eg 110. sayı

40

Upload: ekim-gencligi

Post on 24-Mar-2016

228 views

Category:

Documents


3 download

DESCRIPTION

Ekim Gençliği 110. sayı / Yaz sayısı 2008

TRANSCRIPT

Page 1: EG 110. sayı
Page 2: EG 110. sayı
Page 3: EG 110. sayı

Bugün insanlık kapitalizmin yarattığı çok yönlü birçöküntü ve tahribatla karşı karşıya bulunmaktadır. Kapitalizminsanlığı bir yok oluşa sürüklemektedir. Kitlesel katliamlar,emperyalist savaşlar, açlık ve yoksulluk, doğanın yok edilmesi,özgürlüklerin ayaklar altına alınması, halklar arasındadüşmanlığın körüklenmesi; tüm bunlar kapitalizmin yarattığıdünyanın her geçen gün derinleşen sorunlarını oluşturmaktadır.Bu yaşanası dünya kapitalizmin neden olduğu sorunlaryüzünden bir cehenneme çevrilmektedir.

Bir düşünün; bugünkü toplum hastalıkların çareleriniüretmesine karşın, hergün yüzbinlerce insan tedavisi mümkünhastalıklardan ölüyor. Bugün dünyanın dört bir yanında üretilenzenginlikler insanlık için yeterli olmasına rağmen, milyonlarcainsan açlık ve yoksulluk nedeni ile kitlesel ölümlerle karşıkarşıya.

İnsanlık halklar arasında kardeşliğin hüküm sürdüğü birdünyaya bu kadar açken; emperyalist savaşlar vesaldırganlıklar ile binlerce insan yaşamını yitiriyor. Halklararasında kapitalizm dışında hiçbir nedeni olmayandüşmanlıklar ve savaşlar baş gösteriyor.

Geleceği yaratan eller, bu güzel ve yaşanası dünyanınmimarları; açlık, yoksulluk ve yoksunluk içerisindekıvranırken, burjuvalar kapitalizmin onlara sağladığıayrıcalıklar nedeni ile asalak yaşantılarını tüm ihtişamı ilesürdürüyorlar.

Tersanelerde kölece çalışma koşulları kapitalizmin nekadar korkunç bir düzen olduğunu bize yaşanan acı ölümlerleher geçen gün anlatmakta.

Gazete sayfalarında okuduğumuz; “en zengin 3 kişininkazancı, en yoksul 300 milyon insanın kazancına eşit” gibihaberler aynı zamanda kitlesel yok oluşların da bir göstergesi.Dünyanın dört bir yanında binlerce insan o haberde işaretedilen çelişki nedeni ile ölüyor.

Dünyamız kapitalizmin neden olduğu çevre tahribatıyüzünden yok oluşa sürükleniyor. Yaratılan teknoloji çevretahribatının önüne geçmeye olanak tanırken; bu teknolojisermayenin elinde ya yüzbinleri yok eden atom bombalarınadönüşüyor ya da kâr hırsı nedeni ile hiç kullanılmayanimkânlar olarak kalıyor.

Bu mantıksız ve akıl almaz düzenin karşısına çıkanlar ise,bu yok oluşu devam ettirmek isteyenlerin baskı, zor vezorbalıkları ile karşı karşıya bırakılıyor. Gelecek için mücadeleedenler, sermayenin ve devletin açık terörü ile karşılaşıyor.Kitlesel katliamlarla, işkencelerle sermaye bu özlemisusturmaya, kendi çürüyüşünü gizlemeye çalışıyor.

Kapitalizmin barbarlık düzeninde, sessiz kaldığımız süreceve paramızın olduğu kadar özgür olabiliyoruz.

Kapitalizmin yaşadığı çürümeyi gizlemenin baskı, yalan vedemagoji dışında bir yolu bulunmuyor. Bugün insanlar

“yaşasın kapitalizm”sloganları ile alanlaraçıkmıyorlarsa, dünyanındört bir yanındamilyonlarca insan başka bir dünya özlemi ile mücadeleediyorsa; tüm bunlar kapitalizmin yalan makinesinininandırıcılığını yitirdiğinin açık bir göstergesidir.

Bugün tüm bu akıl almazlıklara karşı çıkmak için salt insanolmayı seçmek yeterlidir. Zira bugün insan olmak, kapitalizminonulmaz çelişkilerine karşı mücadeleyi gerektirmektedir.Bugün insan olmak, bu akıl almaz düzeni değiştirmemücadelesinde yerini almaktır. Çürüyen düzenin karşısında yeralmak; ancak onların çizdiği özgürlüğün sınırlarınıparçalayarak, özgür bir dünya için mücadele etmeklemümkündür. İnsanlık tarihinin bugüne dek oluşturduğu tekgerçek bilimsel alternatif SOSYALİZM’dir. İnsanlığın tekkurtuluş umudu; eşitlik, özgürlük ve kardeşlik için sosyalizmiçin mücadele etmektir.

İİnnssaannllıığğıınn kkuurrttuulluuşş mmüüccaaddeelleessiinniinn ggeennççlliikk iiççiinnddeekkii ssoolluuğğuu:: EEkkiimm GGeennççlliiğğii

Bu kan ve gözyaşı düzenine karşı marksist-leninist dünyagörüşünün yol göstericiliğinde mücadele eden Ekim Gençliği;yaşanan çürüme ve yok oluşa karşı adım adım geleceği örmekiçin mücadele etmektedir. Genç Komünistler, bağrından çıktığıkomünist hareketin mücadele tarihi boyunca; yeni Ekimlermücadelesinin gençlik alanındaki temsilcisi olma, gençliği işçisınıfının sosyalist mücadelesinin bir parçası haline getirme vebu temelde de gençlik hareketinin devrimci önderlik boşluğunudoldurmayı hedeflemektedir

Bizler Ekim Gençliği olarak tüm dünyada yaşananbarbarlığın karşısında bilimsel bir tarafız.

Ekim Gençliği; çürüyen düzenin karşısında marksist-leninist dünya görüşü ve işçi sınıfının devrimci programınınyol göstericiliğinde mücadele eden komünist bir gençlikhareketidir. Onun bayrağı sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyanınbayrağıdır. O, kapitalist düzenin karşısında tek gerçek bilimselalternatif olan sosyalizmin gençlik içindeki temsilcisidir.

Ekim Gençliği; 150 yıllık bilimsel sosyalizmmücadelesinin tüm devrimci birikiminin temsilcidir. O,gökyüzünü fethetmeye çıkmış Paris Komünarları’nın, büyüksosyalist Ekim Devrimi’nin mimarı binlerce Sovyet işçisinin,Alman faşizmine karşı direnen tüm dünya halklarınınmücadelesinin; bugün yaşadığımız topraklarda ve gençlikiçindeki soluğudur.

Ekim Gençliği; Türkiye devrimci hareketinin bugüne kadaroluşturduğu devrimci mirasın, devrimci gençlik hareketimizin 33

Page 4: EG 110. sayı

on yıllardır ödediği bedellerin üzerinden yükselmekte, tüm bumirası ve yaratılan devrimci değerleri geleceğe taşımak içinyılmadan mücadele etmektedir. Onun mücadelesi; bu topraklardadevrimin soluğu olmuş Deniz Gezmişler’in, Mahir Çayanlar’ınve İbrahim Kaypakkayalar’ın mücadelesidir.

Ekim Gençliği; çürüyen düzenin karşısında gençliğin soluğuve mücadele bayrağıdır. Yayın hayatına ilk başladığı gün ifadeettiği “dönemin devrimci önderlik boşluğunu doldurmak”misyonu bugün halen genç komünistlerin gençlik içindeki temelhedefini ifade etmektedir. Ve genç komünistler tüm azimleri ilegençlik içindeki bu sorumluluklarını yerine getirmek içinmücadele etmektedirler.

***

Tüm bu misyon ve değerler bütünü bugün gençlikmücadelesini büyütmeyi; ideoloji, politika ve değerler planındabuna uygun bir mücadele hattını oluşturmayı zorunlu kılmaktadır.Ekim Gençliği’nin mücadelesi bu hedefleri pratik alanda vebugünün gençlik mücadelesi içerisinde somut sonuçlarınaulaştırma mücadelesidir.

Bu hedefleri gerçekleştirmek, gençlik içinde sosyalizminbayrağını dalgalandırmak, gençliği kapitalizmle berabersürüklendiği yok oluştan çıkartmak çok yönlü bir mücadeleyizorunlu kılmaktadır. Ülkemizde ve dünyamızda yaşanan sürecinyarattığı sorumlulukların bilincinde olarak;

Ekim Gençliği; emperyalist savaşlara ve işgallere karşı ezilenve sömürülen dünya halklarının yanında mücadele etmekte vedevrimci enternasyonalist değerleri halkların kardeşliği bakışı ileegemen kılmaya çabalamaktadır. Bizler, emperyalist paylaşım veyağma savaşları karşısında ve direnen tüm dünya halklarınınyanındayız.

Ekim Gençliği; halklar arasında kin ve düşmanlığınkörüklendiği bir süreçte; halkların eşitlik ve özgürlüğünüistemekte, tüm dünyadaki ve elbette ülkemizdeki ezilen halklarınkendi kaderlerini özgürce tayin etmeleri için mücadeleetmektedir. Bizler halklar arasında düşmanlığa yol açanınemperyalist-kapitalist sistemin kendisi olduğunu söylüyoruz.Halkların kardeşleşmesini ve özgürleşmesini yaratacak olanyegâne şey ise çürüyen bu düzeni yok etmektir.

Ekim Gençliği; kapitalist düzen karşısında özgürlük içinmücadele etmektedir. Bugün bu özgürlük mücadelesi kapitalistbaskı, zor ve zorbalıklara karşı bir bütün olarak mücadele etmekdemektir. Kapitalizmin bireyselleşmiş ve bizleri üç maymunolmaya zorlayan “özgürlüğüne” karşı özgürlüğün mücadeleederek kazanılacağını biliyoruz. Bugün aç ve yoksul bir haldekölece çalışan işçi sınıfı, emperyalist savaşlar nedeniyle ülkeleriişgal edilen ve sömürülen dünya halkları, ancak sosyalizm içinmücadele ederek özgürlüklerini kazanabileceklerdir. Bizlerkapitalizmin sahte özgürlüğüne karşı gerçek özgürlük içinmücadele ediyoruz.

***Ekim Gençliği tüm bu sorunların çözümü için gençliği

talepleri uğruna mücadeleye çağırmaktadır. Bugün insanlığınkurtuluş mücadelesinde yerini almak; savaşlara, baskılara,zorbalıklara ve çürümeye karşı mücadele etmek, insan olarakyaşamaya devam edebilmenin temel kıstası haline gelmiştir.Bugün ancak insanlığın kurtuluş mücadelesi içinde yerimizialarak özgür bir gelecek yaratabiliriz.

* Sermayenin üniversitelerdeki bekçisi olan YÖK’ü tarihinçöplüğüne gömmek için,

* 12 Eylül karanlığını bugüne taşıyan YÖK düzenine ve onunoluşturduğu baskı ve teröre dur demek için,

* Bizlerin müşteri, okullarımızın ticari bir kurum halinegelmesine izin vermemek için,

* Üniversitelerimizin kapılarının işçi ve emekçi çocuklarınakapatılmaması, eğitim hakkından herkesin yararlanabilmesi için,

* Eğitimin özelleştirilmesine ve paralılaştırılmasına “dur”demek için,

* Bizleri susturmaya çalışan faşist ve gerici disiplinyönetmeliklerini yok etmek için,

* Üniversitelerimizin özerk ve demokratik birer kurum halinegelmesi için,

* Okullarımızda söz, yetki ve karar hakkına kavuşabilmekiçin,

* Anti-bilimsel ve gerici eğitim sistemine karşı bilimsel bireğitim için,

* Tüm ulusların kendi anadillerinde eğitim görebilmelerinisağlayabilmek için,

* Gençliğin geleceğini elinden alan ÖSS sitemine karşıçıkmak için,

* Emperyalist savaşlara ve sömürüye karşı tüm dünyahalklarının mücadelesine sahip çıkmak için,

* Faşizme ve şovenizme karşı halkların kardeşliğinisavunmak için,

* Halkların eşitlik ve özgürlük mücadelesindeki yerini almakiçin,

* Geleceksizliğe, işsizliğe “dur” demek için,* Doğanın yok oluşana karşı mücadele etmek için,* Tüm dünyadaki açlık, yoksulluk ve yoksunluğun son

bulması için,* Kadınlara yönelik her türlü şiddet, baskı ve ayrımcılığın

ortadan kalkması için,Gençliğin, bu barbar düzenin karşısına çıkmak ve mücadele

etmek dışında bir çıkar yolu bulunmamaktadır. Ekim Gençliğigündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan özgürbir dünyanın kuruluşu için gençliği mücadeleye çağırmaktadır.Gençliğin mücadelesini büyütmek için Ekim Gençliği saflarına!

“Ya barbarlık içinde çöküş, ya sosyalizm!”

Gençlik, yeni Ekimler için Ekim Gençliği saflarına,devrime ve sosyalizme!44

Page 5: EG 110. sayı

Ülke genelinde toplumsal muhalefeti hedefalan bastırma ve sindirme politikalarıüniversitelerde de yoğun bir biçimdeyansımasını buluyor. YÖK eliyle adeta birerkışlaya çevrilmeye çalışılan üniversitelerdedevrimci faaliyet açık saldırılarla karşı karşıya.Hemen her gün bir başka üniversiteden polis-idare ve sivil faşist işbirliğinin örneği saldırıhaberleri geliyor. Soruşturmalar, faşist saldırılar,gözaltı ve tutuklama terörü ile üniversitelerdepolitik mücadelede ısrar eden güçleryıldırılmaya, etkisizleştirilmeye çalışılıyor.

Üniversitelerde yaşananların bütünlüklü birsaldırının parçası ve sol düşüncenin bualanlardaki etkisini kırmaya dönük olduğunukavramak zor değil. Gençlik hareketinin 2000'liyılların başından bu yana daha da geriyedüşmesinden güç alan egemenler, bu tablonunfarklılaşması, gençlik mücadelesinin tıkanankanallarının açılması yönünde atılan adımlarınönünü kesebilmek için elinden geleni ardınakoymuyor. Bu saldırının bedelini ilk eldenödeyenler üniversitelerdeki muhalif güçler olsada, esas hedefin öğrenci gençliğin bütünü olduğuçok açık. Zira üniversitede devrimcileri hedefalan her saldırı öğrenci gençlik mücadelesininönünü kesmeyi, dolayısıyla öğrenci gençliğinözgür bir gelecek özlemini bastırmayı hedefliyor.Saldırı esasında böyle bir genel hedefleyürütüldüğü için, üniversitelerde ısrarcı veiddialı davranan bütün devrimci güçlersaldırılardan nasibini alıyor.

Egemenlerin öğrenci gençlik mücadelesiningüçlenmesinden duyduğu derin korkunun ifadesiolan bu saldırılardan son dönemde EkimGençliği olarak payımıza düşeni fazlasıylaalıyoruz. Zira bulunduğumuz bütün yerellerdegençlik mücadelesinin eylemsel bir hatlabütünleşebilmesinin kanallarını yaratmayaçalışıyor, her türlü engelleme girişimi vebaskıya, açık fiziki saldırılara rağmen kitleçalışmasından ödün vermiyor, üniversitelerdekesintisiz ve sistematik bir faaliyet yürütüyoruz.İşte bütün bunlar son süreçte hemen her yereldefaaliyetimizin çok yönlü saldırılarla karşı karşıyakalmasının nedenidir.

Bu saldırıların bütünlüğünün kavranabilmesiaçısından son birkaç ayın tablosuna bakmakyeterlidir. Nisan ayının ortalarından bu yanaÇukurova Üniversitesi’nde, afiş çalışması vedergi masaları saldırıya uğramaktadır. ÇukurovaÜniversitesi'nde içinde okurlarımızın dabulunduğu pratik mücadelede ısrar gösterendevrimci güçler sürekli olarak polis ve ÖGB

terörüne maruzkalmakta vearka arkayagözaltılaryaşanmaktadır. Busaldırılar soruşturmalarlapekiştirilmektedir. Tümyoldaşlarımıza ikişer üçersoruşturma açılmış durumdadır.

Saldırıların şiddetli ve sistematikbir biçimde sürdüğü bir diğer alanİstanbul Üniversitesi’dir. Son süreçteÖKM'de yaşanan sivil faşist saldırı,sürekli açılan ve cezalarla sonuçlanansoruşturmalar bunun göstergeleridir.Yoldaşlarımızın her biri birden çoksoruşturma ile karşı karşıyakalmışlardır. Bir yoldaşımıza biray üniversiteden uzaklaştırmacezası verilmiştir.

Yıldız TeknikÜniversitesi'nde dedevrimci faaliyetkesintisiz bir soruşturmasaldırısına maruzbırakılmaktadır. Mayısayının ilk haftasında İşçi Partiliçete tarafından gerçekleştirilensaldırı ve ardından devrimcilerihedef alan gözaltı terörüdevrimci mücadelekarşısındaki tahammülsüzlüğünbir göstergesidir. Yıldız TeknikÜniversitesi'nde özel olarakfaaliyetimiz ve faaliyetiyürüten okurlarımız hedefgösterilmektedir. Gözaltıterörünün ardındanüniversitedeki bütünyoldaşlarımızasoruşturma açılmıştır.

Karadeniz TeknikÜniversitesi'nde desüreç farklı değildir.Burada da 8 Martetkinliği bahanegösterilerek üniversitede soruşturmaterörü başlatılmıştır. Birçok soruşturma ilekarşı karşıya kalan yoldaşlarımızdan ikisi 6 ayuzaklaştırma cezasına çarptırılmıştır.

Dokuz Eylül Üniversitesi'nde de soruşturmasaldırısı yoğun bir biçimde sürdürülmektedir.100'e yakın öğrenciye soruşturma açılmış, 25'iokuldan uzaklaştırılmıştır. 55

DDeevvlleettiinn şşiiddddeett,,bbaasskkıı vvee tteerröörrüü ggeennççlliiğğiinn ddeevvrriimmccii ccooşşkkuussuunnuu bbooğğaammaayyaaccaakkttıırr......

BBiirrlleeşşiikk,, kkiittlleesseell,, ddeevvrriimmccii bbiirr ggeennççlliikk hhaarreekkeettii hheeddeeffiiyyllee mmüüccaaddeelleeyyee!!

Page 6: EG 110. sayı

Uludağ Üniversitesi'nde ise sivil faşist saldırganlığısoruşturma ve tutuklama terörü izlemiştir.

Saldırılar bu alanlardan ibaret değildir. Sivas'taGençlik Derneği Federasyonu çalışanı öğrenciler evbaskınları ile gözaltına alınmış, Cebeci'de süreklileşenÖGB terörüne Öğrenci Kolektifi'nden bir öğrencininÖGB'lerce silahla tehdit edilmesi eklenmiş, İzmir'deİLGP faaliyeti yürüten bir yoldaşımız kaçırılmayaçalışılmış, İstanbul'da lise çalışmamıza dönük sistematikbir baskı devreye sokulmuştur.

Bu döküme son olarak Eskişehir'de doğrudan EkimGençliği faaliyetine yönelen bir devlet terörü eklenmiş,burada bir yoldaşımız tutuklanmıştır.

EEsskkiişşeehhiirr''ddee sseerrmmaayyee ddüüzzeenniinniinn bbiillddiikk ooyyuunnllaarrııssaahhnneelleennmmiişşttiirr!!

Eskişehir'de Ekim Gençliği okuru Hasan Atman,özel olarak hedef gösterilerek tutuklandı, ardındantutuklamaya yapılan itiraz sonucunda serbest bırakıldı.Yoldaşımızın tutuklanması ile sonuçlanan sürecinaktarımına geçmeden önce Eskişehir'de devlet terörü,soruşturmalar ve sivil faşist saldırıların aynı andadevreye sokulmasının ve elbette yoldaşımızın özel olarakhedefe konulmasının nedenleri üzerinde durmakta faydavar.

Öncelikle Eskişehir'de öğrenci gençlikmücadelesinin son birkaç yıla oranla bir ivmekazandığını ifade etmek yerinde olacaktır. Eskişehir'deson olarak 2002 6 Kasım'ında binlerce öğrenci ileprotesto düzenlenmesinden bu yana ciddi bir zayıflamayaşanmış, o dönemde gelişen saldırılarpüskürtülememişti. Eskişehir'de öğrenci gençlikmücadelesi önemli ölçüde daralmış ve etkisizleşmiş,bununla paralel olarak devlet terörü ve üniversiteleriçerisindeki baskı mekanizmaları gerileyen mücadeleninsoluk alamaması hedefiyle hep gündemde tutulmuştu.

Eskişehir'de geride bıraktığımız eğitim-öğretimdönemi ise gençlik mücadelesinin, elbette henüz geçmişyıllardaki güçlülüğünü yakalayamamış olsa da, görecetoparlanmasına sahne oldu. Okulda ulaşım zamlarıüzerinden yürütülen çalışma ile öğrenci gençliklebelirgin bağların kurulması, yıllardır afiş asılamayankampüslerde açık çalışma biçimlerinin zorlanması,üniversitede düzenlenen alternatif şenlikler vs. olumluanlamda gelişmelerin en açık örnekleridir. Bu bağlamda

Eskişehir'de olumluya giden bu sürecin önününkesilmeye çalışılması şaşırtıcı değildir.

Bu saldırı silsilesi içerisinde yoldaşımızın özelolarak hedef haline getirilmesi ise, Eskişehir'detoplumsal muhalefetteki gelişmenin yanısıra daha özelnedenlere de dayanmaktadır. 2008 1 Mayıs'ındaEskişehir'de BDSP kortejinin etkisi ve geçmiş yıllarakıyasla güçlülüğü bu saldırıda önemli bir rol oynamıştır.

Bu tutuklama saldırısına giden süreç ise 15 Mayısgünü düzenlenen Bahar Şenliği ile başlamıştır.Üniversitede düzenlenen şenlikte devrimci, demokrat veyurtsever öğrencilerin açtığı stantlar satırlı faşist saldırıile karşılaşmış ancak saldırı püskürtülmüştür. Faşistsaldırı ile süreci baltalayabileceğini düşünenlere yanıt isehemen akabinde örgütlenen ve 300 kişinin katıldığıeylem olmuştur. Ciddi bir anti-faşist duyarlılığın ortayakonulduğu bu eylemin ardından 18 Mayıs günü AnadoluÜniversitesi Yunus Emre Kampüsü'nde İbrahimKaypakkaya anması örgütlenmiş ve üniversitelerdedevrimci mirasın takipçisi olunduğu bir kez daha ilanedilmiştir.

Yoldaşımız Hasan Atman, Kaypakkaya anmasıçıkışında yolu polis ekiplerince kesilerek ve ağır birbiçimde darp edilerek gözaltına alınmıştır. BaharŞenlikleri'nde ÖGB görevlisini dövdüğünün kameralarcatespit edildiği bahanesi ile bir gece gözaltında tutulanyoldaşımız ertesi gün çıkarıldığı mahkemecetutuklanmıştır. Yine yoldaşımızın gözaltına alındığı günevlerine gitmekte olan iki Ekim Gençliği okuru da sivilfaşistlerin saldırısına uğramıştır.

Eskişehir'de yaşanan saldırı açık bir korkununürünüdür. Bütün püskürtme ve sindirme harekatına karşıortaya konulan devrimci ısrar ve irade egemenlerebaşvuracak başka yol bırakmamıştır!

SSoorruuşşttuurrmmaallaarr,, ttuuttuukkllaammaallaarr,, bbaasskkııllaarr bbiizziiyyııllddıırrmmaaddıı,,

yyııllddıırrmmaayyaaccaakk!!

Buradan kamuoyuna bir kez daha ilan ediyoruz.Saldırı nereden ve hangi biçimle gelirse gelsin, busaldırılara karşı tutumumuz mücadeleyi büyütmekolacaktır. Faaliyetimizin sürdüğü hemen bütün alanlardakarşı karşıya kaldığı bu saldırılar bizleri daha dagüçlendirmekte, bugüne kadar gençlik mücadelesiiçerisinde tuttuğumuz yolun doğruluğunuispatlamaktadır.

Dosta ve düşmana bildiriyoruz! Bundan sonra da zorolanı yapmaya devam edeceğiz! Üniversitelerde politik-pratik mücadelenin açıktan savunucusu olmaya, kitleçalışmamızı ve propagandamızı güçlendirmeye, gençliğigelecek sorununa karşı mücadeleye çağırmaya devamedeceğiz!

Bu saldırganlığı göğüslemenin yolu, birleşik birtarzda ve kararlılıkla karşısına çıkmaktan geçiyor.Üniversitelerde açık politik mücadeleyi birleşik temeldebüyütmek dışında saldırıları püskürtebilecek hiçbir yolbulunmamaktadır. Bugünün tartışması mevzileri koruma,güçleri koruma vb. değildir! Bugünün tartışması,üniversitelerin içerisinden sökülüp atılmaya çalışılan sol,devrimci, muhalif düşüncenin etkin savunuculuğunuyapmak ve bunu en açık, en meşru biçimiyle tam dayapılması gereken yerde, yani üniversitelerde yapmaktır!

26 Mayıs 2008Ekim Gençliği66

Page 7: EG 110. sayı

ODTÜ'de bahar dönemi, gerek bir dizi politik gündemin kitleçalışmasına konu edilmesi, gerekse 1 Mayıs ve boykot sürecindekikitlesel katılım ile kazanılmış oldu. Ancak elbette “bahar dönemikazanıldı” demek, bu sürecin açığa çıkarttığı sorun ve zaaf alanlarınınüzerinden atlamak, bunları değerlendirmeden geçmek demek değildir.Bahar sürecinin kazanımları ancak sürecin zaaflarının tartışılması ileileriye taşınabilecektir. Bu sorumluluk ise başta gençlik hareketinindevrimci önderlik boşluğunu doldurma iddiası ile hareket eden gençkomünistlerin omuzlarındadır.

OODDTTÜÜ ŞŞeennlliikklleerrii,, AAbbbbaass GGüüççllüü PPrroovvookkaassyyoonnuu,, 11 MMaayyııss……

1 Mayıs’ın hemen öncesinde ODTÜ Şenliklerinin düzenlenmesiüzerinden rektörlüğün topluluklara yaptığı baskılartoplulukların ortak duruşuyla boşa düşürülmüş oldu.ODTÜ’de şenlikler rektörlük tarafından düzenleniyorolsa da inisiyatif öğrencilerde oluyor. Ve bu darektörlüğün her sene bir takım adımlarla durumu tersineçevirmeye çalışmasına neden oluyor. Geçen senelerdesponsorlu şenlik yapılmasını zorlayan rektörlük, bu senede özel güvenliklerin alana sokulması vb. baskı araçlarınıdevreye sokmaya çalıştı. Bu öğrencilerin birleşik tutumalmalarını koşulladı.

Yine 1 Mayıs’ın hemen öncesinde Abbas Güçlü ileGenç Bakış programının ODTÜ’de yapılmaya çalışılmasıve Tuğrul Türkeş’in çağrılması öğrencilerin ortak birtepki göstermesiyle bertaraf edildi. Tuğrul Türkeş’leberaber 30’a yakın faşistin okula sokulması ile birprovokasyon girişimi gerçekleşti. Ancak saldırı bertaraf edildi. Ve hem program yapılmadı, hem de 5kişinin gözaltına alınmasına rağmen 300’e yakın öğrenci gece saat 3’e kadar okulu eylem alanınaçevirdi. Olayların hemen ardından rektörlük Abbas Güçlü’nün ve programlarının ODTÜ’ye bir dahagirmeyeceğini açıkladı. Bunu da 7 Mayıs günü yapılması planlanan programın iptali ile gösterdi. Budurum elbette rektörlüğün ilerici tavrından değil, korkusundan kaynaklanıyordu.

Sincan’daki TEGA grevi, Tuzla tersanelerdeki mücadelenin Ankara’ya yansımaları, İstanbul’dakiTaksim kararlılığı, ve üniversitedeki politik hava, planlı ve ortak örülen bir kitle çalışması ilebirleştirilince geçen yılları aşan bir 1 Mayıs tablosu ortaya çıkartılabildi. 1 Mayıs sürecinin en önemlikazanımı da halihazırda birleşik bir kitle çalışmasının örülebilmesi oldu. 30’dan fazla öğrenci ortak birpolitik faaliyetin gereklerini yerine getirdi. 1 Mayıs’ta alanda açığa çıkan tablo; birleşik ve hedefli birçalışmanın öneminin ispatı oldu. Ancak maalesef bu birleşik çaba ve tutum 1 Mayıs sonrasınataşınamadı.

OODDTTÜÜ’’ddee BBooyykkoott

1 Mayıs’ın ardından boykot süreci başladı. Aslında boykota giden yolu tartışmak için döneminbaşına İsa Demiray Yurdu’nda toplanan imzalara kadar dönmemiz gerekir.

ODTÜ’de bulunan 15 yurt içerisinde en pahalısı olan yurtta bir imza kampanyası başlatıldı. İlkdönem boyunca sürece yayılarak 600 kişilik yurtta 450 imza toplandı ve imzalar rektörlüğe verildi.

İmzaların sonuçsuz kalması bu yurtta öğrencilerin boykot kararı almasına neden oldu. Boykotailişkin kararlar 30-40 kişilik toplantılarda alındı. Burada doğal bir yurt örgütlülüğü oluşturuldu.Öğrencilerin büyük kısmı boykota masa açma vb. aktif biçimlerle katılmadılar ama kantinden alışverişyapmama konusunda boykota neredeyse tam katılım sağlandı. Boykotun kazanımla sonuçlanmasınısağlayan da bu oldu. Sonuçta boykot kantin fiyatlarının düşürülmesi talebi ile yürütülmüştü. Ve bunoktada açık bir kazanım elde edildi. Ancak bu sözü geçen boykot örneğinin ODTÜ’deki gençlik 77

OODDTTÜÜ’’ddee ggeerrççeekklleeşşeenn bbooyykkoottüüzzeerriinnee......

Page 8: EG 110. sayı

mücadelesi açısından en önemli kazanımı oluşan yurt örgütlülüğü,diğer bir deyişle taban inisiyatifinin açığa çıktığı bir örgütselşekillenişin oluşturulabilmesiydi.

Boykotun tüm okula duyurulması ve ortaklaştırılmasıyapılabildiği oranda okulun hemen kapanmasından önce okuldadayanışma ve mücadele açısından önümüzdeki seneye kazanımlarsağlayacaktır. Alınan ilk toplantı ile zaten herkesin kendiyurdunda tartışmaya başladığı boykota yönelik ortak yönelimlerçizildi. Burada asıl olanın yurt toplantılarında alınan kararlarınmerkezi toplantıya taşınması olduğu ortaya çıktı. Çünkü merkezitoplantılardaki kararların yerellerle tartışmadan ve herkesçesahiplenilmeden uygulanabilmesi ve ODTÜ’nün bu konuda ortaktavır alabilmesi mümkün olmayacaktı. Bu yüzden zaten her yurtta20 kişi de olsa 120 kişi de olsa alınan toplantılar varken butoplantıların güçlendirilmesi buradan alınan kararlarınmerkezileştirilmesi, bunun için de yurt temsilciliklerioluşturulması en önemli yerde duruyordu. Bu demek değildir kiyurt yerelinde alınan kararlar uygulanır ve merkezi birkoordinasyonun karşısında durulur. Merkezi bir koordinasyonolabilmesi için yerel ayakların güçlü olması gerekir. Merkezdealınan kararın çalışmaya konu edilebileceği yurt örgütlülükleri vetoplantıları olmalıdır. Bu olduğu koşulda oradan şekillenecek birsürecin merkezileştirilmesi gerçekçi olacaktır. Nasıl ki bir yurttabaşlayan kantin boykotu önce her yurtta tartışılmaya başlandı veher yurt kendi boykot kararını kendisi aldı ve kendi boykotsürecini kendisi sürdürdü, her yurdun okulun geneline dairtartışmalar yapması ve bu tartışmaların merkezileştirilmesi ilesorun çözülecektir.

Bu tartışmayı somutlayacak olan şey merkezi toplantıdaalınan “29 Mayıs Tüm ODTÜ’de Boykot” kararının hayatageçirilememiş olmasıdır. Bunun en önemli nedeni yurttoplantılarında bu kararın tartıştırılamamasıdır. Eylem sürecedışarıdan dayatılmıştır. Her akşam yurtta toplantı alan ve kendiyurt kantini boykotlarını sürdüren yurtlarda bu eylemgündemleştirilemedi. Ancak 2. yurdun başlattığı gece eylemlerihem 2. yurdun yüksek katılımını sağladı hem de yurtlarda sürenbir süreçte yurtların içerisinden bir ses olmayı başardı. Buyüzdendir ki gece eylemleri merkezi olarak planlanan eyleminnicel ve nitel olarak ötesine geçti. Bunun bir yanı merkezi eyleminkurgulanışına, saatine, sloganlarından yapılacaklara kadar çokdışarıdan kurgulanmasıydı. Kurgulayanlar ve Eylem Komitesiyurtta kalan öğrencilerden oluşsa da bu dışarıdanlık kırılamadı.Öğrenci Muhalefeti ve Öğrenci Kolektifleri’nin bu merkezieylemde EK olması yerel- merkez ilişkisinin doğru bir temeldeoluşmasını engelledi. 400-500 kişi başlayan eylem 100 kişi ilesonlandırıldı. Buradaki politik hata; ODTÜ’nün henüz hazırolmadığı eylem biçimlerini kitleyi ileriye çekmek uğrunadayatmak ve “kitle hazır değil” nesnelliğinin arkasına sığınarakkendiliğindenliğin peşinden gitmek olarak karşımıza çıktı. Bu ikihata birbirine zıt olsa da her iki hata aynı yere; kitleleri ileriyeçekememeye, kitleden kopukluğa çıkıyor. 26-27-28 Mayıs geceeylemlerine sırasıyla 200-500-800 kişinin katılması ve gerekcoşku boyutuyla ve gerek politik açıdan güçlü olması ancak 29Mayıs günü olan “büyük” eyleminin böyle geçmemesi herkesçedeğerlendirilmelidir.

EEkkoonnoommiikk ttaalleepplleerriinn ppoolliittiikklleeşşttiirriillmmeessii

ODTÜ’de boykot süreci belki ekonomik bir talepten ortayaçıkmış olabilir, böyle de olmuştur. Ancak bu ekonomik talebinkazanılabilmesi için öğrencilerin bir araya gelmesi ve mücadeleetmesi zorunludur. Mücadelenin kendisi öğrencilerin bir arayagelme gereksinimlerini daha da arttıracaktır ve bu farkındalıkörgütlenme gereksinimini ortaya çıkaracaktır. Bu örgütlenme

bugün için yurt komiteleri olacaktır, bölüm inisiyatifleriolacaktır. Bunların adının ne olduğu önemli değildir.

Mücadele içerisinde bu şekillenecektir.Ekonomik taleplerle başlayan her mücadele doğru

müdahalelerle ileriye taşınabilir. Bunun nesnel olanakları dayeterince mevcuttur. Öncelikle her talebin karşısında rektörlükkarşımıza kendini muhatap olarak dayatmaktadır. Bizimsorunumuz fiyatların düşmesi ve sorunumuz kantin sahibiyledeme şansımız yoktur. Tüm bir okulun özelleştirildiği veRektörlüğün eliyle yürüyen müşterileştirme ve piyasalaştırmasaldırısının karşısındaki en ufak bir girişim rektörlük tarafındanezilmeye çalışılacaktır. Böyle de olmuştur. Rektörlük soruşturmatehditleri savurmuştur. Elektrik kesmiştir çay ocaklarına karşı,yurt müdürü, yurtlar müdürü, öğrenci işleri, rektör yardımcısıönceleri muhatap almadıkları öğrencilerle kendileri görüşmekistemiştir. Okul içerisindeki bir sorunu çözüme bağlamakrektörlüğün temsil ettiği sınıfın net bir tavır koyması sonucu,öğrenciler sorunu ekonomik dahi algılasa sınıfsal bir tavır almanesnelliğini dayatmaktadır. Burada bize düşen görev sürecihızlandırmak olacaktır. Bu doğalında öğrencilerin karşıtlığıntemelini görmesine yardımcı olacaktır.

Olayın bir başka yanı da ÖTK’ların işlevsizliğinin görülmesiolmuştur. İlk boykot başladığında ÖTK’ları devreye sokmayaçalışan Rektörlüğün saldırısı öğrenciler tarafından boşadüşürülmüş ve ÖTK’ların öğrencileri temsil etmediğisöylenmiştir. Birçok öğrenci de ÖTK’ların aslında Öğrenci TemsilKurulu değil de RTK(Rektörlük Temsil Kurulu) olarak çalıştığınıgörmüştür. ÖTK’ların karşısına kendi temsiliyet mekanizmalarınıçıkaran öğrenciler, kendi yurt temsilcilerini Rektörün karşısınaçıkartmayı başarmıştır.

Rektörlüğün tavrının sermayeden, piyasacılıktan,ticarethaneden yana olduğunu öğrencileri birer müşteri olarakgörüldüğü herkesçe görülmüştür. “Çay 50YKr. Değil 35 YKr.Olsun!”un ötesinde bir kazanımdır bu bahsettiklerimiz. Belkisüreç buradan başlamıştır ancak nereye kadar gideceği bizlerinelindedir. Nesnellik bunu bize göstermektedir. Mücadeleiçerisinde kendiliğinden hareketin zaafları aşılmakta ve politiksöylemlere karşı tavır aşılmakta, politik özneler mücadeleiçerisinde oluşturulmaktadır. Ancak sürecin hızlanması ve bunesnelliğin doğru müdahalelerle kazanılması şarttır. Bunun içindirki herkesin süreçte özneleştirilmesi, yurt komitelerininoluşturulması, çalıştırılması, taleplerinin büyütülmesi vesöylemlerin yönetimi karşısına alacak şekilde ilerletilmesi ancaktartışılarak ve kararların yerel toplantılarla alınması ile mümkünolacaktır.

Bu yerele tabi olmak değil, politikaların ve müdahalelerinburalardan yapılması anlamına gelir. Burada bizlere düşen görevbu kendiliğinden hareketin örgütlü bir zeminde ilerletilmesiolacaktır. Burada biz dedik diye olmayacak; kitle çalışması, kitleiçinde çalışma ve her yurtta bunun tartışılması ile olacaktır.Bizlerin gördüğü bu ihtiyacın herkesçe görülmesi ile olacaktır.Yoksa bir şeylerin isim olarak kurulmuş olması bizim için biranlam ifade etmez, ikinci bir ÖTK vakası olarak orta yerde kalır.Bu süreçte Genç-Sen’in adını geçmemesi de bir yanıyla tabelaörgütü olarak ODTÜ’de daralması, öğrencilerin ve hareketindışında kalmasındandır. İçerisinde boykota katılan birçok insanolmasına rağmen Genç-Sen’in sürecin dışında kalması bir yanıylapratikte Genç-Sen’in var edilememesi ve bunu önündeki en büyükengelin de reformist blok olduğu bizim açımızdan açıktır. Sürecedahil olma çabası da sonuçsuz kalmıştır. Şu an için tartışmamızGenç-Sen olmadığı ölçüde bu konuyu burada bitiriyoruz.

Tüm bu söylediklerimiz kağıt üstünde kalmayı hak etmeyen,pratikle buluşmayı hedefleyen cümlelerdir. Bunların böylealgılanması, kendimizin de içinde bulunduğu bir dönemi veboykot sürecini değerlendirirken yaptığımız eleştiriler doğrualgılanmalı ve bu dönemin kazanımlarının korunması veönümüzdeki dönemin kazanılması için çaba sarf edilmelidir.

ODTÜ Ekim Gençliği88

Page 9: EG 110. sayı

Yıldız Teknik Üniversitesi'nde geçtiğimizdönem sonuna doğru İP çetesinin bildikprovokasyonlarından biri sahneye konulmayaçalışıldı. İP çetesi “Türkiye Gençlik Birliği”imzası altında 19 Mayıs'ta gerçekleştireceklerietkinliklerle ilişkili olarak üniversitede stant açtıve ilk günden itibaren provokasyon yaratmanınzeminini zorladı.

5 Mayıs günü stant açan ve afiş yapanİP'lilerle devrimciler arasında gerginlik yaşandı.Atatürk afişinin kapandığını ve kapatan afişinkaldırılmasını isteyen İP'lilere, kendilerininYTÜ'de bir siyasal güç olarak kabulgörülmedikleri net bir tutumla anlatıldı. Bununüzerine İP'liler ertesi gün uygun zamanıkollayarak, üniversitede devrimcilerin sayıca azolduğu bir esnada stantımıza saldırdılar. EkimGençliği'nden ve Gençlik Derneği'nden oluşan 7-8kişi, 25-30 kişinin gerçekleştirdiği bu saldırıyıetkin bir biçimde püskürttü ve İP'li çeteninprovokasyonunu boşa çıkarttı. Saldırınıngerçekleştiği Tonoz Kafe önünde stantlarımızınaçık kalmasını sağladık ve ulusalcı çetenin gerçekyüzünü teşhir ettik.

Yaşanan olay üzerine bu çeteninüniversitedeki politik faaliyet alanını ve etkisinidaraltmanın en etkin yolu olarak İP ve ulusalcıcenahın bütünlüklü teşhirini içeren politik birçalışma hattı ortaya koyduk. Saldırının ertesi günügüçlü ve yaygın bir propaganda faaliyetiörgütledik.

8 Mayıs günü İP çetesinin tekrar stant açmayayeltenmesi üzerine müdahale ettik ve ulusalcıçeteyi rektörlüğe kadar kovaladık. Bumüdahalenin ardından rektör İP'lilere sahip çıktıve çevik kuvvete talimat vererek 5'i EkimGençliği okuru olmak üzere 13 devrimci öğrenciyigözaltına aldırdı.

5 Mayıs gününden itibaren örgütlenensistematik teşhir faaliyetinin ürünü olarak İP çetesidaha sonra üniversite içerisinde bir faaliyetgirişiminde bulunamadı. 12 Mayıs günüörgütlediğimiz ve 70 kişinin katıldığı basınaçıklaması ile İP/TGB çetesi ve rektörlük işbirliğiteşhir edilmiş ve her türlü provokasyona vesaldırıya karşı devrimci mücadelemizi kararlılıklasürdüreceğimiz yinelenmiştir. Saldırılarınbaşladığı günden bu yana provokasyonların boşadüşürülmesi ile birlikte yaygın ve etkili kitle

çalışmamız ile bu çeteye okulda faaliyet alanıbırakmamış olduk.

PPrroovvookkaassyyoonnllaarrıı bbooşşaa ddüüşşüürreecceekk oollaannyyaayyggıınn ppoolliittiikk ffaaaalliiyyeettttiirr!!

Mayıs ayının ilk iki haftası boyunca sürenİP/TGB provokasyonu, üniversitelerde devrimcisiyasal faaliyetin durgunluğundan, kitle bağlarınınzayıflığından güç almaktadır. Devrimci faaliyetinoluşturduğu boşluklar bu gerici örgütlenmelertarafından doldurulmaya çalışılmıştır.

Bugün üniversitelerde faşist ve gericisöylemin bayraktarlığı önemli ölçüdeulusalcı/şoven örgütlenmelere geçmiş durumdadır.Son iki yıldır özellikle merkez üniversitelerdedaralmış olan faşist örgütlenmelerin yerini bugündaha sinsi bir biçimde bu örgütlenmeler almışbulunuyor. Cumhuriyet mitingleri, “teröre lanet”eylemleri geçtiğimiz yıllarda bu örgütlenmeleraracılığı ile üniversitelere taşınmıştı. Hatta odönemde değerlendirmelerimizde de ifadeettiğimiz üzere, söz konusu ulusalcı cenahüniversitelerde azımsanamayacak bir etki deyaratmıştı. Faşist örgütlenmelerin bildik vatan-millet-sakarya söylemini anti-Amerikancı sosabulayarak yeniden pazarlayan söz konusuörgütlenmeler, rektörlüğün ve polisin de aktifdesteğini alarak yol yürümektedir.

Üniversitelerdeki sivil faşist çetelere karşımücadelenin yöntemi ne ise, söz konusu gerici-ulusalcı çetelere karşı yöntemin de aynı olmakzorunda olduğu açıktır. YTÜ Ekim Gençliğiolarak süreci bu kavrayışla ördük.

Bu çerçevede bütünlüklü olarak iki yolizlenmek zorundadır. Birincisi buprovokasyonlarla hedeflenen politik kilitlenmeyiyaşamamak, yani tuzağa düşmemektir. Politik-pratik faaliyeti olanca etkinliği ve yaygınlığı ilesürdürmek, devrimcilerin bu tür provokasyonsüreçlerindeki en temel sorumluluğudur. İkincisiise, politik faaliyetin bir ayağını söz konusuçetenin etkin bir teşhirine ayırmaktır. Bu nokta,ulusalcı çeteler söz olduğunda özel olarak önemkazanmaktadır. Zira sivil faşist çetelerinüniversiteli gençliğin gözünde bir meşruluğubulunmamaktadır. Ancak ulusalcı çetelerkarşısında, özellikle son bir yıldır ülke genelindeyaratılan laik-anti laik kutuplaşmasının bir sonucu 99

DDDD eeee vvvv rrrr iiii mmmm cccc iiii ssss iiii yyyy aaaa ssss aaaa llll ffff aaaa aaaa llll iiii yyyy eeee tttt iiii mmmm iiii zzzzkkkk aaaa rrrr aaaa rrrr llll ıııı llll ıııı kkkk llll aaaa ssss üüüü rrrr üüüü yyyy oooo rrrr !!!!

İİPP//TTGGBB pprroovvookkaassyyoonnuu bbooşşaa ddüüşşüürrüüllddüü!!İİPP//TTGGBB pprroovvookkaassyyoonnuu bbooşşaa ddüüşşüürrüüllddüü!!

Page 10: EG 110. sayı

olarak, öğrenci gençliğin kafası yeterince açıkdeğildir. Bu haliyle devrimci özneler bir yandanüniversitedeki olağan politik faaliyeti sürdürmek,diğer yandan bu faaliyeti, İP çetesi ve ulusalcıgericiliğin teşhiri ile bütünleştirerek, bu gericiçetelere politika yapacak alan bırakmamaksorumluluğu ile karşı karşıyadır.

SSaallddıırrııllaarraa kkaarrşşıı bbiirrlleeşşiikk mmüüccaaddeellee zzoorruunnlluu--lluuğğuu vvee YYTTÜÜ''ddee yyaaşşaannaannllaarrıınn ggöösstteerrddiikklleerrii

Yıldız Teknik Üniversitesi'nde yaşanan sonsüreç, özellikle gençlik mücadelesi içindekiöznelerin saldırı ve provokasyon süreci içerisindealdıkları tutumlar açısından endişe vericidir. 25-30kişilik güruh 7-8 devrimciye saldırdığında,çevredeki bir dizi “solcu” saldırıya seyircikalabilmiştir.

Ancak ertesi günkü (7 Mayıs) tutumlar buseyirci olma halinden daha kötüdür, dahası tam birsorumsuzluktur. Saldırının hemen ertesi günü SGDve Gençlik Derneği, İP'li çeteye giderek“provokasyon yapmamak kaydıyla” masa açma“izni” vermiştir. Bunun üzerine TGB masası akşamsaatlerine doğru tekrar açılmıştır. 5-6 Mayıs'tayaşanan gerginliğin de, saldırının da ağırlıklımuhatabı biz olmamıza rağmen, bütün bir günboyunca İP/TGB çetesini teşhir faaliyeti yürütüyorolmamıza rağmen, bu siyasetler bizim fikrimizialmak bir yana, bilgilendirmede bulunma ihtiyacınıdahi duymamıştır. Gençlik Derneği aynı güniçerisinde gelerek bu tutumun özeleştirisinivermiştir. Bu nedenle onları tartışma dışıbırakıyoruz.

SGD ise, söz konusu saldırı sürecinin başındanitibaren üniversite bulunmamaktadır vetartışmalardan bihaberdir. Buna rağmen, YTÜ'nüntoplamını bağlayan bir tartışmayı yapacakmuhatabiyet hakkın kendinde görebilmektedir!Dahası, sürecin öncesinde yer almayan SGD,gözaltıların yaşanması ve ardından örülen ortakçalışma sürecinde de ortada yoktur! Kısacası,YTÜ'de iki haftaya yakın süren gerginlik ve politikfaaliyet sürecine SGD'nin tek katkısı, İP'li çeteyimuhatap alarak, bir gün önce devrimcilere saldırmışbu çeteye “gidin uslu uslu masa açın” demekolmuştur.

Bizim için, geçmişte de sivil faşistler ve İPbenzeri çetelerle mücadeleyi “dövmek-dövmemek”,anti-faşist mücadeleyi ise devriye ekipleriçıkartmak sınırında tartışan bir anlayışın, bugün depolitik teşhir faaliyetine ilgi göstermemesi anlaşılır.Anlaşılamayan nokta, İP'lilerin kulüp faaliyetlerinedahi saldırma tartışması yürüten bir gençlikörgütlenmesinin, bugün onları muhatap alıp, bir depolitik faaliyetlerine “izin” vermesidir. Sorun İP'in

saldırmasıymış gibi, son derece sığ bir biçimde elealınmakta, ulusalcıların üniversitede politik faaliyetalanı bulması, onlar için önemli bir yerdedurmamaktadır.

YTÜ'de yaşanan süreç içerisinde diğer biribretlik tutum ise TKP'ninkidir. YTÜ'de sola vedevrimci politik faaliyete dönük açık bir saldırıyaşanmasına rağmen, TKP sürece seyirci kalmayıtercih etmiştir. TKP'nin “yurtseverlik” politikasınıngeldiği noktanın en açık göstergelerinden biri olanbu tutum, bırakın saldırılar esnasında devrimcileredestek olmayı, basın açıklamalarını bile kenardanseyretme biçiminde sergilenmiştir. Gerginliğinsürdüğü dönem boyunca toplu giriş-çıkışlarda yeralmayacaklarını açıklamışlar ve sürecin dışındakalacaklarını belirtmişlerdir. “Yurtseverlik”politikası süreciyle daha da belirgin bir biçimdekendini gösteren ideolojik platformdaki erozyon, İPçetesiyle karşı karşıya gelmemeyi gerektirmektedir!

Sonuçta, YTÜ'de gelişen süreç gençlikhareketinin kimi özneleri cephesinden başarısız birsınav olmuştur. Bu başarısızlığın, dahasıüniversitedeki gençlik mücadelesinin akibetineilişkin kayıtsızlığın yıkıcı sonuçları, sorumlulukbilincini kaybetmemiş ve gençlik mücadelesininihtiyaçlarından kopmamış devrimci öznelercebertaraf edilebilmiştir. Ancak bu tablo önümüzdekisüreç açısından endişe vericidir. Bütün özneler buçerçevede kendilerini değerlendirmek ve gençlikmücadelesi ile ilişkili görevlerini hatırlamakzorundadır.

Sorun hiç de gerici güçleri dövmek-dövmemek,masalarını dağıtmak-dağıtmamak sorunu değildir.Bizlerin 8 Mayıs günü gerçekleştirdiği müdahalede,devrimci faaliyetin meşruluğunu savunma kaygısıve açıktan devrimcileri hedef alan provokatif birpolitik konumlanışı bertaraf etme çabası önplandadır. Ve açıkça ifade ediyoruz ki, öncesinde vesonrasında örülen politik teşhir faaliyeti ve kitleçalışması olmasaydı, bu müdahalenin etkisi sonderece zayıf olacaktı.

Burada altını çizmeye çalıştığımız, busaldırıların göğüslenmesi sorunudur. Bu sorununtartışılması ertelenemez, zira önümüzdeki süreçtesaldırıların çok yönlü olarak artacağı ortadadır.Saldırılara etkin bir yanıt ise ancak birleşik birpolitik ve eylemsel eksende verilebilir. Saldırılarındevrimci siyasal faaliyet alanını daraltmakhedefiyle gerçekleştiğini unutmadan, devrimcisiyasal faaliyeti her zamankinden etkin ve güçlü birbiçimde sürdürmek temel bir sorumluluktur.Saldırılar karşısında gençlik mücadelesinin özneleriolarak kenetlenmiş bir tutum geliştirebilmek deaynı ölçüde zorunluluktur. Aksi halde kaybeden birbütün olarak gençlik mücadelesi olacaktır.

YTÜ Ekim Gençliği1100

SSaallddıırrııllaarraa eettkkiinn bbiirryyaannııtt iissee aannccaakk bbiirrlleeşşiikkbbiirr ppoolliittiikk vvee eeyylleemmsseelleekksseennddee vveerriilleebbiilliirr..SSaallddıırrııllaarrıınn ddeevvrriimmcciissiiyyaassaall ffaaaalliiyyeett aallaannıınnııddaarraallttmmaakk hheeddeeffiiyylleeggeerrççeekklleeşşttiiğğiinniiuunnuuttmmaaddaann,, ddeevvrriimmcciissiiyyaassaall ffaaaalliiyyeettii hheerrzzaammaannkkiinnddeenn eettkkiinn vveeggüüççllüü bbiirr bbiiççiimmddeessüürrddüürrmmeekk tteemmeell bbiirrssoorruummlluulluukkttuurr..SSaallddıırrııllaarr kkaarrşşııssıınnddaaggeennççlliikk mmüüccaaddeelleessiinniinnöözznneelleerrii oollaarraakkkkeenneettlleennmmiişş bbiirr ttuuttuummggeelliişşttiirreebbiillmmeekk ddee aayynnııööllççüüddee zzoorruunnlluulluukkttuurr..AAkkssii hhaallddee kkaayybbeeddeenn bbiirrbbüüttüünn oollaarraakk ggeennççlliikkmmüüccaaddeelleessii oollaaccaakkttıırr..

Page 11: EG 110. sayı

- Kamp-Üs nasıl ortaya çıktı, ne hedeflendi? Hande: Kamp-Üs'ün 4. sayısını çıkardık ve her

zaman ifade ettiğimiz gibi ‘üniversitemizdeyaşadığımız sorunlara karşı sözümüzü söylemek’gibi bir amacımız vardı.

Kamp-Üs, üniversitede, dünyada veTürkiye’deki sorunlara ya da olan bitene“söyleyecek sözümüz var” şiarıyla ortaya çıktı. Birgrup insan önce yazı yazmaya başladık, sonrabunları dağıtmaya başladık. Zaten açılımı da“Toplama kampı, sermaye üssü istemiyoruz!” olarakbelirlenmişti. Sonra bunun tek başına yeterliolamayacağını düşündük. Yani kuru kuruya sözsöylemek değil de kolektif bir üretim gerçekleştiripbunu insanlarla paylaşalım, insanlardaki bubireyselliği kırıp onları da yaşamın içine, sözsöylemeye katalım istedik. Amacımızı: ‘Kendiyaşamımıza seyirci kalmamak ve söz söylemek’olarak özetleyebiliriz.

Gökçe: Kamp-Üs’ü ilk olarak yaptığımız anketçalışması üzerinden çıkardık. ‘Üniversitenizde negibi sorunlardan şikayetçisiniz?’ üst başlıklı anketinbir sonucu olarak Kamp-Üs’ü çıkardık. İçerisindeözel olarak İstanbul Üniversitesi’nde neleryaşandığına, buna ek olarak dünyada ve Türkiye’deneler yaşandığına da yer vermek istedik. Kitaptanıtımları, şiir bölümü, öyküler gibi bölümlerdenoluşan bir dergi şekillendi.

Özlem: Derginin sadece öğrenci gündemleriylesınırlı kalmaması önemli bir şey. Bu da şunugösteriyor; dünyada yaşananlar ve bizimüniversitede yaşadıklarımız aslında birbirindenbağımsız şeyler değil. Ya da sanatın karşı karşıyakaldığı sorunlarla, öğrencilerin yaşadığı sorunlarortak. Bu da sistemden kaynaklanıyor. Dergiiçerisinde bunlara yer verebilmek ve işleyebilmekönemli.

Hande: “Neden öğrenci sorunları?” denilebilirmesela. Bugün birçok öğrenciye ‘eğitim paralı’dediğimizde şaşırıyorlar. Başlangıçta bir şeylerideğiştirmek için insanlara sorunu anlatmak gerekir.

Özlem: Öğrencilerin büyük kısmı aslında

şikayetçi oldukları halde şikayetçi değilmiş gibigörünüyorlar. Önce onların yaşadığı sorunlarınfarkına varmalarını sağlamak gerekiyor. Örgütlülükbundan sonra geliyor.

- Kamp-Üs yoğun hazırlıkların ardından birşenlik gerçekleştirdi. Yerellerde üniversite gençliğiniböylesi çalışmalarla buluşturmak fazlasıyla önemli.Bireyselliğin geniş gençlik kesimleri içinde kökleştiğibir dönemde festivalin nasıl bir anlamı vardı?Üniversite gençliği size göre bugün nasıl bir yerde?

Gökçe: Bugün üniversite gençliği hiçbir şey ileilgilenmeyen bir durumda. Kendi sorunlarıyla dahiilgilenmeyen bir durumda, tam bir ilgisizlik halidiyebiliriz buna. Üniversite içerisindegerçekleştirilen herhangi bir etkinlik ya da kendisorunları temelinde yapılan herhangi bir eylem...Bunların önüne tamamen set çekmiş durumda.Üniversite gençliğinin birçok sorunla karşı karşıyaolduğunu söyleyebiliriz. Temel olarak eğitiminticarileşmesi sorunu ile karşı karşıya.

“Üniversite deyince aklınıza ne geliyor?” ya da“İstanbul Üniversitesi deyince aklınıza ne geliyor?”diye sorulduğunda sosyal yaşam diye bir şeyinolmadığı, sosyal aktivite diye bir şeyin olmadığıanlaşılıyor. Kimi eksikliklerden ya da idare ilekarşılaşılan sorunlardan bahsediyorlar. Okulagirişlerdeki üst aramalarından, kimlikkontrollerinden ve kameralardan çok fazla şikayetçioluyorlar. Ama bu şikâyetlere rağmen tepkigöstermek söz konusu değil ya da sorunlara karşıharekete geçme tutumu yok. İstanbulÜniversitesi’nde özellikle bu çok açık bir durum.

- Kamp-Üs çalışmasının hazırlık sürecine vekapsayıcılığına baktığımızda bu deneyim fazlasıylaanlamlı. Festival örgütleme kararı nasıl alındı, nasılhazırlanıldı, bu süreci anlatır mısınız?

Hande: Bu festival fikrinin en büyük dayanağıaslında kurduğumuz atölyeler. Edebiyat, tiyatro,resim, fotoğraf, sinema atölyeleri kurduk ve kısa birçalışma gerçekleştirdik. Bir şekilde amacımıza da 1111

KKaammpp--ÜÜss,,üünniivveerrssiitteeddee,, ddüünnyyaaddaa

vvee TTüürrkkiiyyee’’ddeekkiissoorruunnllaarraa yyaa ddaa oollaann

bbiitteennee ““ssööyylleeyyeecceekkssöözzüümmüüzz vvaarr”” şşiiaarrııyyllaaoorrttaayyaa ççııkkttıı.. BBiirr ggrruupp

iinnssaann öönnccee yyaazzııyyaazzmmaayyaa bbaaşşllaaddııkk,,

ssoonnrraa bbuunnllaarrııddaağğııttmmaayyaa bbaaşşllaaddııkk..

ZZaatteenn aaççııllıımmıı ddaa““TTooppllaammaa kkaammppıı,,

sseerrmmaayyee üüssssüüiisstteemmiiyyoorruuzz!!”” oollaarraakkbbeelliirrlleennmmiişşttii.. SSoonnrraa

bbuunnuunn tteekk bbaaşşıınnaayyeetteerrllii oollaammaayyaaccaağğıınnııddüüşşüünnddüükk.. YYaannii kkuurruukkuurruuyyaa ssöözz ssööyylleemmeekk

ddeeğğiill ddee bbiirrlliikktteeüürreettiimmiimmiizz oollssuunn,,

kkoolleekkttiiff üürreettiimmiimmiizzoollssuunn vvee bbuunnuu

iinnssaannllaarrllaa ppaayyllaaşşaallıımm,,iinnssaannllaarrddaakkii bbuu

bbiirreeyysseelllliiğğii kkıırrııpp oonnllaarrııddaa yyaaşşaammıınn iiççiinnee,, ssöözz

ssööyylleemmeeyyee kkaattaallıımmiisstteeddiikk.. AAmmaaccıımmıızzıı::‘‘KKeennddii yyaaşşaammıımmıızzaa

sseeyyiirrccii kkaallmmaammaakk vveessöözz ssööyylleemmeekk’’ oollaarraakk

öözzeettlleeyyeebbiilliirriizz..

Page 12: EG 110. sayı

ulaştığımızı düşünüyorum. Çünkü birlikte birşeyler ürettik ve bunu festivale taşıdık ve insanlarıbu çerçevede birleştirdik “bireyselliğe inat kolektifbir üretim gerçekleştirdik!”

Nisan ayının başlarıydı, yani bir buçuk aydaörgütledik festivali. İlk önce atölyeleri kurma fikriortaya çıktı ve atölyeler kendi içinde çalışmalarabaşladı. Sonra her atölye kendi içerisinde‘festivale ne katabiliriz’ diye düşünmeye başladıve bu şekilde projeler ortaya çıktı. Her atölyekendine ayrılan günlerde neler yapacağınıbelirledi. Çalışmalar böyle sürdü. Ayrıca dergimizvar zaten, satışını yaparken insanlara dergimizianlattık. Yanısıra afiş ve el ilanları kullandık.

Ayrıca insanlara haber vermeye çalıştık,özellikle atölyeleri… Atölye çalışmaları biterkende son bir hafta içerisinde festivalin duyurusunuyaptık. İyi tepkiler de aldık.İnsanlara “böyle birfestivalimiz var, bu dergiyi de çıkarıyoruz, festivalyapıyoruz” deyince insanlar biraz daha ilgilidavranıyor. Bu aslında insanların bireyselliğinekarşı üretilmiş bir politikadır.

Gökçe: Özellikle atölye kısmının oldukçaönemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü festivalöncesi tartışmaları yaparken de en önemli şeyinatölyeler olduğunu düşünmüştük. Başlığını “Bizvarız” diye belirledik örneğin. Bunun sebebi dekültür-sanat alanında yapılan çalışmalarıntamamen sermayenin elinde olduğunu amaaslolarak bu üretimde bizim olmamız gerektiğinianlatmaktı. Bu yüzden bu başlığı seçtik. Festivalinde çok yönlü bir festival olacağını kurguluyorduk.“Edebiyatta, fotoğrafta, tiyatro, sinemada bizvarız” diyerek bu yönüyle festivali düzenlemeyidüşünüyorduk.

- Festival süresince hazırlık çalışmalarına veatölyelere katılım nasıldı?

Gökçe: Atölyelerin çağrısını yapmak için bir

el ilanı çıkardık, insanların ilgisi çok fazlaydı. Heratölyenin farklı kitleleri vardı, mesela resimatölyesi resim kulübü ile birlikte çalışacaktı, -gerçiÖğrenci Kültür Merkezi’nin malzeme konusundazorluk çıkarmasından kaynaklı biraz sekteyeuğradı- Edebiyat Atölyesi, Edebiyat Fakültesi’ndeçıkan diğer edebiyat dergileri ile birlikteçalışmalar yaptı, oldukça iyi tartışmalar yapıldıedebiyat üzerine…

Hande: Sinema atölyesinde iki kısa filmçektik. Kısa filmlerden birinin konusuyabancılaşmaydı. Belgeselin konusu ise“Üniversite deyince aklınıza ne geliyor?” idi. İkiside oldukça güzel çalışmalardı. Ayrıca belgeselibirlikte çektiğimiz arkadaşları da çalışmalarakatabildik. Tiyatro atölyesi çalışmalara erkenbaşlamış olmasına rağmen oyun çıkaramadı,çünkü herkes oldukça amatördü. Ama bu durumbu atölyenin devam etmeyeceği ya da oyunçıkmayacağı anlamına gelmiyor. Fotoğraf atölyesiTuzla’ya gitti. Arçelik işçilerini ziyarete gitti.Güzel bir fotoğraf sergisi hazırladı.

Gökçe: Fotoğraf atölyesine ilgi oldukçayoğundu. El ilanlarını dağıtırken de geneldefotoğraf atölyesini soruyorlardı ‘nerede olacak, nezaman olacak’ diye. Zaten katılım da hızla arttı.

- Belgeselde konuşan insanlar nelerdenbahsetti, üniversite deyince akla ne geldi?

Hande: Belgeselde bir kısıtlama yapmadık, evkadınlarından okulumuzdaki emekçilere,öğrencilere, yolda rasgele insanlara “Üniversitedeyince aklınıza ne geliyor?” diye sorduk.Kimisinin aklına gerçekten bir bilim yuvasıgeliyor, kimisi bir şeylerin olması gerektiği gibiolmadığını görüyor, demokratik, bilimsel, özgürbir üniversite olmadığını görüyor. Kimisi deüniversite hayalinden bahsediyor. Pek çok yanıtvar ama “İstanbul Üniversitesi deyince aklınıza negeliyor?” diye sorulduğunda insanların aklına1122

NNiissaann aayyıınnıınnbbaaşşllaarrııyyddıı,, yyaanniibbiirrbbuuççuukk aayyddaaöörrggüüttlleeddiikk ffeessttiivvaallii.. İİllkköönnccee aattööllyyeelleerrii kkuurrmmaaffiikkrrii oorrttaayyaa ççııkkttıı vveeaattööllyyeelleerr kkeennddii iiççiinnddeeççaallıışşmmaallaarraa bbaaşşllaaddıı..SSoonnrraa hheerr aattööllyyee kkeennddiiiiççeerriissiinnddee ‘‘ffeessttiivvaallee nneekkaattaabbiilliirriizz’’ ddiiyyeeddüüşşüünnmmeeyyee bbaaşşllaaddıı vveebbuu şşeekkiillddee pprroojjeelleerroorrttaayyaa ççııkkttıı.. HHeerraattööllyyee kkeennddiinnee aayyrrııllaannggüünnlleerrddee nneelleerryyaappaaccaağğıınnıı bbeelliirrlleeddii..ÇÇaallıışşmmaallaarr bbööyylleessüürrddüü..

Page 13: EG 110. sayı

mücadele geliyor. O meşhur kapı... Birisi “Beyazıt’ta şehit düşen”marşı geliyor demişti mesela... Daha çok '68 kuşağı geliyorinsanların aklına.

Gökçe: Belgeselde çok güzel bir tanımlama var: “Sokaklarıkarıştıran gençlerin birleşik topluluğu” diyor, bu dışarıdanüniversitelerin nasıl göründüğünü de anlatıyor aslında…

Özlem: Benim en çok dikkatimi çeken şu oldu: Birçoğununaklına üniversite deyince ucuz yemek, çay ve kahve geliyor. Buüniversite gençliğinin durumunu da anlatıyor aslında. Buradabüyük bir sorun var. Üniversite deyince aklına çay ve kahvegelmesi oldukça üzücü.

Gökçe: Çok farklı cevaplar vardı, kimisi “aklıma bilim yuvasıgeliyor, ama İstanbul Üniversitesi deyince bunların hiçbirininolmadığını görüyorum” diyordu. Yani olması gereken ve şu anolanın karşılaştırılması.

Festival süresince üniversite gençliğinin ilgisi nasıldı? Hande: İlk deneyim olması ve festival dışında ÖKM’de farklı

etkinliklerin de olduğu düşünüldüğünde iyiydi. Etkinliğibaltalayabilecek çok fazla sebep vardı ama buna rağmen iyideğerlendirdik. İlk gün yaklaşık 150 kişi vardı tiyatrogösteriminde. Forumlarda da hareketli tartışmalar yaşandı, özellikleson gün. Telekom ve tersane işçilerinin geldiği gün çok güzel birpanel gerçekleşti. İnsanlar gerçekten ilgi gösterdi. Katılımdan tümaksaklıklara rağmen memnunuz.

Gökçe: Konuların farklı olmasından kaynaklı farklı bir kitlevardı. Yani tüm etkinliklere ilgi duyan farklı kişiler geldiler.Toplamda hesapladığımızda 300 kişilik bir katılım olmuş. İlk günçok iyi olmasına rağmen katılım sonraki günlerde düştü. İlk olmasıdüşünülünce ben de anlamlı bir kitle olduğunu düşünüyorum.

Özlem: Festival ilk olabilir ancak her şeye rağmen bizelimizden gelenin en iyisini yaptık. Çalışma olarak dağıttığımızbroşürlerle, afişlerle ciddi anlamda çaba harcadık. Katılımın azolması bence biraz da öğrenci kitlesi ile alakalı.

Hande: Bunun dışında ÖKM’ye sadece siyasal bir kimliğesahip olan öğrenciler değil böyle bir tercihe sahip olmayan insanlarda geldi. En son bir arkadaşımızla konuştum. Oradan çok mutluayrıldı, yapılan konuşmalar onun için çok önemliydi. Böyleşeylerin konuşulması gerekiyordu ama çevresindeki insanlarkonuşmadığı için o da konuşmaktan utanıyordu. Böyle insanları dafestivale çekebildik en azından.

- Katılımcı profili nasıldı festivalde? Özlem: Aslında Gökçe’nin söylediği gibi her atölyenin kitlesi

ayrıydı tabi. İnsanlar ilgi duydukları şeylere geldiler. Mesela songün “Emek ve Yaşam” konulu panel düzenlendiğinde o konudasöyleyecek sözü olan insanlar geldi. Benim gözlemlediğimkadarıyla az ya da çok politikayla içli dışlı insanlar geldi.

Hande: Dergi satarken veya bildiri dağıtırken konuştuğumuzinsanları da getirebildik. Sayıları az da olsa bunları örnekverebiliyoruz.

Gökçe: Özellikle kültür-sanat alanıyla ilgili olan panellerle(kültür-sanat ve edebiyatla ilgili panellerde) belki de çok fazlapolitik görüşü olmayan ama edebiyata, sinemaya ilgisi olduğu içingelen çok fazla da insan oldu. O gün panele gelen insanların yarısıda böyle kişilerdi. Mesela tiyatro oyununu psikoloji öğrencilerisahneledi. Tek bir profilde katılım yoktu.

- Gençliğin yoğun bir apolitizm içerisinde olduğunu söyledikbaşlarken. Kamp-Üs festivali yerelde örgütlenen bir çalışma olarakileriye dönük ne gibi imkanlar yarattı?

Hande: Her şeyden önce Kamp-Üs bileşenine sorumlulukalma, ilk önce kendi sorunlarını ardından insanların sorunlarınıalgılama ve bunları anlatmak için sorumluluk duymayı gösterdi.Bizim için festivalin önemi buydu. Katılan insanlar açısındanneydi? Gerçekten kolektif bir üretim vardı. Bu çok önemli!

Özlem: Kültür-sanat dediğimiz şey politikadan bağımsız

olamaz. Mutlaka hepsinin içerisinde politika var ve kitleye de bunuanlatıyor. Örneğin gösterdiğimiz yabancılaşma filmi katılımcılarabirtakım şeyleri anlatmak açısından iyi oldu. Kültür ve sanatlainsanları politikleştirmek bir kazanımdı.

Gökçe: Bu festivalin alternatif bir şenlik, alternatif bir festivalolduğunu söylemiştik. Üniversitelerde yapılan şenliklerin çoğusponsorlu şenlikler oluyor. Bizim yaptığımız şenlik böyle bir şenlikdeğildi ve bu haliyle insanlara birçok şey kattığımızı düşünüyorum.Edebiyat ve sanatın değiştirici, dönüştürücü yanını kullandığımızıdüşünüyorum. İnsanların yapılacak atölye çalışmalarında sağladığıkazanım fazlasıyla önemli.

- Festival örgütleniş sürecinde üniversite yönetiminin herhangibir baskısı ve engeli yaşandı mı?

Hande: Başlangıçta yayın dağıtımını okul idaresi engelledi.Kamp-Üs'ün merkez kampüse girişi yasaklanmıştı. Çantada birtane olsa bile özel güvenliğe bırakmak gerekiyordu. Öyle biryasaklama yaşadık.

Onun dışında ÖKM başlangıçta yer verdi. Festivali, Mayısayının başında yapacaktık ama ÖKM bize başka bir programolduğunu söyledi. "Bu etkinliğin tarihini de çok öncedenplanlamıştık" denildi ama bu bize söylenmemişti. Sonra atölyeçalışmalarının yapılacağı yer konusunda sorun yaşadık. Resimkulübünde karar kıldık. Ama o da büyük bir sorun oldu. Ardındankonser için açık alan istedik ama yine izin verilmedi. Sinemasalonunda yapmak zorunda kaldık.

Gökçe: Okul yönetiminin tavrı olumsuzdu. Çok zor yeralınabildi ya da alınamadı. Bu senenin başında da bir şenlikyasaklanmıştı. Bizim yaptığımız festivalde de böyle bir sorun oldu.Konser için ilk önce "yapabilirsiniz" dediler ama daha sonra izinvermediler. Buna rağmen konseri gerçekleştirdik.

- Siz, festivali kendi içinizde değerlendirdiniz. Bundansonrasına dair Kamp-Üs çalışması nasıl bir hat izleyecek, neleryapacak?

Hande: Atölye çalışmalarını devam ettirmeyi düşünüyoruz. Kiinsanlarda da bu yönlü bir talep de var. “Çalışmalar devam etsin!”diyorlar. Okulların kapanmasına kısa bir süre var ama Kamp-Üs’üngeleceğine dair çeşitli tartışmalar sürüyor. Önümüzde bir sayı dahaçıkarma hedefi var. Bitmiş bir süreç değil ve üretimlerimiz mutlakadevam etmeli. Bunun dışında yine daha fazla insana ulaşmamızgerekiyor. Ulaştığımız insanlarla konuşmak ve tartışmak gerekiyor.Festivali değerlendirmek bunlardan biri mesela…

- Kamp-Üs çalışmaları üniversite dışındaki daha farklıkurumlarla beraber davranabilir mi? Bu süreçte çeşitli kurumlarlaberaber davrandınız mı?

Çiğdem: Aslında böyle bir şey yaptık. 6 Mayıs günü DevrimciGençlik Köprüsü’nü gösterdik. Basın açıklaması yapmıştık YapıKredi’nin önünde, Nazım Hikmet’in şiirlerinin telif haklarınıalmasıyla ilgili. Şimdi de Haziran ayının ilk günlerinde açık alandakonser düzenlemeyi planlıyoruz. Kamp-Üs çalışmaları böyledevam edecek.

Gökçe: Bundan sonrasına dair somut olaraksöyleyebileceğimiz Nazım Hikmet’in ölüm yıldönümü ile ilgili biretkinlik yapmayı planlıyoruz. Bu deneyimlerden de dersçıkararak…

İstanbul Ekim Gençliği 1133

Page 14: EG 110. sayı

11.. ggüünn::Festivalin ilk gününde sabah saatlerinden itibaren öncelikle

ÖKM'yi görsel olarak festivale hazırladık. Kamp-Üs FotoğrafAtölyesi tarafından ÖKM'de kendi ürünlerinden oluşan ve“Karelere Sığmayanlar” başlıklı sergi sunuldu. Daha sonra“Tiyatroda Biz Varız” ve “Resimde Biz Varız” başlıklarıkapsamında etkinlikler düzenlendi.

“Tiyatroda biz varız” başlıklı ilk bölümde Psikoloji KulübüTiyatro Topluluğu tarafından “Ölmeden hayaller” isimli oyunsergilendi. Oyunun ardından festivale ilişkin bir açılış konuşmasıgerçekleştirildi. Kamp-Üs'ün neyi hedeflediği, üniversitelerdekiticarileşme ve bunun kültürel sonuçlarına değinilen konuşmada,festival programı aktarıldı ve ardından Resim Atölyesi'ne çağrıyapıldı. Kamp-Üs Resim Atölyesi ve Resim Kulübü’nünhazırladığı “Fırça Darbeleri” başlıklı açık atölye sadece resimleilgilenen öğrenciler tarafından değil birçok öğrenci tarafındanilgiyle izlendi. Birçok öğrenci katkılarını sundu. Ana temasavaşken, İstanbul Üniversitesi ve 1 Mayıs gibi konular da işlendi.Portre çizimleri yapıldı.

22.. ggüünn::2. gün önce “Üniversiteler ve Geleceksizlik” başlığı ile bir

panel örgütlendi. Panele Gaye Yılmaz, Sabancı ÜniversitesiÖğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Öncü ve ÇHD Genel Sekreteri Av.Selçuk Kozağaçlı katıldı. GATS süreci, eğitimin piyasalaşması vebununla paralel olarak mesleki alanlardaki dönüşümler ele alındı.

Verilen aradan sonra onlarca kişinin “Üniversite deyinceaklınıza ne geliyor?”,“İstanbul Üniversitesi deyince aklınıza negeliyor?” sorularına verdiği yanıtlardan oluşan “Üniversitedeyince…” isimli sinevizyon gösterimi yapıldı. Bunun ardından“Üniversitelerde söz sırası bizde” başlıklı foruma geçildi. Forumdaöğrencilerin yaşadığı sorunlar ve örgütlülük üzerine tartışmalargerçekleşti. Örgütlenme noktasında öğrencilerin yaşadığı sorunlarüzerine farklı düşünceler ortaya konuldu ve örgütün veörgütlülüğün doğal bir süreç olduğu ve önemi üzerinde duruldu.

33.. ggüünn::Festivalimizin 3. günü “Sinemada biz varız” başlığıyla

gerçekleşti. Önce YTÜ öğretim üyesi, sinemacı-yönetmen UğurKutay'ın katıldığı “İnsanı Arayan Sinema” başlıklı paneldüzenlendi.

Panelden sonra 1 saatlik ara verildi. Ardından kısa filmgösterimleri başladı. Gösterim Kamp-Üs sinema atölyesininhazırladığı “Üniversite deyince…” ve “Yabancılaşma” isimli iki

kısa film çalışmasıyla başladı. Ayrıca Kamp-Üs Edebiyat Atölyesi'nin hazırladığı öykü

tamamlama çalışması da 3. gün başlatıldı. “Öykü Duvarı” isminiverdiğimiz pano ÖKM girişine yerleştirildi. Bir cümleylebaşlattığımız öyküyü festivale gelenler tamamladılar.

44.. GGüünn:: Festivalin 4. gününde “Edebiyatta biz varız” başlığıyla bir

panel gerçekleştirdik. “Edebiyat ve toplumcu kimlik” konulu panelŞair Ruhan Mavruk’un katılımıyla gerçekleşti. Konuşmasına“Siyasi özgürlüğü olmayan bir halkın kendisini ifade edebileceğitek alan edebiyattır.” cümlesiyle başlayan Mavruk, şiir ve toplumcukimlik üzerine olan konuşmasında sık sık toplumcu kimliğinalanlarda var olabileceğini vurguladı.

Gerçekleştirilen bir başka etkinlik ise Deniz Koçak’ınkatılımıyla dia gösterimiydi. “Eski(meyen) hayatlar" ve “İstanbulsokakları” başlıkları ile gerçekleştirilen gösterim ilgi çekicikarelerden oluşuyordu. Etkinlik başlarken Fotoğraf Atölyesi’ndenbir arkadaş şenlik sürecinde Arçelik işçilerine, Sulukule’ye veTuzla tersaneler havzasına gittiklerini anlatarak buralarda çektiklerifotoğraflardan bir sergi oluşturduklarını söyledi.

55.. ggüünn::5.gün “Emek ve Yaşam” konulu panel ile başladı. Panel;

Anadolu Yakası’ndan Telekom işçisi Zafer Yolcu’nun yaptığıkonuşma ile başladı. Zafer Yolcu 44 gün süren Telekom grevsürecini ve deneyimlerini aktardı. Sınıf mücadelesinin önemine vegücüne değindi.

Ardından TİB-DER Başkanı Zeynel Nihadioğlu sözü aldı.Nihadioğlu tersanedeki sınıf mücadelesinin tarihsel kökeni vebugününü kapsamlı bir biçimde ifade etti. Tersanelerde yaşanansorunları anlattı. Nihadioğlu'nun konuşmasının ardından soru cevapbölümüne geçildi.

Verilen aranın ardından Grup Tanura’nın verdiği konserleetkinliğe devam edildi. Coşkulu geçen konser sonrasında Kamp-Üsatölyelerinin çalışmalarına devam edeceği söylendi ve çekilenhalaylarla birlikte festival sona erdi.

Festival boyunca Kamp-Üs stantı sürekli açık kaldı. Festivalinher gününe farklı bir katılım gerçekleşti. Öğrenciler genelliklekendi ilgi duydukları başlıklara ilişkin etkinliklere gelmeyi tercihettiler. Özellikle tiyatro gösterimi çok ilgi çekti. Başarılı bir ilkdeneyim olan festival çalışmamızın ardından artık önümüzdekiseneye bakıyor, deneyimlerimizden öğrenerek daha güçlü venitelikli sonuçlar üretebileceğimize inanıyoruz!

Kamp-Üs Dergisi

KKaammpp--ÜÜss KKüüllttüürr SSaannaatt FFeessttiivvaallii 1122--1166 MMaayyııss ttaarriihhlleerriiaarraassıınnddaa ggeerrççeekklleeşşttiirriillddii!!

YYaaşşaammıınn vvee ssaannaattıınn hheerr aallaannıınnddaa BBİİZZ VVAARRIIZZ!!

1144

Page 15: EG 110. sayı

1155

üniversitelerden...SSiivvaass:: ““SSöözz,, yyeettkkii,, kkaarraarr hhaakkkkıı iissttiiyyoorruuzz!!””

Sivas Genç Sen 7 Haziran'da “Söz, yetki, karar hakkı” gündemli bir eylemgerçekleştirdi. Eyleme yaklaşık 40 kişi katıldı.

ÇÇÜÜ:: ““SSoorruuşşttuurrmmaallaarr bbiizzii yyııllddıırraammaazz!!””Çukurova Üniversitesi içerisinde 2. dönemle birlikte hız kazanan soruşturma saldırısına

13–14 Mayıs tarihlerinde dergi stantlarına dönük ÖGB ve polis terörü karşısında yaşanangözaltıların soruşturulması eklendi! 3'ü Ekim Gençliği okuru, 6 kişiye soruşturma açıldı.

KKTTÜÜ:: ““SSoorruuşşttuurrmmaa ssaallddıırrııssıınnıı ppüüsskküürrtteecceeğğiizz!!””KTÜ'de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde yapılan açıklamaya katıldıkları

gerekçesiyle bir okurumuz daha okuldan 6 ay uzaklaştırma cezası aldı.

İİÜÜ:: ““FFaaşşiisstt tteerröörr yyuuvvaassıı TTüürrkkççee YYaaşşaamm KKuullüübbüü kkaappaattııllssıınn!!””Türkçe Yaşam Kulübü içerisinde yuvalanan sivil faşistlerin 22 Mayıs günü Halk Bilim

Kulübü'ne dönük saldırısı 23 Mayıs günü yaklaşık 100 kişinin katıldığı bir eylemle protestoedildi.

CCeebbeeccii:: ““ÜÜnniivveerrssiitteelleerr ggüüvveennlliikk tteehhddiiddii aallttıınnddaa”” Cebeci Kampüsü'nde okuyan bir öğrenci 16 Mayıs günü ÖGB'lerce üniversite dışında

silahla tehdit edilmişti. Konu ile ilgili düzenlenen basın toplantısının ardından 22 Mayısgünü, yaklaşık 300 kişinin katıldığı bir eylem gerçekleştirildi. Eyleme DTCF’li öğrencilerde pankartları ile destek verdi.

İİÜÜ:: ““SSoorruuşşttuurrmmaallaarraa kkaarrşşıı mmüüccaaddeelleeyyee!!””Geçtiğimiz ay yaklaşık 50 öğrenciye açılan soruşturmaların ardından ‘afiş sökmek,

aldığı sandalyeleri geri getirmemek’ gibi gerekçelerle öğrencilere yeni soruşturmalar dahaaçıldı. Bir Ekim Gençliği okuru da 1 ay uzaklaştırma cezası aldı.

AAnnaaddoolluu ÜÜnniivveerrssiitteessii:: ““ÇÇeelliikk aallddıığğıı ssuuyyuu uunnuuttmmaayyaaccaakk!!””21 Mayıs günü Anadolu Üniversitesi Yunus Emre Kampüsü'nde İbrahim Kaypakkaya

anması gerçekleştirildi. Bahçede düzenlenen anmaya 35 kişi katıldı.

CCeebbeeccii:: ““MMaayyııss şşeehhiittlleerrii ööllüümmssüüzzddüürr!!””Cebeci'de 21 Mayıs günü DGH, Ekim Gençliği, SGD, Yeni Demokrat Gençlik,

Yurtsever Gençlik Hareketi ve Tüm-İGD’nin örgütlediği, İbrahim Kaypakkaya ve dörtlerinşahsında Mayıs şehitleri anması yapıldı. Anmaya 80 kişi katıldı.

SSiivvaass:: ““FFaaşşiizzmmee kkaarrşşıı oommuuzz oommuuzzaa!!””Sivas Cumhuriyet Üniversitesi öğrencileri, 16 Mayıs gecesi üniversite şenliği çıkışında

gece yarısı sivil faşistlerin 4 devrimci öğrenciye pusu kurması ve yaralamasını protesto etti.17 Mayıs günü yaklaşık 200 öğrenci şehirde yürüyüş düzenledi. 20 Mayıs günü ise 150 kişiile üniversitede bir eylem düzenlenerek rektörlüğe yüründü.

DDEEÜÜ:: ““SSoorruuşşttuurrmmaallaarraa hhaayyıırr!!””DEÜ'de Mayıs ayı ile birlikte 30'a yakın öğrenciye çeşitli gerekçelerle 100'e yakın

soruşturma açıldı. Afiş asmaktan, masa açmaya kadar hemen her türlü politik faaliyetinsoruşturma konusu edildiği DEÜ'de soruşturmalara rağmen politik faaliyetin önükesilemedi!

YYTTÜÜ:: ““UUlluussaallccıı ççeetteelleerree ggeeççiitt yyookk!!””YTÜ'de İP'li çetenin provokasyonunun ardından kesintisiz bir teşhir faaliyeti yürütüldü. Bu faaliyet kapsamında 17

Mayıs’ta İP'li çetenin TGB adı altında panel düzenleyeceği gün, YTÜ'lü devrimciler de bir etkinlik düzenledi. EtkinliğeEğitim-Sen adına Arzu Acar ve Öğretim Üyeleri Derneği adına Tahsin Yeşildere katıldı. Üniversitelerdeki baskı, saldırılarve YÖK'ün tartışıldığı panelin ardından müzik dinletisine geçildi. Etkinliğin ardından üniversitede bildiri dağıtımı veajitasyonlarla bütün binalar, amfiler dolaşıldı. İP’li çete ise polis koruması altında adeta üniversiteden kaçırıldı.

UUlluuddaağğ ÜÜnniivveerrssiitteessii:: ““AArrkkaaddaaşşıımmaa DDookkuunnmmaa!!””13 Mayıs günü Uludağ Üniversitesi'nde açılan soruşturmalara karşı 60 öğrencinin katılımı ile bir basın açıklaması

gerçekleştirildi. Açıklamada “Arkadaşıma dokunma” pankartı açıldı.

Page 16: EG 110. sayı

Üniversiteler Sosyal Forumubirçok üniversitenin katılımıylagerçekleştirildi. Boğaziçi ÜniversitesiHisar Kampüsü’nde gerçekleşenÜSF, alternatif dersler, atölyeler vepanelden oluşan bir programlagerçekleşti.

11.. ggüünn::

İlk gün halkların kardeşliği,işçi sınıfı ve gençlik hareketiarasındaki ilişki, özgür yazılım,

alternatif teknoloji, kentsel dönüşüm,eğitimde cinsiyetçi uygulamalar,mesleki dönüşüm, katılımcı örgütmodeli, eğitimdeki büyük açık; açıköğretim, ‘68’in 40. ‘78’in 30.yılında öğrenci hareketi, öğrencigençlik hareketi ve öğrencisendikası ve üniversitelerdekültür-sanat faaliyetleri konubaşlıklarında atölyelerdüzenlendi. Alternatif derslerise felsefe, tarih, ekonomi-

politik ve Kürt dili ve edebiyatıalanlarında yapıldı.

MMeesslleekkii ddöönnüüşşüümm aattööllyyeessii::

Yıldız ve Çapa Genç-Sen’in düzenlediği meslekidönüşüm atölyesi AhmetÖncü’nün katılımıylagerçekleştirildi. Öncü, ilkolarak, mesleki dönüşüme,

mesleki yeterlilik saldırılarınınAB ile bütünleşmekapsamında daha dayoğunlaşarak sürdürüldüğünedeğindi. Mühendisliğe dönükihtiyacın değiştiğini, ancakbuna karşı yürüyecekmücadelenin sınıfsal birbakış açısı ile örülmesigerektiğini vurguladı.Ahmet Öncü'nünsunumunun ardından

mesleki dönüşümlere karşımücadelenin ihtiyaçları, yol ve yöntemi tartışıldı.

Genç-Sen Dokuz Eylül Şubesi Mühendislik Birimi,Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi ÖğrenciKomisyonu, Tıp Öğrencileri Kolu, Eğitim EmekçileriDerneği tartışmanın bu kısmında söz aldı. Atölyeyeyaklaşık 70 kişi katıldı.

EEğğiittiimmddeekkii bbüüyyüükk aaççııkk:: AAççııkk ÖÖğğrreettiimmİlk olarak Açık Öğretim Fakültesi’ne kayıtlı

öğrencilerin yaşadığı sorunların işlendiği bir

sinevizyon gösterildi. Temel tartışma, AÖF’ninsermaye için büyük bir rant kapısı olduğu,öğrencilerin tam anlamıyla bir müşteri olarakgörüldüğü ve ders almak dahil temel eğitimhaklarından bile mahrum durumda oldukları dilegetirildi. Yaklaşık 30 kişinin katıldığı atölyede Genç-Sen’in konuyla ilgili faaliyet yürütmesi gerekliliğivurgulandı. ÜÜnniivveerrssiitteelleerrddee kküüllttüürr--ssaannaatt ffaaaalliiyyeettlleerrii::

Sistemin egemen kültür-sanat algısına karşıüniversitelerimizde yürütülen alternatif kültür- sanatfaaliyetlerinin önemi üzerine yapılan konuşmalarlabaşlayan atölye, alanlarda faaliyet yürütenarkadaşların karşılaştıkları sorunları ve deneyimleriniaktarmasıyla devam etti. Çoğunlukla üniversitelerdedüzenlenen alternatif şenlikler ve idareyle yaşanansorunlar eksenli yürüyen atölyeye 10 kişi katıldı.

ÖÖğğrreennccii GGeennççlliikk HHaarreekkeettii vvee GGeennççlliikkSSeennddiikkaassıı::

YTÜ, ODTÜ, Mersin ve Denizli Genç-Sen’inörgütlediği atölye, ilk olarak ODTÜ adına yapılansunumla başladı. Kitleselleşmenin önemi vesendikanın gücünü kitleselliğinden alacağının sık sıkvurgulandığı anlatımda ODTÜ’de yürütülenfaaliyetler örnek olarak gösterildi. Mersin adına sözalan arkadaş ise öğrencilerin proleterleşmesiylebirlikte sendikal örgütlenmeye ihtiyaç duyulduğu vebu ihtiyacın ürünü olan Genç-Sen çatısı altındayürütülecek mücadelenin sınıf mücadelesiyle bağkurması gerektiği eksenli bir tartışma yürüttü. Denizliadına yapılan konuşmada PAÜ’de nasıl geniş birbileşene ulaşıldığı ve idareyle yürütülen tartışmalaraktarıldı.

Sunumlardan sonra serbest tartışma bölümünegeçildi. Burada yürütülen tartışmalarda dabeklenildiği üzere bir yandan sendika içerisindekiliberal algının kendini meşrulaştırmaya çalıştığı,hareketsizliğin ve ilkesizliğin üzerinin çeşitlitartışmalarla örtülmeye çalışıldığı bir eksen mevcuttu.Bu eğilim, artık alıştığımız tartışmalarının üzerine birşey eklemeden yer yer "devrimcilik" adına ilkesizliğive hareketsizliği savunarak çeşitli söylemlergeliştirmeye çalıştı. Kitlelerin geriliğinden bahsederekyürütülmesi gereken mücadelenin niteliğinin bunauygun olması gerektiğini savundular.

Bu tartışmalar üzerine söz alan yoldaşlarımız isekısaca dünyadaki sendika deneyimlerine değinerekörgütleri geliştirenin modelleri değil hareketlekurdukları bağ olduğunu belirttiler. Bir örgütlenmeninpolitika yaparak güç olabileceğini ve güçlendikçedaha etkin politika yapabileceğini söyleyerek, güçolmak, kitleselleşmek gibi mesnetsiz tartışmalarınyerine böylesi diyalektik bir ilişkiyle düşünerekhareket edilmesi gerektiği vurgulandı. Kendikorkularını kitlelere mal ederek faaliyetten kaçmaklabu yolun yürünemeyeceği ifade edildi. Atölyeyeyaklaşık 140 kişi katıldı.

1166

ÜÜnniivveerrssiitteelleerr SSoossyyaall FFoorruummuuggeerrççeekklleeşşttiirriillddii……

Page 17: EG 110. sayı

EEkkoonnoommii--ppoolliittiikk ddeerrssii::Ufuk Uras tarafından sunulan bu derste ülkede yaşanan sorunlar, neoliberal

saldırılar ve bu saldırılar karşısında belirlenmesi gereken ortak mücadele başlıklarınadeğinildi. Sunumunun genel çerçevesini solu birleştirmenin gerektiği vurgusunadayandıran Uras, milletvekilliğine aday oluşunu ise bu çerçevede değerlendirdi.Salondan seçim propagandası yaptığı eleştirisinin gelmesi üzerine de seçimfaaliyetinin de neoliberal saldırılar karşısında yürütülecek faaliyetin bir parçasıolduğunu söyledi. Alternatif derse yaklaşık 220 kişi katıldı.

TTaarriihh ddeerrssii::Tarihin tarihçilere bırakılamayacak kadar önemli olduğu ve tarihin esas olarak

geçmiş olmadığı tespitleriyle başlayan dersi sunan Chris Stephenson, burjuvatarihçilerin genel olarak olumsuz örneklerle tarihi yazdığını söyledi. Bu uğraşısının daburjuvazinin kendini meşrulaştırma çabasının bir sonucu olduğunu belirtti. Derseyaklaşık 120 kişi katıldı.

““TTeerrssaannee iişşççiissii yyaallnnıızz ddeeğğiillddiirr!!””Günün sonunda katılımcıların bütünü Tuzla’da yaşanan iş cinayetlerini protesto

etmek amacıyla Hisar Kampüsü’nden Güney Kampüs girişine kadar bir yürüyüşdüzenledi ve burada bir basın açıklaması yapıldı.

Yürüyüşte, daha önceden de yaşananlara benzer bir şekilde kimin tanımladığı belliolmayan bir inisiyatif belirlenmişti. Basın açıklaması alanında ‘İnadına sendika,inadına Limter-İş!’ sloganı attıran bu inisiyatif açıklamayı da söz konusu sendikanınörgütlediği bir eyleme destek formatına dönüştürdü. Eylem çıkışı ise fütursuzluğunudaha da arttırarak, bu eyleme Genç-Sen olarak nasıl bir katkı sunulabileceğinintartışıldığı bir forumun çağrısı yapıldı.

Bizler de bu foruma katılan devrimci unsurlarla birlikte yürüyüş ve açıklamadayapılanların etik olarak doğru olmadığını belirterek, buna rağmen Tuzla’da yaşananlarakarşı sessiz kalınmaması gerektiğini vurguladık.

Bu söylemlerimiz, SGD çevresinin artık alışıldık hale gelen hezeyanlarıylakarşılandı. Tartışmayı bu kısır hatta boğmadan Tuzla üzerine yapabileceklerimizikonuşmanın daha doğru olduğunu belirterek vakit kaybetmeden alanlara dönüşümüzlebirlikte eylemsel bir hattı önümüze koymamız gerektiğini vurguladık.

22..ggüünn::

2. gün iki farklı başlık üzerinden akademisyenlerin katılımıyla panellergerçekleştirildi. İlk panel “Eğitimde neo-liberal dönüşümler ve sonuçları”, ikincisi ise“Üniversitelerde özgürlük ve demokrasi sorunu” başlıklarından oluşmaktaydı.

11.. PPaanneell:: ““EEğğiittiimmddee NNeeoo--lliibbeerraall DDöönnüüşşüümmlleerr vvee SSoonnuuççllaarrıı””:: Panelde ilk olarak Özgür Müftüoğlu konuştu. Genel olarak sermaye devletinin

eğitim sistemini neden ve hangi yönde kullandığı konularına değindi. Çözüm yolununmücadele olduğuna değinen Müftüoğlu, sınıf mücadelesinin önemine değindi.

Daha sonra Rıfat Okçabol söz aldı. Din kültürü dersinin zorunlu olması, dinieğitim sentezini eğitimin ve kültürün merkezine alınması konuları ile konuşmasınabaşladı. Üniversite bileşenlerinin ortak mücadelesinin önemine vurgu yaptı.

22.. PPaanneell:: ““ÜÜnniivveerrssiitteelleerrddee öözzggüürrllüükk vvee ddeemmookkrraassii ssoorruunnuu”” Panel Sibel Özbudun’un sunumuyla başladı. Üniversitelerin, cumhuriyet

döneminin başlangıcından itibaren Kemalist ideoloji tarafından yönlendirildiğinden,oluşturulmuş tarih tezinden, tepeden inme (alt yapıdan yoksun) bugüne gelindiğindemevcut sorunların devam ettiğinden bahsetti.

İkinci olarak İzge Günay konuştu. Üniversitelerin egemen ideolojiyi yenidenüretme aracı olduğunu vurguladı. Günay üniversiteleri; kendini meşrulaştırmamekanizması, sınıfsal egemenlik ve bunun doğrudan yansıması olarak tanımladı.

Üçüncü olarak ise Tahsin Yeşildere konuştu. YTÜ’de yaşanan saldırılardanbahsetti ve rektörün tutumunu protesto etti. Üniversitelerde her düşüncenin özgürcetartışılabilmesi, hiçbir ideolojinin hakim olmaması gerektiğini söyledi.

FFoorruummddaa ttüürrbbaann ssoorruunnuu öönnee ççııkkttıı!!Sunumların ardından forum kısmına geçildi. Forumda tartışmalar türban konusuna

sıkıştırıldı. Üniversitelerde öğrencilerin karşı karşıya kaldığı çok yönlü anti-demokratik baskıcı koşulların üzerinden atlanıp özgürlük sorunu türban sorununaindirgendi. Kürsü de bu konuda benzer tartışmayı ilerleten kişiler üzerinden söz hakkıverip, soruna farklı yönden gelecek yaklaşımların belli olduğu kişilere ısrarla sözverilmedi.

İİssttaannbbuull EEkkiimm GGeennççlliiğğii

1177

İİssttaannbbuull ÜÜnniivveerrssiitteessii''nnddeenn tteerrssaanneelleerreekkööpprrüü!!

İÜ. Edebiyat Fakültesi öğrencileri Tuzlatersaneler cehenneminde yaşanan yoğun işcinayetlerine karşı üniversitede ortak bir çalışmayürüttü. 15 Haziran günü gerçekleşen TİB-DER'in işcinayetine kurban giden işçilerin aileleriyledayanışma etkinliğine ve 16 Haziran'da işcinayetlerine karşı gerçekleşecek eyleme çağrıyapıldı.

Ayrıca İÜ. öğrencileri 12 Haziran günü MerkezKampüs önünde gerçekleştirdikleri eylemle tersaneişçilerinin yanlarında olduklarını, iş cinayetlerinekarşı 16 Haziran’da Tuzla’da olacaklarını duyurdular.

AAnnaaddoolluu ÜÜnniivveerrssiitteessii:: ““FFaaşşiizzmmee ggeeççiittyyookk””,,““TTuuttuukkllaammaallaarr,, bbaasskkııllaarr bbiizziiyyııllddıırraammaazz””

Anadolu Üniversitesi Bahar Şenlikleri'ndeyaşanan faşist saldırılar 22 Mayıs günü protestoedildi. Yunus Emre kapısı önünde toplanan devrimci,demokrat öğrenciler rektörlük binasına doğru biryürüyüş gerçekleştirdiler. Yürüyüşe 300'ü aşkın kişikatıldı.

Aynı gün Ekim Gençliği okuru Hasan Atmansevkedildiği mahkeme tarafından tutuklanarakEskişehir H Tipi Cezaevi'ne konulmuştur.

GGaazziiaanntteepp:: ““UUllaaşşıımm zzaammmmıı ggeerrii ççeekk--iillssiinn!!””

Gaziantep’te ulaşım fiyatlarına %95 zamyapılması kentte büyük bir tepki ortaya çıkardı.Gaziantep Genç-Sen bu zamma karşı yaklaşık 100öğrencinin katıldığı bir eylem gerçekleştirdi.

GGeennçç SSeenn''ddeenn kkaappaattmmaa kkaarraarrıınnaa kkaarrşşııeeyylleemm!!

Genç-Sen’in kurulmasına “üyelerin işçi veyaişveren olmadığı ve bir işkoluna mensup olunmadığı”gerekçesiyle izin verilmemişti. İstanbul Genç Sen bukarara karşı 29 Mayıs günü Yenibosna Adliyesiönünde bir eylem gerçekleştirdi.

İİssttaannbbuull’’ddaa““ÖÖSSSS DDuuvvaarrıınnıı YYııkkaallıımm!!””mmiittiinnggii

İstanbul'da ÖSS, 7 Haziran günü Kadıköy'deyapılan “ÖSS duvarını yıkalım” mitingi ile protestoedildi. Kadıköy Meydanı'na yapılan yürüyüşünardından gerçekleştirilen etkinlik programıyla mitingson buldu. İLGP mitingde;“ÖSS, YÖGES,Bakalorya... Eleme sınavları değil, gelecekistiyoruz!” şiarlı bir pankart taşıdı. Mitinge yaklaşık750 kişi katıldı.

İİzzmmiirr’’ddee ÖÖSSSS kkaarrşşııttıı yyüürrüüyyüüşş......İzmir'de ÖSS karşıtı basın açıklaması ve yürüyüş

8 Haziran'da gerçekleşti. 100’ü aşkın kişinin katıldığıeyleme İLGP 30 kişilik kortejiyle katıldı.

eylemlerden...

Page 18: EG 110. sayı

Ekim Gençliği: Bir süredir Tuzla tersaneleri özellikle arka arkayayaşanan iş cinayetleri ile kamuoyunun gündemine oturmuş durumda. Bircehennem olarak anılan Tuzla tersanelerdeki sorunları bizlere anlatırmısınız?

Tersane İşçileri Birliği Derneği: Son zamanlarda burjuva basındabile yer kaplayan iş cinayetleri Tuzla tersanelerindeki sömürü koşullarınıtam olarak yansıtmıyor. Çünkü iş cinayetleri sorunun sadece bir yanı. İşcinayetlerinin yanı sıra burada işçiler aylarca çalışıp paralarını alamıyor,ağır ve güvencesiz çalışma koşullarından kaynaklı meslek hastalıklarınayakalanıyor, sigortasız çalıştırılıyor ve barınma, beslenme gibi temelihtiyaçları bile gerektiği gibi karşılanmıyor. Kuralsızlığın kural sayıldığıbir yer Tuzla. '80 sonrasında farklı sektörlerde kırıntı düzeyinde de olsakalan hakların bile olmadığı bir yer. İş güvenliği tedbirleri alınmıyor,sigorta primleri tam olarak yatırılmıyor. Bunların yanında üretim yapısıbu koşullar açısından önemli bir noktada duruyor. Gemi yapım işlemininparçalanarak taşerona verilmesi üretim biçimini belirliyor.Taşeronlaşmayı önleyecek bir yasal düzenleme mevcut değil, hatta sonyasal değişiklikler taşeronlaşmayı meşru hale getiriyor.

EG: Tuzla tersaneler son dönemde iş cinayetleri kadar, havzadayürütülen mücadele süreci ile de anılıyor. Tersane İşçileri Birliği Derneğibu mücadelenin motor gücü olarak görünüyor. Peki, Tib-Der nasıl ortayaçıktı, mücadele hattı, yöntemi, hedefleri neler?

TİB-DER: Dernek oluşmadan 4-4,5 yıl önce Limter-İş içerisindeçalışma yürütüyorduk. 2005’te 15 Haziran eyleminin örgütlenmeaşamasında biz de vardık. Ancak sendika içerisinde eleştirdiğimizyaklaşımlardan, bakış açılarından dolayı sendikadan ayrıldık. Buyaklaşımların bir yönü sendikanın dar grupçu, tekkeci tarzıydı. Diğeryönü ise havzaya yönelik yaptığımız tespitlerin sendika ile farklılığıydı.

Bu dar grupçu, tekkeci tarza dair çok söz söylemek gerekmiyor. 16Haziran eyleminde bırakın dışarıdan desteğe gelen kurumları, havzaiçerisinde yıllardır emek harcayan kurumların pankartlarını dahiengellemeye çalışan tutum, bu yönü yeterince tanımlamaktadır.

Havzaya yönelik tespitlere gelince... Daha önce de söylediğimiz gibihavzada taşeronluk sistemi hakim, 1500-2000 taşeron var. Bu sistemişçilerin bölünmesine, kalıcı olarak tek bir yerde çalışamamasına sebepoluyor. Taşeronluk uluslararası sermayenin bir politikası. Sürekli birdeğişim var. Bunun yanında mevsimlik işçiler de var. Bu yüzdenherhangi bir alanda kalıcı bir örgütlenme yaratılamıyor. 1. Tersaneİşçileri Kurultayı’nda tüm havzayı tek bir fabrika olarak algılamamızgerektiği ve hedef tahtasına GİSBİR’i çakmamız gerektiğini söylemiştik.Bu alanda verilen mücadeleyi sermayeye karşı verilen mücadelenin birparçası olarak görmek gerekiyor. İşte bu noktada da sendika içerisindeçalışma yaptığımız süreçte Limter-İş ile farklılaşıyorduk.

Dışarıdan anlaşılmayan işçilerin bugün yaşam garantilerininolmadığı ve tepkinin sert olması genel bir kanı. Ancak bu böyle gitmiyor.

Birçok etken var önünde. 12-14 saat yaşamlarının tüketildiğibir alanda dolaysız bir biçimde tepkileri de sınırlı oluyor.TİB-DER’in mücadelesinin bilinç ve örgütlülük düzeyinin

nereye oturduğunu algılamak için tersane işçilerinin gündelikmücadelesinden yükselen bir hattı görebilmek gerekiyor. Patronlara karşıtek bir sınıf olarak hareket etmenin, GİSBİR’i hedef tahtasına çakmanınve buradan politikleşmenin önemini kavramak gerekiyor.

Tersane işçilerinin sınıf birliğini yaratmak, sınıf bilincini ortayaçıkarmak hedefindeyiz. Burjuva medyada da işlenen sorunlar birörgütlülüğe dayanmadığı ölçüde iyi niyet, vicdan rahatlatma olarakkalmaktadır. Ölümlerin en çok yaşandığı, sınıf mücadelesinin en sertolduğu bu alandaki sorunları sadece vicdani olarak düşünmememizgerekir. Bunun örgütlü mücadeleye faydası olmaz.

EG: Sermaye sistemi bugün karşısına çıkan her türlü mücadeleninönünü kesmek, bu mücadeleyi bölmek hedefinde. Bunun bir örneğigeçtiğimiz haftalarda tersanelerde de yaşandı. GİSBİR bir eylemgerçekleştirdi. Bunun tersanelerde olan mücadeleye etkisi nasıldı? Busüreci anlatabilir misiniz?

TİB-DER: GİSBİR düzenlediği bu eylemle kendisine yönelikbaşkaldırıyı bertaraf etmeyi hedefledi. Eylemin örgütlenme şekli çokorganize olmakla beraber bu eylem patronlar sınıfı ideolojisiçerçevesinde işçilerin kendilerini ifade edebilecekleri bir zeminoluşturmuyor. Bu sermayenin toplumsal başkaldırıya yönelik birtepkisidir. Eylem biçimi olarak ilerici ve öncü güçlere yönelik birprovokatif durum olarak ortaya çıkmakta. Belirgin bir sınıf bilinciyaratılmadığı sürece bu tarz eylemler işçiler içerisinde kolaylıkla zeminbulur.

Tuzla’da bir mücadele var ve bu mücadele burjuva medyada genişyer tutuyor. Birçok sendika bu konuda açıklamalar yapıyor. Sonuç olarakbu sermaye için bir tehlike arz ediyor. GİSBİR’in gerçekleştirmiş olduğueylem de bu sürecin getireceği muhtemel eylem ve grevlerinörgütlenmesi ihtimalinin göz ardı edilmediğinin bir göstergesi. Buradaamaç bu mücadelenin birleştirici karakterini yok etmek. Bölücülükpropagandası, dış mihrak tartışmaları da işçilerin kafasını karıştırmaya vemücadelenin birleştirici niteliğini bozmaya yönelik.

EG: 2. Tersane İşçileri Kurultayı’nda gündeme alınan bir grevtartışması vardı. Ancak TİB-DER’in 16 Haziran gününe ilişkin ortayaatılan “grev” söylemine dair yaklaşımı genelden farklıydı.. Butartışmaları aktarır mısınız?

TİB-DER: Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor. TİB-DER 2. Tersaneİşçileri Kurultayı'nda havzadaki sorunların çözücü halkasını “grev”olarak tanımlamıştır. Ve 3. kurultayın grevin sorunlarının, yol veyönteminin tartışılacağı bir platform olarak toplanacağını da daha ogünden ilan etmiştir. Bu yaklaşımda değişen bir yan bulunmuyor.

Ancak 16 Haziran ve hatta daha da geriye gidersek 27 Şubat'taLimter-İş ve özellikle havza dışında olan ancak samimi bir biçimdetersanede süregelen mücadeleye destek veren unsurların “grev” olaraktanımladıkları ile TİB-DER'in grev tartışması başkadır. Esasında şunu dabelirtelim, bu TİB-DER'in greve yeni bir anlam yüklemesinden falan ilerigelmemektedir. Aksine grev silahının tarihsel olarak sınıf mücadelesi1188

TTeerrssaanneelleerrddee yyaaşşaannaann ssüürreeccee ddaaiirr TTİİBB--DDEERR’’llee kkoonnuuşşttuukk......

TTTTeeeerrrr ssssaaaannnneeee lllleeeerrrr cccceeeehhhheeeennnnnnnneeeemmmm,,,, iiii şşşşçççç iiii llll eeeerrrrkkkköööö lllleeee kkkkaaaa llllmmmmaaaayyyyaaaaccccaaaakkkk !!!!

Page 19: EG 110. sayı

içerisinde nereye oturduğu, nasıl örgütlendiği vb. deneyimlerin yenidenifade edilmesinden ibarettir.

Grev biçiminin sınıftaki yansımasına bakmak gerekir. En gericisınıf katmanında bile grev çözücü bir silah olarak ele alınır. Ancak 27Şubat’ta grev diye tanımlanan eylemin ardından da hak gaspları veölümler devam etti. Bu; işçiler nezdinde, en azından havzada grevinçözüm olamayacağı gibi bir yaklaşımı ortaya çıkardı. Böyle bir süreçtensonra 16 Haziran’a gelindi. 16 Haziran ilan edilir edilmez, bunun birhata olduğunu, tersanede yürüyen mücadelenin dar grupçu bir bakışakurban edildiğini ifade etmiştik. Tersanelerde açığa çıkan bir tepkiolduğu, tersane işçisinin sorunlara yönelik ortaya çıkardığı bir dinamikolduğu açıktır. Ancak hangi grev taban inisiyatifleri oluşturulmadan,komiteleşme vb. kalıcı örgütlenmelere gidilmeden, talepler üzerindenyürüyen soluklu bir kitle çalışması ve mücadele hattına dayanmadanörgütlenebilir? Burada bırakın grevin çözücü, hak alıcı olmasını,öncelikle örgütlenip-örgütlenemeyeceğini tartışmak gerekir.

İşte 16 Haziran'ın tablosu ortadadır. 1500-2000 kişilik bir eylemörgütlenmiştir. Ancak kürsüden “grevimiz doruğa ulaştı. Buradabitiriyoruz” denilmiştir. Hangi grev? Kimin grevi? Bırakın iş bırakmayı,eylemin kendisine katılan tersane işçisinin sayısı dahi bir avucugeçmemektedir. Grevi eyleme katılan ama havza dışı unsurlar mıörgütlemiştir? Biz 16 Haziran öncesinde bu tablonun ortaya çıkacağınıyazdık ve tartıştık, bunun yaratabileceği sonuçları tanımladık. Özellikletersaneye yüzünü dönmüş olan ve destek sunan kurumlara tabloyutanımlayarak, çağrı da bulunduk. Sonuç itibariyle havzada kalıcıörgütlülükler oluşturmayı, taban inisiyatifini açığa çıkartmayıhedefleyen bir süreç örülmemiştir. Ki böyle bir süreç örme kaygısı

öncelikle havza içerisinde başta da TİB-DER olmak üzere mücadeleyürüten öznelerle ortak bir tutum geliştirmek, birleşik bir mücadele hattıçizmeyi gerektirirdi. Ancak bundan özenle ve özellikle kaçınılmıştır. Buhaliyle hedeflenen iş cinayetleri üzerinden oluşan kamuoyu duyarlılığınıbir eyleme taşımaktır. 16 Haziran günü yaşanan da eni sonu budur.Yoksa bir grev kesinlikle değildir.

Grev silahının altını boşaltan bir söylemle böyle bir süreç örülmesedaha yerinde ve olumlu olurdu. Ancak artık bu geride kaldı. Ve ennihayetinde bu sürecin bizim yürüttüğümüz ve önümüzdeki süreçte deyürüteceğimiz grev tartışmasının ne olduğu ve özellikle de neolmadığını yeterli açıklıkta anlattığını düşünüyoruz. Diğer bir deyişle 16Haziran'a dair grev söylemine dönük bütün eleştirilerimiz, bizim grevyaklaşımımızın bir ifadesi sayılmalıdır.

EG: Peki TİB-Der “grev” söylemini eleştirmesine rağmen neden16 Haziran'da yer aldı?

TİB-DER: 16 Haziran’a katılma kararı aldık, çünkü her ne kadareylem nicel açıdan tersane işçilerinin nitelikli bir katılımına dayanmasada havzada bir eylem gerçekleşecekti. Bunun işçilere dönük bir etkisiolacaktı. Sonuç itibariyle biz bir grevin propagandasını yapmadık.Başından beri belirttiğimiz gibi iş cinayetlerine karşı örgütlenen bireyleme katıldık. Bunu böyle algılıyor, böyle anlatıyoruz. Sonuçitibariyle biz tersanede bunca yıldır mücadele yürütüyoruz. Ve doğaldırki tersanelerle ilgili bir gündeme dair örgütlenecek bir eylemde yerimizialır ve mücadeleye omuz veririz. Bizim yaklaşımımız başından beribudur.

1155--1166 HHaazziirraann’’ıınn 3388.. yyııllddöönnüümmüünnddee iişş cciinnaayyeettlleerriinneekkuurrbbaann ggiiddeenn tteerrssaannee iişşççiilleerrii aannııllddıı!!

TTİİBB--DDEERR:: ““1155--1166 HHaazziirraann mmüüccaaddeelleemmiizzee ıışşııkk ttuuttuuyyoorr!!””

Tuzla tersaneler havzasında kölece çalışma koşullarına, işcinayetlerine karşı mücadelesini sürdüren Tersane İşçileri BirliğiDerneği (TİB-DER), 9 Aralık 2007 tarihinde gerçekleştirdiği 2. Tersaneİşçileri Kurultayı kararlarını yaşama geçiriyor. Bir sonraki kurultayın“grev” gündemli toplanmasını karar altına alan Tersane İşçileri Birliği,kurultayın bir diğer kararı olan “15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişininyıldönümünde tersanelerde iş cinayetine kurban giden işçileri anmaetkinliği” yapma kararını 15-16 Haziran’ın 38. yıldönümünde uyguladı.

TİB-DER üyesi tersane işçileri, etkinlik alanına “TersanelerCehennem İşçiler Köle Kalmayacak” pankartıyla ve taleplerinin yazılıolduğu dövizlerle yürüyüş gerçekleştirerek geldiler. Etkinlik TİB-DERBaşkanı Zeynel Nihadioğlu’nun açılış konuşmasıyla başladı. Ardından14 Haziran’da iş cinayetinde yaşamını yitiren Ekrem Bektaş’ın annesiEmine Anne konuştu.

TİB-DER’in tersaneler havzasındaki mücadele sürecinin deanlatıldığı gecede derneğin havza içinde ve dışında gerçekleştirdiğieylemlerden oluşan sinevizyon gösterimi yapıldı. Etkinlik programıBDSP temsilcisinin kürsüden yaptığı konuşmayla devam etti. BilgesuErenus, Mehmet Esatoğlu ve Funda İslam’ın birlikte hazırladıkları“Payidar Tersanede” isimli gösterim ise etkinliğe katılanlar tarafındanilgiyle izlendi ve dinlendi. TİB-DER’in gecesine İzmir’den gelerekkonuk olan Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu ise sergiledikleri “UmutKimde?” oyunuyla ilgiyle izlendiler. Kartal Folklor Derneği HalkOyunları Grubu da etkinliğe katılarak kitleyi halaya kaldırdılar. HasanAli Sezer ve Grubu ve Samet Günel sahne aldılar.

350 kişinin katıldığı etkinlikte baştan sona mücadele coşkusukorundu. Program,tersane işçileri tarafındanilgiyle izlendi. Etkinliğinkapanış konuşmasınıyapan TİB-DER Başkanı16 Haziran günügerçekleştirilecek olaneyleme çağrı yaptı. TİB-DER olarak eylemde yeralacaklarını ifade etti.

TTeerrssaanneelleerrddee 1166 HHaazziirraann eeyylleemmii

Eylem sabah 7.00 sıralarında Limter-İş sendikası önündetoplanan 200 kişilik grubun Tuzla Gemi önüne doğru yolu keserekyürümesi ile başladı. Yürüyüşe geçen kitle Tuzla Gemi önündesendikalar, reformist partiler, devrimci güçler ve üniversiteöğrencileri gibi eyleme destek vermek için orada bulunan gruplarile birleşti. Sayısı 700’ü bulan kitle saat 7.50’de Tuzla gemi önünütrafiğe kapattı.

Ağırlığını tersane dışından desteğe gelen güçlerin oluşturduğugrupta işçi katılımının azlığı dikkat çekti.

Saat 8.45’te DİSK’e bağlı sendikalar ve destekleyen kurumlarkortej oluşturarak Tuzla Gemi önüne geldiler. Sabah saatlerindenitibaren Limter-İş kürsüden yaptığı pankart kapatma çağrısınınardından TİB-DER ve Tersane İşçileri Kurulu’nun pankartlarınıkapatmaması üzerine saldırgan tutumlarına maruz kaldılar.

Saat 9.15'te Tuzla Gemi önüne gelen ses aracından konuşmalaryapılmaya başlandı.

Saat 10.10 sıralarında DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebialana geldi. TÜRK-İŞ İstanbul Şubeler Platformu sendikalarınınyöneticileri de destek için alanda yerlerini aldı.

Saat 11.45'de DİSK Limter-İş sendikası Genel Başkanı CemDinç söz alarak kitleye seslendi.

Konuşmalar ile beraber eylem yavaş yavaş dağılmaya başladı.Tersane İşçileri Birliği Derneği de sloganlarla alandan ayrıldı. TİB-DER Tuzla Gemi'nin önünden dernek binasına kadar sloganlarlayürüyüş gerçekleştirdi.

Sendikaların, kitle örgütlerinin, siyasi partilerin ve ilericikamuoyunun katıldığı işçisiz "grev", saat 15.00 sıralarında KamberSaygılı'nın yaptığı konuşmanın ardından son buldu.

1199

Page 20: EG 110. sayı

BBiirr ddönemin ardından...

Gençlik hareketi; olanaklar, sorunlar ve gündemler

BBuu ssoorruunn vvee ssoorruunn kkaappssaammıınnddaakkii sseerrmmaayyee ççöözzüümmssüüzzllüüğğüü ggüünnbbee ggüünn ddeerriinnlleeşşmmeekktteeddiirr.. KKaammuunnuunn ttaassffiiyyeessii,, ssoossyyaall yyııkkıımmssaallddıırrııllaarrıı,, kkrriizz ssüürreeccii ggeennççlliiğğiinn ggeelleecceekk uummuuttllaarrıınnıı ggüünn bbeeggüünn zzaayyııffllaattttııyyoorr.. AAnnccaakk bbuu ssüürreeccee eenn bbüüyyüükk ddaarrbbeeyyiivvuurraann ggeelliişşmmee AABB ffiiyyaasskkoossuu oolldduu..UUzzuunnccaa ssaayyııllaabbiilleecceekk bbiirr ddöönneemm bbooyyuunnccaa ggeennççlliikkggeelleecceekk ssoorruunnuunnuunn ççöözzüümmüü,, AABB vvee yyuurrttddıışşııhhaayyaalllleerriinnee bbaağğllaannmmıışşttıı,, 22000033''tteenn ssoonnrraa AABBhhaayyaalllleerrii iillee sseerrsseemmlleettiilleenn ttoopplluummuunn bbeellkkii ddee eennffaazzllaa hhaayyaall kkuurraann vvee sseerrsseemmlleeyyeenn kkeessiimmiiggeennççlliikkttii.. BBuunnddaa ssooll mmaasskkeellii lliibbeerraallddeemmookkrraattllaarrıımmıızzıınn öönneemmllii bbiirr eettkkiissiioolldduuğğuunnuu ssööyylleemmeekk yyaannllıışş oollmmaayyaaccaakkttıırr..BBuuggüünn aarrttııkk AABB,, ttoopplluummuunn vvee eellbbeetttteeggeennççlliiğğiinn kkaarrşşııssıınnddaa ttaamm bbiirrççöözzüümmssüüzzllüükk pprroojjeessii oollaarraakk bbuulluunnuuyyoorr..BBuu dduurruumm ggeelleecceekk ssoorruunnuukkaappssaammıınnddaa ddeevvrriimmccii ççöözzüümmpprroojjeelleerriinniinn ggeennççlliikk aallaannıınnddaayyaayyggıınnllıığğıınnıınn ggeenniişşlleemmeessiinnii oollaannaakkllııkkııllaann bbiirr ssiiyyaassaall aattmmoossffeerroolluuşşttuurrmmaakkttaaddıırr.. BBuu aaççııddaannbbuuggüünnüünn ggeennççlliikk hhaarreekkeettiissiisstteemmiinn ççöözzüümmssüüzzllüüğğüüyyöönneettmmeekk iiççiinn kkuullllaannddıığğııaarrggüümmaannllaarrıınnaannllaammssıızzllaaşşttıığğıı bbiirr ddöönneemmddeebbuu ssoorruunn eettrraaffıınnddaaddeevvrriimmccii//ssooll ssiiyyaassaallmmüüddaahhaalleeyyii eettkkiillii vveebbiirrlleeşşiikk bbiirr bbiiççiimmddee öönneeççııkkaarrmmaakk vveettaarrttıışşttıırrmmaakk,, bbuueekksseennddee bbiirrmmüüccaaddeellee hhaattttııöörrmmeekkzzoorruunnddaaddıırr..

“O halde biz işimize bakalım; günlük çalışmaya en iyi ve etkinbiçimde yüklenerek geleceğe, gelmesi kaçınılmaz fırtınalı günlere

hazırlanalım. Bu hazırlıkla bir yandan geleceğin çatışmalı günlerini mümkün mertebe

yakınlaştırmayı, öte yandan beklenmedik biçimde patlak verdiklerinde deonları en iyi biçimde karşılamayı amaçlamalıyız. Bu çatışmalı günler hemen

yarın gelecekmiş gibi bugünden hazırlanalım, fakat bir 25 yıl dahagelmeyecekmiş gibi de soluklu davranalım. Marks’ın devrimci diyalektiğin en

veciz ifadesi sayılması gereken sözlerini hep akılda tutalım. Uzun ve sıkıntılıgeçen 20 yılın zamanın devrimci diyalektik kavranışı içinde gerçekte bir gün bile

etmediğini, fakat gelecekte bu 20 yıla bedel günlerin de geleceğini ve bu türdengünlerin bizi kenara savurup rüzgar gibi geçip gitmemesinin de büyük ölçüde bizim

daha bugünden yapacağımız çok yönlü hazırlığa bağlı bulunduğunu, bir an bileunutmayalım.”

((7. yılında Parti her açıdan daha ileride!.. Ekim7. yılında Parti her açıdan daha ileride!.. Ekim , Sayı: 243, Aralık, Sayı: 243, Aralık2005, Başyazı) 2005, Başyazı)

Zor dönemlerden çıkış soluklu, ısrarlı ve kararlı bir kimlik ve hareket tarzınıgerektirir. Bu açıdan dönem değerlendirmemize bu alıntı ile başlamak boşuna değildir.

Gençlik mücadelesi kendi adına zorlu ve sancılı geçen bir dönemi geride bırakmanınolanaklarını önemli ölçüde taşıyor. Bu açıdan siyasal çalışma alanındaki kararlı ve ısrarlı

tutumu süreklileştirmek, her açıdan güçlendirmek yeni dönem açısından büyük bir önemtaşımaktadır.

Henüz kendi iç dinamikleri bakımından olmasa da genel toplumsal süreçte ve özellikle işçisınıfı hareketinde yaşanan gelişim, gençlik mücadelesindeki zorlu ve sancılı sürecin aşılmasının

olanaklarını güçlendirmiş durumdadır. Sistemin yaşadığı yapısal iktisadi ve siyasal kriz durumu,sınıf hareketinde anlamlı yerel direniş biçimlerinin yaygınlaşması sonucunu doğurdu. Sorunların

burjuvazi açısından derinleştiği ve çözümsüzleştiği bir dönemde sınıf hareketinin üzerindeki ölütoprağını atarak toplum nezlinde etki oluşturan sonuçlar oluşturması, siyasal bir sınıf hareketinin

oluşumunun olanaklarını gün geçtikçe güçlendirmektedir. Zira sınıf ve kitle hareketi yılları bulan birmayalanma ile bugünkü mevzi direnişlerine hazırlanmıştı. Ve son iki yılın militan 1 Mayıs eylemlerinin

yarattığı etki ile daha güçlü, yaygın ve siyasal sonuçların ortaya çıkması oldukça güçlü bir olasılık halinegelmektedir.

Bu dönem sınıf ve kitle mücadelesi için olduğu kadar, biz gençlik açısından da önemli olanaklarbarındırmaktadır. Zira süregelen yapısal nedenlere dayalı siyasal ve iktisadi kriz durumu; sistemin açmazlarını

derinleştirmektedir. Bu durum sistemin zaten bir gelecek öngörme şansı bulunmadığı geniş gençlik yığınlarını iyideniyiye sistemin dışına sürüklemektedir. Yapısal krizin bugün ve yakın gelecekte oluşturacağı sonuç öncelikli olarak budur. Sistem geniş gençlik yığınlarını kendine entegre etmek için sorunların sistem içi çözüm zeminlerini ya da olasılıklarını

gençlik içinde her zaman canlı tutmak zorundadır. Bu açıdan bugünkü tabloda, bu umutlar ya da umut olarak sunulan“çözümlerin” çözümsüzlüğü tüm açıklığı ile kendini göstermiş bulunuyor.

Sermaye oluşturduğu çözümlerle değil, çözümsüzlüğü örtmekte sağladığı önemli başarılar sayesinde ayakta kalmaktadır.Bu açıdan sistem olarak miadını çoktan dolduran sermaye iktidarı ideolojik aygıtlarının ve elbette baskı aygıtlarının tahkimiüzerinden sürekliliğini devam ettirmektedir. Bu; sorunların üzerini örten bir işlev görmekle beraber uzun vadede yaşanansorunları derinleştirmekte, yeni ve etkili mücadeleler döneminin olanaklarını gün geçtikce arttırmaktadır. Baskı ve zorkorkunun göstergesidir. Yapısal sorunlarla boğuşan ve manipülasyon olanakları gün geçtikçe tükenen sermayesaldırganlaşmaktadır. 2200

Page 21: EG 110. sayı

Bir ddöönneemmiinn aarrddıınnddaann......

Gençlik hareketi; olanaklar, sorunlar ve gündemler

PPoolliittiikk bbiirr ggeennççlliikk mmüüccaaddeelleessii iihhttiiyyaaccıı

Yakın dönemde gençlik sorununun aşil topuğunu gelecek sorunu olarak tanımlamıştık. “Bugün buhedef oldukça açıktır. Gençliğin gelecek sorunu ve bu çerçevede mesleki yeterlilik saldırıları yenidönem gençlik hareketinin temel gündemleri olmak zorundadır. Sermayenin onca politik yaklaşım vesaldırı oluşturduğu bir alanda gençlik mücadelesinin etkili bir karşı duruş örememesi, geniş gençlikyığınları ile buluşma kanallarını kendi elleri ile kapatması anlamına gelecektir.

Bugün gençlik yüzünü geleceğe dönmeli, geleceğine sahip çıkmalıdır. Ancak bu temeldehalihazırdaki kapsamlı saldırı dalgası yanıtlanabilir ve sermaye politikaları karşısında politik birgençlik muhalefeti örülebilir.” (Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu 3. Toplantısı SonuçBildirgesi)

Bu sorun ve sorun kapsamında sermayenin çözümsüzlüğü gün be gün derinleşmektedir. Kamununtasfiyesi, sosyal yıkım saldırıları, kriz süreci gençliğin gelecek umutlarını gün be gün zayıflatıyor.Ancak bu sürece en büyük darbeyi vuran gelişme AB fiyaskosu oldu.

Uzunca sayılabilecek bir dönem boyunca gençliğin gelecek sorununun çözümü, AB ve yurtdışıhayallerine bağlanmıştı, 2003'ten sonra AB hayalleri ile sersemletilen toplumun belki de en fazla hayalkuran ve sersemleyen kesimi gençlikti. Bunda sol maskeli liberal demokratlarımızın önemli bir etkisiolduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bugün artık AB, toplumun ve elbette gençliğin karşısında tambir çözümsüzlük projesi olarak bulunuyor.

Bu durum gelecek sorunu kapsamında devrimci çözüm projelerinin gençlik alanında yaygınlığınıngenişlemesini olanaklı kılan bir siyasal atmosfer oluşturmaktadır. Bu açıdan bugünün gençlik hareketi,sistemin çözümsüzlüğü yönetmek için kullandığı argümanların anlamsızlaştığı bir dönemde geleceksorunu etrafında devrimci/sol siyasal müdahaleyi etkili ve birleşik bir biçimde öne çıkarmak vetartıştırmak, bu eksende bir mücadele hattı örmek zorundadır.

Sorunun bir diğer tarafını ise elbette gençliğin eğitim sürecinden kaynaklı akademik demokratiksorunları oluşturmaktadır. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi bu sorunlar halen demokratik ve bu 2211

Page 22: EG 110. sayı

kapsamda sistem içi sorunlar olarak tanımlansada gençlik mücadelesini sistem dışı vesol/devrimci bir eksene sürükleyebilecek asligündemleri oluşturmaktadır. “Gençliğipolitikleştirmek bir süreç ise, bu sürecinbelirleyici halkasını eğitim sisteminin sorunlarıoluşturmaktadır. Bugün eğitimin temel sorunlarıve bunun genel tanımı olarak ticari eğitim,sistemin temel sorunları ve saldırıları ile güçlübağlar taşımakta, bu akademik-demokratikmücadelenin hızlı bir biçimde politikleşmesininolanaklarını ortaya koymaktadır. “Çürüyeneğitim sistemi çürüyen düzenin aynasıdır” şiarıbugün hiç olmadığı kadar açık ve güncel tespitinözlü bir ifadesi olarak tanımlanmalıdır. İşte tamda bu nedenle ticarileşen eğitim sistemine karşıbütünlüklü bir mücadele platformu oluşturmakbugünün gençlik hareketi için yakıcı birsorundur.” (Ticari eğitime karşı birleşikmücadeleye!, Ekim Gençliği, sayı: 91)

Bu önemli gündem özellikle yerel sonuç vebaşlıkları üzerinden sistemle önemli bir çatışmaalanı yaratmaktadır. Son dönemin eylemselçıkışlarının önemli bir kısmı ticarileşen eğitiminyerel sorunları ekseninde şekillenmektedir. Buaçıdan kitlesel bir mücadele ancak bu gündemlerietkili bir tarzda işleyen ve eylemsel süreçlerlebütünleyen birleşik bir mücadele hattı ilegerçekleşebilir.

Ancak bu alanda yaşanan asli sorun, yereldeortaya çıkan sonuçların hedefli bir politik süreçlebütünlenememesinden kaynaklanmaktadır. Sondönem yerel ölçekte anlamlı sonuçlar oluşturaneylemler etkili bir politik tutum ve mücadele ilebütünleştirilemediği için aynı hızlasönümlenmiştir.

Sistemin bu çok yönlü saldırılarınınkarşısında gençlik hareketi bütünlüklü bir politikplatformda konumlanamamaktadır. Bugününgençlik mücadelesi hedefsiz ve kendiliğindenarayışların ardından sürüklenmekte ve buarayışları politik planda tahkim edebilecek etkilibir politik söylemi inşa edememektedir.Hareketin yaşadığı sıkışmanın ya da süreksizliğinen önemli nedenlerinden birisi budur.

Yapısal sorunlarla boğuşan sermayeninsaldırganlaştığını, zor aygıtını her açıdan yaygınbir biçimde kullandığı ifade etmiştik. Bugününiversiteler toplumun baskı altında bulunanalanlarının başında gelmektedir. “Özgürdüşüncenin gelişimi” ve “bilimsel kimlik”uygulayıcılar açısından artık tozlu raflarda duranburjuva yüksek öğrenim argümanları halinegelmiştir. Öne çıkan baskı, zor, zorbalıktır. Herdemokratik tepkiye karşı açılan soruşturmalar,kendi hukuklarını hiçe sayan keyfi cezalar, ÖGBve sivil polis terörü; bunlar gündelik siyasalsorunlar haline gelmiş bulunmaktadır. Düşünününiversitede devrimci siyasal çalışma yapan birdevrimci, girişte üst arama saldırısına karşı tutumalıyor ve neredeyse her gün kavga, gözaltı vesoruşturma saldırısı gündeme geliyor; asılan herafiş, dağıtılan her bildiri ÖGB ve sivil polissaldırısını, bunların yetersiz kaldığı durumlardagaz bombaları ile üniversitelere çevik kuvvetoperasyonlarını koşulluyor. Sadece son 5 yıliçinde birçok kez İstanbul Üniversitesi'ne gaz

bombaları ile polis operasyonu düzenlendi. Vebuna benzer örnekler başka üniversitelerde desayısız kez tekrarlandı.

Peki bu saldırganlığın kaynağı nedir?Devletin bu şiddetle hedeflediği nedir?

Açık ki hedeflenen devrimci açık siyasalfaaliyettir. Bu faaliyetin sonuçlarından derin birkorku duyulmaktadır. Devrimci siyasal faaliyetteısrar devlet terörünü koşullamaktadır. İşte bunedenle sadece son bir yıl içinde gençkomünistler onlarca polis saldırısı, soruşturmaterörü ile karşı karşıya kaldı. Ve elbette yine açıksiyasal faaliyette ısrar eden sınırlı sayıdakigençlik grubu da aynı saldırılara maruz kaldı.

Komünistler olarak oldukça erken bir tarihtekonuya ilişkin olarak tüm açıklığı ile şu tespitortaya konulmuştu: “Devrimci bir kitleselöğrenci hareketi yaratmak, ...devrimci temeldegeniş kitlelerle buluşmak için sabırlı ve soluklubir çalışma yürütmekten geçer. Bugünün öğrencihareketinin perişanlığı düşünüldüğünde, en zordevrimci görev ve en militan devrimci tutum tamda budur. Gerçek devrimcilik bu zorluğungerekleriyle boğuşmaktan geçer, ötesi boşlaftır.”(Ekim, Sayı: 239, Ekim 2004, Başyazı)

Gençlik hareketinn biriken sorunları heraçıdan kitlelere yönelen güçlü bir siyasal faaliyetizorunlu kılmaktadır. Yapay ve kolaycıbeklentilerin biriken sorunları çözme şansıbulunmuyor. Bu açıdan başka bazıları pek“devrimci” söylemlerle siyasal mücadelenindışına düşseler ve bunun pek matah birşeyolduğunu düşünseler de hareketin ihtiyaçlarınayanıt veren tutum bu anlayış karşısındakonumlanmayı gerektiriyor.

Sorunun bu önemli ve öncelikli yanı ilebirlikte elbette ki bizim adımıza politik bir sorunolduğunu her adımda bilmek zorundayız. Bizsorunu hiçbir dönem salt bir irade çatışmasıolarak görmedik, ancak bu yanı da içindebarındıran bir politik çatışma olarak ele aldık. Buaçıdan kazanımın kendi sonuçlarını oluşturacağıasıl alan politik çalışma ve mücadeledeki başarıolacaktır. Unutulmasın ki gençlikmücadelesindeki sınırlı bir toparlanma tüm busaldırı dalgasını kolaylıkla etkisizleştirecektir.

DDüüzzeenn iiççii ççaattıışşmmaallaarrddaann ggeennççlliikk mmüüccaaddeelleessiinnee yyaannssııyyaannllaarr

Düzen siyaseti ve bu alanda yaşanantaraflaşmalar gençlik mücadelesinde sol/devrimcisöylemin boşuğu nedeni ile belirgin bir etkinlikalanı oluşturmaktadır. Gençtiğimiz dönem içindeve özellikle sınır ötesi saldırganlık ve Kürthalkına yönelen şoven saldırganlık karşısındaüniversitelerden etkili ve kitlesel bir ses ne yazıkki yükseltilememiştir. Bu süreçte sol maskeliulusalcı grupların söyleminin gençlik içindebelirgin bir yaygınlık oluşturduğunu söylemekyanlış olmayacaktır. Zira halkların kardeşliğiekseninde verilen mücadele sınırlı bir eylemselsüreç oluşturmuşken, ulusalcı çetelerin üniversitesenatoları ile birlikte örgütlediği eylemler veçalışmalar yaygın bir katılım ve etki alanıoluşturabilmiştir. 2222

Page 23: EG 110. sayı

2233

Bu durumu oluşturan nedenleri sol gençlik gruplarıcephesinden değerlendirdiğimiz (bkz: Şovenizme karşıbirleşik bir gençlik mücadelesi için! Ekim Gençliği Sayı102) için burada tekrar ayrıntısı ile girmeyeceğiz.Şovenizme karşı mücadele sol/devrimci siyasal etkiningençlik alanında yaygınlaşmasının en önemlibaşlıklarından birisidir. Zira düzen siyasetinin vesöyleminin onlarca manüpilasyon aracı ile etki oluşturduğubir alanda; halkların kardeşliği şiarı güncel olarak gençliğitaraflaştıracak önemli gündem başlıklarından birisidir.

Öte yandan sorun birleşik bir mücadele zeminiaçısından önem taşımaktadır. Zira Kürt ve Türk gençliğininbirleşik mücadelesi ancak bu gündemin etkili bir biçimdeişlendiği bir süreçte hayat bulabilir. “Zira kardeşleşmenintek yolu Kürt halkının taleplerine sahip çıkmaktan, Kürthalkına ulusal özgürlük çağrısını tüm ülkeye ve gençliğetaşımaktan geçmektedir. Bunun dışında bir yaklaşımın,şoven histerinin karşısında halklar arası gerçek birkardeşleşmeyi başarabilme şansı bulunmamaktadır.”

Şoven saldırganlık karşısında birleşik bir mücadeleancak ve ancak Kürt halkına özgürlük çağrısının vehalkların kardeşliği mücadelesinin, gençliğin akademikdemokratik talep ve gündemleri, mücadelesi ile birleştiğibir zeminde gerçekleşebilir. Bu açıdan Kürt gençliği veözelde Yurtsever Gençlik, gençliğin somut sorunlarınakayıtsız kaldığı sürece gerçek bir kardeşleşme ve kitleselmücadele olanakları ortaya ne yazık ki çıkamayacaktır. Veelbette bu durum halkların kardeşliği söyleminin gençlikiçinde yaygınlaşmasını engelleyerek, ulusalcı/şovensöylemin etkinlik alanını arttıracaktır.

Düzen içi çatışmalarda bir diğer önemli gündem,türban tartışmaları ve AKP karşıtı sol siyasal eksendir. Budüzen içi taraflaşma özellikle ulusalcı örgütlenmeleregençlik alanında önemli bir siyaset alanı açmışdurumdadır. Gençliğin sorun ve gündemlerini AKPkarşıtlığına, sistemle hiçbir bağ kuramayan bir gericilikkarşıtlığına indirgeyen propaganda gençlik sorunu ve buçerçevede ortaya çıkacak mücadele biçimlerini etkilemepotansiyeli taşımaktadır. Bugün sermaye devletiningençliğe yönelik çok yönlü saldırıları karşısında gençliğinsavunmasız kalmış olmasının nedenlerinden biri, politikplanda gençliği taraflaştıracak bir pratiğin az çok birleşikbir zeminde ortaya çıkartılamamış olmasıdır. Gençliğinileri unsurları şahsında yaşanan bu boşluk, düzensiyasetinin ya da bu eksende ortaya çıkan yapaytaraflaşmaların geniş gençlik yığınlarını etkilemesinikolaylaştırmaktadır. Geçtiğimiz dönemde YÖK-AKPçekişmesinde gençliğin hiç de azımsanmayacak birkesiminin dinsel gericilik karşısında düzenin “sözde laik”gericiliğine yedeklenmiş olması bunun bir göstergesidir.Gençlik düzen içi çatışmalarda taraf haline gelirken, aynızamanda toplumsal sorunlardan kopmakta, geleceğineilişkin sorunlarda bir taraf olarak hareket edememekte, buçerçevede bir taraflaşmadan uzaklaşmaktadır. Geçtiğimizdönem boyunca daha sol bir görüntüde de olsa TKP veÖğrenci Kollektifleri'nin yedeklendiği siyasal platformbudur.

Bugün gençlik sermaye düzeninin sandığı gibiseçeneksiz değil! Gericilikten gericilik beğenmekle karşıkarşıya da değil! Hepsi aynı kaynaktan beslenen bugericilik yatağını kurutmak için, özerk-demokratiküniversite ve parasız eğitim için birleşik devrimcimücadele, gençliğin tek gerçek çözüm zeminidir.

PPiiyyaassaallaaşşaann eeğğiittiimmee kkaarrşşıı eettkkiinn bbiirr mmüüccaaddeellee ooddaağğıı oolluuşşttuurrmmaakk iiççiinn!!

Gençlik mücadelesinin yapısal sorunlarını aşmasınınöncelikli yolu hedefli bir politik tutum ve bu tutumetrafında gençliği taraflaştırma çabasıdır. Bu açıdanbugünün gençlik mücadelesinin temel sorunu politikplanda yaşadığı hedefsizlik olarak tanımlanmalıdır.

Yerel ölçekte ortaya çıkan sorun ve gündemler, yadadönemsel eylemsel çıkışlar oluşturan başlıklar etkili vebütünlüklü bir gençlik mücadelesinin kaldıracına ne yazıkki dönüştürülemiyor. Bu açıdan gençlik mücadelesininyaşadığı sıkışmayı aşmak için piyasalaşan eğitime karşıetkili ve soluklu bir mücadele sürecini politik planda güçlübir bütünlükle ve elbette birleşik bir tazda başlatmakgerekmektedir.

Son 1 Mayıs sürecine gençliğin katılımını önemliölçüde etkisizleştiren de bu sorun olmuştur. 1 Mayıssürecine gençlik kendi özgün talepleri ve mücadelesi ilehazırlanmamış, bu ise eylemsel sürecin gençlik alanındayarattığı etkiyi önemli ölçüde sınırlamıştır.

Bu yıl ki 1 Mayıs değerlendirmemizde işaret ettiğimiztemel sorunu dikkatle incelemek gerekmektedir:

“Gençlik cephesinden yansıyan gündem planındakihedefsizliktir. Zira gençlik yaygın bir geleceksizlik veişsizlik sorunu ile karşı karşıya bulunmasına, piyasalaşaneğitimin tüm sonuçlarıyla işçi ve emekçi çocuklarınıvurmasına rağmen, gençlik hareketi bu gündemlerdensüzülen hedefli ve politik bir çıkışı 2008 1 Mayıs’ındagerçekleştirememiştir. Eylemlerde gençliğin güncel vegenel talepleri belirgin bir biçimde kendini gösterse de,hedefli ve programlı bir politik gençlik mücadelesi yönüeksik kalmıştır.

Bu durum elbette gençliğin halihazırdaki örgütseldağınıklığının da dolaysız bir sonucudur. Zira böyle birpolitik hedefle ancak birleşik bir örgütsel zeminde hareketedilebilir ve böyle bir birleşik örgütsel zemin gençliğingeniş kitlelerinin hareketini ve eylem dinamizminicanlandırabilir. Ancak bugün için böyle bir birleşikörgütlenme ve anlayıştan ne yazık ki gençlik mücadelesioldukça uzaktır.

Politik bir hareket, bunun ürünü olan birleşik bir örgütve yaygın kitlesel militan eylemlilikler... Birbirini besleyenböyle bir diyalektik bütünlükle süreç örgütlenmediğikoşullarda, gençlik mücadelesinde kalıcı ve dinamik birgelişme ne yazık ki olanaksızdır. Bu açıdan sınıfmücadelesinin 2007 1 Mayıs’ı sonrasında ortaya çıkardığısonuçlar gençlik ve özneleri cephesinden doğru birbiçimde okunmak zorundadır.

Hareket, örgüt, eylem... Birleşik, militan ve kitlesel birgençlik hareketi ancak böyle sağlanabilir. Bu yılın 1 Mayıseylemleri açısından bir diğer önemli veri, özellikle ODTÜöğrencileri cephesinden örgütlenen 1 Mayıs sürecidir. Budeneyim gerek ilerici öznelerin ilgili yereldeki birleşikliği,gerekse ortak çalışma ve eylemli ön süreciyle, gençlikhareketi açısından yerel düzeyde yürünmesi gereken yolugöstermektedir. Elbette hareketin yerel sonuçlarınıkalıcılaştırmak ancak bu sonuçların örgütsel ve politikplanda kalıcılaşması ile sağlanabilir.” (Taksim İradesi vekararlılığı ile... Piyasalaşan eğitime karşımücadeleye!Ekim Gençliği Sayı:109 Mayıs 2008)

Son iki yılın 1 Mayıs süreçleri, öte yandan ise sınıfhareketinde yaşanan göreli canlanma gençlikmücadelesinde de önemli solanaklar oluşturacaktır.Öyleyse önümüzdeki dönem gençlik mücadelesininüzerindeki ölü toprağını atacağı, piyasalaşan eğitime karşıkalıcı mücadele mevzileri oluşturacağı bir dönemolmalıdır. Bu başarıldığı koşullarda hareketin dinamikgelişiminin de önü açılmış olacaktır.

Page 24: EG 110. sayı

Bugünün gençlik mücadelesinin sıkıştığıdüzlemi aşması; başka bir ifade ile güçlü vekitlesel bir gençlik mücadelesinin oluşumu içinsihirli bir değnek ne yazık ki bulunmuyor. Gençlikmücadelesi açısından kazanılacak ne varsa etkilive yaygın bir faaliyetin sonucu olarakkazanılacaktır. Bu açıdan ısrar, süreklilik, hedef;faaliyetin ve mücadelenin başarısının olmazsaolmaz koşullarıdır. Günümüz gençlik mücadelesive elbette bu mücadelenin yürütücüleri/özneleri bugerçeği bilince çıkartarak yol yürümekdurumundadır.

Hareketi ısrarla sürükleyen, gündemsel veeylemsel planda yönlendirmeye çalışan pratiklerinönemli ölçüde daraldığı bir dönem yaşandı. Bundabelirleyici neden siyasal gençlik gruplarınınönemli bir kısmının gitgide gençlik mücadelesinindışına sürüklenmesidir. Bugün siyasal bir gençlikhareketinin örgütlenmesinin yol, yöntem vearaçları önemli ölçüde gündem dışı kalmaktadır.

Siyasal öznelerin önemli bir kısmı bukendiliğindenci beklemenin yarattığı yıkımla karşıkarşıya bulunmaktadır. Bugün, siyasal gençlikgruplarından yansıyan önemli ölçüde bu beklemesürecidir. Harekete müdahalede öznel kimliğikaybettiğinizde ve üstüne üstlük ardındansürükleneceğiniz yaygın bir hareket yoksayaşayacağınız ancak hareketsizlik içinde çöküşolabilir. Siyasal gençlik gruplarından yansıyanaşağı yukarı budur.

Bu tablo değişmediği için birleşik çalışma vemücadele olanakları önemli ölçüde daralmakta,bunun yarattığı sonuçlar ise hareketin mevcutdurgunluğunun aşılmasını engellemektedir.

SSiiyyaassaall ggeennççlliikk ggrruuppllaarrıınnddaann yyaannssııyyaannllaarr......

Siyasal bir örgütlenme öncelikle kendialanının sorun ve gündemleri ile boğuşmakzorundadır. Onu bir siyasal hareket olarak varedenasli neden budur. Ancak reformist ve devrimcikanatları ile sol hareket bu temel alanda tam biryoksunluk yaşamaktadır. Bunun gerisindeki aslineden ise gençlik mücadelesine duyulan ilgidekizayıflama, buna karşın dar siyasal ve örgütselbeklentilerin kendini halen ve bu kez başkakaygıların da önüne geçmiş bir tarzda korumasıdır.

Siyasal planda hareketin biriken sorunlarınaçözüm oluşturmayan, bu sorunlar karşısındamücadelenin yol, yöntem ve araçlarını

geliştirmeyen; ısrarlı ve soluklu bir mücadeleyisorunlara müdahalenin temel halkası olarakgörmeyen herhangi bir siyasal hareketin gençlikmücadelesi içinde ve bugünkü süreçte başarı şansıne yazık ki yoktur.

Geçmişte arkadaş grupları ve sosyal çevrelerolarak varlılarını sürdüren siyasal gençlikgruplarından bugüne kalan neredeyse bir hiçtir. Odönemde siyasal kitle çalışması alanlarına burunkıvıranlar, afiş ve bildiri gibi araçları zamanıgeçmiş propaganda biçimleri ilan edenler; bugüngençlik mücadelesinden silinmişlerdir. O dönemdeyaptığımız değerlendirmelerde sorunu kitlemücadelesi dışında tanımlama şansıbulunmadığını döne döne ifade etmiştik. Sorunkitle mücadelesi içinde ısrarlı ve hedefli biryönelimle çözülebilirdi.

Bugün gençlik mücadelesi açısından ilkeselhassasiyetlerin, buna dayalı kimlik ve mücadelebiçimlerinin yok olmaya yüz tuttuğu bir dönemyaşanmaktadır. Burada meseleyi teorik veyaideolojik bir düzlemde tartışmıyoruz. Bu zatenuzunca bir dönemin yoksunluğuydu. Ancakgelinen yerde söz konusu olan devrimci siyasalfaaliyete dönük saldırılara dahi kayıtsız kalan birgençlik grupları tablosudur. Devrimci kimlikaçısından ve de siyasal örgütler cephesindenyaşanan çözülmedir.

İlkelerden yoksunluk, hareketin vemücadelenin sorun ve ihtiyaçlarını kavramaktanyoksunluk... Bugünün gençlik mücadelesi işteböylesine bir yoksunluklar silsilesi içinde yolunuyürümektedir.

Söylediklerimizi biraz somutlamak anlaşılırolmak açısından yeterli olacaktır.

Bugün gençlik alanı içinde ciddiye alınabilir,hareketin gündem ve sorunlarıyla ilgili kaç taneyayın faaliyeti bulunamaktadır. Böyle biratmosferde devrimci politik bir üretkeliksağlanabilir mi?

Geçtiğimiz yıl boyunca ve siyasal gençlikgrupları cephesinden hareketin sorun, ihtiyaç vegündemlerine dair üzerine tartışılabilecek kaç tanedeğerlendirme yapıldı?

Siyasal mücadelenin önemli bir yanı ilkeleredayalı tartışmalar ve mücadeledir. Doğru birdevrimci çizgi ancak böyle bir atmosferde inşaedilebilir. Bugünün tablosu ise ne yazık ki bundançok uzaktır.

Yine Genç Sen deneyimi bu açıdan zenginörneklerle doludur. Bir dizi siyasal gençlik2244

BBiirr ddöönneemmiinn aarrddıınnddaann......

Gençlik hareketi, siyasal gençlikgrupları ve komünist gençlik

Page 25: EG 110. sayı

grubunun birarada bulunduğu bir gençlik örgütlenmesi; mücadeleninsorun, ihtiyaç, gündem ve yönelimlerini tartışmaya olabildiğinekapalıdır. Düşünün ki onlarca alandan “temsilcinin” katıldığı birtoplantıda, hem de 1 Mayıs’ın öngünlerinde, yapılan tek “elle tutulur”değerlendirme “herkes tüzüğe uymak zorudadır” olabilmektedir.

Bu tablo aşılmadan birleşik bir örgüt ve mücadele sürecioluşturmak neredeyse imkansızdır. Bu açıdan bir dönemin tablosu;devrimci ve reformist kanatları ile politik sürece ilginin ve ilkeselayrım noktalarının bir kat daha silikleştiği bir dönem olmuştur.

Açık ki Genç Sen içinde yaşanan taraflaşmayı siyasal birtaraflaşma olarak değerlendirme şansımız bulunmuyor. SGD, SDP,TÖP, Anti Kapitalist, EHP ve DİSK temsilcileri... Bizce liberal birkaynaşma zemininde herkes yerli yerine oturmuştur. Bu taraflaşmadailkesel bir çerçeve aramak ise ne yazık ki boşunadır, zira ortada koltukpaylaşımı dışında elle tutulur hiçbir bir şey yoktur. Ve hem de henüzkoltuklar bile yokken... Ancak bu tablo bugünün gençlik gruplarındanyansıyan niteliğin anlaşılması açısından bizce önemli bir veridir. Ve solgrupların asgari düzeyini göstermesi açısından önemlidir.

Bugün ihtiyaç duyulan asli şey politik zeminde ve ilkelere dayalıbir taraflaşmadır. Az çok ilkelere dayanan bir politik taraflaşma güncelbir ihtiyaç olmakla beraber, sorunun kısa vadede çözümekavuşamayacağını son bir yılın verileri ışığında rahatlıklasöyleyebiliriz. Öyleyse politik planda elbette gençlik mücadelesininilerici birikimini sürüklemeye çalışacak, ancak bunu kendihedeflerimize dayanan siyasal faaliyetimizden ödün vermedengerçekleştireceğiz. Zira öncelikli olan sürükleyici bir siyasal mücadeleve bunun sonuçlarıdır. Bu alanda sağlanan başarılar ise birleşik pratiğingelişmesine önemli ölçüde katkıda bulunacaktır.

Önümüzdeki dönem sürükleyici ve pratik bir kuvvet olarak siyasalalanda konumlanmak zorundayız. Bu birleşik mücadele olanaklarınıher adımda önemsemek, ancak bunu sürükleyici bir politik irade veçalışma olmadan gerçekleştiremeyeceğimizi bilmek zorundayız. Sonbir yılın verilerine buradan bakmak etkili bir biçimde yolumuzuyürümenin temel önkoşuludur.

ÇÇookk yyöönnllüü bbiirr ppoolliittiikk ffaaaalliiyyeett vvee mmeerrkkeezzii--yyeerreell ççaallıışşmmaa iilliişşkkiissii

Gençlik hareketinin mevcut durgunluk koşullarında; tek yönlü birpolitik faaliyetin etkili bir sonuç oluşturma şansı bulunmamaktadır.Gençliğin arayışlarının çeşitliliği faaliyeti politik gündemler ve çalışmabiçimleri ile çok yönlü hale getirmeyi zorunlu kılıyor.

Bu sorunun çözümünde öncelikli alan elbette siyasal gençlikgündemleridir. Bu alanda yaratıcı bir faaliyet biçimi ortaya çıkarmak,yerel gündemlere etkili müdahale ile merkezi gündem ve başlıklarıgüçlü bir biçimde bütünleştirmek büyük önem taşımaktadır.

Unutmayalım ki faaliyetin kalıcı sonuçlar oluşturmasınıngüvencesi politik faaliyet alanında sağlanan başarılardır. Bunun dışındaçeşitli biçimlerde yaşanan gelişmenin kalıcı sonuçlar oluşturma şansıbulunmuyor. Politik faaliyet ve gündemler dışında, kendini var etmearayışlarının sonuçlarını onlarca siyasal gençlik grubu cephesindengörmüş bulunuyoruz. Öyleyse yapılması gereken politik ve siyasalfaaliyet kapasitesini zayıflatmadan, aksine bu alanda her geçen günetkinleşmeye çalışarak örgütlenmek ve yaygınlaşmaktır.

Faaliyetimizin mevcut durumu elbette gençlik hareketinin mevcuttablosu ile de ilişkili olarak merkezi ve yerel politik çalışma hedeflerinibelirli bir ilişki içinde ele almayı zorunlu kılmaktadır. Zira yerel

çalışma pratiklerinin -yerelde yaşanan politik sıkışmalardüşünüldüğünde- başarı şansı önemli ölçüde zayıflamaktadır. Bir diğeryandan ise faaliyetin çok yönlü yaygınlaşması ve belirli bir eşgüdümhalinde merkezileşmesinde; merkezi politik kampanyaların anlamlısonuçlar oluşturduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Burada sorun merkezi çalışma ve yerel çalışma ilişkisini doğru veetkili bir biçimde kurmaktan geçmektedir. Merkezi planda gençlikmücadelesinin gündemlerini hedefli bir çalışma ekseninde birkampanya konusu haline getiriyoruz. Ancak bu sorunu çözmek, sonuçalıcı bir faaliyet hattı oluşturmak için yeterli değildir. Asıl olan merkeziçalışma gündem ve başlıklarını yerelin özgün, sorun gündem vebaşlıkları ile bütünleştirmektedir. Bu başarılamadığı koşullardamerkezi çalışma ve kampanya kurgusu en iyi ihtimalle propagandayasıkışacak, kalıcı mevziler oluşturmaktan yoksun kalacaktır.

Örneğin “piyasalaşan eğitime karşı mücadeleye, müşteri değilöğrenciyiz” şiarı merkezi bir kampanya başlığı olarak kullanılabilir.Zira bugün gençlik sorunu kapsamında tanımlanacak tüm yerel vemerkezi mücadele başlıkları bu sorun etrafında şekillenmektedir.Ancak yerel çalışmalar açısından sorun bundan sonra başlamaktadır.Zira ortada kampanyanın veya merkezi çalışmanın can damarı olansorular halen yerinde durmaktadır: Piyasalaşan eğitimin yerelde öneçıkan gençliği mücadeleye ve eyleme sürükleyecek sorunları,sonuçları nelerdir? Bu alanda nasıl bir çalışma tarzı, nasıl birörgütlenme hedefi ile çalışmalar yürütülmelidir? Bu sorulara etkiliyerel yanıtlar verilemediği sürece ne kadar iyi düşünülmüş kampanyabaşlıkları oluşturulsa da çalışmanın yerelde kendini üretmesisağlanamayacaktır.

KKüüllttüürreell ffaaaalliiyyeett aallaannllaarrıı vvee ggeennççlliikk ççaallıışşmmaassıı

Gençlik içinde kültürel çalışma ve faaliyet biçimleri yıllardıryeterince üzerine düşmediğimiz alanlar oldu. Bu aslında politik faaliyetmerkezli bir siyasal çalışma süreci oluşturmak temel hedefindenkaynaklanmaktaydı. Bu açıdan yönümüzü buraya dönmemiz,kendimizi politik faaliyet alanında var etmemiz halen de sorunun asılyanıdır.

Politikada başarı sağlanmadıkça, diğer alanda sağlanan başarılarınkalıcı sonuçlar oluşturma şansı yoktur. Bunun bilincinde olarakyıllardır boş bıraktığımız kültürel çalışma alanında daha örgütlü birmücadele biçimi oluşturmak, tıpkı politik faaliyet süreci vegündemlerinde oluşturduğumuz sürekliliği bu alanda da göstermekzorundayız.

Başka bazılarının kendini kültürel faaliyet alanlarına, hattakulüplere sıkıştırarak siyasal mücadeleyle aralarına çektikleri kalınçizgi bizim açımızdan hiçbir önem taşımıyor. Zira politik alandafaaliyetimizin sürekliliği bizim güvencemizdir. Öte yandan politikalanda kendi faaliyetini süreklileştiren bir örgütün; faaliyetini kültürelalana da taşıması, bu alandaki duyarlılıkları örgütlemesi, buradan kalıcımevziler edinmesi çok yönlü siyasal çalışma için elzemdir.

Bu alanda öncelikli sorun kültür sanat cephesindeki çok yönlüduyarlılıkları örgütleme sorunudur. Bu tek başına bir kulüp faaliyetiveya belli dönemlerde gerçekleştirilen kültürel etkinlikler olarak elealınamaz.

Sorunun bu zamana kadar karşılaştığımız en önemli boyutu;indirgemeci bir yaklaşımla kültür sanat çalışmalarını politikanınnesnesi haline getirmektir: “...kolaycı bir yaklaşımın sonucu olarak,

22552255

Page 26: EG 110. sayı

sorunu ikameci bir mantıkla ele almanın yol açtığıtahribatlardır. Bu zaaf esas olarak sanatsal, kültürel –dahageniş anlamda ideolojik- alanın doğrudan politik alanaindirgenmesi olarak öne çıkmaktadır. Nasıl ki, “herşeytoplumsaldır” demek toplumsal ilişkiler alanına ilişkin hiçbirşey söylememekle eşdeğerse, “herşey -ve bu arada sanat-kültür de- politiktir” demek de aynı kapıya çıkıyor. Buyaklaşım kendisini kabaca böyle ortaya koyuyor.

Fakat bu ifade ediş tarzı, bu sınırlarda çok büyük birsorun yaratmasa da, bu kadarla kalmıyor, sanat ve politika,sanat ve sınıf arasında birbirlerinin varlığını ve yapısını ihlaleden, biri diğerinin varlık gerekçesi haline getirilen birilişkilendirmeye gidiliyor. Sapmalarla sonuçlanan bir dizisakıncalı sonuç üretiyor. Araçlar amaçlaştırılıyor, geçiciolanla kalıcı olan bir ve aynı kalıba sokuluyor, farklı türdenaraçlar ve işlevler birbirinin yerine ikame ediliyor. Politikanınalanı ve araçlarıyla diğer mücadele alanlarının araç veyöntemleri aynılaştırılıyor. Buradan giderek politikanınvarlığına ve yapısına, onun gündelik ihtiyaçlarına bağlanmış,bununla sınırlanmış bir sanat/kültür anlayışına ve sanatpratiğine varılıyor. Adına ne denirse denilsin, kendisini hangiamaçla ifade ederse etsin, böylesine kaba ve yanlış biryöntemsel yaklaşım, kısırlık ve tahribat üretmektenkurtulamıyor.” Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak (Sayı:2002/05/(45), 2 Şubat 2002)

Sorunun çözümünde temel hedef, tek başına politik veörgütsel sürecimizle ilişkisi üzerinden değil, ancak bununla dakopmaz bağları olan bir biçimde gençliğin burjuva kültürünekarşı kendi alternatif üretim alanlarını oluşturmasını sağlamakolmalıdır. Kültür sanat çalışmalarındaki kolektivizm, gençlikalanında yaygın bir biçimde yaşanan üretimsizliği,yabancılaşmayı, yozlaşmayı aşmanın en önemli araçlarındanbirisidir.

Kampüs Festivali bu açıdan bir ilk adım olarakdeğerlendirilmelidir. Farklı ilgi alanlarını kapsayankomisyonlara dayalı ve ayları bulan bir faaliyet süreci sonundabir festival örgütlenmiştir. Süreç kendi çevremize sıkışmamış,bir dizi ilerici kültürel üretim alanı ile -kulüp ve toplulukla-ilişkiye geçerek yürütülmüştür. Henüz bir başlangıç deneyimiolarak yaşanılan sıkışmalar ya da yetersizlikler yeni faaliyetdöneminde daha etkili, güçlü ve sürekli deneyimleroluşturularak aşılacaktır. Artık çalışmamızı faaliyetimizinbulunduğu birçok yerde kültürel ayaklara da oturan bir biçimesokmak, özgün deneyimler oluşturmak yeni dönemin hedefiolacaktır.

YYeerreell yyaayyıınn ççaallıışşmmaallaarrıı,, ççeeppeerr öörrggüüttlleerr vvee ffaaaalliiyyeettttee kkaallııccıı mmeevvzziilleerr ssoorruunnuu

Çeper örgütlenmeler, devrimci siyasal faaliyet ve örgütüncan damarları olarak tanımlanmalıdır. Eğer çeperörgütlenmelerden, bu örgütlenmelerle oluşmuş kitlebağlarından yoksunsanız, politikanızın ciddi bir karşılıkoluşturmasını beklemek hata olacaktır. Bu açıdan çeperörgütler sorunu önemli ölçüde politikanın yaygılaşması veetkinleşmesi için hayati bir önem taşımaktadır.

Sorunun bir diğer yanı ise kadrolaşma ve komünistgençlik örgütlenmesinin genişlemesi ile ilişkili yanıdır.İnsanları birebir ilişkiler içinde kazanmaya çalışmak; çoğudurumda verimsiz ve sonuçsuz bir faaliyet olarak kalmaktadır.Bu açıdan çeper örgütlenmeler, örgütlenmenin yaygınlaşmasıve gelişmesinin biricik doğru ve amaca uygun yoludur.“Partinin örgütsel çeperini yaratmak, şekilsiz tek bir ilişkimizkalmayacak tarzda eğitim grupları, çalışma komiteleri, semtgrupları vb. çeper örgütlenmelerine gitmek demektir. Buörgütlenmeler kazanılan güçlerin eğitilmesi ve pratik çalışmaiçinde yetiştirilmesi olanağını verecektir bize. Bu sayede vebuna paralel olarak hem pratik faaliyet kapasitemiz güçlenipgelişecek ve hem de partiye yeni güçler bizzat bu çalışmaiçinde hazırlanabilecektir. Bu bir yandan parti örgütünün

darlığını kırılması öte yandan kitlelerle daha geniş bir ilişkiağı anlamına da gelecektir.” (Örgütsel cephedeki görevler vekadrolaşmanın öncelikleri; Ekim, Sayı: 230, Kasım 2002)

Gençlik çalışmasında çeper örgütler sorunu güncel plandayerel yayın faaliyetleri, yerel esnek örgütler, eğitim ve çalışmagrupları olarak öne çıkmaktadır. Buna kültür sanatfaaliyetlerindeki henüz yeni olan komisyonlaşma çabalarını daekleyebiliriz.

Yerel yayın faaliyetleri açısından özellikle son 1-2 yıliçinde belirgin bir zayıflama yaşadık. Özellikle taşralardafaaliyetin yaygınlaşması ve öte yandan politik çalışmadayaşanan darlığa etkili bir müdahale olarak tanımlanabilecekyerel yayın çalışmalarını süreklileştirmekte, yaygınlaştırmaktazorlandık ve önemli bir kısmı sönümlenmiş oldu.

Bu faaliyet kapasitemizin özellikle taşralarda daralmasınınilk ve belirgin görüntüsü olmakla beraber; bu sonucu oluşturanen önemli nedenlerden biridir.

Tüm çalışma alanlarında hedefli bir yerel yayın faaliyetibaşlatmak, bu faaliyet ekseninde esnek örgütsel sonuçlaroluşturmak yereller açısından önemle tartışılması; adımlarıatılması gereken bir sorun olarak yeni döneme taşınmışbulunuyor.

Bir diğer sorun ise eğitim grupları ve bu alandaki eğitselfaaliyetin hedefsizliği, düzensizliğidir. Özellikle eğitimçalışmaları ve bu eksende kadrolaşma sürecinde yılları bulanbir yetersizliğimiz olduğu açıktır. Eğitim sorununa dönükilgisizliği devrimci siyasal yaşama, bu yaşamdaki sürekliliğedair ilgisizlik olarak değerlendirmek yanlış ya da ağır birtanımlama olarak ele alınamaz. Zira örgütlenme ve kadrolaşmasorununun çözümünde temel hareket noktası olan bu alanınboşta bırakılması, çoğu durumda kendiliğindenci bir biçimesokulmasının niteliksel sorunlarını bugün tüm açıklığı ileyaşamaktayız.

Şunu açıklıkla söyleyebiliriz ki eğitim gruplarınadayanmayan bir örgütlenmenin başarılı ve dinamik birkadrolaşma düzeyi oluşturma şansı bulunmamaktadır. Konuyainsanların ne kadar ilgi gösterdiğinden bağımsız olarak busorunu çözmek, yaz döneminde oluşturmayı hedefleyeceğimizeğitim çalışmalarını yeni döneme taşımak mutlakahedeflenmelidir.

DDaahhaa pprrooffeessyyoonneell bbiirr kkoommüünniisstt ggeennççlliikköörrggüüttüü iiççiinn!!

Daha profesyonel bir komünist gençlik örgütü faaliyetinher adımında; merkezi veya yerel faaliyeti planlayacak birorganlaşma düzeyi ve bu kapsamda bir işbölümü anlamınagelmektedir. Son dönem geleneksel devrimci gruplarınyaşadığı sıkışmanın ya da dağılmanın temel nedeni; yerelplanda yaşadıkları daralmalar değil, merkezi örgütsel önderlikkapasitesi yönünden yaşanan çözülmedir.

Geçmişte yayın faaliyetleri açısından gösterilen ısrarınbugün ayı ölçüde gösterilememesinin gerisinde; faaliyetihedefli bir biçimde örgütleyebilecek nitelikten yoksunlukbaşlıca nedendir. Bu nedenle faaliyetin merkezileşmesiaçısından en önemli araçlardan birisi durumundaki merkezigençlik yayınları ya dönemsel ihtiyaçlar dahilinde gündemegelmekte; ya da “zaten insanlar okumuyor” denilerekönemsizleştirilmektedir.

Bu durum halihazırdaki yetersizliklerle uzlaşma anlamınıtaşımaktadır. Çünkü yetersizliklerin -hem de faaliyetinmerkezi yapısı için temel önemde olan araçlar veya organlarüzerinden- üzeri örtülürse yaşanan sorunun çözüm olanaklarıda tükenmiş demektir.

Bu açıdan komünist gençlik; faaliyetinin merkezi düzeyinigüçlendirmeyi, buradaki yetersizlikleri gidermeyi etkili birfaaliyet kapasitesi oluşturmanın biricik güvencesi sayar.Bahsedilen otonom bir çevre faaliyeti değil de komünist birgençlik faaliyeti ise bundan başkası da düşünülemez zaten.

Bu çerçevede faaliyetimizin daha profesyonal bir kimlik2266

Page 27: EG 110. sayı

kazanması; bu alanda yaşanan sıkışmaların çözümü içinaşağıdaki temel başlıklar yeni dönem faaliyeti açısındanüzerine kararlılıkla gideceğimiz hedefleri ifade etmektedir.

KKoommüünniisstt ggeennççlliikk yyaayyıınnıı ggüüççlleennddiirrmmee ssoorruummlluulluuğğuu::

Devrimci bir faaliyetin can damarı ve komünist gençlikpolitikasının geniş kitlelere taşınmasının başlıca aracı olankomünist gençlik yayını çalışmamızın denilebilir ki en önemliaracı durumundadır. “Ekim Gençliği, komünist gençlikçalışmasının merkezi politik önderlik aracıdır. Onun temelişlevi budur. Tüm diğer görev ve hedefler bu temelde elealınmak, başarılar veya başarısızlıklar bu temelde tartışılmakzorundadır. Merkezi bir politik önderlik aracı, açık kiyerelleşmiş sorunlara sıkışarak değil, gençliğin genişkesimlerinin sorun ve ihtiyaçlarına yanıt vermek, bu süreçteoluşturduğu politikaları merkezileştirmek zorundadır.”(Gençlik içinde devrimci yayın faaliyeti; Ekim Gençliği,Sayı:100)

Komünist yayın faaliyetinin yaşadığı sorunları burada çokyönlü olarak ele alma şansımız bulunmuyor. Ancak sorunlarınçözümü için gençlik çalışmamızın yayın sürecini yerel etkinörgütsel araçlara dayandırması; bu temelde örgütlemesi güncelve ertelenemez bir görevdir.

Bu kapsamda yeni dönemde tüm alan faaliyetleri yayınsürecine ilgili alandan katkı yapacak, yayına ilişkintartışmaları yürütecek, yayının gündem belirleme sürecinekatılacak, yayının işlevine uygun ve yaygın dağıtımınıplanlayacak yayın kollektiflerini hızla inşa etmekdurumundadır. Bu yayın sürecinin bugün yaşadığı sıkışmayıaşmasının biricik yoludur. Yayının örgütlenmesindendağıtımına kadar yayınla ilişkili olan tüm tartışmalarıyürütecek olan bu yerel kollektifler; yayının çok yönlüsorunlarını çözmenin de önemli birer aracı durumundadır.

Öte yandan bu yerel çalışmalar aracılığı ile yayınınihtiyacına yanıt veren nitelikte yeni yazarlar yetiştirebilmesorununun çözümü doğrultusunda çeşitli adımlar atılabilir.Zira nitelikli ve yayının ihtiyaçlarına yanıt verebilecek çokyönlü yazar ihtiyacı gün be gün derinleşen bir sorun olarakkarşımızda durmaktadır.

GGeennçç SSeenn ffaaaalliiyyeettii vvee ppllaattffoorrmm ççaallıışşmmaassıınnıınn iişşlleevvii::

Genç Sen çalışmasının geçtiğimiz dönem oluşturduğu entemel sorun komünist gençlik faaliyetinin çok yönlü olarak bualanın sorunları ve ihtiyaçları ile boğuşmuş olmasıdır. Mevcutdarlıklar düşünüldüğünde faaliyetimiz açısından önemli olanbu alana dönük müdahalelerde ilk önemli kazanımlar eldeedilmiş olsa da; bu durum faaliyetimizin bir kısım alanındaçok yönlü ve hedefli yapısında bozulmalara neden olabilmiştir.

Yeni dönem açısından bu durum aşılmak zorundadır.Komünist gençlik faaliyetinin henüz sürecin başında devrimcibir taraflaşma ve bu çerçevede politik tutumu inşa etmek içinoluşturduğu “platform çalışması” yeni dönemde ilgilifaaliyetin tüm yükünü alacak; bu faaliyetin örgütlenmesürecine ilişkin değerlendirmeleri oluşturacak bir biçimdeyeniden inşa edilmelidir.

Bu alanın faaliyetimizin bütünü değil, özgün bir faaliyetalanı olduğunu bilerek “platformu” özgün alanın özgünsorunlarına politik ve pratik müdahale aracı haline getirmekdurumundayız. Bu açıdan yeni dönemde Genç Sen faaliyetinibu faaliyete özgünleşmiş platform üzerinden inşa etmek; gerekGenç Sen'e etkin müdahale, gerekse de komünist gençlikfaaliyetinin çok yönlü gündemlere etkin müdahalesi içinhayati bir önem taşımaktadır.

MMeesslleekk aallaann ffaaaalliiyyeettlleerrii vvee bbuu aallaannddaa oorrggaannllaaşşmmaa::

Meslek alan çalışmaları son 1 yıllık faaliyet sürecindeyeterince üzerine düşmediğimiz bir faaliyet alanı olmuştur.Çoğu durumda faaliyet merkezi bir yönlendirmeden ya da buyönlendirmeyi oluşturabilecek merkezi bir organlaşmadanyoksun bir biçimde sürmüştür. Gençlik, gelecek sorunu vemesleki dönüşümler üzerine yaptığımızdeğerlendirmelerortadayken, birdönem boyuncaneredeyse boşbıraktığımız birfaaliyet süreciyaşanmış oldu.

Bu kapsamdageçtiğimiz yıldakihedeflerimize göreönemli bir gerilemeyaşadığımızı dabelirtelim. Zirafaaliyetin merkeziyönlendirmekanallarındanyoksunluğu;faaliyeti verimsiz vehedefsiz -kendiliğinden- birçalışma halinegetirmiştir. Bu durumönümüzdeki dönemdoğru bir işbölümü;buna uygun birorganlaşma ile aşılmakdurumundadır.

Halihazırdamesleki alanadönük tek biralanda; istenilensüreklilikten yoksunbir yayın faaliyetimizbulunuyor. Bufaaliyeti güçlendirmek;bu adım eksenindeilgili alana dönük özgünpolitikalar oluşturmakbaşarılı ve dinamik birgelişimin en önemlihareket noktası olacaktır.

Yine faaliyetitoplam siyasalfaaliyetimizekseninde tek biralana sıkıştırmadan;ilgili birtakım bölümfaaliyetlerinihedefleyen -tıp, eğitimvb- bir genişliğe veyaygınlığa ulaştırmayaçalışmak yeni dönem tümyerel çalışmalarıntartışması gereken önemlibir başlık olarak duruyor.

******Yeni faaliyet döneminde

çözmeyi hedeflediğimiz sorunlara kalıcı çözümler oluşturmak,devrimci siyasal faaliyetimizi daha etkili ve yaygın bir faaliyethaline getirmek öncelikli görevimiz olmak zorundadır. Bunubaşardığımız koşullarda partinin tüm çalışma alanlarına dönükolarak yaptığı çağrıya gençlik alanından etkin bir yanıtvermeyi başarmış olacağız.

22772277

Page 28: EG 110. sayı

2288

Gençlik örgütlenmesi sorunu günümüz gençlikmücadelesinin temel ve öncelikli sorunlarından birisidir.Zira hareketin kalıcı sonuçlar oluşturması, kitleselleşmesive birleşik bir karakter kazanması bu sorun kapsamındaortaya çıkacak çözümlerle dolaysız bir ilişki taşımaktadır.

“Gençlik hareketinin verili durumu, örgüt ve birleşikbir gençlik örgütlenmesi sorununu tüm yakıcılığı ilekarşımıza çıkartmaktadır. Bu parçalı ve dağınık gençlikmücadelesine ilerici güçlerin biraraya geldiği bir zemindepolitik ve örgütsel bir tutum almak, ilerici bir adım,olumlu bir gelişmenin ifadesi olacaktır. Genç-Sen buaçıdan gençlik içinde oynayabileceği misyonu yerinegetirebildiği koşullarda, açık ki desteklenmesi gereken birçaba olacaktır. Ancak bugünkü kitle dışılık Genç-Sen’inoynayabileceği bu olumlu misyonu tartışmalı halesokmakta, onu henüz doğum aşamasındaetkisizleştirmektedir. Gençlik mücadelesi ile Genç-Senilişkisi açısından asıl sorun budur. Sorun çözümlenmediğikoşullarda, birleşik bir mücadelenin olanakları, örgütsorunu çerçevesinde anlamlı olabilecek bir takımtartışmalar süreç içinde heba edilecek, kaybeden oldukçasınırlı olanaklarla yürüyen gençlik hareketi olacaktır.”(Ekim Gençliği, “Birleşik, kitlesel ve devrimci birgençlik örgütlenmesi için!”, sayı:105)

Bu kısa ancak özlü anlatımda ve henüz döneminbaşında, genç komünistler; Genç Sen'in birleşik örgüt vemücadele açısından oynaması gereken rolü ve başlangıçsürecindeki yetersizliklerini açıklıkla ortaya koymuşlardı.Bugün aradan bir dönem geçtikten sonra Genç Sen'inmücadele içindeki yeri ve ortaya çıkarttığı sonuçlarıdeğerlendirmek; yeni dönemde Genç Sen'emüdahalemizin yönünü belirlemek açısından önemtaşımaktadır.

GGeennçç SSeenn:: HHaarreekkeett iiççiinn bbiirr öörrggüütt mmüü?? HHaarreekkeettee rraağğmmeenn bbiirr öörrggüütt mmüü??

Herhangi düzeyde bir gençlik örgütlenmesi hareketleve mücadelenin sorunlarıyla kurduğu bağ ölçüsünde biranlam taşıyacaktır. Bu örgüt sorununda oldukça yalın bir

gerçeği ifade eder. İlgili alanınızın sorunlarınaduyarsızsanız, kitlesel bir mücadelenin sorun vegündemlerine duyarsızsanız siyasal yaşam sizi ciddiyealınır bir örgütlenme olmaktan alıkoyar. Zira burada asliolan; hareket örgüt arasındaki ilişki ne yazık kikurulmamış olur.

Genç Sen üzerine ciddiye alınır bir eleştiri vedeğerlendirme açık ki bu ilişki çerçevesinde kurulmakdurumundadır. Zira elimizde örgütü tartışacağımızbaşkaca bir ölçüt bulunmuyor.

Peki Genç Sen'in dönem pratiği bu açıdan ne ifadeetmektedir? Genç Sen dönemin ve kuruluş sürecininbaşlangıcında aşmak zorunda olduğu mücadele dışılığı;gelinen yerde bir kimlik ve karakter haline getirmiştir. Ziradönem boyunca toplantılar örgütleyen; kendinden menkülbir üye kayıt ve “örgütlenme süreci” gerçekleştiren GençSen ne etkili bir politik söylem ne de dinamik bir örgütselgelişme ortaya koyamamıştır.

1 Mayıs'ta elle tutulur bir tutum alamayan, kampanyaçalışması traji komik bir biçimde ve ortaya tek elle tutursonuç çıkaramadan sonlanan, ÜSF'yi anlamlı bir deneyimhaline getirebilecekken gösterilen ilgisizlik nedeni ileetkisiz bir panel/etkinlik haline getiren anlayış bugünGenç Sen'in hareket açısından taşıdığı önemi sorgulanırhale getirmiştir.

Bu açıdan Genç Sen sadece bizim cephemizden değil,gençlik içinde sorunla az çok ilgili ve duyarlı unsurlaraçısından da tartışmalı hale gelmiş bulunuyor.

Hareketle örgütün kurması gerektiği ilişkiyikavrayamayan bir örgütlenmenin kitlelere güven vermesi;siyasal örgütlere daralan yapısını kırması olanaklı değildir.Ne yazık ki bugün Genç Sen’i çöküşe sürükleyen eğiliminbu ilerici duyarlılıkla fazlaca bir ilişkisi debulunmamaktadır.

Bu açıdan Genç Sen mevcut durumu ile hareket içinbir örgüt değil, kendinden menkül ve hareketten bağımsızbir “çizgisi” olan bir çevre görüntüsü vermektedir. Güngeçtikçe daralan ve ilerici güçlerden uzaklaşılan örgütyapısı bunun açık bir göstergesidir. Her yereldekarşılaşabilecek ancak baskın bir örnek verelim. Yüzlerceüyesi bulunan ve henüz başlangıçta yüze yakın ODTÜöğrencisinin katıldığı toplantılar alabilen ODTÜ Genç Senbugün 5-8 kişilik toplantılara sıkışmış bulunuyor. Buörnek üzerine Genç Sen içindeki tüm özneler ciddiyetledüşünmelidir. Ve yine bu süreç ODTÜ'de yüzlerce kişilikeylem ve çalışmaların örgütlendiği dinamik bir süreçtir.

Bu anlayış henüz başlangıçta mücadeye burun kıvırantutumun dolaysız bir sonucudur. Birileri gençlik hareketinitüzüğe uydurmaya çalışırken, ODTÜ örneğinde olduğugibi gerçek yaşam tüzüksel dayatmaları parçalamakta;geriye de 5-8 kişilik tortular bırakmaktadır.

Birileri “uzun maraton” güzellemeleri ile güncelgerçekliğin üzerini örtmeye çalışsalar da, Genç Sen güngeçtikçe hareketten kopmaktadır. Maratonun sonundaortaya çıkacak ise en hafif ifade ile bir tabela olabilirancak. Ve gençlik hareketinin yeni tabelalara ihtiyacıyoktur.

BBiirr ddöönneemmiinn aarrddıınnddaann......BBiirr ddöönneemmiinn aarrddıınnddaann......

GGeennççlliikk öörrggüüttlleennmmeessii ssoorruunnuu,,GGeennçç--SSeenn vvee ttuuttuummuummuuzz üüzzeerriinnee......

Page 29: EG 110. sayı

2299

GGeennçç SSeenn:: BBiirrlleeşşiikk bbiirr öörrggüütt ddeenneeyyiimmii mmii??

BBiirrkkaaçç lliibbeerraall ççeevvrreenniinn tteekkkkeessii mmii??

Birleşik bir örgütsel deneyim önceliklekendini hareketin sorunlarının çözümüne kilitlemişbir birleşiklik olarak ifade etmek zorundadır. Buaçıdan birleşik bir örgütlenme birkaç siyasetinaritmetik toplamı değildir. Bugünün gençlikmücadelesi içinde siyasal ve ilerici güçlerin birarada bir örgütsel arayış oluşturması, sorununçözümü değil; çözüm noktasında atılmış birbaşlangıç adımı olacaktır. “...bugünün gençlikhareketinde hareketin biriken sorunlarına dönükherhangi düzeyde bir çözüm arayışı, ilericigüçlerle birleşmeyi bir tercih değil zorunlulukhaline getirmektedir. Kendi içine daralmış, bugünekadar ortaya çıkan olanakları ve ilerici birikimiyok sayan ya da bünyesinde toparlamak için etkinbir çaba ortaya koymayan herhangi birörgütlenmenin kitle mücadelesini geliştirmede vekitleleri örgütlemede bir başarı şansıbulunmamaktadır.” (Ekim Gençliği, aynı yazı)Burada tanımlamaya çalıştığımız ilerici birikimhareketi oluşturan ilerici duyarlılığın bütünüdür.Siyasal gençlik gruplarından klüp ve topluluklara,komisyon ve kollardan, ilerici gençlik güçlerininbütününe kadar etkin bir çaba ile ilerici birikimitahkim etmeyi, örgütlemeyi hedeflemeyen biranlayışın birleşik bir örgütsel deneyimoluşturabilme şansı bulunmamaktadır.

Öte yandan hareketin bugünkü darlığıdüşünüldüğünde birleşik bir hareket açısından asılsorun ilerici güçlerin birlikteliğini etkin bir kitleçalışmasının ve kitlesel bir gençlik mücadelesininkaldıracına dönüştürmektir. Bu başarılamadanbugünkü sınırlı güçlerin biraraya gelmesinin kitlemücadelesi açısından önemsenebilir bir sonuçoluşturmasını beklemek anlamsızdır.

Bu açıdan birleşik bir örgütsel anlayışaçısından üç beş siyasetin biraraya gelmesi birçözüm değil, doğru bir pratik ve politik hattaçözüm için bir araç ve etkin bir yöntem olaraktanımlanabilir ancak.

Bu kapsamda Genç Sen pratiği önemlisorunlar taşımaktadır. Zira bugünkü biçimde ortadabir birleşik örgütlenme olduğundan söz etmek dahiolanaksızdır. Birçok yerelde örgüt ve birleşikmücadele temsilciler seçimi ve bu seçimlereksenindeki ortaklaşmalara indirgenmiş; tüzüğünmücadele dışı ve bürokratik yapısının desteği iletabana dayalı bir örgütsel inşa sürecinden gitgideuzaklaşılmıştır.

Gençlik alanında sınıf mücadelesinde çokçaalışık olunan sendikal bürokrasinin kaba bir tekrarıyaşanmaktadır. Tek bir farkla ki, sendikalbürokrasinin gün geçtikçe daralsa da denetimaltında tutması gerek bir tabanı bulunmaktadır.Ancak Genç Sen'in halihazırda böyle bir tabanıdahi bulunmamaktadır. Yani bizdeki bürokrasihenüz olmayan bir tabanın bürokrasisidir,paylaşılmaya çalışılan koltuklar hayali koltuklardır.

Yine Genç Sen birkaç örgütün elinde oyuncakhaline gelmektedir. 1 Mayıs'a dönük etkili bir çabaortaya koymamanın gerisinde ne vardır? Açık kibunun gerisindeki neden; siyasetlerin kendi siyasalörgütlülükleri ile 1 Mayıs'a çıkma kararlarıdır. Buçerçevede Genç Sen'e dönük bir tartışmayapmadan süreç geçiştirilmiştir. Bunun sonucu 1Mayıs eylemlerinden yansıyan Genç Sen adına

koca bir hiçlik olmuştur.Bu sorunlar aşılmadan Genç Sen'in “asla

yalnız yürümeyeceksiniz” söyleminin bir ciddiyetibulunmayacaktır. İnsanlar yüzlerce kişiliktoplantılar örgütlerken, eylemler yaparken; ODTÜboykot çalışmasında olduğu gibi “boykotudestekliyoruz” afişleri yaparak gençliğin yanındayürüneceği düşünülüyorsa, açık ki Genç Senaktivistleri yanılıyorlar. Bu katıldığımız boykottoplantılarında yaşandığı gibi en fazla gülüşmelereneden olabilir.

GGeennçç SSeenn vvee ddeevvrriimmccii mmüüddaahhaallee ssoorruummlluulluuğğuu......

Açık ki üstte bahsedilen sorunlar çözümsüzdeğildir. Ancak Genç Sen içindeki devrimci siyasalduyarlılığın sınırları en azından bugün içinsorunları çözecek bir ilkesel ve politik müdahalezeminini birleşik bir biçimde hayata geçirmeyiengellemektedir.

Bu açıdan sorunun çözüm zemini zorlaşmakta,örgütte reformizmin tahribatı gün geçtikcederinleşmektedir. Sorun başından bu yana iki farklıanlayış sorunudur: Hareket için bir örgüt mü?Harekete rağmen bir örgüt mü?, Birleşik bir örgütdeneyimi mi? Birkaç liberal çevrenin tekkesi mi?soruları ise aslen bugün bu iki farklı anlayışın karşıkarşıya geldiği tartışma alanlarını ifade etmektedir.Hareket için ve birleşik bir örgüt anlayışınısavunanların karşıt eğilimi etkisizleştirmesi, busancılı sürecin aşılmasının kritik halkasınıoluşturmaktadır.

Bugün için Genç Sen'e devrimci müdahaleaçısından iki temel handikap sözkonusudur,birincisi az çok tutarlı bir devrimci muhalefeti vetutumu Genç Sen içinde bir aradaörgütleyebileceğimiz asli öznelerin önemli birkısmı gündeme kayıtsızlığını korumaktadır. Bukayıtsızlık aşılmadan, Genç Sen'i ihtiyaca yanıtveren bir örgüt haline getirmek ne yazık kiolanaksızdır.

İkinci olarak ise Genç Sen içindeki bir kısımdevrimci çevrelerin bize anlaşılmaz gelen birbiçimde ortaya konulan “Genç Sen reformizmlemücadele alanı değildir” argümanı ve bu çerçevede“örgütü yıpratmadan” muhalefeti örgütlemeyi salıkveren tutumlardır. Bu arkadaşlar hiç ciddi birörgütlenme deneyimi gördüler mi acaba? Bizetarihsel veya güncel olarak “reformizmle mücadelezemini olmayan” bir tek kitle örgütlenmesideneyimi gösterebilirler mi?

Devrimci ve reformist anlayış, sınıfsaltemelleri olan temel bir politik ayrışma noktasıdır.Bu açıdan hareketin ve örgütlenmenin heradımında bir dizi yaklaşım ve pratik üzerinden günbe gün bu ayrışma kendini ortaya koyar. Bizimyıpratmaya çalıştığımız ise birleşik örgüt değil, buörgütteki reformizmin kendisidir. Birleşikmücadele ve bu birleşik mücadelenin devrimcikarakterde sonuçlar oluşturması için mücadeleetmek temel bir zorunluluktur. Bu açıdan salıkverilen anlayış bize her dönem uzak olmuştur.“Birlik, mücadele, birlik” anlayışı gerçeklerinüzerini örtmeyi değil açık bir tutumla siyasal vedevrimci doğruları ortaya koymayı zorunlu kılar.Hangi sınırlarda ve gerekçeyle olursa olsunreformizmle uzlaşmayı değil. Bu açıdanreformizmle örgütsel olarak aynı kitle ögütünün birparçası olmak, aynılaşmak ya da zaman zaman

DDeevvrriimmccii vvee rreeffoorrmmiissttaannllaayyıışş,, ssıınnııffssaall tteemmeelllleerrii

oollaann tteemmeell bbiirr ppoolliittiikkaayyrrıışşmmaa nnookkttaassııddıırr.. BBuu

aaççııddaann hhaarreekkeettiinn vveeöörrggüüttlleennmmeenniinn hheerr

aaddıımmıınnddaa bbiirr ddiizzii yyaakkllaaşşıımmvvee pprraattiikk üüzzeerriinnddeenn ggüünn

bbee ggüünn bbuu aayyrrıışşmmaakkeennddiinnii oorrttaayyaa kkooyyaarr..

BBiizziimm yyııpprraattmmaayyaaççaallıışşttıığğıımmıızz iissee bbiirrlleeşşiikk

öörrggüütt ddeeğğiill,, bbuu öörrggüütttteekkiirreeffoorrmmiisstt ttaahhrriibbaattıınn

kkeennddiissiiddiirr.. BBiirrlleeşşiikkmmüüccaaddeellee vvee bbuu bbiirrlleeşşiikk

mmüüccaaddeelleenniinn ddeevvrriimmcciikkaarraarrkktteerrddee ssoonnuuççllaarr

oolluuşşttuurrmmaassıı iiççiinn mmüüccaaddeelleeeettmmeekk tteemmeell bbiirr

zzoorruunnlluulluukkttuurr.. BBuu aaççııddaannbbiizzee ssaallııkk vveerriilleenn aannllaayyıışş

bbiizzee hheerr ddöönneemm uuzzaakkoollmmuuşşttuurr.. BBiirrlliikk,,

mmüüccaaddeellee,, bbiirrlliikk aannllaayyıışşııggeerrççeekklleerriinn üüzzeerriinnii

öörrttmmeeyyii ddeeğğiill aaççııkk bbiirrttuuttuummllaa ssiiyyaassaall vvee

ddeevvrriimmccii ddooğğrruullaarrıı oorrttaayyaakkooyymmaayyıı zzoorruunnlluu kkııllaarr,,

hhaannggii ssıınnıırrllaarrddaa vveeggeerreekkççeeyyllee oolluurrssaa oollssuunnrreeffoorrmmiizzmmllee uuzzllaaşşmmaayyıı

ddeeğğiill..

Page 30: EG 110. sayı

uzlaşmak anlamına gelmemektedir.

GGeennçç SSeenn iiççiinnddee ddeevvrriimmccii pprraattiiğğiinnssoorruunnllaarrıı üüzzeerriinnee......

Dönem boyunca devrimci Genç Senliler’inmüdahaleleri Genç Sen'in göreli hareketliliğininzeminini oluşturmuştur. Zira devrimci GençSenliler’in etkin olduğu birimler dışında elle tutulurbir sonuç ne yazık ki oluşturulamamıştır.Tartışmalar tüzük hükümlerine sıkıştırılarakhareketsizlik kutsanmış, bu arada Genç Sen merkezyürütmesi elle tutulur tek bir yaklaşım ortayakoymadan, belirlemelerin arkasında durmak yönlütek bir çaba harcamadan bir dönemi geridebırakmıştır.

Buna karşın devrimci Genç Senliler’in görelietkinliğinin oluşturduğu sonuçlar ise ne yazık kiistenilen dönüşümü yaratmaktan oldukça uzaktır.Zira bu alanlarda reformist anlayışın neredeyse tekbir katkısını almadan yürütülen çalışmalardanistenilen yaygınlıkta ve genişlikte sonuçlar ortayaçıkmamıştır.

Burada sorun açık ki kitlelerle kurduğumuzbağın düzeyidir. Nitekim politik tutum ve yaygınpropaganda etkili bir taban çalışması ve bununürünü bir örgütlenme sürecini doğurmadığındaortaya çıkan sonuçların sürekliliği istenilendüzeyde olamamaktadır. Bir dizi ilde dönem içindeörgütlenen eylemler ve çalışmalar sürekliliktenyoksun ve bu açıdan hedefsiz faaliyetler olarakkalmıştır.

Bunda ilerici çabaların önüne geçen bürokratiktarzve tartışmalar etkili olsa da bunlar sorunuaçıklamaya yetmemektedir. Burada asıl yetersizlikkendi faaliyet kapasitemiz, kitlelerle buluşmaçabamız ve bu çerçevede ortaya konulan sistematikmüdahalelerdir. Bunlar yapılmadan Genç Sen ilgilialanlarda etkili bir politik çalışmanın ürünü süreklibir tabana dayanmadan başarılı sonuçlar ve kalıcıolanaklar oluşturmak ne yazık ki olanaksızdır.

Bu açıdan dönem boyunca Genç Sen içindeoluşturulan etkili muhalefet ve devrimci pratikayrışmalar, yaygın bir kitle tabanının manivelasıhaline getirilememiş; bu açıdan da Genç Sen'emüdahale zemini önemli ölçüde sınırlanmıştır.

BBiirrlleeşşiikk ddeevvrriimmccii bbiirr hhaarreekkeett iiççiinn bbiirrlleeşşiikk vvee ddeevvrriimmccii bbiirr öörrggüütt!!

Bir dönemin verileri ışığında bu deneyiminsönümlenmemesi için kararlı ve hedefli bir çalışmayürütmek güncel planda önemli bir siyasal çerçeveifade etmektedir.

Bu kapsamda Genel kurul sürecine kadar GençSen içindeki ana hareket tarzımızı genel başlıklarıile tanımlamaya çalışalım:

1. Genç Sen halihazırda genel olarak birleşikbir çalışma zemin oluşturamamıştır. Bu kapsamdakitle çalışmasını buna uzak olan anlayışlarlaberaber örgütleme çabası, çoğu durumda çalışmayızora sokan sonuçlar oluşturmaktadır. Bu nedenleortak çalışma açısından anlamlı olanaklar taşıyantaşra birimlerini ve sınırlı sayıdaki merkezüniversite çalışmasını dışta tutarak; çalışmanınsiyasal tabanı açıdan ortak bir çabaya dayanmadığıalanlarda politik gündem ve başlıklar üzerindenbağımsız siyasal faaliyetimize ağırlık vermek esas

olacaktır. Zira sürükleyici bir kuvvet ortayaçıkaramadan, ilgili alanlarda reformizmin yarattığıataleti ve beklemeyi aşabilme şansımızbulunmuyor.

2. Örgütün gelişeceği asıl alan politikmücadele alanıdır. Bu kapsamda Genç Sen'in ataletiçindeki organlarında gereksiz yere boğulmakyerine, birleşik veya ayrıksı olarak gençliği ve buaçıdan Genç Sen'i de sürüklemeyi hedefleyen birtutum mutlak suretle ortaya konulmalıdır.

3. Çalışmanın birleşik bir olanak taşıdığı tümalanlarda Genç Sen faaliyeti ortak çalışmaaçısından taşıdığı olanaklar çerçevesinde etkin birbiçimde değerlendirmelidir. Bu çerçevede devrimciGenç Senliler’in daha etkin bir inisiyatifleçalışmayı sürekli kılması esas olmalıdır.

4. Yakın bir dönem içinde Genç Sen'idönüştürecek asli faaliyetin ve müdahalenin GençSen'in mevcut organları dışında oluşturulabileceğiaçıktır. Bu kapsamda hareketin ihtiyaçlarına yanıtveren etkili kampanya ve çalışmalarla yenidönemde Genç Sen'e müdahalede bulunmak,sürüklemeye çalışmak temel hareket noktamızolacaktır.

5. Dönemin başında gerçekleşecek “GençSen Genel Kurulu”'na yaygın bir çalışma ve etkilibir politik süreçle hazırlanmak; Genç Sen'edevrimci müdahale açısından olukça önemlidir. Bukapsamda komünistler “piyasalaşan eğitime vediplomalı işsizliğe karşı” yaygın bir kampanyaçalışması ile yeni döneme başlayacaklar; bukampanyanın önemli bir adımı olarak da etkin birkatılımla Genç Sen Genel Kurulu’nda piyasalaşaneğitime karşı Genç Sen'i birleşik bir mücadeleodağı haline getirmeye çalışacaklardır.

6. Genç Sen ve birleşik örgütlenme sorununutartışmak ve tartıştırmak hedefiyle yerel forumlarörgütlenecek, bu çerçevede halihazırda Genç Sendışında bulunan ilerici güçler de tartışmaların birparçası haline getirilmeye çalışılacaktır.

7. Genç Sen'in içinde veya dışında bulunansiyasal anlayışlarla ortak bir eksende Genç SenGenel Kurulu’na dönük tüzük ve mücadeleprogramı hazırlığı başlatılacak, bu tartışmalar hızlaGenç Sen'in içine ve ilerici güçlere açılan birçerçeveye sokulmaya çalışılacaktır. Bu noktadaortak bir devrimci tutumla genel kurulahazırlanmak ve devrimci Genç Senliler’in etkin birbirleşik tutum alması için yaygın bir hazırlık ortayakonulacaktır.

8. Hazırlanması planlanan broşür yeni dönembaşladığında tüzük ve program tartışmalarına dairetkin bir çerçeve çizen bir biçimde oluşturulacaktır.

9. Tüm bu süreç “Birleşik, Kitlesel veDevrimci Bir Genç Sen için MücadelePlatformu”nun politik planda Genç Sen'e dahaetkili bir müdahalede bulunması hedefiyle merkezive yerel planda platformu etkili ve sağlam politikorganlara dayandırmaya çalışacağız. Bu alandasağlanacak başarı ve yaygınlaşma dönem boyuncaGenç Sen'e müdahalenin toplam çalışmamızızayıflatmadan doğru temeller üzerinde yürümesininde güvencesidir.3300

BBuunnaa kkaarrşşıınn ddeevvrriimmcciiGGeennçç SSeenn''lliilleerriinn ggöörreelliieettkkiinnlliiğğiinniinn oolluuşşttuurrdduuğğuussoonnuuççllaarr iissee nnee yyaazzııkk kkiiiisstteenniilleenn ddöönnüüşşüümmüüyyaarraattmmaakkttaann oolldduukkççaauuzzaakkttıırr.. ZZiirraa bbuuaallaannllaarrddaa rreeffoorrmmiissttaannllaayyıışşıınn nneerreeddeeyyssee tteekkbbiirr kkaattkkııssıınnıı aallmmaaddaannyyüürrüüttüülleenn ççaallıışşmmaallaarraanniisstteenniilleenn yyaayyggıınnllııkkttaa vveeggeenniişşlliikkttee ssoonnuuççllaarroorrttaayyaa ççııkkmmaammıışşttıırr..BBuurraaddaa ssoorruunn aaççııkk kkiikkiittlleelleerrllee kkuurrdduuğğuummuuzzbbaağğıınn ddüüzzeeyyiiddiirr..NNiitteekkiimm ppoolliittiikk ttuuttuummvvee yyaayyggıınn pprrooppaaggaannddaaeettkkiillii bbiirr ttaabbaannççaallıışşmmaassıı vvee bbuunnuunnüürrüünnüü bbiirr öörrggüüttlleennmmeessüürreecciinniiddooğğuurrmmaaddıığğıınnddaa oorrttaayyaaççııkkaann ssoonnuuççllaarrıınnssüürreekklliilliiğğii iisstteenniilleennddüüzzeeyyddeeoollaammaammaakkttaaddıırr.. BBiirr ddiizziiiillddee ddöönneemm iiççiinnddeeöörrggüüttlleenneenn eeyylleemmlleerr vveeççaallıışşmmaallaarr ssüürreekklliilliikktteennyyookkssuunn vvee bbuu aaççııddaannhheeddeeffssiizz ffaaaalliiyyeettlleerroollaarraakk kkaallmmıışşttıırr..

Page 31: EG 110. sayı

““DDöönnüüşşüümm öörrggüütt yyaaşşaammıı vvee ffaaaalliiyyeettii iiççiinnddee bbaaşşaarrııllıırr!!””

DDeevvrriimmccii yyaaşşaamm,, ppaarrttiilliikkiimmlliikk vvee

kkoommüünniisstt ggeennççlliikkHer kişi devrimci yaşam ve mücadeleye

atıldığı andan itibaren düzenin baskı ve ideolojikaygıtları ile son tahlilde ise düzenle çatışmayagirer. Devrimci tercih bu çatışmanın çözümlendiğibir evre değil, bu çatışmaya girme iradesiningösterildiği andır. Kişi devrimci bir dönüşüm,yenilenme ve mücadele arayışı ile devrimci saflarakatılır, örgütlü yaşamı tercih eder. Bu açıdandevrimci yaşam bir bütün olarak başlangıçtanitibaren düzenle çok yönlü bir çatışma zeminidir.“Burada çatışma iki yönlüdür. İlki devrimcisiyasal mücadele içinde kurulu düzene karşısavaşırken; ikincisi, kendi kişiliğindeki geçmişe aitalışkanlıklar, sosyal ve kültürel değerler vb. ilehesaplaşmaya girerek yaşanır. Bu çatışmadandevrimin mi düzenin mi galip geleceği ise, çoksayıda nesnel ve öznel etkene bağlıdır.

Köklü bir dönüşüm, düzenle bağları kesmeyive süreci sonuna kadar götürme iddia vekararlılığını zorunlu kılar. Bu süreç düz bir hatizlemez. Sancılı ve inişli çıkışlı olabilir. Ancakhedef konusunda netlik taşıyan ve dönüşmeihtiyacını cesaretle kabul eden bir kadronun sürecidevrim lehine sonuçlandırması güç olmayacaktır.”(Dönüşüm örgüt yaşamı ve faaliyeti içindebaşarılır, Ekim Sayı:231)

Bu açıdan devrimcilik, sürekli bir gelişim vedönüşümü zorunlu kılar. Kendini yenilemeyen,güçlendirmeyen, eksikleri ile mücadele etmeyenher devrimci -genç ya da yaşlı, deneyimli ya dadeneyimsiz- düzen ve devrim arasında gün be gündevam eden çatışmada başarılı olamayacaktır. Onedenle devrimci dönüşüm yaşamsaldır, kalıcıolmak, devrimci mücadelede uzun soluklu yertutmak bu dönüşüme açık olmakla dolaysız olarakilişkilidir.

Konumuz gençlik olduğu ölçüde genel yönleriile beraber sorunu ağırlıklı olarak gençlikcephesinden tanımlamaya çalışacağız. Buçerçevede karşılaşılan zorlukları irdelemeyeçalışacağız. Bu alanda partili kimlik ve devrimciyaşam sorunu kapsamında özgün zorlanmazeminleri bulunsa da parti çalışmasının tümfaaliyet alanları için geçerli olan nitelikselnormlar; gençlik alanına dair de tartışmalarıneksenini dolaysız olarak belirlemektedir.

PPaarrttiillii kkiimmlliikk vvee ddeevvrriimmccii yyaaşşaammıınn ddeeğğiişşmmeezz nnoorrmmllaarrıı

Örgüt herşeyden önce siyasal yaşamdakihedefleri doğrultusunda belli normlar oluşturur.Her örgütün kendi hedef kitlesi ve mücadelebiçimleri açısından taşıdığı normlar farklılaşır.Mevcut düzeni zora dayalı bir devrimle yıkmayıhedefleyen bir örgütle; demokratik ve ekonomikmücadeleyi temel alan, mevcut düzenin sınırlarınıaşmayan bir örgütün normları doğal olarak farklıolacaktır.

Bu açıdan ilgili alanın ve güncel hareketinötesinde devrimci bir örgüt açısından örgütselkimliği, partili kimliği belirleyen asıl neden düzenkarşısındaki tutum, bunun ürünü program ve örgütanlayışıdır. Örgütü şekillendiren asli irade budur.Öteki her güncel gelişme asli hedeften doğanörgütsel normların kitlesel boyutta hayatageçmesini hızlandırır veya yavaşlatır sadece.Ancak düzen karşısındaki konumlanıştan, bununürünü olan çizgiden kaynaklı normlar her dönemdeğişmeden kalacaktır.

Bu açıdan örgütlü yaşam, devrimci kimliküzerine tüm tartışmalarda; devrimci mücadeleaçısından hedefleyeceğimiz tüm ilerleme vedönüşümde; bize yön gösteren asıl nedeninpartinin ideolojik ve örgütsel çizgisi olduğunubilmek zorundayız.

Kendini işçi sınıfının iktidar davasına adamış,mevcut düzenin kitlelerin devrimci şiddeti ve zoruile yıkılacağını bilen, bu çerçevede zora dayalı birdevrim hedefleyen, mevcut sistem içinde tekgerçek devrimci sınıf olan işçi sınıfına dayanan,işçi sınıfı öncülüğündeki bir devrimin örgütleyiciöncü gücü olarak siyasal sınıflar mücadelesindebulunan bir parti doğalında kendi kadro niteliğinibu hedefleri başarıya ulaştırma gerekliliğiçerçevesinde inşa etmek zorundadır. Bu açıdanpartili normları belirleyen parti çizgisi ve bununürünü olan programı ve tüzüğüdür.

İşte bu hedefler doğrultusunda ihtiyaç duyulankadrolar, bu kadroları oluşturan niteliktanımlanabilir. Bu açıdan parti düzen karşısındakikonumunun gereği olarak hedeflediği militankadro normalarını tanımlamıştır:“...kendinitümüyle işçi sınıfı davasına adamış; ideolojik

Page 32: EG 110. sayı

politik çizgiyi hiç değilse asgari düzeyde özümsemiş;kendisini örgütün asli bir öğesi olarak gören ve bunungereklerine uygun hareket eden; örneğin PartiTüzüğü’nde belirtilen haklarını kullanmayı bilen, görevve yükümlülüklerini yerine getirme çabasını yaşamıneksenine koyan, sağlam bir devrimci militan kimliğesahip partili kadrolar verebilir…” (Örgütsel cephedekigörevler ve kadrolaşmanın öncelikleri, Ekim, Sayı:230, Kasım 2002). Bu tanımlama her alanda hedeflenenkadro niteliğinin özlü bir ifadesi durumundadır.

GGüünnüümmüüzz ggeennççlliikk mmüüccaaddeelleessii iiççiinnddee ddeevvrriimmccii yyaaşşaamm,, ppaarrttiillii kkiimmlliikk......

Günümüz siyasal atmosferi bu normlarınoluşmasında değil ancak yaygınlaşmasında ve pratiğetaşınmasında sınırlayıcı bir neden konumundadır. Zirasınıf ve kitle mücadelesinin yılları bulan geriliği, öteyandan ise '80 sonrasında yaygın bir eğilim haline gelenlegalizm ve tasfiyecilik, Türkiye devrimci hareketiaçsından ciddi bir moral kaynak olan Kürt hareketindekibelirgin kimlik ve yön değişimi, kadrosal dönüşüm veüstte tanımlanan niteliklerde bir partili kimlik açısındantoplumsal atmosferin yarattığı olumsuz koşulların özlübir ifadesidir. Doğal olarak komünist gençlik çalışmasıile ilişkilenen kadrolar da bu toplumsal atmosferinetkilerini dolaysız olarak taşımaktadırlar.

Bu genel toplumsal tablo bir dizi nesnel nedendenkaynaklı olarak partinin gençlik çalışması alanında dahabelirgin bir biçimde kendini göstermektedir. Gençlikalanında yılları bulan darlık, reformist ve liberal örgüt vemücadele anlayışının 80' sonrası belirgin bir ağırlıklaalanı etkilemesi; elbette bu çerçevede düzenin çok yönlüsaldırıları gençlik alanında partinin hedeflediği kadrosaldüzeyi ortaya çıkartmayı bir kat daha zor ve sancılı birsüreç haline getirmektedir.

Komünist gençlik çalışmasının niteliği ne olursaolsun; tek başına bu sorunlarla baş edebilme şansı yoktur.Zira dönüşüm etkin bir örgütsel yaşam içinde olduğukadar, sınıfsal bir zeminde kendini inşa edebilir. Buaçıdan işçi sınıfı devrimciliğinin; bu temelde birdönüşümün asli alanı sınıf mücadelesi ve örgütlerialanıdır.

Bu sorunu çözümsüz kılmak anlamınagelmemektedir. Zira parti belirlediği nitelikdoğrultusunda her alanda ve her dönemde doğru birçizgide kadrolaşma olanakları taşımaktadır. Ancakbahsettiğimiz gençlik alanının doğru bir kadrolaşmadüzeyi için çok yönlü ve etkili müdahalelere duyduğubelirgin ihtiyaçtır.

Günümüz gençlik hareketi ve elbette genel siyasalatmosferdeki bu verimsiz tablo, örgüt ve kadrolaşmaalanında yaşanan sorunların çözümünü daha etkili vedinamik bir mücadele içinde ele almayı zorunlukılmaktadır. Zira partinin kendi örgütsel kimliğini venormlarını devrimci temellerde inşa ettiği dönem; sınıfve kitle hareketi açısından genel olarak komünisthareketin dünya ölçüsünde belirgin bir zayıflamayaşadığı; tasfiyeci sürüklenmelerin ardı ardına kendinigösterdiği bir dönemdir: “...komünistler bugüne kadar,iki yenilginin ürünü tüm olumsuz koşullara rağmen,stratejik perspektiflerine ve önceliklerine uygun birpolitik-örgütsel faaliyeti örgütlemede büyük bir kararlılıkve tutarlılık sergilemişlerdir. Yedikleri ağır darbelererağmen, stratejik hedeflerine uygun bir politik-örgütselfaaliyette ısrar etmişler, sonuçta partiyi kendi tarihininen ileri gelişme düzeyine taşımayı başarabilmişlerdir.”(Kadrolaşma sürecinin bazı sorunları; Ekim Sayı:

248/Kasım 2007)Bu açıdan ilgili alanın ve genel toplumsal atmosferin

yarattığı eşgüdüm halindeki sınırlayıcı etki; sadece dahaetkili bir müdahale ve çabanın etkili bir kadrolaşmadüzeyi için hayati önemini ortaya koymaktadır. Ziraörgütsel irade; hedefler planındaki öncelikler gününzorlanmalarının aşılmasında temel hareket noktasıdır.Genel toplumsal süreç insan iradesinden bağımsız gelişirancak Marks'ın dediği gibi “insan tarihin öznesidir,değişir ve değiştirir!”

DDöönnüüşşüümm öörrggüütt yyaaşşaammıı iiççiinnddee ssaağğllaannaabbiilliirr!!

Devrimci kimlik, partili kimlik ve bu alandakidönüşüm ve ilerleme ancak etkin bir devrimci örgütyaşamı içinde inşa edilebilir. Zira halihazırda düzeninçok yönlü saldırıları karşısında bireyin en güçlü savunmaaracı ve silahı örgüttür, örgütlü mücadeledir. Düzenin çokyönlü saldırıları ancak örgüt zemininde altedilebilir.

Politik, pratik ve örgütsel yaşamın çok yönlüsorunlarına müdahale ve bu zeminde kalıcı birkadrolaşma; devrimci dönüşüm komünist gençlik faaiyetiaçısından esastır. Zira örgütün asıl hedefi kişiler değilkitlelerdir; kişiler ise ancak kitlelere giden çok yönlüfaaliyet içinde kendine kimlik edinir; devrimcidönüşümünü gerçekleştirebilir.

Bu açıdan komünist gençlik örgütü olarak devrimcikimlikteki gelişimin sorunlarını öncelikle devrimci örgütyaşamı ve disiplini içinde tartışmak ve çözmekzorundayız.

Bu sürecin öncelikli halkası; niteliği ne olursa olsunher organsal işleyişi tüzüksel normlar oturtmakzorunluluğudur. Bu açıdan partiyle kurduğu ilişkininniteliğinden bağımsız olarak her alan çalışması kendisorumluluklarını tüzüğün belirlediği normlar üzerindeninşa etmek için etkin bir çaba ortaya çıkartmalıdır.

Diğer bir önemli halka ise organsal işleyiş veorganlara dayalı gelişmedir. Örgütsel sorunların, polirtikmücadele içinde karşılaşılan her türlü yetersizliğin asliçözüm alanı örgütsel işleyiş ve bunun ürünü organlardır.Organlara dayalı olmayan çözümler geçici, soluksuz,güvencesiz ve niteliksiz kalmaya mahkumdur. Bunedenle örgütsel gelişme ve örgütsel sorunlarınçözümünde organsal işleyişi yaygınlaştırmak vegüçlendirmek gençlik faaliyetinin her adımında esasalması gereken temel hareket noktasını oluşturmalıdır.

Sorunda kişileri kesen yanlar olmakla beraber biziilgilendiren asli çözüm örgüt alanıdır. Kalıcı olanilerletici olan budur.

PPaarrttiillii kkiimmlliikk:: İİddeeoolloojjiikk kkiimmlliikk,, öörrggüüttsseell kkiimmlliikk vveeddeevvrriimmccii kkiimmlliiğğiinn oorrggaanniikk bbüüttüünnllüüğğüü

Partili kimliği oluşturan üç ayak; İdeolojik kimlik,örgütsel kimlik ve devrimci kimliktir. Partili kimlik isebu üç kimlik zeminin diyalektik birliğini ifade eder.Partili bir militan bu üç kimlik alanında da kendini etkinbir biçimde geliştirmeyi ve yetkinleştirmeyi temel birhedef olarak önüne kaymak zorundadır. Herhangi birzemindeki tek göreli yetersizlikler anlaşılır olmaklaberaber kalıcı bir durum haline geldiğinde partilikimliğin bütününde bir zaaf ve yetersizlik alanıoluşturmuş olacaktır; bu ise devrimci süreklilik açısındantemel bir sorundur.

Aradaki bu ilişkiyi bir dakika olsun gözdenkaçırmadan bu üç kimliğin özgün yanlarını tanımlamayaçalışalım:3322

Page 33: EG 110. sayı

İdeolojik kimlik; mevcut düzenin karşısında bilimsel temelleredayanan bir devrimci mücadelenin, nedenselliğini belirleyenbilimsel temeli kavrama çabasıdır. Bu alandaki gelişmedir. Zira bizsınıf devrimcileri herşeyden önce mevcut çürüyen düzene karşıbilimsel temellere dayalı bir karşı koyuş içindeyiz. Bu bilimsel karşıkoyuşun yöntemi olan Marksizm-Leninizmin eşsiz düşünselbirikimine; yüz yılı aşan koca bir Marksist tarihsel birikime sahibiz.

Günümüz apolitik atmosferinde ideolojik kimliğe devrimciteoriye derin bir ilgisizlik olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.Zira siyasal gençlik gruplarından genel sol örgütlere kadar teorigüncel pratik karşısında önemsizleştirilerek güncel dar pratiklereheba edilmektedir.

Parti bu açıdan tüm gelişim süreci boyunca devrimci teoriningüncel siyasal süreç, gündelik pratikler açsından eşsiz önemini dönedöne vurgulamıştır: “Devrimci teori olmadan, derimci pratik olmaz”dar partikleri aşmak için yani güncel politika ve partik için teorikarka planın önemini vurgulayan özlü bir ifadedir.

Bu açıdan kalıcı bir kimlik, partinin güncel kadro ihtiyacınıkarşılayan komünistler haline gelmek istiyorsak, ideolojikkimliğimizi sürekli bir biçimde geliştirmek çabasını harcamalıyız.Dar ve sonuçsuz pratikler, kitle mücadelesindeki başarısızlıklarlamücadelede ideolojik kimlik öteki tüm şeylerden daha etkin birönem taşımaktadır. Bırakalım ilkesizliğin, hedefsizliğinyaygınlaştığı; teorik olanın ilkesel olanın önemsizleştirildiğigünümüz mücadelesinde birileri dar pratiklerin ardındansürüklenmeyi sürdürsün; bizim açımızdan devrimci pratik içindevrimci teori her zaman temel önemde bir gerçek olarak duracaktır.Bu açıdan ideolojik kimlikteki gelişim, örgütsel ve devrimcikimliğin gelişiminin de temel hareket noktasıdır.

Örgütsel kimlik; kişinin dönüşümünün sağlanacağı asli alanaörgüt alanına işaret eder. Zira kişinin partili kimlikle donanması,onun örgütsel kimliği ile dolaysız olarak bağlıdır. Örgütlü kimlik;mücadelenin tüm süreçlerinde devrimci kimliğin ancak örgütsel birkimlikle ayakta kalabileceğini bilen bir yaklaşımdır.

Lenin, Bolşevik Parti’nin oluşturulmasında sağlam kadrolarınyetiştirilmesinin altını çizer ve şöyle der: “Profesyonel devrimci,kendisini tamamen parti faaliyetine adamalıdır, bu işi meslek olarakseçmelidir. Partinin görevleri için çok yönlü eğitime sahip olmalı,teorik ve pratik sorunlarda tutarlı olmalı ve mücadelede örgütselatılganlık sergilemelidir. Düşmana karşı mücadelenin bütüntarzlarını ve metotlarını araştırmalıdır; tavrıyla, yaşam tarzıyladüşmanın dahi saygısını kazanmalıdır...”

Partili kimliğin gelişmesinin temel yanı pratik örgütselyaşamdır. İşte örgütlü kimlik bu pratik yaşamdaki tutum vedavranışların bütününü kapsar. Bir komünist siyasal örgüt açısındanfaaliyetini her adımda tartışabileceği asıl alan örgütsel faaliyetalanıdır. Bu açıdan komünist kadroların dönüşebileceği partilikimliğe ve niteliğe kavuşabilecekleri asıl zemin de bu partik örgütyaşamının kendisidir. Devrimci dönüşümün maddi pratik zemini

örgüt yaşamı ve faaliyetidir.

Devrimci kimlik; devrimci, militan örgütsel çizginin gerekleriniyerine getiren kadrosal kimliktir. Devrimci kimlik çoğu kez düzeninbaskı aygıtları karşısındaki tutuma indirgenir. Devrimci kimlik,mahkemede, zindanda ve siyasi poliste devrimci tutumu içine alanancak bununla sınırlanamayacak bir kapsama sahiptir.

Devrimci kimlik düzenin bireysel olan alanı ile devrim lehinehesaplaşmak anlamına gelir. Düzen ve devrim arasındaki bitmeyençatışmada, devrimci; bireysel ve düzene ait olanla kollektif vedevrime ait olan arasında bir çatışma yaşar. Bu noktada devrimcikimlik kişinin “ben” olandan çıkarak, kollektif yaşama, bunungereklerine uyum sağlamasıdır.

Devrimci kimlik devrim davasına sarsılmaz bir inanç vekararlılıkla bağlılıktır. Açık ki bu bağlılığı her koşulda ve durumda,açık bir biçimde savunmak; siyasi poliste, mahkemede vezindanlarda düzenin şiddeti ve zoru karşısında devrime vesosyalizme olan güvenini sarsılmaz bir biçimde sürdürmektir.

Devrimci kimliğin ve bağlılığın sınanacağı alan yaşamınbütünüdür. Zira devrimci özgür tercihiyle düzen karşısındakonumlandığı andan ihtibaren düzenin biçimsel özgürlükleri alanınıterkeder ve kendini tümüyle kollektif yaşamın parçası halinegetirmeye çalışır. Bu açıdan devrimci kimliğin sınandığı herdurumda, devrimci yaşamımızın bütününde tüm biçimleri ile düzenekarşı alınan tutum devrimci kimliğin de göstergesi durumundadır.

***

Birbiri ile dolaysız olarak iç içe geçen bu üç kimliğin sentezi isepartili kimliktir. Partili kimlik bu üç kimliğin mutlak olarakkazanıldığı bir durumu değil, aksine bu üç kimliği her geçen güngüçlendirmek ve geliştirmek için harcanan yoğun emeği, ortayakonulan kararlı tutumu ifade eder. Bu açıdan partili kimlik düzenkarşısında ideolojik, örgütsel ve devrimci bir nitelik ve dönüşümdemektir.

Gençlik alanında partinin ihtiyaç duyduğu çok yönlü ve militankadro ihtiyacını karşılamak, devrimci yaşamın dönüştürücümüdahalelerine açık olmak demektir. Bugünün sınıf ve kitlemücadeleleri tablosu, öte yandan ise gençlik alanının sınıftan uzakve sınıfsal açıdan heterojen karakteri sorunun asıl çözüm zemininedevrimci örgütsel yaşam alanında daha etkin bir tutum ve yaklaşımızorunlu kılmaktadır.

Partinin ihtiyaç duyduğu kadro ihtiyacını karşılamak, devrimcimücadelede uzun soluklu olmak yaşamın ve mücadelenin her anınıdevrimin ihtiyaçlarına göre planlamak ve yaşamaktır.

Büyük bolşevik devrimci Sverdlov'un dediği gibi partili kimlikve mücadele “Göğsümde kalbim çarptığı müddetçe, damarlarımdakikan aktığı müddetçe mücadele edeceğim.” diyebilmektir.

3333

Page 34: EG 110. sayı

Her toplumsal sınıf, iktidarı elegeçirdiğinde, kendi düzenini oluşturabilmek vebu yeni düzenin sürekliliğini sağlayabilmek içineğitim kurumunu yeniden tanımlar. Bir sınıfiktidarının, diğer sınıflar üzerindekihegemonyasını koruyabilmesi, yalnızca örgütlüzor aygıtı vasıtasıyla olmaz. Bununla birlikte o,kendi çıkarlarını diğer toplumsal kesimlerin deçıkarlarıymış gibi gösterebilmek için eğitimmekanizmasını kullanmak zorundadır.

Kısaca; genel olarak eğitim ve tüm eğitimkurumları mevcut toplumsal düzenin, kendisiniyeniden üretebilmesine hizmet eder ya da etmekzorundadır.

İşçi sınıfı da eğitimi kendi siyasaliktidarının hedefleri doğrultusunda yenidentanımlayacaktır. Ancak bu, eğitim sorununundevrim sonrasına ait bir sorun olduğu anlamınagelmemektedir. Aksine, bugün eğitimkurumlarının tümüyle burjuva sınıfınhizmetinde olduğu düşünüldüğünde, işçisınıfının kendi bağımsız çizgisinioluşturabilmesi için eğitim şarttır. Tabii,bahsettiğimiz eğitim, işçi sınıfının kurulukapitalist düzeni yıkabilmesi, siyasal iktidarı elegeçirebilmesi ve kendi sınıf ideolojisinikavrayabilmesi amacına hizmet edecektir.

İşçi sınıfı hareketi ile sosyalizmin maddiörgütlü birliğini ifade eden komünist parti,eğitim sorununu devrimci iktidar hedefiekseninde değerlendirir. İşçi sınıfının sosyalistideoloji doğrultusunda eğitimi, onunburjuvaziye karşı silahlandırılması demektir.Burjuvazinin ideolojik saldırı aygıtlarının gücüve etkisi düşünüldüğünde, işçi sınıfının vekomünistlerin eğitimden mahrum kalmaları,onların cephanesiz savaşan askerler durumunadüşmesi demektir.

Bu nedenle parti, işçi sınıfının ve özelliklekomünistlerin eğitilmesini yarına ertelenemezbir görev olarak tanımlar ve ona olağanüstü birönem atfeder.

Devrimci sınıf mücadelesinin ve sosyalistdevrimin öncüsü ve örgütleyicileri olarakkomünistler, eğitim sorununu çok yönlü olarakkavrarlar. İdeolojik eğitim, yani genel olarakteorik-düşünsel birikime dayalı eğitim,bahsettiğimiz eğitim anlayışının yalnızca biryönüdür. Benzer biçimde pratik içinde edinilenbilgiler, gerçekleştirilen pratik ve örgütsel

eğitim de yine eğitimin bir başka yönüdür.Bizim eğitim anlayışımızın bir başka temelyönü de mücadelenin ateşi içinde anlamını vegerçek karşılığını bulacak olan politik eğitimdir.

Komünistler eğitim sorununu bu üç anabaşlık altında ele alırlar.

İİddeeoolloojjiikk eeğğiittiimm

Marksist dünya görüşünün, onun temelilkesel ve teorik çerçevesinin kavranabilmesi,ideolojik eğitim alanındaki temel hedeftir.Marksizm, sınırları çizilmiş ve bitmiş bir dogmadeğil, dinamik bir dünya görüşüdür ve bunadayalı bir yönteme sahiptir. Bundan hareketledenebilir ki; Marksizm, bu yöntemi kavrayıpsindirenlere, toplumsal yaşamda ortaya çıkanbasit ya da karmaşık bir dizi olguyuanlamlandırabilmeleri ve yerli yerineoturtabilmeleri, bundan da öteye onlaradevrimci bir müdahalede bulunabilmeleriolanağı sağlayacaktır.

İdeolojik eğitim aynı zamanda bir tarihbilincinin oluşturulması sürecidir. Tarihselmateryalizm bu tarih bilincinin oluşturulmasınısağlayacak temel yöntemimizdir.

Partimiz, onun önceli olan inşa örgütüdöneminde, bu basit ama temel yaklaşımıkılavuz edindi. Büyük bir tasfiyeci ve inkarcıdalganın yaşandığı bir dönemde, yenidenMarksist-Leninist klasiklere yönelerek bu gericidalgayı buradan aldığı düşünsel güçlegöğüsledi. İdeolojik sorunlarda Marksist-Leninist klasiklere dönüş ve onlara bağlılıkvurgusu, dezenformasyona uğratılan komünistideolojinin coğrafyamızda yeniden ete kemiğebüründürülmesini sağlamada önemli bir etkenoldu. Bu anlayış bugüne dek belki de partimizinen temel üstünlüklerinden biri olageldi.

Genel ideolojik sorunlarda ortaya konan buyaklaşım komünist kadroların yaratılması içinnasıl bir eğitim sorusuna da bir yanıtoluşturuyordu. Bizim ideolojik eğitimanlayışımız geleneksel hareketten her zamantemelden farklı oldu. İdeolojik eğitimi yalnızcahareketin temel metinlerinden ve yayınlarındanibaret gören anlayışı her zaman mahkum ettik.Bizim alternatifimiz Marksist klasiklerinkılavuzluğunda gerçekleştirilecek bir ideolojikeğitim oldu.

3344

Page 35: EG 110. sayı

Partimizin bizim için gerçek bir hazine olanprogram ve çizgisini derinlemesine ve yaratıcı birbiçimde kavrayıp sindirebilmek de ancak buçerçevede olanaklı olabilir.

EEğğiittiimmddee yyöönntteemm ssoorruunnuu

İdeolojik eğitim çalışmalarında yöntem sorunu,çalışmanın başarısı için üzerinde önemle durulmasıgereken bir konudur. Genellikle yapıldığı gibiherhangi bir yöntemi rasgele kullanmak, istenensonuçları vermemektedir. Özellikle çalışmamızahenüz katılmış bazı genç yoldaşların okuma vetartışma konusunda yaşadıkları sorunlardüşünüldüğünde, yöntem sorunu daha da kritik birönem kazanmaktadır.

Gençlik çalışmamız içerisindeki örgütlerimiz veoluşturulan eğitim grupları ideolojik birikim vedüzey açısından homojen bir yapı taşımamaktadırlar.Elbette en ideali; eğitim çalışmalarında, düzeyleriaçısından aralarında büyük farklar bulunmayanarkadaşlarımızın birarada bulunmalarıdır. Bu,çalışmada verimi ve motivasyonu artırır. Ancakçalışmanın durumu ve ihtiyaçları, bu tarzdaörgütlenmeye olanak vermemektedir.

Yöntem sorunu; konunun belirlenmesi, hangikitapların, hangi sıra ile okunacağı, tartışmalardanasıl bir yöntem izleneceği gibi sorunları kapsar.Eğitim çalışmaları, konunun belirlenmesi ile başlar.Burada esas olan çalışmamızın, birimlerimizin veyoldaşlarımızın ihtiyaçlarıdır. Konu belirlenirken buesas gözetilmelidir. Aydınca kaygılardan hareketlekolektif ihtiyaçlarımızın bütünüyle dışında bazıkonuların seçilmesi çalışmamıza herhangi bir şeykazandırmayacağı gibi, düşünsel plandayoldaşlarımıza katacağı herhangi bir şey de yoktur.Kişisel bazı ihtiyaçlar, kolektiflerin denetiminde vegözetiminde belirlenecek kaynaklar çerçevesindekarşılanabilir. Bahsettiğimiz denetim ve gözetim,okunacak kaynakların sınırlanması anlamınagelmemektedir. Amaç zengin ve verimli kaynaklarınkullanılabilmesidir.

Bugün, gençlik çalışmamızın geldiği yerde, onubir adım ileri götürebilmek için, eğitim çalışmalarınımevcut çalışmamızın ideolojik ve pratik sorunlarıüzerinde yoğunlaştırmak büyük önem taşımaktadır.Yayınımızda bu sorunlar ekseninde yürüyentartışmalar yoldaşlarımızın, çalışmanın sorunlarıkonusunda kafalarının açılması ve tartışmalarayapıcı bir biçimde katılmalarını sağlamayayöneliktir. Bu doğrultuda, yaz boyunca yapılacakideolojik eğitim çalışmalarının temelyönelimlerinden birini, tüm yönleriyle gençlikçalışmamızın sorunları oluşturmalıdır. Buyapılabildiği ve kolektif bir değerlendirmeye konuedilebildiği yerde önümüzdeki dönem çalışmalarındagenç komünistler oldukça olumlu sonuçlar eldeedebileceklerdir.

Konunun belirlenmesinin ardından yapılmasıgereken doğru kaynaklara ulaşmaktır. Marksist-Leninist klasikler, tartışılacak konu eksenindeyeniden incelenmeli ve uygun metinler okumalistesine eklenmelidir. Bunun yanında uluslararasıkomünist hareketin ve ülkemiz devrimci hareketininteorik ve pratik mirası gözden geçirilmeli, uygunmateryaller mutlaka kullanılmalıdır. Son olarak,partinin metinleri belirlenen konu çerçevesindeincelenmeli ve gerekli metinler tartışmaya dahiledilmelidir. Böylelikle eğitim çalışması konusubirçok yönüyle ve zengin bir biçimde incelenecektir.

Tartışmalarda, tüm kaynakların çalışmayakatılan herkes tarafından eksiksiz incelenebilmesiözel bir önem taşımaktadır. Aksi durumlardakaynakları okumayan yoldaşların tartışmaya katılımıda oldukça sınırlanacaktır.

Tartışma, konu hakkında ortaya konulacak bellialt başlıklar çerçevesinde sorular ve yanıtlarbiçiminde sürdürülmelidir. Bir kişinin anlatıcı,diğerlerinin pasif dinleyici olduğu çalışmalar verimliolmadığı gibi amaca da uygun değildir. Herkesintartışmalara katılması, yalnızca soru değil, yanıt daüretmesi gerekir. Tartışmalarımızda herkes anlatıcıolabilmelidir. Bir ya da birden fazla kişinin anlatıcıolduğu, seminer tarzı çalışmalar da tercih edilebilir.Bunlar daha çok kapsamı sınırlı olan konulardatercih edilmelidir. Geniş bir kapsama sahip konularböyle tartışıldığında dinleyicilerin kafasında fazlacabir şey bırakmayabilirler. Fakat konusınırlandırıldığında dinleyiciler için katılım dahakolay olabilmekte ve sonuç olarak elde edilenbirikim akılda kalıcı olabilmektedir. Böylesi, sunumtarzı çalışmalarda tüm katılımcıların konu hakkındaönden bazı metinleri okuması tartışmayızenginleştirecektir.

PPoolliittiikk eeğğiittiimm

Komünistler işçi sınıfı ve diğer ezilen toplumsalkesimlerin devrimci öncüsü, yol göstericisidirler.Kitlelerin eylem ve etkinliklerinde onlara kılavuzlukeder, yön gösterirler. Ancak bu özellikler tanrıvergisi değildir. Tüm bu önderlik yetenekleriniyaşam içerisinde, mücadele içerisindekazanacaklardır. Politik eğitim konusundakomünistlerin en önemli öğretmenleri mücadeleiçerisindeki kitlelerdir.

Mücadele içerisindeki kitleleri politikalaryönlendirir. Bu politikalar ileri ya da geri, tutarlı yada tutarsız, devrimci ya da liberal politikalarolabilirler. Ama öyle ya da böyle, kitleleriyönlendiren politikadır. Yapmamız gereken, kitlelerikomünist partimizin devrimci politikaları eksenindeyönlendirmek, harekete geçirebilmektir.

Toplumsal muhalefet dinamiklerinin durgunolduğu günümüzde, ısrarla kitlelere gitmekgerekmektedir. Ancak kitlelere doğru bu gidiş,mutlaka bir politika ekseninde gerçekleşmelidir.Onları şu ya da bu sorunları konusunda hareketegeçirecek ve örgütleyecek politikalara sahipolmamız gerekmektedir. Parti’nin ortaya koyduğupolitik perspektifler ve genel hat çerçevesindeçalışmayı sürdürdüğümüz alanlarda özgün araçlarlaözgün politikalar ortaya koymak, bizimsorumluluğumuz altındadır. Öğrenim dönemiiçerisinde okullarımızda, fabrikalarda ve semtlerdeyürüteceğimiz çalışmalarda asla politikasızkalmamalıyız. Bugün merkezi ve yerel plandapolitikalara sahip olabilmek, çalışmamızın en önemliayağıdır. Politikasızlık, bizi tümüyle sakatlayacak veönderlik iddialarımızla tamamen ters bir konumasürükleyecek bir sorundur. Geçtiğimiz dönem buaçıdan derslerle doludur. Önemli politikgündemlerde merkezi ya da yerel planda politikaüretebilme noktasında yaşanabilecek zaaflar, yeni veciddi güçlere sahip olmamıza karşın çalışmamızıetkisiz ya da verimsiz bırakabilmektedir.

Çalışma yürüttüğümüz alanlarda politikreflekslere sahip olabilmek ya da tüm birimlerimizebu refleksi kazandırabilmek, bugün en temelsorunlarımız arasında yer alıyor. Kitlelerin 3355

Page 36: EG 110. sayı

gündemini yakından takip edebilmek, bu gündemlere müdahil olabilmek ve bunun için de onlarla içiçeolmak durumundayız.

PPrraattiikk vvee öörrggüüttsseell eeğğiittiimm

“Devrimci teori, devrimci pratik içindir” sözü, işaret ettiği yönelim açısından çok büyük bir anlam veönem taşımaktadır. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, tüm ideolojik çalışmalarımız; faaliyetimiz,kolektiflerimizin ve yoldaşlarımızın ihtiyaçları doğrultusunda organize edilmelidir. Buradan elde edilenbirikim çalışmalarımızı doğrudan güçlendirecek ve geliştirecektir.

Çalışma içerisinde bulunan birimlerimiz için pratik eğitim, özel bir ilgiden öte gündelik bir refleks halinialmalıdır. Çalışmaya henüz katılmış insanların her aşamada gözetilmesi, bilgi ve pratik birikim açısındandaha deneyimli yoldaşların ve bizzat birimlerin bu yoldaşları gözetmesi çalışmanın sürekliliği ve gelişimiiçin esastır.

Pratik çalışmada deneyim asla tek yönlü algılanmamalıdır. Birçok çalışma alanında birden edinilecekpratik eğitim kişisel bir gelişim ve devrimci kimlik planında bir olgunluğun yanısıra partinin ve faaliyetinihtiyaçlarının karşılanmasında önemli bir rol oynayacaktır.

Örneğin bir üniversiteli yoldaşımız, kendi yaşam alanı olan üniversitenin dışına çıkabilmeli, fabrikalardave semtlerde emekçi sınıflarla pratik çalışmada yüzyüze gelebilmeli, bu alanlarda da deneyim sahibiolabilmelidir. Aksi halde tek yönlü bir gelişim, yer yer kişiyi boğabilir, politik ya da düşünsel planda birdarlığın ya da bozulmanın içine sokabilir.

Farklı çalışma alanları birçok durumda, kişiler için nefes alabilme olanaklarının yaratılabildiği yerlerolabilmektedir. Ancak bu vurgu, asla esas çalışma alanlarına yönelik bir ilgisizlik ya da iki farklı şeyi birbiriyerine ikame etme anlayışına dönüşmemelidir. Önemli olan, asıl çalışma alanında derinleşebilmek veböylelikle mesafe alabilmektir. Bu olmadan bahsettiğimiz türden bir yönelim, esas çalışma alanına ilgisizlikve kolaycılık yaratabilir. Böylesi bir sorunu yaşamamak için yapılacak planlamalar üzerine iyice düşünmekgerekmektedir.

Yaz dönemi çalışmamız, bahsettiğimiz farklı çalışma alanları içerisinde pratik deneyimler edinebilmekaçısından büyük kolaylıklar sağlamaktadır. Çalışmanın planlanması esnasında hem yoldaşlarımız, hem dekolektiflerimiz yukarıda ifade ettiğimiz esasları gözönünde bulundurmalıdırlar.

Örgütsel eğitim, teorik bir yan taşımakla beraber, aslen pratik çalışma sırasında edinilecek bilgiler vealışkanlıklardır. Devrimci bir organ yaşamının oturtulabilmesi, düzenli toplantılar, sorumluluklarını eksiksiz

yerine getirilmesi, eleştiri-özeleştiri, devrimci bir içyaşamın sağlanabilmesi, kolektif bir irade ile sorunların

üstesinden gelmek vb... Örgütsel bir eğitim tüm bunlarıkapsamaktadır. Örgütsel eğitimden bahsedebilmekiçin herşeyden önce oturmuş bir organ yaşamının varolması gerekir. Böylesi bir organ yaşamına dahil olanyeni unsurlar kolaylıkla zaaflarını ve sorunlarınıyenebilir, çalıştıkları organla bütünleşebilirler.

KKoolleekkttiiff vvee bbiirreeyysseell eeğğiittiimm ççaallıışşmmaallaarrıınnıı yyooğğuunnllaaşşttıırrmmaallııyyıızz!!

Yeni bir yaz döneminde, yine eğitim çalışmalarınınhız kazanacağı bir sürece giriyoruz. Ancak bu yazı

eğitim çalışmaları açısından diğerlerinden farklıkılacak adımları atmamız gerekiyor. Genç

komünistlerin iddialarına uygun bir pratik ortayakoyabilmelerinin yegane yolu budur. Kolektifve bireysel eğitim çalışmaları derhal vebüyük bir hızla örgütlenmeli, yukarıdaortaya konan esaslar doğrultusunda çokyönlü bir eğitim programı çıkarılmalıdır.

Bu yılki yaz çalışmamızın temel birunsuru olan eğitim çalışmaları, en azpratik çalışma kadar ilgiyi hak

etmektedir.

ÖÖrrggüüttsseell eeğğiittiimm,,tteeoorriikk bbiirr yyaannttaaşşıımmaakkllaa bbeerraabbeerr,,aasslleenn pprraattiikk ççaallıışşmmaassıırraassıınnddaa eeddiinniilleecceekkbbiillggiilleerr vveeaallıışşkkaannllııkkllaarrddıırr..DDeevvrriimmccii bbiirr oorrggaannyyaaşşaammıınnıınnoottuurrttuullaabbiillmmeessii,,ddüüzzeennllii ttooppllaannttııllaarr,,ssoorruummlluulluukkllaarrıınnıınneekkssiikkssiizz yyeerriinneeggeettiirriillmmeessii,, eelleeşşttiirrii--öözzeelleeşşttiirrii,, ddeevvrriimmccii bbiirriiçç yyaaşşaammıınnssaağğllaannaabbiillmmeessii,,kkoolleekkttiiff bbiirr iirraaddee iilleessoorruunnllaarrıınn üüsstteessiinnddeennggeellmmeekk vvbb...... ÖÖrrggüüttsseellbbiirr eeğğiittiimm ttüümm bbuunnllaarrııkkaappssaammaakkttaaddıırr..

Page 37: EG 110. sayı

3377

15-16 Haziran'ın üzerinden 38 yıl geçti.1970'lerin büyük toplumsal uyanışı içerisinde işçisınıfının gücünü ortaya çıkarttığı, üretimidurdurarak örgütlenme hakkı için sokaklarıdoldurduğu bu tarihi direniş, tam 2 gün sürdü. 2gün boyunca polis barikatlarına ve hatta sendikalihanetin en rezil örneklerine rağmen İstanbulsokaklarını dolduran işçi sınıfı zaptedilemedi.Sınıf bilincini kuşanmış işçi sınıfı onbinlerleİstanbul'u kuşattı. 5 işçinin katledildiği bu büyükdirenişin üzerinden neredeyse 40 yıl geçti. İşçisınıfı dönem dönem hareketlenmeler yaşadı.Tariş direnişinden, Bahar eylemlerine, '77 1Mayıs'ından bugünlere bir dizi önemli mücadeledeneyimi yarattı. Ama halen daha 15-16Haziran'a denk bir mücadele deneyimiyaratılamadı. Oysa ki bu coğrafyanın işçi sınıfıdaha '70'lerde sınıf olma bilinciyle gücünegüvenerek, barikatlara ve kurşunlara, ihanete veyarı yolda bırakılmaya rağmen bir destanyazabilmişti!

15-16 Haziran direnişi elbette anlık biröfkenin dışa vurumu yahut kendinden menkul bireylem süreci değildi. Coğrafya genelinde birsosyal uyanış yaşanıyor, devrimci sosyalistdüşünce hızla yayılarak toplumun genişkesimlerinde karşılık üretiyordu. Avrupa'dakisosyal hareketlilikler Türkiye'ye de taşınıyor veöğrenci gençliğin kitlesel ve militaneylemlerinden, işçi sınıfına kadar uzanan genişbir yelpazede düzene karşı mücadele bilinci hergeçen gün büyüyordu. Bu haliyle 15-16 Hazirandirenişi işçi sınıfının anlık öfkesinin bir ürünüdeğildi. Aksine işçi sınıfı, mücadele içerisindedönüşmüş ve sınıf olma bilincini kazanmıştı.DİSK'in kapanması sonucunu doğuracak olanSendikalar Kanunu değişikliğine karşı geliştirilenbu büyük eylem, tam da bu nedenle dile getirilentalebin sınırlarını ve hatta sendikanın yasadeğişikliğine karşı gelişecek eylemlerle ilişkiliniyetini çokça aşmış ve dönemin bürokratlarınınoldukça doğru tespit ettiği gibi, “başı hedefler”hale gelmiştir.

YYeennii 1155--1166 HHaazziirraannllaarr yyaarraattmmaakkiimmkkaannssıızz ddeeğğiill!!

İçinden geçtiğimiz şu günlerde, gerek işçisınıfının, gerekse gelecek umudu bütünüylekarartılmaya çalışılan gençlik kesimlerinin 15-16

Haziran'ı anlamaya her zamankinden daha fazlaihtiyacı var. Zira 2000'ler toplumsaldönüşümlerin hız kazandığı, kapitalizmin kendinineo-liberal zeminde yeniden yapılandırdığı birsürece işaret ediyor. Ve elbette bu süreç sermayedüzeni cephesinden oldukça sancılı ve kendiiçerisinde çatışmalı bir biçimde yürütülüyor. Biryandan düzen içi klikler arasında ciddi birçatışma sürerken ve rejim krizi derinleşirken,diğer yandan işçi sınıfı ve emekçileri sefaletbataklığının daha da derinlerine sürükleyensosyal yıkım saldırılarının ardı arkası kesilmiyor.Ancak kendi içinde çarpışan düzen güçleri, bukrizin faturasını işçi sınıfına ödetmekte azami birbaşarı da gösteriyor. İşçi sınıfının bukısırdöngüyü kırabilmesinin tek yolu geçmişindeneyimlerini özümseyerek, kendi gücünü açığaçıkartarak yeni 15-16 Haziranlar yaratmanıncüretini gösterebilmesidir.

Yeni 15-16 Haziranlar'ı yaratmak bugün dünolduğundan daha da büyük bir ihtiyaçtır.1970'lerde işçi sınıfının sendikal örgütlülüğühedefe çakılmışken, bugün sendikal örgütlülüklerbüyük oranda dağıtıldığı gibi, artık işçi sınıfınınsofrasında kalmış tek bir kuru ekmeğe dahi gözdikilmektedir. Geçmişin özverili mücadeledeneyimleri ile kazanılmış sosyal haklar bir birgasp edilmekte, sağlıktan, eğitime bütünalanlarda ticarileştirilmeye hızkazandırılmaktadır. İşçi sınıfı bütün bu saldırılarkarşısında dağınık ve parçalı bir haldedir. Ancakaslında hiç de silahsız değildir. Geçmişinmücadele deneyimleri ve başta 15-16 Hazirandeneyimi işçi sınıfının başlıca silahlarındanbiridir!

1155--1166 HHaazziirraann ggüünnüümmüüzzee ıışşııkk ttuuttuuyyoorr!!

15-16 Haziran tek başına işçi sınıfının ikigün süren büyük bir eylemi olarakhatırlandığında aslında taşıdığı önemin bütünüylekavranabilmesi mümkün olmayacaktır. 15-16Haziran'ın bugünün işçi sınıfına ve biz gençkuşaklara öğrettiği ilk şey, işçi sınıfı bir sınıfolarak hareket ettiğinde ortaya çıkan, sermayedüzenini korkudan titreten o büyük güçtür.

Bunun ötesinde 15-16 Haziran gereksendikaların, gerekse sermaye düzenininkarakterinin kavranabilmesi açısından da zengin

1155--1166 HHaazziirraann ddiirreenniişşii yyooll ggöösstteerriiyyoorr!!

İİşşççii ssıınnııffıı ssaavvaaşşaaccaakk,, ssoossyyaalliizzmm kkaazzaannaaccaakk!!

Page 38: EG 110. sayı

3388

bir deneyim sunmaktadır. '60'ların sonu sermaye düzeni cephesinden

parlamenter bazda çatışmaların yaşandığı, burjuvasiyaset arenasına bugün olduğu gibi rantkavgasının damgasını vurduğu bir süreçtir. Ancakbugünden farklı olan nokta işçi sınıfının buçekişme ve taraflaşmaya yedeklenmek yerinekendi bağımsız gücüne güvenerek, tarihsahnesinde yerini almasıdır. İşçi sınıfının bututumu ve fiili eylemi, sermaye düzeni içerisindekifarklı klikleri yanyana getirmiş ve sınıfındirenişinin önüne geçebilmek için birbirlerinemeclis kürsülerinden küfreden, birbirine düşmangörünen sermaye güçleri hızla kenetlenmiş vesınıfın birleşik gücünü dizginleyebilmek, sınıfınbu muazzam direnişini engelleyebilmek adınasaldırıya geçmişlerdir. 15-16 Haziran deneyimi ilekıyaslanamaz ancak geride bıraktığımız son iki 1Mayıs bu açıdan sermaye düzeninin kenditarihindeki deneyimleri bugüne de taşıdığınıgöstermektedir. İstanbul'daki Taksim çıkışlarınadikkat edilirse, buralarda uygulanan devlet terörüsermaye düzeninin bugün birbirine girmiş olankliklerinin elbirliğine dayanmaktadır. Sermayedüzeninin işçi sınıfı ve emekçiler mücadelesinedönük saldırı söz konusu olduğunda ayrışançıkarlarından öte, ortak çıkarlarını öneçıkarttığının daha açık anlaşılacağı örnek belki deKürt hareketine dönük bu yıl girişilen sınır ötesioperasyon ve sonrasıdır. Ordu ile AKP arasındakameralar karşısında süregelen çatışma, sınır ötesioperasyon sonrası yaşanan hezimetin ardından birsüre durulmuştur. Sonuçları sermaye düzenininbütününü etkileyecek bir hezimet karşısında gerekAKP, gerek ordu birbirlerini savunmayagirişmiştir.

Yine 15-16 Haziran'dan öğrenilecek önemlibir diğer ders ise sendikalara ilişkindir. Öncelikleşunu hatırlatalım ki, Sendikalar Kanunu'na karşıgirişilen 15-16 Haziran eylemi DİSK'in iradesidışında gelişmiştir. DİSK; yasaya karşı 17 Hazirantarihinde bir miting örgütlemenin çalışmasınıyürütürken, işçi sınıfı 15 Haziran'da kendiliğindeniş bırakarak sokağa çıkmıştır. TÜRK-İş isebugünden farklı bir tutum geliştirmeyerek bueylemin tümüyle dışında ve karşısında olduğunuilan etmiştir. Halihazırda, DİSK de 16 Hazirangününe gelindiğinde sınırına dayanmış ve KemalTürkler'in radyodan yaptığı çağrılarla işçi sınıfınaeylemi büyütmeyi değil, eylemi bitirmeyi salık

vermiştir. Peki sendika bürokratlarının bu tutumları ne

sonuç vermiştir? 15 Haziran günü eylemekatılmayan TÜRK-İş'te örgütlü işçiler, 16Haziran'da TÜRK-İş'in bütün saldırganaçıklamalarına, bütün bölücü çabalarına rağmen,büyük bir kitlesellikle sınıf kardeşleri ile birliktebarikatlarda çarpışmış, iş bırakmıştır. DİSK'in“eylemi bitirin” çağrılarına rağmen 16 Hazirangünü direniş devam etmiş, sokak çatışmaları veeylemler ancak sıkıyönetimin ilanı ve azgın birdevlet terörü ile önlenebilmiştir. Kısacası işçisınıfı sendikal ihanetin barikatını da aşmayıbilmiştir.

15-16 Haziran'da yaşananlar yine güncelolarak 2008 1 Mayıs'ında yaşadıklarımızın datercümesidir. İşçi sınıfı ve emekçilerin 1 Mayısçıkışının karşısına devletle birlikte çıkan diğer birkurum Türk-İş'tir. Ve işçi sınıfının Taksimkararlılığına rağmen eylemi – çeşitli gerekçelerileri sürerek- sonlandırdığını açıklayan iseDİSK'dir. Sendikal ihanetin örnekleri SSGSSsürecinde de aynı açıklığı ile görülmüştür.

YYeennii 1155--1166 HHaazziirraann''llaarr iiççiinn iilleerrii!!

2007-2008 yılları sınıf hareketi açısından uzunbir süredir yaşanan durgunluğun, halen dahayeterli güçlülükte olmasa dahi, kırıldığı bir yılolmuştur. THY ile tekrar hatırlanan grev silahı,Telekom çalışanları tarafından kullanılmış veTelekom'da son yılların en uzun süren ve etkibulan grevi yaşanmıştır. Bu sektörlerde yaşanangelişmeler sınıfın bütününü etkilemiş, SSGSS'ninyasalaşması sürecinde ortaya bir dizi anlamlıeylem çıkartılabilmiştir. Dahası tersanelerdeyaşanan iş cinayetlerine karşı geliştirilen süreç deişçi sınıfı mücadelesinin bütün bir toplumungündemine girmesine katkı sunmuştur.

Ancak halen daha bu örnekler parçalı vemaalesef sınıfın bütününe yayılabilmekten çokuzaktır. İşçi sınıfının ihtiyacı olan ise bugün kendigücüne güvenerek, birleşik bir mücadelenintaşlarını döşeyebilmektir! Yeni 15-16 Haziran'laryaratarak, buralarda açığa çıkan gücü sınıfıniktidar yürüyüşüne dönüştürmek bugünün enönemli ihtiyacıdır. Gelecek ve özgürlük, sınıfsızve sömürüsüz bir dünya ancak kenetlenmiş birsınıfın birleşik mücadelesi ile yaratılacaktır!

YYeennii 1155--1166HHaazziirraannllaarr''ıı yyaarraattmmaakkbbuuggüünn ddüünnoolldduuğğuunnddaann ddaahhaa ddaabbüüyyüükk bbiirr iihhttiiyyaaççttıırr..11997700''lleerrddee iişşççii ssıınnııffıınnıınnsseennddiikkaall öörrggüüttllüüllüüğğüühheeddeeffee ççaakkııllmmıışşkkeenn,,bbuuggüünn sseennddiikkaallöörrggüüttllüüllüükklleerr bbüüyyüükkoorraannddaa ddaağğııttııllddıığğıı ggiibbii,,aarrttııkk iişşççii ssıınnııffıınnıınnssooffrraassıınnddaa kkaallmmıışş tteekkbbiirr kkuurruu eekkmmeeğğee ddaahhiiggöözz ddiikkiillmmeekktteeddiirr..GGeeççmmiişşiinn öözzvveerriilliimmüüccaaddeellee ddeenneeyyiimmlleerriiiillee kkaazzaannııllmmıışş ssoossyyaallhhaakkllaarr bbiirr bbiirr ggaassppeeddiillmmeekkttee,, ssaağğllııkkttaann,,eeğğiittiimmee bbüüttüünnaallaannllaarrddaattiiccaarriilleeşşttiirriillmmeeyyee hhıızzkkaazzaannddıırrııllmmaakkttaaddıırr..İİşşççii ssıınnııffıı bbüüttüünn bbuussaallddıırrııllaarr kkaarrşşııssıınnddaaddaağğıınnııkk vvee ppaarrççaallıı bbiirrhhaallddeeddiirr.. AAnnccaakkaassllıınnddaa hhiiçç ddee ssiillaahhssıızzddeeğğiillddiirr.. GGeeççmmiişşiinnmmüüccaaddeellee ddeenneeyyiimmlleerriivvee bbaaşşttaa 1155--1166 HHaazziirraannddeenneeyyiimmii iişşççii ssıınnııffıınnıınnbbaaşşllııccaa ssiillaahhllaarrıınnddaannbbiirriiddiirr!!

Page 39: EG 110. sayı
Page 40: EG 110. sayı