendi küçük-burjuva yapısına uygun olarak öğrenci gençliğe, kentin küçük-burjuva katmanlarına ve kır yoksullarına yöneldiği ortaya kondu. O dönemki hareketlilik, dünya genelinde yükselen öğrenci hareketlerinin, Vietnam direnişi, Çin devrimi, Küba ve Latin Amerika gerilla hareketlerinin basıncının ve ulusal ölçekte kapitalist gelişmenin şehirlere sürdüğü yığınlarda yarattığı sosyal hoşnutsuzluğun bir bileşkesiydi.

Gençliğin Türkiye devrimci hareketinde oyna­dığı rol militanlık açısından her zaman övgüye değerdir. Toplumsal hoşnutsuzluk karşısında en duyarlı kesim olma özelliği ile düzeni sürekli zorlamıştır. Bunun için düzenin baş hedeflerinden biri haline gelmiştir. Fakat ‘80 askeri darbesi ile devrimci örgütlerin küçük-burjuva yapısı, müca­deledeki çapsızlığı tüm açıklığı üe ortaya çıkmıştır.

Gericilik döneminde gençlik apolitikleşerek edügen bir konuma düşmüştür. Düzen başta ünivers­iteleri bilimdışı kurumlara çevirmiştir. Yoksul kesimden gelen insanların oranı yüksek eğitim kurumlannda sürekli azamış, buna eşlik eden polis

ve jandarma denetimli gerici eğitim ile yoz bir nesü yetiştirmekte belli bir mesafe katedilmiştir. Dinci-gerici öğrencüerin bu alanları istismar etmeleri sağlanmış ve bu konuda hayli başarılı olunmuştur.

Günümüzde ezilen sınıfların gerçek kurtuluşla­rı proleter devrimdedir. Mülksüzleştirenlerin mülküne el konulmasmdadır. Her türlü karamsarlık ve her türlü bilim dişilik ancak devrimle, devrimci kişilik ve yaşamla parçalanabilir. Kapitalist barbar­lığın tüm insani yanlanmızı yerlebir etmeye çalıştığı böylesi bir düzende sessiz kalmamız beklenme­melidir. Bizler her türlü eşitsizliğe, zulme, sömürüye ve ulusal baskıya başkaldırma özgürlüğüne sahibiz. En küçük hak isteminde bizi şiddetle ezen, top­lumdan tecrit eden bir avuç asalağın sistemiyle uyum içinde yaşamamız, kölece sessiz kalmamız beklenmemelidir. Bu esaret zincirini işçi sınıfıyla beraber parçalayacağız. Soylu bir yaşamın yolunu döşeyeceğiz.

Komünist bir ideolojiye sahip güçlü bir örgütü­müz artık vardır. Bu bizim için olduğu kadar, başta işçi sınıfı olmak üzere tüm ezilen ulusların ve emekçi halkın da tek kurtuluş şansıdır. Bu şansın kaybedilmesine fırsat tanımayacağız. Batağa giden varsa engel olmayacağız. Hak kırıntıları peşinde değiliz. Artık tüm dünyayı istiyoruz. Gerçekten özgür birey olmanın uğraşı içindeyiz. Savaşmadan, savaş örgütü olmadan bu zinciri parçalamak olanaklı değil. Eğitim grubu olarak bizler bunların farkın­dayız. Sınıf savaşımında onurlu bir yükü omuzlamış bulunmaktayız.

Önümüzdeki dönemde çok daha zengin dene­yimlerimizi ve daha düzeyli yazılanınızı MYO’ya iletmeye çalışacağız. Siyasal gelişmelerin büyük bir ivme kazanacağı önümüzdeki dönemde tartışma­larımız da daha kapsamlı olacaktır.

Yazımızı Marx’m gençlik yıllarında sevgilisine yazdığı bir mektuptan bir alıntıyla bitirmek istiyoruz.

"Eğer insanlığın çoğunluğu için etkili olabileceğimiz yeri seçmişsek,.hiçbir yük bizi kamburlaştıramaz. Çünkü artık o herkes adına ödenen bir bedeldir; artık tadına vardığımız şey yoksul, kısıtlı, bencilce bir sevinç değildir. Mutluluğumuz milyonlara aittir. Eylemlerimiz sessiz sedasız, ama sonsuza dek etkisini sürdürecek ve küllerimizi soylu insanların çakmak çakmak gözlerinden akan yaşlar ısıtacaktır.”

Bir eğitim grubu/Ankara

Page 14: EG 1994 6. sayı

14 Ekim Gençliği Sayı: 6

Ve Çeliğe Su Verildi

Ostrovski destanıBolşevik İşçi gençliğin içsavaş ve

sonrasında yaratmış olduklan destanların en tanınmışı hiç kuşkusuz “Ve Çeliğe Su Verildrdir. Roman, proletaryanın militan gençliğinin, içsavaşın çetin şartlannda ve sosyalizmi inşa seferberliğinde gösterdiği eşsiz bir gözüpekliğin ve sınırsız bir özverinin yalın bir hikayesidir.

“Ve Çeliğe Su Verildi”nin ayırdedid özelliklerinden biri de romanın yazann otobiyografisi olmasıdır. Ostrovski, kitabı hakkında bir dostuna yazdığı bir mektupta, “Ve Çeliğe Su Verildi, ihtilalin fırtına çocukları, komünist işçi gençliğinin kavgasını resmetmiştir” der. Bu nedenle romanın kendi otobiyografisidir şeklinde tanımlanmasına karşı çıkar. Ostrovski hikayesini kaleme aldığında felçli ve kördür.

“Ve Çeliğe Su Verildi” içsavaşın tüm şiddetiyle sürdüğü Ukrayna’nın Sepetovka şehrindeki sınıf kavgasını anlatır. Parti demiryolu ve şeker fabrikası işçilerini örgütlemekle işe başlar. Şehir beyaz çetelerin istilasındadır. Parti yeraltı çalışması yürütmeye başlar. Bu zorlu görev sağlam bir devrimci olan Çukray’a verilir. Ünlü Baltık donanmasının sınanmış bir bolşevik denizcisidir. Çukray, sınıf içindeki parti çalışmasında genç işçilere özel ilgi göstererek sınıf gençliğinin örgütlenmesine önem verir. “Ve Çeliğe Su Verildi”nin kahramanı Pavel’i partiye kazanan Çukray, Pavel’in öncülüğünde, onun kendisi gibi işçi olan çocukluk arkadaşlarından oluşan bir birim oluşturur.

Pavel, Seroyka, Klimka, Volya’dan oluşan bu gençlik birimi aynı zamanda Komsomol’un (Genç Komünistler Birliği) ilk çekirdeği olacaktır. Çukray’ın Pavel ve arkadaşlanna İlk öğüdü şudur: “Birbirine kardeşçe bağlı, atılgan bir sınıf gerekli bize.”

Çukray’ın bu öğüdüne Pavel ve yoldaşlan yaşamları boyunca sadık kalacaklardır. Pavel bir rastlantı sonucu Çukray’ın tutuklanıp götürülmesine tanık olur. Pavel şaşkınlık içinde Çukray'ın götürülüşüne bakarken, onun öğüdü aklına gelir ve

askerlere saldırarak yoldaşını kurtanr. Pavel tüm yaşamı boyunca Çukray’ın bu öğüdüne sarsılmaz bir inançla bağlı kalır. Düşman Pavel’i bir ihbar sonucu tutuklar. Tek kelime konuşmaz. Bir yanlışlık sonucu serbest bırakılır. Pavel artık şehirde kalamaz. Parti’nin yardımıyla Kızıl Süvari birliklerine katılır. Komsomolun ilk üyelerinden olan Pavel ve yoldaşlan artık içsavaşta ön saflarda savaşmaktadırlar. Volya, yeraltı çalışmasında bir ihbar sonucu yoldaşlarıyla birlikte tutuklanır. İdama mahkum olurlar. Ama düşman onlan teslim alamaz. Volya ve yoldaşlan idam sehpasına Varşova marşıyla giderek ölüme cesaretle meydan okurlar.

Seroyka, bu yiğit genç bolşevik, Kızıl Süvarilerin Sepetovka’ya girişini ilk selamlayanlardan biridir. Hayat dolu olan bu devrimci beyazlarla ilk çarpışmasında vurulur. Pavel ise içsavaşta gösterdiği üstün feragat ve cesaretinden dolayı Kızıl Ordu nişanı ile ödüllendirilir. İçsavaş sonrasında Pavel Genç Komünistler Birliği’nde çeşitli görevleri alır ve bu görevleri yorulmak bilmez bir çalışmayla yerine getirir. Ancak içsavaşta almış olduğu darbelerin tahrip edici etkisini giderek belirgin bir şekilde hissetmeye başlar.Zorunlu olarak parti çalışmasının dışında kalır. Bu onun için acılann en büyüğüdür, öyle ki, yoldaşı Akim’in kendisini kliniğe göndermek istemesini şöyle yanıtlar: “Bu yürek çarpmaya devam ettikçe, partiden ayıramazsınız beni. Yalnız ölüm ayınr beni mücadele safından, bunu böyle bil.”

Pavel’in hayatı, baştan aşağı partiye ve devrime adanmışlığın, devrimci ideallere bağlılığın ifadesidir. Felç ve kör olmasına karşın, onun yaşam ateşi “uğruna yaşanacak bir şey" olduğu sürece sönmemiş ve bu ona fizikse] acıların üstesinden gelme gücü vermiştir. Bundan sonraki mücadelesini kalemiyle sürdürmüştür.

Sınıf savaşının giderek sertleştiği günümüz Türkiye’sinde, Ostrovski’nin 'Ve Çeliğe Su Verildi" romanı, Ekimci genç komünistler için son derece öğretici ve yolgöstericidir.

Page 15: EG 1994 6. sayı

Haziran '94 Ekim Gençliği 15

Ölümünün 3. yılında Ahmet Arifi saygıyla anıyoruz

Doğdun,Üç gün aç tuttukÜç gün meme vermedik sanaAdiloş Bebem,Hasta düşmeyesin diye.Saldır şimdi memeye,Saldır da büyü...

Bunlar,Engerekler ve çıyanlardır, Bunlar,Aşımıza, ekmeğimize Göz koyanlardır,Tanı bunları, tanı da büyü.;.

Bu, namustur Künyemize kazanmış,Bu da sabır,Ağulardan süzülmüş.Sarıl bunlara Sanl da büyü...

öyle yıkma kendini, öyle mahzun, öyle garip...Nerede olursan ol,İçerde, dışarda, derste, sırada, Yürü üstüne-üstüne,Tükür yüzüne celladın,Fırsatgnın, fesatçının, hayınm... Dayan kitap ile Dayan iş ile.Tırnak ile, diş ile,Umut ile, sevda ile, düş ile. Dayan rüsva etme beni.

Gör, nasıl yeniden yaratılırım, Namuslu; genç ellerinle.Kızlanm,Oğullanır» var gelecekte,Herbiri vazgeçilmez cihan parçası. Kaç bin yıllık hasretimin koncası, Gözlerinden, gözlerinden öperim.Bir umudum sende,Anlıyor musun?

Öğrenci birliklerinde devrimci çalışmaÖğrenci kitleleri küçük-

burjuva özelliği taşırlar. Önemli olan bu öğrencilere sadece reformist (düzen içi) talepler üzerinden bilinç vermenin dışına çıkmaktır. Onlara, sosyalist devrimci bilinci taşıyarak, gelecekte bir işçi ya da o bilince sahip olarak mücadele eden insanlar haline getirmek gerekiyor.

Oysa öğrenci birliklerindeki çalışmalar oldukça kısır bir döngü içerisinde sürüyor. Bu toplantılann (eğitim çalışmalan denilen toplantılar) içeriği içleracısı.

Sürekli öğrenci sorunlanndan bahsediliyor. Kısaca özetlersek bunlardan birkaç tanesini: paralı eğitim, dayak, haraç, laiklik vb. İnsanlar demokratik lise kurabileceklerinin hayalini bile yapıyorlar. Mesela x lisesi ilk demokratik liseleri olacakmış.

Oysa şu bir gerçektir. Düzen sınırlan içerisinde birtakım küçük-burjuva eylemliliklerle ve reformist taleplerle hiçbir şey elde edilemeyecektir. Sadece reform taleplerleriyle hareket etmek, devrimci sosyalist bilinç almamış insanlan

düzene yaklaştırıyor ve süreç sonucunda pasifize ediyor.

öğrenciler demokratik lise mücadelesi veriyorlarsa, bunu, devrimci bilinç temelinde ele almak gerekiyor. Eğitim çalışmalan da bu yönde olmalı ve çalışma içerisinde bulunan insanlara militanca bir mücadeleci ruhu kazandırmalıdır.

Ancak bu yönde bir çalışma yürütülebildiği zaman, sağlıklı sonuçlar elde edilebilir.

Bir Ekim Gençliği oktav Ankara

Page 16: EG 1994 6. sayı

16 Ekim Gençliği Sayı: 6

Nazım: Kavganın güçlü sesiGüneşi içenlerin türküsü

Düşmesin bizimle yola: evinde ağlayanlann

göz yaşlannıboynunda ağır bir

zincirgibi taşıyanlar!

Bıraksın peşimizikendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!

İşte: şu güneşten

düşen ateşte

milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!Sen de gkargöğsünün kafesinden yüreğini; şu güneşten

düşenateşe firlat;

yüreğini yüreklerimizin yanma at!Akın var

güneşe akın!Güneşi zaptedeceğiz

güneşin zaptı yakın!Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk!Güneşi emziriyor çocuklanmıza kanmız, toprak kokuyor bakır sakallanmız!Neş’emiz sıcak!

kan kadar sıcak,deilkanlılann rüyalannda yanan Nazım Hikmeti 21 yıl önce kaybetmiştik

o “an”kadar sıcak!

Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarcık, ölülerimizin başlanna basarak

yükseliyoruzgüneşe doğru!

Ölenlerdöğüşerek öldüler;

güneşe gömüldüler Vaktimiz yok onlann matemini tutmaya!

Akın vargüneşe akın!

Güneşi zaptedeceğizgüneşin zaptı yakın!