tekstil İşçileri bülteni - ağustos 2011

8
Tekstil İşçileri Bülteni Köle değil işçiyiz!.. Fiyatı 25 Kr. Ağustos 2011 İşçi Bülteni Özel Sayı: 754 Asalak patronlar kıdem tazminatımızı gasp etmek istiyor! Saldırılara karşı mücadeleye hazırlanalım!

Upload: tekstil-iscisi-direnir

Post on 24-Mar-2016

224 views

Category:

Documents


3 download

DESCRIPTION

İzmir'de yayınlanan Tekstil İşçileri Bülteni'nin Ağustos 2011 sayısı

TRANSCRIPT

Page 1: Tekstil İşçileri Bülteni - Ağustos 2011

Tekstil İşçileriBülteni

Köle değil işçiyiz!..

Fiyatı 25 Kr. Ağustos 2011

İşçi Bülteni Özel Sayı: 754

Asalak patronlar kıdem

tazminatımızı gasp etmek istiyor!

Saldırılara karşı mücadeleye hazırlanalım!

Page 2: Tekstil İşçileri Bülteni - Ağustos 2011

Seçimlerle birlikte gücünü pekiştiren AKPhükümeti patronların hayallerinigerçekleştirmek için düğmeye bastı. Bizleri

günden güne sefalete sürüklemek için ellerindengeleni yapanların hedefinde bu kez de kıdemtazminatı hakkımız var. Sadece kıdem tazminatı dadeğil, aynı zamanda esnek çalışma ve bölgeselasgari ücret gibi çok yönlü bir saldırı dalgası ilekarşı karşıyayız.

Hükümet kıdem tazminatının gaspını, “işgücü

piyasasının rekabet edebilirliğini arttırmak ve

işletmeler üzerideki mali yükü azaltmak” olarakgerekçelendiriyor. Bu, işçiyi güvencesiz bırakmak,sermayenin sırtındaki yükleri ise almak demektir.

Gerçek budur, ama hükümet sözcüleri kıdemtazminatının kaldırılacağını söyleyenleri yalancılıklasuçluyor. Bu tam bir demagoji ve çarpıtmadır. Kıdemtazminatı kaldırılmıyor, ama içi boşaltılıyor, işçisınıfına sağladığı ne kadar yarar varsa hepsi yokediliyor.

Biz tekstil işçileri için de bu saldırı tüm diğer işçikardeşlerimiz gibi çok yakıcı bir yerde duruyor.Küçük ölçekli işletmelerde çalışan tekstil işçilerizaten bugün bile güvencesiz çalışma ile karşıkarşıyalar. Yeni yasa ise bu güvencesizliğeçözümmüş gibi sunularak aslında mevcut“yasadışılığı” yasal hale getiriyor. Kağıt üzerindebile uygulanmayan kıdem tazminatı hakkımız,

tamamen elimizden alınmak kölelikyasalaştırılmak isteniyor.

Büyük tekstil fabrikalarında çalışan işçiler iseyıllardır verdikleri emeğin, kazandıkları kıdeminçöpe atılması ile karşı karşıyalar. Aynı zamanda bu,sınırlı iş güvencelerinin de ortadan kalkmasıanlamına geliyor.

Kardeşler!Durum bu kadar açık olduğuna göre, işçi sınıfının

yapması gereken genel greve hazırlanmaktır. Çünküsermaye ve hükümet gözünü karartmıştır. Dolayısıylabu saldırıları püskürtmek için genel grev silahınabaşvurmak dışında başka çare yoktur.

Elbette deneyimlerimizle iyi biliyoruz ki, işçisınıfının özsavunma örgütleri olan sendikalarımızınbaşında oturan bürokratlar böyle bir mücadeleyiörgütlemeyeceklerdir. Konfederasyonların başındaoturanların, özelde Türk-İş yönetiminin ise şimdidensatış için hazırlık yaptığına kuşku duymamalıyız.

O halde ihanete karşı da hazırlıklı olmalıyız.Fakat ihanet olacak diye mücadeleden de geridurmamalıyız. Yapılması gereken taban örgütlerinedayanarak mücadeleyi bizzat örgütlemek, sendikayöneticilerini de harekete geçmeye zorlamaktır.

Bunun için yapmamız gereken ilk iş ise genelgrev için komitelerimizi kurmaktır. Genel grevkomitelerimizi kurarak mücadeleyi işyeri işyeri,havza havza, kent kent yükseltmektir.

Gün mücadele günüdür, gün kavga günüdür.Gün sermayeyi ve işbirlikçilerini durdurmakiçin genel grevi örgütleme günüdür.

2 Tekstil İşçileri B

ülteni

Kıdem ve diğer kazanılmış haklarımıza sahip çıkmakiçin iş yeri komiteleri kurarak örgütlenelim!

Page 3: Tekstil İşçileri Bülteni - Ağustos 2011

3

Tekstil İşçileri Bülteni tarafından düzenlenen pikniğe dair...

Onurumuzla ve insana yakışır şekilde yaşayalım!

Piknik etkinliğine emek sömürüsünün hak-hukuk dinlemeden pervasızca yapıldığı tekstil sektöründe neleryapmamız gerektiği sorusuna yanıt aramak ve fikirlerimi sunmak için katıldım. Biraz da şu ana kadar bireyselhak aramanın dışında pek de birşey yapmadığımın farkındalığı ile kendimi eleştirerek geldim.

Etkinlik için güzel bir alan seçilmişti. Ailemizle gittiğimiz pikniklerin sıcaklığını hissettim, bir çok arkadaşlatanıştım. En sevdiğim bölümlerden kahvaltı aşamasını, birlikte hazırlığını yaparak keyifle geçirdik. Toparlanmaişlemlerinden sonra bir araya gelindi. Çalışma koşullarımızda karşılaştığımız sorunlar hakkında arkadaşlarımızkonuşmalar yaptı. Bu tür etkinliklere, benzer sorunlarla yaşamak zorunda bırakılan, yalnızlaştırılan tekstilemekçilerinin katılımını sağlamanın yollarını tartıştık.

Geçmişteki büyük katılımlı emek hareketlerinin örgütlenme koşulları ile şu an içinde bulunduğumuz şartlarıkarşılaştırdık. Bir araya gelmek için bu tür etkinliklerin önemini vurgulayıp, devamını sağlamamız gerektiğininkararına vararak toplantımızı sonlandırdık. Orman şartlarında kısıtlı imkanlarla oluşturduğumuz sahada, -kurallarınıbiraz delsek de- çok çekişmeli bir voleybol maçı yaptık. Tekrar lezzetli bir yemek yedikten sonra nacizane benimçaldığım bağlama eşliğinde birlikte türküler söyledik. Alanı geldiğimizdeki haline getirerek etkinliğimizisonlandırdık.

Kendimi geç kalmış hissetmiyorum ve katılımımın mücadeleye ne kadar güç katacağının farkındayım. Buradanyaşamını emeğiyle sürdüren tüm insanlara çağrıda bulunuyorum. Siz de gücünüzün farkında olun, hakkımız olaninsanca yaşam koşullarını elimizden alanlara karşı ortak mücadeleye güç katın. Ancak birlikte hareket edersekhaklarımızı kazanabiliriz aksi taktirde sistemin kölesi olarak hayatımızı sürdürürüz, birileri de bizim sırtımızdan lüksiçinde yaşar. Asla köle olmayı kabul etmeyelim bedeli ne olursa olsun. Onurumuzla, insana yakışır şekildeyaşayalım. Bu mümkün ve bizim elimizde.

Sarnıç’tan bir tekstil işçisi

Buca’da film gösterimi ve bülten toplantısı

Tekstil İşçileri Bülteni faaliyetleri kapsamında 10Temmuz Pazar günü film gösterimi ve bültentoplantısı gerçekleştirildi.

Önceki haftalarda gerçekleştirilen tekstil işçileripikniğinde yapılan tartışmalarda, bülten çalışmasıkapsamında sosyal ve kültürel etkinliklere de ağırlıkverilmesi kararlaştırılmış, bu amaçla önümüzdeki bültentoplantısının film gösterimi ile birlikte gerçekleştirilmesiplanlanmıştı. Planlama doğrultusunda Buca Pir SultanAbdal Kültür Derneği’nde Charlie Chaplin’in “ModernZamanlar” filmi gösterildi.

Beğeniyle izlenen filmin ardından yapılan tartışmadaChaplin’in aktardığı sömürü koşullarıyla günümüz tekstilatölyeleri arasında bağlar kuruldu. Filmde yaşananmakinalaşma, işsizlik gibi sorunların halen daha yaşandığı çünkü bunların kapitalizmin doğasından kaynaklandığıanlatıldı.

Film üzerine yapılan tartışmanın ardından Tekstil İşçileri Bülteni’nin Ağustos sayısı gündemleri belirlendi.Yapılan görev dağılımının ardından etkinlik sona erdi.

Page 4: Tekstil İşçileri Bülteni - Ağustos 2011

4 Tekstil İşçileri B

ülteni

Ben tekstil sektöründe 15 senedir çalışıyorum.Sabah giriş saati belli olan, ancak çıkış saatibelli olmayan Ekol Tekstil’de ise birkaç aydır

çalışmaktaydım. Ekol’de bu yoğun çalışma şartlarınedeniyle meslek hastalığına yakalandım. Boyun veellerimde ağrılar başladı. Ağrılarım üzerine viziteyeçıkmak istedim ama itiraz ettiler. İlk hafta viziteyeçıkamadım. İkinci hafta ise ağrılara dayanamayıpitirazlara rağmen viziteye çıkabildim. Ve doktorboyun düzleşmesi teşhisi ile bana bir hafta raporverdi. Boyun düzleşmesinin bir meslek hastalığıolduğunu ve yoğun çalışma koşullarındankaynaklandığını söyledi. Tekrar kontrol için gittiğimdebir hafta daha rapor vererek ilaç yazdı. Raporumbitince işyerine döndüm ve işbaşı yaptım. 2 günçalıştım. 3. gün viziteye çok çıktığım söylenerek işimeson verildi.

Ben 15 senedir bu sektörde çalışıyorum. Tekstilpatronları benim 15 senelik emeğimin üzerine oturupkarınlarını doyurdular. Şuan onların gözündeçalışamayan işçi “defolu mal”dan başka bir şeydeğilim. Onlar daha fazla kazansın diye sabahlarakadar çalıştırılıyoruz ve bu yoğun çalışma saatlerisağlığımızı bozduğunda ya da elimizi kolumuzumakineye kaptırmamıza sebep olduğunda kediyavrusu gibi ensemizden tutup sokağa atıyorlar.Çünkü bu halimizle onlara “daha fazla”kazandıramayacağız! Onların tek derdi bu!

Ve işçi arkadaşlarım buna “kader” diyor. Bu kaderdeğil. Bizler emeğimizle geçiniyoruz. Onların

babalarının hayrına çalışmıyoruz. Bizim sırtımızdanneler neler kazanıyorlar ancak söz konusu

bizim sağlığımız, emeğimizin karşılığı olunca işlerdeğişiyor. Ekol bizim sırtımızdan bir fabrika dahadikti. Biz var oldukça onlar da var olabiliyorlar.Tekstil patronları biz işçilere muhtaçlar. Ancak bizkedi yavrusu gibi kapı önüne koyulmayı “kader”olarak gördüğümüz sürece onlar bizim “efendimiz”olduklarını tekrar tekrar ispatlayacaklar. Ama bizhaklarımızı bilir ve bu haklarımız için mücadeleedersek o ensesinden tuttuğunun bir kedi değil onlarısaltanatından indirecek birer kaplan olduğunugörecekler. Ben başıma gelenin “kader” olmadığınıbildiğim için çalışma müdürlüğüne şikâyet dilekçesiverdim. Benim şikâyetim üzerine duydum ki,viziteden dolayı çıkışı verilecek bir işçi arkadaşınişlemlerini durdurmuşlar.

İşçi arkadaş, oynanan rezil oyunu gör! Ekol tekstil1,5-2 aydır işler durgun. İşleri açılınca işçileri alıpçalıştırıyorlar. İşler durulunca da kimimizi kapı önünekoyuyorlar. İş yokken gelenlere “sen niye geldin?Bilmiyor musun iş yok!” diyerek evine yolluyorlar.Bunlar yasalara uyduklarını söylüyorlar ancak fabrikaiçerisinde birçok taşeron ve kaçak işçi var. Buişyerinde bir arkadaşımızın ameliyat olması gerekiyor.Ama işinden olma korkusuyla ameliyat olamıyor.

Ben bu sorunlarla karşı karşıya kaldım. Sen dekalıyorsun Ve hala bu sorunlarla karşı karşıya kalmayadevam ediyoruz. Örgütlenmekten başka yolumuz yok.İşçi arkadaş, sana sesleniyorum. Görmüyor musun birkedi yavrusu yerine konuluyoruz. Kaplan kesilmevaktimiz gelmedi mi?

Eski bir Ekol Tekstil işçisi

Kaplan kesilme vaktimiz gelmedi mi?

Page 5: Tekstil İşçileri Bülteni - Ağustos 2011

5

Ben Begos’ta parça başı çalışan bir işçiyim. Genel olarak herkesin sorunları aynı. Biz işçiler bunu düzeltmekiçin birlik olup mücadele yerine arkadaşımızı patrona ispiyonlamak gibi yolları seçiyoruz. Ama bir yandan dahepimiz gücün birlik olmaktan geçtiğini biliyoruz.

Bence birlik olamamamızın tek sebebi birbirimize olan güvensizliğimiz. Bülten aracılığıyla tüm tekstil işçilerineşunu söylemek istiyorum: Bencil olup günü kurtarmak yerine, yarınları düşünürek birlikte hareket edelim!

Begos’tan bir işçi

9yıldır tekstilde çalışan bir işçiyim. İnsanlarabahsettiğimizde önemsiz gibi görünen ancakdüşününce yaşamımız için ne kadar önemli olduğunu

anladığımız bir sorundan söz edeceğim. Tekstil işiniçoğumuz biliriz. Kuralların patronlar tarafından konulduğu,işine gelmeyince de keyfi olarak kaldırıldığı bir sektörbizimkisi. Bilirsiniz çoğu fabrikada belli saatlerde işçilereverilen paydoslar vardır. Paydos saatleri genellikle işçilerin10-15 dakika da olsa nefes alabildikleri, ihtiyaçlarınıgiderdikleri zamanlardır. Ancak yorucu iş temposu içindebu kısacık zamana bile patronlar göz dikebiliyor. Yapaydoslarımıza zamanında çıkamıyoruz ya dapaydoslarımızdan 2, 3 ya da 5 dakikamız çalınıyor.

Gün içinde çalınan bu 5 dakika gözümüzegözükmeyebilir. Önemsemeyebiliriz. Ama bir düşünün!Örneğin atölyemizde 50 kişi çalışıyor. Bu 50 işçi günde 5dakika fazla çalıştırılırsa 250 dakika yani yaklaşık 4 saat

ediyor. Yani günde 4 saatlik iş doğrudan hiç bizeuğramadan patronun cebine gidiyor. Ay üzerindenhesapladığımızda ise 80 saat yani 3,5 gün ediyor. Patron,bizim gözümüze görünmeyen, önemsemediğimiz o 5dakikayla hepimizi, karşılığını ödemeden 3,5 günçalıştırmış oluyor. Sözün kısası hep beraber 3,5 günbedavadan patrona çalışmış oluyoruz.

Hepimiz biliriz ki, tuvalete gidiş dakikalarımız patronlartarafından hesaplanıyor. Bir gün işe gelmediğimizde ikigünümüz kesiliyor. Ama biz hala 5 dakikayıönemsemiyoruz. Oysa sırtımızdan zengin ettiklerimiz ise 1liranın 5 dakikanın hesabını yaparak ince ince kanımızıemiyorlar. Onlar bu kadar ince hesap yaparken bizler de enküçük hak gaspına karşı uyanık olmalı ve cesaretlebirbirimize kenetlenmeliyiz. Değil o kan emicilere 5dakika, verecek 1 saniyemiz bile yok!

Gıda çarşısından bir işçi

Ben Versiyon Tekstil’de çalışan bir işçiyim. Size yaşadığımız bir olayı anlatmak istiyorum. Geçtiğimizhaftalarda işyerinde genel toplantı yapıldı. Bizleri toplayıp Çin çalışma sistemini anlatan bir filmizlettiler. Daha sonra ise iki patronumuz ve yanında bir tekniker konuşma yaptı. Teknikerin yaptığı

konuşma baştan sona hakaret içeriyordu. “daha sizin arabanız bile yok mu?” diyerek biz işçileriküçümsediler. Bizler saatler boyu çalışıyoruz aldığımız ücretle ancak evimizi geçindirebiliyoruz. Ay sonunudahi getiremiyoruz. Sanki bizlere milyon liralar veriyorlarmış gibi bu ifadeleri kullandılar. Bizlerle açıkçaalay ettiler.

Patronlar ise hiçbir şey demeyip teknikeri desteklediler. Yani patronlar da tekniker gibi düşünüyorlar.Kendileri konuşmayı tercih etmeyip teknikeri de bu yüzden konuşturdular. Ama bizleri kandıramazlar! Bunuhepimiz görüyoruz ama sesimizi çıkaramıyoruz. Bu konuşmanın ardında gidip çalışmaya devam ediyoruz.Bunu da birbirimize olan güvensizliğimiz yüzünden yapıyoruz. Patronların tavrı belli. Peki, biz hala neyibekliyoruz?

Versiyon Tekstil’den bir işçi

O kan emicilere verecek 1 saniyemiz bile yok!

Günü kurtarmak yerine geleceği kazanalım!

Hala neyi bekliyoruz?

Page 6: Tekstil İşçileri Bülteni - Ağustos 2011

-Kaç yıldır tekstil sektöründe çalışıyorsunuz?Ben 26 yaşındayım ve 14 senedir tekstil sektöründe

çalışıyorum. Ne-saç, Desima, Emi, Maryo gibiyerlerde, irili ufaklı tekstil atölyelerinde çalıştım. Enson olarak da Hugo Boss’ta 5 ay çalışıp, çıktım. Şimdiparça başı çalışıyorum.

-Hugo Boss’ta ki çalışma koşullarını anlatırmısınız?

Hugo Boss’ta günlük çalışma saati 8, haftalık ise45 saat. Ancak bu 8 saat içinde normalde bir atölyedemesaiye kalmış kadar, 12-13 saat çalışmış kadaryoruluyordum. Hugo Boss’ta performansınızı ölçenbir alet var. Bu aleti çalıştığınız makineye takıyorlar.Sen oyalandığında, lavoboya gittiğinde, tamiryaptığında performansın anında düşüyor. İçeride isemühendisler sürekli senin performansını takipediyorlar. Performansını yükseltmek için daha çokçalışıyorsun.

Ayrıca performansını yükseltmek için daha çokçalışınca diğer yandan verimliliğin de artıyor. Bu seferyeni bir performans derecen oluyor. Bu seferde onunaltına düşmemek için çalışıyorsun. Kendinle rekabetediyorsun yani. Hugo Boss’ta vardiyalı sistem var.Ayrıca diğer vardiyandaki karşılığınla da yarışmangerekiyor. Senin performansınla onunkini süreklikarşılaştırıyorlar “karşılığın şu kadar yaptı, sendeyapacaksın!” diyorlar. Bu rekabet içinde robotlaşıyorinsan.

Bir de PPT denen bir şey var. Performansın,kaliten, verimin %100 ise, iş yerinde uyumluysan,devamsızlık yapmamışsan, rapor almamışsan falansana bunlar puan olarak yansıyor. Bu puanları HugoBoss’ta ki sosyal tesislerde kullanabiliyorsun. BuPPT’yi de seni daha fazla çalıştırmak içinkullanıyorlar. “Şu kadar operasyona bu kadar puan”tarzında kampanyalar düzenliyorlar. Mesaiye kalıp,daha fazla operasyon yapıp, puan toplanamayaçalışıyorsun. Bu sayede onlar daha fazla parakazanıyorlar. Onlar milyonları cebe indirirken sen birkuaföre gidiyorsun ya da bir çay içiyorsun. Kısacasıseni kullanıyorlar. Sana ödül vermiş gibi

gösteriyorlar kendilerini ama gerçektekullanıyorlar.

-Hugo Boss’tan neden ayrıldınız?Hugo Boss’taki çalışma sistemi bu kararımda

etkili oldu. Hugo Boss’ta vakit çok çabuk geçiyor. İşiyetiştireceğiz, aman performansım düştü derkengünler haftalar geçiveriyor. Gün içinde sana zamankalıyor ancak bu zamanı değerlendirecek halinkalmıyor. Ben orada asosyal oldum. Kız kardeşim deHugo Boss’ta çalışıyor. Aynı evde kalmamıza rağmen

Bunun dışında robotlaşıyorsun zaten. Gününistirahat saatleri çok kısa. Kimseyle konuşamıyorsun.Yarım saatlik molada, yemek yiyip çay, sigaraiçiyorsun ancak. Sonra tekrar performanslaboğuşuyorsun. Benim Hugo Boss’ta dengembozuldu. Depresyon ilaçlarına başladım. Fark ettimki, 5 ayım çok çabuk geçti. Yarın öbür gün senelerimdolduğunda oraya bağlı yaşamak istemedim. HugoBoss’ta çalışan eski elemanların geneli senelikhakları tazminatları sebebiyle oradalar. Ben onlarabenzememek için ayrıldım.

Ben ayrılırken Hugo Boss’tan ayrılış sebebimisordular bana. Ben de sebeplerimin içinde “hayatınhızlı geçtiğini” söyleyince takım liderim bana “dahaiyi değil mi?” dedi. Bende size soruyorum “bir daha26 yaşında olabilecek miyim?”

Yaşamak için çalışmak gerektiğini kabulediyorum ancak çalışırken de yaşamak lazım. Bizişçiler onların köleleri, robotları değiliz. Bizlerişçiyiz, insanız!

-Son olarak tekstil işçilerine neler söylemekistersiniz?

Sene 1997’lere dönersek, bir makinecimemurlardan daha yüksek maaş alıyordu. Şimdi birmemur maaşının üçte birini alıyoruz. Bu özelsektörde örneğin tekstil sektöründe insanların biraraya gelip bir şeyler yapmamasından kaynaklanıyor.Tek istediğim bir araya gelip mücadele etmeleri,etmemiz. Örneğin kıdem tazminatımıza gözlerinidiktiler. Haklarımızı koruyalım, yedirmeyelim.

Nereye giderlerse gitsinler her yer aynı. BendeHugo Boss’un anlatılan yüzüne inandım. “Varmışböyle iyi yerler” dedim. Ama yanılmışım. HugoBoss’un ya da başka bir yerin ismine kanmasınlar.Kendi bileklerine güvensinler.

6 Tekstil İşçileri B

ülteni

Eski bir Hugo Boss işçisiyle, fabrikadaki çalışma koşulları üzerine konuştuk...

“Biz işçiler onların köleleri, robotlarıdeğiliz. Bizler işçiyiz, insanız!”

Page 7: Tekstil İşçileri Bülteni - Ağustos 2011

7

Patronlar, biz işçilerin hep onların istediği gibi çalışmasını, davranmasınıisterler. Bir robot gibi ayarlanmış olmamız gerekir. Hatta belki onlara sorsanızyemek yemesek, tuvalete gitmesek, dinlenmesek ne iyi olur! Durmadan

çalışsak, çalışsak, çalışsak... Tabi bununla da kalsa iyi! Bu durmadan çalışan işçininbir de hiç itiraz etmemesi gerekiyor. Eline verilen üç kuruşla yetinmesi,düşünmemesi, sorgulamaması...

Aslında kısacası insanlıktan çıkması gerekiyor. Belki biz işçiler çoğu zamanhayallerimizi erteleyebiliyoruz. Ama kabul etmek gerekir ki, patronlar bu konudabizden daha inatçılar. Kendi hayallerinin peşinden koşuyorlar. Ve bu hayalleri içinkendilerinin hizmetinde olan devletin de tüm imkanları olmak üzere her şeyiseferber ediyorlar.

Dikkatlice etrafımıza bakalım. Çalıştığımız banta mesela. Öncelikle çalan şumüziklere kulak kesilelim. Çoğu zaman kanıksadığımız bu müziklerin içinde sırf acıvar. Tüm acılar ise kadere bağlanıyor ve sonunda kadere lanetler yağdırılıyor. Bizisigortasız çalıştıran, eve elimizde üç kuruş maaşla yolayan, saatlerce çalıştıranpatrona değil de kadere lanetler yağdırıyoruz tüm gün.

Bu lanet nöbetleri sürmeye devam ederken bir yandan da gözlerimizi banttagezdirelim. İki işçi arkadaşımız yetişecek işler üzerine kavga ediyorlar. Ustayanlarından geçiyor, bıyık altından sırıtarak, aralarda dolaşırken bağırıyor: “bu işler,bugün yetişecek, yoksa yarın gelmeyin!” Hasta olan ve hasta olmasına karşılıkviziteye çıkarılmayan bu sebeple de işleri yetiştiremeyen bir işçiye hepbirlikteyükleniyoruz sonra... “senin yüzünde sayımız az çıkacak” diyoruz. Radyo bağırıyor:“batsın bu dünya!” Aramızda dolaşan usta, patronun karı için işçileri bir birinedüşürmeyi başarıyor böylelikle. Atölyenin yoğun iş baskısı içinde ekmeksizlikkorkusu aşılayarak, öfkeleri ise kadere yönlendirerek paylaşım, yardımlaşma gibiinsani değerleri ellerimizden çalıyorlar.

Bu küçük bir örnek! Dahası var. Patronun sistemi; çalıştığımız atölyeyle,fabrikayla sınırlı değil. Onların sistemi tüm hayatı sarmış durumda. Televizyonuyla,internetiyle, evde sokakta her yerde bu sistem insanlığımızı unutturmaya çalışıyor.Bizleri kendi değerlerimizden, kültürümüzden uzaklaştırıp, değersizleştirip kendirobotlarına dönüştürüyorlar sonuçta. Amaçları daha fazla çalışmamız, daha az sorusormamız!

Ama bir şeyi unutuyorlar! O da alternatifsiz olmayışımız! Bir alternatifimiz var.O da insanca çalışma koşulları için, insanlık onurumuz için mücadele etmek! Ancakbu mücadele içinde bizden çalınan insanlık değerlerine sahip çıkabileceğiz. Örneğinhepbirlikte “sayımız az çıkacak!” demeyeceğiz de, “bu işçi viziteye çıkacak, yoksaçalışmayız!” diyeceğiz. Orada çalınan acının şarkıları değil umudun ezgileri olacak!

Bizim kültürümüz mücadele demektir. Bizim kültürümüzde paylaşım var,dayanışma var, haksızlıklara karşı direnme var. Eşitlik, özgürlük, kardeşlik var. Budeğerlerlerimizi ellerimizden almalarına izin vermeyelim. Onlar hayalkuradursunlar, bizim hayallerimizde de gecelerinde aç yatmadığımız gündüzlerindesömürülmediğimiz günler var!

Bir tekstil işçisi

Bizim kültürümüz kadere boyuneğmek değil mücadele etmektir!

Page 8: Tekstil İşçileri Bülteni - Ağustos 2011

İşçi

İşçi Bülteni Özel Sayı No: 754 * Fiyatı: 25 YKr * Ağustos 2011 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md. : Ayten ÖZDOĞAN * EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Mollaşeref Mah. Simsar Sok.5/3 Fatih/İSTANBUL* Tel/Fax: 0 (212) 621 74 52 *Baskı: Özdemir Mat. * Davutpaşa Cad. Güven Sanayi Sit. C Blok No: 242 Topkapı/İstanbul * 0 (212) 577 54 92

uEsnek ve kuralsız çalışma düzeni kurulacak:

Kısmi ve part-time çalışma genel bir uygulama haline getiriliyor. Bunun için yapılacaklardan birisi, belirli iş

sözleşmelerinin üst üste yapılmasına son vermek olacak. Mevcut yasada belirli süreli iş sözleşmeleri, ikinci kez

yapıldığında otomatikman belirsiz süreli iş sözleşmesi haline geliyor.

Bu kadarıyla da yetinilmiyor, belgeye göre belirli süreli çalışma 25 yaş altı için daha da kolaylaştırılacak. İş

paylaşımı, esnek çalışma modeli, uzaktan çalışma gibi esnek çalışma biçimleri için de yasal düzenlemeler yapılacak.

Ayrıca genç işçilerin sömürüsüne yoğunluk verilecek. Zira belgede gençlerin işe girişlerini kolaylaştırmak adı altında

25 yaş altındakilere 4 ay süreli deneme çalışması getiriliyor.

uÖzel İstihdam Büroları ile amele pazarları canlanacak:

Bu düzenleme ile modern amele pazarları oluşturularak kölece çalışma pekiştirilecek. Çünkü kapitalistler ihtiyaç

duydukları işçileri bu bürolardan karşılayacak, işi bittiğinde de hiçbir hukuki sorumluluğu olmayacak. Böylelikle

sendikal haklar ve toplu sözleşme düzeni el çabukluğuyla ortadan kaldırılacak.

uAsgari ücret fiilen kaldırılıyor: Ülkeyi bölgelere ayırarak sermayeye ucuz (daha doğrusu bedava) işgücü imkanı tanıyacak bu uygulama, asgari

ücretin de fiilen kaldırılması anlamına geliyor.

Asgari ücret ile ilgili bir diğer düzenleme ise asgari ücretin yaş sınırıyla ilgili. Şu anda 16 olan asgari ücret sınırı

18’e çıkarılacak. Böylelikle genç emek sömürüsünün önündeki bir engel daha kaldırılmış olacak.

uKıdem tazminatı gaspedilecek:Mevcut kıdem tazminatı uygulamasına son verilerek her bir işçinin bireysel hesabının olduğu kıdem tazminatı fonu

oluşturulacak. İşçinin bu fondan yararlanmak için 10 yıllık bir kıdeme sahip olması gerekecek. 10 yılı dolduran işçi ise

ancak fondaki hesabından kısmen para çekebilecek. Kalan bakiyesi de işten atılma durumunda değil, ancak emeklilik

halinde ödenecek. Böylelikle sermaye işten atmanın önünde bir engel olan kıdem tazminatı yükünden kurtulmuş

olacak.Dahası var. Belgeye göre işçinin ancak yarım yamalak aldığı kıdem tazminatı miktarı da düşürülüyor. Öyle ki; 1 yıl

için 1 aylık ücret tutarında hesaplanan kıdem tazminatı miktarı, 20 yıl için 6 ay olarak hesaplanacak. Böylelikle kıdem

tazminatları aynı zamanda kuşa da çevrilmiş olacak.

İşte sermayenin saldırı planı: